Edison’un ampulü bulmak için yaptığı binlerce deney başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ama o her başarısız deneyi birer hata olarak değil, “ampulü keşfetmeyen bir yol”, “alınacak bir ders” olarak görüyordu. Bu dersler ona ampulü keşfettirdi.
Bugünkü biz, bugüne kadar olan düşüncelerimizin ürünüyüz. Düşüncelerimiz başarı odaklıysa eylemlerimiz de başarı odaklı olacaktır. Büyük düşünmek için bizi sınırlayan nedir? Hata yapmak mı? Hangi insan ömrü boyunca hatasız yaşamıştır? Hatalara takılırsak hiçbir şey yapamayız. Hatalar, başarısızlıklar, belki de bizi birkaç adım ötede bekleyen başarılar için, bize verilen önemli derslerdir. Başarısızlık diye bir şey yoktur; sadece olayların sonuçları vardır. Sonuçları, “alınacak birer ders” olarak niteleyebildiğimiz gibi, “başaramadım, yapamadım”, diye de değerlendirebiliriz. Seçim bize kalmış… Sınavlarda başarısız olacağız diye sınavlara girmeyecek miyiz? Kaza yapma ihtimali var diye otomobil sürmeyecek miyiz?
Hedefimize ulaşmak için yaptığımız çalışmalardaki olası hatalarımız ve alabileceğimiz eleştiriler bizi korkutacak mı? Pes edersek zararı kime olacak? Edison’un ampulü bulmak için yaptığı binlerce deney başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ama o her başarısız deneyi birer hata olarak değil, “ampulü keşfetmeyen bir yol”, “alınacak bir ders” olarak görüyordu. Bu dersler ona ampulü keşfettirdi.
Hatalara takılıp düşüncelerimizi sınırlarsak eylemlerimiz de sınırlanır. Varlığımız düşüncemizle başlar. Eylemlerimizi, yapacaklarımızı önce zihnimizde tasarlar ve görürüz. Bunu belki de bilinçli olarak yapmıyoruz. Ama bilinçli bir şekilde, zihnimizde imgelemeyi yapabilirsek ve bunu alışkanlık haline getirebilirsek daha sağlam adımlar atmış oluruz. Ancak zihinde canlandırma öyle olmalıdır ki, tüm ayrıntılar, ses, koku, dokunma, tat ve görüntü olarak sanki yaşanıyormuşçasına hissedilmelidir. Düşüncelerimizin büyüklüğüne bağlı varmak istediğimiz hedefleri zihnimizde yaşayamazsak onlara ulaşmamız zor olacaktır.
Zihnimiz sınırsızdır, hayallerinize sınır koymayın, engin bir deryasınız siz… Bunu bilin ve ona göre potansiyellerinizi açığa çıkarın. Ancak olması mümkün olmayan şeyleri de hayal edin, bu dünyadan kopuk bir şekilde, hayal âleminde yaşayın, demiyorum. Aman, buradaki tehlikeye dikkat edelim. Hedeflerimiz, hayallerimiz, düşüncelerimiz sınır tanımaz tabii ki ancak gerçek yaşamdan da kopmayalım.
Bu konuyla ilgili, bir okurumun eleştirisini paylaşmak isterim. Okur, hayal ve hedeflerimizin sınırsızlığına dayanarak hedef koymayı şöyle eleştiriyor:
”Mesela ben uçmak istiyorum; hedefim kanatlarımın olması ve uçmak... Sizin dediklerinizi yaparsam uçacak mıyım?”
Arkadaşlar, bizim tüm bu anlattıklarımız, mevcut olan yaşantımız içerisinde daha iyiye, mükemmele ulaşabilmek için yapabileceklerimiz, bize bahşedilen özellikleri kullanabilmemiz, bu özellikler ve potansiyellerden henüz farkında olmadıklarımızı ortaya çıkarıp, hayatımızı daha iyiye, daha güzele doğru yöneltmemizle ilgili pratik bilgiler ve motivasyon mesajlarından oluşmaktadır. Biz yapabileceklerimize bakalım… İnsanız tabii ki… Bir kuş olamayız…
Ancak planöre, paraşüte, uçan balona, uçağa, helikoptere ya da bir uzay aracına binebilir ve yine uçabilir, dünyayı kuşbakışı ya da astronot bakışı olarak izleyebiliriz. Uçmak istiyorsak yine uçabiliriz tabii ki... Piri Reis’in dünya haritasını uçaksız, uzay araçsız nasıl çizdiğini zannediyoruz? Ya Hezarfen Ahmet Çelebi? Kanat takıp uçmadı mı?