İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - OLCAY

Sayfa: 1 ... 422 423 [424] 425 426 ... 495
6346
Pohahahahah gerçekten öle yaaa  :kk katılıyorum  :ok

6347
Her Telden / BABALAR VE KIZLARI
« : Ekim 11, 2007, 06:12:52 ÖS »
Evet kızlar babanızı ve abinizi üzmeyin  :hihi

6348
Valla yaa  :(  iyi olmuş dicem ama ailemde içenler de var  :cig

6349
ByKuS Muhabbet / trabzonlu Cansız hoca
« : Ekim 11, 2007, 05:53:53 ÖS »
 :kk  Pooohahahahaha   :kk süper bravo yaaaa :yasa helal olsun hocama . Teşekkürler zuzu Benden sana rep helal olsun  :kat

6350
Ünlüler Galerisi / Elisha Cuthbert - 2
« : Ekim 11, 2007, 05:09:38 ÖS »
Gözlerinden belli oluyo emre  :kat

6351
Tarih / Estergon'un Fethi
« : Ekim 11, 2007, 04:50:38 ÖS »
Estergon'un Fethi
10 Ağustos 1543’te, Macar Krallığının en önemli şehrinin, Osmanlılar tarafından zaptı.
Estergon şehri, Budin’in 45 km kuzeybatısında, Tuna kıyısında Vaç dirseğinin kuzeyinde yer almaktadır. Onuncu yüzyılın sonlarında Hıristiyanlığı benimseyen Macar Krallığının başkenti oldu (996). Dördüncü Kral Bela, 12. yüzyılın ortalarında, başkenti Budin’e taşıdı ise de, şehir, dînî merkez olma hüviyetini devam ettirdi. Taç giyme merasimleri yine burada yapıldı. Estergon’u ilk fetheden Osmanlı hükümdarı, Kanunî Sultan Süleyman'dır. Budin’i fethettikten sonra, 1529’da, Viyana’yı kuşatmak üzere Avrupa’ya hareket eden padişah, Semendire Sancakbeyi Yahya Paşazâde Mehmed Beye, öncü birlikleriyle ilerlemesini söyledi. Mehmed Bey ve emrindeki kuvvetler, yolları üzerindeki Estergon Kalesini kuşattılar. Kale müdafîleri karşılarında Osmanlı askerini görünce, silah atmaksızın kaleyi teslim ettilerse de, bu hal kısa sürdü ve 1531’de elimizden çıktı.

Estergon’un kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmesi, Kanunî Sultan Süleyman Hanın, 1543’te Avrupa’ya yaptığı Estergon Sefer-i Hümayûnu adıyla meşhur onuncu seferinde gerçekleşti.

Kanunî Sultan Süleyman Han, Estergon’un fethi için, muhteşem ordusu ile 1543 yılı Nisan ayının sonlarında, Edirne’den yola çıktı ve Temmuz sonlarında Estergon’a geldi. 29 Temmuz’da kaleyi muhasara etti. Avusturyalılar, Budin’i kaybettikten sonra Estergon’a önem vermişler, büyük ölçüde tahkim etmişlerdi. Sultan, bu pek muhkem olan kaleye fetihten önce, bir elçi heyeti gönderip, onları İslam'a davet etti. Teklifi reddedilince cizye vermelerini, yoksa kan döküleceğini bildirdi. Bu teklifin de reddedilmesi üzerine, muhasara başladı. 6 Ağustostan sonra daha da şiddetlendi. On iki günlük bir kuşatmadan sonra düşman emân dileyerek 10 Ağustos 1543’te teslim oldu. Camiye çevrilen büyük kilisede ilk Cuma namazını kılan Sultan, kaleyi yeniden tahkim ettirdi. Estergon’u sancakbeyliği hâline getirerek, Budin Beylerbeyliğine bağladı. Bundan sonraki tarihlerde Estergon, serhat kalelerimizin en mühimlerinden olmuştur. 140 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalan Estergon şehri, 1683 Avusturya Savaşı sırasında kesin olarak kaybedildi.

6352
Tarih / İkinci Dünya Savaşı
« : Ekim 11, 2007, 04:49:28 ÖS »
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
Kaba Kuvvet Dönemi(1933-1939)
Birinci Dünya Savaşı ertesi kimse yeni bir çatışma beklemiyordu. Almanya�nın silahsızlandırılması genel bir silahsızlanmaya doğru gidişe benzemekteydi ve Milletler Cemiyeti�nin kuruluşu da büyük umutlar uyandırmıştı. Üstelik cephelerden dönen savaş yorgunları,yaşadıkları dehşet yıllardan sonra barışa sahip çıkmakta kararlıydılar. Ne var ki barış antlaşmaları bazı ülkeler için pek de tatminkar olmamıştı. Milliyetler ilkesine her zaman uyulmamış ve antlaşmaların yeni devletler bünyesine, önemli oranlarda azınlıklara yer verilmişti. Almanya Versailles Antlaşması ile getirilen şartları protesto ediyor, Macaristan ve İtalya barış antlaşmalarının yeniden gözden geçirilmesini istiyordu. Ayrıca, Çekoslavakya, Romanya ve Yugoslavya, Fransa�nın desteklediği bir <<Küçük Antant>> oluşturmuş, Macaristan�a cephe alıyordu.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu�nun çok sayıda küçük devlete bölünmesi Merkezi Avrupa�nın dengesini bozmuştu. Ardı alınmaz uyuşmazlıklar, geçimsizlikler içinde olan bu devletler, aralarında iyi kötü birleşip de Almanya�nın devletler üstünde egemenlik kurma niyetlerine kuracak halde de değildi.
Bu durum, ekonomi alanındaki milliyetçiliğin-adeta doğrulamak istercesine- desteklediği 30�lu yıllarda daha belirgin hal aldı. 1929 Dünya Ekonomi Bunalımı�ndan derinlemesine etkilenen birbirinden kopuk demokrasiler, baş gösteren ve tırmanışa geçen totaliter rejimlere karşı koyacak güçten yoksundu. Diplomasi kurallarına uyma ve imzasına sadık kalma ilkelerine bağlılığın yerini dünya politikasında, demokrasileri oldubittiler karşında bırakacak kaba kuvvetler dönemi alıyordu. Japonya himaye bölgesini, adı da değişerek <<Mançukuo>> olan Mançuruya�ya kadar genişletti ve Milletler Cemiyeti�nden çıktı(1933). Aynı yıl Hitler, şansölyelik makanmına geldi ve Cenevre Silahsızlanma Konferansı�ndan çekilen Almanya Da Milletler Cemiyeti�nden ayrıldı. Milletler Cemiyeti�nin yaptırım tehdidine aldırmayan İtalya, 1935te Etyopya�yı işgal etti. Savaş <<hukuk dışı>> eylem sayan Briand-Kellog Antlaşması ruhu çok eskilerde kalmıştı.
Hitler, Avrupa�yı keşfe Çıkıyor
7 Mart 1936, Wehrmacht piyadesi Köln Katedrali önünde geçit töreninde Versailles Antlaşması�nın hükmü, Fransa ve Belçika sınırlarını korumak için, Almanya�nın Ren�in sol kıyısında asker bulundurması yasaklanmıştı. Önce <<Alman topraklarının Stsbourg�u tehdit edecek mesafeye izin vermeyeceğini>> bildiren Fransa, sonradan yelkenleri indirdi. Bu boyun eğmeden cesaret alan Hitler, 1938 martında Avusturya�yı işgal etti. Avusturya�nın Almanya�yla birleşmesi, iki halkın %97�si tarafından onaylandı. Fransa ve İngiltere, olayı kınamakla yetindi. Avrupa�yı fethetmeye devam eden Hitler, bu defa yüzünü Çekoslavakya�ya çevirdi. Bu sırda Münih Antlaşması�nı imzalayan İngiltere ve Fransa da bu yolla barışın kurtarıldığına inanıyorlardı. Aradan altı ay geçmemişti ki, Alman birlikleri Prag�a girdi. Çekoslavakya diye bir devlet kalmamıştı. Münih Antlaşmaları�ndan uzak durulmasına sinirlenen Stalin , bu kez Almanya�ya yaklaştı. SSBC, İngiltere ve Fransa arasında askeri ittifakın imzalanmak üzere olduğu günlerde, Almanya Sovyet dostluk paktının açıklanması dünyayı şaşkına döndürecekti. Hitler�in artık Polonya�yı işgal etmesine hiçbir engel kalmamıştı.
Belirsiz bir barış
1933�te Milletler Cemiyeti�nden ayrılan Almanya artık,yeniden silahlanmakta serbestti. Almanya zaten Versailles Antlaşması�nın şartlarına uymak niyetinde değildi; 7 mart 1936 günü Alman birlikleri, Ren bölgesini işgal etti.
Berlin�in bu kaba kuvvet kullanımına, önce karşı duracakmış gibi davranan Fransa, sonunda pes etti. Ve bu geri adım, savaşa giden yolda esaslı bir adım oluşturdu.
Savaş kaçınılmazdı
Milletler Cemiyeti�nin etkisizliğini anlayan Hitler, <<Büyük Almanya>> yı kurma idealini uygulamaya koydu.
Hitler�in şimdiki hedefi Çekoslavakya idi. Bu amaçla ise; üzerinde üç milyon almanca konuşan insanın yaşadığı Südetler bölgesinin Almanya�ya geri verilmesini istemekle başladı. Bu sanayii bölgesi Çekoslavakya için hayati önemdeydi. Prag kısmi seferberlik ilan etti ve bu Fransa için barış hayallerinin sonuydu. Hitler�i ancak bir savaş kurtarabilirdi.
Uçurumun kenarındaki Avrupa
Başarılarından cesaret alan Hitler, Avusturya ve Çekoslavakya� da ona şans getiren kartları Polonya�da da oynamayı düşündü.
Çekoslavakya�yı aldıktan sonra Polonya bir nehir gibi ortada kalıyordu.
23 Ağustosta Alman-Sovyet sadrazamlık paktını imzalaması, müttefikler cephesinde şaşkınlık yarattı; pakta bağlı gizli bir protokol, Bu iki ülke arasında bölüşülmesini öngörmekteydi. Artık savaş önlenmezdi. Wehrmach 1 Eylül günü Polonya�ya girerek İkinci Dünya Savaşı�nı başlatmış oldu. İki gün sonra İngiltere ile Fransa da, Almanya�ya karşı savaş ilan edecektir.
Dünya savaşı Dünya�nın doğusunda başladı
Aralık 1941�de Japonya�nın Pearl Harbor�a saldırması Asya�daki çatışmanın da Dünya Savaşı içinde yer almasıyla sonuçlanacak.
Birinci Dünya Savaşı�ndan sonra Avrupalı ülkelerin Asya pazarındaki yerini alan Japonya, 1929 ekonomik bunalımından onlar da etkilenmişti. 1931�den itibaren askerler, ülkede siyasi hayata daha çok katılır oldular. Ordunun mücadeleci tutumu yanında, ırkçılık(Asya�nın birliği) ilkesiyle şiddetli bir komünizm karşıtlığı da gelişti. Savaş yolunda genişleme politikası-Tokyo�nun aradığı ham madde ve ihracat pazarıdır- Japonya�nın önünde yeni ufuklar (Güneydoğu Asya bölgesi) açıyordu.
7 Temmuz 1937 günü, Pekin yakında bir Çin devriyle birliğiyle manevra yapan Japon askerleri arasında patlak veren bir çatışma, kısa sürede yaygın çarpışmalara dönüştü. Ve Japonya, savaş ilanına gerek duymadan Çin�i işgale başladı. Pekin olayı ertesinde başlayan milliyetçi-komünist yakınlaşması, Moskova�nın da desteğinden de güç alarak gelişti. Dış tehlike karşısında Çin, birliğine yeniden kavuşmuştu.
Savaş Yılları(1939-1945)
İkinci Dünya Savaşı1 Eylül 1939�da Wehrmacht�ın Polonya�yı işgaliyle başlamış oldu. Almanya�nın zorlamasıyla yeni harekat sahaları açıldı; nisan 1940�tan başlayarak Danimarka ve Norveç işgal edildi. Ertesi ay Fransa, Hollanda,Belçika ve Lüksemburg da işgal edildi. İtalya 10 Haziran 1940�ta Almanya saflarında savaşa girdi. 1941 ilkbaharında, Yugoslavya, Alman ve İtalyanlarca işgal edildi. Bu sırada Alman-Sovyet anlaşmasının bozulmasıyla savaşın seyri tümüyle değişti: 2 Haziran 1941�de Reich, SSBC�ye saldırdı;bu harekata Romanya,Macaristan ve Bulgaristan da katıldı. 1941 sonunda çatışma, tüm dünyaya yayılmıştı. Japonlar 7 aralıkta Büyük Okyanus�taki Amerikan filosunu batırdıktan sonra ABD�ye savaş ilan ettiler. Ardından Singapur�da İngiltere�ye ve Malezya�da Hollanda�ya saldırdılar. Mihver Devletleri�nin muzaffer ilerleyişi ancak 1942 sonundan itibaren durdurabilecekti (Romel�in El Alameyn�de yenilgiye uğraması, kasım 1942�de İngiliz-Amerikan askerlerinin Kuzey Afrika�ya denizden yaptığı çıkarma, şubat 1943�te Almanlar�ın Stalingrad önlerinde yenilmesi). O tarihten itibaren Mihver kuvvetleri, bütün cephelerde başarısızlığa uğradı.
1939-1940 Yıldırım Savaşı
Almanya ve Sovyetler Birliği arasında paylaşılan Polonya�nın uluslar arası birliği sona erdi(28 Eylül 1939).Sovyetler Birliği, Finlandiya�ya saldırarak kendi barış şartlarını kabul ettirdi. Bu arada Nazi kuvvetleri Danimarka ve Norveç�e yöneldi.
1941 Savaşın Yayılması
Wermacht, martta Bulgaristan�ı , nisanda yugoslavya ile Wermacht, martta Bulgaristan�ı , nisanda Yugoslavya ile Yunanaistan�ı işgal etti. Bu arada İngilizler, mayısta Alman paraşütçülerin ele geçireceği Girit Adası�nı boşaltmışlardı. 22 Haziran�da Hitler, Stalin�e karşı cephe aldı: 6 ay sonra Wehrmacht, Moskova�ya 22 km yaklaştı. Suriye ve Lübnan İngilizlerce ele geçirildi(haziran-temmuz) Rommel, İtalyan birliklerinin yardımına koştu.Rommel, Montgomery komutasındaki İngilizler karşısında hızla geriledi ve El Agelya�ya kadar çekildi. Japonlar Pearl Harbor�ı (ABD) bombaladıktan sonra(7 aralık) Tayland, Guam Adası, Wake Adası ve Gilbert Adası�nı (ABD) ele geçirdi
1942 Almanya zorlanıyor
Joponlar ocakta Filipinler�le Malezya�yı , martta Endonezya�yı, haziranda Aleut Adaları�nı, temmuzda Solomon Adaları�nı işgal etti.Pasifik�teki Japon yayılmasını Amerikan filosu ağustos ayına kadar durdurdu.Afrika�da Rommel, İngilizleri önce Tobruk�ta (şubat), sonra da Mısır�da El Alameyn�e kadar geri çekilmek zorunda kaldı. Burada Wavell�in yerine geçen Montgomery, birliklerini toplayıp Trablusgarp istikametinde Alman birliklerine karşı yeniden taaruza geçti(ekim).
8 kasımda Afrika�daki Fransız birlikleri, Müteffiklerle birlikte Tunus�taki Alman ve İtalyan birliklerine karşı yeniden savaşa girdi. SSBC�de sıkışan Hitler birlikleri, ilkbaharda yeniden saldırıya geçti.Wehrmacht, Don Irmağı boyunca ilerledi ve Elbruz Dağı�ndan Kafkaslar�a kadar ulaştı(21 ağustos). Mareşal Paulus, Stalingrad yakınlarına geldi ancak Kızıl Ordu büyük bir saldırı başlattı(19 kasım).
1943 Dönüm noktası
Artık insiyatifler Müteffiklerdeydi.Kuzey Afrika�da Fransızlarla birleşen Montgomey, Trablusgarp�a kadar ilerledi ve 12 mayısta İtalyan ve Alman kuvvetlerinin teslim olacağı Tunus�a girdi(şubat). Mütteferiklerin Sicilya çıkarması, Mussollini�nin düşüşünü sağladı; onun yerini Bodoglio aldı.Hitler hemen harekete geçti ve Alman birlikleri İtalya�ya saldırdı.Şubattaki Stalingrad zaferinden sonra Kızıl Ordu, her yerde saldırıya geçti, ancak Wehrmacht�ın güney kanadını çevirmeyi başaramadı..Pasifik Okyanusu�nda Amerikalılar, Guandalcanal�ı geri aldı, Aleut Adaları�na, Avusturalyalıraın desteğiyle Yeni Gine�ye ve Gilbet Adaları�na çıktı
1944 Mengene daralıyor
Sovyetler, ocak ayında Leningrad�ı kurtardıktan sonra, Romanya,Bulgaristan, ve Galiçya�ya girip Polonya�da Lvov�a doğru ilerlemeye başladı.Ancak Macaristan�da Almanlar�la karşılaştılar. Şubattan itibaren Nimitz komutasındaki Amerikalılar, Marshall Adaları�nı geri aldılar ve haziranda Mariana Adaları�na saldırdılar.6 haziranda Normandiya�ya çıkarma yapan Müttefikler, eylülde Rouen hattını geçtiler.15 ağustostaki Provence çıkarmasından sonra Amerikan ve Fransız birlikleri, Normandiya�dan gelen birliklerle buluştular 15 eylülde Belçika kurtaıldı ve aralık ayına kadar Belçika-Hollanda sınırında bir cephe oluşturdular.
1945 Son çarpışmalar
Sovyetler, ocak ayında Doğu Purusya�ya girdikten sonra, Silezya�ya ulaşarak Oder Irmağı�nı aştılar:13 şubatta Budapeşte,13nisanda Viyana ve 24 nisanda Berlin düştü.Müteffiklerle Sovyetler, Elbe üzerinde buluştular.7-8 mayısta Wehrmacht teslim oldu..Büyük Okyanus�da Amerikalılar İvo Cima ile Okinava�yı alırken Birmanya�dan sürülen Japonlar, Çin Hindi ve Çin kıyılarında tutuynuyorlardı.6-9 ağustosta Hiroşim ve Nagazaki�ye atılan atom bombaları Japonları teslime zorladı.
Yeni saldırılar yeni stratejiler
Hava kuvvetlerinin desteğindeki tanklarıyla Mütteffik ordularını dağıtan Almanlar, Batı Avrupa�nın işgalini birkaç ayda tamamladılar.Ancak bu tatik , SSBC�de başarısızlığa uğradı.Paulus�un Stalingrad�da sarılan ordusu, kışın çetin koşollarına dayanamayarak teslim olmak zorunda kaldı.
Amerikan uçaklarının Japon uçakları tarafından bombalanmasıyla yeni bir çarpışma biçimi doğuyordu.Uçak gemileri, hava-deniz savaşlarının en önemli unsuru oldu.1945�te Amerikalılar
Savaşın iki yıl daha sürüp bir milyondan fazla cana mal olacağını düşünmüyorlardı.Önce Hiroşima, sonra da Nagazaki'�de atom bombası kullanması, binlerce sivil kurban alırken, Japonları teslim olmaya zorladı.
Yıldırım Savaşından Atom Savaşına
İkinci Dünya Savaşı, silah donanımının hızla gelişimine tanık oldu. 1941�de çatışmalr tüm dünyayı sarmıştı..Hareket alanlarının genişliği, savaşan ülke çokluğu, uygulana yöntemelin niteliği ve etkisi. daha önce benzeri görülmemiş bir savaş ortamı yaratmıştı. Taktik bakımından Birinci Dünya Savaşı�nda başlayan zırh kalınlığı ve mermi arasındaki düelloyu, hava , kara, deniz gibi çeşitli harekat alanlarına damgasını vuran ateş gücü, topların artan şekilde otomatikleşmesi ve motorun sağladığı yeni hareket kabiliyeti izledi.Top-zırh savaşımının hızlandığı kalibre artışı yaygınlaştı;karada Alman tankı <<Kaplan>>da 88mm�lik ,Sovyet tankı <<Yosif Stalin>>de 122mm�lik toplar kullanıldı.Denizde Amerikan zırhlılarında 406mm�lik, Japon gemilerinde ise457 mm�lik toplar yer aldı ve havada 1941�den itibaren tüm avcı uçaklarının kullandığı 20mm�lik toplar yaygınlaştı.Pasifik savaşlarında uçak gemileri,kumanda gemisi olarak zırhlının yer aldı;ağır bombardıman uçakları taşyabiliyordu.
Gittikçe artan savaş malzemesi ihtiyacını karşılamak için savaş ülkeler, kendi üretim araçlarında en yüksek verimi alma çabasına girdiler; iş gücünü en yüksek biçimde kullanma, hammadde sağlama politikasını saptama, ekonomik alt yapıyı koruma ve rakip üretim sistemlerini ortadan kaldırma yollarını aradılar.Müteffiklerde olduğu gibi Almanya�da da araştırma ve geliştirme kurumları, yeni silah ve teknolojiler üretti: bunlar radar,denizaltıları arama ve bulma sistemi, tepkili motorlarla itme ve atom bombasıydı.
Yeni silahların gücü ve rakibin sanayi potansiyelini yıkma istemi, sivillein ön plana çıkmasına çıkmasın yol açtı.Böylece cephe ile cephe gerisi arasında net bir ayrım kalmadı.
Atom şoku
Hiroşima ve Nagazaki�ye atılan atom bombalarının imha gücü, Japonya�nın teslim olmasına yol açtı.
Atom bombası, Japon direnişi gören ABD�ye göre çatışmayı kısaltabilirdi.26 temmuzda Potsdam Konferansı sıransında Başkan Truman, Churchill ve Stalin�e Japonya�ya karşı atom bombası kullanmaktan bahsetti.Washington, başbakan Suzuki başkanlığındaki Japon Hükümetinin bu ümitsiz savaşa son vermek istediğini biliyordu.Ancak Japonya�daki savaş yanlısı kanatlar bu ihöale karşı çıkmaktaydı ve sonuna kadar savaşmakta kararlıydı.Ancak atom bombası Suziki hükümetinin durumunu güçleştirebilir ve savaş yanlılarını zayıflatabilirdi.
Hiroşima�nın hedef seçilmesinde iki neden vardı.Orta derecede önemli olan bu şehir, savaşın başından beri Güneydoğu Asya�ya giden kuvvetlerin transit geçit merkezi olmuştu.Ayrıca o zamana kadar bilinçli bir şekilde dokunulmayan Hiroşima, Amerikalı komutanlara, atom bombasının etkilerini bu sağlam kalmış şehirde değerlendirme olanağı verecekti. 6 ağustos 1945�te saat 8:15�te, Hiroşima�daki ırmağın en geniş kolunun iki yakasını birbirine bağlayan köprünün üstünde Enola Gay bombardıman uçağının kapakları açıldı:51 saniye sonra Little Boy, yani tarihteki ilkatom bombası, 600 metre yükseklikte ve hedefine 20 metreden az bir uzaklıkta patladı.Şok dalgasının yarattığı rüzgar, fabrikaları,büroları ve evleri yaktı;binlerce insan öldü. x ve y ışınları, akyuvarları yok ederek ağır anemi krizlerine yol açarken, ısı rüzgarı korkunç yanıkalara yol açtı.Tek bir bomba 78 150 kişinin ölümünden 13 982 kişinin kaybolmasından 9 428 kişinin ağır ve hafif yaralanmasından sorumlutdu. 9 ağustosta Nagazaki�ye atılan ikinci bomba(36 000 ölü ve 40 000 yaralı), imparator Hirohito�yu teslim olmaya mecbur etti(14 ağustos).
Direnişçiler ve İşbirlikçiler
Mihver orduları tarafından işgal edilen bütün ülkelerde direniş hareketleri kendiliğinden örgütlendi.Başlangıçta bir kitle hareketinden söz etmek mümkün değildi.Ama vatanın kurtuluşu söz konusu olduğunda, barış dönemindeki bütün politik, idolojik, ve dini ayrılıklar unutuldu..Direniş hareketlerii ülkelere ve koşullara göre değişik biçimde örgütlendi:bazen düşman kaynaklarının sabotajla yok edilmesine yönelik partizan savaşına dnüştü, bazen de Müttefikler adına yoğun bir istihbarat faaliyetlerine girişildi. Yeraltında basılıp dağıtılan gazetelere ve bildirilere de pskolojik bir rol oynayarak işgal altındaki halkların ve düşmanlarını moralini etkiledi.Askeri yönüyle direniş, düşmanı zayıflatmayı ve morelini bozmayı amaçlayan gerilla eylemleriyle sınırlıydı.Siyasi düzlemde ise direnişin amacı, her ülkede farklı unsurlerı birleştirmek ve ülkenin savaş sonrası siyasi tablosunu biçimlendirmekti.
Almanya ve İtalya�da direniş
Bu iki ülkede faşist ideolojilere muhalefet daha savaşta önce gelişmişti.Ama savaşın ilanından sonra, düzene karşı her direniş doğrudan vatana ihanet sayıldı.
Batı Avrupa�da direniş
1940�tan itibaren İngilizler, Batı Avrupa�da gelişen direniş hareketlerine önemli destek sağladılar.Maneviyatı güçlendirmeye yönelik faaliyetler bu desteğin önemli bir unsuruydu.
Orta ve Doğu Avrupa�da direniş
Acımasız Nazi işgaline karşı mücadele hem kendiliğnden, hem de topluca gelişti.Hem bu bölgede Gerilla savaşı pskolojik savaşın önüne geçti.
İşbirlikçiler
Alman işgalindeki ülkelerde işbirlikçilik, işgalciler tarafından yerinde tutulan veye işbaşına getirilen rejimlere göre değişik görünümler aldı.
Gölge savaşçıları
Alman işgaline kerşı direniş Avrupa�da 1940 yılından itibaren örgütlendi.Bu direniş başlangıçta örgütsüz, silahsız, ve çok büyük riskleri göze alan küçük grupların eseriydi.Almanlar onları savaşçı değil <<terörist>> olarak nitelendiriyordu.İşkence, hapis, toplama kampı ve ölüm genellikle bu savaşçılarım ortak yazgısıydı.Faaliyetleri arasında istihbarat,sabotaj ve maneviyatı güçlendirmeye yönelik eylemler yer almaktaydı.İngiltere özellikle BBC aracılğıyla bu örgütlere önemli bir destek verdi.Pek etkili olmamakla birlikte Almanya�ya burjuva,aydın ve din çevrelerinde Nazi karşıtı direnişer görüldü.
Nazi Kamp Sistemi
Avrupa�daki toplama ve imha kampları
Bu iki kamp biçimi arasındaki ayrım önemliydi.
1933�ten itibaren Almanya toprakları üstünde kurulan toplama kamplarında her eğilimden siyasi tutuklular, adi tutuklular, eşcinseller, Yehova Şahitleri kalıyordu.Kampların sayısı bir düzüneyi buluyordu.
Tamamı 1939 yılında Polonyo toprakları üzerinde kurulan imha kampları 1941�den 1944�e kadar kullanıldı.Dördü tümü imha kampı, diğerleri karmaydı: önce toplama kampları, sonradan gaz odaları ve fırınlarla imha kampı olarak düzenlenmişti.Auschwitz, soykırım tahihinde bir simge olarak özel bir yer tutar. En büyük kamp olan Auschwitz, hem bir toplama kampı, hem de bir çalışma kampıydı.Birkenau�ya Avrupa�nın tüm yerlerinden getirilen en az bir milyon kadın, erkek ve çocuk gaz odalarında öldürüldü.
İlk kamplar 1933-1939
Naziler, ilk toplama kamplarını rejim karşıtı Almanları hapsetmek niyetiyle kurdular.
1939 sonrasında toplama kampı sisteminin yaygınlaştırılması
Naziler, zorunlu göç ve imha politikalarını tüm Avrupa�ya yaymaya çalıştılar.
<<Kesin çözüm>>
İmha kamplarının kurulması, III. Riech�in Yahudileri Avrupa�dan silme politikası son aşamasındaydı.
Yahudiler�in imha edilmesine ilişkin istastikler:5 100 000 Yahudi imha edilmiştir.
Akıl hastalarının yok edilmesi: Toplam 100 000 kişi imha edilmiştir.
Çingenelerin yok edilmesi: 250 000(Avrupa�da yaşayan çingenelerin üçte biri).
İkinci Dünya Savaşı�nın Bilançosu
Yaşaşnan çatışmanın dünya üzerinde eriştiği sınırlar Birinci Dünya Savaşı�nı geride bıraktı. Tarafsız ülkeler dışında Avrupa, Don ve Volga�ya kadar uzanan askeri harekata sahne oldu.Afrika Kıtası�nda Mısır, Libya, Somali ve Etyopya�da çarpışma meydana geldi. Yakın Doğu yani Lübnan, İran, Irak ve Suriye aynı ölçüde savaşa tanık oldu. Güney Doğu Asya da savaştan kendini kurtaramadı: Birmanya, Maleyza, Taylan, Çin Hindi, Filipinler, Endonezya ve Yeni Gine�de çarpışmalar oldu. Pasifik Adalarını saran savaş, Çin ve Japonya�yı derinden sarstı. Çok sayda insanın ölümüne ve eşi görülmemiş maddi yıkımlara ve Yahudilerle Çingenelerin soykırıma uğramasına, başta Orta Avrupa olmak üzere toplumun parçalanmasına yol açtı. Polonya�da Almanlar, ülkelerinin aydın ve politik kesimlerini sistemli biçimde yok etmeye girişti. 1941�den beri SSBC, çeitili komünist partiler Kızıl Ordu�nun bu ülkedeki varlığının da desteğiyle iktidara gelirken, Batı�da komünistlerin direniş hareketlerine katılmış olmaları, yeni kurulan hükümetlerde yer almalarına olanak tanıdı. 1945�te SSBC ve ABD, dünya çapındaki çatışmanın büyük galipleri ortaya çıktı. Devlet konumlarını bu iki odağa göre belirlemek durumunda kaldılar: iki kutuplu bir dünya bu koşullarda doğdu.
Asker ve sivil insan kaybı
Tahminlere göre 7 milyonu Almanya�daki toplama kampında olamak üzere 40-52 milyon arasında insan ölmüştür.
ABD:300 000 dolayısında asker, nüfusun %0,2�si
Almanya:4,5 milyon; 1 milyonu sivil nüfusun %6�sı
Belçika:89 000; 27 000�i Yahudi
Çin: 8 000 000
Finlandiya:90 000
Fransa:535 000:200 000�i asker, 180 000�i Almanya�daki kamplarda, nüfusun %1,5�i
İngiltere:390 000: 326 000�i asker, nüfusun %1�nden az
İtalya:450 000
Japonya:2 000 000 dolaylarında; 1 600 000�i asker
Macaristan:450 000
Polonya:5 000 000: 3 100 000�i Yahudi, nüfusun %19,7�si
SSBC:20 000 000 dolaylarında:9 000 000�u asker, nüfusun %10�u
Yugoslavya:1 500 000: 1 200 000�u sivil, nüfusun %10,6�sı
Yunanistan:500 000: nüfusun %8�i
Yeni dünya haritası
Sınır değişiklikleri 1918�e göre daha önemsiz olmakla birlikte, iki ordunun, Batı ve Sovyet ordularının karşılıklı ilerleyişi Avrupa�da yepyeni bir ayrım çizgisi yaratmıştı.
Ekonomik sonuçlar
İkinci Dünya Savaşı�na sahne olan devletlerin ekonomik gücü çökmüştü. Ağır bir borç yükü ve her yerde kendini gösteren enflasyonla baş etmek zorunda kaldılar.
Parçalanmış Avrupa
İkinci Dünya Savaşı ertesinde Avrupa, yeni ekonomik ve siyasal yapılanmasında ABD�nin ve SSBC�nin gücünü de hesaba katmak zorundaydı.


KAYNAKLAR
1- ThéMA Larousse(cilt:1 sf:256-257-260-261-262-263-264-265-266-267-268-269)
2- Büyük Larusse(cilt:7 sf:3456)

6353
Tarih / AB tarihi
« : Ekim 11, 2007, 04:46:49 ÖS »

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHİ


     Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne oldu. 1870-1945 yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaştılar. Birçok insan yaşamını yitirdi. Bazı Avrupa ülkelerinin liderleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğuna inandı.
Böylece 1950 yılında, Fransız Dışişleri bakanı Robert Schuman tarafından Batı Avrupa ülkelerinin kömür ve demir sanayilerinin bütünleşmesi planlandı. Sonuç olarak 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Belçika, Batı Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda'dan oluşan 6 üye ile kuruldu. Bu ülkelerdeki kömür ve çelik sanayii ile ilgili alınan kararlar, bağımsız ve devletlerüstü bir kuruma (Yüksek Otorite) devredildi. Söz konusu kurumun ilk başkanı Jean Monnet idi.
Birkaç yıl içinde AKÇT öyle başarılı oldu ki söz konusu altı ülke işbirliklerini daha da ileriye götürmeye ve ekonomilerindeki diğer sektörleri de bütünleştirmeye karar verdi. 1957 yılında Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Böylece Avrupa Atom Enerji Topluluğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) oluşturuldu. Üye devletler kurdukları �ortak pazar�� ile aralarındaki ticari engelleri kaldırdılar.
1967 yılında, AKÇT, AAET ve AET�nin kurumları birleştirildi. Bundan sonra, Avrupa Parlamentosu'nun yanı sıra, tek bir komisyon ve tek bir bakanlar konseyi vardı.
Başlangıçta, Avrupa Parlamentosu'ndaki üyeler ulusal parlamentolardan seçiliyordu. 1979 yılında, doğrudan ilk seçimler gerçekleştirildi. Bu çerçevede, üye ülkelerin vatandaşlarına kendi isteklerine yönelik bir seçim yapma imkanı tanındı. Bu tarihten itibaren, doğrudan seçimler 5 yılda bir gerçekleştirilmeye başlandı.
Maastricht Antlaşması (1992) üye ülke hükümetleri arasında yeni işbirliği imkanlarının başlangıcı oldu. Buna örnek olarak, savunma ve adalet ve içişleri konuları verilebilir. Varolan Topluluk sistemine hükümetlerarası işbirliği mekanizması da eklenmesi yoluyla, Maastricht Antlaşması Avrupa Birliği'ni (AB) ortaya çıkardı.
Ekonomik ve siyasi bütünleşme, Avrupa Birliği üyelerinin birçok alanda ortak kararlar alması gerektiği anlamına geliyor. Bu çerçevede, tarımdan kültüre, tüketici politikasından rekabete, çevreden enerjiye, ulaşımdan ticarete kadar birçok alanda, ortak politikalar gerçekleştiriyorlar.
İlk başlarda, kömür-çelik alanında ortak ticaret politikası ve ortak bir tarım politikası izlenmesine önem veriliyordu. Diğer amaçlar ve politikalar zamanla ve ihtiyaç duyuldukça ortaya çıktı. Bazı temel politikaların amaçları değişen zaman ve koşullarla beraber değişime uğradı. Örneğin, tarımda izlenen politika daha ucuza daha çok ürün yetiştirmekti. Zamanla, daha sağlıklı, daha kaliteli ve çevreye zarar vermeyen ürünler yetiştirmeye yönelik çiftçilik yöntemlerine destek verilmeye başlandı. Çevreyi korumaya duyulan ihtiyaç artık tüm AB politikalarında göz önünde bulunduruluyor.
AB�nin diğer ülkelerle ilişkileri daha fazla önem taşımaya başladı. AB, diğer ülkelerle temel ticaret ve yardım anlaşmaları üzerine pazarlık yapıyor, aynı zamanda ortak dışişleri ve güvenlik politikası geliştiriyor.
Üye devletlerin kendi aralarındaki tüm ticari engelleri kaldırıp, ortak pazarlarını, malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbestçe dolaşabileceği tek bir pazar haline getirmeleri zaman aldı. 1992 yılının sonunda Ortak Pazar�ın resmi olarak tamamlanmasına rağmen, bazı alanlarda halen yapılması gerekenler bulunuyor. Buna örnek olarak, mali hizmetler alanında tek pazar yaratılması verilebilir.
1990�lı yıllarda AB'nin birçok iç sınırı içinde pasaport ve gümrük kontrollerinin kaldırılmasıyla, Avrupa�da bir yerden bir yere gidilmesi çok daha kolay hale geldi. Bunun sonucunda, AB vatandaşları için daha fazla hareketlilik sağlandı. Örneğin, 1987 yılından itibaren bir milyondan fazla genç Avrupalı AB desteğiyle yurtdışında eğitim aldı.
Avrupa Birliği 1992 yılında, Avrupa Merkez Bankası tarafından yürütülecek tek Avrupa para birimine geçişi de içine alan, Ekonomik ve Parasal Birlik�i geliştirmek için karar aldı. 1 Ocak 2002 tarihinde Avrupa Birliği'nin 15 üyesinden 12'si ulusal para birimleri yerine ortak para birimi Euro�yu kullanmaya başladı. Bu ülkeler, Belçika, Almanya, Yunanistan, İspanya, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz ve Finlandiya'dır.
AB, birbirini izleyen katılımlarla günden güne büyüdü. Danimarka, İrlanda, ve İngiltere 1973 yılında, Yunanistan 1981 yılında, İspanya ve Portekiz 1986 yılında ve Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995 yılında AB�ye üye oldular. 2004 yılında on yeni ülke Avrupa Birliği'ne üye oldu. (Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya) Bir kaç yıla kadar Bulgaristan ve Romanya�nın da üye olması bekleniyor. Türkiye ise aday ülke konumunda bulunuyor. AB�nin 25 ya da daha fazla üye ile etkin olarak işleyebilmesi için, karar verme mekanizmasının daha uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu yüzden Nice Antlaşması, AB kurumlarının boyutlarına ve çalışma sistemlerine yönelik yeni kurallar ortaya koydu. Bu Antlaşma, 1 Şubat 2003'te yürürlüğe girdi.

6354
Tarih / Anadolu Medeniyetleri
« : Ekim 11, 2007, 04:42:58 ÖS »
HİTİTLER SİYASİ TARİH
Anadolu'da ilk devlet kuranlar Hattiler'dir.
Hattilerin başkenti Alacahöyük'tü.
Hititler M.Ö. 2000'lerde devletlerini kurdular. Hititlerin başkenti Hattuşaştır.
M.Ö. 1280'de Mısırlılarla savaştılar.
Mısır savaşı sonunda tarihte bilinen ilk antlaşma olan KADEŞ Antlaşması imzalandı.
Hititler, M.Ö. 1200'de Asurlular'ın ve Frigler'in saldırısı sonunda yıkıldı.

HİTİTLER KÜLTÜR VE UYGARLIK
Hititlerdekralın yetkileri pankuş meclisi ile sınırlandırıldı.
Hititler, anayasa ile taht kavgalarını engellediler.
Hititler'demerkezi krala Tabarna denirdi.
Kraldan sonra ana kraliçe Tavananna söz sahibiydi.
Hititlere ait en önemli sanat eserleri, Alacahöyükteki Sfenks, Yazlıkaya Kabartması ve İvriz Kabartması'dır.
Anadolu'da feodal bir tımar sistemi vardı. Hititler'in,güçlü orduları vardı.
Hititler, Asurlular'dan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar.
Hititler hiyeroglif yazısı da kullandılar. Hititler'in tanrılar için yazdıkları yıllıklara Anal denir. Evliliği sözleşmeye dayandırıp aile hukuku meydana getirdiler.
Anadolu ekonomisi tarıma dayalıydı.
Hititler dokumacılıkta ilerlediler.
Hitit ülkesine Bin Tanrı İli denir.
Hititler'de öbür dünya inancı yaygın değildi.
Teşup ve karısı Hepat Hitit tanrılarıdır.

FRİGYALILAR SİYASİ TARİH
M.Ö. 750 Yıllarında kuruldu.
Başkenti Gordion, yani Yassıhöyüktü.
M.Ö. 676 yılında Kimmerler ve Lidyalıların saldırısı sonunda yıkıldı.

FRİGYALILAR KÜLTÜR VE UYGARLIK
Frigyalılar Kaya mimarisi, dokumacılık ve kilimcilikte ileri gittiler.
En önemli sanat eseri Midas Mezarı'dır.
Frigyalılar Fenike harf yazısını kullandılar
Tarımı koruyucu yasalar yaptılar.

LİDYALILAR SİYASİ TARİH
Lidya Devleti M.Ö. 687'de kuruldu.
Başkentleri Sart'tı.
M.Ö. 546 yılında Persler'in saldırısı sonunda yıkıldı.

LİDYALILAR KÜLTÜR VE UYGARLIK
Lidyalılar mimaride ileri gittiler.
Kuyumculuk ve heykelcilikte ilerlediler.
Paralı askerlerden oluşan bir ordu kurdular.
Fenike harf yazısını kullandılar.
Tarihte parayı ilk defa Lidyalılar kullandı.
Dünyanın en eski serbest pazar şehri Sart'ı kurdular.
Sart'tan başlayan ve Ninova'da biten Kral Yolu'nu yaptılar.
Kibele, Artemis, Zeus ve Apollo gibi Yunan tanrılarına taptılar.

İYONYALILAR SİYASİ TARİH
İyonya Devleti, Batı Anadolu'da Akalar tarafından kuruldu.
Batı Anadolu'da polis (Şehir devletleri) kurdular.
Bu polislerin en önemlileri Milet, Foça, Efes ve İzmir'dir.
M.Ö. VII. Yüzyılda Lidyalılar'ın ve Persler'in saldırısı sonunda yıkıldı.

İYONYALILAR KÜLTÜR VE UYGARLIK
İyonyalılar, önce monarşi ve oligarşi ile daha sonra demokrasi ile yönetildiler.
Zaman zaman tiran yönetimi de görüldü.
İyonyalılar daha çok dini mimaride ileri gittiler.
En önemli sanat eserleri, Artemis Tapınağı ve Apollo Tapınağı'dır.
Fenike harf yazısını kullandılar.
Özgür düşünce, demokrasi ve bilimde ileri gittiler.
Denizcilikle uğraştılar, koloniler kurdular.
İyonyalılarda, öbür dünya inancı yoktu.

URARTULAR SİYASİ TARİH
Urartu Devleti M.Ö. IX. Yüzyılda Hurriler tarafından kuruldu.
Başkentleri Tuşpa, yani bugünkü Van'dı.
M.Ö. 600 yılında,İskitler ve Medler'in saldırısı sonunda yıkıldı.

URARTULAR KÜLTÜR VE UYGARLIK
Mimaride oldukça ilerleyen Urartular, bir çok kale, bend ve kanal yaptılar.
Urartular'dan günümüze kadar gelen en önemli sanat eserleri, Van Kalesi, Çavuştepe Kalesi ve Altıntepe Kalesi'dir.
Urartular, çivi yazısını kullandılar.
Mezopotamya'nın aksine Anadolu'da ölümden sonra hayata inanış görüşmüştür

6355
Tarih / Osmanlı arması ve anlamı
« : Ekim 11, 2007, 04:37:29 ÖS »
Osmanlı armasının üzerindeki sembolleri en tepeden başlayarak şöyle sıralayabiliriz:
En tepede bir güneş şekli ve onu çevreleyen güneş ışıkları vardır. Güneş şeklinin ortasında armanın ait olduğu dönemin hükümdarlarının tuğrası yer almakta. Onun altındaki yukarıya açık hilalin üzerinde Arapça Osmanlı devletinin hükümdarı olan han, Allahın Muaffak kılması ve yardımına dayanır ve öylece hüküm sürer anlamına gelen bir söz yazılı.
Onun altında, armanın tam göbeğine gelecek şekilde aynalıklı kalkan motifi var. Bu kalkanın çevresinde yıldızlar bulunuyor. Bu yıldızların sayısı çok zaman 12 adet ile sınırlandırılmış olup 12 burcu temsil eder. Böylece Osmanlı, kainatın merkezine yerleştirilmiş olur.
Kalkanın hemen üzerinde de devletin kurucusu Osman Gaziyi temsil eden bir sorguç vardır ki Osmanlıların köklerine ne kadar bağlı olduğunu anlatır.

Kalkanın sağ yanında Osmanlı sancağı yer alır. Renkli armalarla kırmızı ile gösterilir. Onun karşısında ise hilafet sancağı bulunur. Hilafet sancağının rengi aslında siyah iken, arma üzerinde hemen daima yeşil renkte gösterilmiş ve bazen üzerinde üç hilal kondurulmuştur.

Merkezdeki kalkandan Osmanlı sancağı yönüne doğru uzanan şekiller ise şöyle sıralanmaktadır:
Sancağın üzerinde bir ok var. Sancak alemini altında baltacıklar ocağının kullandığı tek taraflı bir çift yüzlü teberler (balta) bulunur. Sonra mızrak ve altında el sperlikli tören kılıcı vardır. Sonra ağızdan dolma bir top ve altında savaş kılıcı yer alır. Hemen altında bozdoğan (gürz) görülür. Top ile bozdoğanı sancaktan ayıran boynuzdan yapılan boru ise savaş ilanını ve sonra da mehterhaneyi temsil eder.

Armanın sol yanında, yani hilafet sancağı yönünde uzanan semboller yine yukarıdan aşağıya şöyle sıralanırlar:
Sancak aleminin altında süngü takılmış bir tüfek, altında tek yüzlü teber (balta), sonra toplu tabanca ve topuz başlı asa mevcuttur. Asanın şeşper (savaş araçlarından altı dilimli topuz) topuzu kenarına asılı olan terazi adaleti temsil eder. Terazinin kitap şekilleri üzerine oturtulmuş olup bu kitaplardan üstteki Kuran-ı Kerim, alttaki ise diğer hukuk metinleri yerine geçen kanun kitabıdır.

Hilafet sancağının altındaki çiçek şekilleri Osmanlının estetik yönünü gösterir. Buket arasında ki güller hilafet sancağı üzerinde manevi ilhamlar sebebiyle bulundurulur. Buketin hemen altında bir çapa (gemi demiri) yer alır ki denizciliğin sembolüdür.

Arma göbeğindeki kalkanın hemen alt yanın da dik duran bir borazan mızıka takımını; onun altında çaprazlama duran tirkeş (ok kuburu, sadak) ile meşale de gece donanmalarını ve ok müsabakalarını hatırlatır.

Armanın alt tarafını boydan boya süsleyen inci defne yaprakları, çiçek motifleri arasından beş tane madalya sarkar.
Bu madalyaların isimleri şöyledir:
İmtiyaz nişanı, Mecidi nişanı, İftihar nişanı, Osmanlı nişanı ve Şefkat nişanı.

6356
Tarih / Göktürk Dönemi
« : Ekim 11, 2007, 04:33:57 ÖS »
Göktürkler veya Kök-Türkler Orta Asya ve Çin'de yaşamış eski bir Türk toplumuydu. Göktürkler inanç ve düşünce yapılarına göre Göktanrı (Tanrı veya Tengri) tarafından devlet kurma görevinin kendilerine verildiğine inanmakta ve bu doğrultuda hareket etmektedirler. Bu yüzden kendilerini Göktürk olarak tanımlamışlardırlar. Türk adı ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir.(Asya Hun Devleti yıkıldıktan sonra Orta Asya'da kurulan 2. Türk devletidir.Ayrıca "Türk" adını siyasi olarak kullanılan ilk Türk devletidir.Devletin kurucusu Bumin kağan'dır.Bumin Kağanın kardeşi İstemi yabgu ile ülkeyi yönetirler.Göktürkler komşuları olan çin,Sasani(İran)ve Bizans ile askeri,siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular.Doğu göktürk devleti 630 yılında batı göktürkler ise 659 yılında Çin yönetimi altına girdiler.)

Konu başlıkları
1 Tarih
1.1 I.Gök Türk Kağanlığı(Doğu-Batı Kağanlıkları)
1.2 II.Gök Türk Kağanlığı
1.3 İdare Ve Ordu
1.4 Sanat Ve Edebiyat
2 Göktürklerin Kuruluş Mitolojisi
2.1 I. Göktürk Kağanlığı Hükümdarları
2.2 II. Göktürk Kağanlığı Hükümdarları
3 Ayrıca bakın



Tarih [değiştir]Göktürk İmparatorluğu Türk toplumu tarafından kurulan dördüncü devlettir. Göktürk İmparatorluğu 552 - 745 yılına kadar varlığını sürdürdü. Çin İmparatorluğu ile uzun süre rekabet ve savaş içinde bulundu. Kardeş kavgaları, iç savaşlar ve Çinliler ile olan uzun savaşlar Türk 422345yıkılmasına neden oldu. Yine de Türk toplumu tarafından kurulmuş olan bu İmparatorluk Asya tarihinde kalıcı izler bıraktı.

Göktürk Tarihi (552 - 745)
I. Göktürk Kağanlığı (552�581)
I. Göktürk Kağanlığı'nın Bölünmesi (581�603)
Doğu Göktürk Kağanlığı'nın Çöküşü (603�630)
Batı Göktürk Kağanlığı'nın Çöküşü (603�659)
II. Göktürk Kağanlığı (681�745)




I.Gök Türk Kağanlığı(Doğu-Batı Kağanlıkları) [değiştir]Gök Türk Devleti VI.yüzyılın ortasında, Asya'nın doğusunda Çin devletinin, batısında Sasani-İran devletinin sınırladığı İç-Asya bozkırlarında ,doğuda Avarlar batıda Eftalit/Ak Hunlar ile yapılan mücadeleler sonucunda ortaya çıktı.Kurucuları doğuda Bumin Kağan,batıda kardeşi İstemi Kağan'dır. İli derleyen ve bu nedenle iliğ kağan diye de adlandırılan Bumin Kağan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Ko-lo/Kara Kağan geçtiyse de iktidarı kısa sürdü. Bir yıl sonra Mukan Kağan devletin başına geçti. Mukan Moğol soylu Kitanları yenerek Doğu Göktürk Devleti'nin sınırlarını Büyük Okyanus'a kadar genişletti. Mukan'dan sonra tahta Ta-po/Taspar Kağan geçti. Ta-po Budizmi kabul eden ve Çin'i baskı altında tutan yönleriyle sivrildi. Doğuda bunlar olup biterken batıda sınırlarını Kırım'a kadar genişletmiş İstemi Kağan öldü. Yerine oğlu Tardu Kağan geçti.Tardu 603 yılına kadar hükümdarlığını sürdürdü. Doğuda Ta-po'nun ölümü üzerine tahta çıkan To-lo-pien(ya da sonraki adıyla Apa Tarkan) toyda/kurultayda yapılan kengeş'te (müzakere) onaylanmadı. Yerine Ta-po'nun yeğeni Şa-po-lio/İşbara kağan ilan edildi. Çin politikalarının da tesiriyle batı kağanı Tardu, To-lo-pien'i destekledi. İşbara'nın Apa'nın annesini öldürtmesi doğu ile batı arasındaki ilişkileri bir daha düzelmemek üzere bozdu; iki budun artık birbirlerine düşman hale geldi. Tardu'nun ölümünden sonra Batı Gök Türkleri güçlerinin zayıfladığının bir göstergesi olan yabguluk ve şadlık adları altında Aşena ailesine mensup kişilerce yönetildikten sonra 630 yılında Çin egemenliğine girdi. Bundan sonra On Oklar adını alarak Türgiş boyunun önderliğindeki boylar federasyonu şeklinde yüzyılın sonuna kadar Çin hakimiyetinde kaldılar. Doğu Gök Türkleri ise, Şi-pi Kağan'nın 618'de ölümüne kadar benliklerini korudular. Ondan sonra görülen Hie-li/İliğ Kağan Çin'in başkentini kuşattı ise de tutsak alındı; esarette kederinden ölmesiyle I. Gök Türk İmparatorluğu tamamen yıkılmış oldu (630). Aynı tarihte Çin İmparatoru Tai-tsung kendisini Türklerin Gök Kağanı ilan ediyordu. Hakanlığa bağlı Türk ve yabancı boylar etrafa dağılmaya başladılar bir kısmı ise Çin'e sığındı. 50 yıl süren esaret hayatında Türk budununu toparlama çalışmaları ve Çin'e karşı başkaldırma hareketleri(isyanlar) eksik olmadı. Bunların en ünlüsü 639'da Gök-Türk prensi Kürşad'ın ihtilâl denemesidir
II.Gök Türk Kağanlığı [değiştir]681 yılında Aşena ailesinden Kutluk, Çin'in kuzeyine yerleşmiş Türk boylarını yeniden toparlamayı başardı. Çin, Kitan ve Dokuz Oğuzlar/Uygurlar (onlar da Türkçe konuşuyorlardı)ile yapılan savaşlar sonucunda Ötüken ormanında Göktürk Kağanlığı yeniden ihya edildi. Kutluk ili (devleti/ulusu) yeniden derlediği için İlteriş (ili derleyen) adını aldı. 692'de ölen İlteriş'in yerine kardeşi Kapgan/Kapağan (Günümüz Türkçe karşılığı kapan=alan=Fatih) kağan oldu. Devlet kurulalı beri kağanlık danışmanı olan Tonyukuk'un da bulunduğu Kitan'a Tatabilere, Basmıllara, Çiklere, Azlara, Bayırkulara, Türgişlere/On Oklara (Batı Gök Türk budunu. Kitabelerde sürekli Türgiş Kağanı Türküm, budunum idi ifadeleri bununla ilgilidir), Kırgız ve Dokuz Oğuzlara yapılan seferlerle II.Gök Türk Devleti'nin sınırları Okyanus'tan Mâveraünnehir'deki Temir Kapığ/Demirkapı'ya kadar ulaştı.İpek Yolu'nun büyük bir kısmı denetim altına alınmış oldu. Kapgan'ın Bayırkuların kurduğu bir pusuda öldürülmesi üzerine Gök Türk Devleti'nin başına Bilge Kağan geçti. Kardeşi Kül Tigin ordunun komutanlığını üzerine alırken Tonyukuk danışmanlık görevini sürdürmekteydi. Onun dönemi de amcası dönemindeki gibi devletin egemenliğindeki boyların başkaldırılarıyla geçti. Çin'in desteklediği Uygur-Karluk-Basmıl bağlaşmasının Ötüken'e yönelik sürekli saldırıları, İpek Yolu'nun kilit noktası olan Çungarya'nın Çin'in denetimine geçmesi ve batıda On Ok budununu hakimiyetine alan Türgişlerin gün geçtikçe güçlenmesi neticesinde II.Gök Türk Kağanlığı çöküşe sürüklendi. Bilge Kağan'ın, danışmanı Tonyukuk'u ve küçük kardeşi Kül Tigin'i kaybetmesinden sonra zehirlenerek ölümü üzerine yerine geçen Tengri Kağan çocuk yaştaydı. Onun kağanlığına karşı gelen Ozmış da ülkeyi toparlayacak güçte değildi. Nihayet Uygurlar 745'te Ötüken'e girerek Gök Türk devletine son verdiler.


İdare Ve Ordu [değiştir]Devleti Kağan ünvanlı hükümdâr idâre ederdi. Kağan'da Bilgelik, Alplik ve Erdemlilik özellikleri aranırdı. İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, fazîletli devlet başkanı idâre ederdi. Kağan'ın vazîfeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskan, töre yâni kânunları düzenlemek, ahâliyi doyurup giydirmek vardır.Ülke geniş bölge teşkilâtı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi.

Kağanın eşine Katun denirdi.Kağandan sonra gelen yüksek rütbe Yabguluktur'. Göktürkler, devlet idâresinin en soylu, tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdir.Önceleri sayısı bir olan Yabgu�ya, devlet genişledikçe ihtiyaç çoğalmış, Batı Türkistan gibi bölgelere de yenileri tâyin edilmiştir. Şehzâdelere Tigin veya Tegin, Şad; eşlerine de Konçuy adı verilirdi. Tiginler, umûmî vâlilik, başkumandanlık gibi mühim memuriyetleri yaparlardı. Boy hükümdârına Kan (Han) denmektedir. Tarkan, Çur, Apa, Tudun, büyük memuriyetlerdendir.

Göktürk ordusu, yükselme döneminde Asya�nın en güçlü askerî kuvvetiydi. Ordunun üçte ikisi süvâri, biri de piyâdeydi. Akınlarda ve savaşlarda sür�atli hareket etmek esastı. Gece ve gündüz sıkı yürüyüşle yol alan ve atlarına nöbetle binen Türk süvârisi, hiç ümit edilmedik anda, hiçbir haber alma şansı bırakmadan düşman ordusuna saldırırdı. Savaşta düşman asker miktârı yüzbinleri bulursa, Türk ordusu kırdırılmazdı. Bozkır taktiği ile ilk önce geri çekilinirdi. Merkez üssünden ayrılan düşman, vur kaç ve gerilla savaşı ile yıpratılıp, ânî baskınla yok edilirdi.Göktürklerin bayrak ve tuğlarının tepesinde altından yapılmış kurt başlı heykel bulunurdu. Tuğ ile davul da bağımsızlık sembolleriydi. Göktürklerin başşehri Ötüken�dir. Burası Orhun Irmağı ile Selenge Irmağı'nın Tarim kolu arasında, ormanlar içinde bitki örtüsü ve suyu bol bir şehirdi. Ötüken�den başka Barshan, Çargelen-Çumgal, Çaldıvar, Atbaş, Şirdakbeg, Nanageldi, Fergana, Yassıkugart,Çikircik başlıca Göktürk şehirleridir.

Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyâfetli devlet meclisi mâhiyetinde Kengeş (Müşâvere) Meclisi toplanırlardı.


Sanat Ve Edebiyat [değiştir]Orta Asya'da yapılan araştırma ve kazılarda Göktürkçe yazılı eserler bulunmuştur. Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerden, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar gelmiştir.İlk Türk âbidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır. Bunlar kısa metinlerdir. Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya Türük Bengü Taşlarıda denen üç büyük kitâbedir. Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılmıştır. Bu kitâbeler; Göktürk Kağan'ı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Bilge Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir. Kitâbeler kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribâtına mâruz kalıp, bozulmuştur. Bu yüzden bâzı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır. Kül Tigin kitâbesi, içlerinde en az tahribâta uğrayanıdır.

Orhun Âbidelerinin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir.Türklerin millî alfabesi olan bu yazı sisteminde 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır.Kelimeler birbirinden iki noktayla ayrılır. Türklerin İslâm dînini kabülünden önce yazılan Orhun Âbideleri, muhtevâ olarak Türk târihi ve kültürü bakımından önemlidir.Âbidelerde; Türklerin yabancıların siyâsetine âlet olduğu zamanlarda bozulduğu, devlet kademelerinde bilgili ve ehil olmayan kadronun iş başına getirildiği zaman idâre mekanizmasının iyi çalışmayıp, ahâlide hoşnutsuzluk görüldüğü, yabancı kültürünün Türk birliğini zedeleyip, şahsiyetini kaybettirdiği, hitâbet sanatına uygun bir anlatımla verilmiştir.Türk milletinin en zor şartlarda bile içinden kuvvetli şahsiyetler çıkıp, ülkeyi kurtarıp, devleti yeniden kurup, güçlendirdiği anlatılan âbidelerde, devlet tecrübesi yanında Türklüğün, istiklal fikrine yer verilmiştir.Ayrıca bu, Hâkanların millete hesap vermesidir. Bilge Kağan Âbidesinde bugünkü dille şöyle denmektedir:

Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir.
Ey Türk Milleti! Kendine dön.Seni yükseltmiş Bilge Kağanı�na, hür ve müstakil ülkene karşı hatâ ettin, kötü duruma düşürdün.
Milletin adı, sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım.Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiyle bitesiye çalıştım...
Bu imparatorluk sadece Asya tarihini değil Türk siyasi tarihini ve aydınlatan anıtlar bıraktı, Orhun yazıtları. Göktürkler'in Göktanrı olarak adlandırılan bir inanca sahip oldukları tarih araştırmacıları tarafından dile getirilmektedir. Orhun yazitları bu görüşü doğrulamaktadır. Müslüman olmadan önce tarihte ilk kez Türk adını devlet adı olarak kullanmış Göktürklerin dini Göktanrı diniydi.

Dil örnekleri klasik eski Türkçe kültürü (Göktürk 6/7/8yy. ile Orhun yazıtları) ve Türkiye Türkçesi kültürü

Göktürkçe
Turk Oguz begleri, budun, esidin uze tenri basmasar asra yir telinmeser Turk budun ilinin, torunun kim artati?
Türkiye Türkçe
Türk Oğuz beyleri, soyu, işitin; üstte gök Tanrı basmasa, altta yer delinmese, Türk ulusu, ülkeni, töreni kim atar?




Göktürklerin Kuruluş Mitolojisi [değiştir]Çin yazılı kaynaklarına göre (550-557 yılın tarih kronikileri), Göktürklerin kökleri Orta Asya Hunlar'dan gelir. Göktürklerde hükümdar soyunun adı yazılı Çin kaynaklarına ve Türk sözlü geleneğine göre Asen (Asena veya Zena) dir.Bu kaynaklarda Göktürk imparatorluğunu kuran Asena veya Zena ailesi kendi tanımlamada dişi bir kurdun soyundan geldiği anlatılmaktadır. Asena/Aşina/Zena/Aşına ailesinin, yalnız bir erkek çocuk hayatta kalmak üzere, katliama uğramış olduğu söylencesinde Göktürklerin erken tarihinde bir soyun topluca kıyımının toplumsal bilinci etkilediği bilinmemektedir. [[1]], [[2]]


I. Göktürk Kağanlığı Hükümdarları [değiştir]534-552 Bumin Kağan
Qara-Issyk Khagan/Han <=> Kelo Khan <=> Kolo Khan <=> Kök-Khan (552)
Kushu Muqan-Khagan/Han <=> Sekin Khan (553-72)
Taspar Khan/Han <=> Arslan Tobo-Khan (572 -81)
Amrak <=> Tanhan Khagan/Han (581)
Shetu Baga Yshbara-Khan/ Han (581-87)
Chulo-Khan Tolos-Shad (587-88)
Yun Yolliyg Dulan-Khan (588-99; ile Zhangar)
Qara-Churin Turk Bogiu (Tardush)-Khan <=> Tardu (576-603; Batı Göktürk)
Zhangar Kimin-Khan <=> Tuli Khan (597-609; Dulan-Khan ile Qara-Churin)
Dugi Shibir-Khan (609-19)
Chulo Khan (619-21)
Kat Ilkhan Tugbir <=> Xieli Khagan (621-30)
Chebi-Khan (630-49; )
Symno ?? (639-41)
Nishu-Beg (679-80; )
Funian (680-81; )

II. Göktürk Kağanlığı Hükümdarları [değiştir]680-691 Kutluk Kağan(İlteriş ünvanını almıştır.)
691-716 Kapgan Kağan (Öldürüldü)
716 İnel Kağan
716-734 - Bilge Kağan (Öldürüldü)
Yollyg-Tegin Izhan-Khan/Han (734-39)
Bilge Kutluk Tengri-Khan/Han (739-41)
??
Siuan Khan/han (741)
Il-Itmysh Bilge-Khan/Han (741-42)
Ozmyş Khan/Han (742-43)
Bomei-Tegin Khan/Han (743-45)

6357
Tarih / Tarihi Türk İmparatorlukları
« : Ekim 11, 2007, 03:45:24 ÖS »
Tarihte Türk Milleti
Türk sözcüğünün anlamı; "Güçlü, kuvvetli, miğfer, türemiş, şekil kazanmış" demektir. Türk Dil Kurumu'nun hazırladığı Türkçe Sözlük 'te, Türk; Asya ve Doğu Avrupa'da yaşayan, Türkçe'nin çeşitli lehçelerini konuşan soy ve bu soydan gelen kimse diye belirtilmektedir. Söz konusu bu kimselerden oluşan topluluklara "Türkler" denir. Türkler; Türkçe ve bu dilin lehçelerini konuşurlar. Türk kelimesinin geçtigi ilk devlet, Göktürk (Kök-Türk) imparatorluğudur. Orhun Kitabelerinde Türk kelimesi, bazen Türk, bazen de Türük olarak yazılmıştır.
11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud; "Türk adının Türkler'e , Tanrı tarafından verildiğini belirterek, Türk adının "Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu belirtir. Türk kelimesi, gerek İslâm, gerek İran ve gerekse Tevrat'ta geçmektedir. Tevrat'ta Türkler'in Hz. Nuh'un oğlu Yafes'in soyundan geldiği kabul edilir.Türkler, üç beyaz ırk grubundan "Europid" grubunun "Turanid" tipinden gelir.
Türkler'in anavatanı Orta Asya'dır. 9. yüzyıldan itibaren, Orta Asya'da yaşayan Türkler; nüfus fazlalığı, mer'a yetersizliği, su kıtlığı gibi nedenlerle göç etmeye başlamışlardır. Orta Asya'dan dört bir yana gerçekleşen bu göçlerin en önemlisi batı yönünde olmuştur. Batı yönde gerçekleşen göçler sonucu, 11. yüzyılda Anadolu Türkleşmiş ve daha sonra Avrupa içlerine kadar yayılmışlardır. 20. yüzyılda ise dünyanin bütün kıtalarına dağılmışlardır. Avustralya'dan Brezilya'ya kadar, dünyanın her tarafında, bugün Türk vardır.
Yine bu göçün Altay çevresinde göçebe halinde yaşayan Türk kavimlerinin hayvan sürülerini otlatmak için Aral Gölü istikametinde olduğu kaydedilir.Tarihin geçmiş dönemlerinde, değişik ve uzun zaman dilimleri içinde, birlik ve beraberlik içinde yaşayan Türk Dünyası, kurmuş olduğu medeniyetlerle, tarihe altın harflerle adını yazdırmıştır. Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar, bu devletlerin en bilinenleridir. Özellikle bugüne göre en son Büyük Türk Devleti olan Osmanlı Devleti, kendine has özellikleriyle, dünya hakimiyetini tam 600 yıl elinde tutmuştur. Ne yazık ki, Osmanlı Devleti'nin çöküşüyle birlikte, Türk Dünyası paramparça olmuş ve 20.yüzyıla esaret altında girmiştir. 20.yüzyılın esaretini, Türk Dünyası içinde ilk kez, yine Osmanlı Devleti'nin çekirdeğini oluşturan Türkiye kırmış ve Anadolu'nun şahlanışı ile bağımsızlığını kazanmıştır. Bu devletlerin sayısı, mevcut bazı tarihi kaynaklara göre 113 olduğu, bazı kaynaklara göre 125'i geçtiği ve bazı kaynaklara göre de 180'i bulduğu kabul edilir.
Burada, Tarihi Coğrafya açısından, tarihteki Türk devletlerinden kısaca bahsedeceğiz. Özellikle de yaşadığı coğrafi mekanlar üzerinde duracağız
1. Hun İmparatorluğu : İlk büyük Türk Devletidir. M.Ö.220'den M.S.216'ya kadar hüküm sürmüştür. Türklük dünyasının öncüleri olarak bilinir. Mete Han döneminde imparatorluğun sınırları Japon Denizi'nden Hazar Denizi'ne kadar geniş bir bölgeyi kapsar.
2. Batı Hun İmparatorluğu: M.Ö. 53'de, Büyük Hun İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle, Batı Türkistan'da Cici Han tarafından kurulan devlet. Coğrafi mekan olarak sınırları Batı Türkistan'ı içine alır.
3. Han yada Ön Chao Kuzey Çin Hun Devleti: M.S. 304 ile 329 yılları arasında Kuzey Çin'de kurulmuş bir devlet.
4. Arka Chao Kuzey Çin Hun Devleti: M.S.319 ile 351 yılları arasında Kuzeydoğu Çin'de kurulmuş bir Türk devleti.
5. Kuzey Liang Hun Devleti: M.S. 401 ile 439 yılları arasında Kansu ve çevresinde kurulmuştur.
6. Hsia Hun Devleti: M.S.407 ile 431 yılları arasında , Kuzey Çin'de ordu platformu çevresinde kurulmuş bir Türk devletidir.
7. Avrupa Hunları(Bati Hunları) : M.S. 434'de Atilla'nın başa geçmesiyle Avrupa Hunları, büyük bir imparatorluk haline geldiler. Atilla'nın oğulları devleti iyi yönetemeyince, imparatorluk 470'de çökmüştür.
8. Tabgaç Devleti : Batı Hun imparatorluğu yıkıldığı yıllarda , Orta Asya'da kurulmuştur. 520'de Budizmin etkisinde kalarak yıkılmıştır.
9. Akhunlar : Tabgaç Devleti'nin çağdaşıdır. 5.yüzyılın ortalarında, Amuderya nehrinin akaçlama alanı içinde kurulmuş ve gelişme göstermiş bir Türk devletidir. Coğrafi sınırları; Horasan, Afganistan ve İran topraklarına kadar uzanır. 557'de Akhunlar tarihe karıştı.
10. Göktürk Devleti : 530'larda kurulan ve adında ilk defa Türk geçen bir devlettir. 745'de Uygurlar tarafından yıkılmıştır.
11. Doğu Göktürk Hakanlığı: 582 yılında, Göktürk Hakanlığı'nın ikiye ayrılmasından sonra ortaya çıkmıştır. 630 yılına kadar devam eden Doğu Göktürk Hakanlığı'nın coğrafi sınırları; Aral gölü ve çevresi, Ötüken, kuzeybatı Moğolistan ve Kaşgar'a kadar uzanan geniş bir mekanı içine almıştır.
12. Batı Göktürk Hakanlığı: 630 yılına kadar devam eden Batı Göktürk hakanlığının sınırları Aral Gölü - Kafkaslar arasındakı geniş toprakları içine almaktadır.
13. Türgeş Devleti: Batı Göktürk Hakanlığı'nın 630'da yıkılışından sonra On Boy'dan biri olan Türgeşlerin kurmuş olduğu bu devlet, 750 yılına kadar devam etmiştir. Türklere, şehir hayatını benimseten bir devlettir. Başkenti Talas'dır.
14. Uygur Hakanlığı : Büyük Hunların torunları olan Uygurlar, çok sayıda devlet kurmuşlardır. Uygur Hakanlığı bunlardan birisidir. 744-840 yılları arasında hüküm sürmüştür. Selenga, Orhun ve Tola ırmakları havzalarından Baykal gölünün güneyindeki bozkırlara kadar uzanan geniş sahada yaşamışlardır.
15. Kao-Ch'ang (Turfan) Uygur Devleti: Ötüken Uygurları da denilen Uygur hakanlığının 840 yılında Kırgızlara yenilgisinden sonra, güneye göç eden Uygurların Turfan havzası ve çevresinde kurmuş oldukları bir devlet. 847 yılında Çin ve Kırgız kıskacı altında dağılmışlardır.
16. Kan-Chou (Sarı Uygur) Uygur Devleti: 840 tarihinde Uygur Hakanlığının yıkılışından sonra kurulmuş bir devlet. Orta Asya İpek yolu ticaretine hakim oldular.
17. Karluklar : İslâm dinini ilk kabul eden bir Türk devleti. Çungarya havzası ve Tarım bölgesinde hüküm sürdüler.
18. Kimek Hakanlığı: İrtiş boylarında yaşayan İmek, İmi, Tatar, Balandur, Kıpçak, Lankaz ve Ecdad gibi Türk boylarının bir araya gelerek kurmuş oldukları federasyon bir devlettir.
19. Kırgızlar : 840'dan itibaren Uygur başkenti Ötüken'de devleti kurdular. 1207'de Cengiz Han'ın egemenliğini kabul ettiler.
20. Avar İmparatorluğu : Macaristan'da büyük bir devlet kuran Avarlar, zaman zaman İstanbul'u kuşattılar. 630'dan sonra zayıflamaya başladılar. 9. yüzyılda da parçalandılar.
21. Hazar Devleti : 7. yüzyıldan itibaren iyice güçlenen ve bütün Dogu Avrupa'yı eline geçiren Hazarlar, 3 yüzyıl hüküm sürdüler.
22. Peçenekler : Bir süre Hazarlar'ın egemenliğinde yaşayan Peçenekler, 10. yüzyıl ortalarına doğru güçlendiler ve 11. yüzyılda dağıldılar.
23. Uzlar : Karadenizin kuzeyinde ve Doğu Avrupa'da hüküm sürdüler. Genelde Özi Irmağı çevresinde yaşayan Uzların Selanik'e kadar ilerledikleri bilinir. Peçenekler ile çağdaştırlar.
24. Kumanlar : 11. yüzyılda Balkaş gölünden Batı Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş topraklarda hüküm sürdüler. 12. yüzyılda dağıldılar.
25. İtil (Volga) Bulgar Devleti : Karadeniz'in kuzeyinde 630'larda devlet oldular. 864'den sonra Hırıstiyanlığı kabul ettiler. 1236 yılında Batu han tarafından yıkılmıştır. Coğrafi sınırları; İtil (Volga) nehrinin akaçlama alanına tekabül eder.
26. Tuna Bulgar-Türk Devleti: Hazarların tazyiki ile birlikte Bulgarlar 660 tarihinden itibaren tuna boylarına yerleşmeye başladılar. 893-927 yıllarında en parlak dönemini yaşayan Bulgar Devleti, 1393 yılından itibaren 500 yıllık Osmanlı hakimiyetine girmişlerdir.
27. Toharistan Türk Devleti: Altıncı yüzyılın sonlarında kurulmuş bir Türk devleti. Coğrafi sınırları; bugünkü Afganistan Türkistanı topraklarını içine alır.
28. Türk-şahi yada Tigin-şah Devleti: Kabil, Gazne çevresinde, Sind ırmağı ve Mahaban dağları çevresinde kurulmuş bir devlet.
29. Şûl (Çöl) Türkleri Devleti: Hazar denizinin güneydoğusunda kurulmuş bir Türk devleti. 716 tarihinde Emevi ordularına yenilince, İslâmiyeti kabul ettiler.
30. Tolunoğulları : 868'de Mısır - Irak arasında kurulan bir Müslüman Türk devletidir. 905'de yıkıldılar.
31. İhşidiler : Tolunoğullarından sonra yaklaşık aynı topraklarda 968'e kadar hüküm sürdüler.
32. Karahanlılar : 10. yüzyılın ortalarında Orta Aysa'da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir.
33. Gazneliler : Karahanlılarla çağdaştır. İlk Müslüman Türk devletlerindendir. Sınırları Afganistan ve Hindistan'ı içine alır.
34. Kutbiler: 1191-1211 arasında, Hindistan'da hüküm sürmüş bir Türk devletidir. Kurucusu bir Memluk olan Aybeg'dir.
35. Şemsiler: 1211-1266 arasında Hindistan'da hüküm sürmüştür. Kurucusu Iltutmuş (ünvanı Şemseddin) Memluk asıllıdır.
36. Balabanlılar: 1266-1290 yılları arasında Hindistan'da hüküm sürmüş bir Türk devleti.
37. Kalaçlar: 1290-1320 yılları arasinda hüküm sürmüştür. Kutbiler, Şemsiler ve Balabanlardan sonra gelen Delhi Türk Sultanlığıdır.
38. Tuğluklar: Kalaçlardan sonra, Delhi Türk Sultanlığı'nın son halkasını teşkil ederler. 1320-1414 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
39. Büyük Selçuklu İmparatorluğu : Ön Asya'da kurulan ilk ve en büyük Müslüman Türk devletlerinden biridir. 1040-1157 yılları arasında hüküm sürmüştür.
40. Hısn-ı Keyfâ Artukluları: 1101 yılında Artuk'un oğlu Sokman tarafından Hısn-ı Keyfâ (Hasankeyf) ve yakın çevresinde kurulmuştur. 1231 yılında Eyyubiler tarafından yıkılmıştır.
41. Mardin Artukluları: 1108 yılında Artuk'un oğlu İlgazi tarafından Mardin ve çevresinde kurulmuştur. Artuklu devletlerinin en uzun ömürlüsüdür. 1408 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir.
42. Harput Artukluları: En kısa ömürlü olan Artuklu devletlerinden biridir. 1185-1233 tarihleri arasında bugünkü Elazığ ve çevresinde hüküm sürmüşlerdir.
43. Saltuklular: 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'da kurulmuş olan 4 Türk devletinden biridir. Erzurum ve çevresinde 1072-1202 yılları arasinda hüküm sürmüştür.
44. Mengücekler: Anadolu Selçuklu devletlerinden biridir. Erzincan ve çevresinde 1072-1228 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
45. Danişmendliler: Sivas ve Divriği çevresinde hüküm sürmüş, Anadolu Selçuklu devletlerinden biridir.
46. Sökmenler (Ahlatşahlar) Devleti: 1110-1207 yılları arasında Van gölü havzasında hüküm sürmüş bir Türk devleti.
47. Dilmaç Oğulları Beyliği: 1084-1394 tarihleri arasında Erzen ve Bitlis çevresinde hüküm sürmüş bir Türk devleti.
48. Yinal Oğulları Beyliği: 1098-1183 yılları arasında, Diyarbakır ve çevresinde hüküm sürmüşlerdir.
49. İzmir Türk Beyliği (Çaka Beyliüi): 1081-1097 yılları arasında, İzmir, Foça, Midilli adası ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliğidir.
50. Türkiye Selçukluları Devleti: 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'da kurulmuş olan ve Bizans'a en yakın olan Türk de
letlerinden biridir. 1075-1308 tarihleri arasında hüküm sürmüştür. Konya ve çevresi merkez olmuştur.
51. Suriye Selçukluları Devleti: 1069-1118 yılları arasında, bugünkü Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail toprakları üzerinde kurulmuş bir Türk devletidir.
52. Dımaşk Atabegliği: 1104-1154 yılları arasında güney Suriye'de varlığını sürdüren bir Türk devletidir.
53. Irak Selçukluları Devleti: 1118-1194 arasında Irak ve güneybatı İran toprakları üzerinde kurulmuş bir Türk devletidir.
54. Zengiler : Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra, Suriye ve Yukarı Mezopotamya'da kurulan bir Türk devletidir. Musul Atabegliği adı da verilir. 1127-1233 yılları arasında hüküm sürmüştür.
55. Kirman Selçukluları: 1040 Dandanakan zaferinden sonra Tabes vilayeti ile Kirman çevresinde kurulmuştur. Sınırları Umman'a kadar uzanır. 1187 yılında yıkıldı.
56. İldenizler : Zengilerle çağdaş, Azerbaycan çevresinde kurulan bir Türk devletidir. Azerbaycan Atabegleri de denilir.
57. Salgurlar : Zengiler ve İldenizlerle çağdaş (1148 - 1286) İran'da kurulmuş bir Türk devletidir.
58. Hârizmşahlar Devleti: Büyük Selçuklu Devletiyle çağdaş, Aral gölünün güneyinde 1097-1231 yılları arasında yaşamışlardır.
59. İlhanlı Devleti: 1256- 1343 yılları arasında, Doğu Anadolu, İran ve Afganistan'a kadar uzanan geniş topraklar üzerinde hakimiyet kurmuştur.
60. Eyyubiler : Ön Asya'da kurulan bir Müslüman Türk devleti (1171-1250).
61. Mısır Türk Sultanlığı (Memluklar) : Mısır ve Suriye'de 250 yıldan fazla (1250-1517) hüküm sürmüştür. Osmanlılar'ın Mısır'ı fethettikleri tarihe kadar varlıklarını korumuşlardır. Mısır, bir Arap ülkesi olmasına rağmen, ortaçağ haritalarında, Memluk hakimiyetinden ötürü, "Türkiye" olarak adlandırılmıştır.
62. Timurlar Devleti: 1370-1507 yılları arasında, Adalar Denizi (Ege) kıyılarından Orta Asya'ya ve Hint Okyanusuna kadar uzanan geniş topraklar üzerinde hüküm sürmüş büyük bir Türk imparatorluğu.
63. Bâbur Devleti: 1494-1858 yılları arasında Hindistan'da hüküm sürmüştür.
64. Şeybaniler : Aynı zamanda Özbek devleti olarak da bilinir. Orta Asya'da kurulmuştur.
65. Kazan Hanlığı : Dogu Avrupa'da Karadeniz'den Moskova'ya kadar uzanan geniş bölgede, 1437 - 1552 yılları arasında hüküm süren bir devlet.
66. Kasim Hanlığı: 1445-1681 arasında, Kazan hanlığının güneybatısında yaşamış olan bir Türk hanlığı.
67. Astrahan Hanlığı: 1466-1556 yılları arasında, Idil nehrinin Hazar denizine döküldüğü delta bölgesinde kurulmuş olan bir Türk devletidir.
68. Kırım Hanlığı : 1441 - 1783 arasında Kırım ve çevresinde kurulmuştur. Osmanlı devletine bağlı yaşamışlardır.
69. Sibir Hanlığı: Altınordu devletinin parçalanmasından sonra Moğolistan bölgesinde kurulmuş ve 1480-1598 yılları arasında hüküm sürmüştür.
70. Buhara (Özbek) Hanlığı: 1500-1920 yılları arasında, Orta Asya'da, Buhara ve çevresinde, hüküm sürmüş bir Türk devleti.
71. Hive Hanlığı: 1512-1920 yılları arasında, Orta Asya'da Hive ve çevresinde hakimiyet kurmuşlardır.
72. Hokand Hanlığı: 1700-1876 yılları arasında, Fergana havzasında kurulmuş bir hanlık.
73. Safeviler : 1502-1732 yılları arasında Ön Asya'da yaşamışlardır.
74. Afşarlar : Safaviler'in yıkılmasından sonra, aynı bölgede 1736-1795 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
75. Kaçarlar : 1779-1925 yılları arasında, Hazar Denizi'nin güney kıyılarında yaşamışlardır.
76. Altınordu Hanlığı: 1227-1502 yılları arasında, Karadeniz ile Hazar denizi arasında yaşamış bir Türk devleti.
77. Akkoyunlular Devleti: Diyarbakır-Malatya çevresinde kurulan bu devlet, Karakoyunlularla halef-seleftir. 1403-1514 yılları arasında, 111 yıl süren bir ömrü vardır.
78. Karakoyunlular Devleti : Erbil-Nahçıvan arasında yani Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu'da 1390'de kurulmuş ve 1468'e kadar devam eden 78 yıllık bir ömre sahiptir.
79. Karaman Oğulları Beyliği: 1256 - 1483 arasında, Konya-Karaman çevresinde hüküm sürmüştür.
80. Alaiye Beyliği : Alanya ve çevresinde 1300-1463 yılları arasında hüküm sürmüş bir beyliktir.
81. Eşref Oğulları Beyliği: Beyşehir ve Eğridir yörelerinde, 1280-1326 yılları arasında hüküm sürmüş bir beyliktir.
82. Germiyan Oğulları Beyliği: 1303-1429 yılları arasında, Kütahya ve çevresinde kurulan bir Türk beyliğidir. Beyliğin ömrü 126 yıl olarak görülürse de, bağımsızlık dönemi 70 yıl kadardır.
83. Hamid Oğulları Beyliği: Uluborlu ve Eğridir çevresindeki bir beylik. Coğrafi sınır olarak bugünkü Göller Yöresini içine alir. 1300-1391 yılları arasında hüküm sürmüştür.
84. Teke Oğulları Beyliği: Antalya yöresinde hüküm sürmüş, bir Anadolu beyliğidir.
85. Menteşe Oğulları Beyliği : Menteşe (Anadolu'nun güneybatısı) yöresinde, 1282 - 1389 arasında hüküm sürmüştür.
86. İnanç Oğulları Beyliği : Buna Lâdik Beyliği de denilir. 1276-1400 yılları arasında, Denizli - Honaz - Dalaman çevresinde kurulan bir Anadolu beyliğidir.
87. Sahip Ata Oğulları Beyliği: 13.yüzyıl sonları ile 14.yüzyıl başlarında yaklaşık 90 yıllık bir devrede, Afyon Karahisarı ile yakın çevresinde hüküm sürmüş olan bir beyliktir.
88. Aydın Oğulları Beyliği : Aydın ve İzmir çevresinde hüküm süren Anadolu beyliği. Hakimiyeti, 1310-1426 tarihleri arasında, 116 yıllık bir süreyi kapsar.
89. Karesi Oğulları Beyliği: Balıkesir yöresinde 1297'de kurulan bir beylik, 1360'da Osmanlı idaresine girmiştir.
90. Candar Oğulları Beyliği: Kastamonu ve Sinop yöresindeki Anadolu Türk beyliği. Beyliğin ömrü, 1292-1461 yılları arasında, yaklaşık 170 yıl sürmüştür.
91. Eretna Oğulları Beyliği: Sivas ve Kayseri'deki Anadolu beyliğidir. Anadolu'daki Uygur sülalesinin kurmuş olduğu bir beyliktir. 1344-1381 yılları arasında, 37 yıllık bir ömür sürmüştür.
92. Kadı Burhaneddin Beyliği: 1381-1400 yılları arasında, Sivas, Amasya ve Kayseri havalisinde kurulmuş bir beylik. Anadolu Selçuklu Beylikleri arasında, 19 yıllık ömrü ile en kısa ömürlü bir beyliktir.
93. Saruhan Oğulları Beyliği : 1310-1410 yılları arasında, 100 yıllık bir ömür süren beylik, Manisa yöresinde hüküm sürmüştür.
94. Tacettin Oğulları Beyliği: Ordu ve Bafra yörelerinde kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1428 tarihleri arasında, yaklaşık 50 yıl ömrü olan bir beyliktir.
95. Pervane Oğulları Beyliği: 1276-1322 yılları arasında 46 yıllık bir süre içinde, Sinop'ta kurulmuş bir beyliktir.
96. Ramazan Oğulları Beyliği: Çukurova'da kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1608 yılları arasında varlığını sürdürmüştür. Anadolu Selçuklu Beyliklerinden, Osmanlı Beyliği'nden sonra ömrü en uzun olan beyliktir. Yaklaşık 245 yıl hüküm sürmüştür.
97. Dulkadir Oğulları Beyliği: Maraş ve Elbistan'da hüküm sürmüş bir beylik. Beylik, 1337-1521 yılları arasında varlığını göstermiştir.
98. Osmanlı İmparatorluğu : 1299'da Söğüt civarında kurulmuş ve 1923 yılına kadar devam etmiş ve üç kıtada at sürmüş Cihan İmparatorluğudur. Bu cihan imparatorluğu, geçmişten gelen Türk devlet geleneğinin kemâle ermiş biçimini dünya sahnesinde, 600 yıl sergilemiştir. 1606 tarihinde imzalanan Zigvatorok Antlaşmasi ile İmparatorluk, toprak bakımından en geniş noktasına ulaşmıştır. Bu tarihlerde, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları; Anadolu, Kafkasya, Kırım, Güney Ukrayna, bugünkü Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan, Suriye, Ürdün, Lübnan, Israil, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Mısır, Tunus, Libya, Cezayir ve Akdeniz adalarını içine almaktaydı. İmparatorluğun etkisi altına almış olduğu toprakların yüzölçümü ise, 22 milyon km².yi aşmıştır.
99. Türkiye Cumhuriyeti: Osmanlı Devleti'nin yıkılışından sonra, Anadolu yarımadası ve doğu Trakya toprakları üzerinde, 1923 tarihinde kurulmuştur.
100. Hatay Türk Cumhuriyeti: 2 Eylül 1938 - 23 Haziran 1939 tarihleri arasında, Antakya ve İskenderun çevresinde kurulmuş bir devlet.
101. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti: 15 kasim 1983'de Kıbrıs adasının kuzey yarısında Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
102. Aras Türk Hükümeti: 3 Kasım 1918'de Iğdır ve Nahcıvan çevrelerini kapsayan topraklar üzerinde kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte, Iğdır Türkiye'de, Nahcıvan bölgesi Sovyet Rusya'da kalmıştır.
103. Cenubi Garbi Kafkas Türk Hükümeti: 9 Ocak 1919 Ardahan Kongresi'nin ardından Batum'dan Nahcıvan'a kadar uzanan topraklar üzerinde kurulmuştur.
104. Türkmen Devleti: 1855-1885 tarihleri arasinda Türkmenistan 'da kurulmuş bir devlet.
105. Garbi Trakya Devleti: 22 mayis 1920'de Gümülcine'nin Hemitli nahiyesinde kuruldu. 24 Temmuz 1923'de Lozan Antlaşmasi ile, Garbi Trakya Devleti toprakları Yunanistan'a bırakıldı. Ayrıca Balkanlar'da geçici olarak iki devlet daha kurulmuştur. Bunlar; Garbi Trakya Devlet-i Muvakkatası ve Rodop Devlet-i Muvakkatasıdır. Garbi Trakya Devlet-i Muvakkatası: 31 Ağustos 1913'de Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç çevresinde kurulmuştur. 25 Ekim 1913'de tarih sahnesinden çekilmiştir. Rodop Devlet-i Muvakkatası: 14 Nisan 1878'de, Balkan dağlarının güneyinde Rodop bölgesinde kurulmuş ve mücadelelerini 20 Nisan 1886 tarihine kadar 8 yıl sürdürmüşlerdir.
106. Doğu Türkistan (Uygur) Devleti: 1864-1877 tarihleri arasında Doğu Türkistan'da varlığını koruyabilmiş bir Türk devleti.
107. Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti: 12 Kasım 1933 tarihinde Doğu Türkistan'da kuruldu. 1937 yılına kadar varlığını korudu.
108. Azerbaycan Türk Cumhuriyeti: 1918-1920 tarihleri arasında, Azerbaycan topraklarında hüküm sürmüştür. Daha sonra Sovyet Rusya'nın hakimiyetine giren bu devlet,30 Ağustos 1991 yılında yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.
109. Özbekistan Türk Cumhuriyeti: 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
110. Türkmenistan Türk Cumhuriyeti: 27 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan etmiştir.
111. Kazakistan Türk Cumhuriyeti: 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
112. Kırgızistan Türk Cumhuriyeti: 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki Tarihi Coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir. Tarihte yaşamış olan Türk Devletleri'nin yaşamış oldukları coğrafi mekanlar üzerinde çok sayıda devlet bulunmaktadır. Ancak bunların bir kısmı, Türk Devleti değildir. Bugün için, dünya üzerinde, 8 bağımsız Türk Cumhuriyeti (Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan) bulunuyor. Ayrıca bağımsızlık mücadelesi içinde olan Türk cumhuriyetleri de bağımsız olurlarsa, bu sayı hayli artacaktır. Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır.

6358
Tarih / TÜRK Adı Nerden Geliyor?
« : Ekim 11, 2007, 03:41:42 ÖS »
Türk Milleti'nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. "Türk" sözü tarihin en eski çağlarından beri kullanılıyordu ve belirli bir kavmin yada kavimler birliğinin adı olarak mevcuttu.
Türkler'in köklü ve çok zengin bir tarihe ve kültüre sahip olması nedeniyle birçok bilim adamı "Türk" adının nereden geldiği hakkında araştırmalar yapmış, bu araştırmalar neticeside Türk adı ilk defa MÖ. XIV. yy'da "Tik" vveya "Tikler" adıyla geçmeye başlamıştır. Diğer bir görüşe göre ise Türk adı MÖ. XIV. yy'dan öncede varolduğudur. Zira Türk ırkının tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Bu gerçeği kavmi ve milli mitolojilerde ve tarihi oluşumlarda izaheden eski kayıtlarda görmek mümkün olmaktadır.
Türk ırkının çok eski olması nedeniyle Türk adının nerden geldiği hakkında birçok iddia ve görüşler ileriye sürmüşlerdir. Buna göre,

-Heredotos'un doğıu kavimleri arasında zikrettiği TARGİTAB'lar.

-İskit topraklarında doğdukları söylenen TYRKAE'ler

-Tevratta adı geçen Togarma'lar.

-Eski Hint kaynaklarında tesadüf edilen TURUKHA'lar veya THRAK'lar

-Esiki Ön Asya çivili metinleride görülen TURUKKU'lar.

-Çin Kaynaklarında MÖ. I.yy'da rol oynadıkları belirtilen TİK veya Dİ'ler
Bizzat "Türk" adını taşıyab Türk kavimleri olarak gösterilmektedir.

İslam kaynaklarında yer alan İran menşeli "Zend - Avesta" rivayetleri ile İsrail menşeli "Tevrat" rivatetleride Nuh Peygamber'in torunu olan Yafes'in oğlu "Türk" ile İran rivayetlerideki Feridun'un oğlu "Türac" vveya "Tur"un soyu türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.
"Avesta"da yer alan "Ebül Beşer"den (1) ,Cemil ve oğu Ferdiun'dan bahsedilmektedir. "Ferdidun ülkesi Salm, Irak ve Turak (Türk) ismindeki üç oğlu arasında pay etmiştir. Salma!a bugünkü İran ve havalisi, Irak'a bugünkü Irak ve havalisi ,Turak'a ise Orta Asya ve Çin havvalisi düşmüştür. Feridun ölünce Irak, Salm'a saldırarak İran ve havalisini almış,dahasonra Turak'a saldırmıştır.
Irak, Turak'ı yenememiş, savaş bunların torunlarına uzanan dek senelerce sürmüştür. Sonunda Turak'ın torunu "Afrasyap"(2) Irak torunun "Muncihir"i mağlup ederek Ceyhun nehri sınır kabul edilen bir anlaşma yapmıştır. Bu tarihten sonra ceyhun nehri doğusunda "TURAN", batısına da "İRAN" denmiştir.
Tevrat rivayetleride ise Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiş.Yafes'e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş,Yafes ölürken tahtını sekiz oğullarından biri olan "TÜRK" e bırakmıştır.
Görülmektedirki Hz. Adem devrina yakın zamanlarda Turak(Türk)'den İran-Turan savaşlarından ve Alp Er Tunga gibi büyük bir Türk Başbuğunndan ve Saka İmparatorluğu Kağa'nından bahsedilmektedir. Yukarıda mitoloji ve tarihi kayıtlar içerisinde yer alan "Türk" kelimeleriden ,Türk adının nekadar eski olduğu ortyaya çıkmaktadır.
MÖ XIV. yy'da yer alna "Tik"ler ile dünyada mevcut olan medeniyetlerin en eskisi olan MÖ. VII. yy. da Orta Asya'da kurulan "Anav" medeniyeti de Türkler tarafından kurulmuştu. O halde Türkler MÖ. XIV. yy'da Tik'ler , MÖ. VII. yy'da Anavlar ,MÖ IV yy'da Sakalr ile tarih kayıtlarında yer almaktadır.
Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihide "Tu-Kiu" şeklinde görülmektedir.
MÖ. I yy'da Roma'lı yazarlardan biri olan Pompeius Meala'nın Azak Denizi kuzeyinde yaşayan halktan "Turcae" olarak bahsetmesi ile ilk defa yazılı olarak karşılaşıyoruz.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS VI yy'da kurulan Kök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun kitablerinde yer alan "Türk" adı daha çok "Türük" şeklide gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti'nin ilk defa resmi olarak kullanılan siyasi teşekkülün Kök-Türk imparatorluğu olduğu bilinmektedir. Kök-Türkler'in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken,sonrada Türk millietini ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
MS. 585 yılında Çin İmparatoru'nun KÖK-TÜRK Kağanı İşbara'ya yazdığı mektupta"Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmesi, İşbara Kağan'ın ise Çin İmparatoruna vverdiği cevabi mektupta "Türk Devleti'nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" hitapları Türk adını resmileştirmiştir.
Kök-Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok "Türk Budun" şeklide geçmektedir. Türk Budun'un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade ,siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.

Türk'ün Manası


Türk adına çeşitli kaynak ve araştırmalarda türlü manalar verilmiştir. Çin kaynakları Tu-küe (Türk)'ü miğfer olarak , İslam kaynakları ise ses benzetmesine dayanarak terkedilmiş,olgunlukçağı ve benzeri manalar vererek yeni anlamlar üretmiştir.
XIX. asırda A. Vambery'nin ilmi izaha yakın olan fikrine göre ise Türk kelimesi "TÜREMEK"ten gelmektedir. Zira Gökalp bunu "TÜRELİ" yani kanun ve nizam sahibi olarak açıklamıştır.
Ancak Türk sözünün cins isim olarak "GÜÇ-KUVVET" manasında olduğu, buradaki Türk kelimesinin milletin adı olan "Türk" kelimesi ile aynı olduğu A.V. Le Coq tarafından ileri sürülmüştür. Bu iddia Kök-Türk kitabelerinin çözücüsü olan V. Thomsen tarafından kabul edilmiş,aynı iddia G. Nemeth'in tetkikleri ile de ispat edilmiştir.
Ayrıca Türk kelimesinin cins isim olarak "ALTAYLI" (Ceyhu ötesi Turanlı) kavimlerini ifade etmek üzere 420 yıllarına ait bir Pers metninde,daha sonradan 515 hadiseleri dolayısıyla "Türk-Hun"(Kudretli-Hun) tabirleride geçtiği bilinmektedir.
İran kaynaklarında Türk sözü "Güzel İnsan" karşılığında kullanılırken, XI. yy'da Kaşkarlı Mahmut "Türk adının Türkler'e Tanrı tarafından verildiğini " belirterek,"Gençlik,kuvvet,kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Tarihçiler ise Türk kelimesinin "Güçlü-Kuvvetli" anlamına geldiğini kabul

6359
Tarih / Haçlı Seferi Ve Sonuçları
« : Ekim 11, 2007, 03:39:45 ÖS »
Haçlı Seferleri, 1094-1270 arasında, Avrupalı Katolik Hristiyanların, Papanın da etkisini kullanarak, Müslümanların elindeki Ortadoğu toprakları (Kutsal Topraklar) üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenledikleri askeri akınlardır.

Yaklaşık 2 yüzyıllık bu dönem içinde, farklı amaçlarla bazı akınlar da düzenlenmiştir. Örneğin; Bizans'ın elindeki İstanbul'a yönelik olan 4. Haçlı seferi, kuzey ve güney Avrupa'daki Hristiyan olmayan halklara karşı düzenlenen seferler gibi.

Türkçede Haçlı Akınları, Haçlı Savaşları gibi farklı adlarla da anılırlar.

XI.yüzyılda Anadolu, Suriye ve özellikle Hristiyanlar için kutsal sayılan Kudüs, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun egemenliği altına girmişti. Bu durum, Bizans başta olmak üzere Batı Avrupa ülkelerini Türklerle karşı karşıya getirdi ve önemli savaşlara neden oldu. Ortaya çıkan Türk tehdidini ortadan kaldırmak ve Kudüs'ü almak için yapılan bu savaşlara Haçlı Seferleri denildi.

Haçlı Seferleri ve savaşlara bu ismin verilmesi ise, doğuya yürüyen Hristiyanların elbiselerine haç diktirmelerinden kaynaklandı. 1096-1270 yılına kadar geçen dönemde başlıca sekiz Haçlı Seferi gerçekleşmiştir. Bunların nedeni, icraat ve sonuçları kısaca şöyledir :

Konu başlıkları
1 Haçlı Seferlerinin Nedenleri
2 Birinci Haçlı seferi
3 İkinci Haçlı seferi
4 Üçüncü Haçlı seferi
5 Dördüncü Haçlı seferi
6 Diğer Haçlı seferleri
7 Haçlı Seferlerinin Sonuçları



Haçlı Seferlerinin Nedenleri Dini inanç: Batı Hristiyanları, dinlerince kutsal sayılan Kudüs ve Filistin'i Müslümanlardan geri almak istediler.
Avrupa'nın içinde bulunduğu yoksulluk: Bu durum insanları doğunun refah ve zenginliğine sevk etti.
Türklerden kaynaklanan korku ve endişe: Büyük Selçuklu devleti ve onun ordularının Bizans ve Avrupayı tehdit etmesi, Bizans'ın, Türklere karşı Batı Avrupa'dan yardım istemesine yol açtı.
Ticaret: Uzakdoğu ile Avrupa arasındaki ticaretin ana hattı olan Ortadoğu'da Müslümanların kontrolünü kırmak, ticaret yollarını ele geçirmek.
Bugün pek çok tarihçi ve araştırmacı, ticaret yollarının kontolünün, Haçlı Seferleri'nin esas nedeni olduğunu, diğer nedenlerin ise bu akınların yardımcı nedenleri olduğunu kabul eder.


Birinci Haçlı seferi ? Ana madde: Birinci Haçlı seferi
Birinci Haçlı seferi (1096-1099) katılan orduların miktarı ve sonuçları bakımından en önemli olan Haçlı seferidir. Bu sefer 1095 yılında Papa II. Ürben ve Papaz Piyer Lermit tarafından teşvik edilmiştir. 600.000 kişilik Haçlı Ordusu, Godfrua do Buyyon tarafından sevk ve idare edildi. Eskişehir'de Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan tarafından karşılandı. 1099 yılında da Kudüs, Haçlı Ordusunun eline geçti.

Haçlılar Kudüs'ü zaptettikten sonra, Suriye ve Filistin'de bir Kudüs krallığı kuruldu. Bir süre sonra Türklerin Musul Atabeyi, Halep'i ve Şam'ı geri aldı ve Kudüs Kralını esir ederek, krallığına son verdi.


İkinci Haçlı seferi = Ana madde: İkinci Haçlı seferi
İkinci Haçlı seferi 1147-1149 yılları arasında gerçekleşti. Musul Atabeyi'nin Urfa'yı zaptetmesi üzerine Hristiyanlar Avrupa'dan yardım istediler. Fransa Kralı VII. Louis ve Almanya İmparatoru III. Konrad, İkinci Haçlı seferi ordularının başına geçerek Anadolu'ya girdiler. Ancak, her yerde Türk ordularının direnci ile karşılaştılar. Sonuçta çok küçük bir birlik ile Kudüs'e ulaştılar ve Kudüs Hristiyanları ile birleşerek Suriye'yi zaptetmek istediler. Bu girişim başarılı olamayınca ülkelerine döndüler.


Üçüncü Haçlı seferi Ana madde: Üçüncü Haçlı seferi
Üçüncü Haçlı seferi (1189-1192) yılları arasında gerçekleşti. Selahaddin Eyyubi'nin 1187 yılında Kudüs'ü tekrar ele geçirmesi üzerine Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa, 100.000 kişilik bir ordu ile Anadolu'ya girdi. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı II. Kılıç Arslan bu orduyu imha etti. Bunun üzerine Fransa Kralı II. Philip (Fransa) ve İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard Akdeniz yoluyla Akka'ya çıktılar ve şehri zaptettiler. Bir süre sonra Fransa Kralı hastalığını bahane ederek ülkesine döndü. İngiltere kralı ise Kudüs'ü geri almada başarılı olamadı ve İngiltere'ye dönmek zorunda kaldı.


Dördüncü Haçlı seferi Ana madde: Dördüncü Haçlı seferi
Dördüncü Haçlı seferi (1200-1204) yılları arasında gerçekleşti.Papa III. İnnocentius, Kudüs'ü kurtarmak maksadıyla; tüm Avrupa'yı sefere davet etti. Toplanan ordunun emir komutası İtalyan Bonifacio'ya verildi. Ordunun Mısır'a çıkması planlandı ise de, İstanbul'da isyan çıkması ve Bizans tahtının el değiştirmesi üzerine Bonifacio, Mısır yerine İstanbul'a yöneldi.

Haçlı Ordusu Kudüs yerine İstanbul'u işgal etti ve Bizans İmparatorluğu yerine bir Latin İmparatorluğu kuruldu. Fakat bu imparatorluk fazla yaşamadı (1204-1261). 1261 yılında Bulgarların ve İznik'e kaçan Bizanslılar'ın hücumları sonucu yıkıldı. Bizans İmparatoru Aleksi Paleolog tekrar İstanbul'a gelerek imparator oldu. Bu seferden en kazançlı çıkan Venedikliler oldu ve Akdeniz'in önemli adaları gemilerinin nakliye ücreti karşılığı bunlara verildi.


Diğer Haçlı seferleri Ana madde: Beşinci Haçlı seferi
Ana madde: Altıncı Haçlı seferi
Ana madde: YedinciHaçlı seferi
Ana madde: Sekizinci Haçlı seferi
Ana madde: Dokuzuncu Haçlı seferi
Beşinci Haçlı seferinden hiçbir sonuç alınamadı. Altıncı Haçlı seferi Almanya İmparatoru II. Friedrich tarafından yapıldı. Fakat, Friedrich Papa'nın afarozuna rağmen Türklerle muharebeyi kabul etmedi.

Yedinci ve Sekizinci Haçlı seferleri, Fransa Kralı Louis tarafından sevk ve idare edildi. Mısır'da Dimyat'ı zapteden Louis, Man-sure'de yapılan muharebeyi kaybetti ve kendisi de esir düştü. Dimyat'ı geri vermek kaydıyla serbest bırakıldı ve 4 yıl sonra ülkesine geri döndü.

Dokuzuncu ve son Haçlı seferi de yine Louis tarafından Akdeniz'de faaliyet gösteren Müslüman korsanları bertaraf etmek için, 1270'de Tunus'a yapıldı. Louis, vebadan ölünce sefer de sonuçsuz kaldı.


Haçlı Seferlerinin Sonuçları ](I) Dini Sonuçları : Kudüs'ün ele geçirilememesi inançlarının zayıflamasına ve papaların nüfuslarının azalmasına sebep oldu.

(II) Siyasi Sonuçlarıoğuda ve İstanbul'da kurulan Hıristiyan devletleri uzun ömürlü olamadıklarından Haçlı Seferlerinin siyasi neticeleri parlak olmadı. Ancak Türkler'in Avrupa'ya geçişlerini geciktirdi. Ayrıca bu seferler, 150 yıldan fazla bir süre Türkleri meşgul ettiğinden Cengiz Orduları ile gelen tehlikeye karşı hassasiyete sebep oldu.

(III) Sosyal Sonuçları :Harbe katılan birçok derebeyi geri dönemediği için Avrupa'da derebeylik zayıfladı; Halk arasındaki sınıf farkları büyük ölçüde ortadan kalktı ve sosyal yapıda önemli gelişmeler başladı.

(IV) Ekonomik Sonuçları oğu ve batı toplumları arasında ticari faaliyetler başladı. Doğuda mevcut olan pek çok tarım ürünü ve meyveler Avrupa'da da yetiştirilmeye başlandı. Deniz ticareti canlandı ve bilhassa Akdeniz ülkeleri büyük bir zenginliğe kavuştu. Özellikle pusula, kağıt, top barutu gibi büyük icatlar ile işlenmiş bakır eşyalar, kumaşlar ve yel değirmeni dahil çeşitli yenilikler Avrupalıların da hizmetine girdi.***

(v) Ortaçağ avrupasında çeşitli sınıfların belirmesinde etkili olmuştur.Bu etki daha sonra rönesans ve reform hareketlerinin çekirdeğiini teşkil edecektir.

6360
Tarih / Lise Tarih Dersi Müfredatları
« : Ekim 11, 2007, 03:34:17 ÖS »
tarih 2 müfredatı



Genel Ortaöğretim Tarih Dersi (9.Sınıf)




Osmanlı tarihi dersi


Sayfa: 1 ... 422 423 [424] 425 426 ... 495