İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - aksaa

Sayfa: 1 ... 10 11 [12] 13 14 ... 164
166
Komik Fıkralar / Ynt: :))Kayserilinin Eşeği:)) Mutlaka okuyun...
« : Haziran 05, 2009, 01:20:15 ÖÖ »
güncel :kat

167
Komik Fıkralar / Ynt: Gerçek bir reklam...Çok Komik...
« : Haziran 05, 2009, 01:17:08 ÖÖ »
güncel  :kat

168
Komik Resimler / Ynt: ünlülerin resimleri!
« : Haziran 05, 2009, 01:12:07 ÖÖ »
birde kaset yapsalar ne olur  :yima

169
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Ynt: AŞK
« : Haziran 05, 2009, 01:05:35 ÖÖ »
ricaederim...

170
Aşk - Sevgi / Ynt: - AŞK ATEŞTİR, ÖĞÜT YELDİR
« : Haziran 05, 2009, 01:04:15 ÖÖ »
ricaederim...

171
İnternet / İnternette en tehlikeli kelimeler
« : Mayıs 30, 2009, 03:00:23 ÖS »
İnternette en tehlikeli kelimeler, Bilişim Güvenliği'nde bir numara olan McAfee Inc tarafından

belirlendi. İşte yazdığınızda virüs saldırısına uğrayacağınız kelimeler.

  Bilişim güvenlik şirketi McAfee Inc., internette hangi kelimeleri aramanın virüs riskini

arttırdığına dair bir rapor hazırladı.

Rapora göre, “screensaver” yani “ekran koruyucu” kelimesini aradığınızda çıkan sitelerin çoğunda virüs var.

Diğer riskli kelimeler ise sırasıyla şöyle: “Free Games”, “Work Home”, “Rihanna”, “iPhone”, “Twilight” ve “Viagra.”

 

           Tevhid Haber

172
Komik Resimler / Ynt: ünlülerin resimleri!
« : Mayıs 28, 2009, 11:58:29 ÖÖ »
olcay bunlar ünlü degilmi yoksa :kat

173
Komik Fıkralar / Ynt: komik bir fıkra!
« : Mayıs 28, 2009, 11:57:31 ÖÖ »
ricaederim ne demek vazifemiz...obama düşündürdü yaff

174
Komik Fıkralar / Ynt: komik bir fıkra!
« : Mayıs 27, 2009, 02:22:22 ÖS »
riceederim...

175
Aşk - Sevgi / - AŞK ATEŞTİR, ÖĞÜT YELDİR
« : Mayıs 27, 2009, 02:11:27 ÖÖ »


Bir gün pervane böceği muma aşık olur...

Biri pervaneye şu sözleri söyledi:

Ey ufacık böcek, minicik kanatlı hayvan! Sen kendine lâyık bir dost tut. Öyle bir yola git, öyle bir yol tut ki, biraz olsun başarı umabilesin. Sen kim, mum kim? Sen neredesin, mum sevmek nerede? Semender değilsin. Ateşin etrafında dolaşma. İnsan önce kendini bilmeli, yiğitliğini denemeli, ondan sonra savaşa atılmalı.

Yarasaya baksana! Güneşten saklanıp gizlendiği için gündüzleri ortalarda görünmüyor, geceleri meydana çıkıyor. Demir pençeli kimse ile savaşmak, câhillik, kendini bilmezliktir.

Düşman olduğunu bildiğin birisini dost edinmek akıllıca bir hareket değildir.

Ey pervane! Kimse sana mumun uğrunda nâhak yere ve boşu boşuna öldüğün için iyi ediyorsun demez.

Bir dilenci padişahın kızını isterse, bu saçma bir fikir beslemek, mânasız bir harekette bulunmak demektir. Ensesine tokadı yer.

Bir mecliste mum yandığı vakit, padişahlar bile yüzlerini ona çevirirler. Hâl böyle iken mum hiç sana, senin gibi âşıka yüz verir mi?

Karşısında o kadar padişahlar varken, büyükler dururken senin gibi bir müflise iltifat eder mi hiç ? Ben zannetmem.

Mum herkese nezaket, yumuşaklık, fakat sana kızgınlık gösterir. Çünkü sen zavallısın, biçâresin.

Yüreği yanık pervane ona şu cevabı verdi:

Ey tuhaf adam! Sen bu sözlerinle tuhaf  oluyorsun ama iş tuhaf  değil. Mum beni yakarmış, yanarmışım. Bunun ne önemi var. Yansam ne olur, kavrulsam ne çıkar. Gönlümde  İbrahim'in ateşi var. Nemrud'un ateşi İbrahim'e nasıl bir gülizâr oldu ise, mumun ateşi de benim için bir gülistandır.

Gönül, canânın eteğine çekmez, canânın aşkı canın yakasına yapışır.

Ben kendi isteğimle kendimi ateşe atmıyorum ki! Boynumdaki aşk zinciri beni ateşe sürüklüyor. Mumun ateşine kavuştuğum zaman yanmıyorum ki, o beni uzakta iken yakmıştı.

Yâr, güzellik ve sevilmek icabı istediğini yapar.

Ona: Yapma, etme, günahtır denilmez ki!

Ben, yârimi sevdiğim için onun ayakları altında can vermeye hazırım. Emelim budur, zevkim de bundan ibarettir. Can benim değil mi? Kim buna engel olabilir?

Dost var iken bana varlık yakışmaz. İşte bunun için can veriyorum. İstiyorum ki, yalnız o var olsun.

Yârim güzeldir, beğenilmiştir. İstiyorum ki, ben yanarken çıkardığım alev ona sirayet ederek onun ışığına katılsın, onun ziyasını arttırsın.

Ey bana öğüt veren! Diyorsun ki: Git, kendine göre birisini bul, onu dost edin!

Bu öğüdün bana hiçbir faydası yok. Bana kâr etmez, te�sir etmez. Bilir misin ki, aşığa nasihat etmek akrebin soktuğu kimseye sızlanma, inleme demeye benzer. Sindbad kitabında çok güzel bir nükte vardır. O da şudur:

Aşk ateştir, öğüt yeldir.Yel, ateşi alevlendirir. Bir kaplanı ne kadar dövsen, o nisbette hırçınlaşır, öfkesi şiddetlenir.

Ey nasihatçı! Sen bana fenalık yapıyorsun. İstiyorsun ki, yüzümü ateşli yerden ateşsiz, soğuk yere çevireyim.

Şimdi sıra benim. Ben sana nasihat vereyim de dinle.

Daima kendinden iyisini ara. Kendin gibilerle vakit geçirmek, vaktini zâyi etmektir. Kendi emsalinin peşinden ancak kendini beğenmişler gider. Tehlikeli yerlere ise ancak sarhoşlar gider.

Nitekim ben aşka düştüğüm zaman onun bütün belâlarını da düşündüm. Kelleyi koltuğa aldım da bu yola girdim.

Sadık bir aşık isen elini canımdan çek. Canını vermeye kıymayanlar kendini beğenen korkaklardır ve sevgiliye değil de kendi şahıslarına âşıktırlar.

Bir gün gelecek, nasıl olsa ecel pusu kuracak beni alıp götürecek. Onun için nazlı sevgilim beni öldürsün daha iyi. Onun uğrunda, onun elinde güle oynaya can veririm.   Madem ki, ölüm haktır ve alına yazılmıştır, cânan uğrunda, onun elinde ve yanında ölmek daha iyi değil mi?

Bir gün ister istemez öleceksin. Yârin ayağı dibinde can vermek daha iyi değil mi?

Pervâne sâdık bir âşıktır. Tek bir ışık etrafında döner durur ve kendini yok eder. Onun yok oluşu, Vahdet yolundaki dervişin hâline benzer. Işık ilâhî aşk, pervâne ise bu aşk ile yanıp tutuşan ve hatta yokluğa erişen derviş demektir

176
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / AŞK
« : Mayıs 27, 2009, 01:56:41 ÖÖ »

Aşk, Rahmeti Sonsuz’un, insanoğluna gelip ulaşan en gizli lütuflarından biridir. Aşk, bir nüve, bir çekirdek olarak hemen her fertte bulunur. Şartların elverdiği ölçüde de o çekirdek ve tohum, ağaçlar gibi dal-budak salar; çiçekler gibi uyanır ve meyveler gibi, başlangıç ve sonu bir araya getirerek, tekâmül halkasını tamamlar.
Aşk, bir duygu olarak göz, gönül ve kulak menfezlerinden insanın iç âlemlerine akar; vuslata dek de, bir baraj gibi şişer, bir çığ gibi büyür ve bir alev gibi insanın her yanını sarar. Aşk vuslatla noktalanınca, her şey durgunlaşmaya yüz tutar; ateş söner, baraj boşalır, çığ da dağılır gider...

Doğuştan bir mânâ ve nüve olarak hemen her ruhun önemli bir yanını teşkil eden aşk, gerçek ton ve rengini hakikî aşka inkılâp etmekte bulur; bulunca da ebedîlik kazanır ve gider vuslat eşiğinde mücerret bir lezzete inkılâp eder.

İnsanoğlunda Hak tecellilerine açık olan zirve, gönüldür. Gönüllerin bu tecellilere, dolayısıyla da Allah (cc) sevgisine mazhar olmalarının en açık emaresi ise, o sînelerde Yüce Yaratıcı’ya duyulan aşk ve iştiyaktır.

İnsan-ı kâmil ufkuna ulaşma yollarının en keskin, en kestirme ve en sıhhatli olanı aşk yoludur. Aşka, iştiyaka açık olmayan yollarla, o ufka ulaşmak oldukça zordur. Denebilir ki, hakikata ulaşmada, “acz u fakr, şevk ü şükür” yolundan başka aşka denk ikinci bir yol yoktur.

Aşk, yitirdiğimiz Cennet’i bulabilme yolunda Cenab-ı Hakk’ın bizlere ihsan ettiği bir buraktır. Ve bu buraka binenlerden, şimdiye kadar takılıp yolda kalan hiç olmamıştır. Vâkıa bu semâvî burakın sırtında dahi, şatahat ve neş’e sarhoşluğuyla “yol kenarı” yürüyenlere rastlamak mümkündür. Ama bu, tamamen, onların Hak’la aralarındaki münasebetin ayarıyla alâkalıdır.

Aşk, insanı bütün bütün yakıp kül ettiği için, bundan böyle onu ne dünya ne de ukbâ ateşleri yakmaz ve yakamaz. Zira, iki emniyet ve iki korku, iki iştiyak ve iki ızdırabın bir insanda aynı anda bir arada bulunamayacağı esasına binaen, bütün bir hayat boyu sînesini aşkın alevlerine açan ve iç dünyasında cehennemî ateşlerle pençeleşen kimselerin, ikinci bir defa aynı ızdırap ve aynı elemleri yaşamaları düşünülemez...

İnsana kendi varlığını unutturup, onu sevdiğinin varlığıyla bütünleştiren aşk, kalbin, garazsız-ivazsız sadece mâşuku dileyip, onun arzu ve isteklerinde eriyip gitmesinin unvanıdır ve zannımca, insan olmadan murat da işte budur.

Aşk mesleğine göre âşıkın gözlerine başka hayallerin girmesi haramdır ve bu haramın işlenmesi aşkın ölümüdür. Aşkın hayatı, çevresinde duyulan şeylerin, sevgilinin ad ve unvanları, onun cemâlinin vasıfları ve kemâlinin destanları olması ölçüsünde devam eder; yoksa, söner ve ölür...

Âşık, hiçbir meselede mâşukuna muhalefeti düşünmez ve düşünemez. Hele, başka şeylerin ona gölge etmesini, önüne geçip onu unutturmasını kat’iyen istemez. Hatta ondan bahsetmeyen her sözü abes ve faydasız sayar; onunla alâkalı olmayan her işi de, ona karşı nankörlük ve vefâsızlık bilir.

Aşk, kalbin alâkası, iradenin meyli, duyguların ağyârdan arınması ve insan lâtifelerinin, mâşukun rüya ve hülyalarından gayrı hiçbir şey hissetmemesi hâletidir ki; âşıkın her davranışında sevgiliye ait bir mânâ parıldar: Kalbi, ona olan iştiyakla atar, dili hep onu mırıldanır, gözleri onun hayaliyle açılır-kapanır...

Âşık, esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda, ağaran sabah ve kararan gecede hep dostunun kokusunu duyup canlanır; onun, çevreye akseden güzelliklerini görüp coşar; her esintide ona ait solukları hissedip neş’elenir ve yer yer de onun sitemlerini sezip inler...

Mâşuka ait emârelerin şafağına uyanan âşıklar, dudaklarında kıpkızıl kan, sînelerinde alev alev bir tûfan, kendilerini bir ateş çemberi içinde bulurlar. Bir daha da bu zevkli cehennemden dışarı çıkmak istemezler.

Aşkı, fasıkların şehevânî sevgilerinden ibaret saymak bir yanlışlık ve hakikî aşkı bilememenin ifadesidir. Vâkıa, bazen mecâzî aşkların dahi hakikî aşka ınkılâp ettiği olmuştur; ama bu, kat’iyen mecâzî aşkın zâtî bir değer ve kıymet ifade etttiği mânâsına gelmez; aksine onun eksik, kusurlu ve ebediyet ifade etmediğine delâlet eder.
Gerçek âşıkların, tutuldukları aşk hummasıyla, iç dünyaları daima bir yanardağ gibi dumanlı ve inim inimdir. Duyup sezebilenlerce, onların her iniltileri sînelerinden kopup gelen öyle “lavlar”dır ki; düştüğü her yeri yakar-yıkar ve yangınlar çıkarır.

Aşkın sözlerle anlatılması oldukça zor, hatta imkânsızdır. Bu itibarladır ki, aşk adına anlatılan şeylerin büyük bir kısmı, onun dışa aksetmiş eserleri olmadan öteye gitmez. Zira o, bir hâldir ve onu beyan edecek dil de, sadece âşıkın kendisidir.

Âşık, Hak sevgisini mezhep edinip ömrünü hayret, hayranlık ve sevdiğine karşı takdir hisleriyle donatmış öyle bir sermesttir ki, ihtimal ancak Kıyamet Sûru’yla kendine gelebilir.

Âşık, fevvâre gibidir, dâima içinden kaynar.

Fânilik elemini dindirecek, hazanla oturup kalkan ruhların ızdırap ateşini söndürecek tek bir şey vardır, o da hakikî aşktır. Evet, yıllardan beri bütün dertlerimize, onulmaz zannettiğimiz hastalıklarımıza, korku ve endişelerimize, kargaşa ve buhranlarımıza yegâne çare ve biricik devâ ancak aşktır.
Nesiller, ilim-irfan ve günümüzün kültürüyle ihyâ edilmeye çalışılırken, onların gönüllerine, az dahi olsa, aşk kıvılcımlarını saçmadığımız takdirde, hep eksik ve kusurlu kalacak ve kat’iyen cismanîliklerini aşamayacaklardır.



Sızıntı, Ocak-Şubat 1988, Cilt 9, Sayı 108-109

177
Komik Resimler / ünlülerin resimleri!
« : Mayıs 27, 2009, 01:24:51 ÖÖ »

178
Teşekürler gamzeli benimde düş yüzünden sıkıntım var egitim araştırmada çalışmama ragmen hala agrı çekiyorum agrı kesici kullanıyorum şunu demek istiyorum dişte sorun varsa nasıl olsa geçer diye kimse düşünmesin ilerde hiç ummadıgımız anda başlayı veriyor agrı ve kabir azabı dedikleri kadar var sanırım

179
Yönetim Duyuruları / Ynt: Yeni Moderatörümüz WARHORSE
« : Mayıs 27, 2009, 12:59:13 ÖÖ »
Başarılar diliyorum canım kardeşim... :ok

180
Grup açık hatta ben 2 tane video bile yükledim gruba ama kimse yorum bile yazmadı grup var hareket yog yani :yima

Sayfa: 1 ... 10 11 [12] 13 14 ... 164