İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - OĞUZHAN

Sayfa: 1 ... 9 10 [11] 12 13 ... 37
151
Üroloji / Prostat Kanserinin Tedavisi
« : Mayıs 24, 2009, 03:13:42 ÖS »
Prostat Kanserinin Tedavisi


 Prostat kanserinin kesin tedavisi ameliyat. Kanser, prostat sınırlarını aşmadıysa, organın tamamen çıkartılması hayat kurtarıcı oluyor. Prostat kanseri oldukça ağır ilerleyen bir kanser türü olduğu için, ileri yaşta (70’in üzerinde) teşhis edildiğinde genellikle ameliyat önerilmiyor. Teşhis anında prostat dışına yayılmış kanserlerde ise yine ameliyat yapılmıyor ve ilaç tedavisi veriliyor.

 

Prostat kanserinde uygulanan ameliyata “radikal prostatektomi” deniliyor. Bu ameliyatta prostat bezi, kapsülüyle birlikte çıkartılıyor. Hedef, geride prostat dokusunun kalmaması. Radikal prostatektomi, büyük ve riskli ameliyatlardan birisi olarak kabul ediliyor.  Ameliyata bağlı ölüm riski %1 civarında. Ameliyat sonrasında ereksiyon sorunları, idrar kanalında tıkanma ve idrar tutamama görülebiliyor. Son yıllarda geliştirilen sinir koruyucu ameliyat teknikleri sayesinde penise giden ve prostatın hemen yan tarafından geçen sinirlere hasar vermeden prostat çıkartılabiliyor. Bu nedenle ameliyat sonrası sertleşme sorunu da yaşanmıyor. Eğer kanser, çevredeki lenf bezlerine veya kemiğe sıçradıysa ameliyat önerilmiyor ve ilaç tedavisi veya radyoterapi uygulanıyor. Prostat bezi testosteron uyarısına karşı hassas olduğu için, ilaç tedavisindeki temel hedef kan testosteron düzeyini azaltmak hatta sıfırlamak. Bunun için testosteron sentezini azaltan ve testosteronun etken maddesine, yani dehidrotestosterona dönüşümünü engelleyen ilaçlar kullanılıyor.
   

152
Üroloji / Prostat Kanserinin Teşhisi
« : Mayıs 24, 2009, 03:12:11 ÖS »
Prostat Kanserinin Teşhisi

“50 yaşın üzerindeki erkeklerin en az senede bir kez üroloji uzmanına muayene olmaları ve PSA tetkiki yaptırmaları gerekiyor”

Prostat kanserinin kendine özgü bir belirtisi yok. Yol açtığı şikayetler iyi huylu prostat büyümesiyle aynı. İleri evre kanserlerde kemik ağrıları ön planda olabiliyor. Prostat kanserinin teşhisinde en önemlisi prostat muayenesi. Rektal yolla yapılan bu muayenede prostatın sert olarak hissedilmesi veya nodül ele gelmesi, şüpheli bulgular arasında. Teşhiste yardımcı olan en önemli kan tetkiki ise PSA (prostat spesifik antijen). Normal üst sınırı 4 ng/ml olan PSA’daki yükselme prostat kanserinin erken belirtisi olabiliyor. Makattan yapılan “rektal ultrasonografi”de nodül görülmesi de şüphe uyandırıcı olsa da teşhiste çok önem taşımıyor.

Prostat muayenesinde şüpheli sertliği veya PSA değeri yüksek olan kişilere prostat biyopsi öneriliyor. Makattan yapılan prostat biyopsisi çok ağrılı bir işlem değil. Biyopsi öncesi mutlaka antibiyotik verilmesi gerekiyor. Prostatın çeşitli bölgelerinden çok sayıda parça alınarak mikroskobik incelemeye alınıyor. Patolojik olarak prostat kanseri tanısı konulan hastalara, yaşına ve kanserin evresine göre tedavi uygulanıyor. 
   

153
Üroloji / Prostat Kanseri
« : Mayıs 24, 2009, 03:11:50 ÖS »
Prostat Kanseri

Genel Bilgi

   
   
   
   

 
 Prostat kanseri en sık kanserler arasında. ABD’de yapılan araştırmalara göre, prostat kanseri akciğer ve kalın bağırsak kanserlerinin önüne geçerek erkeklerdeki en sık kanser türü haline geldi. Prostat kanseri tüm kanserlerin %32’sini oluşturuyor. Prostat kanseri yaşlı erkek hastalığı olarak biliniyor. Ancak 40 yaş altında da nadiren görülebiliyor. Yapılan otopsi çalışmalarına göre 50 yaş üzerindeki her 10 erkeğin dördünde prostat kanseri bulunuyor. Ancak, prostat kanseri oldukça yavaş bir seyir izlediği için bu kişilerin çoğu farklı sebeplerden ölüyorlar. Yaş ilerledikçe prostat kanseri riski artıyor. Yine otopsi sonuçlarına göre 75 yaş ve daha yukarısındaki her 4 erkeğin üçünde prostat kanseri var.

 Erkek ömrünün 100-110 seneye uzaması durumunda her erkeğin prostat kanserine yakalanacağı düşünülüyor. Prostat kanseri olasılığı bu kadar fazla olsa da, klinik düzeyde, yani teşhis edilebilen prostat kanseri vakaları daha az sayıda. Prostat muayenesi ve kan tetkiki ile yapılan taramalarda hiçbir idrar yakınması olmayan erkeklerin %7’sinde prostat kanseri teşhis ediliyor. Üroloji uzmanına idrar şikayetleri ile gelip, prostat muayenesinde ve kan tetkikinde anormallik olan erkeklerin ise yaklaşık %40’ında prostat kanseri teşhis ediliyor.
   

 
 

154
Üroloji / Prostat Büyümesinde Lazer
« : Mayıs 24, 2009, 03:11:29 ÖS »
Prostat Büyümesinde Lazer

     

 Ameliyat sırasında ve sonrasında görülen komplikasyonlar nedeniyle prostat büyümesinin tedavisinde olumsuz etkileri çok az veya hiç olmayan yöntemler üzerinde çalışılıyor. Bunlar arasında en sık kullanılan yöntem “lazer”. Lazer yöntemi genellikle küçük prostatlarda ve ameliyatın risklerini kaldıramayacak kadar yaşlı kişilerde tercih ediliyor. Bu yöntemde, “üretra” denilen dış idrar kanalı girilerek prostata lazer ışınları uygulanıyor. Prostat dokusunda 100 dereceye varan yükseklikte sıcaklık oluşturan lazer ışınları, prostatın yanarak buharlaşmasına sebep oluyor. Kızgın tavada kızaran bir etin küçülmesi gibi, ısı uygulandıktan sonra prostat bezinde küçülme oluyor.
 

155
Üroloji / Prostat Büyümesinin Cerrahi Tedavisi
« : Mayıs 24, 2009, 03:11:11 ÖS »
Prostat Büyümesinin Cerrahi Tedavisi

 
 
Prostat büyümesinde TUR denilen kapalı ameliyatla prostat alınabiliyor*
 
 İlaçlardan fayda görülmeyen durumlarda cerrahi müdahaleler gündeme geliyor. Prostat tedavisinde çok çeşitli müdahale yöntemleri var. En sık olarak uygulanan cerrahi yöntem, TUR (transüretral rezeksiyon) olarak adlandırılan kapalı prostat ameliyatı. Dış idrar yolu, yani üretradan girilerek yapılan bu ameliyatla prostat içeriden kesilerek çıkartılıyor. Bu ameliyat, küçük bir delikten portakalın içerisini almaya benziyor. Prostat kapsülüne kadar tüm dokular çıkartılıyor. Bu ameliyattan sonra hastaların %90’ında şikayetlerde düzelme görülüyor. Bu ameliyat sonrasında prostat dokusunda tekrar büyüme ve tekrar ameliyat gereksinimi olabiliyor. Ameliyat sırasında kullanılan sıvılara bağlı olarak kan sodyum düzeyinde düşme ve buna bağlı metabolik bozukluklar olabiliyor. Yaklaşık olarak %2-3 oranında görülen bu duruma su zehirlenmesi deniliyor ve tedavi edilmezse öldürücü oluyor. Ameliyat sonrası idrar kaçırma veya idrar kanalında daralma diğer olumsu etkiler arasında. Prostat ameliyatı sonrasında sertleşme sorunu ve geri boşalma gibi cinsel işlev bozuklukları görülebiliyor. Kapalı ameliyat genellikle 60 gramın altındaki prostatlara uygulanırken, daha büyük prostatlara açık ameliyat yapılıyor. İdrar kesesini açarak yapılan bu ameliyatın komplikasyonları kapalı ameliyata benziyor.
 
 

156
Üroloji / Prostat Büyümesinin Tedavisi
« : Mayıs 24, 2009, 03:10:54 ÖS »
Prostat Büyümesinin Tedavisi

   
 
 
 
 
 Prostat büyümesi olan kişiler, yiyecek ve içeceklerine dikkat etmesi gerekiyor. Alkollü, asitli, gazlı içeceklerden ve baharatlı yiyeceklerden uzak durmaları öneriliyor. Soğuk havalar prostatın düşmanı. Şikayetlerin arttığı bu dönemlerde sıcak oturma banyolarının oldukça faydası var. Prostat hastalarının kabız kalmaması gerekiyor. Kabızlık, şikayetleri daha çok arttırarak idrar yapmayı güçleştiriyor. Prostat büyümesinde tedaviyi yönlendiren en önemli etken şikayetlerin şiddeti. İşeme sonrasında mesanede kalan idrar miktarı, idrar akım hızı, böbreklerin durumu tedaviyi yönlendiren diğer kriterler arasında. Prostat büyümesinde genellikle ilk olarak ilaç tedavileri uygulanıyor.

Şikayetlerin ilaç tedavisine rağmen şiddetini koruması, idrar yapamama, sık idrar yolu iltihabı, idrarda aşırı kanama, böbreklerde şişme, kan üre düzeyinin yükselmesi, mesane taşı oluşması ve prostat büyümesine bağlı fıtık oluşması, cerrahi müdahale için yeterli kriterler. Prostat büyümesinin tedavisinde sıklıkla alfa 1-bloker grubu ilaçlar kullanılıyor. Bu ilaçlar prostat bezi içerisindeki düz kasları gevşeterek prostatın gerginliğini azaltıyor.
 
   

             Aynı zamanda damarlardaki düz kasları da gevşeten bu ilaçlar tansiyon düşmesine yol açıyor. Son yıllarda geliştirilen seçici alfa 1-bloker grubu ilaçlar sadece prostattaki düz kasları da gevşetirken damarları etkilemiyor, bu sayede tansiyonu etkilemiyor. Testosteronun prostat bezi üzerindeki uyarıcı etkisini ortadan kaldırmak amacıyla kullanılan ilaç, testosteronun, etken formu olan dehidrotestosterona dönüşmesini engelliyor. Beş alfa redüktaz enzimini bloke eden bu ilaç testosteron-dehidrotestosteron dönüşümünü önleyerek prostatın büyümesini engelliyor.         

157
Üroloji / Prostat Büyümesinin Belirtileri
« : Mayıs 24, 2009, 03:10:37 ÖS »
Prostat Büyümesinin Belirtileri

     

 Prostat büyümesi genellikle idrar yapma sorunlarına yol açıyor. Prostat, idrar kesesinin tabanında yer almasa ve idrar kanalı olan üretrayı çevreliyor olmasa, belki de hiçbir soruna yol açmayacaktı. Bu bezin iyi huylu büyümesinin idrar yapmayla ilgili sorunlara yol açması dışında vücuda başka hiçbir zararı yok. Oldukça yumuşak ve elastik yapıdaki idrar kanalı prostat bezinin içinden geçtiği için, bu bezdeki en ufak büyüme veya gerginlik idrar yapmayı zorlaştırıyor. İdrar kesesinin önünde önemli bir engel olan büyümüş prostat bezi uzun dönemde mesanenin işlevinin bozulmasına da yol açabiliyor. Basınca karşı idrar pompalayan mesane duvarı kasları ilk önceleri kalınlaşıyor, daha sonra da kasılma yeteneğini kaybediyor. Bu durumlarda, prostat bezi alınsa bile ameliyat sonrası işeme sorunları devam ediyor.
   
     
   Prostat bezinin büyümesine bağlı olarak görülen erken belirtiler arasında idrar tazzikinde azalma ve idrarın kalibresinde düşüş, yani ince idrar yapma geliyor. Kesik kesik ve ıkınarak idrar yapma, idrar kesesini tam boşaltamama, sık idrara çıkma, idrarı tutmada zorluk ve geceleri sık idrara çıkma diğer belirtiler arasında. Bu şikayetlerin şiddeti prostat bezinin boyutlarıyla paralel gitmiyor ve her erkekte farklılık gösteriyor. Orta yaş ve üzerinde bu şikayetler varsa mutlaka bir üroloji uzmanına müracaat etmek gerekiyor. Makattan yapılan prostat muayenesi, prostat kanser tarama testi olan PSA düzeyi, ultrasonografi ve üroflovmetri denilen işeme testi ile prostat büyümesinin teşhisi konuluyor. Muayene ve tetkikler neticesinde prostat büyümesinin iyi veya kötü huylu olduğu büyük ölçüde anlaşılabiliyor. Prostat kanseri şüphesi olursa prostat biyopsisi yapılarak kesin tanı konulabiliyor.
 

158
Üroloji / Prostat
« : Mayıs 24, 2009, 03:10:21 ÖS »
Erkeklerin Derdi

   

 Prostat bezindeki büyüme 35’li yaşlarda başlıyor ve ölene kadar devam ediyor. Erkeklerin en sık karşılaştığı sorunlardan birisi olan prostat büyümesine ait bilinen en eski kayıtlar M.Ö. 1500 yılında eski mısırlılar dönemine ait papiruslarda bulunuyor.  Bundan 1000 yıl sonra Hipokrat da bu hastalıktan detaylı olarak bahsetti.

Altmış yaş üzerindeki erkeklerin yarıdan fazlası prostat büyümesinin yol açtığı işeme sorunuyla karşı karşıya. Bilim adamları, prostat büyümesinin yaşla paralel olarak arttığını ve yeterince uzun yaşayan her erkeğin bir gün prostat hastalığına yakalanacağını belirtiyorlar. Prostat büyümesinin sebebi tam olarak bilinmiyor. Ancak, prostat bezi testosteron uyarısına oldukça duyarlı olduğu için prostattaki büyümenin yaşla değişen hormonal duruma bağlı olduğu sanılıyor. Büyümeye yol açan etken testosteron miktarındaki artma değil. İlerleyen yaşla testosteron düzeylerinde düşüş gözleniyor. Bu nedenle prostat büyümesinin, bu bezdeki testosteron reseptörlerinin sayısının yaşla artmasına bağlanıyor.
 

159
Üroloji / Kapalı Taş Cerrahisi
« : Mayıs 24, 2009, 03:07:56 ÖS »
Kapalı Taş Cerrahisi

Tüm gelişmiş radyolojik tanı yöntemlerine karşın organın içerisini gözle görmek bir çok hastalığın kesin teşhisinin konulmasına yardımcı oluyor. Organları göstermek için kullanılan bu aletler, fiber optik görüntüleme sistemine dayanıyor. İçerisinde ince bir teleskop bulunan bu alet ışık kaynağına bağlandığında vücudun içerisini dışarıdaki bir ekrana yansıtıyor. Örneğin, nefes borusundan girerek akciğerlerdeki hava yollarını, veya yemek borusunda girip mide ve bağırsakların içini bu alet yardımıyla görmek kanser gibi önemli hastalıkların teşhisinde oldukça yararlı. Nefes borusuna kaçan yabancı maddelerin çıkartılmasında, idrar kesesindeki veya kalın bağırsaktaki tümörlerin tedavisinde de “endoskop” denilen bu aletler kullanılabiliyor.
Dış idrar kanalından yerleştirilen endoskopik cihazlar uzun yıllardır idrar kesesi, yani mesanenin içine bakmak veya kapalı prostat ameliyatları yapmak için kullanılıyor. Bu aletlerin çapı son yıllarda oldukça inceltildi. Kullanılan teknolojinin ilerlemesi, görüşü sağlayan optiklerin küçülmesi sayesinde artık dış idrar kanalından çok daha ince olan iç idrar kanallarını görmek mümkün. Böbreklerden mesaneye idrar taşıyan ve üreter denilen iç idrar kanallarının çapı 2-3mm kadar. Son yıllarda bu ince kanalların dahi içerisine girebilecek cihazlar geliştirildi. Bu cihazlar sayesinde iç idrar kanallarının, yani üreterlerin içerisine girilerek böbreğe kadar gidilebiliyor. Böylece hem kanalları hem de böbreğin içerisini görmek mümkün. Bu yöntem bazı tümörlerin teşhisinde ve tedavisinde kullanılıyor. “Üreterorenoskop” denilen bu cihazların içerisinden geçirilen ince kablolar sayesinde lazer ışınları kullanılarak tümörler yok edilebiliyor. İdrar kanalında takılmış olan taşların tedavisinde de üreterorenoskop kullanılıyor. Kendiliğinden düşmeyen veya taş kırma cihazı ile vücut dışarısından verilen şok dalgaları ile kırılamayan taşların tedavisinde oldukça etkili bir yöntem. Dış idrar kanalı yoluyla ilk önce idrar kesesine giriliyor. Burada üreterlerin giriş delikleri görülüyor ve alet buradan içeri yerleştiriliyor. Kanal içerisindeki taş görüldükten sonra cihazın içerisinden geçirilen bir katater sayesinde taş kırılarak çıkartılıyor. Hiç bir kesiye gerek olmadan yapılan bu kansız işlem sonrasında hastalar genellikle aynı gün hastaneden çıkabiliyorlar.

160
Üroloji / Açık Taş Cerrahisi
« : Mayıs 24, 2009, 03:06:57 ÖS »
Açık Taş Cerrahisi

Büyük taşlar veya ESWL ile kırılamayan taşların tedavisi ise kapalı veya açık cerrahi müdahale ile yapılıyor. Açık ameliyatta, taşın yerine göre kesi yapılarak vücuda giriliyor ve taş küçük bir kesikten çıkartılıyor. Böbrekten girilerek taşın çıkartılmasına “nefrolitotomi”, idrar kanalından girilerek çıkartılmasına ise “üreterolitotomi” deniliyor.

Açık ameliyat için kişi ilk önce narkoz verilerek uyutuluyor. Uygun ameliyat pozisyonu verildikten sonra kesi (insizyon) yapılıyor. Kas tabakaları geçilerek böbreğe veya idrar kanalına ulaşılıyor. Taşa ulaşıldıktan sonra üzerine küçük bir kesi yapılarak taş çıkartılıyor. Bu ameliyatlardaki en önemli hedef böbreğe ve idrar kanallarına hasar vermeden tüm taşları çıkartmak.
 

Ameliyat sonrası uzun dönemde taş tekrar oluşabiliyor. Taşın oluşumunu engellemek için ilk olarak taşın cinsinin belirlenmesi, daha sonra altta yatan metabolik hastalıkların varlığının tespit edilmesi önemli. Bu nedenle ameliyatla çıkartılan taşların mutlaka analiz edilmesi gerekiyor. Sonuçlara göre gerekli tıbbi tedavi başlanıyor. Tedaviye ek olarak uygun diyet önerileri ile kişi takibe alınıyor.

161
Üroloji / Şok Dalgaları ile Taşların Tedavisi – ESWL
« : Mayıs 24, 2009, 03:06:30 ÖS »
Şok Dalgaları ile Taşların Tedavisi – ESWL

Taşların tedavisi, taşın büyüklüğü ve yerine göre planlanıyor. Ağrı anında ilk uygulanacak tedavi kuvvetli ağrı kesiciler vermek. Ağrının giderilmesi ve vücudun kaybettiği suyun telafi edilmesinden sonra kesin tedavi planlanıyor. Küçük veya orta büyüklükteki taşlar, vücut dışarısından uygulanan ultrasonik şok dalgalarıyla kırılabiliyor. Bu yönteme ESWL (extra corporeal shock wave lithotripsy) deniliyor. Vücut dışarısından uygulanan ses dalgaları, taşın üzerine odaklanarak burada yüksek bir enerji elde ediliyor. Taşlar, bulunduğu yere göre %85-95 arasında değişen başarı oranlarıyla kırılabiliyor. Taşın 2cm’den büyük ve çok sayıda olması başarıyı olumsuz etkiliyor. Böbreklerde şekil bozukluğu, aşırı kilo ve çok küçük yaş da başarıyı düşüren etkenler arasında. Kalp pili olanların, hamilelerin, karnındaki aorta damarında balonlaşma olanlar ve kanamaya eğilimli olan (hemofili hastalığı gibi) kişilerde bu yöntemin uygulanması sakıncalı.
 

162
Göz Hastalıkları / KERATOKONUS TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ ?
« : Mayıs 24, 2009, 03:02:52 ÖS »
KERATOKONUS TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ ?

Keratokonusda rahatsızlığın dönemine göre değişik tedavi uygulamaları yapılır. Hafif miyopi ve astigmatizmanın bulunduğu erken dönemde gözlükle hasta net görebilir. Hastalık ilerlediğinde artık gözlükle net görüş sağlanamaz duruma gelir. Bu dönemde özel keratokonus lenslerinden (gaz geçirgen kontakt lensler) faydalanır. Hastalar kontakt lens takabildikleri ve görme dereceleri yeterli seviyede kaldığı sürece ameliyata gerek yoktur. Hastalığın ileri dönemlerinde görme derecesi düşer ve kontakt lens takılamaz hale gelir. Bu dönemde ameliyat gerekli hale gelir. İstatistikler, keratokonuslu gözlerin sadece %20'sinde ameliyat gerektiğini göstermektedir. Söz konusu ameliyat, deforme olan merkezi korneanın yerine sağlam bir korneanın nakledilmesidir. Tıbbı adı keratoplasti veya kornea transplantasyonu olan bu ameliyat halk arasında yanlış olarak "göz nakli" ismiyle bilinmektedir. Bu ameliyat bir organ nakli olamayıp doku naklidir. Kornea tabakası (gözün saydam tabakası) damarsız bir doku olduğundan, doku reddi organ nakillerine göre çok azdır.

163
Göz Hastalıkları / KERATOKONUS'DA İLK BELİRTİ NEDİR ?
« : Mayıs 24, 2009, 03:02:34 ÖS »
KERATOKONUS'DA İLK BELİRTİ NEDİR ?

Keratokonuslu gözlerde, başlangıçta astigmat denilen görme bozukluğu ortaya çıkar. Bu, genellikle miyop-astigmat türündedir. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte göz gittikçe daha fazla miyop ve astigmat olmaya başlar, özellikle astigmatizma çok ilerler, kornea (saydam tabaka) giderek öne doğru konikleşir ve incelir, düzensiz bir şekil alır. Bu şekil bozukluğuna paralel olarak da gözlükle düzeltilemeyen bir astigmatizma oluşur.


164
Göz Hastalıkları / KERATOKONUS'DA GÖRME NEDEN AZALIR ?
« : Mayıs 24, 2009, 03:02:15 ÖS »
KERATOKONUS'DA GÖRME NEDEN AZALIR ?

Keratokonus hastalığında korneanın şeklinin bozulması, deforme olması, gözde oluşan görüntünün de deforme olmasına, görme netliğinin ve kalitesinin bozulmasına ve görme derecesinin azalmasına neden olur.

165
Göz Hastalıkları / ŞAŞILIKTA GÖRME TEMBELLİĞİ
« : Mayıs 24, 2009, 02:58:04 ÖS »
ŞAŞILIKTA GÖRME TEMBELLİĞİ

Eğer kayan göz, diğer gözden çok daha zayıf görme düzeyindeyse yani görme tembelliği varsa, bu durumda sadece gözlük takılması, görme düzeyinin artması için yeterli olmayacaktır. Bu hastalarda, kaymayan göz, tembelliğin derecesine göre her gün belirli sürelerle kapatılarak kayan ve tembel olan gözün görme derecesinin arttırılmasına çalışılır. İyi gören gözün kapatılması genellikle çocuk tarafından tepkiyle karşılanır. Böylece, kapama tedavisinin uygulanması güçleşir. Burada anne-babaya durumun önemi anlatılıp belki aylarca devam edecek bu uygulamanın sürdürülmesine çalışılmalıdır. Kapama tedavisi, uzun, yorucu ve sabır gerektiren bir uygulamadır. Kapama tedavisiyle tembelliğin azaltılması, özellikle 7-8 yaşlarına kadar etkili olabilmektedir. Bu nedenle, görme tembelliği ne kadar erken yaşta tanınır kapama tedavisine başlanırsa alınacak sonuç da o kadar iyi olacaktır.
İçe şaşılıklar, en çok çocuk yaşta görülmekle birlikte yaşlılarda da olabilmektedir. Fakat yaşlılarda görülen içe şaşılıklar, daha çok gözü hareket ettiren kaslardan birinin felç olmasına bağlıdır. Burada felçden genellikle hipertansiyon ve diabet (şeker hastalığı) sorumludur.
Dışa şaşılıklar, içe şaşılıklara göre daha az sıklıkla görülürler.

Sayfa: 1 ... 9 10 [11] 12 13 ... 37