Bir dağ başında akşam olur, yıldızlar üşür.
Yollar dolanıp gider, kaybolur karanlıklara.
Analar tükenir pencerelerde kapıları kollamaktan.
Bir delikanlı vurulmuştur, elleri bağlı.
Ciğerleri zincirlenmiş, kasıkları tekmelenmiştir.
Bir dağ başında akşam olur, yıldızlar üşür
Ya bacıdır ya kardeş ölen de öldüren de.
Günü gelir bir siperde bir mermi bölüşülür.
Evlat bizim, ana bizim, musalla bizim.
Nedir bu yol ayrımları, bu yol kavşakları.
Sağı solu yoktur bu işin vatan da bir yürek de birdir.
Günü gelir bir siperde bir mermi bölüşülür.
Hâlâ yollarda yankılanır cephane taşıyan kağnılar.
Hele bir gece yarısı Ilgaz’dan, Yalvaç’tan, Toroslar’dan geç.
Vatanın dört bir yanını sarmıştı “müstebitler, müstevliler, istilacılar”
Kış kışlak demeden yayan yapıldak yollara düşenler.
Bir tek madalyadan başka bir şeyi olmayanlar.
Bir tek madalya bile almayanlar.
Vuruşanlar bir dilim tayın ekmeğini bile yemeden.
Mahmuzlarında zaferlerin terleri soğumamış ölüler.
Bir gün olur adamdan hesap sorarlar.
Hâlâ yollarda yankılanır cephane taşıyan kağnılar.
Vuruşmayın tartışın, kurduğunuz pusuları, tetikleri bırakın.
Sarılıp sarılıp da öpüşün, ağlayın yazgınıza.
Kalmaz ahı ölüsünü son kez öpen ananın.
Solcunun da sağcının da ahı kalmaz uyanın.
Hiçbir vatan yoktur böyle kurtulan.
Kırk yılın ozanıyız, biz geldik gidiyoruz, işte geçtik göçüyoruz.
Usandık ölü gömmekten, ağıt yakmaktan.
Mezarcılar usandı gelinlere, delikanlılara toprak atmaktan.
Kalmaz ahı ölüsünü son kez öpen ananın.
Bir dağ başında akşam olur, yıldızlar üşür.
Günü gelir bir siperde bir mermi bölüşülür.
Hâlâ yollarda yankılanır cephane taşıyan kağnılar.
Sarılıp sarılıp da öpüşün, ağlayın yazgınıza.
Hiçbir vatan yoktur böyle kurtulan.
Kalmaz ahı ölüsünü son kez öpen ananın.