İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - aksaa

Sayfa: 1 ... 79 80 [81] 82 83 ... 164
1201
Bayanlara Özel / Kadının Hayırlısı Kimdir?
« : Ağustos 05, 2008, 01:56:43 ÖÖ »
Cenab-ı Hakk'a ibadetini bırakmayan, kocasına itaate kusur etmeyen ve onun kazancını saçıp savurmayan, dünyaya getirdiği çocuğunu İslami terbiye üzerinde yetiştiren, iffet ve haya sahibi hanımdır.

Resulullah Efendimize "Ey Allahın Resulu kadının hayırlı olanı hangisidir?" diye sorulmuştu. Resul-i ekrem Efendimiz buyurdular ki:
"(Kocası yüzüne) baksa onu memnun eden, bir şey emretse itaaat eden, nefsinde ve malında, hoşlanmayacağı bir işte, kocasına muhalefet etmeyendir."


Kaynak: İslam'da Kadın ve Aile, Mehmed Emre

1202
Bayanlara Özel / sevginizi test edin
« : Ağustos 05, 2008, 01:54:10 ÖÖ »
Sevgiyle büyür çocuklar, sevgiyle bir evlilik güçlenir, sağlam temellere dayanır. Beslenmeye ve güçlenmeye ihtiyacı vardır. Ne kadar ihtimam gösterir ve gelişmesi için gayret edersek o kadar büyür ve mutluluğumuzu artırır.

Her şeyi test edebiliyoruz, başarımızı, başarısızlığımızı ölçebiliyoruz. Ama eşine duyduğu sevgiyi ölçmek kimsenin aklına gelmemiştir herhalde. Çünkü evlilik bağlayıcıdır. Sevgi, varlığı ve yokluğu kontrol edilmeden, varmış gibi kabullenilir. Sürekli harcanılan bu hazine, yenilenmeden, geliştirilmeden harcandıkça harcanır. Tartışmalar, kavgalar, güvensizlikler.... Oysa, çok tüketildiği için o kadar çok desteklenmelidir. Ne dersiniz sevginiz ne durumda? Gelin soracağımız sorulara vereceğiniz cevaplarla sonucu bulalım.

Sevgili hanımlar, değerli beyler hergün kendinize şu soruları sorun:

1.Bugün eşime onu sevdiğimi söyledim mi? Cevap, evet olmalı. Hergün tekrarlayacağınız sözcükler bulun, aklınızda tutamıyorsanız, küçük bir akıl defteri edinin ve not alın. İrticalen söyleyemiyorsanız güzel cümleleri, yazdığınız yerden okuyun, yeter ki söyleyin.
2.Bugün eşime sevgiyle davrandım mı? Cevap yine, evet olmalı. Bazen sözlerin davranışlarla desteklenmesi gerekir. Mesela yüzünüz sirke satarken bu gün seni özledim dediğinizi söyleyin, bize hak vermeden önce gülmeye başalayacaksınız zaten.
3.Bugün eşime sabırlı davrandım mı? Cevap, evet. Günler herzaman neşeli, huzurlu ve sorunsuz geçmez. Hepimiz insanız ve bazen sabredilmesi gereken davranışlar gösteririz. İş yerinde sorun çıkmıştır, trafik sıkışmıştır, evde çocuklar sorun çıkarmıştır, bir sürü insanın yaşadığı evinizi temizlemek sizi çok yormuştur. Sorun yaşayan herkesin olduğu gibi sizin de anlayışa ihtiyacınız vardır. Ve bunu elbette eşiniz göstermelidir. Tersi de geçerli, yani siz de sorunlar yaşayan, sorun çıkaran eşinize sabırlı olmalısınız.
4.Bu gün eşime karşı nazik oldum mu? Evet, elbette. Nezaketin öldüğü, kimsenin kibar olmadığı, en nazik insanların bile yok kardeşim, bu insanlar nezaketten falan anlamaz, kabalık ortak dilimiz olmuş dediği bir zamanda, çok gerekli, mutlaka lazım bir özellik.
5.Bugün eşimle övündüm mü? Eşler birbirlerine gurur vermeli. Bu konuda duyulan en küçük bir tereddüd evliliğinizde güvenin sarsılmasına, birbirinize duyduğunuz saygının azalmasına neden olur.
6.Bugün eşime karşı kaba bir davranışta bulundum mu? Kesinlikle hayır olmalı cevap. Tartışmaların, çatışmaların, hatta boşanmaların bile uygar davranışlar çerçevesinde, hakarete ve kabalığa mahal vermeden sonuçlanmalı.
7.Bugün eşime kendi bildiğim gibi mi davrandım? Cevap yine hayır olmalı. Çünkü zaman zaman doğrular, eşimizin ve ailemizin mutluluğu kendi bildiklerimiz arasında yer almaz. Bu durumda aklımıza eseni değil yapmamız gerekeni yapmalıyız.
8.Bugün eşimi sinirlendirdim yada bam teline bastım mı? Yine hayır olmalı. Bam teline basmak, özellikle, bilerek, sonuçlarını tahmin ederek ters davranışlar sergilemektir ki mutluluğun ve huzurun olması gereken evliliklerde olmaması gerekir.
9.Bugün eşimle doğruları bulmak beni memnun etti mi? Etmeli, ama eşine saygısı olmayan, fikirlerini duymak istemeyen bir eş için bu bir memnuniyetsizlik kaynağıdır. Çünkü bunu, eşinin düşünce ve karalarına müdahalesi gibi algılar.
10.Bugün eşimin bana en iyi şekilde davrandığına inandım mı? Elbette. Bu da karşılık güven ve samimiyetin bir belirtisidir.


Sevgiyi sorgulayın, ama kendinizinkini. Eşinizin size olan sevgisini sorgulamaya başlamanız, var olsa da kaybetmenize neden olur. Sevilmek dünyadaki en güzel ikinci şeydir, birincisi ise sevmektir.
KADIN VE AİLE

1203
Bayanlara Özel / Bayanlara 30 Tavsiye
« : Ağustos 05, 2008, 01:53:12 ÖÖ »

 Evlilikteki sorunlar ve eşler arasındaki uyumsuzlukların nedenleri hiç şüphesiz her iki taraf içinde geçerlidir. Bazen erkek eşine karşı bir takım yanlışlar yapar ve aynı şekilde bazen de bayanlar kocasını üzecek ve Onun agresif, sorumsuz, sevgisini gösteremeyen biri olmasına sebebiyet verir.

Çoğu zaman büyük kavgalar küçük şeylerden başlar. Eğer kadınlar eşlerine nasıl davranacaklarını bilseler ve kendileri için önemsiz fakat eşleri için çok önemli olan bazı noktalara dikkat etseler, kesinlikle birçok sorun da hallolacaktır. Evlilikte mutluluk ve sevgi için kadınların eşleri için yapmaları gereken bazı önemli tavsiyeler şunlardır:

1- Eşiniz eve geldiği zaman Onu kapıda karşılayın ve güler yüzle hoş geldin deyin.

2- Onunla ilgilenin, gününün nasıl geçtiğini sorun.

3- Kazanç, malikiyet ve diğer bütün işlerinizde ''ben'' ve ''sen'' kelimeleri yerine ''biz'' demeyi öğrenin. Evlilik yani benliğin ortadan kalkıp bizliğe dönüşmesi ve başkası için var olmaktır.

4- Her ne kadar haklı olsanız bile, kesinlikle tartışmaktan sakının. Tartışmak eşler arasındaki sevgiyi öldürür. En çok seven siz olun ve susun. Daha sonra sakin bir zaman da güzellikle anlattığınız zaman mutlaka kabul edecektir.

5- Eşinizi başkasının yanında özelliklede akrabalarıyla beraberken küçük düşürmeyin, aksine daha fazla saygı gösterin.

6- Eşinizin yanında asla başka erkekleri överek konuşmayın ve başkalarının başarılarını Onun yüzüne vurmayın. Herkesin başara bildiği ve başaramadığı şeyler vardır.

7- Eğer yakınlarınız tarafından Ona bir fayda sağlanmışsa bunu minnet koyarak Onun yüzüne vurmayın.

8- Eşinizin arkadaşları ve tanıdıklarıyla haddinden fazla samimi olmamaya çalışın.

9- Eşinizin akrabaları ve başkalarıyla görüşmesini engellemeyin. Sürekli kısıtlamalar getirerek Onu sıkmayın.

10- Yakınlarına, akrabalarına özellikle anne ve babasına saygı gösterin, onların hatalarını eşinize mal etmeyin, onları sevdiğinizi gösterin ve bazen de eşinizden önce onları evinize davet edin.

12- Onun ailesi ve yakınları için çektiğiniz zahmetleri yüzüne vurmayın.

13- Evlilik maddi ve manevi her konuda ortaklıktır, kendi kazancınıza ''benim'' deyip, sadece kendiniz için harcamayın.

14- İsteklerinizin yerine gelmesi için eşinize emretmeyin, Onunda ihtiyacıymış gibi ricayla isteyin.

15- Maddi durumunu mutlaka göz önünde bulundurun, kendi istekleriniz için Onu sıkıntıya sokmayın ve anlayışlı bir şekilde karşılanmayan ihtiyaçlarınız için diretmeyin. Unutmayın, aranızda sevgi olduğu sürece o sizin için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

16- Kendinizi eşiniz için süsleyin, o gelmeden veya evdeyken en güzel elbiselerinizi giyin.

17- Eşinizin yanında sürekli durgun, sinirli ve asık suratlı olmayın. Her zaman güler yüzlü ve güzel ahlaklı olmaya çalışın.

18- Eşiniz eve geldiğinde tüm işlerinizi bırakarak beraber oturarak konuşun, Onunla ilgilenin.

19- Üzgün, sinirli ve morali bozuk olduğu zamanlarda isteklerinizi erteleyin.

20- Nelerden hoşlanıp ve nelerden hoşlanmadığını öğrenin ve hoşlandığı şeyleri yapmaya çalışın.

21- Kadın eşinden sevgi beklediği gibi, eşine de sevgi göstermelidir ve her gün mutlaka Onu sevdiğini söylemelidir.

22- O evde olmadığı zaman özlediğinizi, geldiğinde sevindiğinizi ve gelmesini dört gözle beklediğinizi belli ettirin.

23- Bir hata yaptığı zaman hemen ''sana söylemiştim'' demeyin, fikir vermek yerine Onu anlamaya çalışın.

24- Sizi düş kırıklığına uğratırsa, görmezden gelin ve Onu cezalandırmaya kalkmayın.

25- Bir isteğinizi almamış veya yerine getirmemişse ''fark etmez bir dahaki sefere'', yine yapmazsa sabırla ,''tamam bir daha çıktığında alır mısın?'' deyin.

26- Onun incitip, kırdığınızda ve hatanızı anladığınız zaman ondan özür dileyin ve ona ihtiyaç duyduğu sevgiyi gösterin.

27- Eşiniz yapmış olduğu hatayı anlayarak, sizden özür dilediği zaman sizde hemen kabul edin. Hata ne kadar büyükse eşinizin size vereceği puanda o kadar çok olacaktır.

28- olumsuz duygularınızı erkeği suçlamadan paylaşmalısınız.

29- Evden çıkarken Onu yolcu edin, güler yüzle uğurlayıp, hoşça kal deyin.

30- Bu listeye içinden gelenleri eklemesini isteyin.
ALINTIDIR.

1204
DİNİ BİLGİLER / Dinimizde bir bayanın makyaj yapması caiz midir?
« : Ağustos 05, 2008, 01:51:53 ÖÖ »
İslâm Dinî, bazı şartlarla süslenmeye ve boyanmaya cevaz vermiştir. Bilindiği gibi, müçtehit imamlar devrinde günümüzde kullanılan boya ve makyaj malzemelerinin çoğu yoktu. Ancak bu anlamda kına ve bazı bitkilerin köklerinden ya da çiçeklerinden elde edilen boyalar eksik değildi. O nedenle belirtilen konuda yaptıkları içtihad ve tesbitlerde daha çok genel hükümler koydular ve yeni yeni çıkacak süslenme malzemeleri hakkında uygulanacak esasları tesbit ettiler.

Kadın veya erkek, birbirlerine kendi yuvaları içinde daha çekici görünebilmek için süslenebilirler, bunda bir sakınca yoktur. Ama başka kadın veya erkeklerin dikkatini çekmek için bunu yaparlarsa kerahet vardır, hattâ bu kerahet onların niyet ve davranışlarına göre haram da olabilir.

Kadınların Süslenmesi : Kadınlar, deri üzerinde bir tabaka oluşturmayan boyalarla kocalarına şirin görünmek için boyanabilirler. Bugünkü tabir ile aşırı olmamak şartıyle makyaj yapabilirler. Sokağa çıkarken bu tip süslenmeleri asgariye düşürmeleri ve mümkün olduğu nisbette tesettüre uymaları gerekir. Bunun aksini yapmak caiz değildir. Günümüzde kadınların tırnaklarını uzatıp oje ve benzeri boyaları sürmelerinin iki sakıncası vardır: Biri, tırnakları uzatmak kesinlikle mekruhtur. Diğeri, tırnak üzerinde bir tabaka oluşturup abdest ve gusülde suyun deriye nüfuz etmesini engellediğinden kadının bu durumda aldığı abdest ve yaptığı gusül sahih olmaz. O halde kadınlara bu hususta tavsiye edilen şudur: Kadın annedir ve ev hanımıdır. O ancak kocasına şirin ve çekici görünmesi için süslenir. Tırnaklarını boyamaz, çünkü yemek pişirir, çamaşır yıkar, abdest alır ve gusleder. Yüzünü belirtilen amaçla yani kocası için süsler ve temizliğe azamî derecede riâyet ederse, sevap kazanır. Erkeğin de aynı temizlik ve çekicilik içinde hazırlanması da bu anlamda sünnettir.

Ayrıca kadınların saçlarını kendilerine nikah düşen erkeklere göstermesi haramdır. Güzel görünmesi için Boyanıp süslemesi bu günahı daha çoğaltır. Müslüman bir hanım efendi, boy abdesti almak ve namaz için abdest alması gerektiğinden boyanın suyu geçirmeyecek derecede olması, dolayısıyla boy abdestinin ve namaz abdestinin olmaması anlamına gelir. öyleyse yalnız kocasına güzel görünmenin dışında süslenmeleri doğru değildir. Kocası için süslenmiş ve boyanmış sa su geçirmeyen cinsten boyaların mutlaka temizlenip ondan sonra abdest alınması gerekir.

Kaynak: Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Celal Yıldırım, Cilt 4 s. 209-210.

1205
Bayanlara Özel / SAÇ BOYAMA
« : Ağustos 05, 2008, 01:50:51 ÖÖ »
İnsanların saçları genel olarak sarı, kızıl, kahverengi veya siyah renkte olur. İnsan bedeninde saça, kana, deriye renk veren maddelere "pigment" denir. Bedende üç ana pigment vardır.

1. Melânin: Kahverengi olup, küçük tanecikler halindedir.

2. Karoten: Sarı renkte olup, bu pigment bitkilerde de bulunur. Tereyağına ve havuca bu pigment renk verir.

3. Hemoglobin: Kanın kırmızı rengini bu pigment sağlar.

Pigment, güneşin ışınlarını emer. Derideki melânin de özel hücreler yapar. Bu hücrelere "melânosit" denir. Melâninin açık veya koyu renkli olmasında oksitlenmenin büyük etkisi vardır. pigmentin tanecikleri az oksitlenirse renkleri açık olur, oksitlenme çoğalınca renkleri koyu kahverengiye kadar varır. Saçlarda, tüylerde pigment oluşmasının esasları da derideki gibidir. Saç telleri dibindeki melânositler kalıtıma göre saça renk verirler. Saçlardaki renk farkları taneciklerin yayılışına, oksitlenme derecesine bağlıdır. Açık renk kızıl saçlarda melâninden başka bir demir pigment daha bulunur.

Saçların rengini koruyabilmesi için, saçların bulunduğu deri tabakası gerektiği gibi beslenmelidir. Beslenme iyi olmazsa, özellikle "B" vitamini, bakır eksikliği olursa, saçlarda beyazlaşma görülür. Besin iyi ayarlanırsa, saçların yeniden normal rengini aldığı olur.

Diğer yandan yaşlılıkla ilgili saç ağarmalarının besinle ilgisi yoktur; vitamin tedavisiyle ve besinle saçlar normal rengine girmez. Çünkü yaşlılıktaki ağarma melânin hücrelerinin artık işini göremez hale gelmesinden olur. Kimi zaman ruhi sıkıntı sonunda saçların birdenbire ağardığı görülmüşse de, bunun nedeni bilimce kesin olarak açıklanamamıştır. Ancak bu gibi sarsıntıların bezlerin işleyişini etkilediğinde şüphe yoktur.

Saçının rengi açık olan veya saçı ağaran kimsenin bunu boyatmasının Islâm'a göre hükmünü şu şekilde belirlemek mümkündür. İslam'ın çıkışından önce yahudi ve hıristiyanlar güzel görünme ve süslenmenin Allah'a kullukla bağdaşmayacağını düşünerek, saçı boyayıp rengini değiştirmekten kaçınırlardı. Hz. Peygamber, ashabına bağımsız bir kişilik kazandırmak için saçı ve sakalı kına veya başka bir boya maddesi ile boyayabileceklerini bildirdi. Ebû Hüreyre (r.a)'tan nakledilen bir hadiste şöyle buyurulur: "Yahudi ve Hıristiyanlar (saçlarını) boyamaz. Siz onların aksini yapınız: yani saçlarınızı boyayınız" (Buhârî, Enbiyâ, 50; Libas, 67; Müslim, Libas, 80; Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Nesâî, Zîne, 14). Ancak hadisteki emir bağlayıcı olmayıp mendupluk bildirir. Nitekim uygulamada Hz. Ebû Bekir, Ömer, Ali, Ka'b ve Enes (r.anhüm) gibi bazı sahabeler saçlarını boyamamıştır.

Diğer yandan kullanılacak boyada siyah renk tercih edilmemelidir. Çünkü saç boyası genellikle yaşlı erkeklerin beyazlaşan saçları için söz konusu olur. Siyah renk yaşlı kimseyi, olduğundan çok genç gösterir. Bu durum kınalama veya boyayı amacından saptırabilir. Nitekim Mekke'nin fethi günü Hz. Ebû Bekr'in yaşlı babası Ebû Kuhâfe'nin saçlarının ağaç çiçekleri gibi beyazlaştığını gören Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu beyaz saçı değiştiriniz ve siyahtan sakınınız" (bk. Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Nesâî, Zîne, 15; Ahmed b. Hanbel, I,165, 356, II, 261, 499, III,160, 322). Ancak saçı beyazlaşan kimse genç olursa, onun siyaha boyamasında bir sakınca görülmemiştir. Nitekim Sa'd b. Ebî Vakkas, Ukbe b. Âmir, Hasan, Hüseyin ve Cerîr gibi sahabelerin bu rengi tercih ettikleri nakledilmiştir (Yusuf el-Kardâvî, el-Halâl vel-Harâm fil-Islâm, Terc. Mustafa Varlı, Ankara 1970, s. 102, 103).

Boya malzemesi olarak Allah elçisi kınayı tavsiye etmiştir: "Saçın beyazlığını değiştirmek için kullandığınız şeylerin en iyisi kına ve keten bitkisidir" (Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Tirmizî, Libâs, 20; Nesâî, Zîne, 16; Ibn Mâce, Libâs, 32; Ahmed b. Hanbel, V, 147, 150, 154). Hz. Enes b. Mâlik, Hz. Ebû Bekr'in saçlarını kına ve ketenle, Hz. Ömer'in ise yalnız saf kına ile boyadığını nakletmiştir (el-Kardâvî, a.g.e., s. 103).

Sonuç olarak erkek veya kadının beyazlaşan saçlarını sarı veya kızıl renge boyamaları müstehap görülmüş; siyaha boyamaları ise, sağlam görüşe göre, caiz görülmemiştir. Ancak genç kimsenin siyah boya kullanmasında da bir sakınca yoktur. Diğer yandan boya malzemesi olarak kına ve vesîme denilen, boya sanayinde kullanılan bir bitkinin tercih edilmesi tavsiye edilmiştir (Ibn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, Terc. Ahmed Davudoğlu, Istanbul 1982-1988, XV, 378, XVII, 314). El, ayak veya başa sürülen kınanın katıolan malzemesi temizlendikten sonra deri veya saçlarda bıraktığı renk, suyun deriye nüfûzuna engel değildir. Bu yüzden abdest veya gusle mani olmaz (Ibn Âbidin, a.g.e., I, 224).

1206
ByKuS.Org Daki Yenilikler Burada / Ynt: Rep Ver, Rep Sil
« : Ağustos 05, 2008, 01:46:54 ÖÖ »
biz napalim biz hicbisey olamadik ayip digilmi :agla
rep verdim şimdi sende ilerde mod olursun tabii zamanla oluyooo
hatta anlaşma yapalım hergün ben sana rep verim sende bana ver :D :D :D

1207
Msn Avatarları / Ynt: GS avatarlari
« : Ağustos 05, 2008, 01:41:07 ÖÖ »
hayirmi neden agliyosun kardes :yok
bilmem içimden geldi öyle bi esti geçtiii  :-\ :-\ :-\

1208
DİNİ BİLGİLER / Ynt: Ramazan Müjdesi
« : Ağustos 05, 2008, 01:37:15 ÖÖ »
ricaederim konularıma ilgi gösterdigin için asıl ben teşekür ederim... :ok :ok :ok

1209
Msn Avatarları / Ynt: GS avatarlari
« : Ağustos 05, 2008, 01:34:47 ÖÖ »
 :agla :agla :agla :agla :agla :agla

1210
Forum Oyunları / Ynt: **Sevgili günlükk**
« : Ağustos 05, 2008, 01:30:43 ÖÖ »
evet sevgili günlük, madem konuyu ben açtım ilkben yazıyorum bugun yeni bir ögrencimle tanıştım aslen bayburtlu olup dedesi istanbulda  olana kendide fransada oturan bi çocuk ,hoş geldin dedim çoçukda bana hoş geldin dedi tabiii çaktırmadım öptüm çocugu sınıfa götürdüm arkadaşlarıyla tanıştırdım biraz sıkıldı ilgiden eski ögrenciler fransca konuşsana falan dediler :D :D bende oğlum o türk siz türkçe konuşun unutmasın türkçeyi dedim ilk gün islamın şartını ögrete bildim cünkü çokçabuk sıkılıyo ona bi cd hazırladım fransada kuran ögrensin diye çünkü haftaya geri gidiyor  :agla :agla :agla akşam dersanede deneme vardı oraya gitttim sevgili günlük şişşşşşşşşş dinliyon dimiii beniii denemeden sonra sultan ahmete arkadaşlarımın yanına nargile içmeye gittim oradanda çıktık degişiklik olsun dedik aksaraya kafaları çekmeye güzelleşmeye gittikkk ŞAKA ŞAKA tabii  :kat :kat :kat :kat aksaraya gittik ama sadece gezmeye gezdik neyse bizim arkadaş artvinde okudugundan ar damarı çatlamış usulca bi sesle aksaraydaa bi p........vek bulamadık dedi tabii ben ne diyo bu demeye   kalmadı adamın biri yüksek sesle bagırarak arkadaşın dedigini duymuş her halde AKSARAYIN HER YERİ p......vek dolu diye bagırdı ben bile korktum tabiii yanımızdaki arkdaş hiç aldırış etmedi işte böyle günlük ben şimdi uyuyorum yani birazdan zibarıp yatacam yarın görüşrüzzz...

1211
DİNİ BİLGİLER / Ramazan Müjdesi
« : Ağustos 05, 2008, 01:17:35 ÖÖ »
Ramazan'ın ilk günü ile birlikte nur ve feyiz dolu bir mevsimi yaşamaya başlarız. Kâinat şenlenir, dünya Cennetten süzülen nurânî bir hava ile dolup taşar.. Ulvi âlemlerin masum ve mübarek sakinleri öbek öbek mü'minlerin çevresini sarar. Rahmet ülkesinden müjdeler, kâinatın Rabbinden selâmlar ve mağfiret ümitleri getirir, Ramazan ayı...
Mukaddes kelâmın nazil oluşunun yıldönümünü mü'minlerle birlikte cinler, melekler; ağacı, çiçeği, böceği, kurdu, kuşu, denizi ve deryasıyla yaşlı dünyamız da kutlar. Görünen ve görünmeyen âlemlerde tam manâsıyla bir bayram havası yaşanır.

Bu ayın Cenâb-ı Hak katında müstesna bir yeri vardır. Yüce Rabbimiz kendisine muhatap olarak seçtiği kullarına sonsuz rahmetinin en geniş tecellilerini bu aya tahsis eder. Başta Kur'ân-ı Kerim olmak üzere! Tevrat, Zebur ve İncil gibi diğer semavî kitapların da bu ayda indirilmiş olması, bu günlerin kıymet ve kudsiyetini artıran diğer bir husustur.

Mü'minlere İlâhî bir ihsan olarak bu günleri birer güzel fırsat bilerek değerlendirme, Rablerine olan kulluk derecelerini gösterme, Ona muhatap olabilme gayreti içine girerek tam bir ihlâs ve şuurla ibadet ve taate koşarlar.

Bu gayretin neticesi elbette karşılıksız kalmayacaktır. Oruç tutup, Ramazan ayını bir kulluk şuuru içinde geçirenler tatlı bir ânı yaşadıkları, huzura erdikleri gibi pekçok nimete de mazhar olurlar.

Ubâde bin Samit anlatıyor:
Ramazan ayının başladığı bir günde Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:

"İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah'ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah'a sevdirin. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah'ın rahmetinden nasibini alamayandır."(1)
Ramazan her yönüyle bir ibadet mevsimidir. Her mü'min namazı, orucu, iyilikleri hizmetleri ve duâsıyla bu rahmet ve bereketten nasibini almaya çalışır. Bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğu günahları için Allah'tan af diler. Rabbine niyazda bulunur.

Cenâb-ı Hak da kulunun bu samimi dua ve niyazını karşılıksız bırakmaz, günahlarını affeder, rahmetine garkeder.

Ramazan ayının kudsiyet ve bereketini bildiren şu hadis-i şerifi birlikte okuyalım. Peygamber Efendimiz geniş anlamda bu hususu dikkatimize vermektedir.

Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor:
Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Şaban ayının son günlerinde bize irad ettiği bir hutbede şöyle buyurdu:

"Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.
Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir.
Bu ay yardımlaşma ayıdır.
Bu ay mü'minlerin rızkını arttıracak aydır.
Bu ayda her kim oruçlu bir mü'mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur."

Ashâb-ı Kiramdan bazıları, "Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz" dediler.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü'mine iftar ettirene de verir" buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:

"Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.
Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allah da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.
Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasleti fazlasıyla bulundurmaya çalışınız. Bu dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisinden ise hiçbir zaman ayrı kalamazsınız.

Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah'tan mağfiret dilemenizdir.
Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah'tan Cenneti istemek, diğeri de Cehennemden Allah'a sığınmaktır.
Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.(2)

Kaynaklar:
(1) et-Tergib ve't-Terhîb, 2:99.
(2) A.g.e, 2:94.
[/b][/color][/b][/color]

1212
DİNİ BİLGİLER / Ramazan orucu ve oruç çesitleri
« : Ağustos 05, 2008, 01:14:10 ÖÖ »
Ramazan orucu müslüman , akilli ve ergenlik çagina gelmis kimselere farzdir. Ramazan orucu, kameri
aylardan Ramazan ayinin bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur. Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacagini kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmis olur. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimse de oruca , niyet etmis sayilir. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'in yarinki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur.
 


Bes çesit oruç vardir:

1) Farz oruç: Ramazan orucunun edasi ve kazasi farzdir. Keffaret oruçlarinin tutulmasi da farzdir.
2) Vacip oruç: Adak oruçlari ile bozulan nafile orucun kaza edilmesi vaciptir.
3) Sünnet oruç: Kamerî aylardan Muharrem ayinin 9-10 veya 10-11. günlerinde oruç tutmak sünnettir.
4) Müstehap oruç: Kameri aylarin 13. 14. 15. günleri ile her haftanin Pazartesi ve Persembe günleri, Sevval ayinda 6 gün oruç tutmak müstehaptir.
5) Mekruh oruç: Iki türlü mekruh oruç vardir:
a. Muharrem ayinin sadece 10. günü, yalniz Cuma veya Cumartesi günleri oruç tutmak, iki orucu iftar etmeksizin birbirine eklemek veya senenin tamamini oruçlu geçirmek "TENZÎHEN MEKRUH"tur.
b. Ramazan bayraminin birinci günü ile Kurban Bayraminin 4 günü oruç tutmak "TAHRÎMEN MEKRUH"tur.

 

Ramazanda oruç tutamayanlar ne yaparlar ?

Oruç tutmayacak kadar hasta olanlar, hastaya bakanlar, Ramazan ayinda yolculuk yapanlar,
gebe veya emzikli olanlar, asiri yaslilar ve düskünler, aybasi hali veya logusalik halinde bulunan
kadinlar Ramazan ayinda oruç tutmazlar.Bunlardan:
a. Aybasi hali veya logusalik halinde olan kadinlar ile emzikli ve gebe olan kadinlar,
bu özürleri sona erdikten sonra ve Ramazan ayi disinda oruçlarini kaza ederler.
b. Yolcular, yolculuklari bitince oruçlarina baslarlar. Ramazan ayinda tutamadiklari
oruçlarini Ramazan ayindan sonra tutarlar.

 

Oruca nezaman ve nasil niyet edilir

Orucun sahih olmasi için niyet etmek sarttir. Niyetsiz oruç makbul degildir.
Ramazan orucuna, aksamdan itibaren kusluk vaktine kadar niyet edilebilir. Söyle ki:
Normal olarak oruca, sahur yemegini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayip yeme içme zamaninin bittigi imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, günes dogmus olsa bile, kusluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir sey yapmasin. Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, aksamdan sonra yarinin orucuna niyet edebilir,
geceleyin kalkip tekrar niyet etmesi gerekmez. Ramazan ayinda tutulamayan orucu, baska günlerde kaza ederken niyetin geceleyin «tan yeri agarmadan önce» yapilmasi gerekir. Keffaret oruçlari da böyledir. Bu oruçlara imsaktan sonra niyet edilmez. Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarin oruç tutacagini kalbinden geçiren kimse niyet etmis demektir. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimsenin bu düsüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapilan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: " Niyet ettim Ramazan-i serifin yarinki orucuna "
diye söylemelidir.

 

Orucu bozup kaza ve keffaret gerektiren haller

Oruçlu oldugunu bildigi halde kasden:

1) Yemek, içmek, (ister gida maddesi, isterse ilaç olsun)
2) Cinsi iliskide bulunmak.
3) Sigara içmek
Orucu bozar, kaza ve keffareti gerektirir.
Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktir.
Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmis gün pespese oruç tutmaktir.
Ramazan ayinda niyet ederek oruca baslayan bir kimse özürsüz olarak bile bile yiyip içse veya cinsi iliskide bulunsa orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe gün kaza edilmesi, ayrica oruç özürsüz olarak ve bile bile bozuldugu için de keffaret tutmasi gerekir.
Baslanan bir orucu bilerek bozmanin dünyadaki cezasi keffarettir. Yani altmis gün birbiri ardinca oruç tutmaktir. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa yeniden baslayip altmis günü kesintisiz tamamlamak lazimdir. Kadinlar keffaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini tutmazlar, âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek altmis günü tamamlarlar.

 

Oruçluya mekruh olan hususlar

1) Bir seyi dilinin ucuyla gereksiz yere tatmak
2) Lüzumsuz yere bir sey çignemek
3) Sakiz çignemek
4) Kendisinden emin olmayan bir kisinin hanimini öpmesi, boynuna sarilmasi, kucagina almasi
5) Tükrügü agizda biriktirip yutmak
6) Kan aldirmak
7) Kendini zayif düsürecegini tahmin ettigi yorucu bir iste çalismak
8) Agzina su alip çalkalamak
[/b][/color]
[/b][/color]

1213
DİNİ BİLGİLER / Hac ve Önemi
« : Ağustos 05, 2008, 01:10:38 ÖÖ »

Islâm sartlarinin besincisi hac'dir. Hac,belli zamanda, belirli yerleri özel bir sekilde ziyaret etmektir. Hicretin dokuzuncu yilinda farz olmustur. Hac hem mal, hem de beden ile yapilan bir ibadettir. Belirli sartlari tasiyan müslümanlarin
ömründe bir defa hacca gitmesi farzdir. Allah'in her emrinde oldugu gibi haccin farz kilinmasinda da bir çok hikmetler ve faydalar vardir. Çesitli ülkelerden mukaddes topraklara gelen, dilleri ve renkleri ayri olan müslümanlarin tek gaye etrafinda bir araya gelmesi ve hep birlikte Allah'a yönelmesi Islâm kardesligini güçlendirir. Müslümanlarin birbiri ile tanismalarini, birbirlerinin dert ve sikintilarina çare bulmalarini saglar. Zengin-fakir her seviyede müslümanin ihrama girerek ayni kiyafet içinde bulunmasi insanlara esitlik fikrini asilar, mahser gününü hatirlatir. Sevgili peygamberimizin dogup büyüdügü, Islâm dini'nin cihana yayilmaya basladigi kutsal yerleri görmek ruhlara manevi bir heyecan verir,dini duygulari kuvvetlendirir. Kutsal yerlerde insan kendisini Allah'a daha yakinhisseder, yaptigi ibadetlere kat kat fazla sevab verilir. Allah rizasi için hac vazifesini yapan ve insanlara kötülük etmekten sakinanlarin (kul haklari hariç) birçok günahi bagislanir. Bu konuda peygamber Efendimiz söylebuyurmustur: Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranislardan sakinirsa, annesinin onu dogurdugu günkü gibi günahlarindan
arinmis olarak döner. (Riyazü's-Salihin, c.2, s. 521)



 

Hac Kimlere ve Ne Zaman Farzdir

Asagidaki sartlari tasiyanlara hacca gitmek farz olur:

1) Akilli olmak,
2) Erginlik çagina gelmis olmak,
3) Müslüman olmak,
4) Hür olmak,
5) Haccin farz oldugunu bilmek. (Bu sart müslüman olmayan ülkelerde müslümanligi kabul edenler içindir. Islâm ülkelerinde yasayan müslümanlar için haccin farz oldugunu bilmemek özür degildir.)
6) Zorunlu ihtiyaçlardan baska hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü oldugu aile fertlerinin geçinebilecegi maddi güce sahip olmak.
7) Durumuna uygun bir vasita ile hac yolculugunu yapabilmesi için vasita ve yol masraflarini karsilayacak parasi olmak.
8) Hac vazifesini yapabilecek zamana yetismis olmak.
Saydigimiz bu sartlardan baska hac vazifesini bizzat yapmak için su sartlarin da bulunmasi gerekir. Bunlara haccin edasinin sartlari denir.



Haccin Edasinin Sartlari

1) Vücutça saglikli olmak, (Kör, kötürüm ve hac yolculuguna dayanamayacak derecede hasta ve yasli olmamak.)
2) Hacca gitmesine bir engel bulunmamak, (Hapiste olmak gibi)
3) Yol güvenligi olmak,
4) Kadinin yaninda kocasi veya evlenmesi caiz olmayan bir mahremi bulunmak.
5) Kocasi ölmüs veya bosanmis olan kadinlarin iddet süreleri bitmis olmak.
Bu saydigimiz sartlara sahip olan bir kimsenin önündeki ilk hac mevsiminde hacca gitmesi farz olur.

 

Haccin Vacibleri

1) Müzdelife'de vakfe.
2) Safa ile Merve tepeleri arasinda sa'y etmek
3) Cemreleri taslamak (Seytan taslamak)
4) Saçlari tras etmek veya kisaltmak
5) Sader (veda) tavafini edâ etmek


Haccin Sünnetleri

Kudûm tavafi yapmak, erkeklerin kudûm ve ziyâret tavafinda remel yapmalari (Reml: Adimlari kisaltip, omuzlari silkerek çalimli bir sekilde yürümektir. Tavafin ilk üç savt'inda yapilir), Safa ile Merve arasinda sa'y ederken, orada bulunan iki direk arasinda erkeklerin süratlice geçmeleri, Bayram gecelerinde Mina'da yatmak, arefe günü, günes dogduktan sonra Mina'dan Arafat'a gitmek, Müzdelife'den Mina'ya bayram günü sabahi, henüz günes dogmadan hareket etmek, Müzdelife'de gecelemek ve cemreler arasinda (Seytan taslama esnasinda) tertibe riayet etmektir.



Umre

Umre, belirli bir zamana bagli olmadan usulüne göre ihrama girdikten sonra tavaf etmek, sa'y yapmak ve tras olmaktan ibarettir. Umre sünnettir. Umre için belirli bir zaman yoktur. Arefe ve onu izleyen kurban bayrami günleri olmak üzere yilda bes günün disinda her zaman umre yapilabilir.


1214
DİNİ BİLGİLER / 32 FARZ
« : Ağustos 05, 2008, 01:08:19 ÖÖ »
İMANIN ŞARTLARI
1- Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak.
2- Allah'ın meleklerine inanmak.
3- Allah'ın kitablarına inanmak.
4- Allah'ın peygamberlerine inanmak.
5- Ahiret gününe inanmak.
6- Kadere, hayır ve şerrin yaratıcısının Allah (Celle Celâlühû) olduğuna inanmak.



İSLAMIN ŞARTLARI
1- Kelime-i şehadet getirmek.
2- Namaz kılmak.
3- Oruç tutmak.
4- Zekat vermek.
5- Haccetmek.



ABDESTİN FARZLARI
1- Yüzünü yıkamak.
2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak.
3- Başının dörtte birini meshetmek.
4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.



GUSLÜN FARZLARI
1- Ağzına su vermek.
2- Burnuna su vermek.
3- Bütün bedenini yıkamak.



TEYEMMÜMÜN FARZLARI
1- Niyet.
2- İki darb ve mesih.



NAMAZIN FARZLARI
Dışında olanlar:
1- Hadesten taharet
2- Necasetten taharet
3- Setr-i avret
4- İstikbal-i Kıble
5- Vakit
6- Niyet

İçinde olanlar:
1- İftitah tekbiri
2- Kıyam
3- Kırâet
4- Rükû
5- Secde
6- Kaide-i ahire.

1215
Msn Avatarları / Ynt: GS avatarlari
« : Ağustos 05, 2008, 01:04:40 ÖÖ »
Teşekürler paylaşım için... sen özelden mesaj ata biliyorsunda biz neden sana atamıyoruz anlayamadım... Konun taşındı yerine

Sayfa: 1 ... 79 80 [81] 82 83 ... 164