Gönderen Konu: Bir BİLGE İnsanın 35 SIRRI  (Okunma sayısı 911 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı merve35

  • _Nöbetçi Mod_7/24
  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 3552
  • Rep Gücü : 498
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
Bir BİLGE İnsanın 35 SIRRI
« : Nisan 17, 2009, 04:39:11 ÖS »

Bilge insan;
< Hayatın ne şeker gibi tadına, ne de biber gibi acısına kanar.     
< Onun için hayatın her ayrıntısı keşfedilmeyi bekleyen bir hazine saklar içinde.   
< Elinden geleni yaptığı halde kendini çaresizliğe düşmüş hissederse sakinliğini korur ve durumu zamana bırakır. Zaman onun için şifa yüklü bir ilaçtır.
< Aklını kullanmanın bir günde öğrenilemeyeceğini bilir. Yaşamını aklını en etkin biçimde kullanmayı öğrenme serüveni olarak görür.
< Geçen her dakikanın kıymetini bilir. Boşa geçen yıllarından önce, dilediği gibi değerlendiremediği dakikalar, hatta saniyeler için üzülür.
< Aklının her şeye eremeyeceğini kabul eder. İnsan zihninin uzanamadığı kuytu köşelere sokulmak için ruhunu ve kalbini el feneri yapar kendine.
< Paylaşılarak yenen bir lokmanın bir başına yenen üç lokmadan daha doyurucu ve tatlı olduğunu tecrübe etmiştir.
< Başkalarının hatalarını kollamak yerine, birçok doğrunun birçok eğriyi doğrultacağını görür. Bu yüzden insanların olumlu yönlerine odaklanır.
< Sonuçlara varmak için acele etmez. Farklı olasılıkları da hesaba katarak herkes için en doğru kararı vermeyi amaçlar.
< Bir sözü söylemeden önce etraflıca düşünür. Bir kere ağızdan çıkanın geriye dönmeyeceğini, dil yarasının kolay kolay kapanmadığını bilir.
< Onun için, gördüğü bir yanlış ve haksızlık karşısında susmak, duruma göz yummak anlamına gelir. Başkasının uğradığı bir adaletsizliğin günün birinde kendi kapısını da çalabileceğini aklından çıkarmaz.
< Sık sık vicdanını sorgular. Aklını kullanarak verdiği kararların ya da söylediği sözlerin kalbini rahat bırakıp bırakmadığını kontrol eder.
< Bugünkü davranışlarının yarını şekillendireceğini düşünür. Yani geleceğin aslında bugünde gizlendiğinin farkındadır. Bu nedenle içinde bulunduğu anın güzelliklerini keşfedip sepetine atar.
< Bir problemle karşılaştığı zaman çözüm yollarının problemlerden daha fazla olduğunu bilir. Ağlanıp sızlanmak yerine hemen çözümün peşine düşer.
< Kendi doğrularının diğerleri için de doğru olması gerektiğini düşünmez. Hayatta farklı doğrular olabileceğini, bu doğru yolların günün birinde tek bir doğruda kesişebileceğini aklından çıkarmaz.
< Doğrunun her yerde geçerli olduğunu ancak her doğrunun her yerde söylenmeyeceğini bilir.
< Kendisini samimi bir şekilde onun yerine koymadan asla bir kişinin verdiği kararları yargılamaz, eleştirmez.
< Ne yağmurda ıslanmaktan korkar, ne güneşin ışıklarından köşe bucak kaçar. Yaşamın kimi zaman sırılsıklam edeceğini, bazen de kavuracağını bilir.     
< Sık sık dönüp bakar kendi içine. Sözleri, davranışları, öfkesini durduramadığı, çevresindekileri incittiği anlar hakkında kendine sorular sorar.   
< İyiliği iyilik görmek için değil, ruhuna iyi geldiği, onu tazelediği için yapar.
< Dert ve kederin bir insandan diğerine konan bir kuş gibi olduğunu bilir. Bugün gülenin yarın ağlaması hayatın en doğal gerçeğidir onun için.
< Ne mutlu olduğunda yere göre sığmayan bir sevince, ne de üzgün olduğunda kapkara bir kedere bürünür. Neşeyi de sevinci de aynı doğallıkla misafir eder hayatında.
< Acele etmez. Telaşla atılan adımların bir süre sonra kendisine çelme takacağını sezer.
< Sabreder. Her şeyin bir vakti olduğunu bilir. Sabretmenin sineye çekmek, eli kolu bağlı oturmak değil doğru zamanı beklemek olduğunun farkındadır.
< Bir görevin ya da ödevin ne zaman sonuçlandırması gerektiğini öngörüsüyle kestirir. Kendisine verilen zamanı en etkin biçimde kullanarak ne boşa vakit harcar, ne de iki ayağını bir pabuca sokar.
< Ümit besler, onu hep canlı tutar. Ümitsiz alınan nefesin verilmeye değmeyeceğini bilir.
< Sakindir ve sakinleştirir. Sürprizlerin kapımızı aniden çalacağını, yaşamın durgun bir deniz olmadığını öğrenmiştir. O, ansızın çıkan fırtınaya da, rengarenk gökkuşağına da hazırlıklıdır. 
< Darda kalanın halinden anlar. Kendi sıkıntı içinde bile olsa yardım isteyene elini uzatmanın bir erdem olduğunu bilir. 
< Çıktığı kapıyı hiçbir zaman vurmaz. Bir gün geri dönmek zorunda olacağının farkındadır.
< Kendisine söyleneni, paylaşılan derdi can kulağıyla dinler. Her anlatılandan alınacak bir ders, her derde sunulacak bir damla ilaç vardır onda.
< İnsanları değiştirmeye çalışmaz. Her insanın bir bütünün farklı bir rengi, başka bir yüzü olduğuna inanır.
< Ne hiç işitilemeyecek kadar yüksek sesle, ne de herkesin kulak kesileceği bir fısıltıyla konuşur.
< Eğriyi ve doğruyu tartan terazisi çok hassastır. Bu ikisini birbirine karıştırmaz.
< Kimsenin hayallerini yıkmaz. Gerek dışı olsalar bile... Hayallerin ve gerçeklerin arasına keskin çizgiler çekmez.
< Kötü şeyler görmekten, kötü sözler işitmekten, kötü laflar etmekten sakınır. İyilik bulacağı ve iyilik sunacağı yerlerde bulunmaya gayret eder.
 


Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
...Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin