İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - HayaL

Sayfa: 1 ... 9 10 [11] 12 13 ... 20
151
Ünlülerin Hayatları / Demir Demirkan
« : Ekim 22, 2007, 07:22:14 ÖS »
Demir Demirkan 12 Agustos 1972 yılında Adana'da doğdu.Üniversite yıllarından önce Ankara ve İzmir'de,daha sonra ise Bilkent Üniversitesi İngiliz dili ve edebiyatı bölümünde öğrenim gördü. Üniversite yıllarında Pentagram gurubuna gitarcı olarak katıldı.

Pentagtam gurubu ile "Trail Blazer" albümünü tamamladıktan sonra Los Angles, CA'ya taşınarak 1992 de Musicians Institute'da eğitime başladı. Paul Hanson, Scott Henderson, Frank Gambale gibi bir çok müzisyenle beraber çalıştı. Mezuniyetinden sonrada Los Angeles'da kalarak pop-jazz, afro,latin ve rock gibi birçok müzik tarzında kayıtlarda bulundu, gitar caldı ve müzik yazdı.

1996'da eve, İstanbul'a döndü. Dönüşünde Pentagram gurubu ile Anatolia albümünün kayıtlarını yaptı, ve Şebnem Ferah'ın "Kadın" albümünün prodüktörlüğünü üstlendi. Aynı yıl Sertab Erener'in "Sertab gibi" albümünün prodüksiyonunu gerçekleştirdi (1997). Prodüktörlük tarafı ağır bastığı için Pentagram gurubundan ayrıldı. 1999 yılında Şebnem Ferah, "Artık Kısa Cümleler Kuruyorum" ve Sertab Erener'in "Sertab" albümünü hazırladı. Ricky Martin ve Sertab Erener'in düet yapığı, prodüktörlüğünü Desmond Child'ın üstlendiği "Private Emotions" adlı şarkının kayıtlarında bulundu, bu versiyon orta dogu ülkelerinde yayınlandı.

1999 yılında Sony müzik Türkiye ile antlaşma imzaladı. İlk solo albümü mayıs 2000 yılında yayımlandı.

İki Tv filminde yardımcı roller aldı. 2000 yılının sonunda Sertab Erener in "Turuncu" albümü için tekrar stüdyoya girdi. 2002 yılının Mart ayında 2. solo albümü "Dünya Benim" i yayımladı.

Demir Demirkan 2002 ekim ayından itibaren Show TV'de yayınlanmaya başlayan 5'i Bir yerde adlı TV Dizisinin başrolünde yeraldı. Jenerik şarkısı ve müziklerini yazan Demirkan, Hayat Sensiz Olmuyor adlı şarkıya da diziden alınan görüntülerinde bulunduğu bir klip de çekti.

2003 yılının Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye'ye birincilik getiren "every way that I can" adlı şarkıyı besteledi ve sözlerini yazdı.

2004 yılında artık kendi başınaydı ve 2004 İstanbul albümünü çıkardı. Pek çok konser sonrası albüm yapmıyacağını açıkladı fakat aradan 2 yıl geçtikten sonra 2006 mart ayında"Hayat Nedir" isimli single çıkardı. Geçtiğimiz Haziran ayında ise "Rüzgar" adlı parçasını hitindir.com adresinden sevenleri ile buluşturdu.

Demir Demirkan solo albümlerinin yanısıra prodüktörlük ve şarkı yazarlığı kariyerini de bırakmadı. Sertab Erener için yazdığı şarkılar Avrupa ve Türkiye'de büyük ilgi ile karşılanırken içlerinden bir tanesi "Every Way That I Can" 2003 Eurovision şarkı Yarışmasında birincilik ödülü aldı ve dünya marketlerinde 400.000 adet single satışı yaptı.

2004'de 2004 İstanbul albümleri yayınlandı. Bu albüm Avrupa'da onbir ülkede yayınlandı. Bu albümün tanıtım turnesi için Mike Tramp (Whitelion) ile bir Avrupa turnesi yaptı.

Yaptığı çalışmalar arasında reklam/TV jingle ları, dizi ve film müzikleri de bulunan Demir Demirkan'ın bu alanda yaptığı en önemli çalışması, 2005'de çekilen Gallipoli/Gelibolu savaşı belgeselinin müzikleridir. Etnik sazların Türkiye'de, senfonik orkestranın ve koronun da Prag'da kaydedildiği bu film müziği Türkiye'de ve Avustralya'da Soundtrack CD olarak da yayınlandı. Demir Demirkan bu günlerde Turkiye'de solo kariyerine devam etmektedir.

152
Ünlülerin Hayatları / Çilekeş
« : Ekim 22, 2007, 07:21:30 ÖS »
Görkem Karabudak - Vokal, Elektro Gitar

Beş yaşında piyano ile müziğe başladı. 13 yaşında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi "keman" bölümünü kazandı ve yedi yıl burada Elif Enacar ve Arif Abbasov ile keman eğitimini sürdürdü. Elena Puşkova ile koro, daha sonra kazandığı Gazi Üniversitesi Müzik Eğitim Fakültesinde de Günay Akgün ile şan çalıştı. Prof. Erol Erdinç yönetimindeki Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrasında ve birçok oda müziği orkestrasında görev yaptı. Konservatuar eğitimini sürdürürken, 2002 Kasım ayında vokalist olarak Çilekeş grubuna dahil oldu. Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümünde eğitimini sürdürmektedir

Ali Güçlü Şimşek - Elektro Gitar
Kadıköyr17;de doğdu, Bursa'da büyüdü. 12 yaşında gitara heveslendi. Ankara Üniversitesi DTCF Fransız Filolojisini kazanınca, Bursar17;dan tanıdığı Cumhur'un stüdyosuna takılmaya başladı. Stüdyoda Görkem'le tanıştı. Bir süre sonra Görkem ve Cumhur gruplarını dağıtıp; hep beraber Çilekeş'i kurdular. Geçen sene ilk hedefini gerçekleştirdi ve grup arkadaşlarıyla birlikte doğduğu kente, İstanbul'a yerleşti. Şimdi aynı evde, hep beraber takılıyorlar.

Cumhur Avcil - Davul

Bursa'da doğdu. Bursa Erkek Lisesi yıllarında müziğe ilgisi arttı ve davul çalmaya başladı. Lise yılları boyunca değişik gruplarla çalarak bir çok organizasyonda yer aldı. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümünü kazanarak Ankara'ya yerleşti. Bir sene sonra kendi stüdyosunu açarak, bir çok gruba eşlik etti ve müzik çalışmalarını sürdürdü. Bu yıllarda çeşitli rock festivallerinde ve barlarda ses teknisyeni olarak çalıştı. 2002 Kasım ayında Çilekeş'in kurulmasıyla grubun davulcusu oldu. 2004 yılında Psikolog unvanını alarak Ankara Üniversitesi Sosyal Antropoloji Bölümünde yüksek lisans öğrenimine başladı.

Gökhan Şahinkaya - Bas Gitar

Samsunr17;da doğdu. Ortaokul yıllarında rock müziğe ilgi duymaya başladı. Lise yıllarında kurduğu grubu ile çeşitli organizasyon ve şenliklerde çaldı. Üniversite eğitimi almak için Ankarar17;ya yerleşti ve bir bar grubunda bas gitar çalmaya başladı. Limon Barr17;da John Doe ile çalarken Çilekeş ile tanıştı. Görkem ile bir proje grubunda yer aldı. 2003 yılında Bilkent Üniversitesir17;nden bilgisayar programcısı olarak mezun oldu ve tamamen müziğe yöneldi. 2006 ya kadar birçok grupta çaldı. 2006 Martr17;ında Çilekeşr17;e katıldı.

İlk konserini Kasım 2002de Ankara Saklıkentte gerçekleştiren Çilekeş, 2003 ve 2004 yıllarında verdikleri konserlerle önce Ankarada dikkatleri çektiler. 2004`ün Mayıs ayında önlerinde gerçekten önemli bir fırsat olduğunu henüz bilmedikleri Fanta Genç Yetenekler Aramızda yarışmasına katıldılar. Ön elemeleri aşan Çilekeş, İç Anadolu Bölgesi Finali`nde canlı performansıyla beğeni toplayarak Türkiye Finali`ne katılmaya hak kazandı. Grup, yarışmanın Türkiye Finali`nde Melih Kibar, Meltem Taşkıran, Teoman, Levent Yüksel, Engin Akıncı`dan oluşan jüri önünde yine canlı performansıyla göz doldurarak yarışmayı kazandı.

Bu gelişmenin ardından daha büyük organizasyonlarda, daha geniş kitlelere ulaşmaya başlayan Çilekeş, konserlerin yanında albüm çıkarma fikrini aklına koydu ve yeni parçalar yaparak bir demo hazırladı.

Canlı performanslarıyla gözdolduran grup, yarışmanın arkasından davet edildikleri ve 17 şehri kapsayan Türkiye turnesinde Candan Erçetin, Beyaz, Harem ve Nev ile birlikte yaklaşık 350 bin kişiye ulaşma fırsatı yakaladı. Böylece büyük çapta bir turneye çıkan ilk amatör grup oldular ve henüz ilk albümleri çıkmadan kayda değer bir dinleyici kitlesi yakalamayı başardılar.

Prodüksüyonuna 2005`in Mart ayında İTÜ MIAM`da davullları kaydederek başladıkları ve özellikle üniversite gençliği tarafından dört gözle beklenen ilk albümleri Y.O.K. Volkan Başaranın prodüktörlüğünde Haziran 2005te ONAIR tarafından yayınlandı. Şarkıların söz, beste ve düzenlemelerinin tümünün Çilekeşe ait olduğu albümde Rap müziğin yükselen ismi Fuat, Kurban grubunun davulcusu Burak Gürpınar ve alternatif müziğin önemli ismi Aylin Aslım da birer şarkıda konuk müzisyen olarak katıldılar.

153
Ünlülerin Hayatları / Cem Karaca
« : Ekim 22, 2007, 07:20:37 ÖS »
5  Nisan 1945'te Dünya'ya geldi Cem Karaca.Ünleri yurt çapında yaygınlaşmış olan Toto-Mehmet Karaca çiftinin ilk çocuğuydu.Cem'in müzikle ilk tanışması annesinin teyzesi Rosa Felekyan'ın piyonosundan çıkan nağmeleri ve küçük Cem'e piyonada notaları öğretmesiyle olmuştur. Bu sıralarda, 50'lere girerken operet tarzı, Türk tiyatrosundaki en parlak devrini yaşamaktaydı. Artık ebeveynleriyle çok daha sık tiyatro salonlarına gider olan Cem'in kulislerde geçirdiği saatler, müziğe olan ilgisini giderek arttırıyordu.Cem karaca için bir dönüm noktası sayılan olay 14 yaşındayken İzmir'deki , ahbablarının yanına gittiği o yaz olmuştur. Suadiyeli Nesrin adlı bir kıza aşık olan Cem , kızı etkilemek için "Johnny Guitar" adlı şarkıyı söyler. Fakat Nesrin'den çok annesi Toto Karaca'yı etkiler. Oğlunun müziğe olan yatkınlığını keşfeden Toto hanım , oğlunun müziğe yönelmesinde baş rol oynar.

Okul-ev-tiyatro kulisleri arasında geçen yaşamı, Robert Koleji'nde yatılı okumaya başlamasıyla başka bir dönemece girdi.Gün geçtikçe müzik zevki rock'n roll üzerine yoğunlaşan Cem, artık ciddi ciddi plak dinlemekte ve haftanın belirli saatleri yayınlanan günün popüler batı müziği parçalarının çalındığı programları takip etmekteydi.

Böylece geçen 1961 senesinden sonra 1962'ye geldiğimizde Karaca'nın müzik hayatının başlatacak deneyimlerin gerçekleştiği günlerle karşılaşıyoruz. "Bir gün arkadaşlarla Beyoğlu Spor Klübü'ne çaya gittik. Muhabbet ederken orada şarkı söyleyen gençlerin farkına varan arkadaşım "Cem de söyler" diyerek beni ve beraberimdeki iki arkadaşı sahneye aldı" diyor Karaca. "Sonra da orada beraber şarkı söyledik." Bu tecrübeden şevk alan dörtlü "Neden beraber çalmıyoruzi bir grup kuralım!" dedi ve enstrüman arayışına girdiler.Karaca'ların evlerinde provalara başlayan grup günün popüler batı müziği parçalarından oluşan bir repertuar hazırladı. Provaları dinleyen İlham Gençer gruba desteğini esirgemedi. İlham gençer dönemin en ünlü ve en iyi müzisyenlerindendi ve dahası müzik dünyasında belirli bir forsu vardı.

Cem'e ilk büyük tepki çok yakınından , babsında geldi. Başından beri onun müzikle uğraşmasına karşı olan babası , onun hariciyeci olmasını istiyordu. Cem müziği bıraksın elinden gelen herşeyi yaptı. Sırf şevki kırılsın diye parayla adam tutup yuhalattı. Fakat bütün bunlar Cem'i daha da hırslandırıyordu. Sonunda babasıda pes etti.

Karaca ve arkadaşları, 1963'e doğru "Dinamitler" adı ile sahne almaya başlamışlardı. Çoğunlukla Elvis Presley ve dönemin diğer rock'n müzisyenlerine ait parçaları yorumlayan Dinamitler 1963'ün sonbaharında dağıldığını, Karacanın "Cem Karaca ve Bekledikleriniz" adlı yeni bir grup kurduğunu görüyoruz. "Bekledikleriniz" macerası bir iki ay sürmüştü çünkü Karaca, dönemin yıldızı yükseklerde seyreden bir başka ismin grubuna katılmıştı: Gökçen Kaynatan.

Gökçen Kaynatan'la olan beraberliği bittikten sonra müzikten kopmak istemeyen Karaca bir dönem tiyatroyla ilgilendi.Annesinin İstanbul Tiyatrosu'nda irili ufaklı roller alan Karaca, 1964'ün sonlarında bir kaç arkadaşıyla beraber bir başka rock'n roll/beat grubu daha kurdu: "Cem Karaca-Jaguarlar". Edindiğimiz bilgiler ve Karaca'nın söylediklerine göre Jaguarlar, "papağan gibi Elvis Presley taklidi yapan" bir gruptu.

Karaca, Jaguarlar'la 1965 senesi boyunca çalıştı ve tiyatro oyunlarında oynadı.Bu sıralarda ilk evliliğini de tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile gerçekleştiren Karaca'nın askerlik vakti gelmişti.

1965'in Kasım'ında Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı'nda askerlik hizmetini yerine getirmek üzere yola çıktı: "daha önce benim Anadolu hakkında okul kitaplarından başka bir malumatım yoktu" diyor Karaca.Askerlik günlerinde Anadolu gerçeğiyle ve kimliğiyle tanışan Karaca'nın beyninde artık bambaşka bir pencere açılmıştı. Anadolu kültürünü araştırmaya koyuldu. Bu sırada Aşık Mahsuni Şerif gibi değerli halk ozanlarıyla tanıştı.

Döndüğünde bir süre tiyatroyla uğraştıktan sonra 1967 senesinde Cem Karaca ve Apaşlar'ı kurdu. İlk büyük çıkışlarını Hürriyet Gazetesinin düzenlediği Altın mikrofon yarışmasında seslendirdikleri "Emrah" adlı parçayla yaptılar. Sözleri Aşık Emrah'a ait olan parçanın bestesi Cem Karaca'ya aitti. Askerlikte karşılaştığı Anadolu gerçeği yavaş yavaş fikirlerine ve düşüncelerine yansımaya başlamıştı.

Altın Mikrofon ile start alan profesyonel dönemin ilk plağı 1967 Haziran'ının başlarında piyasaya çıktı "Hudey". Pir Sultan Abdal'ın "Hudey" türküsünün rock'n roll-beat tarzındaki yorumunda adeta kükreyen bir Cem Karaca görüyoruz.Ağustos ayına doğru ikinci plaklarını da kaydettiler.Yeni plağın adı "Emrah" tı. Bu plakta Karaca'nın sesine daha hakim olduğunu hissedebiliyoruz. 1967 Kasım'ının sonlarında Sayan'a yapmakla mükellef oldukları üçüncü plaklarını kaydettiler: "Ümit Tarlaları".

Plak satışlarından ve özellikle de Anadolu turnesinden biriktirdikleri 45.000 lira ile Avrupa'ya gitmeye karar verdiler.Grubun Almanya'da Ferdy Klein Orkestrası'yla yaptığı 45'liklerden ilk üçü, 1968 Haziran'ının sonundan itibaren ikişer hafta aralıklarla ardı ardına piyasaya çıkmıştı.Bu plaklar sırayla "İstanbulu dinliyorum", "Oy babo" ve "İstanbul" idi. İstanbul 45'liği "İstanbul'u dinliyorum" ve "Oy Babo" parçalarının ingilizcelerinden oluşuyordu.

1968 yılının Ağustos ayında yine Türkofon imzalı üç 45'liğin daha piyasaya çıktığını görüyoruz: "Emrah 1979", "Resimdeki Gözyaşları", "Tears". Cem Karaca-Apaşlar'ın bu "dönüş" 45'liklerinin en büyük özelliklerinden biri, stereo teknolojisi ile kaydedilmiş olmalarıydı.Türkiye'deki pikaplar mono iken ve plak fabrikalarında streo kalıp bulunmazken yapılan ve stereo sistemlerin ithaliyle gerçeklerştirilen bu olayın stereo ses sisteminin ülkede yaygınlaşmasında büyük etkisi olmuştur.

Artık bir yerden sonra grup Karaca ve Soyarslan için dar gelmeye başlamıştı. Tüm bu gerilimler, Konya Ereğlisinde bağları koparttı. Bağlar kopmuştu kopmasına ama grubun daha yeni imzalamış olduğu mukaveleler vardı ve bu sözleşmeler Cem Karaca-Apaşlar'ı hem konser hem plak etkinlikleri açısından 31 Ocak 1970'e dek birlikte olmaya zorluyordu.

Bu sıralarda Eylül ayının üçüncü haftası gelmiş veTürkofon firması arka arkaya "Ayrılık Günümüz" ve "Zeyno" 45'liklerni çıkartmıştı.

1970 yılına gelindiğinde Karaca'nın Apaşlar'la birlikteliği tam anlamıyla kopmuştu.Cem Karaca basçı Seyhan Karabay'la birlikte Kardaşlar grubunu kurdu.Artık kendisininde yaratıcılarından biri olduğu "Anadolu Rock" adlı müzik türü belirgin bir biçimde ön plana çıktı. Cem Karaca ve Kardaşlar bu dönem önemli bir çizgiyi sembolize ettiler. Toplumcu kimliği belirgin bir biçimde önplana çıkmaya başladı. Fakat Kardaşlar hemen başarıyı yakalayamadı. Büyük bir bocalama dönemi geçirdiler. Guptaki en önemli problemlerden biri ekipman sorunuydu. Grup son derece yetersiz ekipmanlarla çalışmak zorunda kalıyordu. Bu problemin çözümü için Cem Karaca'yı Almanya'ya gönderme kararı aldılar. 1970 Ağustos'u geldiğinde Cem Karaca İtanbul'a elinde bantlar ve bir dolu ekipmala döndü.

Karaca'nın İstanbul'a dönmesiyle birlikte Almanya'da yapılan parçalardan oluşan dört adet 45'lik Eylül'ün son haftasından itibaren Türküola'dan yayınlandı. Bu 45'likler sırayla "Emmioğlu", "Kendim Ettim Kendim Buldum", "Adsız" ve "Muhtar" dı.

Plakların satışı sürerken Cem Karaca-Kardaşlar kendi kayıtlarını tamamladılar ve ilk plakları "Dadaloğlu" nu 1970 Kasım'ının son günlerinde piyasaya sürdüler. Plak büyük bir başarı yakaladı ve 1971 yılının Ocak'ında günün plak listesini tutan dergilerinde bir numara oldu!

Dadaloğlu'nun getirdiği başarı, gruba mali güç ve moral sağlamıştı. Konserlerde de büyük ilgi gören grup palk şirketleriyle yaptıkları anlaşma gereği yeni albümlerini Almanya'da doldurma kararı aldılar.Almanya'da kayıtları yapılan 45'likler ise şunlardı: "Oy Gülüm Oy", "Tatlı dillim", "Kara Yılan", "Acı Doktor"

Bahar aylarında çıkan 45'liklerin listelerdeki midyadlarını doldurmalarıyla beraber sonbahara doğru yeni bir 45'liğin hazırlığını yapmaya başladılar ve Cem karaca kardaşlar 45'liği daha Kasım 1971'de piyasaya çıktı: "Mehmed'e Ağıt"

1972 yılında ise son 45'likleri "Akoros Deresi" ni dolduruyorlardı. Cem Karaca, müzikal olarak devamlı bir arayış içindeydi. Müzik açısından Kardaşlar kendi arayışlarına yanıt vermekte geride kalmaya başlamıştı. Gençlik hareketlerinin hızla büyüdüğü bu dönemde , toplumsal değer yargıları hızla değişmekte ve yeni özgürlük talepleri aktif bir siyasi mücadeleyle hızla bütünleşmekteydi.Müzik artık güzel sanat olmaktan çıkıp , farklı bir görev üstlenmişti. Bir süre sonra Cem Karaca ve Kardaşlar bir tıkanmanın eşiğine geldiler. Cem bir revizyonun iyi olacağını düşünerek 1972'de gruptan ayrıldı.

O zamanlar Moğollarda solist olarak denenen Ersen'le yer değiştirerek dönemin efsanevi grubu Moğollar'a geçti. Ersen üzgün bir şekilde Moğollardan ayrılınca 30 Eylül 1972 Cumartesi günü Cem Karaca Moğollar kurulmuş oldu. Müzik dünyasındaki bu ilginç değiş tokuş kamuoyunda uzun süre yer buldu.

Karaca'nın Moğollar'la birleşmesiyle birlikte Moğollar da sesörgülerinde bir yenilenmeye gittiler ve ipiçlarını Ersen'in "Sor Kendine" plağında verdikleri sesörgülerini Cem Karaca Moğollar adıyla Şubat 1973'te çıkan ilk plak olan "Öbür Dünya" da gösterdiler. Ardından da Temmuz 73'te ikinci plakları "Gel Gel" i çıkarttılar.

Grubun mega-popülaritesine rağmen ne "Öbür Dünya" ne de "Gel Gel", listelerin zirvelerine tırmanamadı. "Gel Gel" çıktığı sıralarda grup içinde bir takım kutuplaşmalar başlamıştı. 60!ların sonlarından beri sol politikalara gittikçe daha da bağlanan ve Kardaşlar'da bu tavrını ilerleten karaca, Moğollar dönemine doğru sosyolizm ve uzantıları hakkında daha ciddi araştırmalara başlamış "köylü sosyolizmi" ni benimsemiş ve "sanat halk içindir" savına tümüyle bağlanmıştı.

Müzik tarzı olarak yine aynı yoldan yürüyen yeni Moğollar, artık "topluluk formu" anlamında ne 1968'deki ne de 1972'deki Moğollar değil; adeta başka bir gruptu.

Bu değişim sürecinde hey derhisi tarafından "Pop müziğin namusunu yine Cem Karaca kurtardı" ibaresi ile övülen son Cem Karaca-Moğollar plağı "Namus Belası" , 1974 Ocak'ının son günlerinde piyasaya çıktı. Listelerde ilk haftalardan itibaren çok hızlı bir şekilde yükselen plak, kaçınılmaz olarak bir numaraya yerleşti.

"Namus Belası" nın ülkede bomba gibi patladığı günlerde mart ayı başlarında grubun kazanmış olduğu büyük başarıya rağmen Cahit Berkay Moğollar'a uluslararsı bir kimlik kazandırmak için Fransa'ya gitme kararı aldı.Dolayısıyla Türkiye'deki Moğollar'ı dağıtarak Cem Karaca-Moğollar dönemine son vermiş oldu.

Cem Taner Öngür'ü de yanı alıp gruptan ayrıldı ve 1974 Nisan'ının ortasında Türk Rock tarihinin (belki de) en önemli süpergrubu Dervişan'ı kurdu. Dervişan'la birlikte Cem Karaca en radikal dönemini yaşamaya başlıyordu. Çalışmalarının neredeyse hepsinde dolaylı yoldan veya doğrudan bozuk düzene eleştirleri bulunuyordu. Politik baskının dorukta olduğu bu yıllar , dinleyenlerini bozuk düzene karşı bir kavgaya davet edip durdu. Bu dönem içinde değindiğim politik çizgiyi sürdüren başka müzisyenler olmasına rağmen , içlerinde müzikal açıdan en büyük misyonu Cem Karaca üstleniyordu.

Dervişan ilk çalışmalarını sürdürürken Mayıs ayında Cem Karaca'nın ikinci uzunçaları "Cem Karaca'nın Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar ve Ferdy Klein Orkestrası'na teşekkürleriyle..." piyasaya çıktı. Plak, piyasaya verildikten kısa bir süre sonra Edip Akbayram ve Erkin Koray'ın kendi adlarıyla çıkan ilk albümlerinin aşıp bir numaraya oturdu. Bu esnada ilk konserlerinin vermeye başlayan Dervişan'da bazı huzursuzluklar belirmeye başlamıştı. Erol Büyükgönenç grupta hiç bir şeyin kararlaştırılan ilkeler doğrultusunda yürümediği düşüncesiyle gruptan ayrıldı.

Büyükgönenç'in ayrılmasından sonra Dervişan, adaptasyon açısından ilk önce biraz sıkıntıya düştü. Ancak kısa zamanda yaptıkları sıkı çalışmalar sonucunda Anadolu Rock mevzuunda çok hızlı ilerlediler ve bunun ilk meyvesinin de Haziran ayının sonunda piyasaya çıkan "Beyaz Atlı" 45'liğinde verdiler.

Grup, gün geçtikçe toparlanıyordu ve Anadolu Rock konseptini iyice içselleştirmişti. 1974 sonbaharına gelindiğinde performans açısından da zirveye ulaşmışlardı.

Eylül ayında Cem karaca, Bursa yakınlarında ciddi bir trafik kazası geçirdi. Ayağa kalkmasının oldukça riskli olabileceğini söyleyen doktorlar, "Mukavelelerim var, çalışmam lazım" diyen Karaca'yı hastanede iki hafta zor tuttular. Hastaneden çıkan Karaca, yine tam gaz çalışmaya başladı.

Derken 1975 Ocak'ının başında stüdyo çalışmaları tamamlandı ve Cem Karaca-Dervişan yeni bir Anadolu turnesine çıktığında, Şubat 1975'te az önce bahsetmiş olduğumuz değişim sürecinin ilk olgun meyvesi olan "Tamirci Çırağı", son derece şık bir kapak tasarımıyla piyasaya çıktı.

"Tamirci Çırağı", Cem Karaca'nın belli bir süredir çok su yüzüne çıkartmadan yürüttüğü sol söylemin ilk kez derin bir vurguyla plağa yansımış haliydi.

Cem Karaca-Dervişan artık gündemdeki toluluktu ve ülkenin durumuyla doğru orantılı şekilde daha da politize oluyordu. Bir diğer deyişle kendi bulundukları kampın sorumluluklarını daha fazla üstlerinde hissediyor ve karşı tarafa daha fazla şarj oluyordulardı.

İşte böyle bir ortamda grupta ardarda iki önemli kopuş oldu. Oğuz Durukan ve Uğur Dikmen ardarda gruptan ayrılma kararı aldılar.

Grubun dağılmasını istemeyen Karaca Haziran ayının sonlarına doğru Dervişan'ı yeniden şekillendirdi. Ayrılma ve katılım süreci bir süre devam ettikten sonra nihayetinde tekrar sağlam bir kadroyla Dervişan kaldığı yerden müzik hayatına devam ediyordu. Yeni kadroda Taner Öngür, Kılıç Danışman , Murat Töz ve Hüseyin Sultanoğlu vardı.

Eylül ayında üçüncü Cem Karaca uzunçaları Yavuz Plak etiketiyle piyasaya çıktı : "Nem Kaldı?"

"Nem Kaldı" albümü piyasaya çıktıktan sonra stüdyoya giren grup yeni 45'likleri "Mutlaka Yavrum" u kaydetiler. Kasım 1975'te piyasaya sürülen bu plak Cem Karaca'nın bütünüyle mesaj müziğine yöneldiğinin ilk belgesiydi.

Grup, yeniden provalara ve hemen arkasından konserlere başladı.Yine turneler, buluşmalar... Her geçen gün yoğunlaşan politik havanın en radikal tavırlı oluşumu olarak Cem Karaca-Dervişan Edip Akbayram Dostlar ve Timur Selçuk'u sollamak üzere toplumla birlikte yükselen bir tansiyonu temsil eder hale gelmişti.

1976'nın Nisan'ında grup stüdyoya girdi ve üç parça kaydetti. Bu üç parçadan ikisi yine Nisan ayı sonlarına doğru Cem Karaca Dervişan'ın yeni plağı olarak piyasaya çıktı: "Beni Siz Delirttiniz." 1976 sonbaharında Karaca, yeni bir long play hazırlığının haberini verdi. Dinleyiciler albümü merakla beklerken Aralık ayının başında Cem Karaca'yı hayrete düşüren bir gelişme oldu: Yavuz Plak, kendisinden izin almadan yeni çıkarağı LP için sakladığı ve LP'e adını vermeyi düşündüğü "Parka" yı 45'lik formatında piyasaya sürmüştü. Özensizce hazırlanmış plak kapağından düşük kaliteli baskıya kadar biraz alelacele yapılmış bir para operasyonu intibası veren 45'likte, parçanın hangi gruplarla yapılmış olduğu da yazmıyordu.

Bu 45'lik plağın piyasaya çıkmasından bir ay kadar sonra 1977'nin Ocak'ında Cem Karaca'nın yeni uzunçaları "Parka" biraz gecikmeli olsa da piyasaya çıktı.

"Parka" albümünün çıkmasından sonra grup yepyeni bir albüm için tekrar çalışmalara başladı. Müzik için ne kadar çalışsalarda konserler artık konserlikten çıkmış, sosyo-politik olarak kendini tatmin ortamı haline gelmişti.

Mayıs ayında Ünol Büyükgönenç'in CHP için hazırladığı "Yeni bir Türkiye" 45'liğinde yer aldı Dervişan. Yine Mayıs'ın sonlarında, sekiz aylık bir çalışmanın ürünü olan ve Erkin Koray'ın "Elektronik Türküler" albümüyle beraber Türk Rock'ının en tepesine yerleşen "Yoksulluk Kader Olamaz" uzunçaları yayımlandı.

Mayıs sonlarında çıkan albüm, kısa süre içinde listelerde zirveye yarışmaya başladı ve grup yine konserlere devam etti. Haziran ayının sonlarına doğru bambaşka bir Cem Karaca-Dervişan plağı daha piyasaya çıktı: "Mor Perşembe" 45'liği.

Bu sıralarda Almanya turnesine çıkmış olan Cem Karaca-Dervişan, Türkiye'ye yepyeni ekipmanlar ve ilk kez bir ses sistemi ile döndü.

Ülkedeki gerginliğin had safaya ulaştığı bir dönemde, Urfa'da verilen bir konserden sonra konserin düzenleyicisi CHP Gençlik Kolları Başkanı öğrencinin ülkücülerce dövüldüğü haberi gelince Tamer Öngür "Ben Artık Yokum" dedi. Öngür'ün Ekim 1997'de ayrılmasında hemen sonra Karaca, bir süredir gerçekleştirmeyi düşündüğü bir plağın kayıtları için Dervişan'ı bir tekrar topladı.

Daha sonraları enternasyonel bir devrim marşı niteliği kazanacak olan "1 mayıs" adlı plak, 1977 Aralık'ın son haftasında piyasaya çıktı.Nitekim yayınlanmasından birkaç hafta sonra Cem Karaca ve Sarper özsan hakkında dava açıldı ve plak toplatıldı. Dava haberi gelmeden çok kısa bir süre öncede 1978 Ocak'ının ortalarında yaptıkları işin politik açıdan çığrından çıktığını düşünen Sefa Ulaştır ve Uğur Dikmen, Dervişan'dan ayrıldılar. "Ayrılığımız siyasi sebeplerle değil" diyordu Karaca ama durum aslında çoğunlukla politik anlaşmazlıktan çıkmıştı. Böylece "1 Mayıs", Cem Karaca-Dervişan'ın son plağı olmuştu.

Dervişan'dan sonra kısa bir süre Edirdahan'la çalıştı. "Cem Karaca "devrimci müzik" yaklaşımını Edirdahan konserlerinde de devam ettirdi. Politik çizgisini Dervişan'da bıraktığı yerden devam ettiren Edirdahan'la konserlerde devam ettiren Karaca, kayıtlarına ilkbaharda girmeyi planladığı albüm içinse daha değişik şeyler düşünüyordu. Sonunda Cem Karaca-Edirdahan işbirliğinin ilk yapıtı "Safinaz" adlı uzun çalar piyasaya sürüldü. Safinaz 18 dakikalık bir rock opera denemesiydi. Dar anlamda bakıldığında ilk Türk rock operası değildi. Barış Manço'nun ilk studyo albümü "2023" te yer alan "Baykoca Destastanı" da benzer bir yapıya sahipti.

1978'in sonbaharını yine konserlerle değerlendirdi Karaca. Bu sıralarda da grupta bazı çatlamalar meydana gelmişti. Grup içi anlaşmazlıklara dönemin huzursuz ortamı yüzünden iyice yoğunlaşan gerginlikler de eklenince Edirdahan tam anlamıyla olmasa da dağıldı. Böyle diyoruz çünkü Karaca'nın konserlerinde kendisine eşlik etmeyi kabul etmişler ama aynı çatı altında grup olarak çalışma sürecine de son vermişlerdi.

Cem Karaca 1979 yılında işlerinden dolayı Almanya'ya gitti. Bu dönemde Türkiye'de büyük siyasal çalkantılar yaşanıyordu. Ülkede bir kaos vardı. Hemen hergün adam öldürülüyordu. Halk bir kutuplaşma dönemine girmişti.Bunun üzerine 12 Eylül 1980 sabah saat 4'de ordu yönetime el koydu. Ülkede insan avı başlamıştı. Sağcısı solcusu olaylara karışan herkes yakalanıyordu. Cem Karaca Almanya'dan ülkede olan gelişmeleri kaygıyla izliyordu. Bu arada Almanya'da katıldığı 1 Mayıs töreninde ülke yönetimine karşı sarf ettiği sözler nedeniyle hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Yapılan "geri dön" çağırılarına rağmen yurda dönmedi. Hatta babasının cenazesine bile katılamadı. Bu süreç içinde kendisiyle aynı davada yargılanan Selda Bağcan ve Melike Demirağ ile arasında kırgınlık yaşadı. Hatta anneside babasının cenazesine gelmedi diye oğluna tavır aldı. Ve sonunda vatandışlıktan çıkarıldı. Bütün bunlar olurken Cem Karaca Almaya'da sessiz bir bekleyiş içerisindeydi.

1987'de dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın girişimleriyle yurda döndü. Dönüşü çeşitli spekülasyonlara sebep oldu. Politik çizgisindeki yumuşama ve bazı önemli değişimler bazı kesimlerin Karaca'ya bakış açısını değiştirdi. Fakat bunlara aldırmayan Karaca müzik hayatını sürdürdü. Artık bugün Türkiye'de farklı bir ortam yaşanıyor.Bu baskı ve sömürünün olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece düzenin görünümü değiştiği söylenebilir.Ancak Cem Karaca'nın 70'li yıllardaki radikal tutumundan uzak olduğu bir gerçek. Tüm bunlara rağmen Cem Karaca'nın Türk Rock tarihinde çok önemli bir kilometre taşı olduğunu gözardı edemeyiz. Bir çok parçasının uzun yıllara rağmen hala ilgi görmesi O'nun büyük bir sanatçı olduğunun en büyük kanıtı.

154
Ünlülerin Hayatları / 6.Cadde
« : Ekim 22, 2007, 07:19:31 ÖS »
Grup, Emre Aydın ve Onur Elar17;nın 1999 yılı, Mayıs ayında Dokuz Eylül Üniversitesir17;nin kantininde tanışmalarıyla kuruldu. Pek çok kez isim ve eleman değiştiren ikili ilk ciddi deneyimini EQ adıyla Antalya E TVr17;de iki ay program yaparak gerçekleştirdi.

2000 yılında internet üzerinden yayımladıkları ilk demoları "Rüyamdaki Aptal Kadın" beklenenden fazla ilgi gördü. O dönemlerde kadrodan ayrılan arkadaşlarından sonra grup yola iki kişi olarak devam etme kararı aldı.

İkinci demoları "Tesadüfen"i 2001 yılında tamamlayıp, yayımladılar.
Grup, 2002 yılına kadar çeşitli üniversite şenliklerinde "6.Cadde" ismiyle sahne aldı. İkinci demoları "Tesadüfen"de yer alan "Dönersen" isimli şarkıyla Show TVr17;de yayınlanan "Sing Your Song" beste yarışmasında Türkiye Birincisi oldular. Aynı şarkıyla Universal Müzik Türkiye tarafından yayınlanan Sing Your Song Compilation albümünde yer aldılar. Prodüksiyonu Sıfır Müzik ve Universal Müzik Türkiye tarafından gerçekleştirilen ve kendi isimlerini taşıyan albümleri 6.Cadde ile profesyonel müzik hayatına başlamış oldular.

Muse, Coldplay, Starsailor, Pearl Jam, U2, Sting, Queen, Bush, Placebo, Travis, Oasis, aerosmith, Creed, Dido, MFÖ, Mavi Sakal, Kesmeşeker, Nazan Öncel, Erkin Koray, Özdemir Erdoğan, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses başta olmak üzere bir çok grup ve sanatçıdan etkilenen grup, yaptıkları müziğe bir isim koymuyor.

Arabesk ve rock müziğin gerek tavır, gerekse yapı olarak birbirine yakın olduğunu düşünen 6.Cadde sahnede arabesk coverr17;lara da yer veriyor.

Onur Ela'nın profosyonel müzik hayatını bırakma kararı alıp gruptan ayrılması ve 6.Cadder17;nin dağılmasıyla birlikte, yoluna tek başına devam eden Emre Aydın, yeni albüm hazırlıklarını tamamladı. GRGDN yapımı olan, r0;Afili Yalnızlıkr1; isimli bu yeni albümde, şarkıların tamamına yakını Emre Aydınr17;a ait. 6.Cadde albümünde yer alan ve 6.Cadde hayranları tarafından çok sevilerek dinlenen, hala daha popülerliğini koruyan r16;Gitr17; isimli şarkıyı da bu albüme dahil eden Emre Aydın, aynı zamanda bir zamanlar Umay Umayr17;dan dinlediğimiz,söz ve müziği Barlas Erinçr17;e ait r16;Hareket Vaktir17; ni de kendine özgü yorumuyla seslendiriyor.

Emre Aydın, Şubat 1981`de Isparta`da doğdu. İlk öğretimi Isparta`da tamamladı. Antalya Anadolu Lisesi`nden mezun olduktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünde öğrenim gördü. 2002 yılında katıldığı SingYourSong beste yarışmasında grubu 6. Cadde`yle Türkiye birincisi oldu. Aynı yıl Universal Muzik tarafından yayınlanan toplama albümde "Dönersen" isimli şarkısıyla yer aldı. 2003 yılında grubu 6. Cadde`nin ilk resmi albümü yayınlandı. Aynı yıl gruptan ayrıldı. Solo kariyerinin ilk albümü "Afili Yalnızlık" Sony BMG Türkiye GRGDN işbirliğiyle Ekim 2006`da yayınlandı.

155
Ünlülerin Hayatları / Feridun Düzağaç
« : Ekim 22, 2007, 07:18:46 ÖS »
Feridun Düzağaç 10 Ekim 1968r17;de Adanar17;da doğdu; İlk kez 14 yıl önce Mersinr17;de bir grubun solisti olarak profesyonel müzik yaşanısına başladı.

1988r17;de aynı üniversitede r16;okuduğur17; dört arkadaşıyla kendi müziklerini üretmek ve kendi şarkılarını yazmak için TINI grubunu kurdu.

1990 yılında yine aynı üniversitedeki 13 amatör şair arkadaşıyla r16;ilk rüzgarr17; adını verdikleri antolojik formatlı şiir kitabında yazdıklarını yayınladı.

1992 yılında Çukurova Üniversitesi İktisat Fakültesi İngilizce İşletme bölümünden mezun oldu.

5 yıllık paylaşımının anısına kaydettikleri TINI demosu 1994 Kasımında r0;Öğrenci İndirimir1; adıyla Ada Müzikr17;ten yayınladı.

1995 Ocak ayında Sevgi Güryayr17;la hayatını birleştirdi.

Aynı yılın Aralık ayında babası Salih Mete Düzağaçr17;ı trafik teröründe yitirdi.

Askerde yazdığı şarkılarını topladığı r0;Beni Rahatta Dinleyinr1; albümünü 1997 Ocak ayında, İstanbulr17;da yazdığı şarkılardan oluşan ikinci solo albümünü r0;Köprüden Önce Son Çıkışr1;ı 1998 temmuzunda piyasaya sundu.

1999r17;un 2 Kasımında Tuya Naz isminde bir kız çocuğu oldu.

2000 yılında yayınlanan r0;Bülent Ortaçgilr17;e Saygır1; albümüne onun Sevgi şarkısıyla konuk oldu.

33 ay sonra yine tamamen kendi şarkılarından oluşan r0;© Tüm Hakları Yalnızlığıma Aittirr1; albümü 2001 Mayısr17;ında Universal r11; Neşe Müzikr17;ten çıktı.

2003 yılında ise "Orjinal Altyazılı" müzik marketlerde yerini aldı ve sanatçımız için bu bir dönüm noktasıydı artık herkez fd yi biliyordu en çok satan albümü olmuştu...

2004 ağustos ayında ara albüm olan "Uzun Uzun Feridun Düzağaç" isimli albümünü harbiye açıkhava tiyatrosu konserinde 4 albümden çeşitli şarkıları söyleyerek albüm haline getirdi...

2006 ocak ayında "Bir Devam Filmi - siyahbeyaz türkçe dublaj" albümüyle hayranlarını yanlız bırakmadı, albümde çok fazla kalbi kırık şarkısı olan üstad yine güzel şarkılarıyla ön plandaydı...

156
MÜZİK / HaYkO CepKiN
« : Ekim 21, 2007, 07:01:49 ÖS »
Hayko Cepkin, (doğum 1978, İstanbul) Ermeni asıllı türk vatandaşı piyanist, müzisyen.

Liseden sonra 2 yıl mimar sinan üniversitesi'nde şan eğitimi aldı. 2 sene timur selçuk çağdaş müzik merkezi'nde şan, solfej ve armoni dersleri aldı. 1 sene akademi istanbul'da piyano eğitimi gördükten sonra profesyonel müzik yaşantısına 1997 yılında klavyeci olarak başladı.

Sırasıyla öztürk, Ogün Sanlısoy, Aylin Aslım, Koray Candemir ve Demir Demirkan gibi isimlerle sahneyi paylaştı. Çalıştığı isimlerin bazılarının albümlerinde de düzenlemeci kimliğiyle yer aldı. En son Murathan Mungan'ın söz vermiş şarkılar adlı albümünde aylin aslım'ın seslendirdiği "kimdi giden" adlı bir yeni türkü bestesi olan parçayı düzenledi. Bu sırada evinin odasında kaydettiği bestelerini hayata geçirme kararı aldı. 2005 yılı içinde "Sakin olmam lazım" adlı albümü ile alternatif müzik piyasasında yerini aldı.

Hayko Cepkin'in grubu gitarda Umut Töre,
bas gitarda Poyraz Kılıç ve
davulda Murat Cem Ergül'den oluşmaktadır.

157
MÜZİK / kısaca METAL müzik türleri
« : Ekim 21, 2007, 06:46:27 ÖS »
AOR
Bu tür genelde bir Amerikan fenomenidir. Başharflerin açılımı Adult Oriented Rock anlamına gelir. Bu türün en belirgin özellikleri arasında yüksek perdeli ve notasyona sahip vokaller, gitar soundu orta derecede ama heyecanlıdır ve mükemmeli yakalamaya çalışır. AOR'da klavye son derece önemlidir. Liriklerde aşklar, kişisel problemleri konu alan dramatik sözler dikkat çeker. En önemli temsilcileri Survivor, Foreigner, Styx, Kansas, Journey, Loverboy,... olarak gösterilebilir.
ALTERNATİF
Bu biraz belirsiz bir türdür... Smashing Pumpkins ya da Pearl Jam gibi çok sayıda müzik topluluğu dahil edilir. Bu tür grupların çok büyük satışlara ulaşmasının yanı sıra müzikle işlenilen lirikler garip denilecek tarzdadır. Post-Grunge, 1990'ların Punk-Metal'ine benzer, Rap ya da HardCore'u andırır bir karışım olabilir. Türler arasında ki ayrımı körelten ya da sınırları geçen bir tarzdır. Değişik sound ve liriklerle aslen ticari kaygıdan uzak bir noktadadır.
BAY AREA
Speed benzeri, ancak teknik açıdan daha fazla hüner ve ustalık isteyen bir türdür. Öncüleri; Exodus, Testament, Death Angel, Vicious Rumours, Overkill, Megadeath ve Metallica'dır. Günümüzde hafif punk ya da thrash etkilenimi de kabul edebilen hızlı, güçlü ve iyi yapılmış metal için kullanılır.
BLACK METAL
Tartışmaya açık olarak gösterilsede Venom tarafından ortaya çıkarılmış bir türdür. En extreme formu olan ise liriklerde ökültizm'i konu alanlardır. Bu exterme formda Hırıstiyanlığın kusurları ortaya çıkarılır ve geleneklere saygısızlık vardır. Daha ılımlı formların da ise ökültizm karşıtı ya da yanlısı bir tutum olmadan, makyajlar, imaj ve liriklerde ele geçen her şeyden istifade söz konusudur. Her iki formda da bolca, haç, kafa tası, siyah deri ve duman kullanılır. Eski örnekleri Mercyful Fate, Venom, Morbid Angel, Deicide, Slayer ve Bathory'nin ilk dönemleri sayılabilir. Daha yakınlarda ise işi kiliseye götürebilen Norveç'li gruplar vardır. Bu dönemin örnekleri ise Witchfinder General, Witchfynde, Quartz, Mayhem, Marduk, Dark Throne, gibi gruplar sayılabilir. Her iki dönemin de pekçok grubun, daha çok korku yaratan imajla etki yaratma çabası dikkat çekmektedir. Olayın diğer tarafında da Hırıstiyan Rock vardır ki en ünlü örneği Stryper, dinlemeye en çok değeni ise Mass, en parlak örneği ise Trouble olarak gösterilebilir.
BLASTBEATS
Thrash'te ki davulların oldukça hızlı kullanılması ile ortaya çıkan bir
türdür. Bu tür artık GrindCore, Death Metal ve Black Metal'de de kendine yer bulmuştur. Herhangi bir derinliğe ya da güce sahip olmayan hızlı bir sound'dur.
DEATH METAL
Konularının tamamı neredeyse hayali olan bir türdür. Kan ve vücut parçaları önemli objelerdir. Önde gösterilen örneklerden Cannibal Corpse en önemlilerindendir. Ayrıca, death metal'de blastbeats'e, grindcore vokallere, doom korolara sıkça yer verilir. Thrash'in peşinden doğan daha kült ve tutucu bir underground yapıdır.
DOWN-TUNING
Gitar tonları daha düşük tutulan bir türdür. Tekniği hakkında söyleyebilecek fazla bir bilgimiz yok fakat tüm bu düşüklüğün sonunda daha heavy riff'ler, daha yoğun bir sound ve tellerin titreşimi elde edilmektedir. Bu günlerde grunge, doom ya da death metal'de de sıkça kullanıldığı görülmektedir. Bu türe verilebilecek en ünlü örnek Sabbath'tır.
EURO-METAL
Bu daha çok Danimarka, İsveç ya da Alman metali ile ilgili bir türdür.
Derin, duygulu, gizemli, melodik tonlar heavy ise gothic metal ile sonlanır. Bu tonlar hafifledikçe Euro-Hard Rock'a dönüşülür. Bu sebeple Euro-Metal olarak anılabilecek gruplar geniş bir yelpazede yer alır; Scorpions, Accept, HeavyLoad, GraveStone, Helloween, Mercyful Fate, Overdrive, Picture ve Rage...
EXTREME METAL
Pek çok açıdan kalıplara zorlayan bir tarzdır. Kısaca, enuçta ki, o an için son noktada ki tür diyebiliriz. Norveç Thrash gruplarının uç noktası, "Distortion" gibi ındustrial sound'lar ve biraz gürültünün karışımıdır. Eyehategod, ya da Brutal Truth da olduğu gibi doom, death, grunge'ın bir arada kullanılması olduğunu da söyleyebiliriz.
GOTH METAL
Ortaçağa ait zindanlar, ejderhalar, klasik, doom korolar ve düşsel lirikleri
vardır. Rainbow'da belirgin olan bu tür, bazı Sabbath, Prıest, Dıo, Maiden parçalarında da yer almıştır. Daha sonraları Yngwie Malmsteen, Savatage ve Mercyful Fate gelmiştir. Bu günlerde ise bu türe örnek olan gruplar ise; Cemetary, My Dying Brıdeve Paradıse Lost olarak sayılabilir. Liriklere bakacak olursak; Kaleler, ejderler, vampirler, şovalyeler, büyücüler ile Avrupa'ya aittir. Sound ise karanlık ve özellikle gitar sololarında, klasik müzikten etkilenmiş bir "Euro" sound'dadır. Teknik açıdan etkileyici olmakla birlikte, kasvetli ve ciddi tonlar bir kaç albüm sonra sıkıcı olabilir. Gotik Metal, uçlara yaklaştıkça doom ya da death'e dönüşür.
GROOVEİnsonı harekete geçiren, headbang'e ve çılgınca eğlenmeye iten, oldukça enerjik bir türdür. Groove'un babası AC/DC'dir. Maıden ve Dıo'da sıkça bu türe yer verir. Aerosmith'in "Draw the line" belki de bu güne kadar yapılmış en iyi groove parçadır. "Sick as adog" , "Adam!s apple"da da groove yapılmıştır. Fakat bu işin patronu Accept'tir. "Restless and wild","Aiming high","Man enough to cros" ve "Bound to fall"u dinlemelisiniz. 1990'ların başında Mustaine ve Trouble bayrağı kapmışlardır. Şimdi ise Entombed, Dismember ve Dearly Beheaded gibi death'e yakın gruplar daha çok grınd kokan bir groove yapmaktadır. Kısacası groove, metal müziği, diğer müziklerin ötesine götürmektedir. Bu büyülü kıvılcım en iyi bir metal aksamla çalışmaktadır. Bu iyi metal'in insanı yerinden hoplatmasının sebebidir.
GRUNGE
Bu tür, punk ve metal'in zekice evliliği sonucu 1980'lerin sonunda
Seattle'da ortaya çıkan bir türdür. Temsilcileri; Nirvana, Green River,
Screaming Trees, Tad, Soundgarden, Mudhoney, Mother Love Bone, Swallow, Fluıd, Melvins And Wipers, olarak sayılabilir. Tür diğer şehirlere ve sound'lara yayıldıkça Pearl Jam ve Stone Temple Pilots türün önemli elemanları haline geldiler. Bu günlerde ise grunge, metali diğer alternatiftürlere bağlayan bir köprü vazifesi görüyor. Aslında grunge, alternatif etiketi yapıştırılan ilk tür olmuştur..
HARDCORE
Bu tür dazlaklarla, ırkçılarla, slam dansla ve skaleboard'la birlikte anılan thrash-punk ya da speed-punk'tır. 1980'lerin sonunda hardcore ile thrash metal arasında ki sınırı silen gruplar oldu. Bunları punk'tan thrash'e doğru saymak gerekirse; The Descendants, Corrosion Of Conformity, DRI, Suicidal Tendencies ve Anthrax diyebiliriz. Crossover gibi tamamlayıcı öğeleride barındırır. Lirikleri bir tarfa bırakılırsa hardcore her zaman thrash'tir, thrash'te hardcore'dur. 1990'lar da ise hardcore'un öfke ve ahlak çöküntüsü Biohazard, Pro-Pain ve Pantera gibi gruplara sızmıştır. Lirikler politik ve iğneleyicidir ve yogun bir biçimde sokak dili ve argo sözler kullanılır.

HEAVY METAL
Sanırız bu konu üzerine sayfalarca yazı yazılabilir. Fakat pekçok albüm kıritiğine bakarak şöylece anlatılabilir; 1. Agresif gitarın kullanıldığı rock türleri için verilen genel bir isimdir. Örneğin;Aerosmith ve Accept, heavy metal'dir ama REM değildir....
2. Fakat farklı bir şekilde bakarsak Machine Head heavy metal'dir, ama
Aerosmith değil diyebileceğimizden dolayı, neden bahsettiğimizi anlamanız gerekir. Metal'de daha çok doom, şiddet ve hız vardır. Hardrock ise; daha Amerikan varidir, içinde, optimizm, civcive benzeyen elemanlar, diğer civcivleri anlatan elemanlar ve herkesin sevebileceği parçalar yazan elemanlar barındırır. Bazı örnekler vermek gerekirse HeavyMetal; Black Sabbath, Metallica, Anthrax, Pantera, Slayer, Judas Prıest, Ozzy Osbourne...... HardRock; Dokken, Angel City, White Lion, Slaughter, Poison, Aerosmith, Van Halen, Kiss..... İkisinin Arasındakiler; WASP, UFO, Deep Purple, AC/DC, Whitesnake,.......
INDUSTRIALİtici güç olarak bilgisayar teknolojisi kullanılan bir türdür. 1970'lerde
elektronik, "psychedelic" olarak başlamıştır. 1980'lerde "synth-pop"
olmuştur. Günümüzde ise birkaç yerde kullanılmaktadır; Psychodelic, dans müziği ve industrial metal. Bu türde ki gruplara örnekler; Ministry, Nine Inch Nails, White Zombie, Skrew, Bile, Filter, Prick'tir. Not: Psychedelic; Her hangi bir uyuşturucu madde almadan kendinden geçebilme olarak tanımlanır.
NWOBHM (New Wave Of British Heavy Metal)
İngiltere'de 1979-1980'de Iron Maıden, Saxon, Motorhead, Angel Witch, Samson, Tygers Of Pan Tang, Quartz ile başlamıştır. İsminden de anlaşıldığı gibi İngiltere orjinli bir türdür. Evet az önce saydığımız gruplar, daha sonra bu topluluga katılanlar ise; Chateaux, Savage, Wicthfinger General, Fist ve birkaç diğer gruplar.Punk'ın ortaya çıkışından sonra NWOBHM metal sahnesinin itibarını ve kuvvetini tazelemiştir. Tür Avrupa'da da büyük yankı uyandırmıştır ve bu yankı halen devam etmektedir. Müzikal açıdan büyüseldir ve ilk örneklerinde ki saflık, oşkunluk ve ilhama başka yerde rastlamak zordur. NWOBHM gruplarının tamamı bir bütünlüğün bir parçasıdır ve bu tür, EDDIE ile büyüyenler de nostaljik duygular yaşatır.
O.T.T. (Over The Top)
Motorhead kökenli bir tür olabilir. Manik, hoşgörülü ve limitleri aşan bir
türdür. 1970'lerde ki Rainbow'un "Kill the king" paeçası iyi bir OTT
örneğidir. 1980'lerin başında metal daha heavy hale geldikçe OTT, daha çok kulakları sağır eden bir speed, makineli tüfeği andıran çift cross davuldan oluşan bir ses duvarı yapan gruplar için kullanıldı. İlk OTT örneklerinden birisi Accept'in "Fast as a shark" parçasıdır. Modern OTT içinde sayılabilecekler ise Slayer'ın yaptığı hemen herşey, grindcore ve thrash'in yarıya yakını ve Judas Prıest, OTT grubu olmamasına rağmen onların "Leather Rebel" parçalarıdır. Terim daha yaygın kullanımda ise ultra- heavy ödün vermeyen hızlı metali anlatır.
POP METAL
Hafif AOR benzeri, melodik hardrock türevi bir tarzdır ve genç nesil
insanını hedefler. Daha az metaliktir. Kibar yapılan türden Amerikan
hardrock'una çaktırmadan yapılan bir kayıştır. Bon Jovi'nin son dönemleri olabilir.

POWER METAL
Bu tür tamamen speed, thrash olmayan ama OTT sınıfına da girmeyen gerçekten heavy sounda sahip grupları anlatır. Örnekleri Running Wild, Helloween, sayılabilir. Pek çok power grubu elemanı yetenekleri ile övünür ve bazen progressive doğru kayabilirler. Yani power metal yoğundur, oldukça heavy'dir ve elemanlar virtüözik yapıya sahiptir.
PROGRESIVE METAL
Progresive rock ve heavy metal'in evliliğinden doğan türün öncüsü Rush ve daha sonra 1980'lerin gruplarından Queensryche ve Fates Warning olmuştur. Dream Theatre'in başarısıdan sonra Morgona Lefay, Tad Morose, Cynic, biraz biraz Iced Earth, yine biraz biraz Blind Guardian progresive metal'in değişik dallarında yer almışlardır. Uzun parçalar, fantastik lirikler ve
operavari bir söyleyiş içerir.
PUNK
1970'lerin sonunda Sex Pistols, Damned, Adverts, Ramones, Dead Boys, Saints, Clash, Eater ile başladı. Daha sonra US Hardcore grupları ortaya çıktı, örnekleri; Dead Kenedys, Black Flag, Descendants,... Şimdi ise daha yumuşak olan 1990'lara ait pop-rock grupları olan Green Day, Offspring, Rancid, Bad Religion, var ve her gün daha fazla taraftar topluyorlar. Müzik ise tekdüze, hızlı, hünere gerek duymayan basit bir heavy metal'dir. Lirikler ise genellikle politiktir ya da gençlik bunalımlarıdır.
RETRO METAL
Bu isim genelde Black Sabbath etkilenimli gruplara verilir. (Cathedral, Paul Chain, Serpent,..) Ancak, daha çok eski, blues tabanlı ve iyi kayıt
kalitesine sahip grupları anlatır. Ayrıca bazı eski gruplara eğilimi olan
gruplar için de kullanılır. Örneğin; AC/DC, Aerosmith, ya da Led Zeppelin'e benzeyen gruplar için... Retro grupların yarısı aynı zamanda Roots Metal sayılır.
ROOTS METAL
Bu tür için roots rock'ın metalik ya da hard rock formu diyebiliriz.
Southern (Güney) Rock, biraz blues, country ve boogıe boogıe tonları da içerir. Roots Rock adı ise; bu tür 1950'lerin rock'undan kaynaklandığı için verilmiştir. Roots Rock grubunda ki isimler arasında; The Del Lords, John Cougar Mellencamp, Springsteen, Bad Company sayılabilir. Daha Southern olanlar ise Lynyrd Skynyrd ve Molly Hatchet'dir. Daha heavy olan roots metal'de ise, Junkyard, Dangerous Toys, Salty Dog, Cats IN Boots, Company Of Wolves, Havana Black, Four Horsemen, Brother Cane, Cry Of Love, Jackyl ve daha geç dönemde ise Cinderella ve Poison yer alır. The Tragically Hip, Blue Rodeo, Tom Cochrane ve Britanya'dan Thunder'ın yasal anlamda ki zayıf çabalarına karşın, Roots Rock sayılabilmek için, bir grup Amerikalı olmak zorundadır. Roots Rocker'lar Amerikayı severler ve onun için yas tutarlar. Çok fazla içmelerinin nedeni de bu yas'tır.
SPEED METAL
Bu türün tanımı adından anlaşılır zaten. Genelde OTT'ye benzer. Speed Metal, thrash ya da çok aşırı düzenli ritmik olarak yapılabilir. Fakat daha çok thrash'tir. Çünkü; bir çok grup sürekli 78 RPM'de çalmanın estetik sınırlarını farketmiş ve metal'in ultra-heavy, groove formlarına kaymıştır. Metallica, Megadeth Slayer bu yolu seçenlerdendir. Anthrax ise bir kaç
kayıtta bu yolu seçmemiştir. Fakat "Sound Of White Noise"da ışığı görmüştür.
THRASH METAL
Bu terim yanlış olarak ultra-heavy ya da speed olan herşey için kullanılır.Şöyle tanımlayabiliriz; 1: Aktif black metal'den daha az extreme koyu metal sayılabilecek her şeydir. Asla kadın-erkek ilişkileri ile uğraşmaz, ya da hiç kimsenin "dişi" tarafıyla ilgilenmez. 2: Her zaman hızlıdır. 3: Thrash genelde kötü gibi çalınır amaç yokmuşcasına. 4: Vokallerde, cehennemden gelen kusarcasına hırıltılar vardır ve yüzünüzde bir tokat gibi patlar. 5: Thrash genelde çok itina gösterilmeden kaydedilir (Venom, Possessed,
Bathory, Brutallity) ve bu itinasız kaydın nedeni birşeyleri ispatlama
çabasıdır. Thrash gruplarının ispatlamaya çalıştıkları şey ise kafanıza bir kurşun sıkıp size bakacak insanlarla dolu bu çirkin dünyada, çirkinlerin en karasının kendilerinin olduğudur. Sound açısından ise thrash, 1990'ların rap'i ya da 1970'lerin sonunun punk'ı gibi hasta bir gezegenin, hasta yansıması olacak şekilde vahşi bir dürüstlük içindedir.
TRADITIONAL METAL
Zaman geçtikçe bu terim 1970'leri anlatmaktan çok 1980'lerle ilgili olmaya başlıyor. Türde yer alan gruplar ise içinde heavy, gotik, progresive öğeler barındırır. Judas Prıest, Dıo, Iron Maıden, Slayer, Accept ve belki
Helloween örnektir.
URBANCORE
Bu sokak kökenl savaşır gibi bir hardcore'dur ve hardcore punk, power metal ve rap'in karışımıdır. (Hem vokal, hem de teknik açıdan) Örneklerise; Downset, Prong, Pro-Pain, Biohazard, L..U.N.G.S., Manhole ve Stuck Mojo'dur.
VIKING METAL
Bu terim Hıristiyan elemanlardan uzaklaşarak daha milliyetçi ve kendi
tarihiyle ilgili konulara yönelen İskandinav death gruplarını tanımlamak
için ortaya çıkmıştır. Manowar ise işin Amerikalı örneğidir. 1980'lerde
Bathory ortaya çıkmıştır. Mayhem, Darkthrone, Amorphis ve Unleashed ise Kuzeyli türün bayrağını 1990'lara taşımıştır.

158
Aşk - Sevgi / GöZ YaŞLaRıMLa SeVDiM SeNi
« : Ekim 21, 2007, 06:27:10 ÖS »
Gözyaşlarımla Sevdim Seni

Seni sevmek ne güzel...ıslak gözyaşlarım var ve artık korkularım var ürkek ceylanların misali..korkuyorum seni kaybetmekten..farklı şehirlerde nefes alan ama aynı sevgiye kosan iki yürek aynı bedende..

Bu zor zamanımda yanımda oldun..belki de gözbebeklerimden süzülen gözyaşlarını senin için akıttım..mutluluktan güzelim gözyaşlarım..seni seveceğim gözyaşlarımın ıslaklığında..ne edersin ne yaparsın aklımda olacaksın..gece kabuslarda uyandığım zaman seni arayacağım..uykularım tutmadığı zaman senin kollarını sarılacağım..Hayalinde yasamayı, dokunmadan sevmeyi, bilmeden nefes almayı ve mutluluklarda ağlamayı ve vuslatın hüzünlerinde beklemeyi öğrendim..her zaman seni bekleyeceğim..kalbimde sevgilerin ve avuçlarımda sana hasretinde biriktirdiğim ıslak gözyaşlarım...Artık seni severken dilim susuyor.Konuşan sadece kalbim..Kalbime bazen de gözyaşlarım eşlik ediyor.Sana olan sevdamı gözyaşlarımı süslüyorum.hasretine ise yarınlarda ansızın çıkıp gelecekmişsin gibi beklediğim umutlarımı ekliyorum...Sana gözyaşlarımı hediye ediyorum..Sana hüzünlerimdeki en güzel mutluluklarımı hediye ediyorum..Aç avuçlarını sevdamın ıslak taneleri düşsün.Kitli gönül kapılarını arala yaralı kalbime..Sana ve senin yüreğine sığınıyorum karanlığı emziren gecelerde..Güneşimi kaybettim senin gülüşlerinde ısınabilir miyim? Karnım aç senin mutluluklarınla kalbimi doyursam kızar mısın? Dudaklarımda ismin, kalbimde sevgin, gözlerimde ise hasretine dökülen sevgi taneleri..Yarın belki de uyanamayacağım yatağımdan..Sana yazdığım son yazıdır belki de..Belki bugün Azrail bana ölüm davetiyesine sunacak..Ve sakın unutma ismimi , cismimi unut ama ne olur gözyaşlarımda büyüttüğüm sevdamı unutma..Gidersem de kalbimi sana emanet ediyorum..Yarın belki de daha güzel olacak..Gözyaşlarımla ıslanan sevgim senin gülüşlerinle ısınacak.Güldüğünde ben senin tatlı tebessümlerindeki en güzel gülüş olacağım..Ağladığında ise toprağa hasret gözyaşın olacağım..Bil ki sabah o saclarını delicesine esen bir rüzgar olursa ; sakın korkma O benim ...Bu gece sana bir sevda kuşu yolluyorum..Seni sevdiğimi kulaklarına fısıldayacaklar...Gözyaşlarımı ise evindeki en güzel çiçeğin bulunduğu saksıya armağan edecekler..Seni seviyorum canım ...Nedensiz sevmelerimdeki en büyük sevdam..kalbim iki kişilik artık...Nefesim ise senin için...

159
ByKuS.TUBE / BeNi Bırakma
« : Ekim 21, 2007, 05:40:35 ÖS »

SEviLmeden SEvmek Var Ya :(
[youtube=425,350]VE4J9fqtnGA[/youtube]

160
RESİM / forum ımzaLarı 2
« : Ekim 21, 2007, 05:32:44 ÖS »




















161
RESİM / Forum İmzaLarı 1
« : Ekim 21, 2007, 05:24:12 ÖS »



























162
Komik Karikatürler / seçmece bunLar :)))
« : Ekim 21, 2007, 01:55:37 ÖÖ »























163
Komik Karikatürler / Komik:))
« : Ekim 20, 2007, 04:34:37 ÖS »










<a href="http://" target="_blank" class="new_win">http://</a>

164
ByKuS.TUBE / Toz pembe ( Harika bir şarkı tavsiye edilir)
« : Ekim 20, 2007, 02:14:05 ÖS »
Toz pembe ( Harika bir şarkı tavsiye edilir)


[youtube=425,350]viaOayqw2RA[/youtube]

165
ByKuS.TUBE / hasan serbulent-dayanamam
« : Ekim 18, 2007, 08:25:14 ÖS »
hasan serbulent-dayanamam


[youtube=425,350]9egvNCsSlUU[/youtube]

Sayfa: 1 ... 9 10 [11] 12 13 ... 20