"Örgü" yün, ipek, pamuk ya da başka bir madde ipliğinin özel şiş, tığ, iğne, mekik gibi araçlarla yapılmış ilmeklerinin, biraraya getirilmesi işlemidir.Örgü sanatının çok eski çağlara giden bir tarihi vardır.
Londradaki "Victoria and Albert" Müzesi, Washingtonda "Textile" Müzesi, Torontoda "Royal Ontario" Müzesi ve "Metropolitan" Müzesi gibi tanınmış müzelerde bulunan zengin örgü koleksiyonları üzerindeki bilimsel araştırmalar devam etmektedir. Araştırmacılar örgünün kaynağının doğu olduğunu kabul etmişlerdir. Teknik açıdan ilmekler üzerinde yaptıkları incelemeler sonucu, Anadoluda halâ uygulanan çorap örgüsünün dönük ilmeklerine de "çapraz doğu ilmeği" adını vermişlerdir.
En eski örgü örneklerinden biri Yale Üniversitesinin Suriyede (eski bir şehirde) yaptığı araştırmalarda bulunan Araplara ait konçlu bir çoraptır. İslâmiyet öncesi devirlerde "çapraz doğu ilmeği" denen düz çorap örme tekniğiyle yapılmış bu çorap üzerindeki teknik incelemeler sonucu, çorabın şişle örüldüğü sanılırken, son incelemelerde iğne ilmeği ile yapılmış olabileceği görüşü ortaya konmuştur.
Her iki örme tekniğinde de örgü sıralarının birbirlerine bağlanışı ve ilmeklerin görünüşü aynı şekildedir. Bu sebeple şişle mi, iğne ile mi örüldüğünün anlaşılması zorlaşmaktadır, iğne ile örmede, işlemler çok yavaştır ve iplik uzunluğu sınırlı olduğundan ek yapmak gerekmektedir. Ancak arkeolojik kazılarda çıkan örgünün iplik eklerine bakarak iğne ilmeği ile yapıldığı söylenemez. Çünkü parça iplerle örülmüş, şiş örgü örneklerinde de ekler vardır. Bu sonuç da şiş ve iğne ilmeklerinin analizini zorlaştırmaktadır.
Güney Amerikada eski Peru halkının M.Ö. III. ve M.S. III. yüzyıllar arası çok ilginç örgü işleri yaptıkları biliniyor. Genellikle stilize edilmiş mitolojik desenler kullanmışlar ve çok renkli çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalarında onlar da iğne ilmeğini kullanmışlardır. Washington Textile müzesindeki koleksiyonlarda, Paracas dönemine ait, alpaka yünden iğne ilmeği ile yapılmış, mitolojik desenli ilginç bir örgü örneği bulunmaktadır. Ayrıca Peruluların beyaz ve kahverengi ince örümcek dokuları ayrı bir sanat özelliği taşır. Doku ve kompozisyon, iplik inceliğinin verdiği zarafet şaşırtıcıdır. Çok az bükümü olan ince pamuktan çalışılmış düğümsüz örümcek dokuların nasıl yapıldıkları hakkında hiçbir kayıt yoktur.
Türklere ait ilk tarihî belgeler Orta Asyada yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur. M.Ö.VII., VIII. yüzyıllar arasında Orta Asyada yaşayan Hunlara ait Pazırık 2. kurganındaki bulgular arasında konç kısmı koç boynuzu motifleri ile süslü yün çoraplar bulunmaktadır. (Hun Sanatı-Nejat Diyarbakırlı Sf. 116) Bu örnek, örgü sanatının Asya Türkleri arasında da gelişmiş olduğunu göstermektedir.
Orta Asya buluntularından sonra en eski örgü örneklerine eski Mısır mezarlarında rastlandı. Baş parmağı ayrık kırmızı yün çoraplar bugün Londrada Victoria and Albert Müzesindedir.
Doğuda gelişen örgüler ticaret gemileri ile Arap tacirler tarafından İspanyaya getirilmiş oradan da İngiltere ve İskoçyaya yayılmıştır. Gene ticaret yoluyla İtalyaya oradan Avrupaya geçtiği biliniyor. 12. ve 15. Yüzyıl arasında yapılan Arapların çok renkli çorap örgüsü 12.-16. Yüzyıllar arası İspanyada ve İtalyada büyük başarıya ulaşmış örgünün kaynağı olmuştur.
Örücülüğün esas gelişimi Avrupaya ipeğin gelmesinden sonra olmuştur. Yünden yapılan işler birbirlerine benzemekteydi. XVI. Yüzyılda ipek batıya ulaşınca örgüde yün yerine ipek iplikler kullanılmaya başlandı. Özellikle saray mensupları, din görevlileri gibi saygıdeğer kişilerin giyeceklerine ipekten örülmüş pelerinler, mantolar, atkılar eklendi. Değişik dokular elde edebilmek için yeni desenler yaratıldı. Aralarına altın, gümüş ipler ilâve edildi. Zengin ve zarif çalışmalara gidildi. 16. Yüzyılda İtalyada özellikle erkek giyeceklerinde özel dokulu trikolar moda olmuştu. Çiçek motifleri ile desenlenmiş bu dokular da altın, gümüş ve ipek ipliklerle yapılıyordu.
Aynı yıllarda Hollandada İtalyadaki gibi özel örme tekniklerine sahipti.
1485 - 1603 yıllan (Tudor ve Elizabeth Devri) örgünün altın çağı olarak anılmıştır.
Örücülüğün geliştiği devirlerde örücülükle ilgili meslek loncaları kurulmuştu. Örücülükte daha yüksek standartlar elde edebilmek için loncaya üye olma şartlan çok katı kurallara bağlanmıştı. Avrupada loncaya girmek isteyen genç 3 ile 6 yıl arasında ustaya çıraklık ederdi
[/i]