Gönderen Konu: 21 Yüzyılın Yeni Hastalığı Kronik Yorgunluk Sendromu  (Okunma sayısı 721 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Gamzeli

  • _Gamzeli_
  • Admin
  • *
  • İleti: 18871
  • Rep Gücü : 2045
  • Cinsiyet: Bayan
  • Bana Sen Lazımsınn...
    • Profili Görüntüle
    • Ahmet Maranki
21 Yüzyılın Yeni Hastalığı Kronik Yorgunluk Sendromu
« : Aralık 29, 2008, 05:19:49 ÖS »

21 Yüzyılın Yeni Hastalığı Kronik Yorgunluk Sendromu
Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, kronik yorgunluk sendromu olanlarda cinsel sorunların daha fazla görüldüğünü belirterek, "Kronik yorgunluk sendromu bugün modern tıptaki yerini almıştır. Hastalık 21. yüzyılın yeni ve yaygın bir hastalığı haline gelecek" dedi. Keçe, kronik yorgunluk sendromunun doktorlar ve Sağlıkla ilgili yardımcı mesleklerde görev yapanlar ile yönetici kadrosunda çalışan ve sorumluluğu fazla olan kişilerde daha sık görüldüğünü kaydetti. Keçe, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, kronik yorgunluk sendromu teriminin, sürekli veya tekrarlayıcı seyreden, iyi anlaşılamayan ve birçok sistemi tutan bir hastalığı tanımlamak için kullanıldığını ifade ederek, "Kronik yorgunluk sendromunun tek bir sebebi yoktur. Bu hastalığın viral bir enfeksiyonun tetiklediği beyinin çalışmasındaki düzensizlikler, strese bağlı vücudumuzdaki dengesizlikler ve vücudun savuma sisteminin bozulması sonucu aşırı derecede aktifleşen bağışıklık sistemimizi içine alan bir durum olduğunu kabul etmeliyiz. Kronik yorgunluğun en ayırt edici belirtisi yatak istirahatıyla geçmemesidir. Bağışıklık sistemi enfeksiyonlarla başa çıkamayınca sonuç bitkinlik olmaktadır. Havadaki Elektrik yükü otomobillerin Havayı kirletmesi, sanayi atıkları, trafik karmaşası nedeniyle şehirlerde daha fazladır. Elektrik yükünün yoğunluğu insanda yorgunluk hissini, sinir gerginliğini ve stresi tırmandırır. Bu durum, damarlardaki daralmayı artırır. Hatta damarlardaki daralma midede ülsere bile neden olabilir" diye konuştu. Hekimlerin bir çoğunun kronik yorgunluk sendromunun bir hastalık olduğuna inanmadığını ve ciddiyetini küçümsediğini, bir kısmının da onu psikiyatrik bir bozukluğun eşdeğeri olarak gördüğünü söyleyen Keçe, "Kronik yorgunluk sendromu açısından bazı insanlar daha fazla risk altında bulunur. Bunların başında da A tipi kişilik yapınsa sahip insanlar var. Doktorlar ve sağlık ile ilgili yardımcı mesleklerde, yönetici kadrosunda çalışan sorumluluğu fazla olan bireylerde sık görülmektedir" dedi.

MUTSUZLUK YORGUNLUĞUYLA KARIŞTIRMAYIN
Kronik yorgunluk dışında bir de mutsuzluk yorgunluğu denilen bir yorgunluk türünün olduğuna da dikkat çeken Keçe, şunları kaydetti: "Kronik yorgunluk sendromunu mutsuzluk yorgunluğu ile karıştırmamak gerekir. Mutsuzluk yorgunluğunda şikayetler bedensel bir rahatsızlıktan değil, psikolojik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Kendini sürekli bitkin, halsiz, isteksiz, yorgun hissedenler bu gruba girmektedir. Bu hastaların yorgunluk hisleriyle mutsuzlukları arasında bağlantı vardır. Mutsuzluk yorgunluğu, doğal olarak, insanın psikolojisiyle çok yakından ilgilidir. Bu sendrom duygusal tükenmişlik, depersonalizasyon ve bireysel beceride azalma nedeniyle; bireysel ya da kurumsal düzeyde, insanın iç dünyası ile ilgili duyguları, amaçları, istekleri ve beklentileri etkileyen psikolojik bir deneyimdir. Bu hastalar sorunlar, baskı hissi, huzursuzluk ve işlev bozukluğu sonucunda işlerinden ve ailelerinden olabilirler. Bu sorundan kurtulmak için öncelikle kendimizi, doğayı ve hayatı sevmek, yorgunluklarımızın, tükenmişliğimizin, mutsuzlukların, hayal kırıklıklarının gelip geçici olduğuna inanmak gerekir. Hastaların psikolojik tedavi görmesi gerekir." Keçe, kronik yorgunluk sendromunun sebebinin tam olarak bilinmemekle birlikte hastalığın olası nedenlerini şöyle sıraladı: "Viral enfeksiyonlar, stres, kontrol kaybı, devlet kurumlarında çalışma, sosyal desteğin eksikliği, organizasyon bozuklukları, gerçek dışı hedefler, gözlemcilerin tavrı, ekip ilişkilerindeki bozukluklar, iş tatminsizlikleri, vb. iş hayatındaki nedenler, aşırı aktif bağışıklık sistemi, kadın olma, yüksek sosyoekonomik koşullarda yaşama, sağlık çalışanı olma, A tipi insanlar, nevrotik anksiyete, azalmış özsaygı, duygusal açıdan sorunlar yaşama, Depresyon geçirme, ağır işler yüklenme, erken yaşta evlenme, okula gönderilmeme, problemli evlilikler, Aileden uzakta yaşama vb. bireysel etmenler, Adrenalin salgılayan bezlerinin düzenli çalışmaması, vücudun bütün hücrelerini güçlendiren kimyasal enerji kaynağı olan ATP düzeyinin düşük olmasıdır." Keçe, kronik yorgunluk sendromunun kadınlarda ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan kişilerde daha sık görüldüğünü vurguladı. Kendisinde bu hastalığın belirtilerini görenlerin öncelikle bu hastalık hakkında bilgi ve fikir sahibi olan bir hekime başvurması gerektiğini söyleyen Keçe, "Tedavide tatile çıkılmasını, istirahat edilmesini, kas gevşetici hafif egzersizler yapılmasını, ilaç olarak antiastenik ilaçlar ve vitaminlerin kullanılmasını öneriyoruz. Yorgunluk için, kavramsal davranış terapisi ve hayat tarzının değiştirilmesi gibi çeşitli tedavi yöntemleri uygulandığı psikoterapiyi de öneriyoruz" şeklinde konuştu.

CİNSEL TIP DERNEĞİ'NDEN ÖNERİLER
Yeni yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de her 100 kişiden yaklaşık 55'nin çok yorgun olduğunun tespit edildiğini anlatan Keçe, şu önerilerde bulundu: "Cinsel isteksizlik vb. cinsel sorunlarınız varsa bir cinsel terapiste baş vurun. Yapabildiğiniz kadar fazla istirahat edin. Hayat hızınızı yavaşlatın, fiziksel veya emosyonel stres meydana getirecek ortamlardan ve işlerden kaçının. Çalışma ortamımızı yeniden düzenleyin. Yani aşırı iş yükünden kaçının, dinlenme zamanlarımızı arttırın, finansal, bürokratik ve idari işlerde en az sorumluluk alın, yeterli uzman eğitimi ve yönlendirme yapılmasını isteyin, yaptığımız işi kontrol etme ya da etkileme duygusunun daha fazla kazandırılmasını isteyin, çalışanlar arasında destek ve sosyal ilişkilerin en üst düzeye çıkarılması için çaba sarf edin, Kağıt işi ve bürokratik işlerin azaltın. İş hayatımızda ve özel hayatımızda yeni stratejiler belirleyin. Takım çalışması yapın. İşyerinde sosyal destek amaçlı gruplar kurun ve toplantılar düzenleyin. Eğitim içerikli uygulamalar ile bireysel baş etme yöntemlerini geliştirin. Kas gevşetici egzersizler yapın. Zor işleri eşit olarak dağıtarak yükün aynı kişiler üzerinde birikmesini engelleyin ve zor işlerin dönüşümlü olarak yapılmasını sağlayın. Gün içerisinde kitap, gazete ve dergi okuma gibi, iş harici aktiviteler için zaman ayırın. Yorgunluğa karşı en iyi ilaç tatile çıkmaktır. Tatile çıkın. Yarım gün çalışın. Çalışma temposunu düşürün. Yaşamınızı renklendirecek uğraşlar bulun. Her sabah 10-15 Dakika aç karnına egzersiz yapın. Her gün sabahları aç karnına en az 5 dakika yürüyüş yapın. Ancak bu yürüyüşleri güneşli günlerde yapmaya özen gösterin. Uyku ritmine dikkat edin. Hoşunuza giden konuları düşünün veya hoşlandığınız bir film seyredin. Bol vitaminli ve mineralli besinleri sofranızdan eksik etmeyin. Özellikle B ve C vitaminleri ile potasyum. Bol Sıvı alın. En az Günde 3 Litre Su için. Alkolden uzak durun."


Seni sevdim gönülden, kalbimin sahibi oldun bilmeden, bu yürekte varolacaksın ebediyen, bunu bil çok seviyorum gerçekten.
Seninle doğdu bu yürek, sensin gönlüme eş, dudaklarım dudaklarındayken sanki can verdi bu yürek, senin kollarında ölmek dünyada en güzel şey olsa gerek..