İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - aksaa

Sayfa: 1 ... 94 95 [96] 97 98 ... 164
1426
Şiir / ölüm'AŞKIMIN ADI'olsun....
« : Temmuz 26, 2008, 06:59:55 ÖS »
Ruhum susamış suya...
Kalbim özler seni
Gözlerimi senin sevdiğin şeylere çevirdim,
Kulaklarımı seni çağıranın ülkesine bıraktım.
Ve susan bir toprak gibi bitkin kaldım.
Biliyorum, çünkü senin sevgin yasamdan iyidir,
Senin isimlerin lezzetidir dilimin,
Kalbimi senin yoluna koydum.
Ve ellerimi senin dergahına açtım.
Bundan sonra da sana gelecek, senden bekleyeceğim.
Böylece ruhum doyacak, kalbim vuslatını bulacak.
Çünkü elimde, dilimde ve kalbimde senin övgün olacak.
Seni zikrettiğim zaman, evrenin de zikrini duyuyorum.
Görüyorum ki yalan değilim.
Seni bizimle birlikte söyler alem, hem her anında.
Senin meleklerindir dualarımıza amin katan.
Ne güzel bir arzuyla ve rahmetin kokusuyla yağar yağmurlar,
Sanki senin adini çağlar.
Güneş ve ay, senin nurundan almış nasibini.
Güneş senin sevginden böyle ateş, ay böylesine mahzun.
Yıldızlardır seni müjdelerken göz kırpan.
Irmaklar senin hasretinden böyle çağlar,
Deniz bu ayrılıktan deli, böyle dalgalı...
Ve hüzünlü hep ağlamaklı...
Kuşların ümidi sen,
Bitkilerin neşesi, çiçeklerin rengi sen...
Ve insanların hiç bitmeyen duası sen!
Müminlerin kalbi sen! Rahim sen!
Sen, sonsuz aydınlıksın.
Kalplerimizin hiç batmayan güneşisin.
tüm varlığımla senin yolundayım.
Tüm kalbimle arıyorum seni.
Ne zaman sesleneceksin bana?
Günahlarımın ve isyanlarımın karanlığından mi uzaklığın?
Ama sen, sen ey RABBİM!
Adaletinle değil, merhametinle gel bana.
Tüm güzel sözlerimizi ve söyleşilerimizi katına kabul et.
Dostluğunu verdiğin insanlar, gücümüz olsun.
Bizi onların yoluna kat.
İman, sevgi ve gözyaşının duygusunu canlandır
Ve bu birlikle yeşert kalplerimizdeki ümidi ve neşeyi
Şeytanın hilelerinden uzak eyle,
Meleklerin hafifliğine kat bedenlerimizi.
Yıpranmış hislerimizin mabedinden yalvarırız sana.
Sonsuz rahmetinle yaralarımızı kapat.
Karanlıkları indirmiş olsak da biz senin beldelerine,
Nolur yalnız bırakma bizi.
Yalvarırım bizi bir an olsun bize terk etme.
Sevgin içimizde hep uyanık kalsın!
Ve biz daima seninle yaşayalım, seninle ebedi olalım!
Sevgiden öte bu RABBİM,
Sana AŞIĞIM.
Sen beni, kendine dost seçinceye kadar yaşat.
Ve aşkınla yandığım bir anda canımı al,
Ki, ÖLÜM "AŞKIMIN ADI"olsun!

1427
Şiir / Bırakın Aksın Gözyaşlarım.....:(
« : Temmuz 26, 2008, 06:58:12 ÖS »
İçteki kiri su değil ancak gözyaşı temizler

Hani doyasıya ağlamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle ağlamayı ertelersin müsait bir zamana kadar...

Ama yüreğin ertelenmeyi kabullenmez

Gözlerinle gerçekleştiremediğin ağlama yüreğinde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!

Cam kesiği ağrılara gark olur yüreğin, için için kanar, için için yanar!

Ağlamak;


Rahmandan kuluna bir armağan, bir rahmet!...

Ağlamak;



İçteki sıkıntıları dışa atmaktır... sıkıntılardan arınmaktır!...

Bazen sevgiliye naz! Bazen sitemdir!


Bazen de anlaşılamamaktır!...

Bazen pişmanlığın ifadesi...

Ağlamak;

Kaybedilene ağıt! Hüznün doruk noktası!...

Resulün kaybettiği oğluna hediyesi! ...

Ya Resul! Sen de mi? Dedirten inci taneleri...

Bazen Rabbe yöneliş!...

Bazen af dileme!...

Bazen acının inci inci dışa vurumu!...

Adeta acının yıkanması... Toprağa karışıp yok olması!...

Bazen sevincin gözlere yığılması, ardından göz pınarlarından süzülen daneler!...

Yürekte sevinç fırtınaları koparken, gözlerin mahzunluğu!...

Söylemek! Hissettiklerini ifade etmek insana uzakken, süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak!...

İçteki gök gürültüsünün adeta yağmuru davet edimi!...

Yakubun Yusufa özleminin ifadesi!... Net, yalın, riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklığıyla, duyguların ifadesi!...

Ve ağlayabilmek;

Gece yarısı mahlukat uyurken, seccadesinde Rabbine huşuyla yönelmiş, alın secdede, Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında... Bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de diğerlerinin kurtuluşuna mütesebbib!...

Rabbinden rahmet olarak!...

Bir annenin yavrusuna özlemi, hasretinin ifadesi!...

Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi!..

Ve gözyaşı;

Rabbinden rahmettir mümine!...

Bir tesellidir anneye! Sevgiliye sığınak!...

Mecnundan Leyla ya kalan hatıra!...

ve Resulden ümmetine merhamet!...

Bırakın aksın gözyaşlarım...

Dokunmayın...

Bırakın...

1428
Şiir / ~~Fettah ile açılır her şey~~
« : Temmuz 26, 2008, 06:57:12 ÖS »


Fettah isminden açmak istiyorum sözü..
Açmak istiyorum çünkü Fettah ile açılır her şey..
Fettah, fetihten, yani açmaktan geliyor, kısaca “Açan” demek..
Bir düşün; nelerin açılmasını umuyoruz gün içinde..
Havalar açılsın isteriz söz gelimi;
gök mavi, güneş ışıl ışıl olsun ki içimiz de açılsın.
İçimizde baharlar çiçek çiçek açılsın..

Kanatları açılsın sevinçlerimizin.

Gönül bahçemizde kelebekler kanatlansın..
Annelerin kolları yavrularına alabildiğine açılsın.
Sevenlerin yolları sevdiklerine açılsın.
Ardında mazlumları, masumları hayattan saklayan paslı kapılar açılsın.
Darlıklarımız geniş meydanlara açılsın..
Dudaklarımız hep hayır için aralansın.
Fettah ismine tutunup birbirimize beyaz sayfalar açalım.
Fettah isminin gölgesinde durup dostlarımıza gönlümüzün baş köşesinde yer açalım.
Fettah isminin ışığına varıp kalp gözümüzü körleyen perdeleri açalım.
Eşikte bekletmeyelim kimseyi ve kapıları açalım.
Küsmeyelim kimseye ve kapıları hep aralık bırakalım.
Her sözümüzü Fettah isminin sırrıyla açalım..
Vesselam!

1429
Şiir / Canım Sıkıldı
« : Temmuz 26, 2008, 06:55:34 ÖS »
Tellidir Yavrum Anam Tellidir (Tellidir Aman)
Denizli'nin Horozları Bellidir
Ötüver De Çil Horozum Biyo Ötüver
Geniş Olam Gam Zamanı Değildir
Geniş Olam Gam Zamanı Değildir

Asmam Yıkıldı
Suyu Sıkıldı
Bugün Çil Horozu Duymadım
Canım Sıkıldı Amanın Canım Sıkıldı

Asmam Çardaktan
Suyu Bardaktan
Biyo Öpüverem Çil Horozum
İlimon Yanaktan Amanın İlimon Yanaktan

Telli Gelin Tüllü Gelin Geliyor (Geliyor Anam)
Ganat Açmış Tüylerini Beleyor
Ötüver De Çil Horozum Da Biyol Ötüver
Telli Gelin Tasasundan Çürüyor
(Tüllü Gelin Kahrından Ölüyor)

Asmam Yıkıldı
Suyu Sıkıldı
Bugün Çil Horozu Duymadım
Canım Sıkıldı Amanın Canım Sıkıldı

Asmam Çardaktan
Suyu Bardaktan
Biyo Öpüverem Çil Horozum
İlimon Yanaktan Amanın İlimon Yanaktan

Sabah Olur Akşam Olur Ötersin
Ötersin Aman
Alemi Kendine Hayran Edersin
Ötme Çil Horozum Ötme Bu Kadar Ötme
Ellerin De Kem Gözüne Değersin
Alemin De Kem Gözüne Değersin

Asmam Yıkıldı
Suyu Sıkıldı
Bugün Çil Horozu Duymadım
Canım Sıkıldı Amanın Canım Sıkıldı

Asmam Çardaktan
Suyu Bardaktan
Biyo Öpüverem Çil Horozum
İlimon Yanaktan Amanın İlimon Yanaktan

1430
DİNİ BİLGİLER / Peygamberimiz, miraca kulluğuyla çıkmıştır
« : Temmuz 26, 2008, 06:52:57 ÖS »
Miraç, Efendimiz (aleyhisselatü vesselam)'ın ifa ettiği eşiz kulluğuna mükafat olarak kulluk yoluyla kazandığı velayetin bir ifadesinden barettir. Allah, yerde eserleriyle kendisini beşere gösterdiği Peygamberimiz'i, gökler âleminin sakinlerine de göstermek için O'nu o yüce meclislerde dolaştırmış ve her yer üzerinde hükmünün geçtiğini bütün âleme göstermiştir.
Peygamberliğinin değil, kulluğunun bir semeresi ve neticesi olan Miraç yolculuğunda Efendimiz (sas), kendisini çepeçevre saran kanun ve sebepleri aşarak, beşeriyete ait perdeleri geçip uzun mesâfeleri bir hamlede kat etmiş, yıldızları, sistemleri birer merdiven, birer basamak, birer atlama taşı gibi kullanıp, Rabb'ini görmeye mâni buudları geride bırakmış, cismen ve rûhen vardığı makamdan Cenâb-ı Hakk'ı müşahede etmiştir. Peygamberlerle selâmlaşmış, melekleri görmüş, Cennet'i ve güzelliklerini, Cehennem'i ve azâmetini temâşâ etmiştir. Melekler O'na teşrifatçılık yapmış, huriler perdedar olmuştur. Yıldızlar kaldırım taşı gibi ayaklarının altına serilmiş, bineğiyle berk gibi bütün mekanı kat edip tekrar insanlık içine dönmüştür. İşte Miraç bu yüce yolculuğun adıdır.

ALLAH, NEBİ'SİNE SAHİP ÇIKIYOR

Efendimiz (sas), bütün zorluklara rağmen, kulluğunda öyle olgunluğa ve dolgunluğa ermişti ki, kendisine açılan o kapıdan içeriye girerken, kulluğun zirvelerine çıkmıştır. Miraç, bir yönüyle bunun ifadesidir. Miraç, en zor şartlar altında dahi kulluğundan fedakârlıkta bulunmayan Efendimiz'in (sas), insanların kendisine bütün bütün sırtlarını döndüğü, bütün sebeplerin kapandığı, ''Bunlarla kız alıp vermeyeceksiniz. Çarşıda pazarda bir şey satmayacaksınız. Onlara hiçbir şekilde yardımda bulunmayacaksınız. Her türlü ilişkinizi keseceksiniz.'' dedikleri dönemde ve zâhiren hiçbir çıkış yolunun görünmediği anda, Allahu Teala, Efendimiz'in (sas) kalbini taltif etmek ve kırılan gururunu, onurunu hoşnut etmek için O'nu katına almıştı. Hatta böylesi olumsuzlukların yaşandığı bir dönemde Efendimiz (sas) bir de iki büyük yara almıştı. Hâmisi Ebû Talib'i ve biricik zevcesi Hz. Hatice annemizi kaybetmişti. Cenab-ı Hak, bu yaralarını tedavisi için de, ''Herkese ve her şeye, bütün dünyalara bedel Ben varım!'' diyerek Efendimiz'i miraca almıştır.

MİRAÇ, GAYBI İSPAT EDER

Ümmetine anlatacağı meseleleri ciddi iki kere iki dört eder katiyetinde anlatsın; gıyâben inandığımız şeyleri müşahedesi olarak bize intikâl ettirsin; hatta Allah'ı görsün ve görmeye dayalı olarak da ''vardır''desin; melekleri, Cennet'i, Cehennem'i görsün ve bildirsin diye çıktığı Huzûr (cc)'dan bir saatine bin yıllık dünya hayatının kâfi gelmediği Cennet'i temâşâ edip ve bir anlığına bin yıllık Cennet hayatının kâfî gelmeyeceği Cemâlullah'la müşerref olduktan sonra; Kur'ân'a ait bütün meselelerinin hakikatlerini, bütün ibâdetlerin mana ve hikmetlerini anlamak, anlatmak ve Risâlet vazifesini tamamlayıp, ümmetini karanlıklardan kurtarıp nûra çıkarma yolunda, kendisine her türlü işkencenin yapıldığı bir anda, yeniden yeryüzüne dönmüştür.



***


Miraç Peygamberimiz'e hastır

Bütün namazlar, niyazlar, oruçlar ve çileler; namazın, niyazın, orucun manasını halka anlatmalar ve bütün bunları birer merdiven yapmalar, Efendimiz'in (sas) miraca yükselmesine vesile olmuştur. Böyle bir şeref, Efendimiz'den (sas) başka ikinci bir peygambere nasip olmamış, sadece O'na has bir keyfiyettir. Her Nebi, kendi ruhunda Allah'ın huzuruna çıkarak, iltifat görmüştür. Fakat bütün gökleri ve cennetleri bilemediğimiz keyfiyet içinde yapılan böyle bir miraç sadece Allah Resulü'ne hastır. İşte bizler de böyle kadri yüce, civanmert bir Nebi'nin arkasında bulunmanın hazzı içinde doya doya bir namaz kılıyoruz.




--------------------------------------------------------------------------------


MİRAÇ NEDİR?

Miraç, kelime manası itibariyle ''merdiven'', ''yükselecek yer'', ''en yüksek makam'' manalarına gelmektedir. Bu gecede İnsanlığın İftihar Tablosu (sas) bir mucize olarak Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya ve oradan da göklerin İlâhî derinliklerine doğru pervaz edip ruhen ve bedenen Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıkmıştır. Kur'an-ı Kerim (İsrâ, 17/1; Necm, 53/8-11) ve hadis-i şeriflerle (Buhari, Salat 1; Müslim, İman, 259) hakikati sabit olan Miraç hadisesi, beşer idrakinin üstünde ve zaman ve mekan hudutları dışında cereyan etmiş ulvî bir tecellidir.

MİRAÇ, EFENDİMİZ'E MORAL KAYNAĞI OLMUŞTUR

Miraç hadisesinden önce Allah Resulü (sas) ve Müslümanlar akla hayale gelmedik zulüm ve işkencelere maruz kalmışlar, hatta bu işkencelerden korunmak için bazı müslümanlar Habeşistan'a hicret etmişlerdir. Ayrıca bütün bu dayanılmaz zulümlerin üstüne müslümanlar bir de Ebu Talib mahallesinde müşriklerin iktisâdî, ailevî her yönden müşriklerin boykotuyla karşı karşıya kalmışlardır. Daha sonra ise bu sıkıntıları Efendimiz'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın, ardından diğer oğlu Abdullah'ın, müteakiben maddi ve manevi destekleriyle Nebiler Serveri'nin her zaman yanında olan amcası Ebu Talib ve hakkında "Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran'ın kızı Meryem'di. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir." buyurduğu biricik hayat arkadaşı Hz. Hatice validemizin vefatları takip etmiştir.

Peş peşe gelen bu hadiseler Allah Resulü'nü ziyadesiyle mahzun etmiştir. İşte tam böylesi bir atmosferde Nebiler Serveri'nin beşeriyete ait perdeleri bir bir geçerek hem cismen hem de bedenen Cenab-ı Hakk'ı müşahede etmesi, İnsanlığın İftihar Tablosu ve ardından sahabiler için büyük bir moral kaynağı olmuştur. Allahu Teala, Efendimiz'i huzuruna alarak O'nu taltif etmiştir.

ALLAH, EŞSİZ SANATINI EFENDİMİZ'E GÖSTERMİŞTİR

Her sanat sahibi sanatını teşhir etmek ister. Allahu Teala yaratmış olduğu bütün alemleri, bu alemlerdeki eşsiz sanatı ve akıllara durgunluk verecek nizamı, güzel isimlerinin hakikat ve tecellilerini bütün mahlukat namına onlar arasından seçtiği kulu ve resulü Hz. Muhammed'i katına alarak O'na göstermiştir. Allah Resulü keyfiyeti bizce meçhul bir binek vesilesiyle Cenab-ı Hakk'ın yaratmış olduğu eşsiz sanat harikalarını bir bir görmüş ve en sonunda da bu sanatın kaynağı Cemalullah'la müşerref olmuştur.

...VE NAMAZ

Allah Resulü, miraçla beşerin ulaşamadığı noktalara ulaşmış, kurbetin hazzını tadıp geriye dönmüş ve sonra da orada duyup tattığı hakikatleri diğer insanlara da anlatıp o zümrüt tepelere onları da götürmek istemiştir. Cenab-ı Hak da Miraç'taki manevi atmosferi teneffüs edebilmeleri için adeta bir armağan olarak namazı Efendimiz vesilesiyle insanlara hediye olarak göndermiştir. Zira namaz, Allah Resulü'nün ifadesiyle her mü'minin miracı olarak, onları da miraca götürebilecek nurdan bir binektir. Bu sayede her mü'min, kılacağı namazın keyfiyeti ölçüsünde miraç ufuklarında pervaz edebilecektir.

alıntı

1431
DİNİ BİLGİLER / MİRAÇ GECESİ HEDİYELERİ
« : Temmuz 26, 2008, 06:51:47 ÖS »
Ben Miractan daha güzel bir şey görmüş değilim diyen Efendimiz,Mirac yüceliklerinden geri dönerken yanında ümmetine çok büyük hediyeler getirmiştir.
1- Beş vakit farz namazı getirmiştir.ihsan şuuruyla kılınan namazlar,ümmetin mirac asansörü olacaktır.
2- Amenerresulü diye bilinen ayetleri getirmiştir.
3- İsra Suresinin 22-30.ayetlerinde bahsedilen 12 adet İslam prensibini getirmiştir.
4- Allah a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimselerin günahlarının affedileceği ve Cennet e girecekleri müjdesini vermiştir.
5- İyi amele niyetlenen kişiye-onu yapamazsa bile-bir sevap;eğer yaparsa on sevap yazılacağı;fakat kötü amele niyetlenen kişiye onu yapmadığı müddetçe hiçbir günahın yazılmayacağı;ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesini getirdi.
Bir diğer hediyede ;Namazlarda oturup okunan ,Et-Tahiyyatü suresini getirmiştir.

1432
Üç aylarda camileri değil, kendimizi süsleyelim...


Alışkanlıklar ve cemiyet, insanı iradesinin dışına sürüklüyor. İnsan, seçtiği yola nefsini çekemiyor. Kendisiyle tenakuza düşen insan huzursuz oluyor. Daha çok dış dünya ile meşgul olan insan, iç dünyasına eğilemiyor. Sonra da huzursuzluğun sebebini kalkıp, onda bunda arıyor. Hırçınlaşıyor.

Gaflet denilen bir nevi uyku, insanları ibadetlerden uzaklaştırabiliyor. İşte o zamanlarda ya cuma günü gelir, ya kandiller gelir ya da üç aylar gelir; insanlara ibadette hız verir. İnsan da aldığı o hızla, belki hayatını cennete çevirir.

Üç aylarda insan sanki bir asansörle "yukarılara" çıkarılır. Çıktıkça bazı hakikatleri daha açık görür. Bakar ki, ömür su gibi akıp geçiyor. "Koparılan her takvim yaprağı yeni bir günü haber verirken, bendeki yenilik nedir? Bu hayat boşuna akıp geçmesin. Dünyada huzurlu olayım, ahirette de mükâfatımı alayım" diyerek manen hamle yapar. Birdenbire, adi bir nefer olma yerine mareşalliğe yükselir.

Bir tanıdığım vardı; bağ sahibiydi. Üzümleri şarap fabrikasına satardı. Üç aylar gelince, o manevi havayla kendine bir el arabası aldı. Üzümleri arabaya doldurdu, yol kavşağına götürüp orada sattı. Gördü ki, bu iş daha kârlı. O arkadaş, üç aylardan sonra da üzümlerini şarap fabrikasına satmaktan vazgeçti.

Üç aylar gelince camiler ışıl ışıl süslenir. Camilerin mimari yönden harika olması önemli değil, önemli olan cemaatin İslamiyet'i yaşayış yönünden harika olmasıdır. Daha kötüsü vaiz efendi, faizin haramlığını anlatırken belki cebinde banka cüzdanı var. Cemaatin bir kısmı huzursuzluk içinde, dertleri pek çok... Sahabedeki huzur, cemaatlerimize bir idealdir. Ne zaman o huzur ele geçecek, o zamanlara ne zaman ulaşılacak bilinmez amma, önemli olan üç aylarda camilerin ve evin süslü olması değil, Müslüman'ın ilimle, ibadetle süslü olmasıdır. "Arapçayı, Osmanlıcayı öğreneceğim" demesidir. Hadis külliyatını, Kur'an-ı Kerim tefsirini okumasıdır. Yoksa taşla, toprakla, mermerle, eşyayla cennete gidilmez!..

"Durumdan vazife çıkarmak" diye bir tabir vardır. Hayatın seyriyle başımıza gelen durumlarda "vazifem nedir" diye düşünmek lazım. İnsan her olay karşısında dikilecek, ben ne yapacağım diyecek.

Üç aylar geldi, ne yapacağız? Haydi, durumdan vazife çıkaralım; İslamiyet'i öğrenip yaşayacağız...

Gençlik yıllarımda üç aylar girdiğinde kendime bir liste yapmıştım; "NOKSANLARIM LİSTESİ"

Kur'an'ı iyi okuyamıyordum. Kur'an öğreniyorum seti alıp onun üzerinde çalıştım. Çok uyuyordum, uykuyu azaltacağım diye karar aldım. Kitap okumayı artıracağım dedim. Yalnız kendimi aydınlatan bir lamba aldım, yatarken de kitap okudum. Yemeği azalttım. Çünkü dikkat edin, yemeği çok yiyince hemen uykunuz gelir.

Müslüman, İslam gemisinin mürettebatıdır. Yolcular eğlenebilir, gülebilir, oynayabilir. Mürettebat, makine dairesinde her türlü sıkıntı içerisinde çalışmaktadır. Eğer mürettebat dese ki, "ben de yolcular gibi gülüp eğleneceğim", o zaman gemi karaya oturur...

Her şeye değer veren insan, kendine ne kadar değer veriyor? Terazi kendini tartmaz derler. Göz de kendini görmezmiş. Mühim olan şu veya bu olmak değildir, ne olduğumuzu bilmektir. İnsan çok şey arayabilir amma, kendini arayan kaç kişi var?

Üç ayların herkese sıhhat ve afiyetler getirmesini dilerim...

1433
DİNİ BİLGİLER / RECEP AYININ FAZİLETLERİ
« : Temmuz 26, 2008, 06:49:06 ÖS »
İkrime, İbn-i Abbas'tan naklen Rasûlüllah (s.a.s) efendimizin şöyle buyurduğunu anlattı :

- " Recep Allah'ın ayıdır; şaban benim ayımdır; ramazan ümmetimin ayıdır. "


Musa b. İmran; Enes b. Malik'ten anlattığına göre; Rasûlüllah (s.a.s) efendimiz şöyle buyurmuştur:

- " Cennette bir ırmak vardır; bu ırmağın adı: Receb'dir. Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır.

Bir kimse, receb ayında bir gün oruç tutar ise, Allah-ü Têâlâ, kendisine o ırmaktan içirir. "

Enes b. Malik'in r.a şöyle anlattı:

- Cennette bir köşk vardır; buna ancak receb ayında oruç tutanlar girebileceklerdir.

Ebu Hüreyre r.a şöyle anlattı:

- Rasûlüllah (s.a.s) efendimizin ramazan ayı dışında; ancak receb ve şâban ayında tutardı.


Enes b. Malik'in r.a Rasûlüllah (s.a.s) efendimizin şöyle buyurduğunu anlattı:

- " Bir kimse, bu haram aylarda üç gün oruç tutar ise, yani: Perşembe, cuma, cumartesi gününü, Allah'ü Têâlâ onun için yedi yüz senelik ibadet sevabı yazar. "

Denilmiştir ki:

- Recep cefayı terk ayıdır; şâban amel ve vefa ayıdır; ramazan ise, sadakat ve safa ayıdır.

Recep tevbe ayıdır; şâban muhabbet ayıdır; ramazan Hakka yakınlık bulma ayıdır.

Receb hürmet ayıdır; şâban hizmet ayıdır; ramazan nimet ayıdır.

Receb ibadet ayıdır; şâban zâhidlik ayıdır; ramazan ise ziyadesi ile nimetlere ermek ayıdır.

Receb ayında, iyilikler kat kat artar; şâban ayında kötülükler kalkar; ramazan ayında ikramlar gelmeye başlar.

Receb , önce gidenlerin ayıdır; şâban ortadakilerin ayıdır; ramazan ise, asillerin ayıdır.

Allah rahmet eylesin; Zünnun'u Mısrî şöyle anlattı:

- Receb afetlerin geri bırakıldığı , şâban tatların yapıldığı, ramazan ikramların beklendiği aydır.

Bu duruma göre: Bir kimse afetleri terk etmez, taatta bulunmaz, ikramları da gözetmez ise, o kimse herzecilerdendir.

Allah rahmet eylesin; Zünnun'u Mısrî bir başka zaman şöyle demiştir:

- Receb ekim, şâban sulama, ramazan ise, harman ayıdır.

Her ekilen biçilir; her yapılan işin karşılığı görülür. Bir kimse, ekim zamanını boşa geçirir ise, harman zamanı nedâmet duyar; âhirette kötülük göreceğinden dünyada beslediği ümitlerde hiç olur.

Salih zatlardan bazısı şöyle demiştir:

- Sene bir ağaçtır. Receb ayı senenin yapraklanma günleridir. Şâban ayı meyvelenme günleridir. Ramazan ayı ise senenin meyvelerinin toplandığı günleridir.

Şöyle anlatılmıştır:

- Receb ayı , Allah'ü Têâlâ dan gelecek mağfiretlere tahsis edilmiştir.

Şâban özel olarak şefaat ayı kılınmıştır.

Ramazan ayında , iyilikler kat kat verilir; bunun için tahsis edilmiştir.

Kadir gecesinin özelliği ise rahmetin gelmesidir.

Arefe günü ise din tamam olur. Nitekim, bu manâda, Allah'ü Têâlâ şöyle buyurdu:

" Bugün sizin için dininizi ikmal ettim" ( el-Maide,5/3 )

Cuma günü duâ edenlerin duâsının makbul olduğu gündür.

Bayram günü, cehennemden azad edilme günüdür. O gün, mümin kulların boynundaki bağ çözülür; âzad olurlar.

Mazinî, Hazreti Ali'nin r.a oğlu Hazreti Hasan'ın r.a şöyle dediğini anlattı:

- Receb ayında oruç tutunuz. Zira receb ayında oruç Allah'ü Têâlâ'nın tevbeleri kabul buyurmasına bir sebeptir.

Selman-ı Farisî'den gelen rivayete göre , şöyle demiştir:

- Rasûlüllah (s.a.s) efendimizin şöyle buyurduğunu dinledim:

- " Bir kimse , receb ayında bir gün oruç tutarsa; bir sene oruç tutmuş gibi olur; bin köle azad etmiş kadar sevab alır.

- Bir kimse, receb ayında bir sadaka verir ise, bin altın sadaka vermiş gibi sayılır.

Allah'ü Têâlâ , onun bedenindeki her tüy için bin iyilik yazar; bin misli derecesini yükseltir. Bin kötülüğü siler.

Allah'ü Têâlâ, receb ayında onun tuttuğu oruç günlerinden her birine, verdiği sadakaların her birine bin hac ve bin umre sevabı yazar.

Onun için cennette bin ev , bin köşk, bin hücre yapar. Her hücrede bin tane oturma yeri vardır.

Her oturma yerinde dahi, bin tane hurî güzeli vardır ki: Güneşten bin kat güzeldir. "



Bir kimse, receb ayını oruçlu geçirir ise, Allah'ü Têâlâ üç şeyi onun için gerekli kılar. Şöyleki:

1. Geçmiş günahlarının tümünü bağışlar.
2. Kalan ömrünün temiz geçmesini temin eder.
3. Büyük huzura çıkılan kıyamet gününün susuzluğundan da onu emin kılar.


Bu arada yaşlı biri kalktı Rasûlüllah (s.a.s) efendimize halini şöyle anlattı:

- Ya Rasûlüllah! Ben Receb ayının tümünü oruçlu geçiremem.Buna gücüm yetmez.
Bunun üzerine, Rasûlüllah (s.a.s) efendimiz şöyle buyurdu:

-" O halde, ilkinden bir gün, ortasından bir gün, sonundanda bir gün tutarsın.Böyle ettiğin taktirde ayın tümünü oruçlu geçirmiş olursun…

Zira, yapılan iyilikler on misli sevap getirir.

Ancak,siz, Receb ayının ilk Cuma gecesini gaflet içinde geçirmeyesiniz.O,öyle bir gecedir ki;melekler o geceyi:

-Regaib.

Diye anlatırlar.Şöyleki:

O gecenin üçte biri geçtiği zaman; Semalarda ve yerlerde ne kadar melek var ise hemen hepsi,Kâbe ve civarında toplanır. Allah'ü Têâlâ onların hallerine muttali olur ve şöyle buyurur:

- Ey meleklerim! Ne dileğiniz var ise, benden dileyin.
Şöyle derler:

- Rabbimiz, senden dileğimiz odur ki; Receb ayında oruç tutanları bağışlayasın.
Onların bu dileği üzerine, Allah'ü Têâlâ şöyle buyurur:
- Bu dileğinizi yerine getirdim. "

Rasûlüllah (s.a.s) efendimiz, daha sonra şöyle buyurdu:

- " Receb ayının ilk Perşembe günü oruç tutulmalıdır. O günün akşamı Cuma gecesi,akşamla yatsı arasında on iki rikat namaz kılmalıdır.

Bu namazda okunacaklar sırasıyla şunlardır:
- Bir kere fatiha suresi
- Üç kere kadr suresi.(97. sure)
- 12 kere ihlas suresi
Her iki rikatta bir kere selam verilir.

Bu namazı kıldıktan sonra bana şu salavatı yetmiş kere okunur:

- Allahım, Nebiyy-i Ümmî Muhammed'e salat ve selam eyle (Allahümme salli alâ Muhammedin'in Nebiyy'il-Ümmiyyi ve sellim.)

Bundan sonra.secdeye varmalı ve secdede şu tesbih ve takdis okunmalıdır:

- Tam manâsı ile noksan sıfatlardan münezzeh, pek mukaddes olup meleklerin ve ruhun Rabbıdır. (Sübbuhün Kuddusün Rabbül-melâiketi ver-ruh)

Sonra secdeden başını kaldırır; şu duâyı yetmiş kere okur:

- Rabbım, beni bağışla; merhamet eyle. Bildiğin günahlarımdan geç,Sen Aziz'sin, Azam'sın(Rabbiğfir verham ve tecavez amma ta'lem feinneke Aziz'ül-A'zam)

Bundan sonra ikinci bir secde daha yapar. Birinci secdede okuduğu duâyı aynen okur.

Daha sonra, ne dileği var ise ,diler. Allah'ü Têâlâ onun bütün dileklerini yerine getirir.

Rasûlüllah (s.a.s) efendimiz,şöyle buyurdu:

- " Allah'ın herhangi kadın veya erkek kulu bu namazı kılar ise, Allah'ü Têâlâ onun bütün günahlarını bağışlar.

İsterse, onun günahları deniz köpüğü kadar, kumların sayısı, dağların ağırlığı, yağmurların damlaları, ağaçların yaprakları kadar olsun.

Ve , o kimse, kendi yakınlarından 700 kişiye kıyamet günü şefaatçi olur.

Kabrine girdiğin ilk gecesi, bu namazın sevabı kendisine gelir; tatlı dilli, güler yüzlüdür.

Ona şöyle der:

- Ey dostum, seni müjdelerim, bütün zorluklardan kurtuldun.
O kimse,bu gelene sorar:

- Sen kimsin? Vallahi, senin yüzünden daha güzel yüzlü birini hiç görmedim. Senden daha tatlı konuşanı da hiç dinlemedim. Senin kokundan daha güzel kokulu birini de koklamadım.

Şu cevabı alır:

- Ey dostum ben senin bir namazının sevabıyım. Falan sen receb ayının şu gecesinde o namazı kılmıştın.

Bu gece sana geldim ki: arkadaşın olayım, yalnızlığını gidereyim, Her ne işin varsa, onu göreyim, kıyamet günü sûra üflendiği zaman dahi kıyamet günü toplanılan meydanda sana başının üstünde gölgelik edeceğim.

Seni müjdelerim, Yüce Mevlân'dan sana gelecek hayır hiç eksik olmayacak."




Üçaylar ve Faziletleri

Abdülkadir Geylanî

Tercüme : Abdulkadir Akçiçek

4. Baskı

1434
Her Telden / Ynt: Zamanda yolculuk gerçek oluyor
« : Temmuz 26, 2008, 03:48:56 ÖS »
eger mümkün olsa geçmişe gitmek hemen asrı saadete gider peygamberimize biat edip sahabeden olmak isterdim çocukken hep hayal  ederdim, hatta bedir savaşına şimdiki  zaman silahlarını götürmek falan istiyordum tabii çoçukluk aklı

1435
Yeni Üyeler Buraya / Ynt: bende geldim
« : Temmuz 26, 2008, 03:44:38 ÖS »
 :w :w :w :w :hap :hap :hap :hap

1436
Forum Oyunları / Ynt: son kelimeyi başa koy.....
« : Temmuz 26, 2008, 03:41:52 ÖS »
tatlı yiyelim tatlı konuşalım mesela tatlı bir söz ,baklava :hihi :hihi :hihi

1437
Forum Oyunları / Ynt: ..::Protesto Ediyorum::..
« : Temmuz 26, 2008, 02:49:00 ÖS »
yalnışlıkla mesaj atıp sonrada kusura bakmayın ben bilmem ne arkadaşıma mesaj atıyordum kusura bakmayın ismim bilmem nee falan sonrada siz kimsiniz isminizz ne diye mesaj atanları protesto ediyorum çünkü aynı şey iki defa yapılırmı yaff benim başımda iki tane böyle uyuzz varrr

1438
evet yok tokatla dur

1439
Forum Oyunları / Ynt: 10.000 den geri sayım....
« : Temmuz 26, 2008, 02:45:05 ÖS »
8622

1440
Cep Telefonları / Ynt: 8 megapiksel kameralı ilk Samsung: i8510
« : Temmuz 26, 2008, 01:42:27 ÖS »
fiyatı ne kadar kii

Sayfa: 1 ... 94 95 [96] 97 98 ... 164