İstasyondan sana uzanan yolda
Öylesi sürüklendi ayaklarım
Ne denizin kokusu sardı benliğimi
Ne martıların ekmeğe uzanan kanat çırpışları
Yürüdüm
Sanki karşımda sehpa
Sanki umudum musalla taşında
Soğuk…
Öylesi yalnız serçe
Öylesi ürkemiş kumru
Öylesi puslu bir ikindi…
Betondan bir bankta hüzün
Iraya dalmış gözlerde anlar var…
Soluk soluğa bir merhaba diyebildi yüreğim
İçimde suslarım ruhumda sessiz haykırımlar
Dokundum omzuna sevgilinin
Dokundum bensizleşmeye yönelik yüreğine
Titredi irkildi nedensiz!
Nedensiz iki damla yaş oturdu gözlerine yumuk yumuk
Nedensiz süzülemedi yanaklarından veda
Yürüdük usulca sahil boyu
Ne bir ses çıktı haylaz tekirden
Ne de dolandı ayaklarımıza sosyete terrier
Çok istedim nefesim olmanı
Çok istedim sözlerin olmayı…
Hani dokunsa elime rüzgarın
Ya da düşse gönlüme gölgen
Kokunda ölecek hallerdeyim
Niyeydi gönül ardı eden o bakış!
Sustu deniz
Küstü sahil sohbetlerine
Durakaldı bulut
Koyverdi aşkın gözyaşlarını
Koyverdi senle beni
Koyverdi de sürdü dostu izdivacından
Yarın dolu yeminlerimizi…
Sevda sır gözlerinde kelebek
Gün kıssadan hisse haziran
Utana kaldı düşler gönül dilinde
Sözler düştü dün bitti gözlerinde
Işın ERGÜNEY