İlk cinsel deneyimde ortaya çıktığı sanılan vajinismus, doğumdan sonrada yaşanabiliyor.
Doğum sonrasında ağrılı cinsel ilişkinin en önemli nedeni, doğum sonrası tam olarak sağlığına kavuşamadan cinsel ilişkiye girmesi, acının verdiği korkuyla ilişki kurmaktan kaçınıyor .
Cinsel ilişkide yeniden ağrı hissedeceği kaygısına kapılan kadınlar, kaçınma davranışı olarak kendini istem dışı kasar. Böylece, vajinal kasların, penisin içeri girmesine engel olacak kadar sıkı şekilde kasılması anlamına gelen vajinismus sorunu doğar. Ayrıca kadının ruhsal dünyasında yaşanan çatışmalarla ortaya çıkan endişe, korku duyguları da vajinismusa zemin hazırlıyor .
Göğüsler ve vajina, doğumla birlikte artık tahrik unsuru olma özelliğini kaybedebiliyor. Doğuma kadar sadece cinsel uyarı noktaları olarak algılanan vajina ve göğüsler, aniden bebeğin doğumunu ve beslenmesini sağlayan bölgelere dönüştüğü için erkek eşinden uzaklaşabiliyor. Cinsel partner imajına bir de aile kavramının eklendiği düşünülürse; özellikle kadınlar annelik rolünü gereğinden fazla kutsallaştırabiliyor ve doğumdan sonra cinselliğe karşı daha mesafeli yaklaşabiliyor.
Doğumun ardından geçirilen uykusuz geceler, iki üç saatte bir tekrarlanan emzirme işlemi; ailenin yaşantısını tam anlamıyla altüst ediyor. O güne dek sadece birbirine odaklanan çiftler, doğumun ardından neredeyse tüm ilgiyi çocuğa yöneltiyor. Bir yandan yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışmanın gerginliği, bir yandan da eşinden eskisi kadar ilgi görememenin yarattığı sıkıntı, cinsel isteksizliğin oluşmasına yol açıyor.
Doğum sonrasında daha fazla salgılanan prolaktin hormonu, cinsel isteksizlik ve vajinal kuruluğa neden oluyor. Kadınlarda bu hormonun aşırı salgılandığı emzirme döneminde cinsel isteksizlik ciddi boyutlara ulaşıyor. Doğum sonrasında ortaya çıkan cinsel isteksizlikte, estetik kaygılar hayli önemli rol oynuyor. Estetik kaygılar yüzünden kendini beğenmeyen kadın, sevişme sırasında zihnini sürekli bedeniyle meşgul ediyor.
Bu da cinsel ilişkiden zevk almasını önlüyor.