Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz
Mesajlar - pudra_shekeri
Sayfa: 1 ... 95 96 [97] 98 99 ... 109
1441
« : Aralık 27, 2007, 09:12:49 ÖS »
7 besin sağlıklı bünye için olmazsa olmaz. İşte ABD uzmanlarının önerdiği reçete.Kalbi koruyor
BADEM: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
Diyabeti önlüyor
KAHVE: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.
Sinirleri rahatlatıyor
TARÇIN: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.
Patatesi haşlayın
PATATES: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17'nci sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdekten sonra yemeyi tercih edin.
Kaslar için faydalı
SEBZE ÇORBASI: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellike sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.
Kansere karşı birebir
ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren '8oxodG'adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanısıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor. 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.
Kanseri engelliyor
ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.
1442
« : Aralık 27, 2007, 09:10:25 ÖS »
ABD'de yapılan bir araştırmaya göre kadınlar, internette sağlık konusunda erkeklerden daha fazla bilgi arıyorRhode Island'daki Bryant Ünversitesinden iki profesörün yaptığı araştırmada, sağlık alanındaki olanakların kullanılması konusunda iki cins arasında fark bulunduğu, örneğin hasta oldukları zaman kadınların doktora gitme eğiliminin erkeklerden fazla olduğu ortaya çıktı.
Araştırma, Morahan-Martin ile Phyllis Schumacher tarafından 2000 ve 2004 yılları arasında 1461 kadın ve 1317 erkek deneğin davranışları izlenerek tamamlandı.
Dört yıl boyunca izlenen denekler arasında kadınların erkeklere göre internette sağlık konusunda daha araştırmacı olduğu saptanırken, bu oran yıllara göre şöyle:
2001 yılında kadınların yüzde 72'siyle erkeklerin yüzde 51'i, 2002'de kadınların yüzde 85'iyle erkeklerin yüzde 75'i ve 2004 yılında kadınların yüzde 82'siyle erkeklerin yüzde 75'i "on line" sağlık konusuna ilgi gösterdi.
Araştırmayı yapanlardan Dr. Janet Morahan-Martin, kadınların sağlıkları konusunda çok daha aktif olduğunu, ayrıca çocuklarına, eşleri ve ailelerine dikkat ettiklerini söyledi.
Morahan-Martin, sağlıkla ilgili bilgi söz konusu olduğunda internette kadınların erkeklerden daha fazla yardım almaya çalıştığını belirtti.
1443
« : Aralık 27, 2007, 09:08:05 ÖS »
Kadınların korkulu rüyası olan selülitlerden korunmak için uzmanlar, öncelikle beslenmeyle ilgili önerilerde bulunuyor. Selüliti en aza indirmek için tuz ve tuzlu besinlerden kaçınılmasını, bol miktarda fesleğen, lahana, limon ve çilek tüketilmesini tavsiye eden güzellik uzmanları, selülit için bitkisel yağların da etkili olduklarını kaydediyor. Aktarlarda rahatlıkla bulabileceğiniz bu yağların başında; biberiye, limon, nane, susam, lavanta, buğday, rezene, portakal, anason, keten, ardıç, yasemin, jojoba ve zambak yağı ile yosunlu sabun yer alıyor. Bu yağları, selülitli bölgelere masaj yaparak sürün. Bu uygulamayı iki günde bir defa yapın ve 1- 2 saat sonra yıkayın. Yıkama işlemi yapılırken yosunlu sabun kullanın. Selülite karşı bazı doğal karışımları kendiniz de hazırlayıp uygulayabilirsiniz. İşte birkaç örnek:
* Birer tutam erkeçsakalı, ayrıkotu, karahindiba ve mısır püsülünü beş bardak su ilave ederek kaynatın. Soğuduktan sonra günde üç öğün için.
* İkişer tutam ısırgan otu, kırlangıçotu, ebegümeci, sarmaşık ve bir tutam sarı düğünçiçeğini beş bardak su ilave ederek kaynatın. Soğuduktan sonra selülitli yerlere masaj yapın.
* Bir tutam orman sarmaşığını yeteri kadar su ilave ederek kaynatın. Temiz bir bezle selülitli bölgelere sürün.
1444
« : Aralık 27, 2007, 09:06:43 ÖS »
Sağlık ve hastalıklar konusunda erkekler kadınlara oranla son derece ihmalkar davranıyor. BBC Health internet sitesi konuyla ilgili bir araştırma yapmış ve bu konuda erkeklerin ne kadar dikkatsiz olduğunu gözler önüne sermiş. Erkeklerin büyük bir kısmı kadınların aksine birbirlerine sağlıkla ilgili sorularda sorular sormuyor, paylaşmıyor.
İLİŞKİDE SORUN
Kısa bir süre önce yapılan bir araştırmaya göre prostat sorunu ile karşı karşıya olduğunu düşünen her 4 erkekten biri hemen doktora gitmek yerine 6 ay hatta 1 seneye kadar bekliyor. On erkekten dokuzunun bu sorun nedeniyle yaşam kalitesi düşüyor, örneğin uzun yola çıkamıyor, sinemaya, tiyatroya gİdemiyor hatta kimi zaman cinsel ilişkide sorunlar bile yaşıyor. Ancak tüm bunlara rağmen utanan ve doktora gitmek istemeyen erkekler bu sorunla tıbbi yardım almadan mücadele etmeye çalışıyor, büyük oranda da sıkıntı çekiyor.
KADINLAR DAHA RAHAT
Çocuk doğuran, jinekolojik kontrollere giden, çocuğu hastalandığında onu doktora götüren kadınlar, bu yüzden doktora soru sormaya çok daha alışkın. Hastalıkları hakkında konuşmaya korkmayan kadınlar kendilerini soru sorarken rahatsız hissetmiyor. Oysa erkekler de durum farklı. Özellikle daha önce herhangi bir ameliyat geçirmemişlerse doktor karşısında hatta daha doktorun karşısına gelmeden, hastaneye adım attıkları anda büyük bir tedirginlik yaşıyorlar. Doktorlar ise erkeklerin bu çekingenliklerini üzerlerinden atmaları gerektiğini erken teşhisin önemini vurguluyor.
1445
« : Aralık 27, 2007, 09:05:06 ÖS »
Her geçen gün farklı besinlerin farklı faydaları ön plana çıkıyor. İşte özellikle bayanlara uzun ömür vaat eden muzice gıdalar.
Yapılan son çalışmalar, bayanlarda sıklığı giderek artan göğüs ve over kanseri risklerini bazı fonksiyonel gıdalarla önleyebileceğimizi ortaya çıkarmaktadır. North Carolina Üniversitesi’nde 2900 bayan üzerinde yapılan çalışmada flavanol denen fonksiyonel bileşen içeren gıdaların post menopozal göğüs kanseri riskini yüzde 45 azalttığı gözlenmektedir.
Sebze, meyveler, şarap ve çayda bulunan flavanolların hücrelere zarar veren oksitlenmenin önüne geçerek, kötü huylu hücrelerin çoğalmasını engellemeye yardımcı olduğu belirtilmektedir. Demirin paslanmasına benzer bu oksitlenme durumu damar sağlığı için oldukça tehlikelidir. Öte yandan kaemferol isimli başka bir bileşiğin ise over riskini yüzde 38 oranlarında azaltabildiği Harvard Üniversitesince 66,000 bayan üzerinde çalışılmıştır.
Her geçen gün farklı besinlerin farklı faydaları ön plana çıkmakta bu durum kafalarda soru işaretlerine neden olabilmektedir. Ancak besinler sürprizli kimyaları ve daha keşfedilmemiş pek çok sağlık faydasından dolayı karmaşık bir puzzle gibidir. Her parçada farklı bir poz yakalarsanız ve parçalar birleştikçe sonuçlar güzelleşir. Biz de bilim adamlarının verileri ve doğanın bize sunduklarını ne kadar özüne yakın harmanlarsak hayatımıza, o kadar çok fayda katarız sağlığımıza. Lütfen beslenmeyi sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bütünü olarak görüp, besinlerin fonksiyonel faydalarını yaşamınıza katın.
Alışveriş listenize aşağıdaki besinleri ekleyerek kansere karşı koruyuculuğunuzu artırabilirsiniz.
• Siyah ve yeşil çay
• Brokoli
• Enginar
• Karalahana
• Pırasa
• Soya filizi
• Kırmızı elma
• Mor lahana
• Kırmızı üzüm
• Nar
• Kırmızı şarap
1446
« : Aralık 27, 2007, 09:03:56 ÖS »
Biliyor musunuz, kilolarla başı dertte olanların çoğu sabah kahvaltısı yapmazlar. Kimisi öğün atlamayı kâr sayar, birçoğu da sabahları kendilerini aç hissetmez. Oysa sabah kahvaltısı, tüm sağlığımız ve kilo kontrolü açısından tahmin edemeyeceğiniz kadar önemlidir. Sabah kahvaltısını atlayanların, kilolu olmaya daha eğilimli olduğu biliniyor* Sabah kahvaltısı uzun vadeli sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü hedefinin en önemli anahtarıdır.
* Sabah iştahsızlığı ise üzerinde durulması gereken bir sağlık sorunudur, çünkü birçok hastalığın ilk habercisi olabilir. Ergenler ve gençler için de durum farklı değildir. Gençlerin yüzde 58'i sabah uyandıklarında aç olmadıklarını söyler ve kahvaltı etmek istemezler. Sonra da abur cubur yemeye başlarlar. Bu arada yenilenler çoğunlukla dışarıda satılan hazır kek, pasta, çörek, börek, bisküvi gibi yararı olmayan, zararı ise bol yiyeceklerdir. Zaten sabah yemeyenlerin genellikle öğleden sonra iştahları açılır ve yatıncaya kadar atıştırmaya devam ederler. Özellikle işadamları en ağır yemekleri akşamları yerler ve sabah yataktan kalkınca kesinlikle iştahları olmaz. Ve devamlı surette kilo alırlar.
* Eğer siz de böyle bir eğilim içindeyseniz alışkanlığınızı değiştirin ve nasıl kilo vermeye başlayacağınızı görün. En azından kilo alımını durdurabilirsiniz. Kolay olmadığını biliyorum ama yapılabilir. Hafif şeylerle başlayın; yoğurt, meyve, meyve suyu, süt ve müsli veya bir sandviç ya da tost. Sonra yavaş yavaş sabah kahvaltısında yediklerinizi arttırın. Bu öğünü domates, bir kaşık bal, ceviz, birkaç fındık, badem ile zenginleştirin. Bütün bunların günlük kalori alımını arttıracağından korkmayın. Tam tersine, sabah yedikleriniz metabolizmayı harekete geçirir. Ve günün geri kalan bölümünde, özellikle akşamları aşırı yeme isteğini önler. Öğün atlamak, sanılanın aksine genelde kilo almamıza neden olur. Çünkü yeterince beslenemeyen metabolizma, durumu 'kıtlık' olarak algılar ve enerjiden 'tasarruf etmeye' karar verir. Organizma kendini savunmaya alır ve tüketilen her besini vücutta yağ şeklinde depolamaya başlar. Özellikle sabahları aç kaldığımızda karbonhidrat depolarımız boşalır, kan şekerimiz düşer, günün ilerleyen saatlerinde tatlı isteğimiz artar, iş verimimiz düşer ama yağlar yerli yerinde kalır! Dengeli beslenmek için yalnız yasaklar değil, en az onun kadar, mutlaka yenilmesi zorunlu olan gıdalar ve öğünler önem taşır. Metabolizmayı hızlandırmanın, yaşam kalitesini yükseltmenin ve yağları eritmenin başka bir çaresi yoktur.
1447
« : Aralık 27, 2007, 09:02:17 ÖS »
3 ülkede yapılan araştırmalar üç vitaminin bilinenin dışında da faydalarının olduğunu ortaya koyduABD, Fransa ve İtalya'da yapılan araştırmalara göre, üç vitaminin bilinenin dışında da faydası var.
Bilim adamları tarafından açıklanan 3 araştırma vitaminlerin mucizevi özelliklerini ortaya koydu. Buna göre C vitamini kanser riskini azaltıyor, D vitamini ömrü uzatıyor, E vitamini ise kadınlarda damar tıkanıklıklarını önlüyor. İşte sonuçlar:
C vitamini:
ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, C vitamini ve diğer antioksidanlar, ’HİF-1’adı verilen proteini nötralize ederek, bazı kanserli tümörlerin gelişimini engelliyor. Kanser hücrelerinin yaşamlarını sürdürebilmeleri HİF-1 adı verilen proteine bağlı bulunuyor.
D vitamini:
Fransa ve İtalya’da yapılan araştırmalar ise düzenli D vitamini alanların, almayanlara oranla daha uzun yaşayabileceklerini belirledi. 60 bin hasta üzerinde yapılan araştırmada, düzenli D vitamini alanlarda ölüm riskinin yüzde 7 oranında azaldığı tespit edildi. Bu vitamin aynı zamanda sağlıklı dişler, kemikler, sinir hücreleri ve bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde de önemli rol oynuyor.
E vitamini:
E vitamininin, damar tıkanıklığı vakası tespit edilen kadınların yüzde 21’inin üzerinde olumlu etkisi tespit edildi. Uzmanlar kesin olmamakla beraber E vitamini ve damar tıkanıklıkları arasında bağlantı bulunabileceğini fakat bunun için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyorlar.
1448
« : Aralık 27, 2007, 09:00:48 ÖS »
Ara sıra dinlenmek için taktığınız gözlüğünüz varsa mutlaka okuyunGöz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Savaş Eriz, gözlük kullanımıyla ilgili yanlış bilinenlerin başında "dinlendirici gözlük" geldiğini ifade ederek, "Dinlendirici gözlük diye bir gözlük yoktur" dedi.
Dinlendirici gözlük kavramının yanlış bir inanış olduğunun altını çizen Opr. Dr. Savaş Eriz, ara sıra gözlük takma diye de bir durumun söz konusu olmadığını kaydetti. Eriz, gözlük kullanımıyla ilgili yanlış bilinen ve ilk akla gelen konun "dinlendirici gözlük" olduğunu belirterek, "Dinlendirici gözlük diye bir gözlük yoktur. Bir insanın gözünde ya derece vardır, ya yoktur. Varsa gözlük kullanır, yoksa kullanmaz. Gözlüğünüzü çıkarttığınızda normal hayatınızı idame ettiriyorsanız zaten o gözlüğe ihtiyacınız yoktur. Gözünde derece varsa mutlaka gözlük kullanılmalı, gözünde derece yok ise mutlaka gözlük kullanmamalı. Dinlendirici diye bir şey yok" diye konuştu.
"Ben ara sıra gözlük takabilir miyim?" şeklindeki sorulara da açıklık getiren Eriz, "Böyle bir şey de yok. Bir insanın ara sıra kullanacağı tek gözlük yakın gözlüğüdür. 40 yaşından sonra derece olmayan herkes okumak için gözlük kullanır. Bu fizyolojik doğal bir gereklilik" şeklinde konuştu.
1449
« : Aralık 27, 2007, 08:59:24 ÖS »
ABD’de düzenlenen bir kulak burun boğaz konferansında, günde bir saatten fazla cep telefonuyla konuşmanın işitme kaybına yol açabileceği belirtildi. ABD’de bu hafta yapılan bir kulak-burun-boğaz konferansında sunulan araştırmada, cep telefonunu çok kullananların, özellikle yüksek frekanslı sesler sayılan s, f, h, t ve z ile başlayan kelimeleri anlamakta güçlük çektikleri belirlendi.
Haberin devamı
Daily Mail’in internet sitesindeki habere göre, araştırma, 18-25 yaş arasındaki 100 cep telefonu kullanıcısıyla kullanmayan 50 kişi karşılaştırılarak yapıldı.
Araştırma sonucunda, 4 yıldan fazla bir süre günde bir saati aşkın cep telefonu kullananların sesleri ayırt etmede güçlük çektikleri belirlendi. Bilim adamları, sorunun özellikle çoğu insanın kullandığı sağ kulakta görüldüğünü belirttiler.
Hintli kulak-burun-boğaz uzmanı Nareş Panda, işitme kaybının sebebinin uzun süre cep telefonu kullanımından kaynaklanan radyasyonun iç kulakta tahribata yol açması olabileceğini söyledi.
Panda, araştırmanın teyit edilmesi için daha çok sayıdaki denek arasında yapılması gerektiğini vurguladı
1450
« : Aralık 27, 2007, 08:58:15 ÖS »
Her gün bir bardak limonata vücut direncini artırıyor.Türkiye'de yıllık ortalama 800 bin ton civarında üretimi yapılan limonun, kış aylarıyla birlikte başta grip olmak üzere artan soğuk algınlığı hastalıklarına karşı en doğal korunma yolu olduğu, günde içilecek bir bardak limonatanın vücudun direncini artıracağı bildirildi.
Adeta gribe karşı bir kalkan
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan, başta limon olmak üzere narenciyenin gribal enfeksiyonlar için adeta bir kalkan görevi üstlendiğini söyledi.
Türkiye'nin narenciye üretiminde dünyada önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Aydoğan, özellikle soğuk algınlıklarından korunmada ve hastalıkların tedavisinde bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Enfeksiyonların yaygın olduğu kış aylarında bol C vitamini alınmasıyla vücudun direncinin artacağını ve hastalığın daha kolay atlatılacağını belirten Doç. Dr. Aydoğan, şunları kaydetti:
En doğal yöntem
"Çukurova başta olmak üzere tüm Türkiye'de çok ucuza tüketilebilen limon, soğuk algınlığına karşı en doğal korunma yöntemi. Günde bir bardak içilen limonata, hastalığa yakalanma riskini azaltır, hastalık halinde ise daha çabuk iyileşmeyi sağlar. Günde bir bardak limonata, vücudun C vitamini ihtiyacının önemli kısmını tek başına sağlar."
Rahat bir kış geçirmek istiyorsanız...
Limonatanın, diğer narenciye ürünlerine göre, çocukların daha fazla ilgisini çekebileceğini belirten Doç. Dr. Barlas Aydoğan, zayıf vücut dirençleri nedeniyle hastalığa yakalanma riski fazla olan çocukların limonata sayesinde rahat bir kış geçirebileceğini söyledi.
Limonun limonata olarak tüketilmesinin yanı sıra "tatlı" olarak bilinen türlerinin ise portakal, mandalina gibi yenebileceğini bildiren Doç. Dr. Aydoğan, ”Limonu yemek de limonatada olduğu gibi aynı koruyucu etkiye sahiptir” dedi.
Taze sıkılmış limon kullanın
Limonatanın taze sıkılmış limondan yapılmasının vitamin değerini koruması bakımından önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Aydoğan, mutlaka ılık olarak tüketilmesi gerektiğini vurguladı.
1451
« : Aralık 27, 2007, 08:56:43 ÖS »
Gribal vakalardan korunmak için vücudu yorgun düşüren stresten uzak durulması gerekiyor.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan, mevsimsel dönüş nedeniyle artan gribal vakalardan korunmak için vücudu yorgun düşüren stresten uzak durulması gerektiğini bildirdi.
Aydoğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşan kış ayları öncesi gece ve gündüz arasındaki ısı farkları nedeniyle solunum yolu ve gribal enfeksiyon şikayetlerinde önemli oranda artış yaşandığını söyledi.
Özellikle bu aylarda vücudun ısı oranının iyi ayarlanması ve kıyafet seçimine özen gösterilmesi gerektiğini ifade eden Aydoğan, vücut direncini artırıcı gıda maddelerinin ise daha fazla tüketilmesi gerektiğini belirtti.
Vücut direncini düşürücü her türlü etkenin gribal enfeksiyonları tetiklediğini anlatan Aydoğan, kişinin yaşamını olumsuz etkileyen stresin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olduğunu kaydetti.
Stres yaratan ortamların vücudun savunma sistemini etkileyeceğini ve direncini düşüreceğine işaret eden Aydoğan, "Mevsim dönüşü nedeniyle artan gribal vakalardan korunmak için vücudu yorgun düşüren stresten uzak durulması gerekir" dedi.
Aydoğan, eylül ve ekim aylarında yapılacak grip aşısının hastalıktan büyük oranda korunmayı sağlayacağını söyledi. Bu tür aşıların önceki yıl görülen virüslere karşı üretildiğini de anımsatan Aydoğan, fayda sağlanamaması durumunda ise mutlaka bir uzman doktora başvurulması gerektiğini belirtti.
1452
« : Aralık 27, 2007, 08:55:54 ÖS »
Elma, armut, incir gibi kabuklu meyvelerin, güneşten sağladıkları renk maddelerindeki vitamin değerleri dolayısıyla kabuklarıyla tüketilmesi gerektiği bildirildi.Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Mimarlık Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Arsan Bilişli, meyvelerin renk maddelerinin oluşması için güneş ışığı görmesi gerektiğini, bu sayede vitamin C ve glikozun oluştuğunu söyledi.
Meyvelerdeki renk maddelerinin tümünün, antikanserojen olduğu için kabuğuyla tüketilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Bilişli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kabukları, meyvelerin doğal koruyucu unsurudur. Organik asitler yönünden çok zengindirler. Ancak, meyveler ne kadar yıkanırsa yıkansın zirai ilaç kalıntısı olabilir. Bu nedenle gıda güvenliği açısından kabuğunu soymak zorunda kalıyoruz. Elma, armut, incir gibi meyveler, güneşten sağladıkları renk maddelerindeki vitamin değerleri dolayısıyla kabuklarıyla tüketilmelidir.”
1453
« : Aralık 27, 2007, 08:54:46 ÖS »
Amerika'da yapılan araştırma çayın faydalarını ortaya koyduAmerikalılar hesaplamış. Aldıkları kalorinin yüzde 21’i içeceklerden geliyor. Yani sıvılar da obezite suçlusu. Daha düne kadar suç payının yüzde 10 olduğu tahmin ediliyordu.
ABD’deki yeni hesap üzerine hemen, uzmanlar paneline bir sağlıklı içecek piramiti hazırlatılıyor. Lipton çaylarını üreten Unilever Sağlık Enstitüsü finanse ediyor çalışmayı. ABD’nin önde gelen beslenme uzmanlarının hazırladığı piramit, sıvı tüketiminin kalori ve sağlık bilinciyle yapılmasını amaçlıyor. Piramidin önemli bir mevkiine çay oturtuluyor. Amerikalılara şimdi fincan fincan çay empoze ediliyor. Çünkü sadece geçen yıl yayınlanan bin kadar araştırma, çayın alzheimer ve parkinson’dan kansere, kalp-damar hastalıkları, diyabet, kemik erimesi ve kolesterole karşı müthiş bir antioksidan olduğunu gösteriyor. Şimdi yine Unilever finansmanıyla dört Türk uzman, sıvı piramidinin Türk versiyonunu hazırlıyor. Tamamen bizim alışkanlıklarımıza göre. Ve ellerinde önemli bir avantaj da var. Bardak bardak çay deviriyor olmamız.
Naftalinli kocakarı lakırdılarını çıkarın sandıktan. Çünkü hepsi doğruymuş, çay gerçekten de her derde devaymış. Sadece yeşili değil, bizim bardak bardak içtiğimiz kara çay da öyle. Hele limonlusu. Bir zamanlar C vitamininin sıcak suyla birleşmesi asla tavsiye edilmezken, şimdi bilimsel bir yenilik olarak limon da giriyor çayın içine. Yani, şekerli içimi hariç, çay alışkanlığımız çok yerinde.
Hani İngilizler, çayı kaynamış suyla fazla haşlayarak demliyorsunuz diyordu ya, bilim o konuya pek karışmıyor. Peki İngiliz usulü sütlü çay? Hayır hiç tavsiye edilmiyor. Çünkü süt, sindirimi geciktiriyor, lüzumsuz kalori oluşturuyor.
Dünyada sudan sonra en çok içilen sıvının çay olduğu hesaplanıyor. Siyah çayın da yeşili kadar antioksidan etkisi bulunuyor. Bir de şarabın antioksidan etkisi vardı değil mi? Evet, 60 litre içince gayet iyi antioksidan oluyor. Çayın ise günde beş fincanı yetiyor. ABD’deki araştırmalarla ilgili küçük bir not; şarap içenler çay içmeyi pek sevmiyor. Çayı daha çok, üst gelir grubundaki beyazlar (çoğunluğu kadın) içiyor. Bunları Amerikan Tarım Bakanlığı’ndaki Dördüncü Uluslararası Çay ve İnsan Sağlığı Bilimsel Sempozyumu’nda öğreniyoruz. Toplantıda Türkiye’den dört bilim adamı da var. Prof. Dr. Ekrem Sezik, Prof. Dr. Sevinç Yücecan, Prof. Dr. Gülden Pekcan ve Prof. Dr. Tayfun Ersöz. Unilever Sağlık Enstitüsü’nün sponsorluğundaki Türk tipi içecek piramidini onlar hazırlayacak. Aynı Amerikan sıvı piramidini hazırlayan uzmanlar gibi bağımsız bir kurul sıfatıyla. Türk tipi piramit, standart sıvı rehberi olacak.
FARELERİN BEYNİ ÇAYLA TAZELENDİ
Neydi bizim kocakarı lakırdıları? Çay zihni açar, yüreği ferahlatır, harareti alır, hazmı kolaylaştırır vs.
Bakanlıktaki toplantıda Japon’undan İsrailli’sine bilim adamlarını dinlerken, bakıyorum bilimsel çay literatürü bizim kocakarı jargonunun çevresinde dönüyor. Farklı ülkelerden uzmanlar deney sonuçlarını açıklarken, çayın sindirime ve kilo kontrolüne faydasını, anksiyeteyi bastırdığını, iyi bir serinletici olduğunu da anlatıyorlar.
New York Üniversitesi’nden nörolog Prof. Dr.John Foxe, çayın içerdiği "teanin"in beyindeki etkisi sonucu dikkatin yoğunlaştığını söylüyor. Teanin bir amino asit. Yeşil, siyah ve oolong çay türlerinde bulunuyor. Bu madde beyindeki alfa dalgalarını güçlendiriyor. Alfa ritmi, zihnin daha uyanık ve soğukkanlı olmasını sağlıyor. Yani teanin zihni açıyor.
Dr. Foxe ve ekibi, bir denek grubuna 250’şer mg teanin, bir gruba da plasebo verdikten sonra, teanin alan grupta konsantrasyonun arttığını tespit ediyor. Çay içtikten 20 dakika sonra başlayan etki üç-dört saat sürüyor. Teanin-kafein (tein) kombinasyonunda ise etki daha da fazla. Bu durumda çay daha gevşetici olduğu için çay-kahve sinerjisi zihin için birebir. Bir fincan çayda 20-25 mg teanin bulunuyor.
Araştırmalar, meyve sebzelerin içerdiği flavonoid’in antioksidan mekanizmaları harekete geçirerek beyin sağlığı üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Şimdi dünyanın dört bir yanından toplanan epidemiyolojik verilere göre de, çayın içerdiği flavonoid grubu "kateşin"ler yaşlanırken beyinlerimize destek çıkıyor.
İsrailli Dr.Silvia Mandel’in 10 yıllık araştırma sonuçları yeşil çayın parkinson ve alzheimer’li farelere iyi geldiğini gösteriyor. Parkinson’lu farelere her gün, iki-dört fincan yeşil çaya eş değerde saf EGCG (kateşin) veriliyor ve beyinde hücre ölümlerinin engellendiği görülüyor. Alzheimer’li farelerde ise beyinde lezyonlara yol açan bileşimler azalıyor. Dr. Mandel’e göre EGCG beyindeki hücrelerin ölümünü engellemekle kalmıyor, hasar görmüş nöronları da kurtarıyor. Oysa bugüne kadar, hasarlı beyin hücrelerinin onarımının mümkün olmadığı düşünülüyordu. Şimdi geriye tek mesele kalıyor; acaba insanlar da fareler kadar şanslı mı? Bunu belirlemek için daha hayli araştırma gerekiyor.
KALBE DE KANSERE DEİYİ GELİYOR
Kalp-damar hastalıklarıyla bazı kanser türlerinde ise çay içicilerin şanslı olduğu insan deneyleriyle tespit edilmiş durumda. Günde üç fincan veya üzerinde çay içildiği zaman kalp hastalıkları, kalp krizi ve inme riski azalıyor. Japonya’da 40 bin kişiyle yapılan çalışmaya göre, günde iki fincan yeşil çay içenlerde kalp-damar hastalıklarından ölüm riski erkeklerde yüzde 22, kadınlarda yüzde 33 oranında azalıyor. Erkeklerdeki etki azlığının nedeni onların daha çok sigara içmesi.
Birçok çalışmanın birlikte analizi sonucunda kalp krizi oluşma sıklığında yüzde 11 azalma hesaplanıyor. Hollanda’daki bir çalışmanın sonucunda günde dört fincandan fazla çay içenlerde damar sertliği riskinin yüzde 69 oranında daha az görüldüğü saptanıyor.
Çay, bazı kanser türlerinde risk azalmasını da sağlıyor. Kuzey Carolina Üniversitesi’nin çalışmasına göre günde 2.5 fincan ve üzerinde çay tüketimi rektum kanseri riskini kadınlarda yüzde 60 oranında azaltıyor. Kolon kanseri riski de yüzde 42 oranında düşüyor. Prostat, akciğer, idrar yolları ve kadınlarda yumurtalık kanser riski de özellikle yeşil çay tüketimi ile azalıyor.
Amerikan Tarım Bakanlığı’ndaki sempozyumda çayın yanı sıra meyve ve sebzelerin antioksidan etkisi de önemle vurgulanıyor ve kahve aralarında çay ile ananas, üzüm, kavun ikram ediliyor. Deneyin, iyi gidiyor.
1454
« : Aralık 27, 2007, 08:52:11 ÖS »
Ruh haliniz beslenmenizi etkiler. Bu yüzden öfkeli olduğunuzda fındık; yorgunken kivi, büyük bir hayal kırıklığının ardından ise enginar yiyerek mutlu olun. Ruh haliniz beslenmenizi ve tükettiğiniz besinleri etkiliyor. Hayal kırıklıkları, endişe, bezginlik, aşırı öfke, çekingenlik gibi durumlarda iştahınız da olumsuz etkilenir. Siz de sinirlenince buzdolabına koşup ne var ne yoksa silip süpüren ya da sigara ve alkol tüketimini artıranlardansanız böyle dönemler sonrası kiloyla ilgili olumsuzluk yaşayabilirsiniz. İstanbul Özel Hizmet Hastanesi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Aşkın Yüksel; sinirliyken, kızgınken veya üzgünken daha fazla yeme eğiliminde olan kişilere bu dönemleri kilo almadan atlatabilecekleri listeyi verdi:
KİVİ İLE ENERJİK OLUN
* Yorgunluğa kivi kokteyli: İştah, yorgunluktan olumsuz etkilenir. Kişi yemek bile yemek istemez. Böyle dönemlerde C vitamini yönünden zengin taze meyve ve sebzeler daha yararlı olur. Bu sebzeleri özellikle vitamin kaybına uğramaması için çiğ tüketin! Bu dönemde portakal, kivi, havuç, yeşil biber ve maydanozu beslenmenize ekleyin, içecek olarak kuşburnu ile bitkisel çayları kullanın. Bu besinler özgüven eksikliğine de iyi gelir.
* Bezginlere süt takviyesi: Bu dönemde özellikle kalsiyum açısından zengin süt, yoğurt ve peyniri bolca tüketin. C vitamini ihtiyacı da bu dönemde artacağı için taze meyve ve sebzeye hem sabah hem de akşam öğünlerinde ağırlık verin. Meyveli yoğurt ve sütleri atıştırma saatlerinde sıkça tüketebilirsiniz. Mevsim meyveleri ile hazırlanan meyveli yoğurtlar bezginliğinizi iyice hafifletir.
CEVİZLE ÖFKENİZİ YENİN
* Çekingenlere balık desteği: Beslenme listenize bu dönemde; fosfor açısından oldukça zengin olan balık, kurubaklagil ve bulgura ağırlık verin. Haftada 3-4 öğün istavrit, levrek, hamsi, çipura, palamut ve lüfer tüketebilirsiniz. Bu besinler çekingenlikten çabuk kurtulmanıza yardımcı olurken kendinize olan güveni tekrar kazanmanızı sağlar. Alkol kullananlara ise ufak bir kadeh, geçici de olsa güç verir.
* Öfkelenince bir avuç fındık: Sinirliyken yağlı tohumlar, özellikle fındık, ceviz ve fıstık tüketilmesi uygundur. Kafeinli içeceklerden ve kırmızı etten mümkün olduğunca uzak durun.
* Çorbayla kaygınızı yenin: Kaygı veya endişe durumunda vücutta aşırı sıvı kaybı olacağından hafif çorba, komposto ve meyve suyu için.
* Hayal kırıklığına kerevizli formül: Sebzelerin hayal kırıklığını hafifletici özellikleri vardır. Özellikle enginar ile kereviz yaşadığınız hayal kırıklığını kısa zamanda atlatmanıza yardımcı olur.
1455
« : Aralık 27, 2007, 08:50:27 ÖS »
Kış mevsimine girmekte olduğumuz şu günlerde elma meyvesini bolca tüketmemiz gerekiyor.İşte elmanın mücizevi faydalarından sadece birkaçı...
İçerdiği organik asitler, soda ve fosfor ile beyin, karaciğer ve mideye yararlı olan elma, antioksidan içermesi nedeniyle cilt yaşlanmasını da geçiktiriyor.
Diyetisyen Ziynet Morgül her gün kabuğu ile yenilecek bir elmanın, insan vücudundaki bir çok hastalığa iyi gelmesinin yanısıra, cilt yaşlanmasını da geciktirdiğini söyledi.
KAS VE SİNİR SİSTEMİ İÇİN
Elmanın, her türlü hastalıklıkta en fazla fayda sağlayan bir meyve olduğunu belirten Morgül, “İçerdiği organik asitler, soda ve fosfor ile beyin, karaciğer ve mideye son derece olumlu etkileri olan elma, antioksidan içermesi nedeniyle kalp sağlığı açısından da yararlı olmasının yanısıra, cilt yaşlanmasını da geciktirmektedir’’ dedi. İçeriğinde, yüzde 85 su, yüzde 12 şeker, organik asitler, soda, fosfor, vitamin A, B1, B2, B5, C, E ve PP bulunan elmanın kas ve sinir sistemi için gerekli bir meyve olduğunu ifade eden Morgül, bedeni ve zihni yorgunluklarda yatıştırıcı etkiye sahip olan elmanın yatmadan önce yenildiği taktirde rahat bir uyku sağlanabileceğini söyledi.
CİLDİ CANLANDIRIYOR
Böbrekleri çalıştıran elmanın idrar söktürücü özeliği ile vücuttaki ürik asidin dışarı atımını hızlandırdığını da belirten Morgül, “Taze elma suyu ile silinen kırışık ve pörsük deri, canlılık ve tazelik kazınır. Pişmiş elmanın kabızlığa etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Elma kürüyle de gut, böbrek, mesane hastalıklarıyla hemoroite karşı son derece iyi sonuçlar alınmıştır. Taze rendelenmiş bir adet elmanın yemekten önce tüketilmesi, sindirim yetersizliğine son derece iyi gelmektedir. Sindirim sistemini uyaran ve mide mukozasını güçlendiren elma suyu, aynı zamanda ateş düşürücü olarak kullanılmaktadır’’ diye konuştu. Günlük 3 adet elma tüketiminin 2 ayda yüzde 10 oranında kolesterol düşmesine yardımcı olduğunu kaydeden Morgül, ”Günde 3 adet elma tüketiminin kötü kolesterol oranını düşürürken, iyi kolesterol oranını da 4 kat arttırdığı saptanmış bulunuyor”dedi.
Sayfa: 1 ... 95 96 [97] 98 99 ... 109