Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz
Mesajlar - pudra_shekeri
Sayfa: 1 ... 92 93 [94] 95 96 ... 109
1396
« : Aralık 29, 2007, 12:08:25 ÖS »
Brokoli ile domatesin prostat kanseriyle mücadelede en yararlı besinler olduğu belirtildi. Illinois Üniversitesi’nden araştırmacılar, brokoli ile domatesin özellikle birlikte tüketildiğinde, tümörün gelişmesini engellediğini ortaya çıkardılar. Prostat kanserinin, erkeklerde en sık görülen kanser türlerinin başında geldiğine dikkat çeken uzmanlar, bu hastalığa yakalanan kişilerin her gün bir porsiyon brokoli ile 2-3 adet domatesi birlikte çiğ olarak tüketerek mücadele etmelerini salık verdiler. Brokoli ile domatesin içerdiği maddelerin birlikte kanser hücrelerine saldırarak büyümelerini engellediği belirtildi.
YÜZDE 40 AZALMA
Illinois Üniversitesi yiyecek bilimi uzmanlarından Prof. John Erdman, "Araştırmalar, her öğünde taze domates tüketen kişilerin prostat kanserine yakalanma riskini yüzde 40 azalttığını gösteriyor. Brokolide bulunan sülfür, kanserin gelişmesini geciktiriyor. İki sebze de içerdikleri açısında değişik ancak birbirini mükemmel bir şekilde tamamlıyor" dedi.
Araştırmacılar, laboratuvarda prostatlı farelerin bir bölümüne, her gün bir miktar domates ve brokoliyi birlikte yedirdiler. Bir başka grup fareye sadece domates, diğer gruba da sadece brokoli verildi. 22 hafta sonra, brokoli ve domatesin birlikte verilen fare grubundaki tümörlerin, diğerlerine oranla daha küçük kaldığı görüldü. Uzmanlar, "Brokoli ile domates birlikte tüketildiğinde, etkisinin güçlü olduğu kesin. Pişmiş domates, belki de çok daha iyi. Burada alınması gereken ders, çeşitli meyve ve sebzeleri değişik şekillerde hazırlayarak tüketmenin gerekliliği" dediler.
1397
« : Aralık 29, 2007, 12:06:47 ÖS »
Yüzyıllar önce dolgun hatlara sahip olanlar 'güzel' bulunurken, bugün ince ve yağsız vücut makbul hale geldi. Bunun için de akla gelmez çılgınlıklar göze alınıyor.İşte diyet çılgınlığının tarihi gelişimi: Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin zayıf olma tutkusu herkesi etkisi altına aldı ve diyet listeleri ile baş başa bıraktı. Oysa risk çok büyük!
Gerek podyum dünyasından, gerekse kağıt bebeklere özenen genç kızlar arasından ölümle sonuçlanan vakaların görülmesi, bu tartışmaları daha da alevlendirmişti. Sıfır beden bir vücuda sahip olmak için yapılan diyetler, vücudun iflas etmesine neden olunca bu diyetler yeniden mercek altına alınmıştı... Araştırmalar sonucunda; birkaç beden incelten, beslenme alışkınlıklarını değiştirme iddiasında olan diyetlerin bile bir süre sonra kişiye daha da çok kilo aldırdığı ortaya çıktı.
Geo dergisi de, 2007'nin ilk sayısında 'Diyetler Neden Şişmanlatır' konulu bir dosya çalışması yayımladı. Diyetin tarihçesinden günümüze kadar olan gelişiminin ve ne gibi etkiler yarattığının anlatıldığı dosyada, dünyada kabul gören farklı diyetler de tek tek değerlendiriliyor. İşte Antik Yunan'a kadar uzanan, özellikle kadınların en az makyaj ve giyim trendleri kadar konuştuğu diyet hakkında bilinmesi gerekenler...
Antik Yunan’dan günümüze
Diyet, Antik Yunan'da 'diaita' (yaşam tarzı ) anlamına geliyordu. Epikuros ve Pythagoras gibi filozoflar ve daha sonraları Galenos gibi doktorlar; vücut üzerinde etki yapan sürekli bir güçler dengesini savundu. Buna göre her aşırı uç zararlı sayıldı. Çünkü gut gibi hastalıklar, oburluk sonucunda sadece zenginlerde ortaya çıkıyordu. Yıllar geçtikçe, farklı öneriler ve farklı yeme alışkanlıkları önerileri ortaya atılmaya başlandı. Örneğin doktor Christoph Wilhelm Hufeland 1800'lü yıllarda; ancak dengeli yemek, yani makrobiyotik sayesinde uzun bir yaşam sürülebileceğini öneriyordu.
Lifli maddeleri muhafaza etmek için yandaşlarına unu tamamen öğütmemeyi tavsiye eden Amerikalı papaz Sylvester Graham ise aynı dönemlerde doğal besinlerin yanı sıra, gübrelenmemiş meyve ve sebzeleri tüketmeyi önerdi. Çok geçmeden enerji bilançosuna ilişkin ilk bilimsel incelemeler yapıldı. Hekim Carl Voit 1900'lü yıllara doğru bir insanın ortalama yağ, protein ve karbonhidrat tüketimini araştırıp ilk beslenme normunu ortaya attı. Bundan sonra bilim adamları besin maddelerinin enerji değerini hesapladı; öyle ki çok geçmeden herkes kalorileri sayabilir hale geldi.
1900-1920 arasında ilk tıbbi kilo cetvelleri ortaya çıktı. Giysiler için konfeksiyon beden uygulaması kullanılmaya başlandı. Böylece endüstriyel normlar yeni bir insan imajına damgasını vurdu. 1960'larda ABD Tarım Bakanlığı, Amerikalılar'dan hayvansal yağlar yerine bitkisel olanları tüketmelerini istedi. Araştırmalar; hayvansal ürünlerde bulunan doymuş yağ asitlerinin kolesterol oranını yükselttiğini; sebze ve balıkta bulunan doymamış yağ asitlerinin ise kolesterolü düşürdüğünü göstermişti.
Devletin tavsiyesi etkili oldu; 1970 ve 80'li yıllarda ABD'de koroner kalp hastalıklarının oranı yarı yarıya indi. Onlarca yıldır beslenme uzmanları, diyet önerileri ve gıda maddesi piramitleriyle insanlara kilolarını nasıl dengeleyebileceklerini öğretmeye çalışıyor. Peki tüm bu kalori saymalar ve diyet önerileri yanlış mı?
Hastalığa giden yol
Zayıflamak; teoride olduğu gibi, pratikte hiç de kolay değil. Diyetlerle kişiye ya ihtiyacı olandan daha az kalori verdiriliyor ya da gereğinden fazla hareket ettirilerek enerji harcatılıyor. Günümüzde ise çoğu insan daha fazla hareket etmek yerine, az yemek yemeği seçiyor.
Bir-iki haftada, hatta günde olabildiğince fazla kilo kaybına dayanan; lahana çorbası ya da ananas diyeti gibi tek taraflı programlar, uzmanlarca kabul görmüyor. Dengeli bir beslenme tarzını destekleyen zayıflama programları; örneğin Weight Watchers Diyeti, uzmanlara göre vücuda yük olmuyor. Ancak sürekli bir beslenme değişikliğine gidilmedikçe onların da etkisi uzun sürmüyor. Peki diyetler neden sağlık için risk taşıyor?
Sık yapılan diyetler, insanın kilosunu kafaya takarak, toplumun dayattığı bir vücut ideali gütmesine yol açabiliyor. Bu da diyetleri beslenme bozuklukları, özellikle de anoreksi (zayıflık hastalığı ) ve blumi (yediklerini kusma) için başlangıç haline getiriyor. Bunlar, özellikle genç kadınların ruhsal ve bedensel sağlığı için büyük risk oluşturuyor.
Tedavi edilmezse çok önemli bedensel ve psikososyal sonuçları olan anoreksia'da yüksek ölüm oranlarına varan sürekli bir takıntı tehlikesi başgösteriyor. İşte bunun için uzmanlar, görünüşünden mutsuz olan kişinin, diyetisyene değil terapiste gitmesi gerektiğini söyler...
1398
« : Aralık 29, 2007, 12:05:28 ÖS »
Hazmı kolaylaştıran, mide bulantısını önleyen maden suyu, bilinenin aksine soda değil... Doğanın armağanı maden suları hakkında bilinmeyenler...
Günümüzde birçok insan, sağlığımıza faydaları saymakla bitmeyen maden suları hakkında yanlış bilgilere sahip. Tansiyon artırıcı, mideyi tembelliğe alıştıran ve özellikle kadınlar ve çocukların tercih etmemesi gereken bir içecek olduğu biliniyor. Oysa maden suları, içerdiği karbondioksit gazı sebebi ile hazmı kolaylaştırdığı gibi mide bulantısını da engelliyor. İçmenin yanı sıra dışarıdan uygulandığında cildin güzelleşmesinde etkili oluyor. Bu yüzden uzmanlar, günde 2 litre kadar su ve maden suyu gibi 'yararlı sıvı' içilmesini tavsiye ediyor.
Etik Diyet Danışmanlık'ın sahibi Beslenme Uzmanı Turgay Köse, yer altından doğal yollarla çıkan, mineral bakımından zengin maden suları hakkında merak edilen soruları cevapladı:
Maden suyu ile soda arasındaki fark nedir?
Maden suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yer altındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen doğaldır. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim sırasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen 'yapay' olan bir içecektir. Her ikisi de mideyi rahatlatma özelliğine sahiptir, ancak sodanın bundan başka hiçbir işlevi yoktur. Oysa maden, suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur.
DİYETE DE FAYDALI
Diyet yaparken maden suyu içmek fayda sağlar mı?
Maden suları sindirimi kolaylaştırıcı özelliğe sahiptir. Bu yüzden zayıflama diyeti uygulayanlara rahatlıkla önerilebilir. Özellikle sosyal aktivitelerde ve davetlerde hazır meyve suları, meşrubatlar veya alkollü içecekler yerine enerji içermeyen en iyi seçenektir. Öte yandan meyve aromalı maden sularının büyük çoğunluğunda rafine şeker kullanılır. Bu nedenle de gazoz gibi lezzetlidir. Ancak zayıflama programlarında ve şeker hastalığı gibi durumlarda rafine şeker tüketiminden kaçınmak gerekir. Formuna dikkat eden bireylerin ve şeker hastalarının, meyve aromalı maden sularında yapay tatlandırıcı ile hazırlanan alternatifleri tercih etmeleri gerekir.
ÇOCUKLARIN BOYU UZAR
Maden suyu, sağlık için gerekli biyokimyasal görevleri ile önem taşıyan, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, kükürt ve klor başta olmak üzere; demir, mangan, bakır, iyot, çinko, florür, krom, kadmiyum gibi mineralleri içerir. Maden suyu fazla içen çocukların boyları daha fazla uzar, dişleri ve kemik yapıları daha sağlam olur. Kadınların menopoz döneminde ortaya çıkan kemik erimesi problemi geciktirilebilir. Özellikle magnezyum eksikliğinin neden olduğu kalp hastalıklarından kaynaklanan genç yaşta ölümlerin önüne geçilebilir.
TÜKETMiYORUZ
Ülkemizde 15 yaş ve üzerindeki yetişkinler ile yapılan yakın tarihli bir çalışmaya göre, her yüz kişiden 60'ı henüz maden suyunu tanımıyor. İçenlerin de yüzde 51'i maden suyunu haftada bir veya daha seyrek tercih ediyor. Avrupa'da kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketilirken bu oran Türkiye'de 3 litre civarında.
1399
« : Aralık 29, 2007, 12:04:11 ÖS »
2006'da yüz gerdirme yüzde 44, göz kapağı gerdirme yüzde 48 ve kaş kaldırma yüzde 50 oranında artarken Liposuction" (yağ aldırma) orerasyonları ise yüzde 90 oranında arttı. İngiltere'de "liposuction" (yağ aldırma) operasyonlarının bir yılda yüzde 90 oranında arttığı belirtildi. Doktorlar, hastaları "liposuction" ve benzeri yöntemlerin obezitenin çaresi olmadığı yolunda uyardı, tek etkili yöntemin sağlıklı beslenmek olduğunu tekrarladı.
2005 yılında en çok yaptırılan estetik ameliyatlar arasında 8. sırada bulunan "liposuction" operasyonlarının 2006 yılında 3. sıraya yükseldiğine dikkat çeken uzmanlar, 2005 yılında İngiltere'de 2099 liposuction ameliyatı yapıldığını, bu rakamın 2006 yılında 3986'ya yükseldiğini bildirdi.
Doktorlar, aynı dönemde yüz gerdirme ameliyatlarının yüzde 44, göz kapağı gerdirme ameliyatlarının yüzde 48 ve kaş kaldırma operasyonlarının da yüzde 50 oranında artış gösterdiğini kaydetti. Estetik ameliyatı sayısının 2006 yılında 2005 yılına göre 22.041'den 28.921'e yükseldiği ifade edildi.
Geçen yılki estetik ameliyatların yüzde 92'sinin kadın hastalara yapıldığı da açıklandı.
1400
« : Aralık 29, 2007, 12:02:31 ÖS »
Türkiye'de de satılan içinde lavanta ve çay ağacı yağı bulunan bazı şampuanların hormonları bozup erkeklerde göğüs büyüttüğü iddia edildi. Şampuanlar özellikle çocuklar için tehlike içeriyor.ABD'de yapılan bir araştırmada, şampuan, sabun ve bazı losyonların içinde bulunan kimyasalların, erkeklerde göğüs büyümesine neden olduğu belirlendi. Colorado Üniversitesi ile Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin yaptığı araştırma, göğüslerinin büyümesinden şikâyet eden üç çocuğun durumu üzerine gerçekleştirildi. Dört, yedi ve 10 yaşlarındaki çocukları inceleyen uzmanlar, kız gibi iri göğüslere sahip olduklarını belirledi. Doktorlar, kullandıkları yağların çocukların hormonal dengesini bozduğunu tespit etti. Bu yağların, östrojen hormonu gibi davrandığı ve erkek hormonu olan androjenin salgılanmasını durdurduğu ortaya çıktı. Özellikle bazı şampuan ve losyonlarda bulunan "lavanta" ile "çay ağacı yağı" na dikkat çekildi. Ürünlerin etiketlerinde ise bu kimyasallar, "lavandula angustifola" ve "melaleuca alternifolia" olarak nitelendiriliyor. Bu ürünlerin kullanımının kesildikten sonra göğüslerin normal ölçülere döndüğü de vurgulandı.
'Türkiye'de kullanılıyor'
Bitkisel içerikli bir madde olmasına karşın çocuklarda böyle bir şikâyete yol açabilir. Bu ürünlerden Türkiye'de de var. Büyüklerde bu yan etki gözlenmez. Çünkü erkeklerde testosteron düzeyi oturmuştur.
1401
« : Aralık 29, 2007, 12:01:02 ÖS »
Göz sağlığıyla iligili neleri doğru biliyoruz?Aslında doğru bildiklerimizin çoğu yanlış,yanlış bildiklerimiz ise bazen ilaçtan daha etkili... Göze çayla pansuman yapmak doğru mu?
DOĞRU
Doğru, ben çayla pansumanı hep tavsiye ederim. Demlendikten sonra uzun süre beklemiş çayın içinde antiseptik maddeler oluşur. Bunlar neredeyse bir antibiyotik görevi görür. O yüzden göz arpacığı, kirpik dibi iltihabı ve göz nezlesine çayla pansuman çok iyi gelir. Akşam demlenmiş çayı bekletip, sabah pansuman yapmak en doğrusu.
Ya göz altlarında oluşan morluklar, onlardan kurtulmak için hemoroid kremleri işe yarar mı?
YANLIŞ
Bağımlı olursunuz. Hemoroid kremlerinin damar büzücü etkisi vardır. Tıpkı göz damlası gibi. Gözünüz kızarır, damlayı damlatırsınız ve gözünüz bembeyaz olur. Yalnız bu kremleri kullanmaya başlarsanız, devamlı sürmeniz gerekir. Çünkü siz damarı büzdükçe damar açılacaktır. Yani hemeroid kremine bağımlı kalabilirsiniz. Buz kompresi de göz altı morluklarını giderir.
Çok okumak, çok çalışmak gözü bozar.
YANLIŞ
Gözün temel işlevi görmektir. Dolayısıyla, göz asli görevini yaparken zarar görmez. Yeter ki; bu sırasında ultraviyole ışık, lazer ışığı, demir kaynağı gibi güçlü ışıklara maruz kalmasın.
Açık renk gözler, ışığa çok hassastır.
DOĞRU
Açık renk gözler koyu renk gözlere oranla daha az pigment içerdiğinden, ışığa karşı daha hassastır.
Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmak gözü bozar.
YANLIŞ
Bilgisayardan yayılan ışınların göze zararı yoktur. Gözünde kırma kusuru olan kişilerde; kızarıklık, ense ve baş ağrısına neden olabilen bilgisayar sağlıklı göze negatif etki etmez.
A vitamini gözü kuvvetlendirir. Bol havuç yemek görmeyi keskinleştirir.
YANLIŞ
Sadece yaşlılarda makula dejenerasyonunun önlenmesinde A,C, E vitaminleri ile çinko ve bakır minerallerinin faydalı olduğu kanıtlanmıştır.
Havuç göz için çok iyidir
YANLIŞ
Öyle olsaydı ben her gün havuç yerdim... Kayısı yiyin çok iyi gelir, havuç yiyin daha iyi görürsünüz gibi bir şey bugüne kadar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Tek yönlü gıda almadığınız sürece vücudun ihtiyacı olan tüm vitaminleri yediklerinizden zaten alırsınız.
Gözü bozuk kişilerin çocuklarının gözlerinin bozuk olma riski yüksektir.
DOĞRU
Miyop, hipermetrop, astigmat, presbiyopi ve göz tansiyonunda genetik faktörün çok önemli olduğu kanıtlanmıştır.
Televizyonu yakından izlemek gözü bozar.
YANLIŞ
TV'yi yakından izleme gereksinimi olan kişilerin gözünde zaten kırma kusuru vardır. Özellikle çocuklarda, bu durum göz bozukluğunun önemli bir işaretidir.
Gözde ışık çakmaları ve leke göz bozukluğunun belirtisidir.
DOĞRU
Mutlaka ciddiye alınmalı ve bir uzmana başvurulmalı.
İsli cam güneşe veya güneş tutulmalarına karşı gözleri korur.
YANLIŞ
Bu tip materyaller göz bebeğini büyüttüğünden, göze zararlı ışınların daha fazla girmesine neden olur. Güneşe veya güneş tutulmasına ultroviyole ışınları ve belli dalga boyunu absorbe eden camlarla bakılması gerekir.
Atari oyunları gözü bozar.
YANLIŞ
Görme pasif bir eylemdir. Gözünde kırma kusuru olanlarda baş ve boyun ağrılarına neden olabilen atari tipi oyunların sağlıklı göz üzerinde olumsuz etkisi yoktur. Hatta, göz tembelliğinin tedavisinde olumlu etkileri olur.
Çok ağlamak göz yaşlarını kurutur.
YANLIŞ
Göz yaşı göz çevresindeki çeşitli dokularda sürekli üretilir. Ağlamakla kurumaz.
1402
« : Aralık 29, 2007, 11:59:27 ÖÖ »
Lahanagiller, içerdiği bitkisel kimyasallar ve vitaminlerle birçok hastalığa karşı korucuyudur. Brokoli
Brokoli, lahanagiller ailesinden olan glukosinolatlar denilen bitkisel kimyasalları içeren bir sebzedir. Önemli bir K, C ve A vitamini, folat ve diyet posası kaynağıdır. Fosfor, potasyum, magnezyum, B6 vitamini ve E vitamini yönünden de zengindir. Brokoli,
Sülforafan ve indol isimli kansere karşı koruyucu iki bitkisel besin bileşenini içerir. Araştırmalar bu bileşenlerin özellikle tümör büyümesini ve yayılmasını engellediğini, vücudu toksinlerden arındıran enzimlerin etkinliğini artırdığını göstermiştir.
Zararlı öğelere karşı bedeni temizler.
Serbest radikal adı verilen zararlı maddelere karşı hücrelerin korunmasını sağlar.
UV ışınlarının zararlarına karşı cildi koruyucu etkiye sahiptir.
Kalp hastalıkları riskini azalmasına önemli bir katkısı bulunur.
Brüksellahanası
Brüksellahanası besin öğesi içeriği zengin bir sebzedir. C vitamini ve K vitaminin mükemmel kaynağıdır. Folat, A vitamini, manganez, diyet posası, potasyum, B6 vitamini ve tiamin açısından iyi bir kaynakken, omega - 3 yağ asitleri, demir, fosfor, protein, magnezyum, riboflavin, E vitamini, bakır ve kalsiyum da içeren önemli bir besindir. Hastalıklara karşı savaşan pek çok bitkisel kimyasalı içerir. Brüksellahanası;
Hastalıklara karşı vücudun doğal savunma sisteminin aktivitesini artırır.
Vücudun detoksifikasyon enzimlerini etkinleştirir. Özellikle prostat, kolon ve akciğer kanser riskini azaltır.
Ayrıca A vitamini içeriğiyle de vücudun enfeksiyonlara karşı korunması ve cilt sağlığı için önemlidir.
Karnabahar
Yapısında yeşil klorofilin bulunmaması nedeniyle diğer sülfürlü sebzelerden renk olarak farklıdır. C vitamininin, folatın ve posanın önemli bir kaynağıdır. Ayrıca B5 vitamini, B6 vitamini, manganez ve omega - 3 yağ asitlerini de içerir. Karnabahar,
İçeriğindeki bileşenler sayesinde brokoli, lahana gibi sülfürlü sebzelerle birlikte karaciğerin toksinleri zararsız hale getirmesini sağlar. Eğer zararlı moleküller karaciğer tarafından etkisiz hale getirilmezse, hücre membranları ve DNA molekülüne zarar vererek kanser yapıcı hücrelerin oluşmasına ve gelişmesine neden olurlar.
Vücudu temizleyen sebzelerden biridir.
Prostat kanserine karşı koruyucudur.
Romatoit artrite karşı koruma sağlar.
Karalahana
Lahana yuvarlak şekilli, iç kısımdaki yaprakları güneş ışığı görmemesi nedeniyle dış kısımdaki yapraklara göre daha açık renkli olan sülfürlü sebzelerden biridir. Mükemmel bir C vitamini kaynağıdır. Posa, manganez, folat, B6 vitamini, potasyum ve omega - 3 yağ asitlerini içerir. Tiamin, riboflavin, kalsiyum, potasyum, magnezyum, A vitamini önemli bir kaynaktır. Lahana,
Vücudu serbest radikallere karşı koruyarak DNA hasarını engeller ve böylece kanserli hücrelerin gelişimini engeller.
Meme kanserine karşı koruyucu etki gösterir.
Çiğ lahana suyu mide ülserinin tedavisine karşı etkilidir.
Alzheimer'a karşı koruyucudur.
1403
« : Aralık 29, 2007, 11:58:09 ÖÖ »
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, kış mevsiminde ortaya çıkan öksürüğün, kronik bronşit hastalığının bulgusu olabileceğini söyledi.Özlü, yaptığı açıklamada, kronik bronşitli hastalarda, özellikle kış aylarında ortaya çıkan, 3-4 ay süren, her yıl tekrarlayan öksürükler olduğunu belirterek, ''Bu hastalar, özellikle kış mevsiminde, ayın çoğu günlerinde ve günün değişik zamanlarında ara ara öksürdükleri gibi, bazı geceler uykudan uyandıran öksürükten yakınırlar'' dedi. Kış mevsiminde ortaya çıkan öksürüğün, kronik bronşit hastalığının bulgusu olabileceğine işaret eden Özlü, "Kronik bronşitte, öksürük balgamla birliktedir. Kronik bronşitli hastaların bazısında nefes darlığı ve hırıltılı solunum varsa da bazılarında öksürük ve balgam dışında bir yakınma olmayabilir" diye konuştu. Kronik bronşitin, genellikle sigaraya bağlı olarak gelişen bir hastalık olduğuna dikkati çeken Özlü, "Zamanında teşhis edilip tedavi edilmez ve özellikle hasta sigara içmeye devam ederse ilerleyicidir. Yaşla birlikte solunum yetmezliğine yol açıp hastayı kısıtlayabilir" dedi.
ÜÇ HAFTADAN UZUN SÜREN ÖKSÜRÜK ARAŞTIRILMALI
Prof. Dr. Özlü, üç haftadan daha uzun süren ve tekrarlayan öksürük yakınmasının önemsenmesi ve mutlaka sebebinin araştırılması gerektiğini vurgulayarak, uzun süren ve sık sık tekrarlayan öksürüğü olan hastaların, ilgili bir uzman hekime başvurmaları gerektiğini söyledi. Kronik öksürüğün altında astım, reflü, sinüzit, KOAH ve kanser gibi hastalıkların yatabileceğini ifade eden Özlü, "Eğer öksürük ciddiye alınıp gereken muayene ve tetkikler yapılmazsa, bu hastalıkların teşhisinde gecikilmiş olur. Bu nedenle, 3-4 haftadır devam eden öksürük, rastgele öksürük şurupları veya haplarıyla tedavi etmeye kalkışılmamalıdır. Doğru olan öksürüğü değil, öksürüğe neden olan hastalığı tedavi etmektir" diye konuştu.
1404
« : Aralık 29, 2007, 11:56:59 ÖÖ »
Yapılan araştırmaya göre karamsar kişilerin uykuya daha fazla ihtiyacı olduğunu ortaya koydu..Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, uykunun hayatın üçte birini kapsadığını belirterek, "Karamsar kişilerin daha çok iyimser kişilerin ise daha az uykuya ihtiyaç duyduğu belirlenmiştir" dedi.
Prof. Dr. Yorulmaz, iyi bir uykunun insanlar için vazgeçilmez ihtiyaç olduğunu söyledi. 6-10 saat arası uykunun normal olduğunu belirten Prof. Dr. Yorulmaz, uykuda beynin çalışmaya devam ettiğini, öğretilen bilgileri ayıklayıp düzenleyerek sindirdiğini ve depoladığını bildirdi.
Kişinin, vücudun günün yorgunluğunu uyuyarak attığını ve bir sonraki güne hazırladığını ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, sağlık için uykunun hayatın vazgeçilmez şartlarından olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Yorulmaz, streste ve pek çok psikiyatrik hastalıkta uyku düzeninin bozulduğunu ifade ederek yeterli uyku uyunmadığında kişinin fiziksel ve ruhsal streslere dayanıklılığının azaldığını söyledi.
Karamsar kişilerin daha çok, iyimser kişilerin ise daha az uykuya ihtiyaç duyduğunun belirlendiğini bildiren Yorulmaz, uyku sorunlarının toplumda çok yaygın olduğunu kaydetti.
Yorulmaz, tedavi edilmeyen uyku sorunlarının kalp krizi, hipertansiyon, depresyon gibi ciddi sağlık sorunlarına da yol açabildiğini de ifade etti.
Yeterli süre uyunduğu halde, bazen kişilerin dinlenmiş olarak kalkamadığını ifade eden Yorulmaz, bunun nedeninin yatılan yatak ve yastık, odanın ısısı, ortamda temiz hava olmaması, ortamın sıcak ya da soğuk olması ve gürültü olabileceğini; burun tıkanıklığı, ağrılı hastalık ve şişmanlığın da uyku kalitesini etkilediğini kaydetti.
1405
« : Aralık 29, 2007, 11:55:11 ÖÖ »
Erkeklerin de güvenle kullanabileceği bir doğum kontrol hapı üretilmesi yolunda önemli adım atıldı.
Bilim adamları, spermin gelişim sürecini durduran ve yan etkileri olmadığı belirtilen bir erkek doğum kontrol ilacı geliştirdiler.
ABD’li ve İtalyan araştırmacıların geliştirdiği ilacın fareler üzerindeki deneyleri, spermin gelişimini sağlayan hücrelerle bağlantısını kestiğini ve hayvanların dölleme yeteneğini başarıyla durdurduğunu gösterdi.
Deneyler sırasında düşük dozlar kullandıklarını, ilacın bir yan etkisini tespit etmediklerini ve ilacın kullanımı kesildiğinde dölleme yeteneğine geri dönüldüğünü belirten bilim adamları, Nature Medecine dergisine yaptıkları açıklamada, buna karşın, ilacın insanlar üzerindeki denemelerinin de iyice gözlem altına alınması gerektiğini kaydettiler.
Bilim adamları, geliştirdikleri erkek hapıyla, spermin gelişim süreci olan "spermatogenesis"de spermleri besleyen ve büyüten "Sertoli hücreleri" ile ilişkisini keserek, dölleme yeteneğinin geçici olarak kaybedilmesini sağladılar.
Araştırmacılar, bu çalışmaları sırasında, kısa bir süre önce geliştirilen ve olgunlaşmakta olan spermi, Sertoli hücrelerinden ayıran "Adjudin" adlı molekülü kullandılar. Adjudin’in yüksek dozda kullanılmasının toksik etki yaratabileceğine dikkat çeken bilim adamları, bundan kaçınmak için, bu molekülü spermlerin üretildiği testislerde faaliyet gösteren "FSH" adlı bir hormona kimyasal olarak bağladılar.
Araştırmada, aktif olmaktan çıkarılan FSH, daha çok bir taşıyıcı gibi hareket ederek, Adjudin’in gereksinimi olan yere, daha düşük dozlar verilmesini sağlayarak nakletti.
Bu işlemin sperm hücrelerinin olgunluğa erişmeden sayılarının azalmalarına ve özelliklerini yitirmelerine neden olduğunu belirten bilim adamları, böylece geçici olarak dölleme yeteneğinin kaybedilmesinin sağlandığını kaydettiler.
1406
« : Aralık 29, 2007, 11:53:34 ÖÖ »
Amerikan Psikiyatr Birliği'nin öğrenciler üzerinde yaptığı ilginç araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarına göre çok cep telefonu kullananlar korkak ve mutsuz oluyorlar. Gençlerin, cep telefonu kullanımıyla ilgili psikolojik durumunu yansıtan ilk araştırma, Amerikan Psikiyatr Birliği'nin Toronto'daki konferansında sunuldu.
Araştırma sırasında incelenen 575 Koreli öğrenci, cep telefonunu günde en az 90 kez kullanıyor. Bilim adamları, öğrencilerin ya korktukları ya da sıkıldıkları için cep telefonu kullandıklarını belirterek, bu gruptaki gençlerin cep telefonunu günde 70 kez kullananlara kıyasla hem daha ürkek hem de daha depresif olduklarını kaydetti.
Öğrencilerin iletişim kurarak kendilerini daha iyi hissetmeye çalıştıklarını vurgulayan bilim adamları, "Mutsuz öğrenciler hala sevilip sevilmediklerini öğrenmek için mesaj alıp almadıklarını kontrol ediyorlar ve bunu on dakikada bir yapanlar bile var" dedi.
1407
« : Aralık 29, 2007, 11:52:10 ÖÖ »
İnsanın hayatı boyunca kalp krizi geçirme riski yüzde 1. Ancak yüksek kolesterol, tansiyon, sigara, ailede kalp hastalığı öyküsü, hareketsizlik ve 40 yaş üzeri olma gibi faktörler, riski yüzde 50’ye çıkarıyor. Kalp krizi geçirme riskini en aza indirmek kişinin elinde. Sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam kalp krizini önlemenin en etkili ve klasik yolları. Ancak göz ardı ettiğimiz bazı ayrıntılar var ki, onları uygulamak bu riski en aza indirmeye yeterli oluyor. Özel Hizmet Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hamulu’ya göre 7 risk faktörünü ortadan kaldırmak, kalp krizi riskini yarı yarıya azaltıyor. Özel Hizmet Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hamulu:
MUTLU BİR EVLİLİK YAPIN
“Düzenli ve mutlu bir evlilik, kalp krizi riskini düşürür. Evli olmak, genelde toplumda kabul görme anlamına geldiği için evli olan insanlar toplumda sosyal barışı yakalar ve bunun getirdiği stres faktörlerinden de uzak olurlar. Mutlu bir evlilik ve düzenli bir yaşam, kişinin kafasındaki bir takım sorumlulukların eve yönlendirilmesine neden olur. Her şeyden önce eş ve çocuklar ile belli sorumluluklar düşünülür. Bu durum kadın için de erkek için de geçerlidir. Bekar insanların konsantrasyonları dağınık olur. Sosyal açıdan da toplum tarafından kabul görmedikleri için büyük bir stres altına girerler. Bu stres de kalp krizi riskini tetiklemektedir.”
BOL BOL GÜLÜN
“Klinik olarak ağlamak ve gülmek aslında aynı şey. Yani her ikisi de duyguların boşalması anlamına geliyor. Genellikle aşırı üzüntü, öfke, aşırı yük gibi faktörler ağlama ya da gülmeye neden oluyor. Kişi gerçekten durumu kafasında algılayarak mizah duygusu ile hareket ederek gülerse, büyük oranda rahatlar. Gülmek, keyif hormonlarını salgılar ve stres hormonlarının baskılanmasına yardımcı olur. Bu sayede kalbe zararlı olan faktörler de ortadan kalkar.”
ÇEVRENİZDEKİ OLAYLARI DERT EDİNMEKTEN KAÇININ
“Savaşlar, doğal afetler ve patlayan bombalar kalbi yorar. Anlık üzülmeler kalbe çok büyük zarar vermez. Yani kişinin bir yakınını kaybetmesi halinde üzülmesi çok olağan bir durumdur, bunun dışında hareket etmesi düşünülemez. Ancak kişilik yapısı üzülmeye çok meyilli olan insanlar kendisi dışında çevresinde gelişen olaylara ve insanların yaşadıklarına çok hassas yaklaşabilir. Sürekli kederlenebilir ve olayları kendine dert edinebilir. Bu durum özellikle doğu kültürlerinde çok yaygın ve insanlar kendilerine acı çektirebiliyorlar. Günlük yaşantıda bunun dışına çıkabilmek çok önemli.”
AŞIK OLUN
“Kişi aşık olduğu zaman fizyolojik açıdan vücutta bazı yararlı hormonlar salgılanır. Bu hormonların kalp sağlığı üzerinde çok olumlu etkileri vardır. Aşk kişi için çok büyük bir konsantrasyondur. Kişiyi olumsuz çevreden koparıp, tek başına keyifli hale getiren bir olgudur.”
MASA BAŞINDA KOL VE BACAKLARINIZI ÇALIŞTIRIN
“Sürekli masa başında olan insanların kalp hastalıklarına yakalanma riski çok yüksektir. Bu kişilerin öncelikle masa başından kalkmaları gerekir. Hareketsiz olarak 2 saati masa başında geçirmek ciddi bir kalp krizi riski oluşturmaktadır. Öncelikle günlük 45 dakikalık yürüyüş yapmak çok önemlidir. Otururken yapılabilecek egzersizler çok önemlidir. Bunlar; boynunuzu çevirin, bacaklarınızı karnınıza çekip uzatın, pedal hareketi yapın ve kollarınızı arkaya doğru açarak gerin.”
ÖĞLEN BİR SAAT UYUYUN
“Öğle saatlerinde ya da öğle sonrası bir saatlik uyku, son derece dinlendiricidir ve vücuttaki bütün stresi alır. Uyuduktan sonra geri kalan zamanı daha verimli değerlendirmeyi sağlar. Öğle uykusu uyuyanların uyumayanlara göre kalp krizi geçirme riski yarı yarıya düşmektedir. Çünkü uykuda beden ile birlikte ruhsal dinlenme de vardır. Fizik olarak uykusuzluğa dayanılabilir ama ruhsal olarak dayanmak mümkün değildir. Ruhsal gerilim de vücutta zararlı hormonların salgılanmasına neden olur bu da kalp krizi riskini tetikler.”
DOĞUM KONTROL HAPI KULLANMAYIN
“Doğum kontrol hapı kullanımı, kalp damarlarında pıhtılaşma meylini artırmaktadır. Bu pıhtının damarların dışında akciğerlerde ve beyinde oluşma riski de çok yüksektir. Doğum kontrol hapını çok büyük bir mecburiyet yoksa kullanmamakta yarar vardır. Hele ki kişide kalp hastalığı söz konusu ise doğum kontrol hapından kesinlikle uzak durması gerekir. Çünkü uzun kullanımlarda damar içindeki pıhtı oluşma riski de artmaktadır.”
1408
« : Aralık 29, 2007, 11:50:41 ÖÖ »
İngiltere’deki Imperial College Hastanesi profesörlerinden Basant Puri ve ekibinin yaptığı çalışmaya göre, balık yağının zeka üzerinde bilinenden çok daha büyük etkisi var: Balık yağındaki omega-3 ve omega-6 yağ asidi ihtiva eden kapsüller verilen çocukların beyinlerinde gri madde artarak zekayı kuvvetlendiriyor. Hapları kullanan çocuklar, üç yıllık zeka gelişimini üç ayda sağlayabiliyorlar.
İngiltere’deki Imperial College Hastanesi profesörlerinden Basant Puri ve ekibinin yaptığı çalışmaya göre, üç ay süresince omega-3 ve omega-6 kapsulleri alan çocukların zekasında normalde 1.5-3 yıl içerisinde oluşabilecek muazzam bir gelişme gözlendi. Araştırma süresince omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin bir kombinasyonu olan "VegEPA" adlı kapsülü günde iki kez alan çocukların okuma, konsantrasyon ve kısa zamanlı hafıza yeteneklerinde, üç ay içersinde ortalama bir buçuk yılda ulaşabilecekleri bir gelişme saptandı.
1409
« : Aralık 29, 2007, 11:44:59 ÖÖ »
Ayşe Hatun Önal, sonunda muradına erdi.Hiçbir yapım şirketiyle anlaşamadığı için yeni albümünü yıllardır piyasaya süremeyen Ayşe Hatun Önal, sonunda muradına erdi ve Sony BMG Music ile anlaştı.
Beklenen albümü 2008'de çıkaracağını söyleyen Önal, “Hep en güzeli olsun bilinciyle hareket ettim. Amacımız insanlara müzik tarzımı en iyi şekilde anlatacak bir albüm sunmaktı. Çok mutluyum, çünkü bunu başaracağıma inandığım bir ekiple çalışıyorum şimdi” dedi.
1410
« : Aralık 28, 2007, 02:03:54 ÖS »
Türkiye’de Tofaş tarafından temsil edilen marka, küçük otomobili Ypsilon ile pazarda yerini aldı. 13.700 eurodan başlayan fiyatlarla satılan Ypsilon’un farklı otomobile binmek isteyen bir kesim tarafından tercih edilmesi bekleniyor.
Bu yıl 200 adetlik bir satış hedefine sahip olan araç, İstanbul, Ankara ve İzmir’de satılacak. Lancia’nın satış ve sergi alanları da yeniden düzenleniyor.
İtalya’da geliştirilen show room konsepti, aracın anavatanından sonra ilk kez Türkiye’de uygulanmaya başladı. Bu nedenle İtalya’dan özel mimarlar getirildi. Yeni kimlik tutarsa, Londra, Tokyo ve Moskova gibi dünya kentlerinde uygulanacak.
Lancia Türkiye Direktörü Altan Aytaç, “Lancia markasının global hedeflerinin başında, yeni modellerle ve yeni pazarlarla genişlemek, büyümek yer alıyor” dedi. Aytaç, “Lancia markasının global büyüme stratejisinin başlangıcıyla Tofaş’ın atılımının kesiştiği bu dönemin, Lancia’nın Türkiye’deki doğuşu açısından en uygun dönem olduğunu düşünüyoruz.
Lancia markası, bu global stratejinin ilk uygulamasını teşkil eden Türkiye pazarını yakından ve dikkatle izleyerek geleceğine yön verecek” açıklamasında bulundu.
4 MOTOR, 4 DONANIM
Ypsilon modelinde, 1.4 lt 77 ve 95 hp benzinli motorların yanısıra 1.3 lt 75 hp ve 90 hp’lik multijet dizel motorlar var. 4 farklı donanım seviyesiyle birlikte 11 dış renk, 6 yeni “b-colore” özel giydirme ile 5 değişik jant seçeneği yer alıyor.
Bu yılın satış hedefi 200 adet
20 yıllık tarihinde 1.5 milyon satan Ypsilon, markanın ‘küçük amiral gemisi’. Lancia Türkiye Pazarlama Müdürü Arzu Çolakoğlu, ‘Ypsilon’ modelinin Türkiye’de çok özel bir kesime hitap edeceğini belirtti. Çolakoğlu, “Ypsilon çift renkli boya özelliğine sahip. Otomatik vites, açılır tavan gibi ekipmanlarla kişiselleştirilebilir bir otomobil olma özelliğine sahip. 4 farklı motor opsiyonu ve hem benzinli hem de dizel 3 farklı motorda otomatik vites seçeneğinin olması büyük avantaj sağlayacak” diye konuştu.
PSA-BMW motoruna ödül
BMW Group ile gerçekleştirilen işbirliğiyle geliştirilen 1.6lt’lik THP benzinli motor, Engine of the Year (2007 Uluslararası Yılın Motoru) tarafından birinci seçildi. Bu motor Peugeot ürün gamında, şu an için 207 GT THP 150 hp ve ülkemizde bu ay satışa sunulacak 207 CC GT THP 150 hp ve 207 RC THP 175 hp üzerinde kullanılıyor. Bu işbirliği sonucu üretilen diğer bir motor ise çok kısa bir süre sonra otomatik şanzımanlı 207 ile ülkemizde de satışa sunulacak olan, 1,6 lt. 120 hp benzinli motordur. Aynı yarışmada 1,0 lt. altı motor kategorisinde Peugeot 107’de sunulan 998 cc’lik 3 silindirli benzinli motor da 254 puan alarak sınıfının en iyi motoru seçildi.
Yeni Profesyonel’e onay geldi
YENİLENEN BMC Profesyonel Uzun Yol Serisi’nin üç yeni aracı Türkiye Turu’da yol profesyonellerinden onay almayı başardı. Profesyonel Konvoyu iki koldan yola çıktı. 41 günlük turda 400 noktada 25 bin müşteriye ulaşıldı.
Yuvarlak farlar, arka stoplar, yeni stilize edilmiş ön tampon ve yeni motor kaputu uzaktan kumandalı merkezi kilit, radyo / CD çalar, hız sabitleyici elektrikli camlar ve kabin içi ek ısıtıcı gibi standartlar kamyoncunun onayını aldı.
Bin gole bir Sprinter
“BİN gole bir Sprinter” kampanyasında Mercedes-Benz Türk bayilerinde“gol atan” katılımcılar hem hediye kazanacak hem de “Sokak Ligi” projesine katkıda bulunacak. Kampanya süresince müşteriler Mercedes-Benz showroomlarını ziyaret ederek yeni Sprinter’i test etme olanağını bulacaklar ve ayrıca özel Sprinter kalesine gol atmayı başardıkları takdirde top ve forma gibi hediyeler ile ödüllendirilecekler.
Toyota’da Corolla gücü
TOYOTA 2007’nin ilk dört aylık sonuçlarına göre otomobil pazarında yüzde 9,1’lik payla ikinci sıraya yükseldi.
Yeni Corolla ve Auris’in bu yükselişte başaktörler olarak öne çıktığını söyleyen Toyotasa Genel Müdürü İbrahim Orhon, “Şubat ayında Corolla ile başlayan yükseliş, nisan ayında yeni hatchback modelimiz Auris’in de gamımıza eklenmesiyle hız kazandı” dedi. Yeni Corolla Japonya/da, Auris ise Toyota Adapazarı tesislerinde üretiliyor.
Kia’da bahar indirimi
KIA showroomları çiçek açıyor. Kia baharı sürpriz hediyeler ve indirimler ile geliyor. 1 Mayıs-10 Haziran tarihleri arasında test sürüşüne katılan bir kişi Kia Picanto, 5 kişi Samsung Plazma TV, 10 kişi Samsung video kamera, 100 kişi Samsung DVD Player kazanıyor. Kampanyaya katılmak için 28 ilde 43 satış noktası olan Kia bayilerinden birine uğramak gerekiyor.
Nissan’dan servis çağrısı
NISSAN, tüm yetkili servislerinde “Yaza Hazırlık Kampanyası” başlattı. Kampanyada ücretsiz check-up yanında, bakım parçalarında yüzde 20 ve servis işçiliğinde yüzde 30 indirim var. Kampanyada aracını servise getirenler ayrıca 80 YTL’den başlayan klima ve 50 YTL’den başlayan yakıt sistemi temizliği gibi sürpriz indirimlerden yararlanabiliyor.
Sayfa: 1 ... 92 93 [94] 95 96 ... 109