İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Loqum_mum

Sayfa: 1 ... 18 19 [20] 21 22 ... 28
286
Hikaye ve Yazılar / Aşktan Korkma
« : Mayıs 15, 2008, 05:14:56 ÖS »


Gözlerimi açtığımda o vardı karşımda…Bir an donup kaldım.O yumuşacık elleriyle dokunduğu an çözüldüm.O kadar mutluydum ki gözlerimi ayıramadım ondan.Gel kaçalım bu şehirden dedi.Aşkın gözü kördür ya tamam dedim birden arkamızdakileri düşündük.Annem,babam,onun tanıdıkları kaçar gibi gidiyorduk,gerçekten de öyleydi ama yapamadım arkamda o kadar kişiyi üzgün bırakamadım geri dönmek istediğimi söyledim.Bir an şaşırdı hayır olmaz dedi .Dönersek ayrılacağız, ben bu aşkı kaybetmek istemiyorum "Ne olursa olsun." dedi.Gözlerindeki yaşları görünce dayanamadım ama arkamda o kadar kişiyi düşününce arkamı döndüm.İlerlerken ikimizde ağlıyorduk.Göz göre göre aşkımı gömüyordum kalbime.Hem de artık bende olmayan bir kalbe.Arkamı döndüm yapamadığımı söylemek için boynuna atlamak için.. O da ağlayarak gidiyordu. Sesim çıkmadı bağırdım ama olmadı. Koşmama rağmen gittikçe uzaklaşıyordu benden. Dizlerimin üstüne yıkıldım. Az sonra omzuma bir el dokundu. Arkamı döndüğümde o bakıyordu yine bana. Beni bırakıp gitmemişti işte burdaydı,yanımdaydı.Gözlerindeki yaşlara rağmen o kadar sıcak gülümsüyordu ki içim sevgiyle doldu yine.O an öyle bir sarıldık ki birbirimize hayat durdu. El el geri döndük o şehre. Bu sefer daha farklıydı. Sanki bize gülümsüyordu herkes, her şey. Bir şarkı çalmaya başladı. Birbirimize baktık. Ne senle ne sensiz! Acı verir sessizlik bunu anlatmak çok zor. Ne gitsen ne kalsan, olmaz hayat sen yoksan. Bunu haykırmak çok zor. Birbirimize bu şarkıyı söylerken gözlerim kapalıydı. Gözlerimi açtığımda o ve ben annem babam arkadaşlarım ve daha birçok kişi. Hepimiz birlikteydik. Yanımda o ve herkes. Yaşadıklarım bir rüyaydı sanki. Sonra birden herkes silindi. Sadece ben kaldım orda. Gözlerimi, açtığımda evde yatağımdaydım. Bu rüya bana onu kaybetmemem gerektiğini öğretti. Bunun içinde ne olursa olsun ona açılmam gerekiyordu. O gün her şey değişti benim için. Kararırımı verdim ve gittim yanına içimdeki her şeyi anlattım ona. Karşılıksız olmasından çok korkuyordum. Bi an ne yapıyorum diye sordum kendime. Cevap vermesine bile fırsat vermekten uzaklaştım ordan. Arkamdan dur gitme diye bağırıyordu. Fakat onu duymuyor gibi koşuyordum nereye gittiğimi bilmeden. En sonunda kolumdan tuttu ve bende,
Seni dedi. Aynı rüyamdaki gibi sarıldık birbirimize

287
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Endonezya nasıl Müslüman oldu?
« : Mayıs 15, 2008, 05:13:20 ÖS »
 

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:
- Hangi kumaştan sattın?
-Şu kumaştan efendim.
-Metresini kaça verdin?
-On akçeye.
-Nasıl olur?" diye hayret etti,
-Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.
-Ne demekti hakkını helâl et?
Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:
-Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?
-Ben, dedi tüccar, bir Müslüman'ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.
Kral,
-İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir." Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.

Kaynak : Mehmet Paksu, İman Hayata Geçince


288
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Eğer Göndermeseydi
« : Mayıs 15, 2008, 05:11:02 ÖS »


Hazret-i Ömer (r.a), hilâfeti zemânında, rûm pâdişâhına adam gönderip, dîne da'vet eyledi. Rûm pâdişâhı da kıymetli hediyyeler ile elçi gönderdi. Elçi Medîne-i münevvereye geldi. Hediyyesini alıp, hazret-i Ömer (r.a) ile buluşulduğu mahalde, hazret-i Ömer, bir kadıncağızın dıvârını yapıyor idi. O hâlde iken, haber verdiler ki,
-Rûm pâdişâhının elçisi geldi. Emriniz nedir.
Buyurdular ki,
-Ssöyleyin, gelsin. Ellerinizi yıkayıp, bir yerde otursanız, olmaz mı, dediler. Râzı olmadı. Ne yapsınlar. Elçiyi çağırıp, hazret-i Ömer ile buluşdurdular.
Elçi, hazret-i Ömeri bu hâlde görüp, dedi ki,
-Arab pâdişâhı bu mudur. Eğer böyle olduğunu bilseydim, gelmezdim. Rûm pâdişâhı da beni buraya göndermezdi.
Hazret-i Ömer iki mubârek parmaklarıyla işâret edip, buyurdular ki,
-Eğer göndermeseydi, onun iki gözünü çıkarırdım.


Târîh yazdılar ki, meğer hazret-i Ömer böyle işâret etdiği gibi, rûm pâdişâhı oturduğu yerde iki balçıklı parmak gelip, iki gözünü çıkardı. Hattâ parmaklarının balçığı iki gözünün üzerinde yapışıp kaldı. Her ne kadar uğraşdılar ise de, gidermek mümkin olmadı. Bir zemândan sonra elçi, izin alıp, rûm pâdişâhına geldiğinde, gördü ki, iki gözü de amâ olmuş. Sebebini süâl eyledi. Ahvâli anlatdılar. Ta'accüb edip, o da hazret-i Ömer ile geçen ahvâli bunlara bildirdi.


Ba'zı rivâyetlerde, rûm pâdişâhının elçisi geldiği vakt, Eshâb-ı güzîn  hazret-i Ömerin (ra)  yanında otururlar idi. Hazret-i Ömer, hurma lifinden bir gömlek giymiş, dokuz yerinden yamanmış idi. Acabâ, sultânım, mubârek arkanıza bir kaftan alsanız câiz olmaz mı, dediklerinde, hemen hazret-i Ömer (ra)  gadaba gelip, dedi ki:
-Dahâ bu iitibâr görmek arzûsundan kurtulmadınız mı. Dîn-i islâmda kudreti böyle mi fehm etdiniz. Bize dîn-i islâmın şerefi yetmez mi. Dîn-i islâmdan efdal ve eşref bir nesne varmıdır ki, ona i'tibâr edersiniz. Bu se'âdet ve bu devlet ki, Hak sübhânehü ve teâlâ hazretleri bize ihsân eylemişdir. Kime müyesser olmuşdur ki, dîn-i islâm tâcını başımıza koydu. Şer'ı şerîfi Muhammedî elbisesini arkamıza giydirdi. Kalbimizi kelime-i şehâdet ile münevver eyledi. Allah, Allah! Dîn-i islâm kadrini bilmemişsiniz. Ancak kendinizi halka libâs ile mi göstermek istersiniz.


O şeklde gadaba geldi ki, belki kimse öyle gadaba gelmemişdir. Söyliyenler pişmân olup, artık, cevâba kâdir olmayıp, başlarını aşağıya eğip, sükût eylediler. Şimdi, bizim sultânlarımız bu hâl ile dünyâda geçinip, asla i'tibâr etmeyince, bize de lâyık olan budur ki, onların yolunu gözetip, kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzûruna ve Habîbullahın  (sav) huzûruna vardıkda mahcûb olmayalım.
Kaynak: Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin


289
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Dua aynı dua, ama okuyan ağız...
« : Mayıs 15, 2008, 05:10:32 ÖS »


 

Muhyiddîn-i Arabî (kuddise sırruh) hazretlerinden:
Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)'ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:

- Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.

Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş...

- Al, der fakire. İhtiyacını karşıla!

Fakirin gözleri yerlerinden fırlayacak gibi olur:

- Allah aşkına söyle yâ Emîre'l-mü'minîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:

- Kur'ân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kur'an-ı Kerîm'i okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara...

Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum alır ve başlar okumaya. Okur, okur, okur... Ama kumlarda bir değişiklik yoktur. Altın filan olmuyor, aynen duruyor.tekrar gelir ve İmam Ali kerremallâhü vechehû hazretlerine:

- Ben de okudum, ama birşey değişmiyor; kumlar altın olmuyor, der. Emîrü'l- Mü'mînin Hz. Ali (r.a.) boynunu büker, mahcup bir edâ ile cevap verir:

- Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..

İşte bütün mesele buradadır. Okuyanın ihlâsında ve teveccühünde... Aynı duâ; aynı îman, aynı İhlâs ve aynı teveccühle okunacak ki, aynı netice elde edilebilsin. Yoksa kumu altın yapmak gibi bir iksire sahip olabilmek mümkün olmaz
 

290
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / Dua için bir rica
« : Mayıs 15, 2008, 05:09:56 ÖS »

 

 
Bir şahıs, heyecan ve ıstırapla, İmam Sadık (a.s)ın  huzuruna gelerek:   


- Ne olursunuz efendim, Allah'a bana daha fazla rızık vermesi için dua da bulunun, çünkü çok yoksulum, dedi.


İmam:
 
-Hayır, asla dua edemem buyurdu.


-Niçin edemezsiniz efendim?


-Zira Allah bu iş için bir yol tayin etmiştir; rızk peşinden koşun ve onu elde edin diye de emir buyurmuştur. Halbuki sen evinde oturup, dua etmek suretiyle, rızkın senin peşinden gelmesini istiyorsun. 

291
Beşiktaş / GÖNLÜMÜZÜN ŞAMPİYONU BEŞİKT@Ş
« : Mayıs 15, 2008, 05:06:51 ÖS »







292
Komik Fıkralar / Çetin'imi gösterin bana
« : Mayıs 15, 2008, 04:51:21 ÖS »
Ameliyathane kapısında dört dönen adama, hemşire müjdeyi vermiş: - "Beyfendi bir oğlunuz oldu!" Adam sevinçle haykırmış: - "Yaşasın, ismi Çetin olacak, oğlum benim!" Hemşire biraz yüzünü ekşiterek adamın yanına gelmiş ve: - "Ancak Çetin'in bir kolu yok", demiş. Adam üzülerek: - "Olsun ben Çetin'im için herşeyi yaparım, onu gösterin bana", demiş. Bunun üzerine hemşire: - "Ama Çetin'in diğer kolu da yok", demiş. Adamın afallaması sürerken hemşire sayıvermiş: - "Ve Çetin'in bacakları da yok , üstüne üstlük gövdesi de yok..." Adam dayanamamış: - "Yeteeer, Çetin'imi gösterin bana" diyerek ameliyathaneye dalıvermiş. Ameliyat masasının başına geldiğinde bir bakmış ki Çetin sadece bir gözden ibaret. Adam dumura uğramış bir halde: - "Çetin'im Çetin'im" diyebilmiş. Bunun üzerine ameliyatı yapan doktor adama yaklaşmış elini omzuna atarak: - "Beyfendi Çetin sizi göremez, o maalesef kör", demiş..

293
Komik Fıkralar / egzozdan
« : Mayıs 15, 2008, 04:49:43 ÖS »
Bir adam; kadın doğum uzmanıymış, ancak mesleğinden sıkılmış ve araba tamircisi olmaya karar vermiş. Bunun için gidip dersler almış; sınavı 100'le bitirip tamirci olması gerekiyormuş. Adam sınava giriyor, çıkıyor bir bakıyorlar ki 150 almış sınavdan. Herkes şoka giriyor nasıl olur diye. Puan veren hocalara toplayıp soruyorlar: "Nasıl 150 aldı?" Hoca da anlatmaya başlamış: "Önce bujileri değiştirdi sonra motor'a rektifiye yaptı sonra da karbüratorü dağıtıp temizledi ve son olarak da vites kutusunu dağıtıp topladı", diye açıklama yapmış. Diğer hocalar: - "Ee 150 almayı gerektirecek durum nedir? Diğer öğrenciler de bunu yapıyorlar", deyince hoca da: - "iyi de tüm bunları egzozdan yaptı" diye cevap vermiş.

294
Komik Fıkralar / Öteki bacağınız iyileşiyor
« : Mayıs 15, 2008, 04:48:56 ÖS »
Doktorun biri hastasının yanına gelir ve konuşmaya başlar: - "Size bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce kötü haberi söyleyeyim isterseniz... Hmm, maalesef yanlış bacağınızı kesmişiz. Çok üzgünüz. Ama iyi habere sevineceksiniz! Öteki bacağınız iyileşiyor."

295
Komik Fıkralar / teyzesiyim
« : Mayıs 15, 2008, 04:46:59 ÖS »
Çekici bir genç kadın, çok zayıf bir bebeği doktora kontrole götürür. Bebeğe bakan doktor: - "Bu çocuk iyi gıda almıyor", der ve kadına dönerek: - "Lütfen soyununuz", diye rica eder. Soyunan kadının göğüslerini iyice kontrol eden doktor: - "Düşündüğüm gibiymiş hanımefendi" der, "sizin hiç sütünüz yok." Kadın: - "Tabi olmaz doktor bey", der. "Ben çocuğun teyzesiyim..."

296
Komik Fıkralar / Doktor
« : Mayıs 15, 2008, 04:46:04 ÖS »
Doktor hastasını telefonla arar ve hastasına bir kötü; bir de çok kötü haberi olduğunu söyler. Daha sonra "ilk önce hangisini söylememi istersiniz" diye sorar. Hasta ilk önce kötü haberi duymak istediğini söyler. Doktor hastaya "Tahlillerinizi aldım ve ne yazık ki 24 saat ömrünüz kaldı." der. Hasta yıkılmıştır. Doktora sorar "Daha kötü haber ne olabilir ki?" Doktor: "dünden beri sizi arıyorum ama telefonunuzu daha yeni düşürebildim."

297
Komik Fıkralar / merdiven
« : Mayıs 15, 2008, 04:44:51 ÖS »
Adam evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve: - "Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok", demişti. Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora: - "Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?" diye sormuş, doktor da: - "Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız", demişti. Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış: - "Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı."

298
Komik Fıkralar / (Ambulansta
« : Mayıs 15, 2008, 04:44:02 ÖS »
(Ambulansta...) - Doktor beni nereye götürüyorsunuz? - Morga. - Ama ben daha ölmedim ki?! - Olsun biz de daha gelmedik zaten...

299
Komik Fıkralar / Göz doktoru
« : Mayıs 15, 2008, 04:43:15 ÖS »
Göz doktoru: - Şu tablodaki harfleri okur musunuz? Cafer: - Siz bana okur musunuz? Benim gözlerim bozuk da..

300
Manzara Resimleri / GÖK KUŞAĞI
« : Mayıs 15, 2008, 09:06:55 ÖÖ »

Sayfa: 1 ... 18 19 [20] 21 22 ... 28