İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - merve35

Sayfa: 1 ... 191 192 [193] 194 195 ... 276
2881
Genel Kültür / Balık Eti Neden Beyazdır
« : Ocak 01, 2009, 10:32:33 ÖS »
Gıda olarak kesilen hayvanların yenilebilen kas kısımları et olarak adlandırılır. Etin içinde ayrıca kan, epitel, kemik, sinir, yağ ve bağ dokuları vardır.

Genelde etler kırmızı ve beyaz et olarak ikiye ayrılırlar. Sığır, koyun, keçi etleri kırmızı et olarak kabul edilirlerken, tavuk, hindi gibi kümes hayvanları ile balıkların etleri beyaz et kategorisine sokulur. Aslında biyolojik yapı olarak kümes hayvanlarının etleri balık etinden çok farklı, kırmızı ete daha yakındırlar. Bazılarının etlerinin rengi de zaten beyaz değil kahverengidir.

Etlerin kırmızı ve beyaz rengini saptayan eleman 'miyoglobin' denilen proteinlerdir. Bunlar kanda, alyuvarlarda bulunurlar ve kaslara gerekli olan oksijeni sağlarlar. Beyaz ette miyoglobin miktarı çok azdır.

Balık eti diğer yürüyen, uçan, sürünen hayvanların etlerinden birçok yönden farklıdır. Balıkların kasları diğerlerine göre gelişmemiştir. Bir filin tonlarca ağırlığını, yerçekimine karşı taşıması ve hareket ettirebilmesi için muazzam bir kas sistemine ihtiyacı vardır. Bu nedenle filin vücudunda 50 bin kas vardır.

Balıklar ise neredeyse ağırlıksız bir ortamda yaşarlar. Onun için çeşitli vücut organlarını ana iskeletlerine bağlayacak, kıkırdak, kiriş ve bağ dokuları gibi dokulara fazla ihtiyaçları yoktur.

Balıklıklar suda düşmanlarından kaçabilmek için çok ani ve süratli hareket etmek zorundadırlar. Bu nedenle kaslarındaki lifler çabuk açılıp kapanabilen tipte liflerdir. Çok ani hareketlere ihtiyaç duymayan kara hayvanlarındakilere oranla balıklardaki bu tip lifler daha kısa ve incedirler. Kolayca birbirlerinden ayrılabilirler. Onun için balık etini yerken çiğnemesi kolaydır, ağızda dağılır. Hatta çiğ olarak bile rahatça yenilebilir.

Balığın kaslarındaki bu çabuk açılıp kapanabilen lifler çok kısa süreli çalıştıkları için fazla enerji yani oksijen depolamalarına gerek yoktur. Bu nedenle balığın vücudundaki kan miktarı çok değildir. Olanlar da çoğunlukla solungaçların civarında toplanmışlardır.

Görüldüğü gibi bir etin renginin kırmızılığı miyoglobin miktarına, miyoglobin miktarı kan miktarına, o da kasların ne kadar kan ihtiyacı olduğuna bağlıdır. Çok aktif ve hızlı yüzen bir balık olan Orkinos (Ton) balığının etinin rengi, sakin bir balık olan Dilbalığı'na göre daha kırmızımsıdır.

2882
Genel Kültür / At Nalı ve Şans
« : Ocak 01, 2009, 10:31:33 ÖS »
Atların bulunduğu her ülkede at nalı uğurlu olarak kabul edilir. Bu nedenle, her çağda, her ülkede batıl inançların içinde en yaygın ve en güçlüsü olmuştur.

Demir yeryüzünde keşfedildiği zaman insanlar onun Tanrılar tarafından, büyücüler ve şeytana karşı gönderilmiş bir güç olduğuna inandılar. Ayrıca eski çağlarda 'U' şeklinin de özel bir anlamı vardı. Ay'ın hilal konumuna benzer şekliyle bolluğu, iyi talihi ve koruyucu gücü temsil ediyordu.

Bir nalın yedi tane demir çivi ile çakılması da, yedi sayısının uğurlu sayılmasından dolayı inanışı destekliyordu. Diğer taraftan cadıların uçmak için süpürge sapını tercih etmelerinin nedeninin atlardan korkmaları olduğuna inanılıyordu. Bu nedenle at nalı tarihte büyücülere karşı da kullanılmış, büyücü olduğundan şüphe edilen yaşlı kadınlar öldürülünce bir daha geri gelmemeleri için tabutlarının üzerlerine birer at nalı çakılmıştır.

Hıristiyanlıkla birlikte kilise birçok inançta olduğu gibi, at nalı ile ilgili kendi hikayesini yarattı. Bu hikaye onuncu yüzyılda geçiyor.

Canterbury Kilisesi'nin başpiskoposu St. Dunstan din adamı olmadan önce nalbantlık yaparmış. Bir gün şeytan kılık değiştirerek işyerine gelir ve at ayağı şeklindeki ayaklarına nal takmasını ister. St. Dunstan şeytanı hemen tanır ve ona "ayaklarına nal takabilmesi için onu duvara zincirlerle bağlaması gerektiğini" söyler.

Şeytanı çok sıkı bir şekilde duvara bağlayan nalbant nalın çivilerini o kadar acı ve ızdırap verecek şekilde çakar ki sonunda şeytan aman dilemek zorunda kalır. Nalbant şeytana bir daha Allah'a inanan hiçbir insanın evine girmeyeceğine dair söz verirse serbest bırakacağını söyler.

Şeytan "Peki, o insanları nasıl ayırt edeceğim" diye sorunca da nalbant bir süre düşünür, elindeki nalı havaya kaldırır ve "İşte işaret bu olacak" der, "bunu kapısının üstünde gördüğün hiçbir eve girmeyeceksin."

At nalı kapıya gelişigüzel asılmaz. Kapının tam üzerinde ve uçları yukarı bakacak şekilde olmalıdır ki iyi şans uçlarından aşağı süzülüp gitmesin. At nalını geceleri uykularında kabus görmemek için yatak odalarına asanlar da vardır. Zamanımızda ise at nallarının nazar boncuğu gibi elde taşınması revaçta.

2883
Her Telden / Akım Şiddeti Neden Artıdan Eksiye Gidiyor?
« : Ocak 01, 2009, 10:30:24 ÖS »
Bu bir kabulden kaynaklanıyor aslında. Bir elektrik devresinde akımın yönü, pozitif yüklerin hareket yönü olarak kabul edilir. Dolayısıyla akım yönü, elektron hareketinin tersi yöndedir. Elektrik devrelerinde akım yönünün gösterimi için iki farklı yöntem kullanılmaktadır. Bazı kitaplarda akım, kaynağın (bataryanın) pozitif ucundan girip negatif ucundan çıkacak şekilde gösterilir. Bu gösterim şeklinde akımın pasif elemandan (örneğin dirençten) çıktığı uç, pozitif gerilim ucu olarak adlandırılır. Diğer yöntemde ise akım, kaynağın negatif ucundan girip, pozitif ucundan çıkacak şekilde gösterilir ve akımın pasif elemandan çıktığı uç negatif gerilim ucu olarak belirtilir. Günümüzde ikinci yöntem daha çok tercih edilmektedir. Akım yönü iki farklı şekilde gösterilse de, Kirchhoff akımlar ve gerilimler kuralı her zaman geçerlidir.

2884
Genel Kültür / 13 sayısı niçin uğursuzdur?
« : Ocak 01, 2009, 10:29:36 ÖS »
13 sayısının uğursuz olduğuna ilişkin inanç dünyada o kadar yaygındır ki, yaşamı birçok yönde ciddi olarak etkilemektedir. Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmez, uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur, apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 12A'dir ya da 14'tür. 13 numaralı oda yoktur. Olsa bile insanlar o odada kalmak istemezler. Hatta ayin 13'ünde işe gelmeme, uçak ve tren rezervasyonlarının iptali, alışverişin düşmesi ve benzeri davranışların ABD'ye günde milyonlarca dolara mal olduğu söylenmektedir. Bu inanç bir fobi yani bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı
'triskaidekaphobia'dır.

Genel olarak bu inancın, Hz. İsa'nin meşhur son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü çok daha eskilere mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. O zamanlarda ışık ve güzellik tanrısı Balder bir ziyafet verir. Balder Vikking'lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nin oğulları olup, ay kraliçesi Nanna'nın da eşidir. Bu ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Ancak bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder'i
öldürür.

Bu mitolojik hikaye ve inanış İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılır. Hıristiyan din adamları bu halk masalını kullanırlar ve Hz. İsa'nın son yemeğine uygularlar. Hıristiyan versiyonunda Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de hain Judas alır. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. Bu inanışlara göre 13 sayısı uğursuzdur ama ayın cumaya rastlayan 13. günü hepten uğursuzdur. Ancak böyle bir günde doğmuşsanız tam tersi, yani 13 sizin uğurlu gününüzdür.

Cuma gününün uğursuz sayılmasına Havva anamızın Adem babamıza elmayı cuma günü yedirtip cennetten kovulmasına sebep olması, Hz. Nuh zamanındaki büyük selin cuma günü olması, Hz. İsa'nın cuma günü çarmıha gerilmesi gibi olaylardan biri veya hepsi neden olmuş olabilir. Müslümanlar ise Hz. Adem'in cuma günü yaratıldığına inandıklarından bu güne diğer günlerden daha çok değer verirler.

13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayin 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.

2885
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 den geri sayım....
« : Ocak 01, 2009, 10:26:30 ÖS »
2211

2886
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 den geri sayım....
« : Ocak 01, 2009, 10:12:05 ÖS »
2213

2887
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 den geri sayım....
« : Ocak 01, 2009, 10:09:26 ÖS »
2215

2888
Örgü Teknikleri ve Takı Sanatı / Ynt: bnm hobilerim
« : Ocak 01, 2009, 10:07:30 ÖS »
paylaşım için teşekkürler merve eline sağlık çok güseller :)
tşkkr ederim beğendinize sevindim :_(

2889
ya ben seviodum şirinleri artık sevilcek yanları kalmadı ya :agla

2890
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 den geri sayım....
« : Ocak 01, 2009, 09:57:53 ÖS »
2217

2891
Örgü Teknikleri ve Takı Sanatı / Ynt: bnm hobilerim
« : Ocak 01, 2009, 09:57:28 ÖS »
rep içinde yardımların içinde tşkkr :baby

2892
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 den geri sayım....
« : Ocak 01, 2009, 09:54:36 ÖS »
2219

2893
Örgü Teknikleri ve Takı Sanatı / Ynt: bnm hobilerim
« : Ocak 01, 2009, 09:54:05 ÖS »
eveett uzun uğraşlar sonunda başardık kanımca :hihi

2894
Örgü Teknikleri ve Takı Sanatı / Ynt: bnm hobilerim
« : Ocak 01, 2009, 09:25:43 ÖS »
tmm ya nie ezionus ki düzeltcem :hihi

2895
a.s hoşgeldin aramısa :D

Sayfa: 1 ... 191 192 [193] 194 195 ... 276