öğüs genelde dairesel yada göz yaşı damlası şeklindedir. Ancak göğüs dokusu köprücük kemiğinden sutyen çizgisine ve göğüs kemiğinden koltuk altına kadar bulunabilir. Bu nedenle kişisel göğüs kontrolleri yapılırken bu alanların tümünün kontrol edilmesi ve mastektomi yapılırken bu alanlardaki dokularında alınması çok önemlidir.
Göğüs süt bezlerinden, süt kanallarından, dolgu malzemesi olan yağ dokusundan ve taşıyıcı olan lif dokusundan oluşur. Süt bezleri lob adı verilen gruplarda toplanırlar. Her lob, pek çok sayıda daha küçük lob içerir. Bu küçük loblar sayısı bir düzineye varan ve küçük üzümlere benzeyen minik ampul şeklindeki bezleri içerir, ve süt burada üretilir. Göğüslere dokunulduğunda yumru yumru hissedilmesinin nedeni budur. Duct adı verilen küçük kanalcıklar üretilen sütü göğüs ucuna taşır.
Göğsün içinde kas yoktur ama, pectoralis major and pectoralis minor adı verilen iki kas göğsün altındaki kaburgalara bağlıdır.
Göğsün içinde göğse oksijen ve besin taşıyan damarlar vardır. Damarda kan ile beraber dolaşımda olan lenf sıvısı, (vücudun savunma sisteminde önemli bir rol oynar), damar duvarlarından sızar ve hücrelerin arasındaki boşlukta birikir. Bunların toplanması ve ana kan dolaşımına geri kazandırılması için lenf kanalları vardır. Bu kanallar boyunca, lenf sıvısı lenf bezleri adı verilen fasulye tanelerine benzeyen organlar tarafından süzülür. Göğüste toplanan lenf sıvısının büyük bir bölümü koltuk altına doğru toplanır, burada harici lenf bezleri tarafından süzüldükten sonra lenf sıvısı dolaşım sistemine geri döner.
Göğüsler Nasıl Büyür ve Değişirler
Doğumdan yaşlılığa dek olan süreç içerisinde göğüs belki de insan vücudunda en fazla değişime uğrayan organdır. İlk adetten bir yada iki yıl kadar önce kadınlık hormonları olan östrojen ve progesteronun etkisi ile göğüsler büyümeye başlar.
Doğurgan olunan süreç içerisinde göğüsler adet dönemleri ile paralellik gösteren ve kadınlık hormonlarının kandaki düzeyleri tarafından tetiklenen aylık değişimler geçirirler. Hamileliğe hazırlanıyormuşçasına her ay süt bezleri aktif hale geçerler ve göğüsler şişer, hormon değerlerinin normale dönmesi ile süt bezleri yeniden aktif olmayan hale dönerler.
Menopoz ile birlikte, hormon düzeylerinde düşmeler görülür ve süt bezlerinin bir bölümü küçülür veya yok olur. Yağ dokusu bu dokuların yerlerinin bir kısmını doldurur.
Bütün bu değişimler boyunca, hücrelerin genetik kodunu içeren DNA zarar görebilir. Hücrenin tüm özelliklerini içinde barındıran DNA, aynı zamanda hücrelerin nasıl bölünmesi ve çoğalması gerektiğine ilişkin bilgiler de içerir. DNA da oluşabilecek böylesine değişimler kansere yol açabilir.