İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - lazakrep61

Sayfa: 1 ... 114 115 [116] 117 118 ... 166
1726
Organik Kimya / Adamantan Sentezi
« : Haziran 02, 2009, 03:04:28 ÖS »
Simetrik ve kararli yapisi ile oldukca ilgi ceken bir molekül adamantan. Aslinda cok kisa bir sentez yolu var ama anlamasi biraz güc. Siklopentadienden baslayarak sadece üc basamakta sentezleniyor. Ama son basamaktaki yeniden düzenlenmelerin haddi hesabi yok ve neler oldugunu görmek bir hayli zor.




Zaten oda sicakliginda kendisi ile Diels-Alder tepkimesine girerek dimerlesen siklopentadienden baslayan sentez, olusan dimerin hidrojenlenmesi ile elde edilen trisiklik yapinin bir Lewis asiti ve yüksek basincli H2 ile (AlCl3) muamale edilmesiyle devam eder ve adamantan uzun yeniden düzenlenme tepkimeleri sonucu olusur. Burada Lewis asidi moleküldeki yeniden düzenlemelere yardimci olmasi icin gerekli ve ayrica yüksek basincli hidrojen gazini da unutmamak gerek. Benim anladigim kadariyla, Lewis asidi molekülün bazi yerlerinde karbokatyon olusturuyor ve molekül yeniden düzenlemelere gidiyor ve hidrojen gazi ise bu karbokatyonlarin doyurulmasinda kullaniliyor. Normalde uzun basamaklar sonucu %10 civari verimle sentezlenen adamantanin bu kisa ve nisbeten yüksek verimli sentezi, isleri oldukca kolaylastirmistir.




1727
Organik Kimya / İki Basamakta Şeker
« : Haziran 02, 2009, 03:03:05 ÖS »
Gecen ay Science dergisinde yayimlanan cok ilginc makale ile Caltech'den iki kimyager sadece iki basamakli bir sentez yolu ile bircok farkli karbohidrati sentezleyebildiklerini bildirdiler.

Oldukca ucuz ve cok bulunan karbohidratlarin, sentetik acidan sentezleri biraz anlamsiz gibi gözükse de, karbohidratlarin degisik türevlerinin de sentezlenebilmesine olanak kilmasi acisindan önemi oldukca büyük.
Ve bugune degin, karborhidratlar bir cok uzun basamak sonucu (8-14 basamakta) sentezlenebilmekteydi.

Bu alternatif yöntem, hem oldukca kisa hem de farkli karbohidratlarin sentezini sadece kücük degisikliklerle mümkün kiliyor.







Yukarida da görüldügü üzere, ilk basamak, alfa hidroksi asetaldihitin, prolin katalizorlugunde aldol tepkimesine girmesinden olusuyor ki daha cok dimerlesme denebilir bu basamak icin.

Ikinci basamak da, Mukaiyama-Aldol tepkimesi denilen ve aldol tepkimelerinden hemen hemen pek farki olmayan, sadece aldol tepkimesine girecek olan enolatin kuvvetli baz ile hazirlanmasina alternatif olarak, vinil silil eterlerin kullanildigi bu tepkime ile ilk basamaktaki aldol ürününün tepkimeye girmesi ki sonuc olarak da halkali karbohidrat olusmaktadir

Asagidaki örneklerde de, farkli Lewis asitleri ve farkli cözücüler kullanilarak tepkime sonucu farkli karbohidratlarin elde edilebilecegini görebilirsiniz ki bence sadece isin bu kismi bile bu yöntemin cok harika bir sentetik yöntem oldugunun kanitidir. Tepkime ayni, reaktifler ayni, ama sadece cözücüyü degistirmeniz, size farkli diastereomerleri verebiliyor. Ve secicilikleri de cok cok iyi. Süper.




1728
Organik Kimya / Kimyasal Sentezde DNA kullanımı
« : Haziran 02, 2009, 03:02:07 ÖS »
Okuduğumuz bilimsel makalelerde DNA'nın giderek daha fazla kimyasal sentezde kullanıldığına şahit oluyoruz. Dolayısıyla DNA, sadece, temel bilim olarak üzerinde çalışılan ve genetik biliminin hammaddesi olan bir konu olmaktan çıkıp, kimyada belirli amaçlara hizmet eden bir araç haline gelebiliyor.

DNA, bu durumu temel yapısal özelliklerine borçlu. Öyle ki, iki tamamlayıcı DNA ipliği birbirinden bağımsız olarak suya attığımızda, eninde sonunda birbirlerini bulup ikili sarmal yapacaklarını biliyoruz. Dolayısıyla, birbirlerine yaklaşmalarını istediğimiz iki şeyi (iki molekülü, iki nanoparçacağı, vs..) iki farklı DNA ipliğine bağladığımızda bunların yan yana geleceklerinden neredeyse eminiz. Bu aslında tipik bir 'Birlikten kuvvet doğar.' örneği; çünkü tek bir hidrojen bağının pek bir önemi olmadığı halde, bir oligonükleotitteki onlarca hidrojen bağının bir kuvvet doğuracağını biliyoruz.

Örneklere geçmek gerekirse, ilk örneğimiz, Harvard University'den David R. Liu'nun çalışmaları. DTS (DNA Templated Organic Synthesis) yani DNA-kalıplı Organik Sentez diye çevirebileceğimiz yaklaşıma göre, Liu grubu birçok organik bileşiği DNA kullanarak sentezlemişler. Daha da ilginç olanı, bu tip bazı tepkimelerin DNA sarmalının sağ elli olmasından dolayı enantiyoseçici olabilmesi. Bunun kontrolünü de, ilgili DNA parçasını sol elli hale getirdiklerinde (bkz. Z konformasyonu) öteki enantiyomeri elde ederek yapmışlar. İlginç diil mi?

Bir diğer örneğimiz de nanoparçacıklar dünyasından... Misal, nanoparçacıkları yaklaştırıp biraraya getirmek (yani bir 'aggregate' oluşturmak)istiyorsunuz; kullanabileceğiniz birçok yöntem var, DNA kullanmak da bu yöntemlerden biri.. Northwestern University'den Chad A. Mirkin'in çalışmalarında bunun örneklerine rastlayabilirsiniz.

Son örneğimiz de tabi ki birçok yazımızda bahsettiğimiz Nadrian Seeman'ın DNA nanoteknolojisi çalışmaları. DNA'dan küp yapmanın ötesinde, bu şahsiyetin, 2-B kristaller, DNA temelli hesaplama, nanomekaniksel aletler gibi DNA kullanarak yaptığı çalışmalar da mevcut...

Tabi ki bunlar gibi belki onlarca örnek bulmak mümkün..Sadece üç örnek vermekle yetinmek gerek..

1729
Organik Kimya / Asimetrik Sentez
« : Haziran 02, 2009, 03:01:37 ÖS »
Kendim yapıyorum diye söylemiyorum bunları Smiley. Neyse, şaka bi yana, asimetrik sentezden bahsedeyim en iyisi.

Doğada bulunan bir çok madde optikçe aktifdir. Yani asimetrik/kiral karbon(sadece karbon olması şart değil, azot, kükürt, fosfor da olabiliyor) atomu içerir ya da en genel haliyle ayna görüntüleri birbiriyle çakışmaz.

Bir organik molekülün sadece tek bir enantiomerini sentezlemek için takip edilen genel olarak 3 yol vardır.

1. Rasemik karışımların değişik metodlarla ayrılması.
2. Kiral yardımcı maddeler kullanarak sentezlenmesi.
3. Sentezleri sırasında kiral katalizör kullanılması.

Bu her üç başlık da kendi başına bir konudur.

1730
Organik Kimya / Asimetrik Sentezin Mantığı
« : Haziran 02, 2009, 03:01:06 ÖS »
Doğada bazı moleküllerin nasıl enantiyosaf bulunduğu (veya daha genel olarak doğanın her düzeyindeki asimetri) ilginç bir mevzudur ama başka bir yazının konusudur. Zaten mekanizması da çok başkadır. Bizim ilgimiz istediğimiz moleküllerin mümkün olduğunca enantiyosaf bir halde, yüksek verimle, ucuza asimetrik sentezidir.

Simetrinin Kendiliğinden Bozulması (spontaneous symmetry breaking) adlı istisnai durumu bir yana koyarsak, asimetrik sentezin herhangi bir aşamasında kiral bir maddenin kullanımı zorunludur. Bu kullanım başta ve ortada olabileceği gibi sonda da olabilir. En basidi başlangıç maddenizi veya kullandığınız reagenti kiral alırsınız (aslında kiral olması yetmez, belli derecede enantiyosaf olmalıdır) ve maddenizin enantiyosaflık derecesine göre ürününüzü elde edersiniz. Tabi burada ürününüzün rasemikleşme hızı da önemlidir. Eğer çok hızlı rasemikleşiyorsa, neyle başlarsanız başlayın kar etmez..

Başka bir yol ürününüzü rasemik halde elde edip sonradan ayırmaktır. Bunun için bir yol ürünü kiral bir maddenin tek bir enantiyomeriyle muamele edip diastereomer çifti elde etmek ve bunları ayırmaktır. Yapılabilecek başka bir şey de ütopik bir şekilde rasemik karışımı kiral kolonda ayırmaktır ama bu pratikte pek mümkün değildir.

Bizi esas ilgilendiren kısım ise orta kısımdır yani tepkime sırasındaki yardımcı maddenin (genelde katalizör) kiral olduğu durum. Bu bir enzim olabileceği gibi katalizör olarak kullanılabilen herhangi bir optikçe aktif molekül olabilir. Hatta ve hatta kiral bir çözücü kullanmak bile bazen uygulanabilir. Bu noktada işin içine yine termodinamik ve kinetik konuları girer. Böyle bir metot, akiral bir maddeden kiral bir ürün elde ederken kullanılabileceği gibi rasemik bir karışımın tepkimesi sırasında da kullanılabilir. Mantığı ise tepkimeye giren veya oluşan iki enantiyomerden birinin kiral yardımcı maddenin etkisiyle diğerinden daha hızlı tükenmesi/oluşmasıdır ki bu, Salih'in anlattığı kinetik ayırma yönteminin ta kendisidir. Oysa biliyoruz ki enantiyomerler (çok yaklaşık) eş enerjilidir ve eninde sonunda (belki sonsuza yakın) eşit miktarda oluşacaklar. Ama kinetiğin yardımıyla biz bir enantiyomeri daha büyük oranda elde edebiliyoruz.

1731
Organik Kimya / Asimetrik Sentezde Doğrusallık
« : Haziran 02, 2009, 03:00:10 ÖS »
Asimetrik sentez ve önemi hakkında şimdiye kadar yazıldı, çizildi.. Şimdiyse sıra bu sentez çeşidindeki doğrusallık kavramını açıklamakta..

Enantiyomerik fazlalık terimi (ingilizcesi enantiomeric excess) organik kimyada sıkça geçen bir terimdir ve bir molekülün enantiyosaflığının derecesini göstermek üzere ortaya atılmıştır.

ef = (nR-nS)/(nR+nS) şeklinde ifade edilebilir. (R ve S bileşiğin iki enantiyomerini temsil eder, ayrıca mol sayısı yerine derişimler de pekala kullanılabilir.)

Şimdi asimetrik sentezde iki önemli değişkenimiz kullandığımız katalizörün veya başlangıç maddesinin ef'si ile ürünün ef'sidir. (Tabi burada sıcaklık, çözücü gibi değişkenleri saymıyorum.) Daha önce yazdığımız Organik kimya çalışma soruları yazısının 2. sorusunda bu iki değişken arasındaki ilişkiyi hız sabitleri cinsinden sormuştuk. O sorudaki katalizör etkisi olayın en basite indirgenmiş halidir çünkü katalizörün başlangıç maddesiyle bir kompleks yapma durumu göz ardı edilmiştir; ama verdiği sonuç itibariyle epey faydalıdır. Sorunun yanıtı, B ürünü ve L de katalizörü temsil etmek suretiyle

ef(B) = [(k1-k2)/(k1+k2)]x ef(L) şeklinde gösterilebilir.

Bu çok faydalı bir sonuçtur, çünkü ürünün rasemikleşme hızının çok düşük olduğu durumlarda, onun ef'si hakkında bize bir fikir verir. Öncelikle, ef(B) nin ef(L) ye karşı grafiğini çizdiğimizde eğimi (k1-k2)/(k1+k2) olan bir doğru elde ettiğimizi görürüz.

Düşününüz ki, L katalizörümüzün bir enantiyomeri B'nin bir enantiyomerini hızlı bir şekilde, diğerini ise daha yavaş bir şekilde oluştursun. Bu durum L'nin diğere enantiyomeri için de tam ters biçimde geçerlidir. Bu hızlara karşılık gelen hız sabitleri k1 ve k2 ile gösterilmiştir. Şimdi k1'in k2'den çok çok büyük olduğu bir durumda (k1-k2)/(k1+k2) bölümü 1'e yaklaşır; bu da katalizörün seçiciliği çok fazla demektir ve ef(B) ef(L)'ye eşittir. Tersine k1'in k2'ye eşit olduğu durumda eğimimiz ((k1-k2)/(k1+k2)) 0 olur, yani katalizörün hiç seçiciliği yoktur ve ef(L) ne olursa olsun ürünümüz rasemik olur.

Tüm bunlardan çıkan sonuç, bu denkleme göre, katalizörümüzün enantiyomerik fazlalığından daha yüksek bir ef'ye sahip bir ürün elde edemeyiz. Ve grafiğimizin eğimi, L katalizörünün seçiciliğine bağlıdır.

1732
Kendi Siteleriniz / Ynt: işte Benim Sitelerim
« : Haziran 02, 2009, 02:56:54 ÖS »
aslinda benimde yaptigim cok site vardaa heppp radyo sitesii onlardan pek bişi anlaşilmiyooo  :hihi
mesela son yaptiğim www.dinleyin.de/radyoarsin

1733
Komik Karikatürler / Ynt: Bykuş Ailesine Özel
« : Haziran 02, 2009, 02:51:31 ÖS »
ayşe kardaşumm kaç zamandırr korkumdan sana karıkaturr yapamıyodumm ıyı aklıma geldunnn  :hihi

1734
Organik Kimya / Küban Sentezi
« : Haziran 02, 2009, 02:50:21 ÖS »
Daha evvel küban yazisinda söz verip uzunca bir sure küban sentezini yazmamistim. Yunus'un  oktasiklopropil küban  yazisi ve uye yorumlari ile artik yazma zamaninin geldigini düsündüm.

 Küban  yazisinda bahsettigim gibi, ilk kez 1964 yilinda Philip E. Eaton ve Thomas W. Cole tarafindan sentezlenmistir. O gunden bugune degisik küban sentezleri olmustur ama ilk olmasi acisindan, Philip Eaton'un sentezinden bahsetmekte yarar var.

Bu sentezin ilk anahtar ürünü, Diels-Alder tepkimesi ile elde dilen üç-halkali yapiya sahip olan Bilesik 1'dir. Bilesik 1'in sentez semasi ise asagidaki gibidir.




Siklopentenon (A)'dan baslayan sentez, NBS (N-bromosüksinimit)ve cift bag bromlanmasi ile elde edilen bilesik B'nin bazik ortamda çikarma tepkimesine sokularak dien fonksiyonel gruplu, kararsiz bilesik C'nin eldesi ile devam eder. Bilesik C'nin isitilmasi sonucu gerceklesen Diels-Alder tepkimesi ile anahtar ürün 1 elde edilir.

Bilesik 1'deki Keton fonksiyonel gruplardan köprü basi karbonunda bulunaninin seçici olarak etilen glikol ile korunmasi sonucu bilesik 2 elde edilir. Burada molekülü hafif cevirmek suretiyle elde edilen 3B'lu yapida, molekuldeki cift baglarin birbirine yakin durduklari ve halkalasma icin uygun bir geometriye sahip olduklari görülmektedir.







Benzen icinde morötesi isik altinda yapilan [2+2] halkalasmasi ile elde edilen bilesik 3'un KOH ile muamelesi sonucu gerçeklesen Favorskii tepkimesi ile korunmamis halde bulunan bromo keton 5'li halkasi, 4 halkali karboksilik asite dönüsür ve kafes seklindeki bilesik 4 elde edilir.








Bilesik 4'deki karboksilik asitin tiyonil klorür (SOCl2) ile asit klorür haline dönüstürülüp, ardindan  tert-butil hidroperoksit  ile esterlestirilerek bilesik 5 elde edilir. Aslinda klasik bir esterlesme olan bu tepkime sonucu elde edilen perester (peroksit bagi iceren ester), kümen icinde radikalik bozunmasi sonucu dekarboksilasyona ugrar ve bilesik 6 elde edilir. Korunmus halde bulunan ketonun, asidik ortamda serbest haline getirilmesi ve ardindan ikinci bir Favorskii tepkimesi ile kübanin karboksilik asit türevi olan bilesik 7 elde edilir.







Gittikce kübana yaklastigimizi hissediyor olmalisiniz. Yapilacak tek is elde edilen karboksilik asitin yine yukaridaki peresterlestirme ve ardindan isitma yolu ile radikalik bozunmaya ugratip dekarboksilasyonu gerçeklestirmek oldugu sanirim asikar hale gelmistir.
Bilesik 5'in sentez yolunun aynisi ile elde edilen bilesik 8'in, bu kez diisopropil benzen icindeki radikalik bozunumu ile nihayet küban sentezlenmistir.







   

Yazan: Salih ÖZÇUBUKÇU (sozcubukcu)
Tarih: 04.09.2007
Kategori: Organik Kimya Sentezler
2528 kez okundu.

Küban Sentezi

Daha evvel küban yazisinda söz verip uzunca bir sure küban sentezini yazmamistim. Yunus'un  oktasiklopropil küban  yazisi ve uye yorumlari ile artik yazma zamaninin geldigini düsündüm.

 Küban  yazisinda bahsettigim gibi, ilk kez 1964 yilinda Philip E. Eaton ve Thomas W. Cole tarafindan sentezlenmistir. O gunden bugune degisik küban sentezleri olmustur ama ilk olmasi acisindan, Philip Eaton'un sentezinden bahsetmekte yarar var.

Bu sentezin ilk anahtar ürünü, Diels-Alder tepkimesi ile elde dilen üç-halkali yapiya sahip olan Bilesik 1'dir. Bilesik 1'in sentez semasi ise asagidaki gibidir.



Siklopentenon (A)'dan baslayan sentez, NBS (N-bromosüksinimit)ve cift bag bromlanmasi ile elde edilen bilesik B'nin bazik ortamda çikarma tepkimesine sokularak dien fonksiyonel gruplu, kararsiz bilesik C'nin eldesi ile devam eder. Bilesik C'nin isitilmasi sonucu gerceklesen Diels-Alder tepkimesi ile anahtar ürün 1 elde edilir.

Bilesik 1'deki Keton fonksiyonel gruplardan köprü basi karbonunda bulunaninin seçici olarak etilen glikol ile korunmasi sonucu bilesik 2 elde edilir. Burada molekülü hafif cevirmek suretiyle elde edilen 3B'lu yapida, molekuldeki cift baglarin birbirine yakin durduklari ve halkalasma icin uygun bir geometriye sahip olduklari görülmektedir.



Benzen icinde morötesi isik altinda yapilan [2+2] halkalasmasi ile elde edilen bilesik 3'un KOH ile muamelesi sonucu gerçeklesen Favorskii tepkimesi ile korunmamis halde bulunan bromo keton 5'li halkasi, 4 halkali karboksilik asite dönüsür ve kafes seklindeki bilesik 4 elde edilir.



Bilesik 4'deki karboksilik asitin tiyonil klorür (SOCl2) ile asit klorür haline dönüstürülüp, ardindan  tert-butil hidroperoksit  ile esterlestirilerek bilesik 5 elde edilir. Aslinda klasik bir esterlesme olan bu tepkime sonucu elde edilen perester (peroksit bagi iceren ester), kümen icinde radikalik bozunmasi sonucu dekarboksilasyona ugrar ve bilesik 6 elde edilir. Korunmus halde bulunan ketonun, asidik ortamda serbest haline getirilmesi ve ardindan ikinci bir Favorskii tepkimesi ile kübanin karboksilik asit türevi olan bilesik 7 elde edilir.



Gittikce kübana yaklastigimizi hissediyor olmalisiniz. Yapilacak tek is elde edilen karboksilik asitin yine yukaridaki peresterlestirme ve ardindan isitma yolu ile radikalik bozunmaya ugratip dekarboksilasyonu gerçeklestirmek oldugu sanirim asikar hale gelmistir.
Bilesik 5'in sentez yolunun aynisi ile elde edilen bilesik 8'in, bu kez diisopropil benzen icindeki radikalik bozunumu ile nihayet küban sentezlenmistir.



Metanol icerisinde kristallendirilmesi ve ardindan süblimlestirilmesi ile kristal olarak elde edilen kübanin erime noktasi 130-131 ºC olarak ölçülmüstür.

Kübanin bu ilk sentezinin yayimlandigi makaleye asagidaki baglantidan ulasabilirsiniz:

 Philip E. Eaton and Thomas W. Cole J. Am. Chem. Soc.; 1964; 86(15) pp 3157

Aslinda sentetik organik bakimindan biraz zayif bir sentez oldugunu söyleyebilirim. Ayri ayri ikiser defa yapilan Favorskii tepkimesi ve peresterlerin radikalik bozunma tepkimesinin, birer kez yapilmasi sonucu sentez kisaltilabilirmis ki bunu da sonrasinda Ingiltere'den N.B. Chapman kendi,  özgün küban sentezinde  gerçeklestirmistir.

1735
Organik Kimya / Kisaca Organometalik Kimya
« : Haziran 02, 2009, 02:49:43 ÖS »
Ilk temelleri aslinda Grignard bilesiginin bulunmasindan da önce atilmistir.

Organometalik bilesiklerle ilgilenen kimya diyelim, sonra da organometalik bilesik nedir ondan bahsedelim. Cok basit ifadesiyle, organametalik bilesikler, metal karbon bagi (M-C) iceren bilesiklerdir. Ilk olarak yanilmiyorsam, cinko (zinko yaziyorum yanlislikla hep nedense.Smiley)ile yapilmis, ardindan bulunan Grignard bilesigi ile önü iyice acilmistir. Simdilerde ise kimse tutamamaktadir onu. Dünyada ticari olarak üterilen organometalik bilesiklerin miktarini versem dudaginiz ucuklar, o yüzden vermeyecegim simdilik. Katalitik Asimetrik Sentezin vazgecilmez bir parcasidir Organometalik Kimya.

Periyodik tablonun büyük bir cogunlugunun metal oldugunu göz önüne alirsaniz, Organometalik bilesiklerin ne kadar cok cesitli olabilecegini görebilirsiniz. Gelecegin bir numarali kimya dali olmaya adaydir kendisi. Aha buraya yazdim. Soylemedi demeyin.Smiley.

1736
Organik Kimya / Ferrosen(Ferrocene)
« : Haziran 02, 2009, 02:48:48 ÖS »
Her ne kadar organometalik kimya'nın temelleri 1827 yılında atılmışsa da, bu konudaki araştırmalar 1950'lerde X-ışınları kırınımı metodunun bulunmasıyla birden hızlanmıştır.

Ferrosen bu yıllarda kendisine kimya literatüründe yer bulmuş sandüviçe benzer haliyle ilginç yapılı bir bileşiktir.





Ferrosen, siklopentadienin sodyum(veya potasyum hidroksit) metaliyle ,oluşan bu bileşiğin de d-metal halojenürleriyle tepkimesinden oluşur.






Ferrosen termal olarak çok kararlı bir bileşiktir.Bu kararlılığı onun metal karbon bağını koparmadan, siklopentadienil grupları üzerinden birçok reaksiyon vermesini sağlar.Bunlardan bir tanesi ferrosenin asetillenmesidir.




1737
Organik Kimya / Organometalik Kimya nedir?
« : Haziran 02, 2009, 02:47:59 ÖS »
En basit deyimiyle, en az bir metal-karbon bağı içeren bileşiklerin kimyası olarak adlandırabileceğimiz Organometalik Kimya , karakterizasyon yöntemlerinin artmasıyla yirminci yüzyılın ikinci yarısında disiplinlerarası bir bilim olarak ortaya çıkmış, sanayinin ve tıbbın gelişmesiyle de önemini aynı yüzyılın sonlarına doğru artırmıştır. Bilinen ilk Organometalik Bileşikler yaklaşık iki yüzyıl kadar önce sentezlenmiş olmasına karşın karakterizasyon yapılamaması ve uygulama alanı bulamaması bu bilimin doğuşunu ve gelişmesini geciktirmiştir. Adından da anlaşılabileceği gibi Organik kimya (Karbon kimyası) ve Anorganik kimyanın (Metal Kimyası) arasında, her iki disiplinide kullanan bir ara disiplindir. Yapı olarak sadece bir metal-karbon bağı yeterli olduğundan sentezlenebilecek bileşik sayısı milyon mertebesini aşar. Organik kimyada sentezlenen ve Lewis bazı olarak davranabilen her karbon atomu herhangibir Lewis asidi metal merkeze bağlanarak bir organometalik bileşik oluşturulabilir.

1738
Organik Kimya / Organometalik Kimyanın Tarihçesi
« : Haziran 02, 2009, 02:47:33 ÖS »
Bilinen ilk Organometalik bileşik bundan yaklaşık ikiyüzyıl kadar önce sentezlenmesine rağmen, bu bilimin doğuşu ve gelişimi, bilim ve sanayi dünyasında yaşanan gelişmelere paralel olarak ilerleme göstermiştir. Kızılötesi spektroskopisi, X- Işını kırınımı spektroskopisi ve son olarak Çekirdek Manyetik spektroskopisi (NMR) karakterizasyon yöntemlerinin bulunması ve geliştirilmesi; artan nüfusla birlikte çoğalan sanayinin üretimi için ekonomik koşullar oluşturulmak istenmesi, Organometalik Kimya biliminin popülaritesine arttırmıştır. Çünkü sentezlenen çoğu Organometalik bileşik sanayide katalizör olarak kullanılarak, üretim maliyetlerini düşürmektedir.

1739
Organik Kimya / Ligant vs. Metal
« : Haziran 02, 2009, 02:46:37 ÖS »
Herhangibir Organometalik bileşik oluşturmak için gerekli olan tek koşul, Lewis bazı olarak davranabilen bileşik üzerindeki bir karbon atomu ve Lewis asidi olarak davranabilen, ki metallerin tamamı normal şartlarda katyondur yani diğer bir atomdan gelen elektron çifti/çiftleri için boş orbitalleri vardır, metaller yeterlidir. Metal-Karbon bağı, eğer metal s veya p bloğunda ise sadece bir σ-bağından; eğer metal geçiş metali (d-bloğu) ise bu sigma bağına ilaveten birde π-bağından oluşur. Ligantlar ise end-bound ve side-bound olmak üzere ikiye ayrılır. Side-bound kısmı Organometalik kimyada önemli bir yer tutan olefin ve alkin bileşikleridir. Bu bileşikler metale karbon atomu üzerinden direk değil çiftli/üçlü bağlar üzerinden bağlanır.

1740
Organik Kimya / Alüminyum Kimyasının Rönesansı
« : Haziran 02, 2009, 02:45:59 ÖS »
(Inorganic Chemistry dergisinde yakinda yayimlanacak olan The Renaissance of Aluminum Chemistry makalesi, genel olarak organoaluminyum bilesiklerinin son yillardaki örneklerinin gösterildigi bir derleme makale (review) görüntüsünde)

Günümüzde, materyal bilimini alüminyum kullanmadan düsünmek neredeyse imkansiz. Son 100 yildir dünya piyasasinda, 1 kilograminin fiyati 1 dolarin altinda bulunan alüminyum metali, bunu elbette, yeryüzünde en fazla bulunan metal olma özelligine borclu.

Alüminyumun organometalik kimyaya girisi de Ziegler in buldugu alken sokma tepkimeleri ve eten ve propenin düsük sicakliklarda alüminyumun da icinde bulundugu bazi metallerle katalizlenen polimerlesme tepkimeleriyle olmustur.

Sayfa: 1 ... 114 115 [116] 117 118 ... 166