İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - crazygirl

Sayfa: 1 ... 5 6 [7] 8 9 ... 115
91
Birleşmeden ayrılma’ magazin dünyasının baskın karakteri hâline geldi. Ölümüne sevenler, aşklarını üç günde öldürüyor. Yıllar süren ‘flört dönemi’ de artık yetmiyor. Yoksa, ihanete uğrayan annelerimizin kadim yöntemi intikam mı alıyor?

Magazin dünyasının en önemli karakteri nedir?’ sorusuna, hiç düşünmeden, üstelik doğru olan şu cevabı verebiliriz: “Bugün biriyle beraber olan ünlünün, yarın diğeriyle olması.” Bu karakter, o kadar baskın hâle geldi ki, gazetelerin magazin sayfalarında her gün ‘ayrılma-birleşme’ hikâyeleri okuyabiliyoruz. Hafta boyunca yaşanan bu hikâyelerin ayrıntılarını ise hem haftalık magazin dergilerinde, hem de televizyonların pazar programlarında görmek mümkün. Konunun medyaya yansımasında aslında şaşılacak bir durum yok. Çünkü, yaygın kanaat şu ki, medya ve magazin dünyası birbirinden besleniyor. Hatta birçok ünlünün gündeme gelmek için magazin medyası ile danışıklı skandallara imza attığına inanılıyor artık. Zaten öyle olmasa, bu haberler yansıtılırken işin tabiatında bulunan hüzün de biraz olsun hissedilir. Ama öyle olmuyor, olay tamamen ‘çalsın sazlar, oynasın kızlar’ havasında veriliyor.

İşte burada, “Madem öyle, magazin dünyasını ve medyayı kendi hâline bırakalım.” diyebilirsiniz. Ama iş o kadarla sınırlı kalmıyor, bu kesimin ve haberlerin etkilediği kitleyi düşündüğünüzde mesele toplumsal boyut kazanıyor. İstatistiklere bakıldığında kısa sürede birleşip ayrılan çiftlerin sayısının her gün arttığını görebiliyoruz. Hadi magazin dünyasını anladık, kendi hâlinde yaşayıp giden gençlerin ‘maymun iştahlılığına’ ne demeli? Bunu ‘magazin dünyasındaki televole ilişkilerin etkisi’ne bağlamak ne kadar açıklayıcı olabilir? Ya da ‘birleşmeden ayrılmak’ bu yüzyılın bir hastalığı mı?

Bu soruların cevabını, “Magazine konu olan kişiler, nispeten daha narsist (kendi benliğine hayran)...” görüşünün sahibi Prof. Dr. Nuri Bilgin’e sorduk. Bilgin, hem ‘şöhretlerin’ birlikteliklerinin (veya evliliklerinin) kısa sürmesinin altında yatan sebepleri anlattı hem de önemli tavsiyelerde bulundu.

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Bilgin, ‘magazine konu olan kişiler’ tabirini kullanarak bunları, ‘öne çıkmayı, sevilmeyi seven, egosu şişkin, benlik inancı çok yüksek kişiler’ olarak tanımlıyor. Elbette tüm sanatçıları aynı kategoriye dâhil edip hepsini yargılamıyor: “İçlerinde istikrarlı yaşayanlar; ilişkileri, evlilikleri normal olanlar da vardır.” Bilgin, kişiler arasındaki çekim gücünü anlatırken kişileri bir araya getiren ya da ayıran sebebin bilinmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Burada sosyal psikologların tartıştığı iki tezi hatırlatıyor. Yani, birlikte olan kişiler birbirlerine benzer kişiler midir, yoksa birbirini tamamlayan mıdır? Sosyal psikologlar, mutlu ve düzeyli bir evlilikte ‘benzerlik’ veya ‘tamamlayıcılık’ üzerinde duruyor. Kimi benzerliği, kimi tamamlayıcılığı önemli buluyor. Prof. Bilgin’e göre, evliliğin başarılı sürdürülebilmesi için benzerliklerin yanında tamamlayıcı yanların da olması gerekiyor… “Genelde, bazı konularda benzerlik, hem ilişkinin başlaması hem de devamı açısından etkili faktör.” derken, ‘benzerlik’ten kastını şöyle izah ediyor: “Kültürler, inançlar, değerler, toplumsal kurallar ve ilgilerde benzerlik olması gerekiyor. Halk bunu ‘Davul dengi dengine çalar’ sözüyle ifade ediyor. Bu ifade, kişilerin birbirine uygun olanı bulduklarını vurguluyor. Buna karşılık tamamlayıcılığı savunanlar, bazı kişilik özelliklerinin benzer değil, tamamlayıcı olmasının daha uygun olacağında ısrar ediyor. Halkın, buna da uygun bir sözü var: ‘Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.’ Tencere ve kapak gibi düşünürsek, burada tamamlayıcılık da var.”

Diyelim ki çiftlerden biri konuşmayı çok seviyor, öteki de severse olmuyor. Birinin dinlemeyi sevmesi lazım. Biri hâkim karakterliyse, diğerinin nispeten daha uysal, ikinci planda kalmaya veya tâbi olmaya yatkın rolde olması gerek. Bu kişilik özellikleri, eğer birbirini tamamlar nitelikte ise daha başarılı oluyor. Bunun dışındaki alanlarda benzerlik ön plana çıkıyor. Zevklerde, hobilerde, boş zaman faaliyetlerinde benzerlik olmalı. Kadın tiyatroya gitmek isterken, erkek sinemaya gitmek isterse; birisi açık hava faaliyetlerini, pikniği, kıra gitmeyi, öteki mağazaları gezmeyi severse uyuşamıyorlar. Böyle durumlarda zevklerin benzer olması gerektiğine dikkat çekiyor Bilgin: “Birisinin kafasındaki erkek imajı ile diğerinin kafasındaki kadın imajının örtüşmesi lazım.”

‘Magazine konu olan ünlüler’in yaşantılarına değinen Bilgin, bu kişileri nispeten ‘narsistlik’le niteliyor. Bu insanlar ön planda olma, kendilerini merkeze koyma ihtiyacı duyuyor; birbirinden çok kendilerini seviyor, sadece kendilerinden bahsedilmesini, kendilerinin sevilmesini istiyorlar. Bu durum problemli mi? İkisi de ön planda olmak isteyen iki insan bir arada nasıl yaşayabilir? Hâkim olmak isteyen iki insan nasıl uyum sağlayabilir? Bilgin’in cevabı şöyle: “Narsist yapıdaki iki kişi de kendisinin beğenilmesini istiyor. Diyalektik bir ilişki meydana geliyor. Birinin beğenen, öbürünün beğenilen olması gerekiyor. İkisi bir arada oluğu zaman biri konuşurken diğerinin geri çekilmesi lazım. Kişilik özelliklerinde tamamlayıcılık olmalı. Çoğu zaman bu da yok. Benzer bazı konularda tamamlayıcı olacaklar. Sevgi, saygı yalnızca değerlerin bir parçası.”

Magazin dünyasından, sosyal psikologların savunduğu ‘benzerlik, tamamlayıcılık tezi’ne geri dönen Bilgin, görücü usulüyle evliliği örnek olarak anlatıyor: “Görücü usulü evliliğin, kentsel ortamda yaşayan ve okumuş gençlik açısından baktığımızda başarılı olması şaşırtıcıdır. Benzerlik ve tamamlayıcılık açısından değerlendirdiğimizde anlaşılırdır.” Bilgin, görücü usulü evliliklerde annenin oğluna kız aramaya kendi çevresinden başladığına dikkat çekiyor. Adayı kendisine benzer insanlar arasından seçiyor. Kültürel özellikler ön plana çıkıyor. Bunların sosyo-ekonomik gelir düzeyleri, anne-baba, kadın-erkek modelleri, günlük hayat tarzları benziyor. O sebeple görücü usulü evliliklerde isabet kaydedildiğinin altını çiziyor.

Buna karşılık aşka dayalı evlilikler, beklendiği ölçüde başarılı olmayabiliyor. Bilgin’e göre, magazin dünyasında ve üniversitelerde, insanlar çoğu zaman farklı sosyokültürel çevrelerden gelmekle birlikte, birbirini sınırlı bir ortamda tanıyor. Öğrenciler, sadece okul ortamında, kafeteryada, sinemalarda, kampüs alanında birbirini tanıyor. Hayatın gerisindeki hâllerini bilmiyorlar. Benziyorlar mı, benzemiyorlar mı? Değerleri uyuşuyor mu, uyuşmuyor mu? Bunlar havada kalıyor. “Aşk evliliklerinin başarısız olmasının sebeplerinden biri bu olabilir.” açıklamasını yaparken, görücü usulünde bunu ailelerin ayarladığına dikkat çekiyor: “Âşık olarak evlenenler başlangıçta birbirini sunuyor. Sunarken de denetimli sunuyorlar. Aslında her kişi vitrinini sunuyor. Genelde ilişkiler böyle başlıyor. Kadın mutfağa gitmekten hoşlanır mı, yemek yapar mı, yemek yaparken erkeğin ne yapmasını ister? Tüm bunlar dikkate alınmıyor.” Fakat Prof. Bilgin, herhangi bir evlenme tarzını tavsiye etmiyor: “Kişilerin eşlerini nasıl seçecekleri, kendi tercihlerine kalmıştır.”

Yeni sosyal yapılanmada kadının erkekte ‘güven verici’ özellik aradığını ifade ediyor Bilgin. Eskiden uyuşmazlık olduğunda kadınların kaderine razı olduğunu hatırlatıyor. Bağımsızlığı, ekonomik güvencesi artan kadınlar, doyumsuzsa ve bu sürecek gibi gözüküyorsa, daha kolay riske girebiliyor. ‘Ayrılalım’ diyebiliyor. Eskiden böyle yapamıyordu. Uzun süreli ilişki arayanlara da şu tavsiyelerde bulunuyor: “Birbirlerini fiziksel olarak algılamakla olmaz. Bunun arkasında hangi konularda benzer ve farklı olduklarına bakmalılar. Kişilik özellikleri konusunda birbirlerini tamamlayıcı, yaşam tarzları bakımından da benzer olmalılar. Hayat tarzları her şeyi kapsar, tutumları, değerleri, davranışları, normları, kuralları, insanlar arası ilişkileri... Böyle olmazsa uzun süreli ilişkiler zor.”

http://aksiyon.com.tr/images/aksiyon.gif

92
Forum Oyunları / Ynt: Son İki Harf
« : Nisan 17, 2009, 12:02:34 ÖS »
nispet

93
Forum Oyunları / Ynt: Son İki Harf
« : Nisan 17, 2009, 11:58:05 ÖÖ »
irsaliye

94
Forum Oyunları / Ynt: Son İki Harf
« : Nisan 17, 2009, 11:37:43 ÖÖ »
caiz

95
Forum Oyunları / Ynt: Son Harften Kelime Bulma
« : Nisan 17, 2009, 11:36:10 ÖÖ »
tahsilat

96
Forum Oyunları / Ynt: Şu Anda Ne Dinliyorsun??
« : Nisan 17, 2009, 11:31:52 ÖÖ »
kıraç:::::::::::::yaşamam artık(o... çocukları film müziği)

97
Forum Oyunları / Ynt: Şuan saat kaç?
« : Nisan 17, 2009, 11:30:29 ÖÖ »
11.30

98
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 e sayım
« : Nisan 16, 2009, 10:01:51 ÖS »
181

99
Şiir / Ynt: YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR...
« : Nisan 16, 2009, 09:11:04 ÖS »
tamammmm  :D :D :D

100
Forum Oyunları / Ynt: son kelimeyi başa koy.....
« : Nisan 16, 2009, 09:08:48 ÖS »
götürdü yine >:D >:D

101
Forum Oyunları / Ynt: Son Harften Kelime Bulma
« : Nisan 16, 2009, 09:05:59 ÖS »
nitelik.............

102
Şiir / Ynt: YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR...
« : Nisan 16, 2009, 09:02:31 ÖS »
bu şiir zaten vardı :baby

ama görmedim kiii  :agla :agla :agla

103
Forum Oyunları / Ynt: Şuan saat kaç?
« : Nisan 16, 2009, 09:00:14 ÖS »
21.00 :yima :yima

104
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 e sayım
« : Nisan 16, 2009, 08:57:46 ÖS »
179

105
Şiir / ....EY HAYAT....
« : Nisan 16, 2009, 08:56:08 ÖS »
....EY HAYAT....

yaşam bir ıstaka,
gelir vurur ömrünün coşkusuna.
hani tutulur dilin
konuşamazsın!..

tırmandıkça yücelir dağlar.
sen mağlupsun,sen ıssız.
ve kalbinde kuşların gömütlüğü,
tutunamazsın…

eloğlu sevdalardan dem tutar.
aşk büyütür yıldızlardan.
yasak senin düşlerin,
dokunamazsın...

birini sevmişsindir,geçen yıllarda.
açık bir yara gibidir hâlâ.
hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın...

yolunda köprüler çürür,
sesin,sessizlik sanki bir uğultuda.
savurur hayat kül eyler seni,
doğrulamazsın!..

yapayalnız bir ünlemsin,
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
herşey çeker ve iter,
anlatamazsın...

yaşam bir ıstaka,
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
sesinde çığlıklar boğulur ama,
bağıramazsın…

sonra vakt erişir,toprak gülümser sana.
upuzun bir ömrün ortasında.
ne hayata ne ölüme,
yakışamazsın!

yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat!sen şavkı sularda bir dolunaysın.
aslında hiç olmadım ben bu oyunda,
ömrüm beni yok saysın…


YILMAZ ODABAŞI

Sayfa: 1 ... 5 6 [7] 8 9 ... 115