İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - OĞUZHAN

Sayfa: 1 ... 101 102 [103] 104 105 ... 118
1531
Komik Karikatürler / Ynt: Bykuş Ailesine Özel
« : Nisan 25, 2009, 11:34:31 ÖS »
Şuhut güzel değil ya afyonun güzel yerleri bolvadin ve çay gidersen buraları mutlaka gez  ;)

1532
Komik Karikatürler / Ynt: Bykuş Ailesine Özel
« : Nisan 25, 2009, 11:31:21 ÖS »
Afyon- Çay

ama istanbulda yaşıyorum

1533
Komik Karikatürler / Ynt: Bykuş Ailesine Özel
« : Nisan 25, 2009, 11:28:54 ÖS »
Afyonun nersinde okuyosun ben afyonluyum

1534
Komik Karikatürler / Ynt: Bykuş Ailesine Özel
« : Nisan 25, 2009, 11:23:24 ÖS »
Bakın bir tanede ben yaptım beyenecekmisiniz =)





1535
Komik Karikatürler / Ynt: Bykuş Ailesine Özel
« : Nisan 25, 2009, 11:09:37 ÖS »
Teşekkür ediyorum çok güzel olmuş =)     

Kirpi güzel hayvandır devamını bekliyorum

1536
Modifiye Araçlar / Ynt: Hurdalaktan Aldılar Sonra Neler Yaptılar
« : Nisan 25, 2009, 11:07:30 ÖS »
Evet sende haklısın şekil bakımından güzel ama hasar veriyor arabaya

1537
FUTBOL / Yiğido Kritik Maçta Coştu
« : Nisan 25, 2009, 11:06:11 ÖS »
Lider Sivasspor, 4 Puan Gerisindeki Trabzonspor'u, Sahasında 3-0 Mağlup Etti.





Stat: Sivas 4 Eylül

Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Selçuk Kaya

Sivasspor: Petkoviç, Abdurahman Dereli, Hayrettin Yerlikaya, Bilica, Diallo, İbrahim Dağaşan, Sezer Badur, Musa Aydın, Murat Erdoğan, Mehmet Yıldız, Herve Tum

Trabzonspor: Tony Sylva, Serkan Balcı, Song, Egemen, Cale, Hüseyin, Selçuk, Colman, İbrahim Yattara, Alanzinho 4 ( Dk. 28 Umut Bulut ?), Gökhan Ünal.

Goller: Dk. 6 Musa Aydın, Dk. 20 Abdurahman Dereli, Dk. 46 Hayrettin (Sivasspor)

Sarı kart: Dk. 33 İbrahim Dağaşan (Sivasspor)

İLK YARIDAN ÖNEMLİ ANLAR

Turkcell Süper Lig'inin 29. haftasında lider Sivasspor, 4 puan gerisindeki Trabzonspor'u ağırladığı maçın ilk yarısını Musa Aydın ve Abdurrahman'ın attığı gollerle 2 - 0 önde tamamladı.

Sonucu, şampiyonluk yarışını önemli ölçüde etkileyecek olan haftanın maçı öncesi yöneticilerin karşılıklı açıklamaları nedeniyle gergin bir atmosfere sürüklenen karşılaşma dostluk havasında başladı. Sivasspor cephesi, rakip takım futbolcu ve taraftarlarını karanfillerle karşıladı. Rakip futbolcular da maçtan yarım saat önce sahaya çıkarak dostluk görüntüsü verdi. Karşılıklı sohbet eden futbolcular tokalaşarak birbirlerine başarı diledi.

5. dakikada konuk takım kaşılaşmanın ilk tehlikeli atağını yaptı. Ara pasında topla buluşan Yattara, ayağına gelen topa sert vurdu. Meşin yuvarlak az farla dışarı çıktı.

6. dakikada ise ev sahibi Sivas'ın golü geldi. Sezer Badur'un ara pasında ceza sahasına sol kanattan Hayrettin Yerlikaya'nın bıraktığı topu Musa Aydın düzgün bir vuruşla ağlarla buluşturdu: 1-0.

20. dakikada Mehmet Yıldız'ın sol kanattan hızlı bir şekilde kullandığı taç atışında Sezer Badur'un pasında Tum ve Abdurahman Dereli kaleci ile karşı karşıya kaldı. Tum'un ara pasında Abdurahman Dereli düzgün bir vuruşla meşin yuvarlağı ikinci ağlarla buluşturdu: 2-0.

41. dakikada Egemen'in ceza sahasına ortasında topla buluşan Umut Bulut meşin yuvarlağı kafayla önüne indirdi. Umut'un dengesini kaybederek düşmesi sonrası top kaleci Petkoviç'te kaldı.

İlerleyen dakikalarda başka gol olmayında karşılaşmanın ilk yarısı ev sahibi Sivasspor'un 2-0 üstünlüğü ile sona erdi.

İKİNCİ YARI

Karşılaşmanın ikinci yarısı ev sahibi Sivas'ın golüyle başladı. 48. dakikada ceza sahası dışında topla buluşan Mehmet Yıldız, meşin yuvarlağı ceza sahasına giren Hayrettin'in önüne bıraktı. Hayrettin Yerlikaya'nın sert şutunda top ağlarla buluştu: 3-0.

51. dakikada sol kanattan esa sahası içine topla giren Herve Tum, meşin yuvarlağı müsait durumdaki Mehmet Yıldız'ın önüne bıraktı. Yıldız'ın bekletmeden vurduğu top, kaleci Tony Sylva'nın parmaklarına çarparak kornere çıktı.

59. dakidaka Colman'ın düşürülmesiyle kazanılan serbest vuruşu Selçuk İnan kullandı. Barajın üstünden kaleye giden top, az farkla direğin üstünden auta çıktı.

70. dakikada Herve Tum'un ara pasında Musa Aydın kaleciyle karşı karşıya kaldı. Topa daha yakın olan kalecinin uzaklaştırmaya çalıştığı pozisyonda Musa Aydın'ın pozisyona girmesiyle önünde kaldı. Zayıf şutunda meşin yuvarlak kalecide kaldı.

87. dakikada Hüseyin Şimşir'in ara pasına hareketlenen Umut Bulut sert vurdu. Top kaleci Petkoviç'te kaldı.

89. dakikada Kaman'ın orta şut karışımında ceza sahasına gönderdiği top, kale direğine çarparak oyuna geri döndü. Pozisyonun devamında Mehmet Yıldız, meşin yuvarlağı auta attı.

90. dakikada ceza sahasına ortalanan topu göğsüyle yumuşatan Mehmet Yıldız dönerek vurdu. Topk müsait pozisyonda auta gitti.

Uzatmalarda Kaman'ın sol çaprazdan kaleye gönderdiği meşin yuvarlağı kaleci iki hamlede kontrol etti.

İlerleyen dakikalarda başka gol olmayınca ev sahibi Sivasspor, karşılaşmadan 3-0 galip ayrıldı. Bu sonuçla Yiğidolar puanını 60'a çıkarırken Trabzonspor 53'de kaldı.

Karşılaşma sonrası Sivasspor taraftarı futbolcuları tribünlere çağırdı. Maraton ve kale arkaları ve şeref tribününü selamlayan futbolcular galibiyet sevincini paylaştı.

(CİHAN) 




1538
Modifiye Araçlar / Ynt: Hurdalaktan Aldılar Sonra Neler Yaptılar
« : Nisan 25, 2009, 10:33:34 ÖS »
Arka tamponu pek beyenmedim kuyruk yapsalardı çok güzel olurdu ama yine güzel =)

1539
Knight Online / Ynt: 1731 KnighT OnLiNe KoxP
« : Nisan 25, 2009, 10:32:06 ÖS »
nasi indircez bi ayrıntılı sölesen olmazmı bi yere girio free premium tıklıoz nasi indircez :S:S

Şimdi indir dedikten sonra fre butonunu tıklıyosun rapidshare premınum olmadığı için doğrulama kodu giriceksin resimdeki yazıyı yazıp enter'a bas Sonra kaydet tıkla .

1540
Modifiye Araçlar / Hurdaliktan Aldılar Sonra Neler Yaptılar
« : Nisan 25, 2009, 09:48:46 ÖS »



























1541
Genel Kültür / Kardeşler Neden Farklı
« : Nisan 25, 2009, 09:41:22 ÖS »


Çocukların oluşumunu anne ve babadan aldıkları kromozomlar belirliyorsa, her insanda bir set kromozom varsa ve de bu kromozomlar zamanla değişmiyorsa, aynı anne ve babadan olan çocukların da birbirinin aynı olması gerekmez mi? Üreme konusunda tabiat müthiş şaşırtıcıdır. Tabiatta çocukların oluşumu ile ilgili özel bir sistem dizayn edilmiştir.

Son yılların gözde konusu DNA ile ilgili olarak gazetelerde ve dergilerde çizilen resimlerden belki dikkatinizi çekmiştir. Kadın veya erkek olsun her insanın bir set kromozomu vardır ve her kromozom birleştikleri zaman 'X' harfini oluşturan iki parçadan ibarettir. Bu ikili DNA'nın birbirine sıkıca sarılmış iki koludur.

Bir insanın kromozomunun, bu iki yakasından biri anneden, diğeri de babasından gelir. Ortadan 'X' şeklinde bağlı bu yeni kromozomun her iki yarısı da komple bir gen setini taşır.

Sperm, yumurta ile birleşerek yeni bir insanın oluşumunu sağlar. Sperm yeni bebeğin kromozomunun bir yarısını taşır, yumurta diğerini. Esas soru şudur: Sperm ve yumurtadaki DNA nereden gelmektedir? Babadaki her hücre, birbirinin tamamen aynı 'X' şeklindeki kromozomları taşır. Anne için de bu aynıdır. Baba ile annenin kromozomları da kendi anne ve babalarının kromozomlarından gelmiştir. Ama hangi yarısı gelmiştir? İşte doğanın müthiş düzeninin ipucu da buradadır.

Babada sperm hücreleri oluşurken, kendi anne ve babasının kromozomlarının birer yarısını rasgele, yani bir kurala bağlı olmadan alır. Annenin yumurtalarında da aynı şey olunca, doğan her çocuk dört kişinin, yani anneanne, babaanne ve her iki dedesinin (dolayısıyla onların da ebeveynlerinin) genlerinin rasgele karıştırılmış şeklinden oluşur ve her çocuk farklı fiziksel ve psikolojik özellikler gösterir.

1542
Genel Kültür / Esmerin Sarışın Çocuğu
« : Nisan 25, 2009, 09:20:49 ÖS »


Genlerin ana mekanizması çok basittir. Her anne ve baba iki tam gene sahiptir. Ve bunlardan birini çocuğuna geçirir. Eğer anne ve babadan alınan genler aynı ise, yani çocuk her iki taraftan da mavi göz genini aldı ise problem yoktur. Çocuğun gözlerinin rengi mavi olacaktır. Ancak bir taraftan mavi göz, diğerinden kahverengi göz genini aldı ise gözlerinin biri mavi diğeri kahverengi olamayacağına göre bu genlerden biri üstün gelecektir.

İşte rakibine karşı daima üstün gelen bu genlere hakim (dominant) gen adı verilir. İnsanlarda koyu renk göz geni hakim gendir. Yukarıda bahsi geçen çocuğun gözleri kahverengi olacaktır. Mavi göz rengi gibi mücadeleyi kaybeden gene de saklı (recessive) gen denilmektedir.

Anne ve babadaki her iki gen de hakim gen ise sonuç aynı olacaktır. Saklı gen bu mücadelede ancak her iki tarafın geni de saklı gen ise galip çıkabilir. Uzun boy ve kısa boy genlerinde hakim olan uzun boydur. Örneğin babada iki uzun boy geni (U/U), annede ise iki kısa boy geni (k/k) varsa, her çocukta mutlaka bir uzun ve bir kısa boy geni(U/k) olacak ve uzun boy hakim gen olduğundan her çocuk uzun boylu olacaktır.

Bu çocuklar (U/k) gen yapılı biri ile evlenirlerse, çocukların her birinde muhtemelen (U/U, U/k,'k/U, k/k) gen yapısı oluşacak yani üç çocuk uzun boylu olurken bir tanesi kısa boylu kalacaktır. İnsanlarda kahverengi göz rengi, görme yeteneği ve saçlılık hakim genler iken mavi göz, renk körlüğü ve kellik saklı genlerdir.

Saklı gen çocuğun DNA sarmalında kalıp, onun çocuklarına da geçebilir. Babası mavi, annesi kahverengi gözlü çocuk kahverengi gözlü olur ama mavi renk göz geni saklı olarak durur. Kendisi ile aynı genetik yapıda biri ile evlenirse yukarıdaki uzun boy-kısa boy örneğinde olduğu gibi anne ve baba kahverengi gözlü olmalarına rağmen çocuklardan biri mavi gözlü olabilir.

Bu durum Mendel kurallarına uygun olup mavi gözlü çocukları olan kahverengi gözlü anne ve babaların paniğe kapılmalarına ve ortada başka bir neden aramalarına gerek yoktur.

1543
Genel Kültür / Alkollü Araç Kullanma
« : Nisan 25, 2009, 09:20:17 ÖS »


Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testinden ağza atılacak bir şekerle veya sakızla kurtulmak mümkün değildir. Alkol aldığımızda veya sarımsak, soğan benzeri keskin kokulu yiyecekleri yediğimizde nefesimiz kokar. İstediğimiz kadar ağzımızı yıkayalım, dişlerimizi fırçalayalım, şeker yiyelim veya sakız çiğneyelim, fark etmez bu kokuyu tam olarak gideremeyiz.

Bu kokuların nedenleri ağza veya boğaza bulaşan alkol, ağızda dişlerin arasında kalan yiyecekler değildir. Onlar ağzın yıkanması ile giderilebilir. Bu kokular mideden de gelmez, çünkü yiyecek gitmediği zamanlarda yemek borusunun ucu hep kapalıdır. Tüm bu alkol ve kokulu yiyeceklerin molekülleri midedeki hazım sırasında mide duvarından geçerek kana karışır. Böylece akciğerlere ulaşarak nefesle beraber çevreye yayılırlar.

Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testlerinde, nefesteki dolayısıyla kandaki alkol miktarı ölçülür. Cihaza üflemeyle dışarı verilen havanın 2.000 santimetreküpü kanda bulunan alkol miktarını gösterir. Bu oran, alınan alkol miktarının kişinin ağırlığına bölünmesi ve erkeklerde 0.7, kadınlarda ise 0.6 katsayısının çarpılması ile hesaplanabilir.

Bu katsayılar arasındaki farkın nedeni, aynı vücut ölçüleri ve yağ oranlarına sahip bir kadın ve erkek üzerinde yapılan deneylerde, her ne kadar alkolün yüzde 20'si midede, yüzde 80'i ince bağırsaklarda kana karışsa da, kadınlarda alkolün midede daha az parçalanarak kana karışım oranının yüzde 30 daha fazla olması, kadınların daha çabuk sarhoş olmaları ve sarhoşluğun daha uzun sürmesinin gözlemlenmesidir.

Bir kadeh sek rakı veya iki bardak şarap kanda 40 gram alkol bulunması anlamına gelir. Böyle bir doz 75 kilo ağırlığındaki erkekte 40((75X0,7)=0.76 gr/litre sonucunu verir ki, trafikteki yasal limiti aşar.

Bu miktarda alkolü 60 kilo ağırlığındaki bir kadın aldığında suçlu olur, çünkü hesaba göre kanında 40( (60x0,6)= 1.1 gr/litre alkol çıkar.

İnsanlarda bir litre kandaki alkol oranı 0,5 gramı geçtikten sonra refleksler yavaşlar, sürücü bilincine hakim olamaz. Bu da ciddi kazalara yol açar.

1544
Genel Kültür / Niçin Gıdıklanıyoruz
« : Nisan 25, 2009, 09:15:04 ÖS »


Gıdıklanmak rahatsız edici olduğu kadar eğlendiricidir de. Başkaları tarafından, hatta bazen dokunulmadan gıdıklanırız, ama kendi kendimizi gıdıklayamayız. Bazıları gıdıklanmaya karşı çok hassasken bazıları etkilenmez bile.

Bir insan gıdıklanınca, derinin yüzeyinde bulunan küçük sinir lifçikleri harekete geçer. Özellikle tüyle okşama, böcek yürümesi gibi olaylara hassas olan bu lifçikler, sinyalleri beyne gönderirler. Ancak araştırmacılar bu sinyallerin beyinde nereye kaydedildiğinden emin değiller. Beyinin gıdıklanmaya tepkisi, kaşınmaya olan tepkisi gibi, gönülsüz yapılan bir tepkidir.

Gıdıklama ile kan basıncı artarken, nabız ve kalp atışı hızlanır, beynin uyanıklığı fazlalaşır. Gıdıklanmanın fiziksel olduğu kadar psikolojik yanı da vardır. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilirse de sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir.

İnsanların daha çok gıdıklandıkları yerler, ayak altı, avuç içi ve koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun nedeni, buraların çok hassas bölgeler olmalarıdır.

İnsan beyni vücuda gelen uyarıların hangisinin insanın bizzat kendisinden, hangisinin dışarıdan geldiğini ayırt eder ve ona göre öncelik verir. Örneğin, elimizin yanması gibi acil refleks gerektiren dışarıdan gelen uyanlara öncelik verir. Bu nedenle bir başkası tarafından gıdıklandığımızda reaksiyon gösteririz ama kendi kendimizi gıdıklamaya çalıştığımızda beyin bu noktalardaki hassasiyeti azalttığından gıdıklanamayız.

1545
Genel Kültür / Neden Esneriz
« : Nisan 25, 2009, 09:14:42 ÖS »


Sadece uykumuz gelince mi esneriz? Esneme bulaşıcı mıdır? Aslında esnemenin ve fizyolojisinin ardında yatan gerçek hala tam olarak bilinememektedir.

Önceleri esneme, insanın yorgun olduğu zamanlarda kandaki oksijen miktarını artırmak için vücudun yaptığı bir solunum sistemi refleksi olarak düşünülüyordu. Yapılan deneylerin sonucunda, esnemenin, solunum olayına kısa bir destek verdiği, ancak onun önemli bir fonksiyonu olmadığı tespit edilmiştir.

Hem burnumuzla, hem de ağzımızla nefes alabilmemize rağmen, kapalı ağızla esnemek mümkün değildir. En çok ve sık esnemenin olduğu zaman, sabah uykudan kalkma vaktidir. Ortalama bir esneme 6 saniye sürer.

Sadece insanlar değil, kediler, kuşlar, fareler ve birçok canlı türü de esner. Ancak farklı türlerdeki bu davranış biçimi, aynı fonksiyona yönelik olabilir mi? Örneğin insanların gülme olarak yaptığı yüzdeki kas hareketi diğer bazı canlılarda korkunun ifadesi olabilmektedir.

Yapılan araştırmalarda, hayvanların daha çok dikkat gerektiren bir olayı karşılama sırasında esnedikleri, insanların ise, tersine dış uyarılarda azalma olduğunda esnedikleri saptanmıştır.

Derslerde canı sıkılan öğrencilerin değil de, canı sıkıldığı halde uyumamaya çalışanların daha çok esnedikleri gözlemlenmiştir. Bir diğer görüşe göre de, sınava girecek bir öğrencinin veya yarışa girecek bir atletin çok esnemesinin sebebi, organizmanın kendini sakinleştirmesidir.

Esneme de gülme gibi bulaşıcıdır. Esneyen kişinin yüz hatlarında meydana gelen şekillenmenin, diğer insanlar üzerinde esnemeyi teşvik edici bir etki uyandırdığı tahmin ediliyor. Yani nasıl yemek yiyen bir insanı görünce acıkırsak, onun gibi bir şey.

Esnemenin bulaşıcı olduğunu ileri süren bir görüşe göre ise ilk insanlardan kalma bir davranış olarak esnemekteyiz. İlkel atalarımız akşamları ateşin etrafında topluca otururken grubun lideri tüm dişlerini göstererek esner, oturumu kapatır, artık gecenin başladığı, herkesin sabaha kadar yatması ve hareket etmemesi gerektiği sinyalini verirdi. Grubun diğer üyeleri de esneyerek görüş birliği içinde olduklarını beyan ederlerdi.

Günümüzde bu iş için daha karışık teknolojiler kullanılıyor. Baba televizyonu uzaktan kumanda ile kapatıp koltuğundan kalkıyor. Bu nedenle günümüzde esnemenin hiçbir faydası görülmemektedir ve önümüzdeki bir milyon yıl içinde ortadan kalkacağı sanılmaktadır.

Sayfa: 1 ... 101 102 [103] 104 105 ... 118