39
« : Mart 24, 2009, 09:24:08 ÖS »
bu anlatıcaklarımı,aşık olduklarını sanıp,daha gerçek aşkın ne olduğunu bile bilmeyenlerin daha dikkatli okumasını istiyorum,ondan sonra yaşadıkları gerçek aşkmıymış,basit bi hoşlanmamıymış karar versinler.
kalbimin hiç tanımadığı duyguları daha yeni yeni hissetmeye başladığı dönemlerdi,çevremde bir sürü erkek ve kız arkadaşlarım vardı,ama bi gariplik vardı,mutlu değildim sanki aradığım başka birşeydi,her akşam eve gelir odama çekilir ağlardım,noluyordu bana anlayamıyordum,birgün yine arkadaşlarla beraberdim,beraberdim derken nasıl bi beraberlik,onlar bi araya toplanır gülüp eğlenirlerken bense bi kenara çekilip içimdeki fırtınaları dinliyordum her zamanki gibi,artık arkadaşlarımda alışmıştı bu durumuma,yanıma gelip oturduğunu hiç farketmemişim,taki sanki çok derinlerden gelen bi SELAM sesini duyana kadar,selam istediğini anlamamıştım,başını tekrar çevirdiğimde öldedim bende,neden yalnız oturuyosun dedi,bilmiyorum dedim,kimse seni anlamıyor,hatta kendin bile kendini anlamıyorsun değilmi dedi,evet dedim,bende bu yüzden yanına geldim zaten dedi,bende aynı durumdayım,seni arkadaşlarından ayrı derin düşüncelere dalmış görünce işte benim gibi biri daha dedim,
ve ilk defa onun yüzüne baktım,o anda kalbim durdu sanki,donup
kalmıştım,ne zaman ayrıldık eve nasıl geldim bilmiyorum,o gün sürekli onu düşündüm,sanki aradığım şey buydu hissedebiliyordum bunu,
o günden sonra hergün buluşmaya başladık,evleri iki mahalle kadar uzaktaydı,bizim mahallede akrabaları vardı,ilk tanıştığımız gün onlara gelmişler,böylece aylar geçti,artık ailelerimizde biliyordu,ya ben onlara gidiyordum yada o bize geliyordu,yani her günümüzü birlikte geçiriyorduk,
ama ikimizinde anlayamadığı birşeyler vardı,birbirimizi çok seviyorduk,görmeden yapamıyorduk,arkadaşlık değildi bu,çünki diğer arkadaşlarımızıda seviyorduk,bu çok farklı bişeydi,kimseyede soramıyorduk,nasıl soralımki,biz bile bilmiyorduk ne olduğunu,bu çok yoğun duyguların etkisiyle bazen mutluluktan bulutlara kadar çıkıyorduk,bazende o küçücük kalplerimize sığdıramadığımız ve bi türlü anlamadığımız hisler dünyasında sebepsiz yere ağlıyor gözyaşlarımızı birbirimize hediye ediyorduk,,belki size saçma gelicek ama birbirimizi ilk gördüğümüz günü anlatmıştım,ondan sonraki ilk buluşmamızda biraz konuştuktan sonra bi ara gözgöze gelmiştik,ve daha ne olduğunu anlamadan ikimizde sebepsiz yere birden ağlamaya başlamıştık,hemde ne ağlama sanki hiç bitmeyecek gibiydi göz yaşlarımız,işte o günden sonra bir daha biribirimizin yüzüne uzun süre bakamadık,hatta çoğu zaman sırtlarımız birbirimize dönük otururduk,bi gören olsa bize gülerdi heralde,ama elimizde değildiki bakamıyorduk işte,
ama ne olursa olsun çok mutluyduk,artık ne güneşin doğuşunun,ne çiçeklerin kokusunun,nede kuşların aşk şarkılarının farkındaydık,biz birbirimizde kaybolmuştuk,taki bi akşam bizim evin zili uzun uzun çalana kadar,kapıyı annem açtı,gelen onun teyzesinin kızıydı,anneme bişeyler söyledi,annemde hemen babamla bişiyler konuşup,banada sen evden ayrılma biz hemen geliyoruz diyerek aceleyle çıktılar,bende hemen arkalarından çıktım,hava kararmıştı,beni görmesinler diye onları uzaktan takip ettim,biraz gittikten sonra bizim evin biraz ilerisinde bi market vardı,orada bi kalabalık gördüm,oraya gidiyorlardı,biraz daha yaklaşınca babam koşmaya başladı,yerde yatan biri vardı,bende biraz daha yaklaştım,babam yerde yatan kişiyi kucağına almıştı,bikaç adım daha yaklaştım ve kalbime binlerce ok birden saplandı sanki,yerde yatan benim meleğimdi,oda beni gördü,eliyle bana gelme diye işaret yaptı,ve bana bişeyler söylemek için ağzını açtığında,ağzından kan boşaldığını gördüm,yanına gittim,o güzel başını babamın kucağından kendi kucağıma aldım,hafifçe gülümsedi ve bak dedi napmışsın yeni gömleğine,onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek,iki hafta önce doğum günümde o almıştı,ve birden başını karanlıkta benim seçemediğim kazanın olduğu bi yere çevirip tüh yaa dedi,ne demek müştü,ondan sonrasını hatırlamıyorum,gözümü evde açtım,orada bayılmışım,beni doktora götürmüşler sakinleştirici filan yapmışlar,uzun süre baygın halde yatmışım,
kendime gelir gelmez ağlamaya başladım,kimse müdahale etmedi,doktor ağlarsa müdahale etmeyin demiş,tekrar kendimden geçene kadar ağlamışım,ondan sonraki günlerde gözyaşım hiç dinmedi,aradan iki ay filan geçmişti,birgün anneme onlara gitmek istediğimi söyledim,annem önce kabul etmedi ama yalvarmalarıma dayanamayıp bi şartla kabul etti,gideriz ama orada ağlayıp annesini üzmeyeceğine söz verirsen dedi,bende söz verdim ve gittik,bi süre oturduk ama ben kendimi zor tutuyordum ağlamamak için,bak oğlum dedi annesi,biribirinizi ne kadar çok sevdiğinizi hepimiz biliyoruz,ne kadar üzüldüğünüde biliyorum ama senden bir ricam var dedi,kızım son nefesini senin kucağında vermiş,bana son anlarını anlatmanı istiyorum dedi,şaşırdım,nasıl anlatabilirdimki,anneme baktım boynunu büktü,bende onu üzmeyecek şekilde anlattım,ama bi ara karanlıkta bi yere bakıp tüh yaa dediğini anlamadığımı söyleyince,annesi bana sarılıp öyle bi ağlamaya başladıki,bende zaten zor tutuyordum kendimi,ikimizde uzun süre ağladık,
biraz sakinleştikten sonra,artık bu dünyada yaşamam için hiç bir sebebin kalmadığına karar vermeme sebep olan şeyi anlattı,
ogün annesi evlerinde benim çok sevdiğim bir yemeği yapmış,anne demiş bu yemeği ayhan çok sever,bizim yiyeceğimiz kadarını ver ben ayhanlara gidip onunla beraber yiyeceğim demiş,anneside yalnız göndermemek için yakınlarında oturan teyzesinin kızıyla bize göndermiş,yolda gelirlerken teyzesinin kızı,sen biraz bekle bende marketten içecek birşeyler alayım demiş,kaldırımda beklerken bi araba vurup kaçmış,bize yakın oldukları için teyzesinin kızı hemen bize haber vermeye gelmiş o akşam,ve o karanlığa bakıpta tüh yaa dediği şeyde,bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzüldüğü içinmiş,son anlarını yaşayan birisinin canından daha çok bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzülecek kadar seven bir kalp varmıdır daha şu lanet dünyada,başkasını sevebilirmiyim artık,aşık olabilirmiyim başkasına,tahammül edebilirmiyim artık saçma sapan şeylerin adını aşk koymalarına,bizim yaşadıklarımız bilemesekte gerçek aşktı,bunu şimdi biliyorum, ama o bilmiyor,birgün birbirimize bir söz vermiştik,hangimiz önce ölürsek diğerimizi cennetin kapısında bekleyecekti,şimdi bende bilmeden yaşadığımız o tarif edilmez duygunun gerçek aşk olduğunu,o aşkı sonsuza kadar yaşayacağımız cennetin kapısında beni bekleyen meleğime anlatmak için,gelmesi için hergün yalvarıp dua ettiğim beni ona kavuşturacak kişiyi bekliyorum,AZRAİLİ
O ÖLDÜKTEN SONRA
bu gün hafta sonu,aşkımla buluşacağız,en güzel elbiselerimi giymeliyim,hangi gömleği giysem acaba,yanakları gibi kırmızı olanımı yoksa gözleri gibi kapkara olanımı,yada kazanın olduğu gün kanıyla üzerine çiçekler yaptığı gömleğimi,ne kazası ne kanı yaa nerden çıktı şimdi offf,ben en iyisi son buluşmamızda başını omuzuma koyduğu o kokan gömleği giyeyim,evet evet bu daha iyi,anne ben çıkıyorum,onamı,
tabiki anne yaa,her hafta sonu kiminle buluşurum ben,iyide neden ağlıyosunki,şimdi gidip annesindende izin almalıyım,günaydın müsade ederseniz kızınızla gezicez biraz,tabi oğlum,ona iyi bak olurmu,bak buda ağlıyor,noluyo bunlara anlamıyorum,koşar adımlarla gidiyorum aşkıma,bu yolda ne kadar uzun,her zamanki gibi bekçi amca karşılıyo beni,hoşgeldin oğlum,oda seni bekliyodu,biliyorum,günaydın aşkım ben geldim,bak hala yatıyo,hemde bembeyaz gelinliğiyle,yanaklarına küçük bir öpücük kondurup uyandırıyorum onu,her zamanki gibi toprak kokuyor meleğim,
uzatıyor kollarını yattığı yerden,tutuyorum ellerinden,tüy kadar hafif,ne kadarda güzel meleğim benim,hoşçakal bekçi amca,bak koskoca adamda ağlıyo,iyi eğlenin olurmu diyor kirli sakallarından süzülen yaşları silerek,
onun en sevdiği yerleri geziyoruz elele,allahım onunla olunca o kadar mutluyumki,bi ara yine gözgöze geliyoruz,bakmamalıydık,yine ağlıycaz,ne kadar ağladığımızı akşam ezanını duyunca anlıyorum,işte bu günde bitti,gitmeliyiz,bekçi amca kızar sonra,hoşgeldiniz iyi eğlendinizmi bari,neler yaptınız bakalım,ağladık akşama kadar,her zamanki gibi ha,evet,hadi meleğim sen şimdi yat,ben haftaya yine gelirim,,birgün diyorum,birgün bende bembeyaz damatlıklarımı giyip geleceğim yanına,kapkara gözlerini açarak yalvarırcasına,çabuk gel olurmu diyor,yakında meleğim çok yakında,biliyorum şimdi iyi geceler öpücüğüm olmadan uyuyamaz bi tanem,yanaklarına bi öpücük konduruyorum,yine o toprak kokusu,geldim anne,hoşgeldin oğlum,ÖLDÜR BENİ ANNE BENDE TOPRAK KOKMAK İSTİYORUM.
AYIŞIĞINDA YAĞMUR
o öldükten sonra,herşey durdu sanki,onsuz bir cehennem olan şu dünyanın günleri geçmek bilmedi,sanki bana dayanılmaz acılar çektirmekten zevk alırcasına yavaşladı hayat,hiç acımadı bana,aşkım beni beklerken,ben yine her zaman olduğu gibi,lanet olası sabahlara açtım gözümü,beni bu hayatta tutan bedenimi,dudaklarımda bi gülümsemeyle bırakıp gideceğim günün özlemine dayanamayıp,bi çare aradım,günlerimin nasıl geçtiğini bilmeyecek birşey,hızlandırmak istedim hayatı,ama nasıl,onunlayken su gibi akardı günlerim,akşamın nasıl olduğunu anlamazdık bile,öyleyse bende onunlayken yaptıklarımıyaparsam daha çabuk bitecekti günler,hemen başladım,mesela her zamanki buluştuğumuz yere gittim,ama nasıl olur,burası cennet gibiydi,şimdi ne kadarda sıkıcı olmuş,kuş seslerini dinler birbirimizin elini tutardık,yine kuşlar var,yine ötüşüyorlar ama artık aşk şarkıları söylemiyor çığlık atıyorlar sanki,olmadı,papatyayı çok severdi,elimize bir papatya alır onu evimizin bahçesine dikerdik hayallerimizde,doğum günümde bana bir demet papatya getir yeter derdi,tek tek saçlarına takardım,aslında saçlarına dokunmak içinde bi bahaneydi,yine ne çabuk akşam olurdu,evet evet eniyisi papatya,gittim,aynı yer ve papatyalar,bunlarda değişmiş,dünyanın en güzel çiçekleri ne hale gelmiş,ne renkleri kalmış,nede kokuları,renklerinide kokularınıda ondan alıyorlarmış,onsuz ne kadar solgunlar,buda olmadı,gezerdik rastgele,nereye gittiğimizi bile bilmeden,bazen kaybolurduk,yine akşam olduğunu farketmez,aceleyle sora sora geri dönerdik geç kalmamak için,bıraktığımız izleri takip etmeliydim,aynı yerleri gezersem yine bitirebilirdim bu günü,ama benim ayaklarım bu kadar ağır değildiki,onunlayken uçar gibi yürürdüm,şimdi tonlarca ağırlık var sanki ayaklarımda,hem izlerimizide bulamadım,nerelere gittiğimizin farkında değildikki bulayım,yollar ne kadar uzun,adımlarım ona gitmek istiyor,sokaklar ne kadar kalabalık,her yer bir tanesinin azrail olmasını umduğum insanlarla dolu,ama hepside insan işte,
bir tanesine saati soruyorum,sekiz diyor,sabahın sekizi,nasıl olur,birine daha,yine sekiz,birine daha,yine sekiz,ama ben evden yedide çıkmıştım diyorum,garip garip bakıyorlar bana,artık yanınada gidemiyorum meleğimin,her gün beni bekleyen aşkımın yanına gitmeye yüzüm kalmadıki,hala neden gelmiyorsun diyince ne cevap veririm ona,son gitmemde ona,ne zaman ayışığında yağmur yağarsa o zaman geleceğim demiştim,kahrolası birgün daha bitti diyorum başımı yastığa koyarken,uyumadan önce gökyüzüne bakıyorum,
bugün ay var,hemde dolunay,birde yağmur yağarsa.
3 ARALIK
Bugün 3 aralık,doğum günüm
ölüme bir adım daha yaklaştım
koskoca bir yıl beklediğim gün
her dakikasını,her saniyesini sayarak geçirdiğim bir ömür bitti sanki
yada ben öyle umuyorum
yılda bir kez giydiğim,beyaz takım elbisemi giydim yine
içine beyaz gömlek,beyaz çoraplar
ne annem,ne arkadaşlarım,ben hariç hiç kimse istemiyor böyle giyinmemi
nedenki,kefene benziyor diyemi
ama ben çok seviyorum
bugün hiç çıkarmayacağım üzerimden
taki güneş,
onsuz yaşamayı kendime yediremediğim
şu lanet dünyanın üzerine bir defa daha doğup
hala yaşıyor olmamın utancını yüzüme vuruncaya kadar
neden diyorum bazen,neden ben
daha çocuk denecek yaşta doğdu gerçek aşk'ın güneşi kalbime
çevremde bir sürü arkadaşım vardı,onlar güler eğlenir,bense onlar gibi olamazdım
sanki bir amacım,yapmam gereken bir görev varmış gibi hissederdim kendimi
ta o zamanlar severdim geceyi ve yalnızlığı
bazen sabahlara kadar düşünürdüm
ben delimiydim
neden yaşıtlarım gibi değildim
neden küçücük yüreğim gögüs kafesime sığmazdı
hergün gözyaşlarımla karşılardım sabahın ilk ışıklarını
yine böyle sabahlardan biriydi
babaannem girmiş odama,ağlamam bitinceye kadar beklemiş
konuşmak istermisin dedi
evet dedim,zaten kendime yakın bulduğum tek insandı
neden ağlıyosun dedi
bilmiyorum dedim
evet dedi bilmiyorsun,ama öğreneceksin
nasıl dedim
sen anlat dedi
bende içimde fırtınalar koparan ama ne olduğunu bilmediğim herşeyi anlattım
bak dedi,dikkatli dinle
bütün insanların bir ömür boyu aradığı
ama daha ne olduğunu bile bilmediği
bulanlarında bunun kıymetini bilmediği bir duygu
çok güzel ama dünyadaki en büyük acılarla
en güzel duyguların harman olduğu tek duygu
dengesi çok hassas
ve bu dengeyi güzel duyguların olduğu tarafada
acı veren tarafada kaçırırsan dünyanı cehenneme çevirecek bir duygu
acısınada mutluluğunada dayanamaz bu zayıf bendenlerimiz
işte herkesin arayıp bulamadığı
ama sana çok erken verilmiş bir şey var o kalbinde dedi
peki ne yapmalıyım dedim
leyla ile mecnun,aslı ile kerem,ferhat ile şirin ne yaptıysa onu dedi
ne yaptılar dedim
vuslat'ı cennet'e ertelediler
şu anda onların hakkında anlatılanların çoğu insanların kendi uydurmalarıdır
aslını sadece gerçek aşk'ı bulan kişiler bilir
onları ancak şu anda kalbinin tümünü kaplayan o çözemediğin duyguya
yani gerçek aşk'a sahip kişiler anlayabilir
mesela leyla ile mecnun aynı şehirde yaşıyordu
kavuşmaları içinde hiç bir engel yoktu
ama sanılanın aksine kavuşamadılar değil,kavuşmadılar
eğer bir araya gelselerdi
birbirlerine olan aşk'ın gücüne bedenleri dayanamayacaktı
onlarda en doğru olanı yaptılar
bedenlerini öldürüp,aşk'larını ruhlarının derinliklerinde
yani gerçek aşk'ın yaşayabileceği,ve layık olduğu tek yerde yaşattılar
vuslat'ıda cennet'e ertelediler
cennet'e diyorum çünki,bu tür insanların kalbi
o yüce duyguyla o kadar doludurki
orada ne kötülüğe nede günaha yer yoktur
işte,sende dünyada nesli tükenmek üzere olan bir avuç aptaldan birisin
neden aptalım
çünki kimse seni anlamayacak
anlatamayacaksında
dünyanın zevklerine aldırış etmeyen
sahte güzelliklerine kanmayan birisi olacaksın
ve bu yüzdende sana aptal gözüyle bakacaklar
zamanı gelince sana aptal diyenler
dünyanın sahte güzelliklerine aldanarak mahvettikleri hayatları için
son nefeslerinde pişmanlık gözyaşları akıtırken
senin dudağındaki tebessümün anlamını kimse bilmeyecek
yalnızlığı sevmeyi öğren
çünki bundan böyle en iyi dostun olacak..
onunla gözgöze gelemememizin
elini bile tutamamamın sebebi buydu
birbirimizin yüzüne bile bakamayacak kadar büyük
bir aşk'ın acısına dayanamayıp
sırt sırta otururken
bize,aptallar demelerinin sebebide buydu
bizde cennet'e ertelemiştik vuslat'ımızı
bugün 3 aralık..
kutladığım son doğum günüm olması dileğiyle
ona kavuşacak olmamın heyecanı ve ümidiyle doluyken
nice yıllara diyenlerden nefret ettiğimi bilmiyorlar
kuyruğuna değirmen taşı bağlanmışçasına yavaşlayan
her damla gözyaşıma bir gün daha ekleyip
kalbimin her atışında damarlarıma beni yenmenin zaferini pompalayan
ve yıllardır yanaklarımda
gözyaşlarımın çizdiği yol kadar uzayan bir hayat
kahrolası bir hayat yaşadığımıda bilmiyorlar
beni bekleyene verdiğim sözü tutamadığım bir yılı daha bitiriyor güneş
utancından kıpkırmızı olmuş yanaklarımdaki rengi alarak batıyor ufukta
onun gözlerinin rengi kaplayacak birazdan dünyamı
mezarının başına diktiğim fidan
koskoca bir ağaç oldu
her bahar geldiğinde
o ağacın bir yaprağına adımı yazarım
canımı iliştirdiğim o yaprakta yaşadığımı farzederim
ve sonbahar'ı beklerim sararıp dalından kopması için
bir sonbahar daha bitti işte
bu yılda yeni filizlenen bir fidanın yeşil yaprağına yazdı adımı hayat
sahte aşklarla dolu dünyada bir yıl dahamı
kimbilir,belki üzerinde adımın yazılı olduğu,son bir yaprak kalmıştır düşecek,
bu gece,evet bu gece kopacak belki dalından
süzülerek düşecek aşkımın mezarının üzerine
ve keskin bir tırpandan çıkan kıvılcım aydınlatacak ona giden yolumu