İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - OLCAY

Sayfa: 1 ... 456 457 [458] 459 460 ... 495
6856
Coğrafya / TÜRKİYE’DE NÜFUS VE NÜFUS SAYIMLARI
« : Eylül 14, 2007, 03:00:51 ÖÖ »
TÜRKİYE’DE NÜFUS VE NÜFUS SAYIMLARI

Türkiye’de ilk nüfus sayımı1927 yılında yapılmıştır. İkincisi 1935 yılında, daha sonra her 5 yılda bir nüfus sayımları yapılmıştır. 1990 dan sonra alınan kararla her 10 yılda bir sayım yapılacaktı. Ancak 1997 yılında seçmen yaşının düşürülmesinden dolayı tekrar sayım yapıldı. Son yapılan 2000Genel Nüfus sayımına göre nüfusumuz 67.803.927 olmuştur.

Nüfus Sayımı Yapılmasının Sebepleri
1. Nüfusun miktarını öğrenmek.
2. Nüfus artış hızını, dağılışını öğrenmek.
3. Nüfusun yaş , cinsiyet durumunu,
4. Köy-kent nüfusunu,
5. Çalışan nüfusun sektörlere göre dağılışını,
6. Eğitim durumunu,
7. İşsizlik oranını öğrenmek .
8. Asker çağındakileri ve seçmen sayısını öğrenmek gibi sebeplerle sayım yapılır.

Nüfusun Dağılışında Etkili Faktörler
1.İklim : Çok sıcak ve çok soğuk iklimler seyrek nüfusludur. Yağışların fazla , kışların ılık geçtiği iklim bölgeleri sık nüfusludur. Örnek ; kutup bölgeleri , çöl bölgeleri ve Ekvatorda 1000 m. nin altındaki yerler (yüksek nem ve sıcaklıktan) seyrek nüfusludur.
2.Yer şekilleri: iklim şartları elverişli olsa bile dağlık kesimler seyrek nüfuslanmıştır. Ör. Dünya üzerinde Alp-Himalaya dağları, Yurdumuzda ise Menteşe yöresi, Taşeli platosu, Teke yarımadası Toroslar gibi.
3.Su imkanı : Akarsu çevreleri su imkanı ve verimli tarım alanlarından dolayı sık nüfusludur. Bu genellemeye Ekvatoral bölge akarsuları (Amazon, Kongo) ve Kutup iklim bölgesindeki akarsular uymaz. Ekvatoral bölgede yüksek nem ve sıcaklıktan, kutuplarda ise düşük sıcaklıktan dolayı nüfus seyrektir. Sık nüfuslu akarsu havzalarına örnek olarak; İndus, Ganj, Fırat-Dicle, Nil gösterilebilir.
4.Sanayi : Sanayi nin gelişmiş olduğu yerler iş imkanından dolayı sık nüfusludur. Ör.İstanbul , Bursa, İzmir, Adana gibi. Dünya üzerinde ise Japonya, Batı Avrupa ülkeleri ve A.B.D’nin doğusu sanayiden dolayı sık nüfusludur.
5.Tarım : Tarımsal faaliyetlerin gelişmiş olduğu yerler sık nüfusludur. Ör. Akhisar, Çukurova, Bafra ,Çarşamba gibi.
6.Ulaşım : Ulaşımın gelişmiş olduğu yerlerde ticarette geliştiği için sık nüfuslanmıştır.
7.Turizm :Turizmin gelişmiş olduğu yerlerde mevsimlik nüfus artışı görülür. Örnek kıyı bölgelerimizde yaz döneminde, Bursa-Uludağ, Bolu-Kartalkaya, Kayseri-Erciyes’ te ise kış döneminde nüfus artar.
8.Yer altı kaynakları: Yer altı kaynaklarının çıkarıldığı ve işlendiği yerler sık nüfusludur. Ör. Soma, Ereğli, Karabük, Seydişehir gibi.
9.Bitki örtüsü: Ormanların sık ve gür olduğu alanlar seyrek nüfuslanmıştır.örnek Amazon-Kongo Havzaları gibi.
10. Kara ve Denizlerin Dağılışı: Dünya nüfusunun büyük bir kısmı kuzey yarım kürede ılıman kuşaktadır. Sebebi karaların geniş alan kaplaması.
*** Bir ülkede nüfusun dağılışı büyük ölçüde iklim ve yer şekillerine bağlı ise o ülke geri kalmış, iklim ve yer şekillerinden bağımsız ise gelişmiş ülkedir.

DÜNYA ÜZERİNDEKİ SIK NÜFUSLU BÖLGELER
Muson iklim bölgesi (İndus, Ganj nehirleri, Japonya gibi):iklim ve sanayiden dolayı.
Avrupa ülkeleri :Sanayinin gelişmiş olması.
Kuzey Afrika’da Nil Nehri çevresi
A.B.D’nin doğusu :Sanayinin gelişmiş olması

DÜNYANIN SEYREK NÜFUSLANMIŞ BÖLGELERİ
Dönenceler çevresindeki çöller.
Yüksek dağlık bölgeler
Kutup Bölgeleri
Bataklıklar
Ekvatoral bölgede 1000 metrenin altındaki alanlar.

NÜFUS ARTIŞI VE SONUÇLARI
Bir ülkede nüfus artmasında doğumların ölümlerden fazla olması ve dış göçler etkilidir. Türkiye nüfusunun artmasında en fazla doğum oranlarının yüksekliği etkilidir. Ayrıca sağlık hizmetlerindeki gelişmeler, çocuk ölümlerinin azalması, beslenme şartlarının iyileşmesi ile ortalama insan ömrünün uzaması gösterilebilir.

Türkiye’de en az nüfus artışı 1940-45 yıllarında olmuştur(%010,59). Sebebi ikinci dünya savaşından dolayı genç nüfusun askerde olması(seferberlik durumu) ve kıtlıktır. En fazla nüfus artışı 1955-60 yılları arasında olmuştur (%o 28,58). Savaşların bitmesi, sağlık hizmetlerindeki gelişmeler gösterilebilir.
Hızlı Nüfus Artışının Olumsuz Etkileri
• Tüketim artar. İhracat azalır veya ithalat artar.
• Demoğrafik( Nüfusa yapılan yatırım-yol su ,elektrik, konut, hastane, okul gibi) yatırımlar artar.
• Tasarruflar azalır.
• Kalkınma hızı yavaşlar.
• Kişi başına düşen milli gelir azalır.
• Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
• İşsizlik artar. İç ve dış göçler artar.
• Tarım alanlarının amaç dışı kullanımı artar.
• Çevre sorunları artar.
*** Bir ülkede milli gelir sürekli olarak artmasına rağmen ,kişi başına düşen gelir aynı şekilde artmıyorsa , o ülkede nüfus artış hızı fazladır.
***Bir ülkede çalışan nüfusun yaş ortalaması düşük ise , o ülkede doğum oranı yüksektir (nüfus artış hızı fazladır).
*** Bir yerde nüfusun artması ile iş imkanları arasında bir paralellik varsa , orada nüfus artışında dış göçler etkilidir.
Hızlı Nüfus Artışının Olumlu Etkileri
• Mal ve hizmetlere talep artar.
• Ekonomide çeşitlilik artar.
• Ülke savunmasına katkısı olur.
• İşçi ücretleri düşer. Dolayısıyla üretim maliyeti azalır.
NÜFUSUN YAPISI
A- Yaş Yapısı
1. Genç nüfus (0-14 )
Gelişmiş ülkelerde genç nüfusun oranı azdır. Doğum oranı düşük olduğu için. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde doğum oranlarının fazlalığından dolayı genç nüfus fazladır. Ülkemizde bu nüfusun (0-14) oranı %36,2 ‘tir. Bu nüfus bağımlı (tüketici) nüfustur.
2. Olgun Nüfus (15-64 yaş)
Çalışan (etkin ) nüfustur. Gelişmiş ülkelerde bu nüfus fazla iken, diğerlerinde azdır. Ülkemizde bu nüfusun oranı %59,7 dir.
3. İhtiyar Nüfus(65 +)
Genç nüfus kadar olmasa da tüketici nüfustur. Gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam süresi daha uzun olduğu için bu nüfusun oranı yüksektir. Ülkemizde bu nüfusun oranı %4,1 tür.


B-Cinsiyet Yapısı:
Ülkemizde kadın erkek nüfus genelde birbirine yakındır. Fakat göç alan illerimizde erkek nüfusunda, göç veren illerimizde ise kadın nüfusunda bir fazlalık olmaktadır.

D. Köy-Kent Nüfusu:
1927 yılı sayımına göre nüfusumuzun %76 sı köylerde yaşarken , 1990 da bu oran %41 lere düşmüştür. Sebebi köyden kente olan göçlerdir.

E. Ekonomik Faaliyetlere Göre Durumu: 1927 yılı sayımına göre nüfusun %82 si tarımda çalışırken ,1990 da bu oran %54 e düşmüştür. Sebebi, tarım dışı sektörlerin gelişmesidir (sanayi ve kamu hizmetleri).


NÜFUS YOĞUNLUĞU
1. Matematik(aritmetik )nüfus yoğunluğu:

2000 GENEL NÜFUS SAYIMI
Toplam Şehir Köy
67 803 927 44 006 274 23 797 653
Marmara 17 365 027 13 730 962 3 634 065
Ege 8 938 781 5 495 575 3 443 206
Akdeniz 8 706 005 5 204 203 3 501 802
İç Anadolu 11 608 868 8 039 036 3 569 832
Karadeniz 8 439 213 4 137 466 4 301 747
Doğu Anadolu 6 137 414 3 255 896 2 881 518
G.Doğu Anadolu 6 608 619 4 143 136 2 465 483


***1997 sayımına göre nüfus miktarı ve yoğunluğu en fazla olan bölgemiz Marmara iken, en az olan bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesidir.

2.Tarımsal nüfus yoğunluğu:

***Tarımsal nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgemiz Doğu Anadolu, en az olan bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir.
Konut Tipinde Etkili Faktörler
İklim ve bitki örtüsü: Nemli iklim bölgelerinde genellikle ahşap evler, kurak iklim
bölgelerinde ise toprak ve kerpiç evler vardır.örnek ; Karadeniz Bölgesinde ahşap ,
İç Anadolu, Doğu Anadolu ve G.Doğu Anadolu Bölgelerinde kerpiç evler hakimdir.
Doğal çevrede en fazla bulunan yapı malzemesi
Ekonomik ve sosyal yapı: Göçebe hayatı sürdürenlerde konut genelde çadırdır.
Ekonomik olarak gelişmişlik arttıkça betonarme yapılar artmaktadır.
Deprem bölgeleri

Yerleşme Tipleri
A-Kırsal Yerleşme
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. İş bölümü , alt yapı hizmetleri, eğitim –sağlık hizmetleri gelişmemiştir. Kırsal yerleşmelerde en büyük yerleşim birimi köydür.
Köyden daha küçük olan yerleşim birimleri (köy altı yerleşmeleri) : Çiftlik , mezra. Kom , divan , yayla, oba gibi adlarla adlandırılır.
KIRSAL YERLEŞME
1.Toplu Yerleşme: Yağışın ve suyun az olduğu alanlarda görülür. İnsanlar su başlarında toplanmıştır. Yurdumuzun büyük bir kesiminde toplu yerleşme hakimdir.
2.Dağınık Yerleşme: Yağışın bol olduğu , su sıkıntısının olmadığı nemli iklim bölgelerinde eğimli arazilerde görülür. Evler arasında tarla , bağ ve bahçeler vardır. Yurdumuzda en fazla Doğu Karadeniz Bölümünde görülür.

Not: Dağınık ve toplu yerleşme üzerinde etkili olan faktörler: Yağış ve yer şekilleridir.

B-KENTSEL YERLEŞME
Sanayi, ticaret, eğitim ve yönetim alanlarında çalışan insanların yaşadığı büyük yerleşim birimleridir.
Türkiye’de kentsel nüfus sürekli olarak artmaktadır. Sebebi ; köyden kente olan göçlerdir.
Türkiye’de kentleşme hızı , sanayileşme hızından daha yüksektir. Bu durum gecekondulaşmayı (Çarpık kentleşme) beraberinde getirmiştir. Ayrıca trafik, eğitim-sağlık problemleri , hava kirliliği ve fabrikaların kent içinde kalması gibi durumları oluşturmaktadır.
Kentleşme hızının en fazla olduğu bölgemiz Marmara iken, en düşük olduğu bölgemiz Karadeniz Bölgesidir.

Şehirler Fonksiyonlarına Göre Şu Gruplara Ayrılır:
1.Tarım şehirleri: Ege Bölgesinde; Akhisar, Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Ödemiş, Tire gibi.
Marmara Bölgesinde ; Kırklareli, İnegöl, Lüleburgaz gibi. Karadeniz Bölgesinde; Bafra, Çarşamba, Giresun ,Rize, Düzce, Niksar gibi.
İç Anadolu Bölgesinde; Karaman ,Aksaray, Akşehir, Kırşehir, Nevşehir, Niğde gibi:
2. Ticaret Şehirleri: İstanbul, İzmir, Denizli, Manisa, Aydın, Ankara, Konya, Bursa, Kayseri, Eskişehir, Afyon, Malatya, Van ,Elazığ, Ş.Urfa, G.Antep gibi.
3. Sanayi Şehirleri: İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir. Adana, Batman, Karabük Ereğli, Kırıkkale, Seydişehir, İskenderun gibi.
4. Liman Şehirleri: İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, Samsun, Trabzon, İskenderun, Zonguldak gibi
5. Turizm Şehirleri: İstanbul, İzmir,Çeşme, Antalya, Bodrum; Marmaris,Fethiye, Kuşadası Alanya, Mersin, Bursa, Bolu, Nevşehir (Ürgüp-Göreme) gibi.
6. İdari Şehirler: Ankara (başkent), İstanbul, Bursa, Konya, Edirne (geçmişte başkent olmaları)
7. Askeri Şehirler: Sarıkamış, Çorlu, Erzurum, Konya, Malatya , Kırkağaç, Manisa gibi.
8. Kültürel Şehirler: İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere bazı yerleşim merkezlerimizin gelişmesinde o merkezlerde bulunan üniversiteler de etkili olmuştur.

GÖÇLER
İÇ GÖÇLER
İç göçler 1950 ‘den sonra Ulaşımın gelişmesi ve sanayileşme ile artış göstermiştir.
İç Göçün (Köyden Kente) Sebepleri:

1. Hızlı nüfus artışı,
2. Tarım alanlarının miras yoluyla küçük parçalara ayrılması,
3. Tarımda makineleşme ile işsizliğin oluşması
(bu genelleme Karadeniz bölgesi için geçerliliğini yitirir.).
4. Eğitim hizmetleri, alt yapı hizmetlerinin yetersizliği,
5. Kan davaları ve terör.
6. İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri.
7. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği (en az etkili).
8. İş imkanlarının sınırlı olması.
9. Kentlerde sanayinin gelişmiş olması.

Köyden Kente Göçün Sonuçları:

1. Nüfusun dağılışında dengesizlik olur.
2. Yatırımların dağılışında dengesizlik olur.
3. İşsizlik ortaya çıkar.
4. Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
5. Sanayi tesisleri (fabrikalar) kent içinde kalır.
6. Çevre sorunları artar.
7. Trafik, eğitim-sağlık problemleri olur.
8. Alt yapı hizmetlerinin götürülmesi zorlaşır.
9. Kültür çatışması olur.
10. Kırsal kesimdeki yatırımlarda verimsizlik olur.

Köyden Kente Göçü Önlemek İçin;

1. Sulamalı tarım yaygınlaştırılmalı,
2. Modern tarım yöntemleri yaygınlaştırılmalı.
3. Besi ve ahır hayvancılığı geliştirilmeli.
4. Eğitim –sağlık hizmetleri geliştirilmeli.
5. Tarıma dayalı sanayi kolları kırsal kesime kaydırılmalı
6. Alt yapı hizmetleri geliştirilmeli (yol ,su, elektrik, haberleşme).

DIŞ GÖÇLER

Ülkeler arası yapılan göçlerdir.

Dış Göçlerin Nedenleri
Savaşlar, baskı, zulüm, tehdit.
Tabii afetler (Depremler, salgın hastalıklar, kıtlık gibi)
Geçim sıkıntısı
Sınırların değişmesi
Uluslar arası antlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi.

Dış Göçlerin Sonuçları
1.Ülkeler arası ekonomik ilişkiler gelişir.
2.Kültür alışverişi olur.
3.Turizmin gelişmesine katkı sağlar.
4.Döviz girdisi artar.
5.İşsizlik kısmen azalır.
6.Aileler bölünür.
7.Göç alan ülkede nüfus artar.

Bir ülkede ne kadar insan yaşadığını ve nüfus artışını belirlemek için, nüfus sayımları yapılır. Türkiye, nüfusu hızla artan bir ülkedir. Son nüfus sayımına göre, Türkiye'deki nüfus artış hızı yüzde 02,2'dir. Ülkemizde her on yılda bir nüfus sayımı yapılmaktadır. En son 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre nüfusumuz yaklaşık 68.000.000 kişi olarak saptanmıştır. Türkiye nüfusunun büyük bir kesimini genç nüfus oluşturmaktadır. Nüfusun büyük bir kısmı, iş olanaklarının olduğu İstanbul, Ankara, Adana, Diyarbakır, İzmir, Kocaeli gibi şehirlerde yoğunlaşmıştır. Ülkemizde, köylerden şehirlere doğru bir göç yaşanmaktadır. Bu göçle birlikte büyük şehirlerimizde sağlıksız gecekondular oluşmaktadır.

Türkiye’de Nüfus :
Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler yapılan nüfus sayımları ile elde edilir. Bu sayımlar sonucunda, toplam nüfus, nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyete göre dağılımı, okur yazar oranı, eğitilmiş nüfus durumu, işsiz sayısı, çalışan nüfusun iş kollarına göre dağılımı, köy ve kent nüfus sayıları belirlenir.

Türkiye’de Doğal Nüfus Artış Hızı (Doğurganlık Hızı):
Bir yıl içinde, doğum ve ölüm sayısına bağlı nüfus artışına doğal nüfus artışı hızı ya da doğurganlık hızı denir. Doğurganlık hızı, eğitime, kültüre ve ekonomik gelişime bağlı olarak değişir. Türkiye genelinde kırsal kesimde doğurganlık hızı fazladır. Doğurganlığın en az olduğu bölgeler Marmara ve Kıyı Ege, en fazla olduğu bölgeler, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dur.

Doğurganlık Hızının Sonuçları :
Doğurganlığın fazla olduğu bölgelerden ve kırsal kesimlerden iş olanaklarının fazla olduğu gelişmiş bölge ve kentlere göçler olur. Göçler nedeniyle nüfusun bölgeler arası dağılım dengesi ve cinsiyet dengesi bozulur. Doğurganlık arttıkça iç tüketim artar, hammadde kaynakları hızla tükenir, iş, eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar karşılanamaz.
Türkiye’de Göçlerin Nedenleri: Türkiye’de 1850’den itibaren kırsal kesimden kentlere doğru hızlı bir iç göç başlamıştır. Türkiye’deki göçlerin nedenleri şunlardır: Kırsal kesimdeki hızlı nüfus artışı, Tarım arazisinin miras yoluyla parçalanıp küçülmesi, Tarımda makineleşmenin başlamasıyla oluşan işsizlik, Verimli tarım alanlarının azalması, Kan davaları ve güvenlik sorunu, Kentlerin iş, eğitim ve sağlık bakımından çekiciliği, İç göçlerin hızla artması, bir çok sorunu da beraberinde getirmiştir.
Türkiye’de Göçlerin Sonuçları
1. Kent nüfusu hızla artar
2. Alt yapı yetersizliği ve plansız kentleşme sorunları ortaya çıkar.
3. Kentlerde, ulaşım, konut, eğitim gibi alanlarda sorunlar oluşur.
4. Kentlerde işsizlik artar
5. Kentlerde güvenlik bozulur
6. Kırsal alandaki yatırımlar verimsiz hale gelir.

Türkiye’de Nüfus Dağılışı:
Türkiye’de nüfusun dağılımında, iklim, yer şekilleri, ulaşım, tarım olanakları, endüstri, madenler gibi doğal ve ekonomik koşulların etkisi vardır. Bu koşulların elverişli olduğu yerler sık nüfuslanmıştır. Arazinin dağlık ve engebeli olduğu, tarım alanlarının az bulunduğu, önemli yolların uzağında kalan, endüstri ve ticaretin gelişmediği yerler ise seyrek nüfuslanmıştır.

Türkiye’de Nüfus Yoğunluğu:
Belli bir alanda yaşayan nüfusun o alanın yüzölçümüne oranıdır. Kişi/km2 olarak gösterilir. Nüfus yoğunluğu 3 farklı biçimde ifade edilir.
Aritmetik Nüfus Yoğunluğu: Bir bölgenin veya ülkenin toplam nüfusunun bölgenin yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur.

Toplam Nüfus
Aritmetik Nüfus Yoğunluğu = Yüzölçümü formülü ile hesaplanır.
Ülkemizde 1990 yılı sayımına göre km2’ye 73 kişi düşer. Alanın genişliğine ve nüfusun fazlalığına göre değişen aritmetik nüfus yoğunluğu illere ve bölgelere göre farklılık gösterir.
İllere Göre Nüfus Yoğunluğu: Aritmetik nüfus yoğunluğu en fazla olan ilimiz İstanbul, en az olan ilimiz Gümüşhane’dir.
İllerin nüfus yoğunlukları turizme ve tarımsal faaliyete bağlı olarak mevsime göre değişir. Örneğin yaz mevsiminde Antalya’nın nüfusu turizm nedeniyle artarken, Adana’nın nüfusu Çukurova’ya çalışmak için gelen işçiler nedeniyle artmaktadır.
Bölgelere Göre Nüfus Yoğunluğu: Aritmetik nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgemiz iş olanaklarının fazla olduğu Marmara, en az olan bölgemiz ise doğal ve ekonomik koşulların olumsuzluğu nedeniyle Doğu Anadolu’dur. Ayrıca bölgenin yüzölçümünün geniş olması da nüfus yoğunluğunun az olmasında etkilidir.
Tarımsal Nüfus Yoğunluğu : Tarımsal nüfus yoğunluğu, tarımla geçinen nüfusun tarım alanları yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur.

Kırsal Nüfus
Tarımsal Nüfus Yoğunluğu = Tarım Alanları formülü ile hesaplanır.
Tarım alanlarının az, sulama olanakları ve yağışların fazla olduğu yerlerde tarımsal nüfus yoğunluğu fazladır. Örneğin Doğu Karadeniz kıyıları ile Doğu Anadolu’da tarımsal yoğunluk 500 kişiyi bulurken, tarım arazisinin geniş olduğu İç ve Güneydoğu Anadolu ile endüstrileşme ve kentleşme oranının yüksek olduğu Marmara’da çok azdır.

Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu:
Bir ülkenin toplam nüfusunun tarım alanları yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur.
Toplam Nüfus
Fizyolojik Yoğunluk = Tarım Alanları formülü ile hesaplanır.
Ülkemizde 1990 yılı sayımına göre km2’ye 197 kişi düşer. Ancak bu yoğunluk nüfusun tamamını tarımlı geçiniyor kabul ettiği için sonuçları güvenilir değildir.

Türkiye’de Nüfusun Yapısı:
Nüfusun sayısı ve yoğunluğundan daha önemli olan nüfusun yapısıdır. Bu bölümde Türkiye nüfusunun yaş gruplarına dağılımı, cinsiyet özellikleri ve eğitim durumu ile etkin (çalışan) nüfusun sektörlere dağılımı incelenecektir.

NÜFUSUN YAŞ GRUPLARINA VE
CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI:
Nüfusun yapısını belirleyen en önemli özellik yaş grupları ve cinsiyet dağılımıdır.

Yaş Grupların Göre Dağılım:
ülkemiz genç nüfusludur. Nüfus artış hızı yüksektir. Bu durum temel ihtiyaçların karşılanması konusunda sorunlar yaratır.Tüketici nüfus fazla, üretken nüfus azdır. Bu nedenle ekonomik bağımlılık oranı yüksektir.Okul çağındaki nüfus fazladır. Ortalama insan ömrü kısadır.

Cinsiyete Göre Dağılım:
Ülkemizde kadın erkek sayıları arasında genel bir denge vardır. Nüfusun bu cinsiyet dengesi göçlerle değişir. Göç veren bölgelerde kadın sayısı, göç alan bölgelerde erkek sayısı daha fazladır. Çok göç veren iller arasında bulunan ve bu nedenle devamlı olarak kadın nüfus fazlalığı olan Rize, Trabzon, Gümüşhane ve Giresun bu konu için iyi birer örnektir.

Nüfusun Eğitim Durumu:
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini saptarken eğitim en temel ölçüttür. Ülkemizde okur yazarlık oranı gittikçe artmakla birlikte, hala istenen düzeyde değildir. Buna bağlı olarak gazete, dergi ve kitap tüketimi gelişmiş ülkelerdeki düzeyin çok altındadır. Nüfusun, %46,1’ini ilkokul, %7,4’ünü ortaokul, %7,8’ini lise ve %3,2’sini yüksek öğrenim düzeyinde eğitim alanlar oluşturmaktadır. Hiç eğitim almamış olanlar %19,6, okula gitmemiş okuryazarlar ise % 15,9’dur. Kırsal kesimde iş gücüne duyulan ihtiyaç nedeniyle çocukların okula gönderilememesi, kız çocuklarının eğitimine önem verilmemesi ve okullaşma oranının yetersizliği eğitimin istenen düzeye gelmesini engellemektedir.

Etkin Nüfusun Sektörlere Dağılımı:
1990 yılı verilerine göre etkin nüfusumuz 23,3 milyon kişidir. Bu nüfusun sektörlere dağılımı ise şöyledir. Tarım sektöründe çalışan 12 milyon 118 bin kişi etkin nüfusun %49’unu, Endüstri sektöründe çalışan 2 milyon 910 bin kişi etkin nüfusun %15,2’sini, Hizmet sektöründe çalışan 7 milyon 919 bin kişi etkin nüfusun %35,8’ini oluşturmaktadır.

6857
Coğrafya / ORMANCILIK
« : Eylül 14, 2007, 02:59:41 ÖÖ »


       Türkiye topraklarının %26 oranındaki bölümü orman rejimi altındadır. İyi vasıflı, verimli ormanların kapladığı alan yalnızca %13 gibi çok düşük bir miktarı oluşturmaktadır. Ülkede kişi başına düşen verimli orman alanı ise 0.14 hektardır.
Türkiye’de ormanların dağılışında en fazla yağış miktarı etkilidir. Yağışların fazla olduğu kıyı bölgeler orman bakımından da zengindir. Doğu Karadeniz kıyıları hariç tahrip edilen ormanların kendini yenilemesi yurdumuzun bir çok yerinde zordur.
Ormanlarımızın Coğrafi Bölgelere Göre Dağılış Oranları
1. Karadeniz Bölgesi %25
2. Akdeniz Bölgesi %24
3. Ege Bölgesi % 17
4. Marmara Bölgesi %13
5. Doğu Anadolu Bölgesi %11
6. İç Anadolu Bölgesi %7
7. G.Doğu Anadolu Bölgesi %3
Ülkede ormancılık sektöründe kamu ve özel kesim olarak yılda ortalama 29 milyon metreküp dolayında odun imalatı yapılmaktadır. Bunun yaklaşık % 68'i yakacak odun olarak kullanılmaktadır. Yurtiçi arz açığının kapatılması için 1985 yılından bu yana her yıl önemli miktarlarda odun ithalatı yapılmaktadır.
Ormanların toz emici özelliği vardır.
Ormanların gürültüyü azaltıcı özelliği vardır.
Erozyonu ve sel oluşumunu önler.
Ormanlar; bir ısı tamponu gibi görev yapar. Sıcağı ve soğuğu dengeler. Yaz sıcaklığını 5-8.5 ºC azaltırken, kış sıcaklığını da 1.5-2.8 ºC arttırır. Kuru havalarda bile havanın nemini sabit tutar.
Ormanlar; birçok yabani hayvan ve kuşların yanı sıra, çeşitli yiyecekleri barındırması nedeniyle besin kaynakları açısından önemli bir ortamdır.
Ormanlar biyolojik dengeyi korur. Yapraklı ağaçlardan meydana gelen bir bir bölgede 50 kuş türü yaşayabilir.
Ormanlar; ağaçsız bir alana göre 8 kat fazla humus oluşturur ve toprak canlılarının yaşamasına olanak sağlar.
Ormanlar; egsoz ve benzeri zehirli gazları, kirli suları filtre ederek temizler.
Oksijen üretir. Ülkenin akciğeridirler.
Orman ürünleri, Asli Orman Ürünleri ve Tali Orman Ürünleri olmak üzere 2 kategori altında toplanmaktadır.


ASIL ORMAN ÜRÜNLERİ

Tomruk ,Tel ve Maden Direği ,Sanayi ve Kağıtlık Odun, Lif- Yonga Odunu Yakacak Odun gibi.
TALİ ORMAN ÜRÜNLERİ
Reçine, Çıra ,Sığla yağı ,Defne ,Şimşir Kök Odunu ,Kekik ,Ada Çayı ,Çam Fıstığı, her çeşit bitki soğanı ,Mantarlar, Kozalak gibi.


ORMANLARIN KORUNMASI

Orman yangınları önlenmeli .
Orman içinde ulaşımın çabuk sağlanabilmesi için yollar yapılmalı.
Eğitilmiş yangın söndürme ve haberleşme ekipleri bulundurmak.
Yangınların yayılmasını önlemek için yer yer boşluklar bırakmak.
Kaçak kesimler önlenmeli.
Orman içinde hayvan otlatmamak (kıl keçisi).
Yakacak olarak odun kullanımı azaltılmalı.
Orman köylerine yeni iş ve geçim kaynakları oluşturulmalıdır.


MADENCİLİK

Türkiye maden yatakları, çeşitlilik ve rezervleri bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Maden yatakları açısından birçok madende dünyanın en büyük rezervlerine sahiptir. Krom, mermer, trona ve manyezit gibi rezervlerin yanında dünya bor rezervlerinin üçte ikisi Türkiye'de bulunmaktadır.
DÜNYA MADENCİLİĞİNDE TÜRKİYE'NİN PAYI
Maden Cinsi Dünya Rezervi Türkiye Rezervi**** Dünyadaki Payı (%)
Altın 71 000 300 0,42
Antimuan 4 695 000 106 306 2,26
Bakır 610 000 000 2 279 210 0,37
Barit 500 000 000 35 001 304 7
Boksit 28 000 000 000 48 056 250 0,17
Bor***** 420 000 000 150 000 000 36
Civa 240 000 3 820 1,59
Çinko 330 000 000 2 294 479 0,69
Demir 124 000 000 82 458 0,07
Diatomit 2 000 000** 44 224 2,21
Feldspat 1 250 000* 239 305 23,93
Florit 310 000 1 523 0,49
Gümüş 420 000 6 062 1,44
Krom 7 500 000 000 30 370 182 0,4
Kurşun 120 000 860 0,72
Kükürt 3 500 000 200 0,01
Linyit 524 131*** 7 965 1,52
Manyezit 3 400 000 50 116 1,47
Manganez 5 000 000 1 576 0,03
Sodyum Sülfat 4 600 000 13 395 0,29
Stronsiyum 12 000 000 210 123 1,75
Talk 1 124 000 479 0,04
Taş Kömürü 519 733*** 1 127 0,22
Toryum 1 400 000 912 0,07
Trona 40 000 000 130 658 0,32
Tungsten 3 300 000 36 719 1,11
Kaynak: Mineral Commodity Summaries 1997
* Mineral Facts of Problems 1995
** Industrial Minerals, Minerals Year Book çeşitli sayıları
*** WEC Survey Of Energy Resources 1994
**** MTA Genel Müdürlüğü, Maden Etüt ve Arama Dairesi Başkanlığı
***** Dünya bor rezervleri spekülasyon amacıyla gerçeği yansıtmadığından, kaynak olarak
kullanılan ''Mineral Commodity Summaries1997'' de bor rezervlerimizin payı %36 olarak
görülmektedir. Ancak Dünya bor rezervlerinde Türkiye'nin payının %70 civarında olduğu
sanılmaktadır.






      Ülkede madencilik faaliyetlerinin başlangıcı,1810'lu yıllara kadar gitmektedir. Bakır üretimine 1812, kömür üretimine 1849 yılında başlanmıştır. Krom yatakları ise 1848 yılında bulunmuş, bu madenin ileri teknoloji ile değerlendirilmesine 1930 yılında başlanmıştır. Madenciliğin büyük yatırımlar gerektirmesi ve özel sermayenin sınırlı olması sebebiyle, 1933 yılında dönemin Ekonomi Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan "Petrol Arama ve İşletme İdaresi" ve "Altın Arama ve İşletme İdaresi" adıyla iki kuruluş meydana getirilmiştir. Bu kuruluşlar yerlerini 1935 yılında kurulan "Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü"ne bırakmışlardır.
Bir Madenin İşletilebilmesi İçin; Rezervi (miktarı) fazla olmalı. Tenör oranı (yataklarda bulunan filizlerdeki maden oranı) yüksek olmalı. Ulaşım düzgün olmalı. Kolay işletilebilir olmalı. Sermaye ve teknolojik imkan gereklidir.
Taşkömürü: Batı Karadeniz'deki Zonguldak-Ereğli havzasında bol miktarda bulunan taşkömürü, 1937 yılında devletleştirilmiş ve kalori değeri yüksek olduğu için uzun yıllar evlerde yakacak olarak kullanılmıştır. Daha sonra alınan bir kararla sadece sanayide kullanılmaya başlanmıştır. Taşkömürü rezervi 1.1 milyar tondur. Bunun yaklaşık %82'si kok kömürü elde edilebilecek özelliktedir. Yıllık ortalama 2.5 milyon tondan fazla taşkömürü üretilmektedir.
Linyit :Türkiye'nin hemen her bölgesinde linyit yataklarına rastlanmaktadır. Bilinen linyit yataklarının en önemlilerini Afşin-Elbistan, Muğla, Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Beypazarı ve Sivas havzaları oluşturmaktadır. Ülkenin toplam linyit rezervleri 8.4 milyar tondur.Yıllık linyit üretimi 60-65 milyon ton civarındadır. Ülke linyit rezervleri bakımından dünyada yedinci ve üretim sıralamasında ise altıncı durumdadır. Linyit madenciliğinin ekonomiye katkısı esas itibariyle enerji üretimi alanında olmaktadır.
Petrol : Ham petrol ise Türkiye'de ilk defa 1940 yılında Güneydoğu Anadolu'da Raman Dağı eteklerinde bulunmuştur. Daha sonraki yıllarda yeni petrol kuyuları açılmış ve ham petrol üretimi 1980 yılında 2 milyon 370 bin ton olmuştur. 1991-1993 yılları arasında yıllık bazda 4 milyon metrik tonu geçen ham petrol üretimi, 1998 yılında 3 milyon 224 bin metrik ton olarak gerçekleşmiştir. Ham petrol üretiminde sağlanan artışlar, büyük ölçüde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı tarafından gerçekleştirilen çalışmaların sonucunda sağlanmıştır. Ayrıca yurtdışında petrol arama ve üretimine yönelik girişimlerde de bulunulmaktadır. Bu kapsamda Mısır ve Kazakistan'da ortak arama sonucu tespit edilen sahalarda, sınırlı da olsa, petrol üretimi çalışmaları sürdürülmektedir.
Demir Cevheri: Ağır sanayinin en önemli hammaddesi olan demir cevheri, başta İç Anadolu'da Sivas ve Kayseri illeri olmak üzere, ülkenin çeşitli yörelerinde çıkarılmaktadır. Yıllık üretim 6 milyon tonun üzerindedir.
Mermer: 5.2 milyar metreküp mermer rezervine sahip olan ülkede, mermer sektöründe entegre üretim yapan tesislerin artmasıyla işlenmiş mamul üretiminde büyük artışlar sağlanmıştır. Nitekim madencilik sektöründe mermer ve sert taş ihracatı ilk sırayı almaktadır. Ülkenin toplam doğal taş ihracatı ise 1998 yılında 128.52 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Krom: 40 milyon ton krom rezervi bulunan ülkede üretilen kromun büyük bir bölümü hammadde, bir miktarı da ferro-krom olarak ihraç edilmektedir.
Trona: Dünyanın en büyük ikinci trona yatağı 1979 yılında Ankara Beypazarı'nda tesbit edilmiştir. 240 milyon tonluk bu kaynağın ekonomiye kazandırılması için çalışmalar devam etmektedir.

6858
Coğrafya / Bozkır ve Step Formasyonu
« : Eylül 14, 2007, 02:57:44 ÖÖ »


BOZKIRLAR:

Sert çayırlarla otların, bunlar arasında serpilmiş çalılarla dikenlerin meydana getirdiği bir bitki topluluğu. Bozkırlar, çoklukla astropik kuşakta geniş yer tutar. Yaz olduğu, böylece bitki topluluklarının yeteri kadar yeşermeğe fırsat bulamadığı alanlarda meydana gelen bozkırlar, bazen ılık iklim bölgelerinde, tropik kuşağa doğru da yer yer sokulurlar. Bozkırlarda yetişen bitkiler, bu iklim şartlarına uymuş, kurakçıl bir yapı gösteren, üstleri balmumu tabakası ile kaplı küçük yapraklı kökleri toprak altında su çekebilmek için derinlere giden tüylü, meşin gibi sert soğuklara karşı dayanıklı, yumru ya da soğanlı köklü bitkilerdir.

Bitkilerin yetişme çokluğuna göre, bozkırlar türlü adlar alırlar: Otluk çayırlık bozkırlar, otluk-dikenlik bozkırlar, tuzlu bozkırlar, çalılık bozkırlar gibi.



Step Formasyonu
Yağışların daha az mevsimler arasındaki sıcaklık farklarının daha fazla olduğu alanlar ot formasyonunun geliştiği sahalardır. Ot cinsi bitkilerden meydana gelen stepler, diğer bir değişle bozkırlar ülkemiz bütününde çok geniş alanlar kaplar. Bu sahaların bir kısmı doğal olurken bir kısmı da ormanların insanlar tarafından tahribi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan İç Anadolunun orta bölümü (Konya ve Ereğli havzaları, Tuz gölü çevreleri) asıl step sahası olarak karşımıza çıkar. Step formasyonunun gelişme gösterdiği bu bölümde yağışlar 250 mm. altına düşer. Bu sahada görülen bitkiler kendilerini kurak şartlara son derece adapte etmişler ve keçe gibi tüylü dikenli, az yapraklı olarak karşımıza çıkarlar. Gerçek step alanları dışında ormanların tahribi ile ortaya çıkan step sahaları ise çok daha geniş sahalar kaplar. Bu bakımdan Doğu Anadolu platoları geniş ot formasyonu sahası olarak karşımıza çıkar. Buralarda görülen türler genelde yılın en yağışlı devresinde hızlı bir gelişme gösterir. Daha sonra ise vejetatif hayatını son derece yavaşlatır. Step formasyonunda yer alan bitkilerin bir kısmı kısa yaşamlı olurken bir kısmıda yaşamını yıl boyunca devam ettirir.
Buradaki türler daha ziyade soğanlı, yumrulu, dikenli ve kokuludurlar. Başlıcaları ise geven, yavşan otu, yumak otu, üzerlik otu, deve dikeni, sütleğen, kekiktir.

6859
Coğrafya / Hayvancilik
« : Eylül 14, 2007, 02:56:42 ÖÖ »
Tarımın bir kolu olan hayvancılık ; ekonomik değeri olan hayvanların yetiştirilmesi, çeşitli şekillerde yararlanılması ve pazarlanması olayıdır. Kırsal kesimlerde hayvancılık tarımın sigortası durumundadır. İklimdeki karasızlıkların tarımı olumsuz yönde etkilemesinden dolayı. Tarım hayvancılık birbirini destekler. Örnek : Şeker fabrikaları çevresinde besi hayvancılığının gelişmesi.
Doğu Anadolu Bölgesinde iklim ve yer şekillerinin tarımsal faaliyetleri olumsuz etkilemesinden dolayı bölgede birinci ekonomik faaliyet hayvancılıktır.
Türkiye hayvan varlığı fazla olan bir ülkedir. Ancak hayvanlarımızın et, süt, yumurta, yapağı verimleri düşüktür.
HAYVANCILIĞIMIZI GELİŞTİRMEK İÇİN;
Hayvan Soyları İyileştirilmeli (Islah edilmeli)
Yerli ırklar et-süt verimi yüksek olan ırklarla melezleştirilmeli veya iyi cins hayvan ithal ederek sayısını artırmalıyız. İyi cins hayvan yetiştirmek amacıyla Cumhuriyetin ilk yıllarında çalışmalar başlatılmıştır. İyi cins hayvan yetiştiren çiftliklere hara denir. Örnek : Bursa-Karacabey, Eskişehir-Çifteler.
Mera Hayvancılığı Yerine Ahır Hayvancılığı Geliştirilmeli
Mera hayvancılığı otlaklarda yapılan hayvancılık şeklidir. Masrafsızdır. Ancak verim düşüktür. Bundan dolayı yem kullanımı fazla olan , fakat verimi yüksek olan ahır hayvancılığına önem verilmelidir.
Otlaklar Korunmalı
Otlaklarımız tarımda makinalaşma ile sürekli olarak daralmaktadır. Ayrıca otlaklarda aşırı otlatma sonucu otlaklar bozulmaktadır. Bu olumsuzluklar sonucunda hayvanlarımız yeterince beslenememektedir. Hayvancılığı geliştirmek için bu olumsuz durumlar önlenmeli.
Yem üretimi artırılmalı.
Erken kesim önlenmeli (süt kuzu-süt dana)
Salgın hastalıklarla mücadele edilmeli
Çiftçi eğitilmeli ve kredi desteği sağlanmalı.
*** Türkiye’de genelde mera hayvancılığı gelişmiştir. Bundan dolayı hayvancılımızın coğrafi dağılışında daha çok iklim etkilidir. Ayrıca et ve süt üretimi de iklimin etkisi altındadır.
HAYVANCILIĞIMIZIN COĞRAFİ DAĞILIŞI:
BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIK: (Sığır, at, eşek, katır, deve)
İNEK

Büyük baş hayvanlar içinde en fazla sığır(inek, öküz ,dana, manda) yetiştiriciliği vardır. Sığırlar içinde de en fazla inek yetiştirilmektedir. Bütün bölgelerimizde inek yetiştiriciliği vardır. Ama en fazla Karadeniz Bölgesinin kıyı kesimi ile Doğu Anadolu Bölgesinde Erzurum-Kars Bölümünde gelişmiştir. Karadeniz Bölgesinde gelişmesi yağışların fazla olmasından dolayı çayırların fazla olmasıdır. Erzurum-Kars bölümünde gelişmesi yaz yağışlarıyla oluşan gür ot ve çayırlıklardır. İnek yetiştiriciliği ayrıca şeker fabrikaları çevresinde de gelişmiştir. Ş.Pancarı küspesinin hayvan yemi olarak kullanılmasından dolayı.
MANDA
Bol sulu bataklık ve göl kenarlarında beslenir. Yurdumuzda başta Karadeniz Bölgesi kıyı kesimi olmak üzere G.Marmara Bölümünde yetiştiriciliği yaygındır. Et kalitesi düşük olduğundan yetiştiriciliği fazla gelişmemiştir.
***Büyükbaş hayvancılık Doğu Bölgelerimizde mera hayancılığı şeklinde iken Batı Bölgelerimizde ahır hayvancılığı şeklindedir


KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK
KOYUN

Bozkırların hayvanıdır. Hafif dalgalı düzlüklerde iyi yetişir. Türkiye’nin iklim şartları genelde koyun yetiştiriciliğine elverişlidir. Düşük sıcaklık sebebiyle Doğu Anadolu Bölgesinin doğusunda yetiştiriciliği gelişmemiştir. Ayrıca Doğu Karadeniz Bölümünün kıyı kesiminde yüksek nem ve gür çayırlardan dolayı koyun yetiştirilmez. En fazla koyun yetiştiren bölgemiz İç Anadolu’dur. Bozkırların geniş alan kaplamasından dolayı. Doğu Anadolu Bölgesi (batısı) ve G.Doğu Anadolu Bölgeleri de koyun yetiştiriciliği gelişmiştir.
Koyun Türleri:
Kıvırcık: Soğuğa dayanıklı değildir. Et verimi yüksektir. Marmara ve Ege Bölgelerinde yetiştirilir.
Dağlıç: Ege ve İç Batı Anadolu’da yetiştirilir.
Karaman: Ege, İç, Doğu ve G.Doğu Anadolu Bölgelerinde yetiştirilir.
Sakız ve Merinos: G.Marmara Bölümünde yetiştirilir. Merinos yünü için yetiştirilmektedir.
KIL KEÇİSİ

Dağlık bölgelerin hayvanıdır. Ağaçların filizlerini yemek suretiyle beslenir. Ormanlara zarar verdiği için sayılarının azaltılması yoluna gidilmektedir. En fazla Akdeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgelerinde yetiştirilir.
TİFTİK KEÇİSİ (Ankara Keçisi)

Tiftiği için yetiştirilmektedir. Yurdumuzda Ankara- Konya çevresi ile G.Doğu Anadolu Bölgesinde Siirt çevresinde yetiştirilmektedir.
***Sağılan ve kesilen hayvan sayısı az; üretilen süt ve et miktarı fazla ise orada Büyük baş hayvancılık (inek yetiştiriciliği) gelişmiştir. Sağılan ve kesilen hayvan sayısı fazla iken ; üretilen et ve süt miktarı az ise Küçük baş hayvancılık gelişmiştir( Koyun yetişitiriciliği).
KÜMES HAYVANCILIĞI ( Tavuk , horoz, hindi, kaz, ördek,devekuşu)

Kümes hayvanları içinde en fazla yetiştirilen tavuktur. Kümes hayvancılığı bütün bölgelerimizde yapılabilmektedir. Ama en fazla Marmara ve Ege Bölgelerinde gelişmiştir. İstanbul, İzmir, Manisa, Balıkesir, Ankara gibi büyük kentler çevresinde gelişmiştir.

ARICILIK

Bal, bal mumu, polen ,arı sütü elde etmek için arıcılık bütün bölgelerimizde yapılabilmektedir. En fazla Ege ve Doğu Anadolu Bölgelerinde gelişmiştir. Muğla, Manisa,İzmir, Balıkesir,Çanakkale, Ağrı, Erzurum, Hakkari, Rize (Anzer yöresinin balları çok ünlüdür.) ,Artvin , Ordu önemli bal üretim merkezlerimizdir.
Türkiye değişik iklim bölgeleri ve coğrafyasından dolayı çok zengin ve çeşitli arı florasına sahiptir. Bu özelliği nedeni ile Çin, ABD ve Meksika'dan sonra koloni varlığı açısından 3.5 milyon adet koloni ile dünyada 4. sırada yer almaktadır. Türkiye'nin toplam bal üretimi 65.000 tondur. Bunun 4.000 - 8.000 tonu dış satıma gitmektedir. Halen 38.000 aile arıcılık yaparak, bal ve diğer arı ürünlerini üretmektedir. Bu ailelerin 10.000 adedi geçimini sadece arıcılıktan sağlamakta, diğer 28.000 aile ise yan gelir olarak arı ürünleri üretmektedir.
Ancak ülkede koloni başına ortalama bal verimi 15 - 17 kg civarında olup, arıcılıkta gelişmiş ülkelerdeki verimin 1 / 3' ü kadardır.



İPEK BÖCEKÇİLİĞİ
İpek böceği yetiştirme ve kozasından ipek elde etme faaliyetidir.Dut yaprağı yemek suretiyle beslenir. En fazla G.Marmara’da gelişmiştir. Bursa, Balıkesir, Bilecik çevresinde çok gelişmiştir. İpekli dokumada ise Bursa-Gemlik-İstanbul gelişmiştir.




BALIKÇILIK

Alabalık Çiftliği

Yurdumuzun etrafı denizlerle çevrili, birçok akarsu ve tatlı su gölümüz olmasına rağmen balıkçılık gelişmemiştir.
Balıkçılığın Gelişmemesinin Sebepleri:
Denizlerimizin balık bakımından zengin olmaması.
Açık deniz (Okyanus) balıkçılığının yapılmayışı.
Taşıma ve depolama imkanlarının yetersizliği.
Zararlı avlanma yöntemlerinin uygulanması (dinamit patlatma, trol avcılığı gibi)
Denizlerimizdeki kirlenmenin önlenememesi.
Türkiye’de Balık Üretiminin Denizlere Göre Dağılışı:
1. Karadeniz % 67
2. Ege Denizi % 13
3. Marmara Denizi % 11
4. Akdeniz % 9
***Bodrum kıyılarında sünger avcılığı gelişmiştir.
***Japonya ve Norveç’te balıkçılık çok gelişmiştir. Sebepleri : Okyanus akıntılarının karşılaşım alanında olması, iklim ve yer şekillerinin tarımı olumsuz yönde etkilemesidir.

6860
Türkçe-Edebiyat / YAZIM(İMLA) KURALLARI
« : Eylül 14, 2007, 02:52:38 ÖÖ »
1) “ki” bağlacının ve “-ki” ekinin yazımı:

Türkçede üç çeşit “ki” vardır:Bağlaç olan“ki”,sıfat yapan “–ki” ve zamir olan(ilgi zamiri) “–ki” dir.Bağlaç olan “ki” daima ayrı yazılır.Sıfat yapan “–ki” ve zamir olan “-ki” eklendiği sözcüğe bitişik yazılır.

Dilimizdeki bu üç farklı “-ki”yi birbiriyle karıştırmamak için şu pratik yöntemleri uygulayın.

*Cümle içerisinde –ki’den sonra –ler çokluk ekini getirebiliyorsanız o –ki zamir olan –ki’dir.

Ayrıca zamir olan –ki’nin bir ismin yerini tuttuğunu ve genellikle zamirlerin üzerine geldiğini de unutmayın.

---Arabam bozuldu , seninki(ler)ni kullanabilir miyim?

---Onunki(ler) seninki(ler)den daha iyi olmuş.

Görüldüğü gibi cümle içerisinde –ki zamirinden sonra –ler ekini getirdiğimizde cümlenin yapısında herhangi bir bozukluk meydana gelmiyor.Öyleyse bu –ki’ler ilgi zamiridir.



*Sıfat yapan –ki de sıfat tamlaması kurar. Sıfat yapan –ki her zaman bitişik yazılır.Pratik olarak önündeki isme “hangi” sorusunu yönelterek bulur ve diğer –ki’lerden ayırt ederiz.

---Sokaktaki çocuklara sahip çıkmamız gerekiyor.(Hangi çocuklar?)

---Sınıftaki öğrenciler dışarı çıksın.(Hangi öğrenciler?)

Görüldüğü gibi sıfat yapan –ki’yi alan sözcüğün hemen önündeki isme hangi sorusunu yöneltebiliyoruz.Öyleyse bu –ki sıfat yapan –ki’dir ve eklendiği sıfata daima bitişik yazılır.



*Bağlaç olan “ki” ise daima ayrı yazılır.Diğer “ki” ekleriyle karıştırmamak için cümleden çıkartırız, cümlenin yapısında ciddi bir bozukluk olmuyorsa o “ki” bağlaç olan “ki”dir.Ayrıca bağlaç olan ki’nin daha vurgulu söylendiğini de göz önünde bulundurmak gerekir.

*Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini.(Duydum unutmuşsun gözlerimin rengini)

*Sen ki dünyalara değersin.(Sen dünyalara değersin.)

*Şimdi anlıyorum ki o yaptıklarım bir hataydı.(Şimdi anlıyorum o yaptıklarım bir hataydı)

Görüldüğü gibi bağlaç olan –ki cümleden çıkartıldığında cümlenin anlamında bir daralma olsa da yapısında ciddi bir bozukluk olmuyor, öyleyse bu –ki’ler bağlaçtır ve daima ayrı yazılır.



NOT:

Mademki,halbuki,oysaki,çünkü,sanki… sözcüklerindeki ‘ki’ ler bağlaç olmasına rağmen kalıplaştığı için bitişik yazılır.



2) “de” bağlacının ve “de” bulunma durum ekinin yazımı:



“de” “da” bağlacı da tıpkı “ki” bağlacı gibi ayrı bir sözcük olduğu için daima ayrı yazılır.Bulunma durum eki olan “-de,-da, -de,-ta” ise eklendiği sözcüğe bitişik yazılır. “de,da” bağlacıyla “-de,-da,-te,-ta” ekleri birbiriyle karıştırılmamalıdır.Pratik olarak birbirinden şu şekilde ayırt ederiz:Cümle içerisinde cümleden “de”yi çıkartırız,eğer cümlenin yapısında bir bozukluk olmuyorsa o “de” bağlaçtır.Cümlenin yapısı bozuluyorsa o “de” bulunma durum ekidir.

*Kitap da alacağım.(Kitap alacağım)

*Sen de onun gibisin.(Sen onun gibisin)

Görüldüğü gibi bağlaç olan “de ,da” cümleden çıkartıldığında cümlenin yapısında bir bozukluk olmuyor.Şimdi de aşağıdaki örnekleri inceleyelim:

*Sende bir şeylerim kaldı.(Sen bir şeylerim kaldı)

*Onu otobüste gördüm.(Onu otobüs gördüm)

Görüldüğü gibi bulunma durum eki cümleden çıkartıldığında cümlenin yapısı bozuluyor.

Önemli uyarı: Bağlaç olan “de,da”nın kesinlikle “te,ta” biçimi yoktur.

*Sana kazak ta alacağım.(yanlış)

*Sana kazak da alacağım.(doğru)

Ayrıca bağlaç olan “de,da” bir özel isimden sonra gelirse kesme işaretiyle ayrılmaz.

*Bize Ahmet’de gelecek.(yanlış)

*Bize Ahmet de gelecek.(doğru)



3. “mi” soru edatının yazımı:



“mı,mi,mu,mü” soru edatı eklendiği sözcükten her zaman ayrı yazılır,kendinden sonra gelen ekler soru edatına bitişik yazılır:



*Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun?

*Bize gelecek misiniz?

*Sen miydin dün rüyalarıma giren?

Soru edatı olan “mı mi mu mü” ile fiilden fiil yapan olumsuzluk eki olan –ma,-me’nin darlaşmış biçimi birbiriyle karıştırılmamalıdır:

*Niçin beni dinle miyorsun?

Yukarıdaki cümlede ‘mi’ ayrı yazılmamalıdır;çünkü buradaki mi soru eki değil, –ma,-me olumsuzluk ekinin darlaşmış biçimidir.Cümleden mi’yi çıkartıp cümleyi tekrar okuduğumuzda cümledeki soru anlamının kaybolmadığını sadece olumsuzluğun kaybolduğunu görürüz.Cümleye soru anlamını katan mi değil, ‘niçin’ sözcüğüdür.

Soru edatı olan “mı,mi,mu,mü” cümleye soru anlamından başka anlamlar da katabilir.

*Sana güzel mi güzel bir elbise aldım.(pekiştirme göreviyle kullanılmış)

*Bu testi de çözdün mü konuyu daha iyi anlarsın.(Çözdüğün zaman)

*Tüm bunları ben mi yapmışım?(reddetme,kabullenmeme)



4)Sayıların yazımı:



Sayılar daima ayrı yazılır;ancak çek ve senetlerde sahtekarlığın önlenmesi amacıyla bitişik yazılır.

*Yaş otuz beş yolun yarısı eder.

*Bu yıl dershanemize tam bin beş yüz altmış kişi kayıt yaptırdı.



5)Kısaltmaların Yazımı:



Birkaç kelimeden oluşan kurum ve kuruluş adlarının kısaltmaları yapılırken araya nokta konmaz.

*TBMM *PTT *THY *TEK *KKTC *MTA *DSİ

Cümle içerisine kısaltmalara bir ek getirileceği zaman kısaltmanın son harfinin okunuşu esas alınır.

*Kardeşim THY’da çalışıyor.(yanlış)

*Kardeşim THY’de çalışıyor.(doğru)

*Aç bakalım TV’da ne var? (yanlış)

*Aç bakalım TV’de ne var? (doğru)

Tek bir sözcüğün kısaltması yapılıyorsa kısaltmanın sonuna nokta konur:

*Dr. *Prof. * c. * s. * bk.



6)Gün ve Ay Adlarının Yazımı:



Cümle içinde geçen gün ve ay isimleri küçük harfle başlar;ancak gün ve ay isimleri bir tarihe bağlanmışsa yani yanında bir rakam varsa büyük harfle başlatılır.

*Okullar haziranda kapanıyor.(doğru)

*Okullar 14 Haziran’da kapanıyor.(doğru)

*Ben 21 Mart 1978 Salı günü doğmuşum.(doğru)

*Sınav 16 haziran’da yapılacak(yanlış)

*Sınav 16 Haziran’da yapılacak. (doğru)



7)Yön İsimlerinin Yazımı:



Yer-yön bildiren (doğu ,batı,güney,kuzey,orta…) sözcükler, tek başına ya da özel isimden sonra kullanıldıklarında küçük harfle,özel isimden önce kullanıldıklarında büyük harfle başlar:

*Siz Kuzey Amerika’yı gördünüz mü?

*Siz Amerika’nın kuzeyini gördünüz mü?

*Bu insanlar buraya Güney Asya’dan gelmişler.

*Bu insanlar buraya Asya’nın güneyinden gelmişler.

*Sizin daha da batıya gitmeniz gerekiyor.



NOT:

Yer-yön bildiren kelimeler eğer bir insan topluluğunun yerini tutuyorsa büyük harfle başlatılmalıdır.

*Bu konuda Batı bizi anlamıyor.

*Dün Doğu bu haberle çalkalandı.



8.Coğrafi Terimlerin Yazımı:



“Ay,Güneş,Dünya,Mars…” gibi kelimeler eğer coğrafi bir terim olarak gök cisimlerini anlatmak için kullanılırsa büyük harfle, bunun dışında kullanılırsa küçük harfle başlar:

*Ay,Dünya’nın uydusudur.

*Siz, Dünya’nın Ay’a ve Güneş’e olan uzaklığını biliyor musunuz?

*Daha dünyalar kadar işim var.(terimlikten çıkmış)

*Pencereden içeriye güneş giriyordu.(terimlikten çıkmış ,güneş ışığı anlamında)



9)Tarihlerin Yazılışı:



Gün ve yıl sayıları rakamla ;ay, hem rakamla hem de yazıyla gösterilebilir:

*21 Mart 1978 *25.11.1930 *11.X.2000 *18/01/1919

Not:Tarih bildiren sayılardan sonra gelen ekler,kesme işaretiyle ayrılır.

*19 Mayıs 1919’da *18.12.1933’te



10)Birleşik Sözcüklerin Yazımı:



İki ya da daha çok sözcüğün yeni bir kavramı karşılamak üzere birleşip kalıplaşmasıyla oluşan sözcüklere birleşik sözcük denir.

Birleşik sözcüklerden bazıları bitişik yazılırken bazıları da ayrı yazılır.Bir birleşik sözcüğün bitişik yazılması için şu özellikleri taşıması gerekir:



a)Anlam Kaymasıyla Oluşmuş Birleşik Sözcükler Bitişik Yazılır:

Hanımeli, Kabakulak,Suçiçeği,Kuşpalazı,



b)Ses Değişikliği Yoluyla Oluşmuş Birleşik Sözcükler Bitişik Yazılır: Sütlaç,Kaynana,Cumartesi,Nasıl,Niçin,Zannetmek,His setmek,Emretmek,Sabretmek,

Kaybolmak,Kahrolmak,reddetmek



c)Tür Değişmesi Yoluyla Oluşmuş Birleşik Sözcükler Bitişik Yazılır:



Gecekondu,Biçerdöver,Bilirkişi,Dedikodu,Ateşkes



d)Kurallı Birleşik Fiiller Bitişik Yazılır:



*Yapıverdi,Alıverdi,Öpüver,Koşuver (Tezlik birleşik fiili)

*Yapabildi,Yürüyebiliyor,Çalışabilmiş (Yeterlilik birleşik fiili)

*Bakakaldı,Süregelmiştir,Koşadursun (Süreklilik birleşik fiili)

*Düşeyazdı,Öleyazdı(Yaklaşma birleşik fiili)



Not:



Etmek, olmak yardımcı eylemleri önündeki isimle birleşirken önündeki isimde bir ünlü düşmesi ya da bir ünsüz türemesi varsa bitişik, yoksa ayrı yazılır:

*Hissetmek ,Reddetmek,Emretmek, Terk etmek,Hasta olmak,Ayırt etmek…

11)İkilemelerin Yazımı:



İkilemeler ayrı yazılır ve aralarına herhangi bir noktalama işareti konmaz.

*Beni er geç anlayacaksın.

*Sen de doğru dürüst bir iş bulamadın gitti.

*Beni görüce koşa koşa yanıma geldi.



12)Büyük Harflerin Kullanıldığı Yerler:



1)Her cümle büyük harfle başlar:

*Sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlatmaktır.

*Yazdığım bütün şiirler,sana başlayan bir kitap için önsöz.

*Aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır.



2)Yazı başlıklarının her sözcüğü büyük harfle başlar:



*Türk Dilinin Korunması *Aile Eğitiminin Önemi



3)Bütün özel adlar büyük harfle başlar.Özel adların başlıcaları aşağıda belirtilmiştir:



a)Kişi ad ve soyadları:

*Faruk Nafiz Çamlıbel *Halit Ziya Uşaklıgil

b)Hayvanlara verilen adlar:

*Sobanın başında uyuyan Pamuk mu?

*Bugün Boncuk keyifsiz gibi.

c)Ulus,mezhep,tarikat din adları:

*Biz İslamiyet’i 10. yüzyılda kabul ettik.

*Anadolu’da kurulan tarikatlardan biri de Aleviliktir.

d)Ülke adları:

*Türkiye ile Yunanistan ilişkileri eskisine göre şimdi daha iyi.

e)Bulvar,sokak,mahalle adları:

*Biz Turgut Özal Bulvarı’nda oturuyoruz.

*Mimar Sinan Mahallesi’ne yeni bir okul yapılıyor.

f)Kıta,bölge,dağ ,ova,deniz,göl,ırmak…adlarıağ,ova,deniz,göl,ırma k adları eğer kendinden önceki özel isme dahilse büyük harfle başlar,dahil değilse küçük harfle başlar.

*Konya Ovası Türkiye’nin buğday ambarıdır.

Yukarıdaki cümlede ‘ova’ sözcüğü özel isme dahil olduğu için yani ikisi bir olup bir yeri karşıladığı için büyük harfle başlar.Eğer ‘ova’ sözcüğünü çıkarıp sadece Konya dersek aklımıza Konya Ovası değil, Konya şehri gelecektir.

*Toros dağları Akdeniz’dedir.

Yukarıdaki cümlede ‘dağ’ sözcüğü özel isme (Toros) dahil olmadığı için küçük yazılır.

Özel ismin önündeki dağ sözcüğünü çıkarttığımızda Torosların tek başına yer adını karşıladığını görürüz.Öyleyse ‘dağ’ sözcüğü özel isme dahil değildir ve küçük harfle başlatılmalıdır.

*Siz Tuz Gölü’nü hiç gördünüz mü?

Yukarıdaki cümlede ‘göl’ sözcüğü büyük harfle başlamalıdır;çünkü ‘göl’ sözcüğü özel isme dahildir.Göl sözcüğünü cümleden çıkartıp tek başına ‘tuz’ dediğimizde yine tek başına kast edilen yeri karşılamadığını görüyoruz.Öyleyse buradaki göl sözcüğü özel isme dahildir ve büyük harfle başlatılmalıdır.Aşağıdaki örnekleri de bu mantık çerçevesinde inceleyiniz.

*Meriç nehri *Alp dağları *Van Gölü *Ağrı Dağı *Çanakkale Boğazı

g)Kurum,kuruluş,örgüt,parti,dernek adları:

*Sosyal Sigortalar Kurumu bugün zor durumdadır.

*Cumhuriyet Halk Partisi ,Atatürk tarafından kurulmuştur.

h)Yapı,yapıt,kitap,dergi,gazete adları:

*Ben Topkapı Sarayı’nı görmeyi çok isterdim.

*Sizlere Küçük Ağa’yı ve Çalıkuşu’nu okumanızı tavsiye ediyorum.

*Geçenlerde bu makalem Türk Dili’nde de yayımlandı.

Not:Özel ada dahil olmayan gazete ve dergi adları büyük harfle başlamaz:

*Dün Hürriyet gazetesinde yayımlanan köşe yazısını okudun mu?

*Kanun Resmi Gazete’de yayımlandı.

*Dergah dergisinde yayımlanan Kırık Aynalar adlı öyküyü okuduktan sonra öyküyü sever oldum.

i)Unvanlar,takma adlar:Lakaplar, unvanlar büyük harfle başlar.

*Tarık Buğra eserinde Çolak Salih’in fiziki betimlemesini çok güzel yapar.

*Ahmet Mithat Efendi adeta bir yazı makinesidir.

*Ahmet Bey içeride mi?

*Sultan Hanım da mı yok?

*Dün Doktor Ahmet Bey bizdeydi.

*Ahmet doktor olmak istiyormuş.

Not:



Akrabalık bildiren sözcükler küçük harfle başlar.

*Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye abla!

*Yarın Ayşe teyzem gelecek.

Ancak akrabalık bildiren sözcük kişinin lakabı olmuşsa büyük harfle başlatılmalıdır.

*Burada ona herkes Nene Hatun derdi.

ı)Dil adları:

*Türkçeye,Arapça ve Farsçadan pek çok kelime girmiştir.

j)Din ve mitoloji kavramları:

*Tanrı,Allah,Cebrail,Zeus …

Not: Tanrı sözcüğü özel ad olarak kullanılmadığı zaman küçük harfle başlatılır.

*Yunanlılar da tanrılarına kurban sunarmış.

Bazı dini kavramlar gelenekselleşmiş olarak küçük harfle başlar:cennet,cehennem,sırat köprüsü…

k)Milli ve dini bayramların adları büyük harfle başlar:

*Kurban Bayramı *Ramazan Bayramı *Cumhuriyet Bayramı….



13)Satır Sonunda Kelimelerin Bölünmesi:



Türkçede satır sonuna sığmayan kelimeler bölünebilir;fakat heceler bölünemez.

………………………………………………………………………………………………gel-

iyorum (yanlış)

………………………………………………………………………………………………..ge-

liyorum (doğru)

Birleşik kelimeler satır sonunda bölünürken tek bir sözcükmüş gibi hecelere ayrılır.

………………………………………………………………………………………………baş-

öğretmen (yanlış)

………………………………………………………………………………………………..ba-

şöğretmen (doğru)

……………………………………………………………………………………………….ilk-

okul (yanlış)

………………………………………………………………………………………………...il-

kokul (doğru)

……………………………………………………………………………………........Durmuş-

oğlu (yanlış)

…………………………………………………………………………………………..Durmu-

şoğlu (doğru)

Ayırmada satır sonunda ve satır başında tek harf bırakılmaz.

………………………………………………………………………………………..………..a-

raba (yanlış)

...…………………………………………………………………………………………….ara-

ba (doğru)

.…………………………………………………………………………………………….niha-

i (yanlış)



………………………………………………………………………………………………..ni-

hai (doğru)

Kesme işareti satır sonuna geldiği zaman yalnız kesme işareti kullanılır;ayrıca kısa çizgi kullanılmaz.

………………………………………………………………………………………….Edirne’-

nin (yanlış)

…………………………………………………………………………………………...Edirne’

nin (doğru)

……………………………………………………………………………………………2005’-

te (yanlış)

...…………………………………………………………………………………………..2005’

te (doğru)



14)Ses Olaylarıyla İlgili Yazım Kuralları:



a)Ünsüz değişimi (yumuşaması) yazıya yansıtılır;ancak özel isimlerin yumuşaması yazıya yansıtılmaz.

*Kitapı (yanlış) kitabı (doğru)

*Mehmed’in (yanlış) Mehmet’in (doğru)

b)Sert ünsüzlerin benzeşmesi yazıya yansıtılır.

*Dolapda (yanlış) dolapta (doğru)

*2005’de (yanlış) 2005’te (doğru)

c)Dudak ünsüzlerinin benzeşmesi(iç ses benzeşmesi) yazıda gösterilmelidir.

*Perşenbe (yanlış) Perşembe(doğru) *penbe (yanlış) pembe (doğru)

*Tenbel (yanlış) tembel (doğru) *çenber (yanlış) çember (doğru)

Ancak kimi özel isimlerde ve birleşik sözcüklerde n’li yazılış doğrudur.

*Saframbolu (yanlış) Safranbolu (doğru) *ombaşı (yanlış) onbaşı(doğru)

d)Ünlü düşmesi yazıda gösterilir.

*ağızı (yanlış) ağzı (doğru) *sabır et (yanlış) sabret (doğru)

e) ‘y’ kaynaştırma ünsüzünden kaynaklanan söyleyişteki daralma yazıya yansıtılmaz.

*Sevmiyecekmiş (yanlış) sevmeyecekmiş (doğru) *yaşıyan (yanlış) yaşayan (doğru)

f)Söyleyişte bazı sözcüklerde yer değiştirme (göçüşme,metatez) olur;ancak bunlar yazıya yansıtılmamalıdır.

*yanlız (yanlış) yalnız (doğru) *yalnış (yanlış) yanlış (doğru)

*kiprik (yanlış) kirpik (doğru) *kirbit (yanlış) kibrit (doğru)

6861
Türkçe-Edebiyat / CÜMLENİN ÖĞELERİ
« : Eylül 14, 2007, 02:52:09 ÖÖ »
YÜKLEM :

Cümlede işi, hareketi, yargıyı, bildiren çekimli unsura denir.

Not :Bir cümle birden çok öğeden oluşabileceği gibi tek bir yüklemden de oluşabilir.

* Ertesi gün okula müfettişler gelmişti.(C)

* Düşünüyorum (C)

* Güzeldi. ( C )



Not:Yüklem genlikle cümlenin sonunda bulunur; ancak günlük konuşmalarda, atasözlerinde ve şiirde yüklemin yeri değişebilir.



*Gel çabuk buraya!

*Sakla samanı gelir zamanı .

*İstanbul u dinliyorum gözlerim kapalı



Not:Her sözcük ya da sözcük gurubundan yüklem yapılabilir.



*Gecenin yalnızlığında sadece seni düşünürüm (fiil)

*Kasaba halkı meydanda toplanmıştı.(fiil)

*Yaşadığımız günler tıpkı bir rüzgar gibiydi.(edat)

*Bu olayların suçlusu odur. (zamir)

*Sabah uyandığında gözleri ışıl ışıldı.(ikileme)

*Konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oldum. (deyim)

*Çalışmak yaşamın bir parçasıdır.

*Odayı süsleyen şey rengarenk çiçeklerdir. (sıfat)

*Öğrenmenin bir yolu da okumaktır.

*Ali derslerinde çok başarılıydı.



2.ÖZNE



Yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan veya yargının gerçekleşmesine araç olan unsura denir.



Not:Özneyi bulmak için yükleme kim, ne soruları sorulur Yüklemi isim olan cümlelerde ise olan kim, olan ne soruları sorulur.



*Seyirciler fotoğraf sergisini çok beğendi.

*Ailece bulmaca çözmeye meraklıdırlar.

*Güzel gözler tül ardından görünsün.

*Coşkun nehirler gibi ağlamak istiyorum.

*Ben bu yüzden yalnızlığa hasretim .

*Keskin bir rüzgar eser şimdi dağlardan.

*İhtiyar kadın gitmeme taraftar değildir.



Not: Yüklemi edilgen fiillerle kurulan cümlelerin gerçek öznesi yoktur.



*Yemekten sonra erkenden yatıldı.

*Okula kadar yüründü.

*Kahvaltıda çaylar içildi.

*Akşam geç saate kadar derse çalışıldı.



Üç çeşit özne vardır:



A.Gerçek Özne:

Yüklemin bildirdiği işi hareketi bizzat kendisi yapan öznedir. Cümlede iki şekilde gösterilir:



1)Acık Özne:

Cümle içinde açık bir şekilde gösterilir



*Yağmur çok şiddetli yağdı.

*Çocuk iki gündür hasta yatıyor.

*Gemi ufukta yavaş yavaş kayboluyordu.

*Geceleri bir ses uykumu böler.



2)Gizli özne:

Cümlede doğrudan yer verilmeyen ancak yüklem taşıdığı eklerden anlaşılan öznedir.



*Ertesi gün ona telefon ettim.

*Görmeyeli hemen de bizi unutmuşsun.

*Bu kıyı kasabasına her yaz gelirim.

*Kumsalda yürüyüş yapıyorlar.



NOT:Yüklemi isim olan cümlenin öznesi gerçektir.



*Siyah renkli araba satılıktır.

*Dün akşam pencereler kapalıydı.



B)Sözde Özne:Yüklemi edilgen çatılı cümlelerde,aslında nesne olan öge özne olarak kullanılır.



*Ağaçtaki meyveleri topladı.

*Ağaçtaki meyveler toplan.

*Öğrenciler bütün sınıfı temizledi.

*Bütün sınıf temizlendi.

*Hep bir ağızdan ilahiler okunuyor.

*Düğün için yemekler yapıldı



C)Örtülü Özne

Yüklemi edilen çatılı cümlelerde bazen “—ce, tarafından, nedeniyle,…”gibi sözcükler kullanılarak işi bizzat yapan varlığa da yer verilebilir.



*Yolcu otobüsleri belediyemizce hizmete açıldı.

*Yarışma halk tarafından çok beğenildi

*Kar nedeniyle yollar kapandı.



NOT:Her sözcük ya da sözcük grubu özne olabilir.



*Geçen gün evin duvarı yıkılmıştı.(isim tamlaması)

*Bahçesinde okyanuslar yetişiyordu.(isim)

*Derdini söylemeyen derman bulamaz.(sıfat fiil)

*Sana bakmak suya bakmaktır.(isim fiil)

*Okumak zihni dinlendirir.(isim fiil)

*Çoluk çocuk otobüse dolmuştu.(ekeylem)

*Yağmurlu havalar yarından sonra ülkeyi terk edecek(sıfat)

*Kimse seni benim kadar düşünmez(zamir)



3)NESNE

öznenin yaptığı işten, hareketten etkilenen unsurdur

Uyarı :isim cümlelerinde yüklemi edilgen çatılı cümlelerde ve geçişsiz fiillerde nesne yoktur.

Nesneler ek alıp almamasına göre ikiye ayrılır.



a)Belirtisiz Nesne

Yükleme ne sorusu sorularak bulunur. Belirtme durum eki (--i) almamış olup yalın haldedir.



b)Belirtili Nesne

Yükleme kimi, neyi, nereyi soruları sorularak bulunur.Belirtme durum eki olmuştur.



*Bu yörede kızlarımız kilim dokur.

*Yolun kenarına kocaman kütükleri yığmışlar.

*O köpeği mahallenin çocukları da arıyordu.

*Bu şehirde tüm sokaklar seni düşünür.

*Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum.

*Kadın kendine bir elbise almış.

*Ben aşkımla baharı getirdim

*Buram buram kekik kokar

*O buğulu gözlerinde parlak yıldızları seyrettim.

*Okulda sigara içmek yasaktır.

*Şafak gülleri ufukta bir bir soldu.

*Dün akşam burayı yakmışlar.



4.ZARF TÜMLECİ



Yer yön sebep miktar durum ve zaman bildirerek yüklemi açıklayan unsurdur. Zarf tümlecini bulmak için yükleme,

nasıl, niçin, neden, ne kadar, ne zaman, kim tarafından

ne tarafından, soruları sorulur.



*Dostluklar ömür boyu sürünce güzeldir.

*Bu gece her zaman dişini tırnağına takarak çalışır.

*Yüreğimdeki yara gittikçe büyüyor.

*Güneş her doğduğunda y l nızlık başına vurduğunda beni hatırla.

*Trabzonlara yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın.

*Kırgın kırgın yüzüme bakma Rosa.

*Ipıssız bir gecede karşılaşmıştık seninle.

*Göçmen kuşlar güneye doğru göç ediyordu.

*Rusya’ya tonlarca fındık ihraç edildi.

*Sıcaktan tüm ekinler yanmıştı.

*Bu yıl yağmur yağmadığı için ürün de az oldu.

*Bu konser belediye tarafından düzenleniyor.



UYARI:Yön isimleri yalın halde zarf tümleci olurlar.Belirtme durum eki (-i) alırsa belirtilinesne,-e/-de/-den,hal ekini alırsa dolaylı tümleç olur.



* Hizmetçi,içeriyi iyice süpürsün.

n.

*Adam yavaşça içeri girdi.

*Bir süre sonra içeriden bir ses geldi.



5)DOLAYLI TÜMLEÇ

Yönelme,bulunma ve çıkma bildirerek cümlenin anlamını tamamlayan unsura denir.

NOTolaylı tümleç olan öğe mutlaka –e/-de/-den hal eklerinden birini alır.

*Buluşma yerine hemen gelmiş.

*Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.

*Ağlamayan çocuğa meme verilmez.

*Bir havuz kenarında yan yana oturmuşuz.

*Eskicinin sesi sokağın başından duyuluyordu.

*Askerler kuyunun ağzına birikmişti.

*Bu gazeteci yazılarında gerçeklerden hiç sapmaz.

*İhtiyar,bütün mirasını karısına bırakmıştı.



NOTolaylı tümleci bulmak için yükleme;

“kime,kimde,kimden,nereye,nerede,nereden” sorusu sorulur.

UYARI:-e/-den hal eki “için” edatı görevinde kullanılıyorsa ya da sebep bildiriyorsa zarf tümleci kurar.

-de/-den hal ekleri zaman bildiren sözcüklerin üzerine gelirse zarf tümleci olur.

*Korkudan kızın dili tutulmuştu.

*Babasıyla kavga ettiğinden eve uğramıyor.

*Birazdan hava kararacak.

*Yaz akşamlarında yıldızları seyrederdik.

*Denize yüzmeye gidiyorum.

*Ailesine yürekten bağlıydı.



6)EDAT TÜMLECİ

Bazı edatlarla öbekleşerek cümleyi “amaç, araç, birliktelik, özgülük, karşılaştırma,…” gibi anlamlarla açıklayan unsurdur.

*Çalışmak için yurt dışına gitmiş.(amaç)

e.t.

*Kadın oğlunu bulabilmek için gazeteye ilan vermiş.(amaç) e.t.

*Bu tatlıyı senin için ayırdım.(aitlik,özgülük)

e.t.

*Yağmur yağdığı için baraj taşmış.(z.t.,sebep)

*Yaralıyı hastaneye ambulansla götürmüşler.(araç)

*Bu yaz Bodrum’a ailesiyle gidecek.(birliktelik)

*Adam öfkeyle yüzüme baktı.(z.t. durum)

*Ali,arkadaşlarına göre derse daha çok çalışıyor.(karşılaştırma)

*Bana göre bu iş olmaz.(görüş)

*Direğe karşı on adım yürüdü.(z.t. yön)

*Sen bile doğum günümü kutlamadın.

e.t.

NOT: “İçin” edatı kendinden önceki sözcükle birlikte neden-sonuç ilgisi kurarsa zarf tümleci,

“ile” edatı durum ilgisi kurarsa zarf tümleci,

“karşı” edatı yön ilgisi kurarsa zarf tümleci olur.

CÜMLEDE VURGU

Türkçede cümle vurgusu yüklem üzerindedir.Bu nedenle hangi öğe daha çok vurgulanmak isteniyorsa yükleme yaklaştırılır.

*Arkadaşları onu kapıda bekliyormuş.(D.T.)

*Arkadaşları kapıda onu bekliyormuş.(Nesne)

*Kapıda onu arkadaşları bekliyormuş.(Özne)

UYARI:Cümlede “mi” soru edatı varsa bu edattan önce gelen öğe vurgulanmıştır.

*Bu akşam siz İstanbul’a mı gideceksiniz? (d.t.)

*Bu akşam siz mi İstanbul’a gideceksiniz? (ö.)

*Bu akşam mı siz İstanbul’a gideceksiniz? (z.t.)

*Bu akşam siz İstanbul’a gidecek misiniz?(y.)



NOT:Cümlede soru sözcükleri varsa soruya verilecek cevap olan öğe vurgulanmıştır.

*Masamdaki kalemleri kim almış?

---Ayşe.(Özne)

*Bu saatte nereden geliyorsun?

---Okuldan.(Dolaylı tümleç)

*Bahçeden ne kopardın?

---Elma.(Nesne)



CÜMLENİN ÖĞELERİYLE İLGİLİ GENEL ÖZELLİKLER



1) Hiçbir öğe sözcük sayısıyla sınırlı değildir.Bir öğe,bir tek sözcükten oluşabildiği gibi birden çok sözcükten de oluşabilir.



*Bu yüzyılın en acı olaylarını yaşamış ve dile getirmiş

b.li. n.

olan Dadaloğlu’nu değişik bir bakış açısıyla incelemeliyiz.

z.t y



*O , dün, bize, babasıyla geldi.

Ö. Z.T. D.T. E.T. Y.



2) Cümlede özne,nesne,dolaylı tümleç ve zarf tümleci açıklayıcısıyla birlikte kullanılabilir.



*Bir yıl kalacağım bu ili Siirt’i, çok özleyeceğim.

B.li n. Açıklycı.



*Annesini, o çok sevdiği çileli kadını,elleriyle toprağa

B’li n. Açıklayıcısı

verdi.



*Çocuk;sevinçle,etekleri zil çalarak,telefona koştu.

Z.T. Açıklayıcısı



*Teyzem, Adana’da olan,buraya gelecekmiş.

ö. Açıklayıcısı



3)Bir cümlede birden fazla özne,dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci ortak bir yükleme bağlanabilir.



*Annesini,babasını,akrabalarını ve bütün arkadaşlarını görmek istiyordu.



*Evde,okulda,sitede,her yerde aynı konu konuşuluyordu.



4)Öğelere ayırmada tamlamalar, deyimler ve bileşik fiiller bölünmez.



*Bahçenin,birkaç yıl önce yapılan duvarı

s.ö. (Özne,belirtili isim tam.)

yükseltilecekmiş.

. y.



*O her zaman ince eleyip sık dok (yüklem,deyimden oluşmuş)

y.

*Yaşlılara, yardım edelim.(Yüklem,birleşik.fiil.oluşmuş)

y.

*Olay anlatımına dayanan eserler beğeniyle okunur.

s.ö.(sıfat tamlamasından oluşmuş)



5)Hitaplar,ünlemler ve bağlaçlar;öğe dışı sözcüklerdir. (Bağımsız tümleçlerdir)

*Arkadaşlar, beni dinler misiniz?

ö.dışı

*Geleceğiz; fakat çok kalmayacağız.

ö.dışı

*Eyvah,çocuk düştü.

ö.dışı

6)Şiir dizeleri ya da devrik söyleyişler,kurallı cümle biçimine çevrilirse daha kolay bulunur.

*Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,

*Hürriyet, hür yaşamış bayrağımın hakkıdır.

ö. y.



7)Soru cümleleri değişik öğeleri buldurmayı amaçlayabilir. Sorulara verilecek cevaplar hangi öğeyi oluşturuyorsa, soru cümlesi o öğeyi buldurmaya yöneliktir.



*--Kimi seviyorsun?

--Seni (Seni seviyorum) (Soru nesneyi buldurmaya

yönelik.)

*-Kim yapmış?

-Babam (Babam yapmış) (Soru özneyi buldurmaya yönelik)

*-Nereye gidiyorsun?

-Okula (Okula gidiyorum) (Soru d.t.’yi buldurmaya yönelik)

*-Ne zaman geldin?

-Dün (Dün geldim) (Soru z.t.’yi buldurmaya yönelik)

*-Kırılan neydi?

-Bardaktı (Kırılan bardaktı) (Soru yüklemi buldurmaya yönelik)



8) “-mi” edatıyla oluşturulan soru cümlelerinde “-mi” hangi öğeden sonra gelmişse soru o öğeyi buldurmaya yöneliktir.



* Bugün bize gelecek misin?(Soru yüklemi buldurmaya yönelik)

* Bugün bize mi geleceksin?(Soru D.T.’yi buldurmaya yönelik)

* Bugün mü bize geleceksin?(Soru Z.T.’yi buldurmaya yönelik)

* Sen mi bugün bize geleceksin?(Soru özneyi

buldurmaya yönelik)

* Seni mi çağırmış?(Soru B.Lİ N.’yi buldurmaya yönelik)



9)Bir cümlede vurgulanan öğe, yüklemden hemen önce gelen öğedir.

* Çocuklar,sevgiyle beslenir.(Edat tümleci vurgulu)

e.t.

*Cömert olmadan önce doğru olmayı bil.(B.li n. vurgulu)

*Kitabım sende kalmış.(D.t. vurgulu)



SORU: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru,özneyi buldurmaya yöneliktir?

A) Beni mi aradılar?

B) Aşağı mı ineceğiz?

C) Dün mü geldiniz?

D) Yağmur mu yağıyordu?

E) Çok mu yoruldun?



SORU: “Sabah olunca,güneşin ilk ışıkları dağların doruklarını aydınlattı.”

Aşağıdakilerden hangisi,öğeleri ve öğelerinin sıralanışı bakımından bu cümleye benzemektedir?

A) Zaman,onun için çok önemlidir.

B) Kardeşinin yerinde şimdi o çalışıyor.

C) Evde yalnız kalınca müzik dinler.

D) Babasının arkasından o da işe gitti.

E) İki saat sonra su,depoyu doldurur.

6862
Türkçe-Edebiyat / CÜMLEDE ANLAM
« : Eylül 14, 2007, 02:51:31 ÖÖ »
1.EŞANLAMLI YA DA YAKIN ANLAMLI CÜMLE

Farklı sözcüklerle kurulan fakat aynı düşünceyi anlatan cümlelerdir.

----Sevgi sadakatle taçlaşmadıkça ömrü kızgın çöllerdeki bir damla yaş kadardır.

----Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü olamaz.

----Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez.(Andre Gide)

----Hayatında riskleri göze alamayan insan başarılı olamaz.

----Eğer bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgar işine yaramaz.

----Belirli bir hedefi olmayan insan, hangi olanaklara sahip olursa olsun başarılı olamaz.

----Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir.(Anonim)

----En zor anlarda bile umudunu kaybetmeyen insan gerçekten yaşıyor demektir.

----Yaşam içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.

----Yaşam tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.

2.NEDEN- SONUÇ CÜMLESİ

Yargının gerçekleşme nedeni ve sonucu cümle içinde verilir .

----Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.

----Bakımsızlıktan ev harabeye dönmüştü.

----Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.

----Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.

----Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.

----Hediye almadım diye bana darılmış.

3.AMAÇ – SONUÇ CÜMLESİ

Öznenin işi, hareketi gerçekleştirme amacı ve sonucu cümle içinde verilir.

----Borçlarından kurtulmak için evini satmış.

----Ailesini görmeye Almanya’ ya gitmiş.

----Başbakan, ticari anlaşmalar yapmak üzere yurtdışına çıkıyor.

----Bu ,bizi birbirimize düşürmek maksadıyla söylenmiş bir sözdür.

----Şair, şiirinde herkes anlayabilsin diye yalın bir dil kullanmış.

----Yazar,eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.

4.KOŞUL CÜMLESİ

Eylemin ya da hareketin gerçekleşmesi bir şarta (koşula) bağlı olan cümlelerdir

----Sanatçı yapıtında toplumu anlatırsa ölümsüzleşir

----Akşam baban gelsin , alışverişe çıkarız.

----Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.

----Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.

----Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.

----Her güneş doğduğunda beni hatırla.

5.KARŞILAŞTIRMA BİLDİREN CÜMLELER

İki kavram arasında benzerlik ya da farklılıkların ortaya konmasıdır.

----Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.

----Doğu Anadolu’nun kışı Akdeniz Bölgesi’ne göre daha çetin geçer.

----Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına çok yer vermiştir.

----Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.

----Sanatçı,diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil kullanmıştır.

----Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı

renkleri kullanmıştır.

6. ÖZNEL ANLATIMLI CÜMLELER

Söyleyenin kendi kişisel duygu ve düşüncelerini içeren cümlelerdir.

----İzmir,tarihi ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehrimizdir.

----Şair söyleyiş güzelliğiyle türkü tadında bir şiir sunuyor bize.

----Konferansa katılanların saçma sapan fikirleri beni iyice sıkmıştı.

----Yazar,sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle

okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.

----Çatık kaşları,yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası vardı.

7.NESNEL ANLATIMLI CÜMLELER

Doğruluğu ya da yanlışlığı gözlem ve deneylerle kanıtlanabilir nitelikli cümlelerdir.Bu cümlede konuşanın duygu ve düşünceleri yer almaz.

----Filmde olaylar küçük bir kasabada geçiyor.

----Eser dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.

----Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5’lik bir artış göstermiştir.

----Aruz ölçüsüyle yazılan şiirde nazım birimi dörtlüktür.

----Dört perdede oluşan bu oyunda yazar,aile bireyleri arasındaki sorunları anlatır.

8.DOĞRUDAN ANLATIMLI CÜMLELER

Herhangi bir konuda bir kişinin görüş ve düşünceleri hiçbir değişikliğe uğratılmadan verilir.Bu cümle genellikle tırnak içinde gösterilir.

----Çiçero’nun “Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.”sözü çok hoşuma gider.

----Kadın,arkadaşının kulağına eğilerek: “Birazdan kalkalım mı?”diye fısıldadı.

----Bu konuda atalarımız: “Cesurun bakışı,korkağın kılıcından keskindir.”der.

----Deskartes’in: “Düşünüyorum öyleyse varım.”sözü çok ünlüdür.

9.DOLAYLI ANLATIMLI CÜMLELER

Bir kişinin sözünün söylendiği biçimde değil de,bazı değişiklikler yapılarak aktarıldığı cümlelerdir.

----Onunla bir daha konuşmayacağını söyledi.

----Bernard Shaw,düşünmenin ruhun kendisiyle konuşması olduğunu söylerdi.

----Doktor,babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.

----Yazar,sanatçı olunabilmek için çok çalışılması gerektiğini vurguladı.

10.USLUP VE İÇERİK(KONU)CÜMLESİ

Yazarın yapıtında neyi anlattığı konuya (içerik)girer.Bu konuyu işlerken kullandığı sözcükler ve cümleler de usluba girer.

----Yazar yapıtında 1.Dünya Savaşı yıllarındaki insanların çektiği acıları gözler önüne serer.(Konu)

----Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur.(Uslup)

----Romanda,Batı’nın yaşam tarzına özenen bir ailenin yavaş yavaş çöküşü anlatılır.(Konu)

----Şairin,şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer vermesi dikkati çeker.(Uslup)

11.AŞAMALI DURUM BİLDİREN CÜMLELER

Bir olayın,durumun olumlu ya da olumsuz yönde giderek değiştiğini anlatan cümlelerdir.

----Kadın,her geçen gün biraz daha kötüleşiyor.

----Havalar gittikçe soğuyor.

----Bu çocuğun günden güne huyu değişiyor.

----Ülkemiz her geçen yıl biraz daha büyüyen ekonomisiyle gelecekte gelişmiş ülkeler seviyesine çıkacaktır.

12.KİNAYELİ ANLATIMLI CÜMLE

Bir gerçeği ortaya koymak amacıyla sözü imalı olarak tam karşıtı gelecek biçimde kullanmaktır.

----Okulunu ne kadar çok sevdiğin yirmi gün devamsızlık yapmandan belli.

----Eşinin gözündeki morluktan onu ne kadar çok sevdiğin anlaşılıyor.

6863
Türkçe-Edebiyat / CÜMLE TÜRLERİ ( ÇEŞİTLERİ )
« : Eylül 14, 2007, 02:51:03 ÖÖ »
1. YÜKLEMİNE GÖRE CÜMLELER:



a)İsim (ad) Cümlesi:



Yüklemi isim olan cümlelere denir.



*Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye abla >komşu –i—di—n

* Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti Senin

* Burada vefa yok

* Bu yaptıklarım Senin içindir



Not: Bazı isim cümlelerinde ekfiil düşebilir.



*Bizimkiler çok iyi (dir)

*Bu yıl ayakkabılar pahalı (imiş)



Not: Yüklemi hem isim hem de fiil olarak kullanılabilen (ortak köklü ve sesteş kelimeler)kelimelerin isim mi fiil mi olduğunu anlamak için cümledeki kullanımına bakmak gerekir.



*Sende ders notları varmış (var imiş) (isim cümlesi)

*En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya (fiil cümlesi)



b)Fiil (Eylem)Cümlesi :



Yüklemi çekimli bir fiilden kurulu cümlelere fiil cümlesi denir.

Fiil cümlelerinde yüklem haber ya da dilek kiplerinden biriyle çekimlenir.

İsim cümleleri de ekeylem olabilir.



*Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin<(Görülen geçmiş zamanla çekimlenmiş )

*Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile (Görülen geçmiş zamanla çekimlenmiş)

*Suya versin bağban gülizarı zahmet çekmesün (Emir kipi)

*Artık buradan gitmeliyim (Gereklilik kipiyle çekimlenmiş)



Not :Fiilimsilerin yüklem olduğu cümleler isim cümlesidir.



*Amacım buradan gitmekti. (isim cümlesi )

*Eski bir tanıdığıydı. (isim cümlesi)





2.ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER:



a)Olumlu Cümle :



Yüklemin bildirdiği eylemin yapıldığını, gerçekleştiğini ya da gerçekleşebileceğini belirten cümleler olumludur.Dilimizdeki isim ve fiil soylu sözcüklerin hepsi olumludur.Bunlar bazı eklerle ya da sözcüklerle olumsuz biçime sokulur.



*O günler çok güzeldi (olumlu isim c)

*Hep seni bekledim (olumlu fiil cümlesi)

*Kalbimi çalan buydu (olumlu isim cümlesi)



b)Olumsuz Cümle:



Yüklemin bildirdiği işin gerçekleşmediğini anlatan cümleler olumsuzdur.

Olumlu isim cümlesi yok, değil, ya da sız ekiyle olumsuz yapılır.



*Kapını çalan bendim (olumlu isim cümlesi)

*Kapını çalan ben değildim (olumsuz isim cümlesi)

*Dışarıda birkaç kişi vardı (olumlu isim cümlesi)

*Dışarıda hiç kimse yoktu (olumsuz isim cümlesi)

*O, çok güçlüydü (olumlu isim cümlesi)

*O, çok güçsüzdü (olumsuz isim cümlesi)

*Eve gelmiş (olumlu fiil cümlesi)

*Eve gelmemiş (olumsuz fiil cümlesi)



Not: Bir cümlenin yükleminde olumsuzluk bildiren ek ya da sözcük yoksa cümle biçimce olumludur.Bir cümlenin yükleminde olumsuzluk bildiren ek ya da sözcük varsa cümle biçimce olumsuzdur.



* Yarın size geliyoruz (Biçiminde ve anlamca olumlu)

*Yarın size gelmiyoruz (Biçiminde ve anlamca olumsuz)



Not2:Biçimde olumlu her cümle, anlamca olumlu olmayabilir.



* Haydi bu işi yapabilirsen yap (yapamazsın ) (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümle)

*Gel de bu işin içinden çık (Çıkamazsın) (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz)

* Ne arayanım var ne de soranım (yok) (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz)



Not3:Bir cümlede olumsuzluk bildiren ek ya da sözcük tekse, o cümle biçimce de anlamca da olumsuzdur. Bir cümlede olumsuzluk bildiren ek ya da sözcük iki tane ise o cümle biçimce olumsuz, anlamca olumludur.



*Hala yanıma gelmiş değil (gelmemiş) (Biçimce ve anlamca olumsuz cümle)

*Böyle yapmayın (Biçimce ve anlamca olumsuz cümle)

*Seni sevmiyor değilim (seviyorum) (Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)



C)Soru Cümlesi :



Bir duygu veya düşünceyi soru yoluyla açıklayan cümlelere soru cümlesi denir.

Dilimizde soru anlamı soru sıfatıyla, soru zamiriyle, soru zarfıyla veya soru edatıyla sağlanabilir.



*Dün beni arayan sen miydin? (soru anlamı soru edatıyla sağlanmış.)

*Bize ne zaman geleceksin?(soru anlamı soru zarfıyla sağlanmış)

*Bana ne aldın?(soru anlamı soru zamiriyle sağlanmış)

*Hangi okulda çalışıyorsun? (soru anlamı soru sıfatıyla sağlanmış)



Soru cümleleri gerçek ve sözde soru cümlesi olmak üzere iki gurupta incelenebilir.

Gerçek soru cümleleri mutlaka cevap gerektirirken sözde soru cümleleri gerektirmez.



*Okula neden gelmedin? (Gerçek soru cümlesi )

*Dersi anlıyor musunuz?(Gerçek soru cümlesi)

*Beni soran kim? (Gerçek soru cümlesi)

*Hiç üzülmez olur muyum? (sözde soru cümlesi)

*Onu ben mi dövmüşüm? (sözde soru cümlesi)

*Şu kitabı bana verir misin? (sözde soru cümlesi)



Ünlem cümlesi :



Özlem, sevinç, heyecan, korku, üzüntü, onaylama… gibi değişik duygular anlatan cümlelere denir.



*Eyvah, ne yer ne yar kaldı!

*Neydi o güzellik öyle!

*Süper bir iş buldum!



e)Emir (Buyruk) Cümlesi:



Yüklemi emir kipiyle çekimlenmiş cümlelere emir cümlesi denir

Emir kipinin 1.tekil ve 2. çoğul çekimleri yoktur. Emir kipinin çekimi şöyledir.

(Ben) --- (biz) ---

(sen) yap (siz) yapın, yapınız

(o) yapsın (onlar) yapsınlar



* Oraya gitme

*Derse zamanında giriniz

*Buraya gelsinler

*Şuraya otur

Not1: – acak, - ecek ekiyle çekimlenmiş bazı fiiller emir anlamı taşıyabilir.



*Bu kitabı okuyacaksın (oku)

*Hemen yanıma geleceksin.(gel)



Not2: Yüklemi emir kipiyle çekimlenmiş cümlelerden bazıları emir anlamını yitirerek rica, hatırlatma, dilek …anlamları taşıyabilir.



*Sağlık olsun *Allah kazadan korusun *Kusurumuzu hoşgörün *Sen ona bakma



f)Gereklilik Cümlesi :



Yüklemi gereklilik kipiyle (-malı-meli )çekimlenmiş cümlelere gereklilik cümlesi denir. Eylemin yapılması gerektiğini anlatır.



*Bu sınavı kazanmalısınız.

*Soruları hızlı çözmelisiniz



Not :Bazı cümlelerde yüklem gereklilik kipiyle çekimlenmediği halde, gereklilik anlamı bulunabilir.



*Bol bol paragraf çözmeniz gerek (çözmelisiniz)

*Bir çare bulmam lazım (bulmalıyım)

*Onu görmem icap ediyor (görmeliyim)



g)İstek Cümlesi :



Yüklemi istek kipiyle (-e-a-ayım-alım) çekimlenmiş cümlelere denir.



*Biraz meyve alayım

*Kapıyı açık bırakmayasın

*Haydi biraz gezelim



h)Dilek Cümlesi :



Yüklemi dilek –şart kipiyle (-se-sa-)çekimlenmiş cümlelere denir.



*Oraları da görsem

*Şu okul bir bitse



Şart Cümlesi:



Yan cümlesi dilek – şart kipiyle çekimlenmiş cümlelerdir.



*Kitabı alırsam okurum

*Evden çıkabilirsem size de uğrarım.

* Okursan iyi bir yere gelirsin









3.ÖĞELERİN İN DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER



Kurallı Cümle :



Yüklemi Sonda bulunan cümlelere kurallı (düz) cümle denir.

*Yarın size geleceğim

*Şiirin hasını ayak seslerinde tanırım

*Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım



b)Kuralsız (Devrik ) Cümle :



Yüklemi sonda bulunmayan cümlelere denir.Bu tür cümleler anlatım bakımından bozuk değildir.



*Ne diyeceksin bu konuyla ilgili

*Görüyorum seni



C)Eksiltili Cümle :



Yüklemi söylenmemiş cümlelere denir.



*Toprağı taşlı yerden (olacaksın)kızı kardeşli yerden (olacaksın)

*Kısa bir sessizlik (oluyor) sonra müzik başlıyor.

*İnsanı mest eden güzelliği …(var)



d)Parantez Cümlesi :



İçerisinde arasöz veya aracümle bulunan cümlelere denir. Arasözler cümlenin anlamını güçlendirmek veya bir açıklama yapmak amacıyla cümlenin akışı kesilerek araya alınan sözlerdir.

Arasözler iki virgül iki kısa çizgi ya da parantezler arasında gösterilir.



*Bu kadın evin hizmetçisi çok iyi kalpli bir insandı (arasöz)

*İyi çalışan öğrenciler emin ol sınavı kazanır. (aracümle)

*Yahya Kemal siz de biliyorsunuz neo-klasik bir şairdir (aracümle)



YAPILARINA GÖRE CÜMLELER



Cümleler yapılarına göre 3 gurupta ayrılır.

A)Basit cümle

B)Birleşik cümle

C)Sıralı cümle



A)BASİT CÜMLE:



Tek yüklemi bulunan tek yargı bildiren cümlelerdir.



*Çalıkuşu, Damga, Acımak, Bir Kadın Düşmanı, Dudaktan, Kalbe romanları R.N. Güntekin’ e aittir.

*Seninle bir daha görüşmeyeceğim.

*Halit Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünün edebiyatının en büyük romancısıdır.

*İkinci Yeni sanatçıları şiiri soyutlaştırmışlardır.



B)BİRLEŞİK CÜMLE:



Birleşik cümleleri dört gurupta incelenir.



1)GİRİŞİK BİRLEŞİK CÜMLE:



İçinde fiilimsi (isim fiil, sıfat fiil, zarf fiil)bulunan cümlelere denir.Fiilimsinin yer aldığı bölüme yan cümle asıl yüklemin bulunduğu bölüme de temel cümle denir. Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümle var demektir.



*Beni soranı, gördün mü? (Yan cümlecik Temel cümlenin b.li nesnesidir.)

*çalışan kazanır. (Yan cümlecik temel cümlenin öznesidir.)

*Seni görünce mutlu oluyorum. (Y.C.T.C nin Z.T dir.

*Seni seven insanları sen de sev.(Y.C.T.C nin B.li Nesnesidir.)

*Beni dinleyin herkese teşekkür etmek istiyorum



ÖRNEK Aşağıdakilerden hangisinde dizeler basit cümle oluşturmaktadır.



A)Mustafa Kemal barış olmuş. Gürül gürül akan ırmaklarda

B)Mustafa Kemal özgürlük olmuş Özgürlük diye çarpan yüreklerde

C)Mustafa Kemal bereket olmuş Uzanıp giden bu topraklarda

D)Mustafa Kemal türkü olmuş İnanmış

E)Mustafa Kemal ülkü olmuş



2)İç içe Birleşik Cümle (Kaynaşık Cümle):



Bir cümle başka bir cümlenin içinde yer alır ve onun bir öğesi olursa buna iç içe birleşik cümle denir.İç cümle temel cümlenin öznesi, nesnesi ya da başka bir öğesi olabilir.



*Ben gidiyorum. dedi. (iç cümle temel cümlenin nesnesi

iç cümle TC

*Ben büyüdüm, diyorsun. (iç cümle temel cümlenin

i.c TC

nesnesi durumundadır)

*Adam: beni burada bekleyin. dedi.( iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır)



3)Şartı Birleşik Cümle:



Yan cümleciği – se,mi ile kurulan ve temel cümlenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini koşula (şarta) bağlayan cümledir.



*Görürsem söylerim.

*Çalışmadın mı başarılı olamasın.

*Sen gelirsen ben de gelirim.







4) Ki’li BİRLEŞİK CÜMLE:



Ki bağlacıyla birbirine bağlanan cümlelere denir.



* Benimle konuş ki seni anlayayım.

* Dürüst ol ki insanlar sana güvensin.

* Düzenli çalış ki kazanasın.

* Şiir o kadar güzel okudu ki şaşırdım kaldım.



SIRALI CÜMLE:



İçinde birden çok tamamlanmış yargı bulunan cümlelere denir.Sıralı Cümleler 2 gurupta incelenir.



1)Bağımlı Sıralı Cümle



Öğrenilen en az biri ortak olan sıralı cümlelerdir.



* Yaşlı kadın buraya kadar geldi sizi sordu (özne ortak)

*Beni aramış ama bulamamış (özne ve nesne ortak)

*Türkiye de bu kitabı bastırmış satmıştı. (özne DT, N ortak)

*Onu bana beni ona şikayet eder. (yüklem ortak)

*Yazın Antalya ya gider orada gezerdik (özne ve zarf tümleci ortak )



2)Bağımsız Sıralı Cümle :



Öğelerinden hiçbiri ortak olmayan cümlelerdir.



*Evden sessizce çıktık sokakta lambalar yanmıyordu

*Yağmur durmuştu yollar çamurdan görünmüyordu

* O geziyordu ben çalışıyordum

*Deneme başka şeydir felsefe başka şeydir.



Not: Bazı kaynaklar ama fakat çünkü gibi bağlaçlarla birbirine bağlayan cümleleri bağlı cümle olarak kabul eder.



*Bu işe başlıyorum;ama bugün bitiremem.

*Sabahı severiz; çünkü gündüzün başlangıcıdır.

6864
Türkçe-Edebiyat / NOKTALAMA İŞARETLERİ
« : Eylül 14, 2007, 02:47:33 ÖÖ »
1)NOKTA (.):



a)Tamamlanmış cümle sonlarında kullanılır:

*Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ,ağlardım.

*Beni sevmiyordun,bilirdim.



b)Kısaltmalardan sonra kullanılır:

* vb. *Prof. *Dr. *Cad. *Alm. *Ar. İng.



c)Sıra gösteren rakamlardan sonra “-inci” eki yerine kullanılır.

*Senin çocuk 1. sınıfta mı okuyor.

*Dün 25. yaşıma bastım.



d)Tarihlerin yazılışında gün,ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:

*21.03.1978 *29.X.1925



e)Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:

*Yarın 08.45’te gideceğim.



2)VİRGÜL (,):



a)Yazıda sıralanan eş görevli sözcükler ya da söz gruplarını ayırmada kullanılır:

*O kitabı aradım , buldum.

*Fırat,Dicle önemli nehirlerimizdendir.

*Çalıkuşu’nu ,Huzur’u ,İntibah’ı okudun mu?

*Kitabı açtı ,birkaç sayfa çevirdi , yüksek sesle okumaya başladı.

*Yakında yine bahar gelecek, ağaçlar çiçek açacak ,kediler damlara çıkacak.



b)Anlama güç katmak için tekrarlanan sözler arasına konur:

*Oğlunu , kadersiz oğlunu bir daha göğsüne bastı.

*Akşam,yine akşam ,yine akşam



c)Hitaplardan sonra kullanılır:

*Sevgili Kızım, *Değerli Öğretmenim, * Saygıdeğer Müdürüm,

d)Yüklemden uzak kalmış özneden sonra konur:





1

*Ahmet Haşim, şiirde anlamın kapalı olmasına ve musikiye önem vermiş bir şairimizdir.

*İşte bu adam, Türkiye’yi pislikten kurtaracak tek adamdır.

*Tatlılar,kalorisi fazla ;fakat vitamini az besinlerdir.



e)Cümlede vurgulanmak istenen ögelerden sonra konur.

*Yarın,buraya geleceksin ve bu işi çabucak bitireceksin.



f)Anlam karışıklığına meydan vermemek için adlaşmış sıfatlardan sonra kullanılır:

*Genç, adama ters ters baktı.

*Hırsız, çocuğu kovaladı.

*Yaralı, kadının yüzüne bakıyordu.

*İhtiyar, adamın suratına tükürdü.



g)Bazı cümlelerde anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:

*Oku; adam ol baban gibi ,eşek olma.

*Siz de kazançlı çıkmak istiyorsanız benim gibi, hanımları alışverişe gönderin.



ğ)Bir addan önce gelen zamirlerden sonra kullanılır:

*O, şiiri niçin ezberlememiş?

*O ,güzel günlerine yeniden dönebilse.

*Bu, kadını bir daha görmemiş.

*Şu ,bahçeye dikilecekmiş.



h)Arasözlerin başında ve sonunda kullanılır.

*Bu büyük komutanı, Atatürk’ü ,saygıyla anıyoruz.

*Bu yöre, Sibirya ve çevresi,alabildiğine soğuktur.

*Örnek olsun diye, örnek istemez ya, söylüyorum.

*Bir kuş, bir çiçek, bir böcek ,ne bileyim ben, her şey onun ilgisini çekiyordu.

*Ben de Ankara’da, o güzelim başkentte, beş yıl kaldım.



I)Yazıda tırnak içine alınmamış aktarma cümlelerin sonunda tırnak işareti yerine kullanılır:

*Minareyi çalan kılıfını hazırlar, diyordu.

*Artık sevmeyeceğim,dedi.

i)Cümle başında kullanılan “evet,hayır,yok,yoo,peki,tamam,hayhay,olur,

haydi,elbette…” gibi sözcüklerden sonra kullanılır:

*Hayır, bu işi sevmedim. *Evet, yarın sınavsınız. *Yoo,işte bunu yapamam, dedi.



3.NOKTALI VİRGÜL(;):



a)Birbirine bağlı olmakla birlikte her biri kendi içinde bağımsız cümlelerin arasında kullanılır.Bu tip cümleler birbirini açıklayan,güçlendiren ,biri diğerine örnek olan cümlelerdir.Bu kullanım özellikle atasözlerinde görülür.

*Yer üst üste iki kez sarsıldı; halk korkuyla sokaklara fırladı.

*Kısa bir konuşma yaptı; dinleyiciler onu uzun uzun alkışladı.

*Horoz ölür; gözü çöplükte kalır.

*Yalancının evi yanmış;kimse inanmamış



b)Virgülle ayrılmış sözleri ya da söz gruplarını farklı sözlerden ya da söz gruplarından ayırmak için konur.

*Sayısal derslerden matematiği,fiziği; sözel derslerden Türkçeyi, coğrafyayı çok seviyorum.

*Ahmet Haşim,Cenap Şehabettin sembolist; Tevfik Fikret ,Yahya Kemal parnasyen şairlerdendir.

*Erkek çocuklara Ali,Murat,Serhat; kız çocuklarına ise Yeşim,Senem,Serpil adları verilir.



c)Ögeleri arasına virgül konmuş sıralı cümleleri ayırmada kullanılır:

*Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak,kahkahalar atmak,ağlamak istiyorum.

*At ölür, meydan kalır;yiğit ölür , şan kalır.

*Kel ölür , sırma saçlı olur ; kör ölür , badem gözlü olur.



d)Önceki cümleye “fakat,oysa ,lakin,ancak,çünkü…” gibi bağlaçlarla bağlanan cümlelerde bağlaçlardan önce kullanılır:

*Bu romanı inceledim ;fakat pek beğendiğimi söyleyemem.

*Köye sen git;ancak orada çok fazla kalma.

*Kazanacağım ;çünkü çok çalışıyorum.

NOT: Noktalı virgül, yukarıda sayılan bağlaçlardan önce kullanıldığı gibi bunların yerine de kullanılabilir.



*Bugün erken yatmalıyım;yarın sınav var.

2

*İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki tek dayanağın odur.

*Sıkı giyinin ;dışarısı çok soğuk.



e)Öğeler arasında anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:

*Murat;Hasan ,Ali ve Osman’dan daha çalışkanmış.

*Elma;armut,muz ve üzümden yararlıdır.



f)Özneden sonra virgüllerle ayrılan eş görevli sözcükler varsa ,özne noktalı virgülle ayrılır.

*1.yeni grubunun en ünlü temsilcilerinden olan Orhan Veli ; dili çok iyi kullanan ,okuyucuyu değişik bir romantizme sürükleyen , güçlü bir şairdir.



Not: Noktalı virgülden ve virgülden sonra gelen sözcükler – özel isim değil iseler- küçük harfle başlar.Diğer noktalama işaretlerinden sonra gelen sözcükler büyük harfle başlar.



4.İKİ NOKTA( :



a)Bir cümle veya sözcükten sonra yapılacak açıklamalardan önce kullanılır.

*Şimdi herkes ona şöyle sesleniyordu:Atmaca Kamil.

*Bence bu cinayetin iki nedeni olabilir:Birincisi namus meselesi,ikincisi çıkar kavgasıdır.

*Demokrasinin tek dayanağı vardır: O da özgürlüktür.



b)Alıntı cümlelerden önce kullanılır.

*Bu sanatçının romanla ilgili şu sözünü anmadan geçemeyeceğim:“Roman yol boyunca gezdirilen bir aynadır.”

*Hacı Bektaş-ı Veli:“Eline,beline,diline sahip ol.” demiş.



b)Öykü ve romanlarda konuşma çizgisinden önce kullanılır:

*Süleyman Çavuş:

---- Bırak açma o bahsi ,dedi .

Kooperatif katibi kaşlarını çattı:

---- Yoo, böyle deme Süleyman Çavuş.

Not:İki noktadan sonra yapılacak açıklama bir cümle niteliğinde değilse küçük harfle başlar.

*En çok sevdiğim meyvelerden bazıları şunlardır:muz,elma,portakal…



5.KESME İŞARETİ( ’):



a)Özel adlardan sonra gelen çekim eklerini ayırmada kullanılır:

*Yakup Kadri’nin Yaban’ı Kurtuluş Savaşı dönemini anlatır.



b)Kısaltmalardan sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılır

*KKTC’yi her alanda destekliyoruz.

*Yarın ABD’ye gidecek.



NOT:Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin okunuşu;büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın son harfinin okunuşu esas alınır.

*kg’dan *PTT’ye



NOT:Sonunda nokta bulunan kısaltmalar, kesme işaretiyle ayrılmaz.

* vb.leri *mad.si *Alm.dan *İng.yi



c)Her türlü rakamdan sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılır.

*36’nın ortak bölenleri nelerdir?

*Sen 9’uncu sınıfta mı okuyorsun?



UYARI: Özel isimler yapım eki aldıklarında kesme işaretiyle ayrılmaz.Yapım ekinden sonra gelen çekim ekleri de ayrılmaz.

*Ankaralıdan *Konyalım *Amerikalılar *İslamcı *Aligil



NOT:-ler eki –gil yapım ekinin yerini tutarsa kesme işaretiyle ayrılmaz.

*Dün Alilere gittim. *Sınıftaki Ali’ler ayağa kalksın.



NOT:Özel adlar yerine kullanılan ‘o’ zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz.

*Ben onun ne kadar kibirli biri olduğunu bilmez miyim?



d)Bazı sözcüklerde anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:



3

*Osmanlılarda kadı’nın önemli bir yeri vardır.

*Pencereden kar’ı seyrediyorum.



e)Seslerin konuşma sırasında ya da şiirde vezin gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:

*N’apalım *N’eylersin *N’etsin *Vardı m’ola sevdiğim yurduna



6.SORU İŞARETİ(?):



a)Soru bildiren cümle veya sözcüklerin sonunda kullanılır, cümle sözde soru cümlesi de olsa yani karşıdan bir cevap beklenmese de cümlenin sonuna soru işareti konur.

*Türk edebiyatının ilk yazılı belgesi nedir? (cevap bekliyor:gerçek soru cümlesi)

*Bu havada dışarı mı çıkılır? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)

*Böyle bir adama nasıl güvenirsin? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)

*Seni hiç sevmez olur muyum? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)

*Bu kitapları ona mı vereceğim? (cevap bekliyor:gerçek soru cümlesi)



b)Kuşku duyulan bilgilerin yanına ya da bilinmeyen bilgiler yerine parantez içinde konulur.

*Kayıkçı Kul Mustafa (?-1658?) halk edebiyatımızın destan şairlerinden biridir.

*Karacaoğlan’ın Güneydoğu Anadolu’da (?) yaşadığını söylüyor.



UYARI: İçinde soru sözcüğü olsa bile , bir cümle soru anlamı taşımıyorsa sonuna soru işareti konulmaz.

*Neden gittiğini bilmiyoruz. *Bana nasıl çalışacağımı söylemedin.



7.ÜNLEM(!):



a)Şaşma , korku, kızma ,heyecan,sevinme… gibi duyguları dile getiren cümlelerin sonunda kullanılır:

*Dur,bir yanlışlık yapmayalım!

*Git başımdan seni görmek istemiyorum!

*Eh, hayırlısı neyse o olsun!

*Lanet olsun böylesi işe!

*Böyle maç olmaz olsun!

*Yaşasın ,sınavı kazanmışım!

b)Küçümseme , yerme,alay etme amacıyla parantez içinde kullanılır:

*Akla durgunluk verecek reklam kampanyalarıyla büyük(!) sanatçılar yaratılıyor.

*Bu kasabada onun ne kadar akıllı(!) olduğunu bilmeyen mi var?



8.ÜÇ NOKTA(…):



a)Herhangi bir nedenle bitmemiş ya da okuyucunun anlayışına bırakmak için bitirilmemiş cümlelerin sonuna konur.

*Şu bahar yağmurları bir gelse…

*Birdenbire karşımıza çıkıveren yeşillik denizi…

*Karşı sahilde mor,fark olunmaz sisler altındaki dağlar,korular, beyaz yalılar…Bunları seyretmek bana huzur veriyor.



b)Birtakım örnekler sayıldıktan sonra “vb” anlamında kullanılır:

*Binanın tepesinden neler görünmüyordu ki:caddeler,sokaklar,evler,insanlar…

*Bu köyün insanları konukseverdir,alçakgönüllüdür,iyidir…



c)Söz arasında söylenmek istenmeyen sözler yerine kullanılır:

*Şu … adamı gözüm görmese iyi olacak.

*Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz.



9.TIRNAK İŞARETİ( “… ”):



a)Aktarma söz ya da cümleler tırnak içinde gösterilebilir.

*Sanatçının şu sözünü unutmamak gerekir:“Gerçek uygarlık insanın yüreğinde değilse hiçbir yerde yoktur.”



b)Önemi belirtilmek istenen sözcükler , terimler tırnak içinde gösterilir.

* “Bayrak” bir ulusun bağımsızlığını simgeler.

*Günümüzün en önemli sorunlarından biri de “çevre kirliliği”dir.



c)Yazıda geçen eser adları tırnak içine alınabilir:

* “Çalıkuşu” Anadolu gerçeğinin tüm çıplaklığıyla anlatıldığı bir romandır.



NOT:Tırnak içindeki söze ek gelirse tırnaktan sonra gelir, kesme işareti kullanılmaz.

4

*R.N.Güntekin’in “Acımak”ını okumanızı tavsiye ediyorum.



NOT:Tırnak içindeki cümlenin içinde bir tırnak daha kullanmak gerekirse ikinci tırnak tekli olur.

* “Ahmet Mithat Efendi halkı eğitmek istediğinden:‘Sanat toplum içindir.’der.”



10.PARANTEZ(AYRAÇ) ( ):



a)Cümle içindeki açıklamalar parantez içinde gösterilebilir:

*Adana ve yöresi (Çukurova) ülkemizin pamuk ambarıdır.

*Böyle sözcüklere (yansımalara) her dilde rastlanır.



b)Bir sözcüğün eş anlamlısı parantez içinde verilebilir:

*Türk Dil Kurumu yerbilim (jeoloji) ile ilgili terimleri bir kitapta toplamış.

*Tezat (abartma) edebiyatta en çok kullanılan sanatlardan biridir.



c)Bir kişiden söz edilirken doğum ve ölüm tarihleri parantez içine alınır:

*Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) teknik yönden kusursuz romanlar yazdı.



d)Yabancı sözcüklerin okunuşu parantez içinde gösterilir:

*Bacon (Beykın) denemeleriyle ün kazanmıştır.



e)Tiyatro metinlerinde hareketleri anlatan bölümler parantez içinde gösterilir:

*Adam—(Yerinden kalkar ,suratını asarak):Sen ne diyorsun beyefendi?



NOTarantez içine alınan bölüm içinde tekrar parantez açılması gerekirse ilk önce köşeli parantez açılır ve sonra köşeli parantez kapatılır.Aradaki parantez normal olur.

*Tasavvuf edebiyatının bu çok önemli sanatçısı[Yunus Emre(13.-14.yy)] yaşadığı dönemde evrenselliği yakalamıştır.



11.KISA ÇİZGİ(-):



a)Bir olayın başlangıç ve bitiş tarihleri arasına konur.

*Bu savaş 1859-1870 yılları arasında olmuştur.

b)Birbiriyle ilgili ülke,şehir ya da kavramlar arasına konur.

*Adana-Ceyhan arası kaç kilometre?

*Türkiye-İran ilişkileri gelişiyor.



c)Cümle içindeki arasözlerin ve aracümlelerin başında ve sonunda virgül,parantez kullanılabileceği gibi kısa çizgi de kullanılabilir.

*Şiir ve romanla ilgili düşüncelerimi –sen de bilirsin ki- ona uzun uzun anlatmıştım.



d)Cümle sonunda satıra sığmayan sözcüklerin bölünmesinde kullanılır.

…………………………………………söyledik-

lerimi unutma.



e)Dilbilgisinde eklerden önce ve mastar halindeki fiillerden sonra kullanılır.

* “Kulaklık” sözcüğündeki –lık yapım eki bir alet ismi yapmıştır.

*Işık sözcüğü, ışı- fiilinden türemiştir.



f)Osmanlıca tamlamalarda kullanılır.

*Aslında Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemi ,edebiyatımızda yeni bir soluktur.



12.UZUN ÇİZGİ(---):



Konuşma metinlerinde konuşmaların başında kullanılır.

----Bu kitabı okudun mu?

----Hayır okumadım.

----Okumanı tavsiye ederim ,çok güzel.

6865
Türkçe-Edebiyat / FİİLDE (EYLEMDE) ÇATI
« : Eylül 14, 2007, 02:44:42 ÖÖ »
Nesneye Göre Özneye Göre

I I I I I I I I

Geçişli Geçişsiz Oldurgan Ettirgen Etken Edilgen Dönüşlü işteş





NESNESİNE GÖRE ÇATI (NESNE- YÜKLEM İLİŞKİSİ): Nesnesine göre çatı ,yüklemin nesne alıp almamasına göre değerlendirilir.



1)Geçişli ve Geçişsiz Fiiller:



Nesne alabilen fiiller geçişlidir.Pratik olarak bir fiilin geçişli olup olmadığını anlamak için fiile “neyi, kimi” sorularını yöneltiriz ,bu soruları yöneltebiliyorsak fiil geçişlidir, yöneltemiyorsak fiil geçişsizdir.Bir diğer yöntem ise şudur:Fiilin başına “onu” zamirini getirebiliyorsak fiil geçişlidir ,getiremiyorsak fiil geçişsizdir.



*Seni duyuyorum. ( “kimi duyuyorum?” ya da “onu duyuyorum”) (geçişli)

*Beni anladığını biliyorum. ( “neyi biliyorum? Ya da “onu biliyorum.) (geçişli)

*Lütfen otur. ( “neyi otur? Ya da “onu otur” ) (geçişsiz)

*Kitabı verir misin? (“neyi verir misin?” ya da “onu verir misin?” (geçişli)

*Burası ne güzel kokuyor. (“neyi kokuyor?” ya da “onu kokuyor”) (geçişsiz)

*Sonbaharda bitkiler ölür. (“neyi ölür? Ya da “onu ölür”) (geçişsiz)

*Seni çok seviyorum. (“kimi seviyorum?” ya da “onu seviyorum”) (geçişli)

*Bir bilinmezliğe doğru yürüyorum. (“neyi yürüyorum” ya da “onu yürüyorum”) (geçişsiz)



Not: Bir fiilin geçişli olabilmesi için cümlede mutlaka nesne olması şart değildir.Cümlede nesne olmasa bile cümle geçişli olabilir.Önemli olan “neyi, kimi” sorularını sorup soramadığımızdır.

*Gördüm; ama söyleyemedim.



2)Oldurgan ve Ettirgen Çatılı Fiiller:



Geçişsiz bir fiilin üzerine “-r,-t,-tır” eklerinden birinin getirilerek fiilin geçişli yapılmasına “oldurgan” çatılı fiil denir. Geçişli bir fiilin üzerine “-r,-t,

-tır” eklerinden biri getirilerek fiil yeniden geçişli yapılıyorsa o fiil “ettirgen” çatılı bir fiildir.Bu durumda eylemin geçişlilik derecesi arttırılmış olur ve bir başkasına yaptırma,ettirme anlamı katar.



*Adam öldü (geçişsiz) ---------------------------- Adamı öldürdü. (oldurgan)

*Günler zor geçiyor.(geçişsiz) ------------------ Günlerini zor geçiriyor.(oldurgan)

*Bu kitapları okudum (geçişli) -------------------Bu kitapları okuttum.(ettirgen)

*Her şeyi kırdım (geçişli) -------------------------Her şeyi kırdırdım (ettirgen)

*Araba durdu.(geçişsiz) -------------------------- Arabayı durdurdu (oldurgan)

*Yeni aldığım daireyi boyadım.(geçişli)--------Yeni aldığım daireyi boyattım (ettirgen)

*Saçları uzamış (geçişsiz) ------------------------Saçlarını uzatmış (oldurgan)

*Kumaşı ölçüsüne göre kestim. (geçişli)--------Kumaşı ölçüsüne göre kestirdim.(ettirgen)

*Her sabah koşarım.(geçişsiz)------------------- Yıllarca bu topraklarda at koşturduk.(oldurgan)

*İşe başladım.(geçişsiz) -------------------------- Dersleri başlattım.(oldurgan)



ÖZNESİNE GÖRE ÇATI (ÖZNE-YÜKLEM İLİŞKİSİ): Öznenin yüklemle ilişkisi 4 grupta incelenir.



1)Etken Fiil ve Edilgen Fiiller:



Yüklem durumundaki fiilin gösterdiği işi doğrudan doğruya öznenin kendisi yapıyorsa fiil etken çatılı demektir.Yani fiilin gerçek öznesi varsa ve “l,n” çatı ekini almamışsa fiil etkendir.Bir fiil “l,n” çatı ekini almışsa ve eylemin kim tarafından yapıldığı belli değilse o fiil edilgendir. Edilgen fiillere “kim tarafından” sorusunu yönelttiğimizde cevap alamayız.

*Evi güzelce temizledi.(evi temizleyen kim? “o”, geçek öznesi var, o halde etkendir.)

b.li.ne

*Ev temizlendi. (ev kim tarafından temizlendi?cevap alamıyoruz, eylemi yapan belli değil o halde edilgen)

s.ö

*Kadın, bulaşığı yıkadı.(bulaşık kim tarafından yıkandı? “kadın” eylemi yapan belli olduğu için etken)

*Bulaşık, yıkandı. (bulaşık kim tarafından yıkandı?belli değil,cevap alamıyoruz, o halde edilgen)

*Polis, bu kişileri arıyor.(arayan kim? “polis” gerçek öznesi var eylemi yapan belli öyleyse etken)

*Bu kişiler aranıyor. (arama eylemini yapan kim? Belli değil öyleyse edilgendir)

*Masaları kenara çekti. (masaları kenara çeken kim? “adam” eylemi yapan belli öyleyse etkendir.)

*Masalar kenara çekildi.(masaları kenara çeken kim?belli değil öyleyse edilgendir)

*Sınavın iptal edileceğini söyledi.(sınavın iptal edileceğini söyleyen kim? “o” gerçek öznesi vardır,etkendir.)

*Sınavın iptal edileceği söylendi.(sınavın iptal edileceğini söyleyen kim?belli değil o halde edilgen.)

*Ilık yaz akşamlarında şarkılar söylerdik. (şarkılar söyleyen kim ? “biz” gerçek öznesi var o halde etken)

*Ayrılık gecesini hiçbir zaman unutamadım. (unutamayan kim? “ben” gerçek öznesi var o halde etken)

*En güzel şiirler gençliğin uykusuz gecelerinde yazılır. (yazma eylemini yapan kim? belli değil. edilgen)

*Çalındı umutların en güzeli benden. (edilgen)



2.Dönüşlü Fiiller:



Fiil kök ya da gövdelerine “n, l” çatı ekleri getirilerek yapılır.Dönüşlü eylemlerde özne işi bizzat kendisi yapar ve yaptığı işten de bizzat kendisi etkilenir.Edilgen fiillerle dönüşlü fiiller birbiriyle karıştırılmamalıdır. İkisi de “l,n” çatı eki alır.Ancak edilgen çatılı fiillerin gerçek öznesi yokken dönüşlü çatılı fiillerin gerçek öznesi vardır.Ayrıca dönüşlü çatılı fiillerde “kendi kendine” anlamı vardır.



* Annem geleceğimi öğrenince çocuklar gibi sevindi.

* Kocası eve gelmeyince karısı meraklanmış.

* Yüzmek için hemen soyundu.

* Çocuklar havuzda yıkandı.

* Bir Akdeniz kentinin tuz kokan sabahlarında uyanıyorum.

* Kız aynanın karşısında saatlerce süsleniyor.

* Kadın etrafa bakındı.



3. İşteş Çatılı Fiiller:



Fiil, kök ya da gövdelerine “ş, leş” çatı ekleri getirilerek yapılır.İşteş eylemler, işin birden fazla özne tarafından karşılıklı ya da birlikte yapıldığını bildirir.İşteş çatılı fiillerde özne gerçektir.



* Sen sahilde üzgün beklerken öpüşür ay ile sular. (k)

* Görünmez dallarda kuşlar ötüşür. (b)

* Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda.( b)

* Onunla bir süre öylece bakıştık. (k)

* Sazı ellerine alan aşıklar saatlerce atıştı. (k)

* Onunla hemen her gün telefonlaşırım. (k)

* Yolcular durakta bekleşiyordu. (b)



Not: Bazı fiiller çatı eki almadan da işteşlik özelliği gösterebilir.



* Türk-Yunan ordusu Sakarya’da savaştı.

* Pehlivanlar er meydanında güreştiler.

* Onunla istemeye istemeye barıştım.

* Sonunda ona kavuştum.

6866
Türkçe-Edebiyat / SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ
« : Eylül 14, 2007, 02:37:19 ÖÖ »
1) GERÇEK (TEMEL) ANLAM:

Bir sözcüğün ilk ve asıl anlamına denir.Yani bir sözcüğün söylendiği anda zihnimizde uyandırdığı ilk çağrışım gerçek anlamdır.



2) YAN ANLAM:

Bir sözcüğün gerçek anlamı yanında kullanımına bağlı olarak yeni anlamdır.



3) MECAZ ANLAM:

Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında yepyeni bir anlamda kullanılmasıdır.



* Adamın tarladaki bütün ekinleri yandı. ( gerçek)

* Partide çektiğimiz bütün resimler yanmış. ( yan)

* Bu sınavı kazanamazsan yandın (mecaz)

* Balkona astığım çamaşırlar kurumamış.(gerçek)

* Hazan mevsiminde kurumuş yapraklar gibi.(yan)

* Senin aşkın da beni kuruttu be güzelim. (mecaz)

* Caminin minaresi çok inceydi. (Gerçek)

* Duvarın sıvası için ince bir kum getirmişlerdi. (yan)

* Bana hediye alman çok ince bir davranıştı. (mecaz)

* Sarayın aydınlık bir odasından karanlık bir odasına

geçmiştik. (gerçek anlam)

* Yaşadığımız bunca karanlık günlerden sonra aydınlık

günler bizi bekliyor. (mecaz)

* Arkadaş, bu kız seninle oynuyor. (mecaz)

* Bu masanın ayağı oynuyor. (yan)

* Çocuk kumsalda oynuyor. (gerçek)



4) TERİMSEL ANLAM (TERİM):



Bilim sanat, spor, ya da çeşitli meslek dallarıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklerdir.

* Nota müziğin anahtarı gibidir.

* Rakip takım birazdan penaltı atışı yapacak.

* Marmara fay hattı tehlikeli sinyaller veriyor.

* Güreşçimiz, finalde rakibini tuşla yendi.

* Matematik öğretmenimiz tahtaya bir doğru çizmemizi

istedi.

* Şiirde aynı eklerin ya da sözcüklerin tekrarlanmasına

redif denir.



NOT 1: Bazen bir sözcük gerçekte terim değilken terim olarak kullanılabileceği gibi, gerçekte terim olan bir sözcük de terimlikten çıkabilir.



* Polis bir hücre daha ortaya çıkardı. ( terimlikten çıkma)

* Sinop burnu Türkiye’nin en kuzey noktasıdır.

(terimleşme)



NOT 2: Bir sözcük birçok dalda terim olabilir.



* Bitkiyi toprağa bağlayan kökleridir.

* Dört, kök dışına iki olarak çıkar.

* Hiçbir ek almamış sözcüğe kök denir.





5) YANSIMA SÖZCÜKLER:



Doğadaki seslerin insanlar tarafından taklit edilmesine denir.



* Bu köpek neden havlıyor?

* Bir patlama sesiyle irkilmiştik.

* Bu aylarda kediler çokça miyavlar.

* Bu sözlerim üzerine sınıfta homurtular başladı.

* Köyde sabahleyin koyunların meleyişleriyle uyandık.



6) EŞ ANLAMLI ( ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER:



Yazılışları farklı ancak anlamları aynı olan sözcüklere denir.

* siyah ---- kara , * beyaz----- ak, * zengin----varlıklı,

* zengin--- varlıklı, * fakir----yoksul , * rüzgar---- yel,

* üzüntü-----keder, * öykü---hikaye, * eser--- yapıt,

* edebiyat--- yazın, * cümle---- tümce * kelime--- sözcük



7. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER:



Anlam bakımından birbirinin tersi olan sözcüklerdir.



* Sana çirkin dediler düşmanı oldum güzelin.

* Ağlarım harta geldikçe gülüştüklerimiz.

* Kışın soğuğunu yaşadıkça yazın sıcağını arar oldum.

* Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

* Yaşlı insanları görünce gençliğimin kıymetini

anlıyorum.



NOT: Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırıl -mamalıdır.



* Tanzimat romanında iyiler hep iyi kötülerse hep kötüdür. ( zıt)

* Bugünlerde hiç iyi değilim. ( olumsuz)



8) SESTEŞ ( EŞSESLİ) SÖZCÜKLER:



Yazılışları ve okunuşları aynı ancak anlamları farklı olan sözcüklere denir.



* Yılanı gören at birden şaha kalktı.

* Mutfaktaki pislikleri çöpe at.

* Al bayrağıma sarılı cansız bedenimi al.

* Gül: “Gül.” dedi, bülbüle.

* Kalem böyle çalınmıştır yazıma

Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma

* Kırda yaptığımız piknikte yanımıza kır saçlı bir ihtiyar

geldi.



UYARI: Bir sözcüğün mecaz ya da yan anlamıyla sesteş anlamlılık karıştırılmamalıdır.

* Bu sözler bazılarına çok dokunacak. ( mecaz anlam )

* Omzuma bir el dokundu. ( gerçek anlam )

* Bu yaz, bir mektup yaz. ( sesteş )



NOT: Sesteş sözcükler genellikle halk edebiyatında cinaslı manilerde kullanılır.

9. SOMUT VE SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER:



Varlığını beş duyu beş duyu organıyla algılayabildiği- miz kavramlar somut; beş duyu organımızdan hiçbiriyle algılayamadığımız, varlığını sadece akıl ve mantık yürüt- me yoluyla kabul ettiğimiz kavramlar soyuttur.



* çiçek, ağaç, ses, koku, hava, göl, ev, rüzgar, ışık(somut)

* ruh, akıl, vicdan, akıl, acıma, üzüntü, aşk, inanç( soyut )



ÖZELLİK 1: Somut anlamlı bir sözcük, ek alarak soyut anlam kazanabilir.



* anne - lik , insan - lık

somut soyu yaptı somut soyut yaptı



ÖZELLİK 2 :Somut anlamlı bir sözcük kullanıldığı cüm- leye göre soyut anlam kazanabilir. Buna soyutlaştırma denir. Soyutlaştırma kelimeye mecaz anlam kazandırma suretiyle olur.



* Ne kadar sıcak bakıyor değil mi? ( soyutlaştırma)

* Kara haber tez duyulur. ( soyutlaştırma)

* Titreyen yapraklar, cilvedir, nazdır. ( soyutlaştırma)

* Bu adam kafasızın biridir. ( soyutlaştırma)

* Kızın gittiği bu yolu hiç iyi görmüyorum. (soyutlaştır –

ma)

* Sanatta özgün olmak biraz da yürek ister. (soyutlaştır –

ma)

* Nedense bugün hiç havamda değilim. ( soyutlaştırma)



ÖZELLİK 3 : Soyut anlamlı bir sözcük çoğunlukla ben- zetme yoluyla somut hale getirilebilir.Buna somutlaştır -ma denir.



* Hüzün, sonbaharda dökülen yapraktır.

* Yalnızlık , bir çiçektir.

* Sevgi, gökyüzünde kanat çırpan bir güvercindir.

* Arkadaşlık, kişiler arasında kurulan bir köprüdür.

* Bu düşünceler, zamanla çürüyecektir.

* Vişne dallarında arzularımız, alnımıza konan bir

öpücüktür.



ÖZELLİK 4 : Gözlemleyebildiğimiz eylemler somut, gözlemleyemediğimiz eylemler ise soyuttur.



* Annesi, bebeğini kucağına almış seviyordu. ( somut )

* Ferhat, Şirin’i dağları delecek kadar seviyordu.( soyut )

* Çocuk, masadaki vazoyu kırmıştı. ( somut )

* Bu sözlerinle arkadaşını çok kırdın. ( soyut )



10) NİTELİK VE NİCELİK ANLAMLI SÖZCÜKLER:



Bir şeyin nasıl olduğunu , ne gibi özellikler taşıdığını anlatan sözcüklere nitelik anlamlı sözcükler denir. Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen ya da azalıp çoğalabilen durumunu bildiren sözcüklere nicelik anlamlı sözcükler denir.



* Az ileride birkaç kişi seni bekliyor. ( nicel )

* Bugün oldukça kötü bir zaman geçirdim. ( nitel )

* Çok konuştuğu için arkadaşları pek sevmedi. ( nicel )

* İki damla yaş olur düşersin yüreğime gizlice ( nitel,

nicel)

* Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi. (nitelik )



UYARI: Bazı sözcükler cümlede kazandığı anlama göre nicel de olabilir nitel de.



* Yaptığı işte iyi para kazanıyordu. ( nicel )

* O iyi bir insandı. ( nitel )

* Bu soğuk havada bir de senin soğuk esprilerini

çekemem. ( nicel, nitel )

* Bu şehrin havası sıcak olduğu gibi insanları da sıcaktır.

( nicel, nitel)



Görüldüğü gibi nitelik anlamlı sözcükler, genellikle niteleme sıfatı ve durum zarfı görevindedir. Nicelik anlamlı sözcükler ise ölçü - miktar zarfı , belgisiz sıfat veya sayı sıfatı görevindedir.



10. GENEL VE ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER:



Karşıladıkları varlığın tamamını belirten sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir. Tek bir varlığı karşılayan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir. Varlıkların genelden özele doğru sıralanışı : Varlık- canlı- hayvan- keçi- Ankara keçisi.



* Çocuk, geleceğin teminatı olduğundan ben çocuğumun iyi yetişmesini istiyorum. ( 2. si 1. sine göre daha özel)

* Kitap, insanın en iyi dostudur. ( genel)

* Bu kitabı arkadaşıma ödünç verdim. (özel )

* Eğitim- öğretim sadece okulda yapılmaz ( genel)

* Okulumuz, şehrin en eski binasıdır. (özel )

6867
Türkçe-Edebiyat / İKİLEMELER (TEKRARLAR)
« : Eylül 14, 2007, 02:36:13 ÖÖ »
Aynı cinsten kelimelerin yinelenmesiyle oluşan gruplara gruplara ikileme denir. İkilemeler farklı Y şekilde oluşturulur. Bunlar



1)Aynı kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır:

ağır ağır, güzel güzel, tatlı tatlı, konuşa konuşa, atlaya atlaya, koşa koşa, deste deste, soğuk soğuk,…

2)Zıt kelime kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır: İyi kötü, aşağı yukarı, büyük küçük, alt üst, düşe kalka, bata çıka …

3)Biri anlamlım diğeri anlamsız iki kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.

ev mev, kitap mitap, su mu, sıkı fıkı, tek tük, saçma sapan, ufak tefek …

4)Her ikisi de anlamsız kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır. ıvır zıvır, çıtı pıtı, abuk sabuk, paldır küldür, apar topar, mırın kırın…

5)Yakın anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.

akıl fikir, ak Pak, mal mülk…

6)Eş anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.

bitmek tükenmek, sağ salim, doğru dürüst, ses seda, güçlü kuvvetli…

7) Yansımayla yapılır: tıkır tıkır, çatır çatır, horul horul, gümbür gümbür…



İKİLEMELERİN GÖREVLERİ:



1)İkilemeler isim olarak kullanılabilir:



*Çarşıdan öteberi aldık.

*Bu ıvır zıvırı tavan arasına kaldırın.

*Babadan bize mal mülk kalmadı.



2)İkilemeler sıfat olarak kullanılabilir.



*Bebeğin kırmızı kırmızı yanakları vardı.

*Üzerinde eski püskü bir ceket vardı.

*Sınıfta pırıl pırıl simalar vardı.



3)İkilemeler zarf olarak kullanılabilir.



*Bu konuyu enine boyuna düşündük.

*Öğretmen konuyu yavaş yavaş anlattı.

*Çamura bata çıka ilerliyorduk.



SORU:Aşağıdaki cümlelerde geçen ikilemelerden hangisi yapılışına göre ötekilerden ayrı bir özellik göstermektedir?



A)Üstüne doğru dürüst bir şey giy.

B)Böyle yalan yanlış bilgiler,kişiyi gülünç duruma düşürür.

C)Yollar bitmek tükenmek bilmiyor.

D)İki köy arasındaki uzaklık,aşağı yukarı 4 km idi.

E)Dağcılar,güç koşullar içinde sağ salim tepeye vardılar.



SORU:Aşağıdaki dizelerden hangisinde ikilemeler görev yönünden diğerlerinden farklı kullanılmıştır?



A)Durup el bağlayanlar karşında yaran saf saf.

B)Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.

C)Yüce yüce yaylaların sana yaylak olsun.

D)Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir.

E)Gidiyorum gurbeti gönlümde duya duya.

6868
Türkçe-Edebiyat / FİİLLER(EYLEMLER)
« : Eylül 14, 2007, 02:31:56 ÖÖ »
Bir oluşu, bir durumu veya bir kılışı kip ve kişiye bağlayarak anlatan sözcüklere denir.

Pratik olarak ismi fiilden ayırmak için –me, -ma olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini kullanırız.Eğer bir kelimenin sonuna –ma ,-me olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiil demektir.Getiremiyorsak o kelime isim soylu bir kelimedir.



*Geldi--------- gelmedi ,gelmek

*Oturmuş------ oturmamış, oturmak

*Söylüyorum---------- söylemiyorum, söylemek

Görüldüğü gibi yukarıdaki kelimelere –ma,-me ve –mak,-mek getirebilmekteyiz. Öyleyse bu kelimeler fiildir.

*Kitap--------- kitapma , kitapmak

Yukarıdaki ‘kitap’ sözcüğüne ise bu ekleri getiremiyoruz.Öyleyse bu kelime isimdir.

Fiiller, anlattıkları hareketin niteliğine göre değişik özellikler gösterir.Bunları üç grupta inceleyebiliriz:a)Kılış fiilleri b)Durum fiilleri c)Oluş fiilleri.

Bunları birbirinden ayırt etmek için pratik olarak şu bilgiyi kullanabiliriz.: Eğer bir fiil geçişli ise (yani ‘neyi’, ‘kimi’ sorularını sorabiliyorsak) kılış fiilidir.

*Kırmak ,atmak , dikmek, içmek, ezmek,delmek,yolmak,dizmek….

Görüldüğü gibi yukarıdaki fiillere ‘neyi kırmak?, neyi atmak…’sorularını yöneltebiliyoruz.

Öyleyse bu fiiller geçişlidir ve geçişli olduğu için de kılış fiilidir.

Fiil, öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişimi anlatıyorsa ve bir hareket bildirmiyorsa o fiil oluş fiilidir.

*Sararmak ,Yaşlanmak,Uzamak, Paslanmak,büyümek,solmak,acıkmak…

Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller geçişli olmadığı için kılış fiili olamaz.Bir hareket olmadığı için ve eylem öznenin kendi isteği dışında gerçekleştiği için bu fiiller oluş fiilidir.

Fiil, öznenin kendi iradesinde yani kendi isteği ile gerçekleşiyorsa ve fiil bir hareket ifade ediyorsa o fiil durum fiilidir.

*Yürümek, oturmak, gitmek, çıkmak,ağlamak…

Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller , bir hareket bildirmektedir ve bu hareket kişinin kendi isteğiyle gerçekleşmektedir bu yüzden yukarıdaki fiiller durum fiilleridir.

Not: Durum fiilleri de oluş fiilleri de geçişsiz fiillerdir.



FİİLDE KİP: Kipler, haber(bildirme) ve dilek (isteme) kipleri olmak üzere ikiye ayrılır.



a)Haber Kipleri: Zaman eklerinin hepsine birden haber kipleri denir.Haber kipleri şunlardır:



1)Öğrenilen(duyulan) (miş’li) Geçmiş Zaman: Fiillere –miş ,-mış, -muş,-müş ekleri getirilerek sağlanır.Bu eylemler daha çok başkasından duyulma, aktarılma anlamı taşırlar. Bazen de farkında olmadan yapılma bildirir.



*Evleri yanmış.(başkasından duyma)

*Seni sormuşlar. (başkasından duyma)

*Aaa ! çorabım kaçmış. (sonradan farkına varma)

*Mutfakta elimi kesmişim. (sonradan farkında olma)

*Bu solmuş elbiseleri giymemelisin.(sıfat fiil eki)





2)Görülen (di’li) Geçmiş Zaman: Eylemlere “dı,di,du,dü,tı,ti,tu,tü” ekleri getirilerek yapılır. Anlatan kişi harekete bizzat tanık olmuştur, eylemi görmüştür.



*Evleri yandı.

*Hep birlikte geziye gittik.

*Sınavı kazanabileceğini söyledi.

*Kalbim Ege’de kaldı.

*Beraber yürüdük bu sahillerde.

*Burada her zaman tanıdık insanlara rastlayabilirsiniz.(sıfat-fiil eki)



3)Şimdiki Zaman: Eyleme –yor eki getirilerek yapılır.Eylem ile anlatış aynı zamanda gerçekleşir.



*Ders çalışıyorum.

*Ne diyor?

*Çocuklar yine kavga ediyor.

Not: -makta,-mekte eki de fiile şimdiki zaman anlamı katar.

*Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.

*Lütfen sessiz olun şu an ders çalışmaktayım.



4)Geniş Zaman: Eylemlere –r, -ar, -er ekleri getirilerek yapılır.



*Senden sana sığınırım.

*Her sabah yürürüm.

*Bu yolun sonu nereye çıkar?

*Hep böyle güler yüzlü müsün? (sıfat-fiil eki)

Not: Geniş zamanın olumsuzu –mez, -maz’dır. Ancak 1.tekil ve 1.çoğul çekimlerde –me ,-ma

şeklini alır.

*Gelmezsiniz ___ gelirsin *gelmem____gelirim



5)Gelecek Zaman: Eylemlere –ecek , -acak eki getirilerek yapılır.



*Sana olan aşkımı haykıracağım.

*Gelecek de bir gün gelecek.

*Mektuba yazacak sözüm kalmadı.

*Okuyacak da adam olacak.

*Açacak nerede?

b)Dilek Kipleri: Fiilin gerçekleşmesini ya da gerçekleşmemesini dilek,istek,gereklilik veya emir kavramları içerisinde veren kiplerdir.Bunlar haber kipleri gibi belirli bir zaman anlamı taşımazlar.

1)Dilek-şart kipi: Fiillerin kök ya da gövdelerine –se ,-sa eki getirilerek yapılır.Dilek- şart kipi cümleye bazen ‘şart(koşul)’ anlamı katarken bazen de ‘dilek’ anlamı katar.

*Ah şu sınavı bir kazansam!

*Sana olan duygularımı açıkça bir söyleyebilsem!

*Çalışırsan kazanırsın.

*Yaramazlık yaparsan bir daha seni getirmem.



2)İstek kipi:Fiil kök ya da gövdelerine –e, -a, -ayım, -eyim, -alım, -elim getirilerek yapılır.

*Sana duyduklarımı anlatayım

*Seninle yine görüşelim. *Bunu böyle bilesin

3)Gereklilik Kipi: Fiil kök ya da gövdelerine –meli,-malı getirilerek oluşturulur.

*Bu deneme sınavında birinci olmalıyım.

*Bu sorunun bir çözüm yolu olmalı.

*Şimdiye eve varmış olmalı. (olasılık, ihtimal)



4)Emir Kipi:Eylemin gösterdiği hareketin emir biçiminde yapılması gerektiğini ifade eder.

*Söyle yanıma gelsin.(3.tekil kişi emir eki)

*İçeri buyrunuz. (2.tekil kişi emir eki)

*Lütfen işlerinizi iyi yapınız. (2.çoğul kişi emir eki)

*Çeneni kapa. (2.tekil kişi emir eki)

*Beni beklesinler (3.çoğul kişi emir eki)

Not: Emir ekleri ile şahıs eklerini birbiri ile karıştırmamak gerekir.Şahıs ekleri hiçbir zaman fiilin üzerine direkt olarak gelmez; ancak bir kip ekinden sonra gelebilir.Emir ekleri ise fiilin üzerine direkt olarak gelir.

*Geliyorsun ,gitmelisin (şahıs eki)

*Gelsin ,gitsin (emir eki)



FİİLLERDE BİRLEŞİK ZAMAN:Fiillere kip eklerinden sonra –idi ,-imiş, -ise ekeylemlerinden biri getirilerek yapılır.Kısacası, iki kip ekinin üst üste gelmesi durumudur.

*Yüzüme bu türlü bakmayacaktın. (Gelecek zamanın hikayesi)

*Gözünden akan bir damla yağmur olsaydım.(Şart kipinin hikayesi)

*Sen de gelecekmişsin.(Gelecek zamanın rivayeti)

*Bunu daha önce yapmalıymışım. (Gereklilik kipinin rivayeti)

*Bu konuyu anlarsanız netleriniz de artar. (Geniş zamanın şartı)

*Gülüyorsam mutlu olduğumdan değildir. (Şimdiki zamanın şartı)

*Bu köyde iki genç yaşarmış.(Geniş zamanın rivayeti)



FİİLLERDE ANLAM (KİP,ZAMAN) KAYMASI: Fiil çekimlerinde kullanılan kip ve zaman ekleri her zaman kendi anlamlarında kullanılmazlar.Bu ekler birbirlerinin yerlerine de geçebilir. İşte bir zaman kipi ya da bir dilek kipi başka bir kipin yerine kullanılmışsa burada bir zaman (anlam , kip) kayması var demektir.

*Derslerime her hafta düzenli olarak çalışıyorum.

*Arkadaşlar, bundan sonra daha yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

*Fatih, o yıllarda pek çok sefer yapar.

*Soruları sonra çözersiniz.

*Mektubu yarın alır.

*Bütün bu soruları çözeceksin.

*Eser Selçuklulardan kalma olacak.

*Sabahları, erken kalkmayı seviyorum.

*Allah’ım bize yardım et.



EK-FİİL (EK-EYLEM): Ekfiil “i” fiilidir tek başına bir anlamı yoktur.Ekfiilin iki görevi vardır:1)İsim ve isim soylu kelimelere gelerek bu kelimelerin cümlede yüklem olmasını sağlar.(O iyi bir öğrenciydi.) 2)Çekimlenmiş fiillere gelerek birleşik zamanlı fiiller yapar. (Koşuyordum)

“-imek” dört basit çekimi vardır.Basit çekimli durumlarda sadece isim soylu sözcüklerde bulunur.

1)Bilinen Geçmiş Zaman(idi): Çalışkandım (çalışkan idim) ,çalışkandın ,çalışkandı ,çalışkandık, çalışkandınız,çalışkandılar

Ekfiil sadece isme değil edata ,zamire,sıfata, tamlamalara da gelebilir.

*İşte tüm bunları yapan oydu. (o idi) (ekfiil zamire eklenmiştir)

*Bu yaptıklarım senin içindi.(için idi) (ekfiil edata eklenmiştir)

2)Öğrenilen Geçmiş Zaman (imiş): İşçiymişim (işçi imişim) ,işçiymişsin,işçiymiş,işçiymişiz, işçiymişsiniz, işçiymişler

3)Şart Kipi (ise): Öğretmensem (öğretmen isem) ,öğretmensen ,öğretmense ,öğretmensek ,öğretmenseniz, öğretmenseler

4)Geniş Zaman: Ekfiilin geniş zamanında “i” fiili bugün tamamen düşmüştür.Ekfiilin geniş zaman ekleri sadece isme gelir.Çekimi şu şekildedir:

*İyiyim ,iyisin ,iyi(dir),iyiyiz,iyisiniz,iyidirler

Ekfiilin olumsuzu “değil”dir.Ekfiili bulmak için isme “değil” ekleriz.

*Öğrenciyim ---------- öğrenci değilim.



Önemli Uyarı:Ekfiilin geniş zamanına şekilce benzeyen diğer eklerle ekfiilin geniş zamanı karıştırılmamalıdır:

*Geliyorum (şahıs eki)

*Hastayım (ekfiilin geniş zamanı)

*Babam (iyelik eki)

*Babayım (ekfiilin geniş zamanı)

*Ölüm (Fiilden isim yapım eki)

*Benim kardeşim [tamlayan (ilgi) eki]

*Sen ne kadar güzelsin. (Ekfiilin geniş zamanı)

*Sen yine bana döneceksin. (şahıs eki)







YAPILARINA GÖRE FİİLLER:



Yapılarına göre fiiller üç grupta incelenir.



A) Basit Fiiller:



Hiçbir yapım eki almamış fiillerdir. Fiil köklerine gelen çekim ekleri (zaman, şahıs) fiilin anlamını değiştirmediğinden böyle fiillere de basit fiil denir.



* Durmuş bir saat de günde iki kez doğruyu gösterir.

* Güzel söz söyleyebilmek için güzel düşünmek gerekir.

* Dostluk bir şemsiyeye benzer.İnsan onları ancak kötü havalarda ister.

* İstediğim her şeyi yaptım;çünkü yapamayacağımı düşündüğüm şeyi istedim.

* Büyük adam büyük olduğunu; büyüklüğün küçüklük olduğunu bilir.



B) Türemiş (Gövde) Fiiller:



Yapım eki almış fiillerdir. Türkçede fiil türetmenin iki yolu vardır:



1) İsim kök ya da gövdelerinden fiil türetme:



* güzel-leş *sarı-ar *ışıl-da *göz-le



*az-al *ben-imse *ince-l *düz-el



*su- sa * sivri-l *yaş-a * kan-a



2) Fiilden fiil türetme:



* sev-in *çık-ar * kız-ış *bak-ış



* öl-dür * taşı-t *at-ıl *kan-dır *koş-tur







C) BİRLEŞİK FİİLLER:



En az iki sözcüğün birleşmesiyle oluşan fiillerdir.

Üç grupta incelenir:



A) Anlamca Kaynaşmış Birleşik Fiiller:



Bir isimle bir fiilin anlam yönünden birleşip kaynaş -masıyla oluşur. Bu sözcüklerden biri ya da ikisi ger -çek anlamını yitirir.Deyimlerin çoğu bu türe örnektir.



* Sen kimsin ki bana kafa tutuyorsun?

* Bu tehditlerinle gözümü korkutamazsın.

* Annemin yemekleri hoşuna gitti mi?

* Odasında kitaplarına göz atıyordu.

* Adama laf anlatmaktan dilimde tüy bitti.

* Konuşulanlara ben de kulak kabarttım.

* İş için yüzlerce kişi başvurmuştu.



B) Yardımcı Fiillerle Yapılan Birleşik Fiiller:



İsim soylu bir sözcüğün üzerine –et , -ol , -kıl , -eyle

gibi yardımcı eylemler getirilerek yapılır.



* Seven bu gönül seni asla terk etmeyecek.

* Hayat uykuyla uyanıklık arasında raks eder.

* Bu usanç duyan gözlerim bir şeyde karar kıldı.

* Seyreyleyelim mehtabı yıldızların altında.



UYARI 1: Bu türle yapılan birleşik fiilin isim kısmında bir ünlü düşmesi ya da bir ünsüz türemesi varsa birle- şik fiil bitişik yazılır.



* Akşamı seyredeyim senin bakışlarında.

* Benliğime hakim olur bir deli rüzgar.

* Bir gün yeniden bana döneceğini hissediyorum.

* Ama dönsen de seni asla affetmeyeceğim.

* Sabreden derviş muradına ermiş.



UYARI 2 : Et- , ol- yardımcı eylemleri tek başına bir anlam taşıyorsa ve önündeki isimle kaynaşmamışsa kendi görevinde kullanılmış demektir yani asıl fiildir.



* Ben ettim sen etme.

* Köyümüzde şimdi kirazlar olmuştur.

* Elindeki gömlek ancak beş milyon lira eder.

* Boş zamanlarımda kütüphanede olurum.





C) ÖZEL ( KURALLI ) BİRLEŞİK FİİLLER:



İki fiilin birleşmesi yoluyla oluşur. Tamamı bitişik yazılır. Dört grupta incelenir:



1) Yeterlilik Fiili ( fiil + ebil-) :



Cümleye gücü yetme ve olasılık anlamı katar.Fiilin üzerine ebilmek getirilerek oluşturulur.



* Okula geç kalırsam öğretmenim kızabilir. (o)

* Bu genç yaşımda ölebilirim (o)

*En güzel şiirlerimi söylemeden gidebilirim buralardan (o)

* Bir gece ansızın gelebilirim. (o)

* Sevinçten kapında bayılabilirim.

* Sınıfı geçebilirim (g.y)



UYARI: Yeterlilik fiilinin olumsuzunda bil- fiili düşer. Fiilin üzerine –ama , -eme getirilerek yapılır.



* Yapabilirim à yapamam. (yeterlilik birleşik fiilinin olumsuzu)

* yaparım à yapmam ( geniş zamanın olumsuzu)

* Görebilirsin à göremezsin (yeterlilik birleşik fiilinin olumsuzu)

* Atamam kendimi mavi denize dünya güzel. (atabilirim: yeterlilik birleşik fiilinin olumsuzu)





2. Tezlik Birleşik Fiili: (Fiil+iver-):



Cümleye tezlik çabukluk anlamı katar.



* Uzanıp tutuver elimi ne olur geri dön.

* Akşamın derin kızıllığında kayboluverdim.

* Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya.

* Polisler kaçan hırsızı yakalayıverdi.

* Annesini görünce yanına koşuverdi.



NOT: Olumsuzluk eki –ma, -me asıl eylemden sonra gelirse önemsizlik, yardımcı fiil olan ver- den sonra gelirse olumsuz tezlik bildirir.



* Sen de o filmi görmeyiver. (önemsizlik)

* Her şeye maydanoz oluverme. (olumsuz tezlik)



3. Süreklilik Birleşik Fiili (fiil+ edur, kal, gel):



Cümleye devam etme, süreklilik anlamı katar.



* Bu hikaye yıllardır süregelir.

* Televizyonun karşısında uyuyakalmışım.

* Gidedursun turnalar, gurbet ellere.

* Listede ismimi göremeyince listeye bakakaldım.





4. Yaklaşma Fiili (fiil+ eyaz) :



Eylemin gerçekleşmesine çok az bir zaman kaldığını ifade eder.Az kalsın olacaktı anlamı verir.



* Kaldırımda yürürken düşeyazdım.

* Onu karşımda görünce korkudan öleyazdım.

6869
Türkçe-Edebiyat / EDATLAR (İLGEÇLER)
« : Eylül 14, 2007, 02:30:53 ÖÖ »
EDATLAR (İLGEÇLER)



Tek başına bir anlam taşımayan , ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.Edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar şunlardır:



Gibi:



Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.


Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendi. (sıfat)
Dev gibi dalgalar sahile vuruyordu. (sıfat)
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner. (zarf)
Dolu bir kadeh gibi kırılıyorum avuçlarında.(zarf)
Sen de onun gibi düşünüyorsun (karşılaştırma)
Annem gibi dolma yapan dünyada bulamazsın (k.)
Yataktan kalktığı gibi dışarı fırladı.(hemen,o anda)
Haberi aldığı gibi yola çıktı.(hemen,o anda)
Ben ona insan gibi davrandım.( yakışır biçimde)
Birbirinizle adam gibi konuşun.( yakışır biçimde)
Saat üç gibi yanına gelirim. (dolayında)
Final maçı akşam sekiz gibi başlar ( dolayında)
Bugün yağmur yağacak gibi (tahmin)
Galatasaray bu maçı alacak gibi (tahmin)
Bir an onu sever gibi oldum (yaklaşma)
O sırada güneş çıkar gibi oldu. (yaklaşma)



İçin:



“-dik için” şeklinde neden- sonuç “-mek için” şeklinde amaç – sonuç ilişkisi kurar.


Yağmur yağdığı için pikniğe gidemedik. (n.s)
Hasta olduğum için dersi dinleyemedim. (n.s)
Kadın oğlunu görmek için şehre gitti. (a.s)
İşe girmek için ehliyet almış (a.s)



Görelik anlamında görüş bildirir:


Sen benim için dünyanın en güzel kızısın.
Bu çalışmalar onun için boş bir uğraştı.



Karşılığında, karşılık olarak:



*Bu elbise için çok para harcadım.

*Ev için size yüz bin lira veririm



Uğruna, yoluna:



* Vatan için nice şehitler verdik.

* Bu eylemi tüm insanlık için yapıyoruz.



Hakkında:



* Veliler bizim okul için ne söylüyorlar?

* Eleştirmenler, filminiz için olumlu konuşuyor.



Aitlik, özgülük:


Bu pastayı sizin için ayırdım.
Bahçeye oğlum için salıncak kurdum.



Oranla:


O şapka senin için çok büyük.



Süre bildirir:


Kitabı bir hafta için aldım.
Birkaç gün için İstanbul’a gideceğim.



İle (-la, -le ):



Birliktelik, araç ,durum ve sebep ilgisi kurar.


Köye dolmuşla gidebilirsin. (araç)
Uçakla İzmir’e gitmişti (araç)
Konsere arkadaşımla gittim. (birliktelik)
Çocuk, yolda babasıyla yürüyordu. (birliktelik)
Öfkeyle kalkan zararla oturur. (durum )
Gökyüzü, hasretle kucaklasın doğayı. (durum)
Sınav heyecanıyla kalemimi unuttum. (sebep)
Kaza korkusuyla araba kullanamıyor ( sebep)



Kadar:Msn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir



Benzerlik ve karşılaştırma ilgisi kurar.


Adana, cennet kadar güzel bir yerdir. (benzerlik)
Siirt, bu yaz cehennem kadar sıcaktı. (benzerlik)
Bir peri kadar güzel bir kızdı. (benzerlik)
Sen de onun kadar çalışsaydın sınavı kazanırdın.(karşılaştırma)
Babası kadar iyi şarkı söylüyor. (karşılaştırma)



Yaklaşıklık, zaman açısından sınırlandırma, mesafe:


Bin kadar asker cepheye gidiyordu. (yaklaşık)
Pazardan iki kilo kadar pirinç almış. (yaklaşık)
Bu ev akşama kadar temizlenecek. (zamanda sınırlama)
Cumaya kadar ödevimi bitirmeliyim. (zamanda sınırlama)
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. (zamanda sınırlama)
Eve kadar yürümem gerekiyor. (mesafe sınırı)



Mesafe sınırı:


Yapılacak dünya kadar işim var.
Avuç içi kadar bir evde yaşıyorlar.







Gibi anlamında kullanılabilir:


Bu kitabı okuyunca Muğla’yı görmüş kadar oldum.



Karşı:



Yön ve zaman ilgisi kurar. –e karşı biçiminde kullanılırsa edat olur. Yalın halde kullanılırsa ya da bir ek alırsa edat olmaktan çıkar isimleşir.


Denize karşı bir ev yaptırmış. (yön)
Duvara karşı on adım yürü. (yön)
Sabaha karşı çok şiddetli yağmur yağdı. (zaman)



Karşılık olarak , yönelik anlamı katar:


Bu sözüne karşı ben ne diyebilirim ki şimdi. (karşılık olarak)
Resme karşı ilgin ne zaman başladı?( -e yönelik)



UYARI: Yalın halde kullanılırsa ya da bir ek alırsa edat olmaktan çıkar isimleşir.İsmi belirtirse sıfat olur.


Karşı evin penceresi açık kalmış. (sıfat)
Önce karşı sahaya çıktı. (sıfat)
Karşıya geçmeden önce sağına ve soluna bak.(isim)



Göre:



Görüş, düşünce, uygun olma anlamları katar:


Bilim adamlarına göre dünya yok oluyor. (görüş)
Anneme göre bu yıl sınavı kesin kazanırmışım. (görüş)
Bulunduğun ortama konuşacaksın. ( uygun)
Zevkime göre bir elbise arıyorum. (uygun)



Karşılaştırma ilgisi kurar:


Burası eski evimize göre daha büyük.
Yaşıtlarına göre çok hızlı koşuyorsun.



Üzere:



Koşul ve amaç ilgisi kurar.


Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin. (koşul)
Konuşmak üzere kürsüye çıktı. (amaç)



Yaklaşık olma, gibi şekilde… anlamları katar:


Hemen eve dönelim, akşam olmak üzere.

( yaklaşık)
Zil çalmak üzere. ( yaklaşık)
Her şey planlandığı üzere yapılacak. (şeklinde)

Doğru:



Yön ve zaman ilgisi kurar.


Eve doğru yürüyorum. (yön)
Akşama doğru misafir gelecek. (zaman)



İsmi nitelerse sıfat, fiili nitelerse zarf öbeği oluşturur:


Eğri oturup doğru konuşalım. (zarf)
Bu zamanda doğru insanı bulmak zordur. (sıfat)
Tahtaya bir doğru çizdi. (isim)



Sanki:



Benzetme, sitem ilgisi kurar.


Gökyüzü sanki yaramaz bir çocuk. (benzetme)
Sanki verdiğim her işi yapıyorsun. (sitem)
Sanki selam verdin de almadık. (sitem)



Diğer edatlar:


İşten sonra bize uğrayacak.
Bu işi ancak sen yaparsın.
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek.
Sabahtan beri dışarıyı izliyor.
Bu mutlu olaya sadece yıldızlar şahittir.

6870
Türkçe-Edebiyat / Sıfatlar
« : Eylül 14, 2007, 02:29:41 ÖÖ »



İsimleri türlü yönlerden belirten niteleyen sözcüklere sıfat denir.



Sıfatlar iki gurupta incelenir



A)Niteleme Sıfatları



B)Belirtme Sıfatları:dört gurupta incelenir.

1)İşaret Sıfatları

2)Soru Sıfatları

3)Belgisiz Sıfatlar

4)Sayı Sıfatları



A)Niteleme Sıfatları: Kendinden sonra gelen ismin rengini, kokusunu,biçimini gösteren sıfatlara denir. Nasıl sorusunu sorarak buluruz.

*büyük adam, kötü iş, iyi insan, derin düşünce, akılı

N.S N.S N.S N.S N.S

çocuk, güzel yürü

Durum Zarfı

B)Belirtme Sıfatları:



1.İşaret Sıfatları :Nesneleri göstererek belirten sıfatlarlardır.

Bunlar şunlardır:bu,şu,o

*Bu araba senin mi? (Sıfat)

*Bu benim (Zamir)

*Şu adamı tanır mısın? (Sıfat)

*Şu bizim sınıfta (Zamir)

*O şehri hiç görmedim (Sıfat)

*O,yürüyerek geldi (Zamir)



2.Soru Sıfatları :İsimleri soru yönünden belirten sıfatlardır.

Hangi okula gidiyorsun?

Sınava kaç ay kaldı?

Nasıl bir dünya istersin?



3.Belgisiz (Belirsizlik) Sıfatlar:Bir nesneyi ona kesinlik

kazandırmadan belirten sıfatlardır.

*Bütün insanlar biliyor

*Başka gün görüşelim

*Bazı kimseler çalışmıyor

*Her anne fedakardır

*Kimi öğrenciler okula gelmiyor



4.Sayı Sıfatları:Bir nesnenin sayısını belirten sıfatlara

denir.Msn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir

Sınava üç ay kaldı

İkinci sınıfa gidiyor.

Üçer kişi çağır.



ADLAŞMIŞ SIFATLAR :Niteleme sıfatlarının önündeki isim düşerse adlaşır buna da adlaşmış sıfat denir.

Genç insanlar dinamik olur à Gençler dinamik olur.

Tembel öğrenciler çalışmaz à Tembeller çalışmaz.



PEKİŞTİRME SIFATLARI :Sıfat olan kelimenin ilk sesli harfine kadar olan kısım alınır.Bu kısım m,p,r,s seslerinden uygun olanı pekiştirilir.Elde edilen bu kısım sıfatın başına getirilir.



Yeşil köy àYemyeşil köy

Düz yol àDümdüz yol

Temiz oda à Tertemiz oda

Kırmızı elma à Kıpkırmızı elma

Sayfa: 1 ... 456 457 [458] 459 460 ... 495