Gönderen Konu: Şark Çıbanı  (Okunma sayısı 665 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Gamzeli

  • _Gamzeli_
  • Admin
  • *
  • İleti: 18871
  • Rep Gücü : 2045
  • Cinsiyet: Bayan
  • Bana Sen Lazımsınn...
    • Profili Görüntüle
    • Ahmet Maranki
Şark Çıbanı
« : Aralık 29, 2008, 04:57:09 ÖS »

Şark Çıbanı
Hastalığın bir doğu kökeni olmakla birlikte, doğuyla batının sınırı çok net olmadığı için, her ulus kendinden daha doğudan bir isim yakıştırmıştır. Antep Çıbanı, Halep Çıbanı, Delhi Çıbanı gibi isimlerle de anılmaktadır. Orta ve Güney Amerika, Avrupa, Afrika, Asya yaygın olduğu alanlardır. Ülkemizde de geleneksel olarak şark çıbanı izleri, doğu kökenli yurttaşlarımızın 'alamet-i farikası' gibidir. Fakat son zamanlarda ulaşımın kolaylaşması, turizmin gelişmesi, hem insanların hem de hastalığı taşıyan böceklerin bir yerden bir yere gidişini, dolayısıyla hastalığın da görülebilme olasılığını arttırmış ve bölgesellik özelliğini azaltmıştır.

Hastalığı yapan parazit (Layşmanya Tropika) bir hücreli bir hayvancık olup, 'Tatarcık' adı verilen irice sineklerin ısırmasıyla bulaşır. Bu sinekler, hayvanları başka insanlardan veya bazı kemirgenler, köpek, çakal, tilki gibi hayvanlardan alıp, hiç bir ücret talep etmeksizin, emdiği kan karşılığında (boğaz tokluğuna) insanlara taşır. Isırılan bölgede parazitin tipine ve hastanın direncine göre, altı aydan bir kaç yıla kadar olabilen (genellikle bir yıl gibidir ve bu nedenle 'Yıl Çıbanı' adı da verilir) bir süre içerisinde iyileşir. Önce bir kızartı, sonra yerinde bir yara ve kabuklanma oluşur, geçerken de çok karakteristik izini bırakır. Tedavide erken davranılırsa iz bırakmadan iyileşme şansı olabilir.


Seni sevdim gönülden, kalbimin sahibi oldun bilmeden, bu yürekte varolacaksın ebediyen, bunu bil çok seviyorum gerçekten.
Seninle doğdu bu yürek, sensin gönlüme eş, dudaklarım dudaklarındayken sanki can verdi bu yürek, senin kollarında ölmek dünyada en güzel şey olsa gerek..