İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - OĞUZHAN

Sayfa: 1 ... 113 114 [115] 116 117 118
1711
Edebiyat ve Şiir / Ardımızdan
« : Nisan 24, 2009, 07:25:58 ÖS »
Ve ecel
Bastı tetiğe
Ölüm marşları çalındı
Ardımızdan,
Nereden geldiği belli olmayan
İğrenç bir sesle,
Yıktı geçti milyonları,
Susturdu tüm çığlıkları,haykırışları...
Yaktık bütün gemileri,
Dönüş yok artık geri...
Kırıldı kalem,
Kaçtı ilham,
Geçti rüzgar,
Uçtu kuşlar,
Ve soldu yaz çiçekleri,
Ve geldi sonbahar,
Ardımızdan...

1712
Edebiyat ve Şiir / Uğur Böceği
« : Nisan 24, 2009, 07:24:04 ÖS »
Bir ugur böceği nasırlı bir elden havalandıktan sonra bir fasülye tarlasının üstüne gelir.Yorulmuştur ve konacak bir yer arar.Fasülye tarlasında ise fistanını beline bağlamış bir kadın elinde kürek, fasülyeleri sulamaktadır.Uğur böceği bir fasülye dalına inip suya düşmeyi göze alamaz ve kadının omzunu hedef seçer konmak için.Lakin kadın sabit durmamaktadır; arıklar açıp, böğenen suların bulunduğu toprak sırtlarını yırtıp eğilip büküldüğünden, uğur böceği kadının etrafında bir tur döner.Kendisine seçtigi hedef bir an sabit olur ve hedefine yönelir.Kadın tam o anda taşan suyun içinde bocalayan küçük bir kelebegi boğulmaktan kurtarmak için eğilir.Uğur böceği hızını alamaz ve koskocaman bir su birkintisine çakılır.Bir yanda hayat kurtulmuşken diğer yanda bilmeyerek de olsa başka hayata son verilmiş olur böylelikle...

Her insan iyi degildir, tüm iyilerde hatasız degildir.Bir iyilik yaparken o anda başka birine yada ortama zarar verebiliriz...

Oktay Baykurt

1713
Edebiyat ve Şiir / Kar
« : Nisan 24, 2009, 07:23:13 ÖS »
Kahreden bir kurşun yarası gibi yağıyordu
Ağır ağır, ince ince, ölümüne ölümüne
Ne uzaktan elkızının gülümsemesi kar ediyor
Nede el sallaması
İllaki aklımda beyaz ellerin;
Kar gibi.

Kimi görsem hep tanıdık
Kimi görsem hep sen oluyorlar
Sakın ha kızma! Hasretlik zor zanaat
Hele ki anaya, hele ki babaya, hele ki sana
Acıta acıta yağıyor adamın üzerine;
Kar bile.

Hançerleyen bir bıçak yarası gibi geliyordu üzerime
Soğuk soğuk, parlak parlak, ölümüne ölümüne
Yaralamaz demişlerdi ayrılık adamı gurbette
YALAN!
Azrail Azrail geliyor uykularıma;
Kar ise.

Gayrı duramam buralarda evim yok, yurdum yok
Senden öte yatacak toprağım yok
Sensizsem eğer bana artık her şey nafile
Sanma ki seni unutacağım
Sanma ki sensiz yaşayacağım.

İşte yine yağıyor
Kahreden bir kurşun yarası gibi
Ağır ağır, ince ince, ölümüne ölüme
Ve ben bu sefer on altı yerimden
Kurşunlanmış olarak gidiyorum;
Kar ile.

Eğer bir gün
Geri dönüpte beni bulamazsan
Yağ mezarıma
Kar gibi...

1714
Edebiyat ve Şiir / Bahara Geleceksin
« : Nisan 24, 2009, 07:22:12 ÖS »
Donatıp ilk bahar rüzgarlarını
Kavuşmanın cennet kokularıyla
Bir seher vaktine sığdıracaksın
Gelmenin en anlamlısını
Yalnızlığı bırakacaksın
Tek başına korkularıyla

Baharla döneceksin
Hüzün döşeyip gittiğin
Yollardan

Önce yıldızlar göz kırpacak
Gösterecek ay gamzelerini
Nefesini ikram edecek rüzgar
Soluksuz kalan ciğerlerimize
Ufukta göründüğünde yüzün
Bir müjdeli çığ düşecek dağlardan

Sokağımda sessiz bir sevinç
Bahçe kapımda övünç
Evreni kucaklayacak kadar bir güç
Hoş geldin diyen kollarımda......

Tez geçmeye aşık zamanın inadına
/kucaklaş ha kucaklaş /
Gece tükenmeyecek
Bu vuslatın hatırına
Şafak hiç sökmeyecek!



Vahdet Nafiz Aksu

1715
Edebiyat ve Şiir / Canimi Ellere Verdin
« : Nisan 24, 2009, 07:21:25 ÖS »
Gurbet gözlüm sana nettim gene ben,
Aldın gözlerimi sellere verdin.
Bu gidişin sonu ölüm olacak,
Şu canımı benim ellere verdin.

Hasta ettin yataklarda yatırdın.
Aşık ettin hayatımı bitirdin.
Sen yerinde rahatmıydın oturdun.
Şu canımı benim ellere verdin.

Difrize atmışlar yüreğim donmuş.
Ateşe atmışlar ateşte sönmüş.
Şu garip burada aşkınla yanmış.
Aldın şu canımı ellere verdin.

Yeşermeden kopardın sen gülümü,
Bana layık gördün zaten ölümü,
Aldırdım elimden sevda gülümü,
Aldın şu canımı ellere verdin.

Sevda gülüm diye türkü yazarım.
Bağlamam elimde çalar sızlarım.
Ben gülümü gece gündüz özlerim.
Aldın şu canımı ellere verdin.

Haticem bunları görmekte varmış.
Sana acı veren sevdiğin yarmış.
Senin bedenini toprak sararmış.
Aldın şu canımı ellere verdin.



Hatice Çerçi

1716
Edebiyat ve Şiir / Mutluluk Çığlıklarım
« : Nisan 24, 2009, 07:20:43 ÖS »
Yıllardır sesini duymayan yüreğim
Bugün duydu
Nasılda mutlu
Sesimin titreyişi
Yüreğimin çırpınışları...

Yıllar olmuş buğulu sesi duymayalı
Yüreğim kuş misali
Enginlere uçarcasına
Mutlu
Huzurlu...

Damlalar süzülü verdi
Durmaksızın...
Mutluluktu
Gözyaşım...
Mutluluktu
Hıçkırıklarım..

Bİr çocuğun mutluluk çığlıkları kadar
Saf ve temiz.
Yıllar sonra gelen
Aşk
Sendin...


İncisu Sezgin

1717
Edebiyat ve Şiir / Karşılıksız Aşk
« : Nisan 24, 2009, 07:19:50 ÖS »
yar!!!
seni düşünüyorum yine bu gece
her gece...
ellerin ellerimde...
sıcaklığını hissediyorum dalınca gözlerine
birtek sen varsın hayalimde
bu gece...
ve ben sensizliğe mahkumum...
her gece...

tutamıyorum gözyaşlarımı
esirin oldum...
yalvarırım duy sesimi!!!
haydi uzat ellerini, al yanına sahipsiz yüreğimi...
kaçırma ne olur o güzel gözlerini...
sensiz yaşayamam biliyorsun
çıkar artık üstümden bu yırtık kefeni!!!

çok şey mi istedim senden
bir damla veremez misin sevgini?
istersen kır, dök, dağıt yüreğimi
razıyım...
yıllarca benim olacağın günü hayal ettim
ah bir bilsen, yokluğunda ne acılar çektim...
kalmadı artık "ümidim"
belki de sensiz ölüp gideceğim...
ama cennet kapılarında beklerim seni
meleğim....
sevdiğim, herşeyim...
niye kızgınsin ki bana?
izinsiz sevdim diye mi...
peki kalbimi çalan kimdi?
yoksa bu günah değil miydi...
tek suçlu benim öyle mi?...
sus, konuşma sakın!!!duymak istemiyorum o acı sözleri
biliyorum, yine yanacak yüreğim
yine kararacak gözlerim...
sensizim...
birtek sensin özlediğim
anla artık ne olur!!!
sensin benim nefesim...
yar!!!
duymuyor musun hala...
yetmedi mi çektirdiklerin?...
çok merak ediyorum...
ne zaman gülecek gözlerim?
ve işte yine bu gece...
her gece...
sana uzanır ellerim...
seni özler bedenim
yokluğun herşeyi unutturdu bana,
beni benden aldın, gittin
şimdi söyle!!!
ben sensiz neyleyeyim...


Ümit Aslan

1718
Edebiyat ve Şiir / Çapraz Çizgiler
« : Nisan 24, 2009, 07:18:32 ÖS »
Mizanı bozuk bir terazi hallerim
Ne gitmek anlamlı ne kalmak sanki
Çapraz çizgiler kesiyor yolumu
Birgün dipsiz okyanusta dolaşıyorum
Diğer gün rüzgarla yarışıyorum
Yanlış zamanların adamıyım
Çekip te elimi yüzümü senden
Kendi içimde yolcuyum
Semazenler döner durur çevremde
Düşlerime seni kıstırıyorum her gün
Her şiirde kim bilir kaç kez terkettiğim
Sen kendine düşen yapraktın..
Görünmez bir kuyu gibi aşk önümüzde
Hep bir umuttu anılara tutsaklığım
Donuk düşünceler yoruyor karanlığı şimdi
Yürüyorum ulu orta..
Kapattım takvimleri
Ne mor güller var yakamda artık
Ne de bir çift tebessüm
Dudağımda..


Faruk Civelek

1719
Edebiyat ve Şiir / Benim İçin
« : Nisan 24, 2009, 07:13:54 ÖS »
Acım olduğunda dinler misin ?
Ben sevdiğimde sende sever misin
Yoksa bırakıp başkasının kollarına mı gidersin?

Solmuş dallarıma su döker misin ?
Sensizim şimdi.
Ağlarım gözyaşımı dindirir misin?
Dünyaya bir kez daha bakar mısın?
Senleyim şimdi..

Zamanın olmasada gelir misin ?
Akan kanıma merhem sürer misin?
Ben seni seviyorum.
Sende beni sever misin ?



Eda Nur Çoşkun

1720
geçmiş olsun :S üzlüldüm şimdi bende :S

1721
keyloger heralde :S

1722
Edebiyat ve Şiir / Yıldızlar
« : Nisan 24, 2009, 07:01:18 ÖS »
Artık gitmek gerekse ardına bakmadan
bir yıldız kayar gece karanlığından
kimse farketmez onu binlerce yıldız içinde
sessizce kayar yokluğu anlaşılmadan

her kayan yıldız unutuldu
hissedilmedi yokluğu
arkasından ne hoşçakal diyen vardı
ne de farkeden kayboluşunu

ne son yıldızdı bu giden
ne de tek yıldızdı yerine yenisi gelmeyen
ne son parlayandı
ne de son yıldızdı sebebsizce sönen


Burak Şahin

1723
Edebiyat ve Şiir / Enkazı Var Şurada Yıkılan Gönüllerin
« : Nisan 24, 2009, 06:59:59 ÖS »
Her gün bir başka yerde her gün bir ayrı girdap
Gönlümde kasırgasın nasıl teğet geçecek
Hayaline dalarım ağlıyor sensiz mehtap
Gönlümde kasırgasın nasıl teğet geçecek

Söylerimsin ne oldu sözünde durmuyorsun
Ben gönül oyuncağın oynayıp duruyorsun
Kalbimi bine böldün böyle çok yoruyorsun
Gönlümde kasırgasın nasıl teğet geçecek

Enkazı var şurada yıkılan gönüllerin
Kimlikleri çıkmadı aşk sırı meçhullerin
Kim derdinki vuslata varmadan ölümlerin
Gönlümde kasırgasın nasıl teğet geçecek


VEYSEL KIZLARKAYASI

1724
Knight Online / Ynt: KnighT OnLiNe 1731 SERİ CS KOXP
« : Nisan 24, 2009, 06:58:21 ÖS »
Çok güzel paylaşım bende bunu arıyodum teşekkürler .

1725
Genel Kültür / Develerin Hörgüçleri
« : Nisan 24, 2009, 06:50:22 ÖS »


Devenin ana yurdu Kuzey Amerika'dır. Tarih içinde oradan Güney Amerika ve Asya'ya yayılmış, Kuzey Amerika kıtasında ise zamanla yok olmuştur. Güney Amerika'daki lama, alpaka (bir cins koyun), guanako (lamanın irisi) gibi hayvanlar devenin akrabaları sayılabilirler.

Yaşadıkları kum fırtınalarına ve diğer olumsuz şartlara uyabilmek için iki sıra koruyucu kirpikleri ve tüylü kulak delikleri oluşmuş, burun deliklerini açıp kapayabilme, çok uzaktan görebilme ve koku alabilme yeteneklerine sahip olmuşlardır.

Develerin tek hörgüçlülerine Arap devesi, çift hörgüçlülerine ise Baktriane (Bactrian) devesi adı verilir. Baktriane Afganistan'ın kuzeyinde bir yer olup bugün adı pek bilinmemesine rağmen çok çeşitli medeniyet ve kültürlere ev sahipliği yapmış, çok önemli tarihi geçmişi olan bir bölgedir.

Her iki cins deve de yük hayvanı olarak kullanılırlar. Çift hörgüçlü deve daha yavaştır (3-5 kilometre/saat) ama bir günde kervan içinde durmadan 50 kilometre yol gidebilir. Hörgücünün tepesine kadar olan yüksekliği 2 metre iken Arap devesinin sadece bacak yüksekliği neredeyse 2 metredir. Arap devesi 18 saat boyunca saatte 13-16 kilometre hızla yol alabilir. Develerin yük hayvanı olmalarının yanında etlerinden, sütlerinden, yünlerinden ve derilerinden de faydalanılır.

Genelde develerin hörgüçlerinde su olduğuna, bu sayede çöllerde uzun süreli yolculuklara bu kadar dayanıklı olduklarına inanılır ama gerçek bu değildir. Öyle olsaydı deve vücudundan su tükettikçe hörgücünün de bir balon gibi porsuyup inmesi gerekirdi.

Develerin hörgüçlerinde sadece yağ bulunur. Burası 30-35 kilogramlık bir yağ deposudur. Genellikle bir çok hayvan ilerde enerji kaynağı olarak kullanmak üzere vücudunda yağ depolar ama develer bunu hörgüçlerinde yaparlar. Yiyecek bulamadıkları zaman buradan faydalanırlar. Hörgücün bir ikinci işlevi de deveyi çölün kızgın güneşinden korumasıdır.

Develer zaten çölde suya az gereksinim duyarlar. 40 dereceyi bulan sıcaklıklarda iki haftaya yakın susuz kalabilirler. Burun mukozaları insana göre 100 kat daha büyüktür. Bu sayede nefes verirken havada bulunan nemin üçte ikisini geri kazanabilirler.

Bir devenin vücudundaki toplam suyun yüzde 22'sinin kaybı halinde karnı çekilir, kasları büzüşür ama bu, onun performansını çok etkilemez. Buna karşın bir insan vücudundaki suyun yüzde 5'ini kaybedince görme duyusunda azalma başlar, yüzde 12'sini kaybedince de ölebilir.

Develerin susuzluğa dayanıklı olmalarının nedeni su kayıplarının büyük bir kısmının dokularındaki sudan olması, kandaki suyun pek etkilenmemesidir. Ancak bütün bu özelliklere rağmen susuzluğa dayanma rekoru develerde değil, farelerdedir. Bu konuda zürafa da her ikisiyle yarışabilir.

Yeri gelmişken develerin bir başka özelliğine de değinelim. Hayvanlar arasında sadece deve, kedi ve zürafa önce sağ taraftaki ön ve arka ayaklarını, sonra sol taraftakileri atarak yürürler. Yani sol - sağ şeklinde değil sol - sol, sağ -sağ şeklinde. Hatta şiirdeki aruz vezninin ritminin Arap yarımadasındaki develerin bu yürüyüşlerindeki ritimden doğduğu bile rivayet edilir.

Sayfa: 1 ... 113 114 [115] 116 117 118