Bilge insan;
< Hayatın ne şeker gibi tadına, ne de biber gibi acısına kanar.
< Onun için hayatın her ayrıntısı keşfedilmeyi bekleyen bir hazine saklar içinde.
< Elinden geleni yaptığı halde kendini çaresizliğe düşmüş hissederse sakinliğini korur ve durumu zamana bırakır. Zaman onun için şifa yüklü bir ilaçtır.
< Aklını kullanmanın bir günde öğrenilemeyeceğini bilir. Yaşamını aklını en etkin biçimde kullanmayı öğrenme serüveni olarak görür.
< Geçen her dakikanın kıymetini bilir. Boşa geçen yıllarından önce, dilediği gibi değerlendiremediği dakikalar, hatta saniyeler için üzülür.
< Aklının her şeye eremeyeceğini kabul eder. İnsan zihninin uzanamadığı kuytu köşelere sokulmak için ruhunu ve kalbini el feneri yapar kendine.
< Paylaşılarak yenen bir lokmanın bir başına yenen üç lokmadan daha doyurucu ve tatlı olduğunu tecrübe etmiştir.
< Başkalarının hatalarını kollamak yerine, birçok doğrunun birçok eğriyi doğrultacağını görür. Bu yüzden insanların olumlu yönlerine odaklanır.
< Sonuçlara varmak için acele etmez. Farklı olasılıkları da hesaba katarak herkes için en doğru kararı vermeyi amaçlar.
< Bir sözü söylemeden önce etraflıca düşünür. Bir kere ağızdan çıkanın geriye dönmeyeceğini, dil yarasının kolay kolay kapanmadığını bilir.
< Onun için, gördüğü bir yanlış ve haksızlık karşısında susmak, duruma göz yummak anlamına gelir. Başkasının uğradığı bir adaletsizliğin günün birinde kendi kapısını da çalabileceğini aklından çıkarmaz.
< Sık sık vicdanını sorgular. Aklını kullanarak verdiği kararların ya da söylediği sözlerin kalbini rahat bırakıp bırakmadığını kontrol eder.
< Bugünkü davranışlarının yarını şekillendireceğini düşünür. Yani geleceğin aslında bugünde gizlendiğinin farkındadır. Bu nedenle içinde bulunduğu anın güzelliklerini keşfedip sepetine atar.
< Bir problemle karşılaştığı zaman çözüm yollarının problemlerden daha fazla olduğunu bilir. Ağlanıp sızlanmak yerine hemen çözümün peşine düşer.
< Kendi doğrularının diğerleri için de doğru olması gerektiğini düşünmez. Hayatta farklı doğrular olabileceğini, bu doğru yolların günün birinde tek bir doğruda kesişebileceğini aklından çıkarmaz.
< Doğrunun her yerde geçerli olduğunu ancak her doğrunun her yerde söylenmeyeceğini bilir.
< Kendisini samimi bir şekilde onun yerine koymadan asla bir kişinin verdiği kararları yargılamaz, eleştirmez.
< Ne yağmurda ıslanmaktan korkar, ne güneşin ışıklarından köşe bucak kaçar. Yaşamın kimi zaman sırılsıklam edeceğini, bazen de kavuracağını bilir.
< Sık sık dönüp bakar kendi içine. Sözleri, davranışları, öfkesini durduramadığı, çevresindekileri incittiği anlar hakkında kendine sorular sorar.
< İyiliği iyilik görmek için değil, ruhuna iyi geldiği, onu tazelediği için yapar.
< Dert ve kederin bir insandan diğerine konan bir kuş gibi olduğunu bilir. Bugün gülenin yarın ağlaması hayatın en doğal gerçeğidir onun için.
< Ne mutlu olduğunda yere göre sığmayan bir sevince, ne de üzgün olduğunda kapkara bir kedere bürünür. Neşeyi de sevinci de aynı doğallıkla misafir eder hayatında.
< Acele etmez. Telaşla atılan adımların bir süre sonra kendisine çelme takacağını sezer.
< Sabreder. Her şeyin bir vakti olduğunu bilir. Sabretmenin sineye çekmek, eli kolu bağlı oturmak değil doğru zamanı beklemek olduğunun farkındadır.
< Bir görevin ya da ödevin ne zaman sonuçlandırması gerektiğini öngörüsüyle kestirir. Kendisine verilen zamanı en etkin biçimde kullanarak ne boşa vakit harcar, ne de iki ayağını bir pabuca sokar.
< Ümit besler, onu hep canlı tutar. Ümitsiz alınan nefesin verilmeye değmeyeceğini bilir.
< Sakindir ve sakinleştirir. Sürprizlerin kapımızı aniden çalacağını, yaşamın durgun bir deniz olmadığını öğrenmiştir. O, ansızın çıkan fırtınaya da, rengarenk gökkuşağına da hazırlıklıdır.
< Darda kalanın halinden anlar. Kendi sıkıntı içinde bile olsa yardım isteyene elini uzatmanın bir erdem olduğunu bilir.
< Çıktığı kapıyı hiçbir zaman vurmaz. Bir gün geri dönmek zorunda olacağının farkındadır.
< Kendisine söyleneni, paylaşılan derdi can kulağıyla dinler. Her anlatılandan alınacak bir ders, her derde sunulacak bir damla ilaç vardır onda.
< İnsanları değiştirmeye çalışmaz. Her insanın bir bütünün farklı bir rengi, başka bir yüzü olduğuna inanır.
< Ne hiç işitilemeyecek kadar yüksek sesle, ne de herkesin kulak kesileceği bir fısıltıyla konuşur.
< Eğriyi ve doğruyu tartan terazisi çok hassastır. Bu ikisini birbirine karıştırmaz.
< Kimsenin hayallerini yıkmaz. Gerek dışı olsalar bile... Hayallerin ve gerçeklerin arasına keskin çizgiler çekmez.
< Kötü şeyler görmekten, kötü sözler işitmekten, kötü laflar etmekten sakınır. İyilik bulacağı ve iyilik sunacağı yerlerde bulunmaya gayret eder.