İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - 3ng1n

Sayfa: 1 ... 8 9 [10] 11 12 ... 18
136
Bilim Haberleri / Türk bilimadamları yeni bir canlı türü buldu
« : Haziran 20, 2009, 01:28:46 ÖÖ »
Trakya Üniversitesi (TÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Belgin Çamur Elipek, Adana'nın Pozantı yaylalarında şu ana kadar dünyada varlığı bilinmeyen bir canlı türü keşfettiklerini söyledi.

Canlılar üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Yrd. Doç. Dr. Belgin Çamur Elipek, Adana'nın Pozantı ilçesi yaylalarında çıkan tatlı su kaynağında yeni bir canlı türü keşfettiklerini kaydetti.

Çalışmalarına sağladığı destekten dolayı TÜ Rektör Yardımcısı da olan hocası Prof. Dr. Timur Kırgız'ın soyadını verdiği canlı türünün özellikleri hakkında şu bilgileri verdi: "Niphargus Kirgizi adı verilen tür, sularda yaşayan Amphipoda grubuna ait. Gözü olmayan, sarımsı krem renginde, uzun kuyruklu yaklaşık 2 santimetre uzunluğunda."

Yrd. Doç. Dr. Elipek, türün yeraltında yaşayan bir canlı olduğunu, tesadüfen yeryüzüne çıktığı sırada tespit edildiğini ifade etti. Belgin Çamur Elipek, canlı türü hakkındaki tespitlerini alanın uzmanları olan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden Doç. Dr. Murat Özbek ve Slovenya Ljublijiana Üniversitesi'nden Dr. Cene Fiser ile paylaştığını dile getirdi. Görüşlerine başvurduğu bilim adamlarıyla yaptıkları ortak değerlendirmede bulunan canlının dünyada yeni bir tür olduğu konusunda fikir birliğinde vardıklarını kaydetti. Keşfettiği türün bilim dünyasında kabul görmesi için çalışma başlattıklarına vurgu yapan Elipek, bu konudaki bilimsel makalesini hazırlayarak uluslararası bilim heyetine gönderdiğini ifade etti.

Heyet tarafından keşfi onaylanan Yrd. Doç. Dr. Elipek, türle ilgili makalenin uluslararası bilim dergilerinden Zoologischer Anzeiger'de yayınlandığı bilgisini de verdi. Yrd. Doç. Dr. Belgin Çamur Elipek, ayrıca, küresel ısınmanın canlı türleri için tehdit oluşturduğunu, bu yüzden yeni türlerin keşfedilmesinin büyük önem arz ettiğini bildirdi.

Küresel ısınmanın etkilerinin önlenemediği takdirde dünyadaki canlı türlerinin dörtte birinin 2050 yılına kadar yok olacağının öngörüldüğünü belirten Elipek, "Bu nedenle şimdiki mevcut türlerin saptanıp dünyadaki çeşitliliğin ve dağılımın bilinmesi önemlidir." dedi.

| Cihan

137
Bilim Haberleri / İnsan evriminin kayıp halkası bulundu
« : Haziran 20, 2009, 01:28:07 ÖÖ »
BİLİM adamları, Almanya'nın Messel maden ocaklarında bulunan, 47 milyon yaşındaki bir madagaskar maymununa ait fosilleşmiş iskeletin,
insan evriminin ’kayıp halkası’ olduğunu ve bu konuda devrim yaratacak kanıtlar sunacağını açıkladı.

Bilimadamları, ‘Ida’ adını verdikleri 3 ayak
uzunluğundaki Madagaskar maymununa ait fosilleşmiş iskeletin,
maymun ve insanın ortak atası olabileceğini ileri sürdü. 47
milyon yıl önce gölde ölen ‘maki’ türü yaratığın
kalıntılarını muhteşem sunumla gözler önüne seren bilim adamları,
kalıntıların insanoğlunun soy ağacı ve evriminin önemli ‘kayıp
halkası’ olduğunu iddia etti.

Almanya'nın Frankfurt şehri yakınlarındaki Messel taş ocaklarında 1983
yılında keşfedilen Ida'yı bulan kolleksiyoncu, yıllarca duvarında asılı duran
bu fosilin öneminden habersizdi. 2006 yılında tüccarın, Oslo Üniversitesi
Doğa Tarihi Müzesi’nden Dr. Jorn Hurum'un dikkatine getirmesiyle önem
kazandı. Dr. Hurum ve beraberindeki uluslararası ekip, araştırmalarını
derinleştirerek Ida'nın insan evriminin ’kayıp halkası’ olduğu yönünde hem
fikir olduklarını açıkladı.


'DÜNYANIN 8'İNCİ HARİKASI'

Dr. Hurum, kızı ‘Ida'nın adını verdiği fosilleşmiş iskeletin, insanlara ilk bağlantı
ve dünya mirası olduğunu söyledi. Bir başka bilimadamı Dr Jens Franzen ise,
iskelet ‘olağanüstü bütünlüğü'nden dolayı ‘Dünyanın 8'inci harikası’ olarak
nitelendirdi. Dr Jens Franzen, “Ida, bir büyükanne gibi doğrudan ‘ata’ olmak yerine,
daha çok bir ‘teyze’ konumunda. Yüksek primatlar ve insanın geliştiği fakat benim
görüşüm, ’doğrudan olmayan’bir gruba dahil” dedi. 19 Mayıs’tan itibaren ’Natural
History Museum’da (Doğa Tarihi Müzesi) sergilenmeye başlanan Ida'nın, insan
evrimine ışık tutacak en çok bilinen fosilden 20 kez daha eski olduğu vurgulayan
bilimadamları, fosillerin primat aile ağacının insanlar, maymunlar ve maki (madagaskar maymunu)
ile galagolar olarak farklı iki gruba ayrılan insan dışında primatlardan geldiğini kaydetti.
Bilimadamları ayrıca, Ida’nın öne doğru çıkan gözleri ve başparmaklarının insanlarınkine
benzediğini vurguladı.

138
Bilim Haberleri / 9 gizemli melek
« : Haziran 20, 2009, 01:27:27 ÖÖ »
Uriel
 

Hristiyanlıkta, yedi melekten biri olan Uriel, İsa’nın kuzeni John’un katliamdan kurtarılmasında rol oynadı. Mısır’a hicret ettikten sonra, John ve annesi Aziz Elizabeth’in Kutsal Aile’ye katılmasını sağladı. Onların yeniden bir araya gelmesi Leonardo da Vinci’nin ‘Virgin of the Rocks’ (Kayalar Üzerinde Meryem) isimli eserinde resmedilir. Ortaçağ Yahudi mistik geleneklerine göre, Uriel ‘Pazar meleği’ veya ‘Şiir meleği’ olarak da bilinir.

Azrail
 

İslam’da baş ölüm meleği olan Azrail, Hristiyanlık ve Musevilik geleneklerinde de ölüm meleği olarak bilinir. Dünyadaki dört ana yönü izlemek için dört yüzü ve dört bin kanadı olan Azrail’in tüm vücudunun, dünyadaki yaşayan insan sayısı kadar göz ve dillerle kaplı olduğuna inanılır.

Cebrail (Gabriel)
 

Hem Hristiyanlıkta hem de Müslümanlıkta, Cebrail peygamberin dünyaya gelişini haber verir. Müslümanlar Cebrail’in, Kuran indirilirken Allah ile peygamber arasında aracı görevi üstlendiğine ve imanın altı şartından biri olduğuna inanır. Hristiyanlık inancına baktığımızda, Cebrail, Yeni Ahit’te sadece iki defa geçiyor; ‘Tanrı’nın önündeki benim, Cebrail (Gabriel) ’ (Luke 1: 19). Bu da, her ne kadar Cebrail’in daha yüksek sıralarda olması gerektiğini düşündürse de, dokuz baş melek arasında sadece sekizinci sırada yer alıyor.

Metatron
 

Öncelikli olarak Metatron Musevilikle ilgili bir kavramdır. Yahudi mistisizmi Kabala’nın en önemli eserlerinden olan Zohar, Metatron’un İsrail halkını Mısır dışına göç ederken denetlediğini belirtir. Birçok ezoterik gelenekler, bu meleğin Allah’ın sözlerini yazan katip olduğunu, ve genelde iyi bir anlayışa sahip olduğunu ancak zaman zaman tehlikeli olabildiğini ileri sürüyor. Metatron, bildiğimiz gerçekleri kıran yerine yenilerini öne süren bir demircinin çekici ile temsil ediliyor.

Moroni
 

Moroni, Joseph Smith tarafından 1820’lerde kendisine görünen meleğe verilen isimdir. Hıristiyan dini hareketlerinden biri olarak ortaya çıkan ve zamanla bağımsız bir din görünümünde olan Mormonluk 1830 'da NewYork 'ta Joseph Simith tarafından kurulmuştur. Teşkilatın kurucusu Joseph, Moroni adından bir meleğin kendisine vahiy getirdiğini iddia ederek ortaya çıkmış, sonra bazı eski metinlere değişik bir yorum getirerek görüşlerini açıklamaya çalışmıştır. Kendine taraftar kazanmak için 1835 yılında 12 kişiyi misyoner olarak çeşitli ülkelere göndermiştir. Smith kendisinin üzerine Mormon kitabesinin yazıldığı altın levhanın bekçisi olduğuna inanıyordu. Smith, sıradışı karakterlerle yazılan levhayı sakladığı için başka hiç kimse altın kitabeleri göremedi ve kitabe başka dile çevirilemedi. Smith, Moroni’nin kendisine tercüme yapmasını kolaylaştıran herşeyi öğrettiğini, hatta kendisine sihirli bir taş bile verdiğini iddaa ediyor. Mormon teolojisine göre, Smith tercümesini, Mormoni’nin altın kitabeleri alarak cennete gittiğini söyleyerek bitiriyor. 1826’da Joseph Smith dolandırıcılık suçundan Bainbridge’de mahkemeye çıktı.

Choronzon (Koronzon)
 

İnsanların spiritüel deneyimler dediği şeyleri araştırmakta bilimsel metodu kullanmak gerektiğini öne süren Aleister Crowley’in büyülü sistemi ve satanizme kaynaklık ettiği söylenen Thelema’da (‘istencini yap’ fikri üzerine kurulu öğreti) hain Chronzon’un cehennemde oturduğu ve büyücü olma ile gerçek aydınlanma arasındaki son büyük engel olduğu söylenir. Chronzon, Crowley tarafından ‘Çılgın ve tutarsız güçlerin geçici canlı örneklerinin cehennemi işgal etmesi’ olarak tanımlanıyor. Chronzon’un ismi, her ne kadar Aleister Crowley ile ün kazansa da, ilk olarak John Dee’nin kayıtlarında ortaya çıkmıştır.

Seraphim (Serafim)
 

Birçok medeniyet, meleklere inanmış ve onlara çeşitli isimler vermiştir. Serafim, Yahudi ve Hristiyanlık geleneklerine göre en üst düzeydeki meleklerden biridir. İncil sadece belirli kişiliği olan 3 meleğe isim vermiştir. Bunlar, meleklerin prensi olan Michael, diriliş, merhamet, vahiy ve ölüm meleği olan Gabriel ve yeryüzüne inmiş melek olan Satan. Seraphim’in ise, Tanrı’nın tahtını korumakla görevli en üst sıradaki melek olduğu varsayılıyor. Genelde, Tanrı’nın sevgisi ile yandıkları için ‘yanan melekler’ şeklinde de tasvir ediliyorlar. İncil’de, İsa’nın onları altı kanatlı varlıklar olarak gördüğü belirtiliyor.

Inkubus / Sukkubus
 

Sırasıyla erkek ve kadın olabilen bu şeytanlar insanların rüyalarına girerek onlarla cinsel ilişkiye giriyorlar. Bu tip bir karşılaşmanın Arthur efsanesinde yer alan büyücü Merlin’in doğumuna neden olduğu söyleniyor. Ayrıca bu meleklerin çok çekici olduğu ve hayatlarını sürdürebilmek için insanların eşlerinin görüntülerine girerek ölümle sonuçlanabilen evlilik dışı ilişkiye girdikleri varsayılmaktadır.

Lüsifer
 

‘Sabah yıldızı’ anlamına gelen Lüsifer ‘ışık taşıyıcı’ veya ‘parlak seher yıldızı’ olarak da isimlendiriliyor. İncil'in bazı bölümlerindeki benzetişte, bu yıldız kibirle gökyüzünde daha da yükseğe yükselmeye karar verir: 'Tahtımı, Tanrı’nın diğer yıldızları üzerine yükselteceğim' der. Bundan dolayı, yıldız yeryüzüne atılır. Yıldız, Babil kralını temsil eder. Hristiyanlık’ta Venüs gezegeninin referansı olarak İncil’in birçok yerinde geçiyor. Lüsifer ayrıca, ‘şeytanların prensi’ olarak da kabul ediliyor. Sabah yıldızı metaforu sembolik olarak ‘ışık taşıyıcı’nın düşmesini simgeliyor. Sabah yıldızı gün ışığında kaybolurken, şeytan da cennetten düşmüş oluyor.

139
Bilim Haberleri / Atmosfer uzaya savruluyor''
« : Haziran 20, 2009, 01:26:23 ÖÖ »
Dünya atmosferinden her saat yaklaşık 10 ton hidrojen ve 180 kilogram helyum uzayın derinliklerine savruluyor. Küresel ısınma arttıkça kaçış da hızlanıyor.
Dünyayı yaşanabilir hale getiren gazlardan biri olan hidrojen, çeşitli etkenler dolayısıyla yükselerek atmosferin üst katlarına ulaşıyor ve buradan da ''firar'' ediyor.

Güneşten gelen dalgalara bağlı olarak oluşan manyetik otobanlar, özellikle hidrojen ve helyum gibi atomlara kaçış yolu hazırlıyor. Isınan dünya, gaz kaçışlarını kolaylaştırıyor. Öyle ki dünya ısındıkça gazlar genleşerek yer çekimine rağmen yükselmeye başlıyor; moleküllere, atomlara ayrılıyor ve atmosferin üst sınırına ulaşıyor.

Dünya atmosferi, kaçışı engellemek için güneşten gelen ısı enerjisini ya emiyor ya da yansıtıyor. Ancak atmosferin en üst bölümünde hava çok ince ve yer çekimi çok düşük olduğu için parçalar tutunamıyor ve uzayın derinliklerine doğru kayboluyor.

*DÜNYA GÜNDEMİNDEN BAŞLIKLAR İÇİN TIKLAYINIZ...

Atmosferin üst kesiminde hidrojen atomları saniyede 5 kilometre hızla hareket ediyor. Bu hız, dünyanın yer çekiminden kurtulmak için gerekli olan saniyede yaklaşık 11 kilometre hız için yeterli değil. Ancak küresel ısınma sonucu aşağıdan yukarıya daha hızla çıkan hidrojen atomları, ''doğal hidrojen'' atomlarına çarparak onun elektronlarını alıyor ve manyetik alana dirençli ''doğal hidrojen'' atomlarına dönüşüyor ve ekstra hız ve yer çekimine direnç kazandığı için uzaya doğru yol almaya başlıyor. Dünya atmosferindeki hidrojen kaybının yüzde 60-90'ının bu şekilde olduğu öngörülüyor.

Dünya atmosferinden her saat yaklaşık 10 ton hidrojen, 180 kilogram helyum uzaya kaçıyor. Isısal olmayan kayıplarda ise atmosferi oluşturan parçalar birbirleriyle çarpışarak atomların yer çekimi engelini aşacak hızlara ulaşmasına imkan tanıyor. Meteor düşmesi ya da yıldız kayması sırasında da normalde su damlası gibi olan küçük kaçışlar dev kaçış dalgaları haline geliyor.

Uzmanların tahminlerine göre, Güneş, her 1 milyar yılda bir, yüzde 10 daha parlak hale geliyor. Güneş daha çok ısı gönderdikçe atmosfer daha çok ısınacak, genleşecek, dağılacak, daha çok gaz kaçışı olacak. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınları başta okyanuslar olmak üzere tüm su kaynaklarını azaltacak.

NASA, bu konuyla ilgili Mars gezegenine bir araç göndererek o gezegende atmosfer kaybının nasıl olduğunu araştıracak. ''Mars Atmosphere and Volatile Evolution'' (MAVEN) isimli proje gerçekleşirse 2014 yılının sonbaharında ilk veriler alınmaya başlayacak. Mars'ı yaklaşık 4 mil yukarıdan inceleyecek uzay aracı projesinin bütçesi 500 milyon dolar.

140
Yeni Üyeler Buraya / Ynt: slm millet ben geldim
« : Haziran 20, 2009, 01:23:16 ÖÖ »
aysel bak isimler karismaz sonunda 61 war  bu nikinde  ;)

141
ABD'li bilim adamları, melodilerin zihni meşgul etmesinin sebebini buldu. Dinlenen şarkının beynin işitsel korteksini doldurduğunu ve parça bitse de beynin uzunca bir süre nağmeyi devam ettirdiğini belirledi. Bu takıntıdan kurtulmak için de 6 pratik çözüm önerdi.

Arabanızla işe doğru gidiyorsunuz ve en sevdiğiniz radyo kanalını dinliyorsunuz. Radyoda, Fikret Kızılok'un 'Bu kalp seni unutur mu?' şarkısı çalıyor. Arabanızı park edip iniyor ve işe başlıyorsunuz. Ancak "Bu kalp seni unutur mu?" bölümü halen aklınızda. Akşama kadar beyninizde bu sözler yankılanıyor, bir türlü kafanızdan atamıyorsunuz. Niçin şarkılar kafanızda ayrılmaz bir şekilde takılıp kalıyor?

Howstuffworks.com isimli sitede yer alan haberde, uzmanlar, suçlunun earworm (insanın aklına takılıp kalan, devamlı tekrar eden melodi, şarkı) olduğunu söylüyorlar. Bunun bir çeşit bilişsel kaşınma ya da beyin kaşınması yaratan duygulardaki parazitik olduğunu belirtiyorlar.

Bir şarkıyı dinlediğimizde, bu şarkı beynin işitsel korteks denilen bölümünü tetikliyor. Dartmouth Üniversitesi'nden araştırmacılar, nesneleri araştırmak için benzer bir şarkının parçasını çaldıklarında, katılımcıların işitsel korteksinin otomatik olarak şarkının kalanıyla ya da diğer sözlerle dolduğunu gördüler. Beyin şarkı sona ertikten uzunca bir süre sonra bile şarkıyı söylemeye devam ediyor. Bunu bozmanın tek yolu şarkıyı kafanızda defalarca tekrarlamak. Maalesef, sivrisinek ısırığı gibi sen ne kadar çok kaşırsan o kadar çok kafana takılıp kalıyor.

Bunun yanında, şarkıların kafamıza takılıp kalmasıyla ilgili başka teoriler geliştiren araştırmacılar, takılıp kalan şarkıların bastırmaya çalıştığımız düşüneceler gibi olduğunu söylüyor. Cincinnati Üniversitesi İş Yönetimi Koleji'ndan James Kellaris, bir araştırma yaptı ve yüzde 99'umuzun bir ya da daha fazla bu tuzağa düştüğümüzü buldu. Kellaris, kadınların, müzisyenlerin, yorgun ve stresli insanların bu kafaya takılmalara daha yatkın olduklarını söylüyor.

Şarkıyı kafamızdan nasıl uzaklaştırabiliriz?

1. Başka bir sarkı söyleyin ya da herhangi bir müzik aleti çalın.

2. Beyninizi oyalayacak bir etkinlik bulun.

3. Şarkının hepsini dinleyin.

4. Beyninizi diğer şarkıdaki melodiyi almak için radyoyu açın ya da CD çalın.

5. Şarkıyı bir arkadaşınla paylaşabilirsiniz.

6. Şarkıyı kafanızın dışında resmedin ve beyninizi buna verdiğinizi düşünün.

Şarkı aklınıza takıldığında herhangi bir sorun yoktur. Ancak olmadığı halde müzik sesi duyarsanız, bir psikoloğa ya da ruhsal sağlık uzmanına başvurun. Çünkü bu, gerçekten çalmadığı halde müziği duymakla kendini gösteren obsesif bozukluk olan endomusia'nın belirtileri olabilir

142
Bilim Haberleri / Sivrisinekler için öldürücü lazer silahı
« : Haziran 20, 2009, 12:59:30 ÖÖ »
Amerikalı bilim insanları, sivrisinekleri öldürecek yeni bir lazer silahı geliştirdi.

Yıldız Savaşları silah programında geliştirilen lazer teknolojisi her yıl 1 milyon insanın ölümüne neden olan sivrisineklere karşı kullanılacak. Bu silah, otomatik olarak sivrisineklere kilitleniyor. Kitle imha silahının İngilizce kısaltması WMD'den esinlenerek, Sivrisinek İmha Silahı (İngilizcesinde aynı kısaltma, WMD) adı verilen silah, ABD'yi nükleer bir saldırıdan korumak üzere hazırlanan Yıldız Savaşları planı üzerinde çalışmış astrofizikçi Lowell Wood'un yardımlarıyla geliştirildi.

Projede yer alan bir diğer astrofizikçi Dr. Jordin Kare, CNN'de yaptığı açıklamada, "Bu silah dakikalar içinde milyonlarca sivrisineği öldürebilecek. Sivrisineklerin yok olması ekosisteme zarar vermeyecek. Çünkü onlarla beslenen canlılar yok. Hiç kimse sivrisinekleri özlemeyecek" dedi.

Sıtma, dişi sivrisineklerin ısırıklarında insanlara geçen parazitler sayesinde yaşamı tehdit ediyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre,sıtma tropikal ve subtropikal bölgelerde yaygın olarak görülüyor ve her 30 saniyede bir Afrikalı çocuğun ölümüne yol açıyor. Her yıl küresel olarak 300 milyon sıtma vakası olduğu ve bunun 1 milyondan fazlasının ölümle sonuçlandığı tahmin ediliyor.

WMD lazer, sivrisinek kanatlarını çırparken çıkan ses frekansını algılıyor. Bilgisayar lazeri ateşliyor, kanatları yanan sivrisinek ölüyor. Projeye Microsoft'un kurucusu Bill Gates de destek veriyor. Bir uzman, köylerin üzerinde bu lazere sahip insansız uçakların devriye gezerek bir gecede milyarlarca sivrisineği öldürebileceğini söyledi.

143
Karıncalar da tıpkı insanlar gibi, iyi bir ev bulmak için "emlakçıya" başvuruyormuş...

Bristol Üniversitesinin araştırmasına göre, bir koloni göçeceği zaman önceden, iyi bir yuvanın nasıl olacağını bilen kaşifler gönderiyor.


"Emlakçı karınca", içgüdüsel olarak yerleşilecek doğru yuvanın neresi olduğunu biliyor ve doğru yuvayı bulduğunda da bu seçimini koloninin diğer üyelerine kabul ettirmeye çalışıyor.


Proceedings Of The Royal Society B [biology] dergisinde yayımlanan araştırmada, minik radyo frekanslı etiket yapıştırılan kaya karıncaları, uzaktaki "iyi" bir yuvayla, yakındaki "kötü" bir yuva arasında seçim yapmaya bırakıldı.


İlk başta "iyi" yuvaya rastlayan karıncalar iç güdüsel olarak bunun en uygun yer olduğunu anladılar ve başka arayışlara girmediler. İlk önce standartların altındaki yuvaya rastlayan karıncalar ise daha iyisini bulmak umuduyla bu yuvayı bırakarak yollarına devam ettiler.

144
Bilim Haberleri / Beynin 3 düşmanı
« : Haziran 20, 2009, 12:52:20 ÖÖ »
California Üniversitesi'nden bilim adamı Daniel Amen, Amerika'da best seller olan kitabında kafein alkol ve sigaranın beyne etkilerini beynin MR görüntülerini inceleyerek yayımladı.

Buna göre fazla alkol, beyin damarlarını tıkıyor ve hücreleri öldürüyor. Bir süre sonra hafıza da etkileniyor. Kafein ve sigara da beyin damarlarını daraltıroy. Günde 3 fincan fazla kahveden uzak durulması gerekiyor.

Kafein ve sigara: Beyindeki damarların daralmasına yol açıyor. Etkisi uyuşturucu ve alkolden de kötü oluyor. Beynin ön lobunda görülen siyah noktalar kişiyi depresyona karşı savunmasız kılıyor. Orta kısımlardaki siyah noktalar zayıf hafızanın habercisi. Kitap, günde 3 fincandan fazla kahveden uzak durmayı tavsiye ediyor.

Alkol: Fazla alkol tüketmek beyin damarlarının tıkanmasına ve hücrelerin yavaş yavaş ölmesine neden olur. Ön lobdaki siyah lekeler karar verme yeteneğinin zayıflamasına, refleksleri kontrol edememeye ve yüksek depresyon riskine işaret ediyor. Orta kısımdaki lekeler dil, müzik yeteneklerini ve hafızayla ruh durumunu olumsuz etkiliyor. Dengesiz davranışlara neden oluyor.

145
Bilim Haberleri / Dünyanın en gereksiz keşifleri
« : Haziran 20, 2009, 12:44:24 ÖÖ »
Dünyanın en gereksiz keşifleri

 Bilim adamları faydalı buluşların yanı sıra kamyon sesi çıkaran filler gibi konuları da araştırıyor.

Tüm dünyada bilim adamları insan sağlığı ve çevreyle ilgili hayati önem taşıyan araştırmalar yaparken, bazı "ilginç" araştırmalar var ki, "E bundan bana ne" diye düşünmeden edemiyor insan...

RP-online internet sitesinin derlemesine göre bilim adamları, ciddi ciddi Viagra'nın fareler üzerindeki etkilerini araştırarak, bilim dünyasının bu "emektarlarını" mutlu etti... Ayrıca artık bilim dünyası, "beş parasız" maymunların hangi koşullarda "pahalı" kokaine daha çabuk alıştığını biliyor...

Aslında bilim adamlarının kılıç yutmanın tehlikeleri veya "konuşamadıkları bilinen" balıkların gaz çıkararak iletişim kurmaları konusundaki araştırmaları da takdire şayan...

İlginç araştırmalara birkaç örnek:

PANDALARIN CİNSEL İSTEKSİZLİĞİNİN SEBEBİ NEDİR

Dünyanın dört bir yanında çoğu insan benzer sorunlarla uğraşırken, bilim adamları, pandaların cinsel isteksizliğinin sebebini bulabilme umuduyla, bu hayvanların gen haritasını çıkardı.

MUTLU FARELER

Arjantin'deki Quilmes Üniversitesinden Diego A. Golombek, Viagra'nın farelerde "jetlag"ın etkilerini azalttığını buldu. Neye niyet neye kısmet!..

ÇARŞAFLAR NEDEN KIRIŞIR

Dünyanın en önemli üniversitelerinden Harvard ve Santiago de Chile'den bilim adamları Lakshminarayanan Mahadevan ve Enrique Cerda Villablanca, "herkesin çok merak ettiği", çarşafların neden kırıştığı sorusuna yanıt aradı.

MAYMUNLAR SADECE "İÇİCİ"

Amerikalı bilim adamları, maymunların uyuşturucu bağımlılığını araştırdı ve "bunalımlı" maymunların, sosyal ilişkileri iyi olan türdaşlarına göre kokaine daha çabuk alıştığını buldu.

KILIÇ YUTMAK TEHLİKELİYMİŞ

İngiliz bilim adamları Brain Witcombe ve Dan Meyer, kılıç yutmanın yol açabileceği tehlikeler konusunda kapsamlı bir araştırma yaptı.

ERKEK FARELER HEM AĞLIYOR, HEM SERENAT YAPIYOR

Bir başka araştırma, duygularını açık açık gösterebilen, hatta ağlayabilen erkek farelerin karşı cins tarafından tercih edildiğini ortaya koydu. Bilim adamları, erkek farelerin gözyaşlarındaki pheromon maddesinin dişi farelerde çiftleşme isteğine neden olduğunu tespit etti.

Diğer bir araştırmaya göre de erkek fareler, karşı cinsi etkileyebilmek için serenat yapıyor. Bilim adamları, dişi farelerin uyarıcı kokular salgıladığında, erkek farelerin şarkı söylemeye başladığını tespit etti. Araştırmanın olumlu sonucu; söylenen şarkının insanların duyabileceği dalga boyunda olmaması...

TEZEKTEN VANİLYAYA

Japon bilim adamı Mayu Yamamoto, geliştirdiği yöntemle tezekten vanilya esansı çıkarmayı başardı. Ancak Yamamoto'nun bunu günlük hayatında kullanıp kullanmadığı bilinmiyor.


146
Bilim Haberleri / Sığırlar %80 insana benziyor!
« : Haziran 20, 2009, 12:43:08 ÖÖ »
Uluslararası bir bilimadamları ekibi, sığırların gen haritasının ilk taslağını çizdi.

LONDRA - Science dergisinde yayımlanan çalışmada araştırmacılar, sığır genlerinin yüzde 80 oranında insanlarla aynı olduğunu belirtti.

Uzmanlar bu çalışmanın, daha kaliteli et ve süt üretimi ile daha sürdürülebilir bir tarıma katkıda bulunacağına inanıyor.

Ayrıca insan sağlığıyla ilgili araştırmalara da etkisi olabileceği belirtiliyor. Şimdi de 25 ülkedeki 300'den fazla bilimadamı sayesinde, sığırların gen haritasının ilk taslağı da çizilmiş oldu.

Sığırların 22 bin geni bulunuyor ve bunun yüzde 80'i insanlarınkiyle aynı. Araştırmacılar sığırların kromozon ve DNA yapısının da fare ve sıçanlara kıyasla, insana daha çok benzediğini söylüyor.

Uzmanlar, farklı cins sığırların genetik haritalarını kıyaslayarak, besicilik yöntemlerinin de değişebileceğini belirtiyor.





Çalışmayla, sığırlardan hem daha çok et ve süt almayı, ayrıca ürettikleri karbon salımlarını azaltmayı umuyor.

Bilimadamlarının sığırların genleriyle ilgili öğrendikleri ilginç bir diğer şeyse, bazı genlerin nereden geldikleriyle ilgili.

Adaelaide Üniversitesi'nden Profesör David Aldeson, "Genlerin bir kısmı, uzak geçmişteki bir noktada sığırların atalarına yılanlardan geçmiş. Yani sığır geninin yüzde 25'i yılanların atası olan bir sürüngenden. Bu bir noktada sığır genlerine transfer olmuş." diyor.

Uzmanlar, insan ve sığır genleri arasındaki benzerliğin, deli dana hastalığının tedavisiyle ilgili araştırmalara da yeni bir ışık tutacağını düşünüyor.

Sığır genlerinin çözüldüğü araştırma altı yıl sürdü ve 35 milyon dolara mal oldu.

147
Bilim Haberleri / Kendini tamir eden kaporta bulundu
« : Haziran 20, 2009, 12:41:42 ÖÖ »
Rus bilim adamları, geleceğin uzay araçları ve uzay istasyonları için küçük çarpışmalardan sonra kendini onaran bir kaporta geliştirdi.

Rus The Gazeta gazetesinin haberine göre, Mekanik Mühendislik Araştırma Enstitüsünden uzmanlar, özellikle bir uzay çöplüğüne dönüşen yörüngedeki başıboş parçacıkların çarpması olasılığına karşı geliştirilen kaporta, çarpma tehlikesine karşı uzay istasyonlarının yörünge seviyesinin düzeltilmesi zorunluluğunu ortadan kaldıracak.

Uzay çöplerinin çarpma tehlikesine karşı güvenilir bir koruma bulunmadığını belirten Rus Uzay Kontrol Merkezinden Nikolai İvanov, 30 gram ağırlığında bir cismin uzay istasyonu ile çarpışmasının saatte 100 km hızla giden bir kamyonun enerjisinden daha güçlü etki yaratacağına dikkati çekti.

Uzay çöplerinin 10 cm'den büyük parçacıklar olduğunu belirten Rus yetkililer, çarpışma olasılığından 2 gün önce alarm verildiğini, geçen yıl Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) için 266 uyarı yapıldığını kaydetti.

Çarpışma olasılığı artınca UUİ'nin yörünge düzeyi değiştiriliyor veya mürettebatı tahliye ediliyor.


aa

148
Bilim Haberleri / Dev lazer, füzyon deneyine hazır
« : Haziran 20, 2009, 12:36:53 ÖÖ »
ABD’de güneşin çekirdeğinideki şartları yaratacak bir deney hazırlanıyor. Deneyin en önemli öğesi olan dünyanın en büyük lazerinin inşası tamamlandı.

CALIFORNIA - Haziran 2009’da nükleer füzyon ile verimli bir yeşil enerjinin olanaklarının test edileceği bir deneye başlanacak.

İki element çekirdeğinin birleşerek daha ağır bir çekirdeği oluşturması olarak tanımlanan nükleer füzyon sonrasında çok büyük bir enerji açığa çıkıyor. Bilimadamları bu enerjinin kontrol altına alınması için 10 yıldır çalışmalarını sürdürüyorlardı. Yarım yüzyıldır devam eden aşamalar dönüm noktasına geldi.

Üç-dört ay içinde başlaması planlana deneyde, yıldızların çekirdeklerinde doğal olarak gerçekleşen füzyon yapay olarak gerçekleştirilecek. California’daki Livermore Laboratuvarı'ndaki Ulusal Ateşleme Kompleksi'nde yapılacak deneyin en önemli parçası olan, üç futbol sahası büyüklüğündeki dünyanınn en büyük lazeri tamamlandı.

NIF adı verilen lazer labaratuvara yerleştirildiğinde, 192 dev lazer demeti küçük bir hidrojen topağı üzerine odaklanacak. 3,5 milyar dolara mal olan deneyin amacına ulaşabilmesi için füzyonun oluşması için gerekli olan enerjiden daha büyüğünün atomların birleşmesi sonucunda açıkğa çıkması gerekiyor.


 
NIF üç futbol sahası büyüklüğünde.



Projenin yürütücülerinden Prof. Mike Dunne eğer başarılı olunursa sonuçların yeri yerinden oynatacak kadar büyük olacağını söylüor: “Başarılı olunursa bu lazer füzyonun, teorik fizikten enerji üretimi aşamasınageçildiği gerçeğinin tescili olacaktır. Amaçımız olan, kontrol edilebilir ve sürekli füzyon ile enerji elde etme yolunda sağlam adımlarla ilerliyoruz.”

Deney Haziran 2009’da başlayacak olsa da ilk önemli sonuçların 2010-2012 tarihleri arasında alınacağı tahmin edilyor.

100 MİLYON DERECE SICAKLIK
Füzyonun evrende gerçekleştiği tek yeer olan yıldızların çekirdeğinde sıcaklık 10 milyon dereceye ulaşıyor. Dünya şartlarında bunun gerçekleşebilmesi içinse basınç faklılıkğı dolayısıyla 100 milyon derecelik ısıya ulaşılması gerekiyor. Bu ortamın sağlanabilmesi için NIF 1.8 megajullük enerjiyi hedeflenen hidrojen topağı üzerine gönderecek.

NIF’in gönderdiği her bir lazer demeti, var olan herhangi bir lazerden 60 kat daha güçlü. Bu güçlü lazerler saniyenin binde biri kadarlık bir süre içinde 500 trilyon wattlık enerji sağlayacak. Bu da ABD’de üretilen tüm enerjiden daha fazla...


 
NIF 1.8 megajullük enerjiyi hedefe gönderirken 100 milyon dercelik sıcaklığa ulaşılacak.


LAZERE İKİZ GELİYOR
Her ne kadar füzyon deneyinin daha başında olunsa da bilimadamları şimdiden NIF’in bir ikizini de Avrupa’da kurmayı planlıyor. Hiper (High Power Laser Energy Research-Yüksek güçlü lazer Enerji Araştırması) adı verilen ikinci lazer için şimdidençalışmalara başlandı. Lazerin sadece fizibilite çalışmaları için 13 milyon Euro’luk bütçe ayrıldı.

Hiper’in önümüzdeki on yıl içinde tamamalanması planlanıyor. Eğer planlar beklendiği gibi giderse, ticari füzyon enerjisine bir adım daha yaklaşılmış olacak.

149
Bilim Haberleri / Yemeklerden sonra niçin uykunuz gelir?
« : Haziran 20, 2009, 12:16:13 ÖÖ »
Belki gündelik yaşamımızda en çok rastlanan olaylardan birisidir sabahları işe yetişmek için alelacele kahvaltı yapmadan evden çıkmak.

Bu böyle olunca öğle saatlerinde karnımız acıktığında ise yemek masasında yemek yeme işini de oldukça abartırız. Bu durum akşam yemeği için de geçerlidir. Bazen bütün günün acısını akşamları çıkartırırız.

Peki hiç düşündünüz mü yemeklerden sonra niçin uykumuz gelir?

İşte bu konunun bilimsel cevabı:

Dolu bir mide, sindirim sistemi organlarına oksijen sağlamaya ve sindirilmiş besinleri aktarmaya yardım etmek için kanı karındaki damarlara doğru yönlendiriyor. Bu beyine giden kan akışını azaltıyor ve bu durum da uykunuzu getiriyor. Büyük bir yemek ziyafeti çektiğimiz zaman, sindirim sistemimiz vücut enerjimizin çoğunu kullandığı için yemeğin ardından işyerindeki koltuğumuzda veya evimizdeki kanepemizde uyuyup kalmamıza sebep oluyor.

150
Bilim Haberleri / Yaşlılık 27 yaşa düştü!
« : Haziran 20, 2009, 12:15:03 ÖÖ »
Bilim adamlarına göre, 22 yaşında en üst seviyesine çıkan insanın zihinsel yetenekleri 27'den sonra inişe geçiyor.

Araştırma 18 ile 60 yaşlarındaki 2 bin kadın ve erkek üzerinde yapıldı. İyi eğitimli ve sağlıklı oldukları için seçilen deneklere, görsel puzzlelar, kelime hatırlama ve benzeri hafıza testleri yapıldı.

Bu testler genellikle zihinsel bozuklukları ve hafıza kaybını ölçmek için kullanılıyor.
Virginia Üniversitesi'nde yapılan araştırma akademik Nerobiyoloji dergisinde yayınlandı.

Araştırmanın bulgularına göre, 27 yaştan itibaren muhakeme, hızlı düşünme ve hafızada düşüş başlıyor.
37 yaşında bu düşüş hızlanıyor ve 42'den sonra ise bu düşüş tüm zihinsel aktivitelere yayılıyor.

Sayfa: 1 ... 8 9 [10] 11 12 ... 18