Gönderen Konu: ßir TuTam HüZünDüR geCe  (Okunma sayısı 803 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı merve35

  • _Nöbetçi Mod_7/24
  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 3552
  • Rep Gücü : 498
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
ßir TuTam HüZünDüR geCe
« : Şubat 21, 2009, 04:25:00 ÖS »

Mavi desenler terk edilirken yavaş yavaş
Grubun kucağında
Dağların oyasız örtüsü kızıllık
Yetim bir kelebek ısıtır bağrında
içimdeki ordular başlamadan sefere
Işık vurur yüzüne, ay kumaştan sökülür
Atımın dizginlerine ellerinden
Dolunayı kıskandıran bir nur dökülür

Sular kaynaya dursun mehtabın avuçlarında
Donar benim ellerim, yüzüm
Karlar tutuşur ayrılığın kirli ağıtında
Gece içime henüz ayak basarken
Gelincik tarlalarına bir aşk süzülür sessizce
Sular zülfünü mahrem gölgesinde çözerken
Gizliden gizliye saçlarını yıkar gece

Ateş serin, yağmur yanık eser bu mevsim
Bir çığlık ki toprağın altından yüzer
Ne insafsız çığlık
Hissetmez olur tenim
Karanlığı darağacında sallayacak
Ravzanın eşiğine bir söğüt diker
Hasret düşleri sağır eden matem iken
Vuslat, kör güneşin gözlerine sürme çeker

Bir an… Bir an…
Aksa gözlerin içime ılık ılık
Dağılsa yaraların başucundaki kan kokusu
Buğusu tüter gurbetin geceme soğuk ve bulanık
Bazen bir tutam hüzün gülümser pencerende
Sana yazdığım serenatların sesi hep kısık
Sen dalıp gidersin efsunkâr bir ninninin eteğinde
Bilmecesini çözemeden daha bu tılsımın
Sırların beline sır bağlar gece

Bir an…aksa ya gözlerin içime
Ilık ılık…

Yoluk yoluk bir yıldız topağı
Avuçlarımın içinde söndü
Kirpiklerinden sıçrayan alevli bir ok
Geceyi yüreğinden kanatmadan daha
Bir ışık hülyasına dalıp
Geri döndü
Sandım ki…
Aşkın geniş gölgesidir
Gökyüzünü bürüyen bu esmer örtü
Meğer gözlerinde tutuşan sancı bir sonbaharmış
Aydınlık dediğin sahte düş
Yeryüzünün terini silemeden
Kuru bir sarmaşık dalında asılı kalmış

Okşayıverse ellerimi hece hece
ince bir sızıdan dökülen bir damla ezgi
Veda şarkısıdır değip gam perdesini yırtar gece…

Geleceğin masaldı kitaplara yazılmayan
Ve sen giderken aylardan Eylül dü
Düğün meclisini kurmuşken yıldızlar
Gecenin başına siyah bir duvak düştü
Mutluluk bir içim türküydü yâre sunulmayan
Kanmamak için içmedin bir türlü
Sendin ömür kasemde boşalıp dolmayan

Geleceğin bir masaldı kitaplara yazılmayan
Ve sen giderken…
aylardan Eylül dü

çağıran bekleyen neydi seni?
Sen; ülkemde batıp da doğmayan
Sen; uzakların sönmeyen güneşi
Bekliyorum gelmeyecek olsan da
Geceyi bekleyen dervişçe
Gün parlarken ufukta yavaşça
Secdeye varmadan kıyama kalkar gece..




Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
...Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin