Hüzün yine bilindik tarihini düştü yüzüme...
Aşk hükümsüz,geceler hükümsüz,sokak lambaları hükümsüz...
Gözlerinin feri sönmüş,soluk benizli bir aşk arsızı kaldı geride...
Köşe başından dönen,aşk olacakken olamayan bir yangın topu...
Kağıttan küçük gemiler yüzdürdüm gözlerinde...
İz bırakmayan usul adımlarla yürüdüm yüreğinde...
Mavileri siyaha boyayan bir hayatın içinde buldum kendimi...
Eskisi kadar sevmiyorum hayatı şimdi...
Damardan bir şarkı gibi içime işlediğinden beri...
Bir sevgili için saç baş birbirine giren iki kıskanç kız gibi parçalayasım geliyor zamanı...
Yani yaşasam da olur,yaşamasam da...
Türkçesi bu rüzgarlarımın,başka lisan bilmem yüreğimde
esen bu rüzgarları anlatabilecek...
Yalnızlık okyanusunda ben sadece bir damla...
Hayat her gün çatlarcasına bir ayrılık doğuruyor ve
bu hayata ben fazlayım...
Gömüyorum ellerimle tüm geleceğe dair düşlerimi...
Kaldırmıyor yüreğim sağanak yağmurlar altında ıslanmış sevgililerin hazin sonlarını...
Ne de çok astım yıldızları darağacına vuslata beş kala...
Hiç adım adım yaklaşmadı bana mutluluk,o yüzdendir küsüşüm
bu olsa da olur,olmasa da olur dünyaya...
Hep uzakların türküsünü yazarak uykuya dalıyorum
ve seviyorum el çekmeyi kahır dolu,
kahrolası yaşamaktan...
Ve her sabah kurulmuş saat gibi uyanıyorum
yeni hayal kırıklıklarına...
Her sevgili bir ayrılık adayı,hayal kırıklığı aşkın aday adayı...