bu,
yazdığım son satırlar sana...
artık, ne ismim, ne şiirlerim,
ne gölgem , çıkmayacak karşına
hiç bir yerden...
hiç bir şey,
beni hatırlatan hiç bir iz kalmayacak
ne günden, ne geceden...
bir yaş gibi siliyorum kendimi gözlerinden.. .
duymayacaksın artık,
ne ses ne nefes ,
ne şarkı, ne sitem
hiç bir şey kalmayacak maziden
bana ait ne varsa alıp
yaralı bir güvercin gibi,
son bir çırpınışla
uçacağım ellerinden
ne lodos fırtınalarım olacak artık
seni rıhtımalara sürüyen,
ne de, poyrazlarımda
acı soğum kalacak iliklerine dek işleyen ...
hüzünlü eylüllerimi,
kasvetli şubatlarımı,
kararsız mayıslarımı
ve çorak ağustoslarımı alıp gidiyorum
bu taşı toprağı,
havası suyu sen olan şehirden....
sokak çocuklarının kocaman kara gözlerine bakıp ta,
uzanan avuçlarına bıraktığın bozuk para misali
verdiğin sevgiyi dağıt şimdi
kime istersen
derin bir nefes gibi içine çekip
sonra bıraktığın ben ,
vaz geçtim senden...
hadi şimdi git, nereye gidersen
camlarda yol gözleyen telaşlı bir anne gibi
merak eden,
ve seni senden çok düşünen ben,
vaz geçtim senden...
gidiyorum,
bu havası, suyu,
taşıi, toprağı sen olan şehirden....
vazgeçtim senden,
vazgeçtim senden....