Gönderen Konu: Nereden bileceksin…?  (Okunma sayısı 718 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı merve35

  • _Nöbetçi Mod_7/24
  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 3552
  • Rep Gücü : 498
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
Nereden bileceksin…?
« : Şubat 21, 2009, 04:12:32 ÖS »

O eski hülyaların sahile vurduğunu
Yakama bir muamma taktığım gün hatırla..
Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu
Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla..

Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında
Kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu..
Her seher yüreğimde açan karanfillerin
Her akşam ellerimde sararıp solduğunu
Nereden bileceksin…

Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin
Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde
Benimle ağlayacak benimle güleceksin..
Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin
Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin..

Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu
Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla..
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla..

Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak…
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak

Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hercai bulutlardan bıkıp usandığını…
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
Nereden bileceksin…

Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi
Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi
infazına yürüyen ölü tutsaklar gibi
Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin..

Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu
Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla..
Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu
Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla..

Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın..
Bu kopan fırtınayı Yusuf’un yüreğinde
Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık
Züleyha’nın menekşe büyüyen gözlerinde…

Nereden bileceksin kayalara tutunan
Devlerin birer birer vurulup öldüğünü..
Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin
Bir dervişi görünce yere döküldüğünü
Nereden bileceksin…

Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin..
Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı
Kapı aralığında sessizce gireceksin..
Işıldayan bu gönül şahikası önünde
El pençe divan durup sen de eğileceksin..

Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu
Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla..
Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu
Acılar evreninden çıktığım gün hatırla…




Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
...Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin