İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - aksaa

Sayfa: 1 ... 47 48 [49] 50 51 ... 164
721
İlginç Resimler / Ynt: Filistinli Ressamdan İsrail Duvarına..
« : Kasım 23, 2008, 12:56:52 ÖS »
ricaederim...

722
DİNİ BİLGİLER / Ynt: Hac ve Önemi
« : Kasım 22, 2008, 11:45:30 ÖS »
inşallah hepimize genç yaşta nasip etsin babamlar bile çok geç gittiler 40 yaş çok geç  :agla

723
İlginç Resimler / Filistinli Ressamdan İsrail Duvarına..
« : Kasım 22, 2008, 09:26:00 ÖS »






724
İlginç Resimler / ilginç resimler...
« : Kasım 22, 2008, 09:20:30 ÖS »






725
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Deterjan Evliyası
« : Kasım 22, 2008, 09:06:56 ÖS »
Cuma Namazlarını Melek Mescit adı verilen bir yerde kılıyoruz. Burası esasında son derece işlek bir kapalı çarşı. Vakit gelip ezanlar okunmaya başlandığında, alışveriş kesilip yerlere halılar seriliyor ve çarşı bir anda mescit haline geliveriyor. Geç kalanlar ise, çarşının dışındaki toptan gıda dükkanlarından büyükçe bir mukavva kutu aldıktan sonra, onları açıp namaza duruyorlar.

Son haftalardan birinde bende aynı şeyi yapmak zorunda kalıyorum ve en yakındaki toptancıdan aldığım koliyi kullanıyorum, seccade niyetine. Kullanıyorum ama, daha secdeye ilk varışımda gözlerim biber gibi kavrulup sulanmaya başlıyor. Bu arada yanmaya başlayan burnum da, yanaklarımdan süzülen yaşlara eşlik etmekten geri kalmıyor. Selam verir vermez işi kavrayıp namaz kıldığım kutunun üzerindeki yazıyı okuyorum; ismi cismi duyulmamış bir deterjan kolisi bu. Kutunun üzerine sinen deterjan kokusu, nefes borumun ne kadar uzun olduğunun bana tarif edercesine ciğerlerime ulaşırken nefesim darlanıyor, hapşıracak gibi olurken yüzüm şekliden şekile giriyor ve bu işi bir türlü beceremeyince oluk oluk yaşlar dökülüyor gözlerimden.

Hemen yanımda duran nur yüzlü bir ihtiyar sağımda oturan gençlere beni gösterip;

- Bu adam mutlaka büyük bir evliyadır, diyor. Ben bu yaşıma kadar namazda böyle ihlasla ağlayan bir insan daha görmedim.

Ben: “Estağfurullah efendim, evliyalık benim gibi bir günahkarın ne haddine” falan diyecek oluyorum ama, yaşlı adama dönüp ağzımım her açışımda, boğazımdan iniltiye benzeyen bir hıçkırık sesi çıkıyor, o berbat deterjan kokusu yüzünden. Hutbe’den sonra namazın farzının kılıp kaçmayı planlıyorum bu arada. Ama ne mümkün? Arka saftakiler hemen namaza durdukları için ister istemez tamamlayacağım namazı. Üstelik de on rekatlık mübarek, kıl kıl bitmiyor. Daha yarısına gelmeden, üzerinde namaz kıldığım karton sırılsıklam oluyor göz yaşlarımdan. Ve her secdeye varışımda burnuma değen kutunun kokusu, hıçkırıklara boğuyor beni. Sekiz rekatı tamamlayıp selam verdiğimde, herkesin namazı falan bırakıp büyük bir hürmetle bana baktığını fark diyorum. Acele ile iki rekat daha kılıp ayağa kalktığımda çevremdekilerde saygıyla fırlıyorlar ayağa. Biri ayakkabılarımı giydirirken, diğeri de namaz kıldığım deterjan kutusunu yerden kaldırıyor ve sırtımım sıvazlayıp dua istiyorlar benden. İçlerinden yeşil takkeli olanı, ellerime sarılarak:

- Ben hayatta bir damla bile gözyaşı dökemedim, diyor. Bunun bir hastalık olduğunun söylüyorlar ama, dua buyursanız da ben de o şerefe nail olsam.

Ben, işi uzatmayıp bir an önce kaçabilmek için “olur” der gibilerden başımım sallar sallamaz, adamın gözlerinin yaşardığını ve biraz sonra da bozuk çeşmeler gibi gözyaşı akıttığının görüp hayretler içinde kalıyorum.

Gerçekten de evliya mıyım nedir?

Adamla birlikte çevremi saran insanlar da kendilerinden geçmiş vaziyette.

- Mübarek evliya, diyorlar benim için. Daha dua eder etmez, gözyaşı dökmeye başladı adam.

Ben, biraz olsun açılmaya başlayan gözlerimi zorlukla aralayıp ağlayan adama baktığımda, onun hemen tanıyorum. Bu adam, üzerinde namaz kıldığım deterjan kutusunu yerden kaldıran adamın ta kendisi.

Mukaddes bir emanet gibi bağrına bastığı kutunun kokusu adamın şimdiye kadar akıtamadığı gözyaşlarının kökünden kurutacak. Arada bir inleyerek hıçkırması, diğerlerini de ağlatmaya başlamış. Tertemiz insanlar bunlar. Esasında gerçek evliya kendileri ama haberleri bile yok.

Tekrar ıslanmaya başlayan deterjan kutusunun adamdan kibarca aldıktan sonra, müritlerimle helallaşıp ayrılıyorum Melek Mescit’den. Buraya en az birkaç ay uğramayacak ve ne yapıp ne edip izimi kaybettireceğim. Ama yandaki toptancıda o kutular hala duruyorsa, daha bir çok “Deterjan Evliyası” çıkabilir ortalığa.


726
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Azrail'in Güzelliği
« : Kasım 22, 2008, 08:59:48 ÖS »
Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum.

Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak Serap'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir'e gitmek istedi. Kışaylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak:
-''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.'' ''Niçin?" diye sordum.

-"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"

Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
--"Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."


Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu.Vefatına bir hafta kala:

-"Doktor bey,'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"

-"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O anı farkedince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."

O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek:

-"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem


İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.


Ertesi gün O'na:

-"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin



Ve Serapbir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:


-"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"


-"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."




Salı günü Serap'ın ağırlaştığı haberini alıncahemen eve gittim.Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıylaperişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:


-"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!"




Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:

Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!.

727
Bir Rivayet'de İblis Musa (a.s.) mülâki oldu ve:
- Ya Musâ, sen Allah-u Teâlâ'nın risâletle seçtiği bir peygambersin. Benim durumum sence mâlum. Tevbe etmek isterim. Benim için şefaatci ol. der.
Tûr-i Sinâ'da Allah (c.c.) ile mukâlemesinden dönerken, kendisine Allah-u Teâlâ
- Emanetini yerine getir. buyurur. Musâ (a.s.) meseleyi anlatır. Allah-u Teâlâ
- Âdem'in kabrine secde etsin, dileğini yerine getireyim ve tevbesini kabul edeyim, buyurur.
Musa (a.s.) vaziyeti İblis'e anlatınca,
- Ben onun dirisine secde etmedim, ölüsüne secde edermiyim? diye böbürlenip kibirlendi ve kızdı. Sonra Musâ (a.s.) a
- Sen ki benim için çalıştın, bana hakkın geçti. Üç yerde beni hatırla. Zira o zamanlar sen en zayıf ve ben de en güçlü olurum. İnsan oğlunun kalbini feth eder ve kendime uydururum.
Birincisi kızdığın zaman. O zaman ruhum kalbinde, gözüm gözünde, ve kanın damarda cereyânı gibi vücuduna dahil olurum. İnsan kızdığı zaman nefsini körüklerim, artık ne yaptığını bilmez olur.
İkincisi cihad zamanlarında beni 1ıatırla. O zamanda ben mü'minlere yanaşır; karısını çocuğunu geride bıraktıklarını hatırlatır ve onu ihlâsla cihâd'den soğuturum.
Üçüncüsü de mahremin olmayan kadınlarla yalnız kalınca. Sakın ola yalnız kalma. Ben arada elçilik yapar ve mutlaka fitneyi ve şehveti uyandırırım.

Şeytanın en büyük oyunu, müslümana günahını göstermemek ve tevbe ettirmemektir.

Şu iki haslet şeytanı çok kızdırır! Şeytanın vesveselerine aldırmamak, Allah (c.c.) ın zatı hakkında tefekkürü terketmek.

Rabbim bizleri şeytanın şerrinden muhafaza etsin...

728
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Aptal Aşığın Hali-Mevlana'dan..!!
« : Kasım 22, 2008, 08:53:33 ÖS »


Ahmak bir aşık sevgilisine tenha bir yerde ulaşınca, onu hemencecik sarıp öpmeye kalkıştı ...

O dünyalar güzeli sevgili geri geri çekilerek o aptal aşığı azarladı .

- "Küstahlık etme, edebsizliğin, hayasızlğın lüzumu yok, aklını başına topla!.." diye bağırdı.

Aşık bunun üzerine şaşırıp kaldı.

- "Burası ıssız tenha bir yer ikimiz yapayalnızız in yok cin yok, su ortada duruyor, suyun başında da benim gibi çılgın bir susuz, artık nasıl sabredebilirim.

Görüyorum ki hafif hafif esen aşk rüzgarından başka bir şey yok, vuslatımıza kim mani olabilir, kim halimizden haberdar olabilir." dedi.

Sevgili sesini daha da yükselterek aşığını iyice azarladı :

- "A!.. akılsız aşık.. Meğer sen aşık değil budalanın tekiymişsin. Sen bilmiyor musun ki her hareket edeni bir hareket ettiren vardır. Rüzgarı esiyor gördün mü, bil ki onu bir estiren bir harekete getiren var. O da her şeyi Yaradan Yüce Allah'tır!.." dedi.

729
AL ANNE BU KIRMIZI GÜL'Ü SÖZLÜME VER...   

Genç mücahidlerimizden biri cihada gitmek üzereyken annesiyle vedalaşıp helallik dilemek istedi.Annesi:

Evladım eğer senin ölüme gittiğini bilsem kesinlikle gitmene izin vermeyecektim.Ama Kur'an da geçen Bakara suresindeki " Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin.Onlar diridirler lakin siz sezmezsiniz." ayeti hatırıma geldiği vakit senin memnuniyetle gitmene izin veriyorum dedi.Yolun açık olsun oğlum Rabbim muvaffak etsin, son bir şey daha söyleyeceğim dedi.Evladım sözlün; sözlün ne olacak onun haberi yok ki senin gideceğinden.

Genç hiçbir şey söylemeden göğsünü açıp henüz kurumamış kıpkırmızı bir gül çıkardı ve annesine uzattı.AL ANNE BU KIRMIZI GÜLÜ SÖZLÜME VER, bunu ona ilet yeter.Ve ben sağ kaldıkça bu kırmızı gülde solmayacak dedi.Nasıl olur evladım dedi annesi olur mu hiç öyle şey suda kalsa bile en fazla bir ay dayanır.Genç yine söze başladı anne sen Bakara suresinde ki ayeti ne çabuk unuttun Şehitler Ölmez diye.Demek o gülde solmayacak anne dedi.Annesi akan gözyaşını yazmasıyla sildi.Oğlum git, git evladım git Rabbim senin içindeki cevheri eksik etmesin inşaallah.Rabbim seninle ve arkadaşlarınla olsun ve yolunuz daima açık olsun dedi.Daha sonra genç mücahidin şehit olduğu haberi geldi.Evet şehit olmuştu.

Şehidin annesi oğlunun bıraktığı o gülü genç mücahidin sözlüsüne verdi ve o gencin sözlüsü ölünceye kadar hiç evlenmedi ona sözlü kaldı.Neden mi?

Çünkü Gül hiç solmadı ki...

730
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Bir dostlugun oykusu..
« : Kasım 22, 2008, 08:38:53 ÖS »
Ahmet ve Nihat adinda iki arkadas varmis. Ayni okulda okuyorlarmis.Ahmet istanbulda yasayan, evi, arabasi yeterince parasi olan biriymis. Nihat memleketten Istanbul'a gelmis zor sartlar altinda yasayarak okuyormus.Bunlar zamanla daha da iyi arkadas olmuslar. Ahmet Nihatin durumuna uzuluyor yardim yollari ariyormus. Nihati evine almis. Yedirmis icirmis. Cebine para koymus. Ustunu giydirmis. Kendine aldigi yeni kiyafetlerini bile ona vermis. Artik beraber gul gibi yasayip gidiyorlarmis. Bir gun Ahmet camdan disari bakiyormus. Karsidan gelen uzun suredir hayran oldugu ve yakinda acilmak istedigi kizi gormus. Ve sonra arkadan Nihat'in onu takip ettigini. Nihat eve gelmis ve Ahmet'e o kizdan cok hoslandigini aralarini yapipyapamayacagini sormus.Ahmet kendisinin de ondan hoslandigini soyleyememis.Arkadasinin uzulmesini istememis cunku. Aralarini yapmis. Derken zamanla okul bitmis. Nihat bir sure sonra Kayseriye vali olmus. Evi arabasi, yati,
kati,bir suru parasi olmus. O kizla da evlenmis. Ama Ahmet tam tersi. Evini arabasini kaybetmis. Butun parasi bitmis. Yatmaya yeri yemeye yemegi kalmamis. Ac sefil gezerken komsulari, -Senin bir arkadasin vardi Nihat diye. O Kayseriye vali olmus, neden ondan yardim istemiyorsun, belki sana bir is verir demisler. Ahmet reddetmis hemen. Bunu kabullenemem demis.Komsular ne kadar israr ettiyse de bir turlu kabul ettirememisler. Ahmet icin daha zor gunler baslamis. Bakmis olacak gibi degil komsularini dinleyip tutmus kayserinin yolunu. Valilige gelmis. Ordaki odacilardan birine Nihat beyi gormek istiyorum demis.Odaci Nihat beyin yanina girmis cikmis ve -Sizi gormek istemiyor. demis. Nasil
olur demis Ahmet.Ona Istanbuldan cok yakin arkadasin Ahmet geldi deyin. Odaci tekrar
gitmis ve,Nihat bey sizi tanimadigini eger daha fazla israr ederseniz
kovduracagini soyledi demis. Ahmet duyduklarina inanamamis. Nasil olur da, yemeyip
yedirdigi, giymeyip giydirdigi, sevdigi kizi bile verdigi can ciger arkadasi Nihat onu tanimaz. Yikilmis bir sekilde valilikten cikip dogru Nihatin evine eskiden hoslandigi kizin yanina gitmis. Belki yardim eder diye. Kapiyi calmis. Birinin gelip durbunden kendine baktigini hissetmis. Ama kapiyi acmamis kadin. Bir kez daha yikilmis. Disari cikip kendini toplamaya calisirken yanina yasli bir amca yaklasmis. Ahmetin durumundan cok etkinlenmis adam. Olayi anlatmasini istemis. Ahmet'te oldugu gibi anlatmis. Adam cok uzulmus. Demis ki..Bak evladim. Seni cok sevdim. Durust bir insana benziyorsun. Bak benim surada bir sarraf dukkanim var. Gel istersen benimle calis. Hem para
kazanirsin hem de yatmaya yerin olur. Ahmet hemen kabul etmis ve calismaya
baslamis. Gel zaman git zaman dukkana baska bir yasli amca gelip gitmeye baslamis.
Cok iyi arkadas olmus Ahmet'le. Birgun bu yasli amca elinde bir kutuyla gelmis dukkana. Bak ben bir yere gidiyorum. Eger 3 ay icerisinde donmezsem bu kutu senindir, istedigin gibi kullan. demis. Ahmet kutuyu almis, odasinda bir yere koymus. 3 ay gecmis, 4 ay gecmis, 6 ay gecmis amca hala gelmemis. Sonunda Ahmet kutuyu acmaya karar vermis. Bakmis icinde, elmaslar, mucevherler, altinlar, bir suru de para varmis. Ne yapacagini sasirmis. Hemen patronuna gidip durumu anlatmis.Patronu da artik o kutunun kendisinin oldugunu istedigi gibi kullanabilecegini soylemis. Bir de oneride bulunmus. -Bak sen bu isi
iyice ogrendin. Gel sana bir kuyumcu dukkani acalim. Gul gibi gecinip gidersin. Hemen dukkani acmislar. Ahmet almis basini yurumus. Ev,araba, yat, kat.Zengin olmus kisacasi. Bir gun dukkana bir anne-kiz gelmis. Kizdan hoslanmis Ahmet. Zamanla gorusmeye baslamislar, derken nisanlanmislar. Dugun vakti gelmis. Davetiyeler hazirlanirken kiz valiyi de cagiralim demis. Ahmet kabul etmemis. Nasil olur demis kiz. Biz bu sehrin ileri
gelenlerindeniz, valiyi cagirmasak olur mu? Ahmet yine kabul etmemis. Kiz israrla neden boyle davrandigini sordugunda anlatmis Ahmet. Sorunun bu sekilde cozulmeyecegini soylemis kiz. Biz cagiralim, o yaptigindan utansin demis. Ve ona da bir davetiye yazmislar. Dugun gunu gelmis catmis. Davetliler tek tek gelirken heyecan icindeymis Ahmet. Nihat'in gelip gelmeyecegini dusunuyormus. Derken esiyle kapida gorunmus Nihat. Ahmet, ilk baslarda gozgoze gelmemeye calismis. Nihat ne yana gitse obur tarafa kaciyormus Ahmet. Hic gozgoze gelmemeye calisiyormus. Dayanamamis birden. Piste cikmis, almis mikrofonu eline. Baslamis anlatmaya. Zamaninda ben durumum iyiyken sevgili valimiz Nihat beyle ayni okulda okuyorduk. O zamanlar Nihat beyin durumu bu kadar iyi degildi. Nihat'i evime aldim. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim.Sevdigim kizi bile ona verdim. Bir gun benim durumum kotulesti. Elimde avucumda ne varsa kaybettim.O kadar zor durumdaydim ki Nihat'a yardim istemeye gittim. Ama o beni tanimadigini soyledi, kovdurdu. Ordan cikip esinin yanina gittim. Ama o kapida benim oldugumu bildigi halde kapiyi acmadi.Sok olmustum. Disariya cikip kendime gelmeye calistigim anda bir amcayla karsilastim. Sagolsun bana bir is, yatacak bir yer verdi. Orada
calisirken cevrem genisledi. Baska bir amcayla tanistim. Gel zaman git zaman o amca elinde bir kutuyla geldi yanima. Bir yere gidecegini 3 ay icerisinde donmezse kutunun benim olacagini soyledi. Gelmedi. Kutuyu actim. Icinde beni bugunlere getiren yuklu
esyalarla ve paralarla karsilastim. Sonra kendime bir kuyumcu dukkani actim. Orada
sevgili nisanlimla tanistim. Ve evleniyorum. Anlattiklarim yalansa yalan desin
Nihat bey.demis ve birakmis mikrofonu. Herkes saskinlik icinde Nihat beye
donmus. Aciyarak bakmislar bir Ahmet'e, bir Nihat'a. Nihat bir cevap vermek
zorunda kalmis. Almis mikrofonu. Baslamis anlatmaya. Evet Ahmet'in soylediklerinin hepsi dogrudur. Yalan diyemem. Zamaninda bana cok yardim etti, hakkini odeyemem. Sagolsun benim mutlu bir evlilik yapmama onculuk etti. Ama esimi zamaninda sevdigini bilmiyordum. Durumunun kotuye gittigini, bir gun bana gelecegini biliyordum.Hep o gunu bekledim. Ve sonundageldi. Onu kapidan kovdurdum dogrudur. Ama niye kovdurdum. Eger ben o zaman ona yardim etseydim gururuna yediremeyecekti. Belki de bir sure sonra intihar edecekti. Iyi bir arkadasimi kaybetmek istemem. Burdan ciktiktan sonra
direk esime gidecegini biliyordum. Hemen esime telefon actim. Ona Ahmet'in gelecegini, kapiyi acmamasini soyledim. Acmadi. Derken bizim evin karsisinda bir sarraf dukkani isleten arkadasim var. Ona hemen telefon actim. Bizim evden cikan bir adam gorurse onu ise almasini yardimci olmasini istedim. Ise aldi, yatacak yer verdi. Bir gun babami gonderdim ona. Canyoldasligi etsin diye. Iyi arkadas oldular. Sonra babama bir kutu verdim Ahmet'e versin diye. O kutu babamin degildi. Benim de degildi. O zaten Ahmet'indi. Ona borcumu hic bir zaman ödeyemem. Ahmet kutuyu aldi. Iyi kullandi ve bugunlere geldi.Bir gun annemle kizkardesimi gonderdim. Durumu nedir bir kontrol edin diye.Orada birbirlerini gorup asik olmuslar, evleniyorlar. Birakmis mikrofonu. Ahmet'le beraber herkes saskinlik icinde kalmis. Bir an gozgoze gelmisler. Derken birbirlerine sarilip ozur dilemisler. Guzel bir dugun olmus, beraberce mutlu yasamislar.

Alinti..

731
İÇ ANADOLU BÖLGESİ / Ynt: YONCALI KÖYÜ(Göztepesi)
« : Kasım 21, 2008, 11:35:44 ÖS »
paylaşım için teşekürler....dikkat edin köy azalıyo 2000-den 2007 ye 20 kişi eksilmiş

732
Magazin / Ynt: 'Geç yerine çirkef!'
« : Kasım 21, 2008, 11:25:20 ÖS »
ben ilgilenmiyorum...izlenecek çok şey var

733
Magazin / Ynt: Diziden doğan aşkın fotoğrafları internette..
« : Kasım 21, 2008, 11:20:26 ÖS »
alttaki kızın donu düşmüş yaa  :o
göre göre onu gördün demek :cig


ayşe yenge buyrun merdane
 :kat

734
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Ynt: Cennet Bedava-Cehennem Parayla!
« : Kasım 20, 2008, 08:22:07 ÖS »
siz saolun...ricaederim

735
Şiir / Ynt: Cennete Yolculuk!...
« : Kasım 20, 2008, 08:19:45 ÖS »
ricaederim...

Sayfa: 1 ... 47 48 [49] 50 51 ... 164