İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - aksaa

Sayfa: 1 ... 65 66 [67] 68 69 ... 164
991
DİNİ RESİMLER / RAMAZAN RESİMLERİ
« : Ağustos 23, 2008, 11:55:46 ÖS »



































992
Komik Resimler / Admin resimleri
« : Ağustos 23, 2008, 11:26:02 ÖS »





993
Bilim-Teknik / Ynt: Televizyonda internet
« : Ağustos 23, 2008, 11:09:06 ÖS »
teşekürler  :.8 :.8 :.8

994
Komik Resimler / Ynt: ^^işte tam o annn^^
« : Ağustos 23, 2008, 11:05:35 ÖS »
en sondaki resme baktıkça içim acıyoo  :P :P :P :P

995
Magazin / Ynt: Hıncal benimdir
« : Ağustos 23, 2008, 10:48:34 ÖS »
Nirde oturuyon senggg.... :kat :kat :kat :kat :kat :kat

996
Magazin / Ynt: Hande sahnede adeta sevişti !
« : Ağustos 23, 2008, 10:41:26 ÖS »
insan bu kadar hayvanileşirmi diyorum her baktıkça yakında sanat için dogurur bunlar sanat her yaptıklarını sanat sanıyolar yaaa

997
Komik Resimler / ^^işte tam o annn^^
« : Ağustos 23, 2008, 10:30:10 ÖS »




























998
EGE BÖLGESİ / Şehir İsimleri Nereden Geliyor?
« : Ağustos 23, 2008, 09:56:30 ÖS »
Adana
Adana'ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk olarak, Anadolu'nun en köklü medeniyetlerinden olan Hititlerin Kava Kitabelerinde rastlanmaktadır. Bu kabilelerdeki bir yazıtta Adana ve çevresinden Uru Adania (Adana Beldesi) olarak bahsedilmektedir.
Adana için kullanılan isimlerin karışıklıklara sebep olması nedeniyle 1878 yılında yayınlanan bir fermanla yöre adının Adana olarak yazılmasına karar verilmiştir.

Adapazarı
Adapazarlılar bu şehrimize kısaca Ada derler. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. "Pazar" kelimesinin menşei ise, on yedinci yüzyılda yörenin Pazar yeri olmasıdır. İşte, Adapazarı bu iki sözcüğün "Ada" ve "Pazar" sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidir.

Afyonkarahisar
Afyon türkülerinde sık sık "Hisar" sözcüğü geçer. "Hisarın bedenleri çevirin gidenleri" gibi. Bu hisar sözcüğünün Afyon türkülerinde sık sık yinelenmesi nedensiz değildir. Eski adı Akroenos olan şehri Selçuklular uzun süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. "Hisar" kuşatma anlamına gelir. Acılarla elde edilen yere "Karahisar" dediler ve orada, kara taşlardan bir kale kurdular. On altıncı yüzyılda bölgede afyon yetiştirilmeye başlayınca, Karahisar'ın başına bir de Afyon eklendi ve şehir "Afyonkarahisar" adını aldı.
Ağrı
İsmini sınırları içindeki "Ararat" dağından aldığı sanılıyor. Ararat, önce Aran sonra da Ağrı adını aldı.

Aksaray
Selçuklu Sultanı İzzettin Kılıçarslan, şehirde cami, medrese, kümbetler ve büyük, beyaz bir saray yaptırdı. Şehir "Aksaray" adını işte bu beyaz saraydan aldı.

Amasya
Amasya şehrini tarihçi Strabon'a göre Amazon karalı Amasis kurdu ve ona Amasis kenti anlamına gelen "Amasesia" ismini verdi.

Ankara
İslam kaynaklarında Ankara'nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça "Üzüm" anlamına gelen Engür'den, ya da Yunanca'da Koruk anlamına gelen"Aguirada'dan türemiştir. Bazılarına göre Hint-Avrupa dillerindeki "Eğmek" anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de "Kıvrıntı" anlamına gelen Ankaba'dan veya Latince'den çengel anlamına gelen uncus'dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank "engebeli, karışık arazi" anlamına gelir. Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.

Antakya
MÖ 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz bu yörede Antakya'yı kurdu ve şehre babasının ismi olan Antiokhia adını verdi. Zamanla büyüyen kent, başkent halini aldı.

Antalya
MÖ. on birinci yüzyılda Bergama kralı II.Attalos tarafından kuruldu. Şehir önceleri ismini kurucusundan aldı ve Attaleia adıyla anıldı. Daha sonra bu isim Adalia, Antalia ve en son Antalya şekline dönüştü.

Artvin
İskitler tarafından kuruldu. Artvin sözü İskitçe'dir.

Aydın
İlk olarak Argoslar tarafından kuruldu. Anadolu beylerinden Aydınoğlu Mehmet Bey'den aldı. Aydın, Mehmet Bey’in babasının ismidir.

Bursa
Eski çağlardaki Bitinya bölgesinin başkentidir. Buraya kurucusu Bitinya kralı Prusias'ın adı verildi (MÖ: 11.yüzyıl).

Balıkesir
Şehrin adının Eski hisar anlamına gelen Paleokastio'dan türediği sanılmaktadır. Halk arasında dolaşan bir söylentiye göre de balı çok anlamına gelir. Çünkü kesir Arapça'da çok anlamına gelmektedir.

Bayburt
Eldeki kaynaklara göre kasabanın ortaçağdaki adı "Paypert" ya da "Pepert" idi. Bayburt adı buradan gelmektedir.

Bilecik
Bizanslılar döneminde burada Bilekoma adlı bir kale vardı. Osman Bey tarafından alındıktan sonra isim bu şekilde değiştirildi.

Bingöl
Civarında bir çok göl bulunması sebebiyle bu ismin verildiği sanılıyor.

Bitlis
Kimi tarihçilere göre, "Bageş" ya da "Pagiş" sözcüklerinden türemiştir. Kimilerine göre de Büyük İskender'in komutanı "Lis" ya da "Badlis" burada bir kale kurmuş. Bitlis sözcüğünün bu komutanın isminden kaynaklandığı sanılıyor.

Bolu
Önceleri Bithynion, Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişerek Bolu oldu.

Burdur
Eski adı Askaniya'dır. İsmini yanında kurulmuş olduğu Burdur gölünden alır.

Çanakkale
Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz'daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizin şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır.

Çankırı
İlkçağda "Gangra" kalesinin eteğinde kuruldu. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı'ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu.

Çorum
Rivayete göre Çoğurum kelimesinden türetilmiştir. Bu da bölgede zamanında Rumların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

Denizli
Deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçe'de ülke, memleket anlamına gelir. Yani deniz memleketi denilir.

Diyarbakır
Bakır ülkesi anlamına gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir'dir. Bekir'in memleketi anlamına gelir. Bekir b. Va'il adlı Arap göçebe boyunun buraya yerleşmiş olması sebebiyle bu ismin yerleştiği söylenir. Diyarbakır'ın eski adı Amid veya Amed'dir. Gelen veya bizim anlamına gelir. Dede Korkut kitabında Amid'e Hamid de denilmiştir.

Edirne
Romalılar döneminde imparator Hadrianus tarafından kurulduğu için şehir "Hadrianopolis" adını alır. Hadrianus'un şehri anlamına gelen bu sözcük, sonradan değişimlere uğrayarak Edirne halini aldı.

Elazığ
1834 yılında Mezra denilen yerde kuruldu. 1862 yılında buraya padişah Abdülaziz Han’ın onuruna "Mamuret-ül-aziz" ismi verildi. Daha sonra Elaziz olarak kısaltılan isim, 1937 yılında Elazığ'a çevrildi.

Erzincan
Erzincan ovasından adını alır. Ezirgan diye halk tarafından söylenir. Buranın eski adı Eriza'dır.

Erzurum
Ard-ı Rum kelimesinden gelir. Yani Rum toprağı demektir. Diğer bir rivayete göre de Selçuklular buraya Erzen-Rum demişlerdir. Erzen darı demektir. Şehir o zamanlar bir tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.

Eskişehir
Eski adı Doylaion'dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona "Bizim eski Şehrimiz" anlamına gelen Eski Şehir adını verdi.

Gaziantep
Şehrin eski adı Ayıntab'dır. Kelime anlamı, pınarın gözü demektir. Zamanla Antep olarak değişmiştir. Halk Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı başarılı bir savaş verince 6 Şubat 1921′de çıkartılan bir yasayla Gazi unvanı verildi.

Gümüşhane
Burada daha önceleri gümüş madenleri olduğundan, bu şehre Gümüşhane denilmiştir.

İstanbul
MÖ. 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulduğundan bu şehre kurucusundan dolayı Bizantion adı verilmiştir.
Roma imparatoro Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla "Antion" olarak anıldı.
Bizans İmparatoru Konstantin bu şehri yeniden kurunca buraya kendi adını verdi. Şehre "Konstantin" veya "Konstanpolis" adı verildi. Araplar "Kostantiniye", Romalılar "Konstantinopolis" demişlerdir. Daha sonra bu ismin kısaltılmış şekli olan "Stin-polis" deyimi kullanıldı.
Türkler burayı alınca Müslüman şehir anlamında "İslambol" adını verdiler.
İstanbul isminin Stin-polis yahut İslambol kelimelerinden geldiği düşünülmektedir.

İzmir
Şehrin asıl adı "Smyrna"dır. İzmir kelimesi Smyrna'nın halk arasındaki kullanış şeklidir. Homeros destanlarında bu kent ismini Kıbrıs Kralı Kinyras'ın kızı Smyra'dan alır. Kimi kaynaklara göre de, İzmir şehrini ilk kuran Hititler değil, Amazonlar'dır (Hititler de buraya Navlühun adını vermişlerdir.)

Kahramanmaraş
Asıl adı Markasi'dir. Halk dilinde Maraş olarak değişmiştir. Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı şehirlerini kahramanca savunduklarından meclis tarafından 11 Şubat 1922′de kahraman unvanı verildi.

Karaman
İlk ismi Laranda'dır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki ismi Larende idi. Karamanoğullarının başkenti olduğundan buraya daha sonra Karaman adı verildi.

Kars
MÖ 130-127 yılında buraya yerleşen Karsak oymağından dolayı şehre kars adı verilmiştir. Kars kelimesinin anlamı ise deve ya da koyun yününden yapılan elbise veya şal kuşağı anlamına gelir.

Kastamonu
Şehrin eski adı "Tumana"dır. Buraya daha sonra Gas-Gas isimli bir kavim yerleşti. İşte Kastamonu Gas ve Tuman'ın birleşmesinden meydana gelmiştir.

Kayseri
Romalılar Mazaka adlı şehri alınca buraya Kaysarea adını verdiler. Yani İmparator şehri anlamına gelir. Daha sonra Kayseri olarak halk arasında yayıldı.

Kırşehir
Kır ve Şehir kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.

Kocaeli
Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi.

Konya
Daha önce "ikonyum" olduğu iddia edilen şehrin ismi, Abbasiler tarafından fethedildiğinde Kuniye'ye çevrilmiştir. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi.

Kütahya
Frigler buraya "Katyasiyum" veya "Katiation" adını vermişlerdir. Daha sonra yöre halkı buraya Kütahya demiştir.

Malatya
Hititler döneminde buranın adı "Meliddu"dur. Halk tarafından Malatya olarak değişmiştir.

Manisa
Yunanca Magnesya'dan gelmiştir. Şehri Türkler fethettiğinde ismi Manisa olarak değiştirildi.

Mardin
Mardin adı Süryanice'de Marde'den geldiği rivayet edilir. Romalılar "Maride" Araplar ise "Mardin" adını vermişlerdir. Diğer bir rivayet göre ise kürtçedeki Mer-din yani erkek, yiğit -görmek kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Muğla
Eski adı "Mobolla"dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir.

Muş
Bir rivayete göre Süryanicedeki suyu bol anlamına glene Muşa'dan diğer bir rivayete göre ise Şehrin kurucusu Muşet'den gelmiştir.

Nevşehir
On sekizinci yüzyıla kadar şehir bir köydü ve adı "Muşkara" idi. Daha sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa köyünü geliştirdi ve yeni şehir anlamında Nevşehir adını verdi.

Niğde
İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre "Nekide" veya "Nikde" demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.

Ordu
Eski adı "Kotyora"dır. Halk tarafından bu isim değişikliğe uğramıştır.

Rize
Kafkas kökenli bir kelime olduğu sanılmaktadır

Sakarya
Adını sınırları içinden geçen Sakarya nehrinden alır.

Samsun
Eski adı "Amisos"dur. Samsun ismi bu kelimenin halk tarafından değiştirilmesidir.

Siirt
Siirt adının Keldani aslından geldiği ve şehir anlamına geldiği söylenir. Diğer bir rivayete göre ise Sert kelimesinin bozulmuş şeklidir.

Sivas
Rivayetlere göre Sivas kurulmadan önce ulu ağaçlar altında kaynayan üç pınar varmış. Bu pınarlar Allah'a şükür, ana ve babaya minnet ve küçüklere şefkat duygularını ifâde edermiş. Bu üç pınara "Sipas Suyu" denirmiş. Bu üç pınarın etrâfında kurulan yerleşim yerine "Sipas" ismi verilmiş. Diğer bir rivâyete göre ise Sivas ismi eski kavimlerden "Sibasipler"den gelmektedir. Sivas ilk çağlarda Talavra, Megalapolis, Karana ve Diyapolis isimleriyle anılmıştır.
Şehrin adının Farsça’da "üç değirmen" mânâsına gelen "Sebast" kelimesinden geldiği de söylenmektedir.

Tekirdağ
Adını, kıyı boyunca uzanan Tekirdağları'ndan almıştır.

Tokat
Eski adı "Komana Pontika" idi. Tokat adının Pontika adının halk arasından değişmiş şeklidir.

Trabzon
"Trapezus" sözcüğünden gelir. Anlamı dört köşedir.

Tunceli
Burada bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunç ülkesi demektir.

Urfa
Eski adı "Orhoe" veya "Orhai"dir. Daha sonra Araplar tarafından "R"ya çevrilmiştir. Şehir Babil hükümdarı Ramis-Nemrut tarafından kuruldu.

Uşak
Çocuk veya genç adının halk dilinden söylenişidir. Bazı rivayetlere göre ise uşak (Ayn'la söylenişi) kelimesinin aşık kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Van
Van'ı Asur kraliçesi Semiramis kurdu. Bundan dolayı şehre "Şahmirankent" adı verildi. Daha sonra Persler döneminde buraya Van adında bir vali geldi ve şehri bayındır hale getirdiğinden şehre onun adı verildi.

999
Oruç önemli bir ibadet çeşididir. Oruç şehvete, günaha ve nefsin bir kısım baskılarına karşı bir “kalkan veya bir perde” (1) olması yönünden, şeytana karşı irade gücünü artırıcı bir özelliğe sahiptir. Bu konuda Efendimiz (s.a.v) de, Kadir Gecesi şeytanın faaliyetlerinin kısıtlanıp, insanları ifsat etmesine izin verilmediğini (2), Arefe günü Allah tarafından büyük günahların bağışlanıp, rahmetini yeryüzüne indirmesi sebebiyle şeytanın hor ve hakir olarak öfkelendiğini haber vermektedir. (3)

Peygamberimiz (s.a.v); “Ramazan ayı geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır ve (azgın) Şeytanlar zincire vurulur.” (4) buyurmuştur.

Yukarıda naklettiğimiz hadislere göre, ramazan ayında, şirret cinlerin ve azgın şeytanların zincire vurulduğu belirtilmektedir. Bu sebeple, şeytanlar Ramazan ayında diğer aylara ve günlere nispeten müminlere daha az zarar verebilirler.

Ramazan ayında müminlerin büyük bir ekseriyetince tutulan oruçları, okunan Kuranları, yapılan duaları, kılınan teravihleri ve diğer nafile namazları hesap edersek, bu hal şeytanların bu ayda zincire vurulduğunu açıkça göstermeğe yeter.

(1) Buhari, Savm, 2, 9;
(2) Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 324.
(3) İmam Malik, Muvatta, Hac, 81/245.
(4) Buhari, Savm, 425; IV, 312; V, 411;

1000
1- Allah(c.c.)ın varlığı hakkında insanda meydana gelecek en ufak bir şüphe ve tereddüt.
2- Allah(c.c.)ın cisim olduğunu düşünmek ve hayalinde canlandırmak.
3- Cenab'ı Hakkın sıfatlarından herhangi birini insanların sıfatlarına benzetmek. (Mesela Cenabı Hakk'a dil ve ağız gibi mahlukatın hassalarından olan azalar hayal etmek)
4- Allah(c.c.)'ı bir şeye hulûl etmiş olarak kabul etmek.
5- Cenab'ı Hakka analık, babalık veya oğulluk isnad etmek. Haşa "Allah(c.c.) Baba" demek veya "Her şeyi yaratan Allah(c.c.) ama Allah(c.c.)'ı yaratan kim" (!) gibi sözler söylemek veya bunları kalbinden geçirmek. (Cenabı Hak Yaratan varlıktır. Yaratılan varlık değildir)
6- Peygamberlere yalancılık isnadında bulunmak
7- Peygamberlerden herhangi birini inkar etmek.
8- Peygamberlere günah isnadında bulunmak
9- Peygamberlerin yüksek terbiye ve ilimlerini Allah(c.c.)'ın yetiştirmesiyle değil de, bir insanın yetiştirmesiyle olduğunu sanmak.
10- Meleklerden her hangi birini inkar etmek.
11- Meleklere erkeklik dişilik isnadında bulunmak.
12- Hakkında ayet olan herhangi bir mücizeyi inkar etmek
13- Tevatur yoluyla sabit olan ayın yarılması ve mirac hadisesi gibi mücizeleri inkar etmek.
14- Kur'an-ı Kerim'in bir ayet veya bir cümlesini inkar etmek.
15- Kur'an-ı Kerim'de en ufak bir noksanlık düşünmek ve "kifayetsizdir" diye bir fikre sahip olmak.
16- Kur'an-ı Kerim'in hükümlerinden ve kanunlarından daha üstün kanun ve hükümler olduğunu iddia etmek veya düşünmek, veya hutta ileri bir zamanda böyle bir fikre sahip olabilirim diye düşünmek.
17- Kabir sualini ve azabını, öldükten sonra dirilmeyi inkar etmek veya şüphe ile karşılamak.
18- Hesap gününü, sıratı, mizanı, cennet ve cehennemi inkar etmek.
19- Cennet nimetleri veya Cehennemin azabı hakkında şüphede bulunmak, inkar etmek "Allah(c.c.) hiçbir kuluna azap etmez" demek.
20- mü'minlerin ebediyyen Cehennemde kalacağını söylemek.
21- Her hangi bir farzın bir cüz'ünü veya tamamını inkar etmek, Mesela: "5 vakit namazdan öğle veya ikindi namazları bu devirde kılınmaz, farz olamaz" demek veya düşünmek.
22- Faizi, insan öldürmeyi, günah ve haram kabul etmemek.
23- İslam dinini mühimsememek ve hor görmek.
24- Herhangi bir kâfiri mü'minden üstün görmek.
25- Haramlardan birini helâl adetmek veya ayetle sabit bir haramı inkar etmek.
26- Sahabelerden her hangi biri hakkında münafık, mürai (iki yüzlü), kâfir diye düşünmek.
27- Bir mü'mini imanından dolayı hakir görmek veya bir kâfiri küfründen dolayı üstün görmek.
28- İslamiyetin dünya saadetine engel olan bir din olduğunu söylemek veya düşünmek.
29- Bir mü'mini küfürle suçlamak.
30- Küfrü icap ettiren her hangi bir şeyi kendi isteğiyle hatırından geçirmek.
31- Üzerinde ayet yazılı her hangi bir şeyi kasten kirletmek veya pisliğe tutmak.
32- "Müzik aletlerinden birini çalarak Kur'an okumak"
33- "O adam peygamber olsa gene inanmam"demek.
34- "Peygamber gelse gene kabul etmem" demek.
35- "Allah(c.c.) olsan ne yapabilirsin sen bana" demek.
36- "Allah(c.c.)' ımı inkar edeyim bu böyle" demek.
37- "Ne olur şu güzelim şarap haram olmasaydı" demek.
38- "Namaz kılmam, kılmayacağım" demek.
39- Allah(c.c.)ın emir ve yasaklarından ve kanunlarından biriyle alay etmek, (mesela alaylı alaylı : Hırsızlık mı yaptın uzat kolunu, adam mı öldürdün uzat boynunu" diyerek istihza etmek veya istihza edenin gülmesine gülerek mukabelede bulunmak.
40- Küfrü icabettiren bir söz söylendiğinde onu gülerek karşılamak.
41- "İslam dini efsane ve hurafeden ibarettir" demek.
42- Ruhların kalıptan kalıba geçtiklerine inanmak.
43- Peygamberimizden sonraki hiristiyan ve yahudileri mü'min kabul etme, onların da dini haktır diye itikat etmek.
44- Kur'anın kanunlarını Allah(c.c.)ın kelamı diye değil de akla, mantığa, ilme ve felsefeye uygundur diye kabul etmek.
45- Bir kâfire karşı muhabbet etmek. (Bu hususa bilhassa taassup derecesinde her hangi bir fıkraya fikren angaje olan kimseler dikkat etmelidir. Hele hele her şeyin sahtesinin çıkktığı günümüzde pek öyle zahire ve elfaza kapılarak hemen. "iyidir, aradığımız ve beklediğimiz olsa olsa budur" diye körü körüne birine sevgi beslememek lazımdır. Çünkü dış memleketlerden konmuş casuslar bir memleketin en yüksek idari mevkilerini işgal edebiliyorlar ve yükselebiliyorlar. Bu türlü bir sevgi dahi kişinin imanını götürür.)
46- Uzun müddet küfre hizmet etmiş ve müslümanlığa zararı dokunmuş birisini sevmek, onu desteklemek ve hakkında Allah(c.c.) razı olsun diye dua etmek.
47- Ölmüş bir kâfire veya İslam dinine kötülüğü dokunmuş birine "Allah(c.c.) rahmet eylesin" demek.
48- Kafirlerin öteden beri kendilerini müslümanlardan ayırmak için kullandıkları Haç, zünnar (v.s) gibi alameti küfür olan şeyleri takmak veya giymek.
49- Allah(c.c.)'ın ve dininin düşmanlarını taklit etmek, onların hallerini, tavırlarını kendisine örnek ittihaz etmek.
50- İbadetlerinde Cenabı Hakkın rızasından başkalarının hoşnutluğunu gözetmek ve başkalarının görmeleri için kulluk etmek.
51- Kendisi veli olmadığı halde velilik iddiasında bulunmak.
52- "Bu gün Kur'an-ı Kerimle dünya idare edilemez" demek veya diyen birine "doğru söylüyor" demek.
53- Allah(c.c.)'a peygemberimize ve peygamberlerden herhangi birine, dine veya kitaba sövmek, hakaret etmek veya söven, hakaret eden birine sevgi beslemek o anda onun yüzüne gülmek.
54- Ağıza veya göze sövmek, küfretmek.
55- Nazar değmesin diye bir şeye boncuk takmak (Allah(c.c.)'tan gayri bir şeyden ümit beklemek)
56- Allah(c.c.) dostlarından her hangi bir veli'ye düşmanlık etmek, çalışmalarını baltalamak.
57- Şeriat, dini aykırılıkları bulunmayan ve Allah(c.c.)'ın dinini yaymağa çalışan bir topluluğa, Kur'an'ın şeriatın öğretildiği bir müesseseye düşmanlık etmek ve onların çalışmalarını baltalamak.
58- Bir kâfirin dünyalık bir iyiliğinden dolayı cennete gireceğine kail olmak ve mesela "insanlığa bu kadar iyiliği dokunup da cennete giremiyecek olursa ben de cennet'e girmem" demek.
59- Her hangi bir sünneti ittihaz etmiş bir mü'mine "sana hiç yakışmamış" demek. (Mesela sakal ve bıyık)
60- Hakkında nas (Ayet-Hadis) olduğu açıkça bilinen, ayrıca icma ve selefi salihiyn efendilerimizin, Şah'ı Nakşi Bendi Abdulhaliki Gucduvani, İmamı Rabbani ve daha binlerce İslam büyüklerinin kail oldukları, kabul ettikleri Rabıta hakkında ileri geri laf etmek ve küfürdür, demek.
61- "Peygamber gelse kararımdan beni caydıramaz" demek.
62- "Bu işin inşAllah(c.c.)ı maaşAllah(c.c.)ı yok artık" demek.
63- "İşte küfrün adını günah koymuşlar. böylelerine küfür sevaptır" demek.
64- "Oruç tutup namaz kılmak neye yarar benim kalbim temiz" demek ve farzları hafife almak.
65- "İslam dini dünya işlerini geriletmiştir" demek.
66- Melaike-i kiramdan herhangi birine günah isnadında bulunmak (Harut ve Marut gibi)
67- Hastalanmıyan birisine: "Seni Allah(c.c.) unuttu" demek.
68- Gelecekten haber verdiğini iddia eden kimseyi tasdik etmek doğru söylüyor demek.
69- "Eğer bu işi ben yapmış isem kâfirim" demek.
70- Yalan olduğunu bildiği halde "Allah(c.c.) biliyor ki seni oğlumdan daha çok seviyorum" demek.
71- "Allah(c.c.)ım! rahmetini bana vermekle cimrilik etme" demek.
72- "Allah(c.c.)'ın hiç işi kalmamışta bu gibi şeyleri mi yaratıyor" demek.
73- "Allah(c.c.) falan kuluna şu kadar veriyor bana ise şu kadar veriyor. Bu adalet midir" demek.
74- "Ben bu kadar iyilikte ve hayırda bulunuyorum bütün belalar yine bana geliyor. Falan kimse ise her çeşit kötülüğü yapıyor paşa gibi yaşıyor; bu nasıl adalet" demek.
75- "Cinleri olacakları biliyor" demek.
76- "Eğer ahirette Allah(c.c.) hakkı ile hükmederse senden hakkımı alırım" demek.
77- "Falan kimse peygamber olsa idi ben iman etmezdim" demek.
78- "Eğer Adem Aleyhisselam buğdaydan yemese idi biz eşkiya olmazdık" demek.
79- "Falan kimse peygamber olsa idi yine de yalan konuşurdu" demek.
80- Birisini döverken "dövme" denilse o da "Gökten dövme diye ses gelse yine bırakmam" demek.
81- Kur'anın Arapça olmayıp başka bir lisanla olduğunu iddia etmek.
82- Kur'anın bazı ayetlerini alaya almak ve mesela "Ben namazımı yalnız kılarım. Çünkü Allah(c.c.) 'İnnessalate tenhâ' buyurur" demek.
83- Namaz kıl diyen kimseye: "Sabret Ramazan gelsin kılarız" demek.
84- Zikirlerle alay etmek.
85- Bir günahı işlerken besmele çekmek.
86- Abdestsiz olarak bilerek namaz kılmak.
87- "Eğer Allah(c.c.) Cenneti bana verse, sensiz girmem" demek.
88- "Falan adamla Cennete bile girmem" demek.
89- "Falan kimse kıble olsa o tarafa yüzümü çevirmem" demek.
90- Hırıstiyan veya Yahudi, yahut başka din üzere ölenlerin azab göreceklerine inanmamak.
91- "Ramazan bitti artık namazı rafa koydum" demek.
92- Alim kıyafetine bürünüp yüksek bir yere çıkarak alay tariki ile konuşma yapmak veya böyle yapan kimsenin hareketlerine gülmek.
93- Boşanma hakkında : "Ben talak malak bilmem" demek.
94- "Hırıstiyanlık Yahudilikten daha hayırlıdır" demek.
95- Yakını ölen kimsenin. "Ey Allah(c.c.)ım! Biz şimdi ne yapacağız sen niçin böyle yaptın" diyerek sitemde bulunmak.
96- Meşru bir sebep olmadığı halde bir kimse için "Şu adamın kanı helaldir ve mübahtır" demek.
97- "Allah(c.c.)ü Teâlâ falan kimseyi vaktinden evvel öldürdü ve vakitsiz gitti" demek.
98- Yabancı bir kadına bakıpta : "Güzele bakmak sevaptır" demek.
99- Ahiretten bahseden kimseye . "Ordan haber veren kim? Oraya gidip gelen var mı?" demek. Günah işleyen bir kimseye "Tövbe et" denildiğinde "Ben ne yaptımda tövbe edeyim" demek.


Kaynak;
1) Mekasıdu't Talibiyn, M.Raif Efendi, Sadeleştiren Abdülkadir Dedeoğlu, Osmanlı Yayınevi, Sayfa 380- 384 .... (Sadeleştirme 28.9.1975'de tamamlandı)

1001
Resim / Ynt: Sizi böyle bekleyen biri var mı?
« : Ağustos 23, 2008, 09:40:56 ÖS »
bilmem yok herhalde ne ben bekliyorum nede bekleyen var
günün birinde seni bekleyen biri olur inş :)

amin inşaallah :)

1002
Resim / Ynt: a-Ş-k
« : Ağustos 23, 2008, 09:37:03 ÖS »
teşekkürler aksa  :.8

ricaederim....HOŞ GELDİN boş kaldıydı buralar ne talha vardı ne olcay nede sen

1003
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Yürü Yüregim Gidelim...
« : Ağustos 23, 2008, 09:35:48 ÖS »
Dinle beni yüreğim...
sadece ve sessizce dinle....
ve selam et yüreğim...
sevdaya aşka dair ne varsa hepsine selam et.

Bir yalvarışla çıkmıştık yola biz...
bir haykırışla....
umutlarımızı anlatmıştık susayan gönüllere..
biz sevdanın esiriydik yüreğim....
biz aşk askeriydik...

Şimdi bir köşede bükükse boynumuz...
ağlıyosak hala,incilmişsek yine toparlanma zamanı yüreğim...
bu yolda acının adını GÜL koyduk biz... zehirin adını BAL koyduk biz....
itselerde, herkesi DOST bildik biz....
bilelim yüreğim hep böyle bilelim biz...

Dertlere siper olma zamanı,gönüllerde sevda olma zamanı..
yüreğim kışın bahar olma zamanı....
hadi bir umut yine...kalkalım ayağa..
hadi silelim gözyaşlarımızı...
kimse görmesin bilmesin ağladığımızı... dostumuz olan geceyi bekleyelim yüreğim....
vede bizi yalnız bırakmayan yıldızlarımızı...
onları dost seçtik biz kendimize...
çünkü hem çok uzaktırlar hemde çok yakındırlar...

vede

ışıklarıyla geceyi ne güzel aydınlatırlar... örtsün yüreğim gece bütün yaralarımızı.... saklasın bizim gözyaşlarımızı.....
elimizi kaldırdık ya semaya biz....
UNUTMA yüreğim biz istedik
AŞIK olmayı RABBİMİZDEN...
biz istedik dertleri can-ı gönülden...
gelsin dedik...sevginin fedakarlığı olacakdı elbet....

Yüreğim AŞIKLAR için burası sadece bir gölgelikti..yani okadar kısaydı..
O yüzden AŞIKLAR buraya hiç kıymet vermediler....
kimseyi incitmediler..
değmezdiki zaten bir gölgelikdi bura onlar için...
onların yurdu AŞIKLAR DİYARIYDI.....

ne kadar uzağız dimi yüreğim oraya.. gayret yüreğim...
gayret ve az sabret yüreğim....
kapı kapı dolaşma zamanı şimdi...
sevginin sahibini anlatmak için... kovulsakda anlatma zamanı yüreğim aşkın sahibini tanıtmak için...
anlatalım haykıralım ve yanalım yüreğim... nereye gidiyor bu insanlar diye....
ağlayalım yüreğim ağlayalım...
bize sevgiyi öğretmişti RABBİM....

sevgiyi tanımamız için bize anne baba eş dost göndermişti..... ama bunlar araçtı yüreğim... basamak basamak HAKKA ulaşmak için....sevmekti yüreğim sadece onun için....

Hüzün mevsiminde dökülen yaprak gibiyiz.... savrulduk heryere..
kaybettik benliğimizi..
unuttuk nerden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi....
ve şimdi yüreğim....
hatırlama ve hatırlatma zamanı...

gözler sahtelikleri gördü hep..
eller sahteye uzandı hep...
kaç el yetim başını okşuyor yüreğim...
kaç el bir gözyaşı siliyor....
oysaki bu eller bize yüreklere dokunmak için verilmişti...

ve kaçımız şimdi gerçekleri görüyor..
kaçımız işine geleni görüyor....
oysa yüreğim bu gözler hakkı görmek için verilmemişmiydi.....
ve kaçımızın kulağında
sevgi sözcükleri çınlıyor....
kaçımız iyi şeyler duyuyoruz..
oysa bunların hepsi bize bir duyguyu büsbütün yaşamak için verilmişti....
AŞK...
işte ozaman göz onu görürdü, kulak onu duyardı, ayak ona varırdı, el ona uzanırdı......

Hasret yükünü sırtlayarak çok yollar aldık... gözyaşlarımızı gönlümüze akıttık...ve yüreğim senle beraber kanadak,
acıtıldık, incitildik,itildik......
varsın yapsınlar yüreğim...
biz burda kalıcı değiliz...
varsın yapsınlar yüreğim biz lanet edici değiliz....
her şeyi gören her şeyi görüyo yüreğim... sen üzülme...mahzun olma....

Umut hayalimiz olsun..
sevdamız sermayemiz olsun...
gözlerimiz ışığımız olsun...
sözümüz özümüz olsun...
halimiz aşkımız olsun...
benliğimiz HAK ESİRİ olsun.....
güneşimiz rüyamız olsun....
ve bir gün öldüğümüzde
ADIMIZ AŞIK KONSUN.....

hep diyorum ve hep diyeceğim yüreğim sanma AŞK kolay değildir....
AŞIKLAR DİYARINA varmak kolay değildir... bedelde herşeyi ister....
AŞIKLAR kendilerini düşünmezlerdi kendileri yoktiki zaten onlar hiç buraya ait olmadılarki....
onların yaşadığı acıları yaşamadan bu yolda sana yol yok yüreğim..yol yok.....

ve yüreğim yine gitme zamanı...



alint

1004
Resim / Ynt: Sizi böyle bekleyen biri var mı?
« : Ağustos 23, 2008, 09:29:03 ÖS »
bilmem yok herhalde ne ben bekliyorum nede bekleyen var

1005
Resim / a-Ş-k
« : Ağustos 23, 2008, 09:24:50 ÖS »




















Sayfa: 1 ... 65 66 [67] 68 69 ... 164