Gönderen Konu: Vaginal Akıntılar 3 Ana Grupta Toplanıyor  (Okunma sayısı 21435 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OLCAY

  • _ByKuS_
  • Admin
  • *
  • İleti: 8917
  • Rep Gücü : 674
  • Cinsiyet: Bay
  • O şimdi ****EVLİ****
    • Profili Görüntüle
    • boyacı
Vaginal Akıntılar 3 Ana Grupta Toplanıyor
« : Haziran 21, 2008, 02:00:23 ÖÖ »

Serap Naz Başar

Sitemize gelen soruların büyük bir çoğunluğu, kadınların genel sorunu olan vaginal akıntılar. Bu konu hakkında biraz bilgi verirseniz seviniriz.

Hakikaten de biz jinekoloji polikliniğini en çok ilgilendiren ve bize en çok gelen vakalar vaginal akıntılarla ilgili. Hatta, dünyada yapılan bir istatistikte genelde jinekolji polikliniğine müracaat eden kadınların % 70 – 80 ‘inin problemi vaginal akıntı.

Vaginal akıntılar genelde 3 ana grupta toplanıyor. Bunlardan en sık görüleni mantar akıntısı. Bu mantar akıntısının özelliği ; beyaz renkli, parçalı, süt kesiği gibi veyahut tebeşir parçacıkları gibi olan bir akıntı türüdür. Özelliği şiddetli kaşıntu yapması. Bu mantar akıntısı kimlerde daha çok görülüyor?

- Doğum kontrol hapı kullananlarda.

- Özellikle antibiotik kullanımından sonra çok sık görüyoruz. Hakikaten olayı biraz deşerseniz, kadının mutlaka birkaç gün öncesinde antibiotik kullandığını görüyorsunuz. Özellikle soğukalgınlığı dönemlerinde veya başka bir nedenle kullanılan antibiotiklerden sonra çok sık görülüyor.

- Bir diğeri, gebelerde çok sık görülüyor

- Yine insanların çok az üzerinde durdukları, diabetiklerde yani şeker hastalarında çok görülüyor. Öyleki, biz bazı insanları sırf mantar akıntısından bularak, onda geriye dönüş yaparak diabet saptıyoruz.

- Bunlar bizim karşımıza özellikle kaşıntıyla, dediğim gibi beyaz bir akıntıyla geliyorlar. Bu akıntı türü kokusuzdur. Bu gün artik, tedavisinde çok güçlü antifungar ajanlar kullanılmakta Bu. antifungar ajanların çok az süreli kullanımında da başarılı oluyoruz. Bir tane hapın yutulması veya 2 vaginal fitil kullanılmasıyla bu problemin üstesinden geliyoruz. Ama asıl nedeni ortadan kaldırmak lazım.

Biraz evvel saymış olduğum nedenleri özellikle arayıp onları ortadan kaldırmadıkça, kadını bu problemlerden kurtaramıyoruz. Bir de kronik mantar rahatsızlıkları var ki, hakikaten hangi tedaviyi yaparsanız yapın bir türlü üstesinden gelemiyorsunuz. Bunlarda da gastrointestinal kanaldan (yani anüs yoluyla) vagina çok yakın olduğu için, vaginaya ulaşan mantar enfeksiyonları var. Onun için içinden çıkılamayan bir mantar enfeksiyonunda mutlaka gastroentestinal kanalda da mantar aramakta yarar var.

- Karşımıza çıkan ikinci en sık akıntı türü; bu sefer daha fazla sarı, kokulu, leke bırakan, koku tipik olarak çürük balık, çürümüş yumurta kokusunda ve kişiyi çok rahatsız eden bir akıntı. Hem kaşıntı yapıyor hem de sarı leke bırakıyor. Özellikle adete yakın zamanlarda ortaya çıkıyor ve adet kokulu oluyor. Cinsel temaslarda koku var kişi de zaten o kokudan şikayet ederek karşımıza geliyor.

Bunlarda da araştırma yapılırsa nedeninin bir parazit olduğu, bu parazitin de toksoplazma gondii denen bir parazit olduğunu biliyoruz. Karşımıza çıkan akıntıların hemen hemen yarısından fazlasında bu toksoplazma gondii''ye çok rastlıyoruz. Bu, genelde sex yoluyla bulaşan parazitlerden bir tanesi. Bunun da üstesinden gelmek için güçlü antibiotiklerimiz var.

Ancak ilk tedavi sürecinde cinsel temasa girilmemesi ve bir haftalık tedavinin uygulanması ve aynı zamanda oral yoldan alınan antiparaziter ilaçlar yanında vaginal yoldan fitil kullanılması gerekmektedir. Bazı kremlerin tatbikini, hatta mümkünse eşlerin de tedavisini öneriyoruz. Ve bir süre de temasın olmamasını öneriyoruz. Bunun sonunda hakikaten başarılı oluyoruz.

Yine çok sık rastladığımız bir diğer akıntı türü de bacteroides vaginalis dediğimiz bir kaç parazit türünün etki yapması sonucu ortaya çıkan bir akıntı türü. Bu da hakikaten birinciye çok benziyor. Bu daha çok, sarı yeşil bir akıntı meydana getiriyor. Leke bırakıyor, koku ve şiddetli kaşıntı yapıyor. Yine sex yoluyla bulaşan hastalıklardan bir tanesi. Bundan da kurtulmak için, bazı kültür ve antibiogramlar yapıyoruz. Kültür ve antibiogramlar şöyle yapılıyor. Vaginal akıntıdan bir örnek alıyoruz ve bu aldığımız örnekle kültür yapıyoruz.

Bu kültürün sonunda da hangi antibiotiğin etkin olacağını saptıyoruz. Oradan çıkan cevaplar doğrultusunda da kişilere tedavilerini veriyoruz. Ama genellikle yine bir oral antibiotik, bunun yanında da vaginal süpozituar ve kremler. Yine bu tip akıntılarda da eşlerin de tedavi edilmesini öneriyoruz. Zaten başarılı olmak isteniyorsa, bu tip akıntılarda eşlerin mutlaka birlikte tedavi edilmeleri gerekir. Bir de bunun dışında chlamidya, üreoplazma gibi diğer bazı parazitlerin neden olduğu akıntılar var.

Bunlara özellikle infertilite problemi yani kısırlık olan çiftlerde rastlıyoruz. Chlamidya ve üreoplazmanın bazı kadınlarda kısırlığa yolaçabileceğini, şöyle ki. tüplerde bazı tıkanıklıklara yolaçacak kadar ağır enfeksiyonlara yolaçıyor. (özellikle chlamidya enfeksiyonu). Onun için kısır çiftlerde de, kadında chlamidyayı ve üreoplazmayı da arıyoruz. Ürüoplazma neden olan bir parazit. Bunu da sık sık düşük yapan kişilerde arayıp, varsa tedavisini yapma yoluna gidiyoruz. Bu paraziter akıntılar, hakikaten kişileri son derece rahatsız eden bir akıntı türü.

Bir de fizyolojik akıntılar vardır. Yani hastalık belirtisi olmayan, tabiatta olmasıgereken akıntılar vardır. Onları da birbirinden ayırt etmek lazım. Fizyolojik akıntılar; renksiz, daha sulu, kokusuz ve kaşıntı yapmazlar. Bir tek varlığıyla kişiyi rahatsız ederler. Bunun dışında herhangi bir yanetkisi yoktur. Özellikle yumurtlama gününde meydana gelen bir akıntı tipidir. Çünkü yumurtlama gününde rahim ağzında daha fazla bir salgı meydana geliyor. Bu salgı da tabiatın meydana getirdiği bir salgı.

Şayet bir temas olursa ve bir gebelik hissediliyorsa sperlerim o salgı yolula daha kolay uterus''un içerisine çekilmesini saglayan bir salgı bu. Onun için bu tip akıntıların tabii olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Kokusuzsa, iki adetin ortasında meydana geliyorsa, bir rahatsızlık vermiyorsa bu tip akıntıların sağlıklı olduğunu unutmamak lazım. Bir de karşımıza çok sık gelen bir akıntı tipi çocuklarda olan akıntılar. Anneler büyük bir merakla, kız çocuklarını yakaladıkları gibi “aman doktor bey akıntısı var, şu var bu var” diye karşımıza getiriyorlar. Küçük çocuklar bu akıntılar nedeniyle sık sık karşımıza getiriliyor. Bunlarda da korkulacak herhangi bir şey yok.

Çünkü bu akıntılar genelde (genelde diyorum, çünkü nadiren bazı problemleri ifade ediyor ama) %95 gibi, henüz hormonal sistemin kızlarda daha oturmadığı yaşlarda yani prepuberte yaşında, demek ki 5-6-7 yaşlarındaki kız çocuklarında daha fazla görüyoruz. Östrogen hormonu daha henüz tam salgılanamadığı için, daha tam olgunlaşmayan vaginada meydana gelen bir fizyolojik akıntıdır. Onun için bu çocuklarda meydana gelen akıntılarda korkmamak gerekir.

Ancak bu akıntılar kanlı veya cerahatli olursa ancak o zaman müracaat etmek gerekir. Bir de bunun tam zıttı çok ileri yaşlarda menapozun ileri yaşlarında meydana gelen bazı akıntılar vardır. Bu akıntılar da hafif pembe renkte akıntılar oluyor.Yine kişi korkarak doktora müracaat ediyor. Halbuki bunda da korkacak herhangi bir şey yok. Hafif pembe akıntı, bu sefer östrogen hormonunun tamamen yokolmasına bağlı olarak vagina duvarının incelmesi ve bu incelme sonunda da basit şekilde enfekte olması ve sonunda meydana çıkan pembe akıntılar oluyor.

Bunları da çok basit şekilde, hafif östrogen hormonları vererek tedavi etmiş oluyoruz. Böylece ben size, çocukluk çağından menapoz çağına dek görülecek akıntılar hakkında kısacık bilgiler vermiş oldum.