Gönderen Konu: Kalsiyum Karbür ve Chicago  (Okunma sayısı 946 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lazakrep61

  • Yönetici
  • *
  • İleti: 2689
  • Rep Gücü : 608
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyada Ölümden Başkasi Yalan...
    • Profili Görüntüle
    • Benim Mekan
Kalsiyum Karbür ve Chicago
« : Haziran 08, 2009, 08:32:30 ÖS »

Kalsiyum karbür deyince aklıma ilk olarak haliyle CaC2 sembolü, ardından da olimpiyatların efsane hocası Hüseyin Önder Pamuk'un element notları geliyor. Ne alaka diyebilirsiniz ama Salih'in şu an kıskıs güldüğünü duyabiliyorum.. Biz H.Ö. Pamuk'un olimpiyatlardaki son zamanına rastlamıştık, bizden öncekiler neler çektiler bilemem, bizden sonraysa ilk birkaç yıl yeni gelen hocalar o notlardan anlatıp soru sormaya devam ettiler, ondan sonra da tarihin tozlu raflarına kalktılar, element soruları da ''3A grubu elementlerinin özelliklerini ve tepkimelerini açıklayınız''a kadar düştü... Ama herkesin korkulu rüyası o notlar hala Bursa'daki odamdaki bir kutunun içinde duruyor, annem kafasına eser de atmazsa ömür boyu da orda kalacaklar, arada anıları hatırlamak babında açıp okurum belki...

Peki ne vardı o notlarda? Ne olacak, s,p ve d bloğu elementlerinin hepsinin tek tek özellikleri, elde edilişleri ve tepkimeleri vardı... Tabi son ana bırakmayı seven Türk genci (Do not procrastinate diyor gavurlar, şimdi de sünbülüm kıskıs gülüyor), olimpiyat sınavları için önce sevdiği organik ve analitiği bitirir, bu element notlarınıysa son haftaya, hatta son bikaç güne bırakırdı...1A grubu en zevklisiydi, biriki sayfa bişeydi, zaten sezyum, rubidyum, fransiyum yoktu, hepi topu lityum, sodyum, potasyum ve onların oksitleri, halojenürleri filandı... 3A'ya kadar böyle güzel güzel gidiyordu ama Allahım bu 4A'dan sonrası neydi, kalay, kurşun, arsenik filan giriyordu işin içine, elementler farklı değerlikler filan alıyordu.. Keşke hepsi 1A gibi olsaydı...der dururduk...

Tepkimelerden de en sevdiğim suyla olanlarıydı, mesela metal halojenürü suya atıyordunuz, evet metal artı yüklüydü, su da ona saldırır, metal hidroksit oluşur ve HCl gazı açığa çıkardı... Hidrürlerdeyse, hidrojen (-) yüklüydü, yani bazikti, e suyun da protonu vardı, koparsındı hani, H2 gazı çıksındı, sonra da yine metal hidroksit oluşsundu...Keşke hepsi böyle mantıkla çıkabilseydi.. keşke fizikçiler orda bikaç temel denklemle takır takır problem çözerken biz de böyle tepkime çözebilseydik...

Ama kalsiyum karbür hepsinden daha özeldi, bi kere formüle bakın, CaC2, ne kadar karizmaydı, sonra hem sentezi hem de tepkimesi basit ve güzeldi... Kalsiyum oksiti, yani bildiğimiz kireci alıp karbonla, yani kömürle, tepkimeye sokuyordunuz (yüksek sıcaklık vs.) alın size CaC2, e C2 grubu -2 yüklüydü, aa aslında bu asetilenin iki proton kaybetmiş haliydi, yani bir proton kaynağıyla birleştirsek yavrucakları, asetilen ve kalsiyum hidroksit, Ca(OH)2, açığa çıkacaktı:

CaO + 3C = CaC2 + CO
CaC2 + 2H2O = C2H2 + Ca(OH)2

Yukardaki tepkimelerin güzelliği şundandı; CaO yani kireç her yerdeydi, keza kömür de öyleydi, dolayısıyla bu kadar bol maddelerden asetilen gibi bir organik bileşiğe geçilebiliyordu, e asetilen de yeni organik kimya öğrendik, hafiften asidik protonlara sahipti, kuvvetli bir bazla bunları koparabilir, istediğimiz elektrofili (o zamanlar bu terim bu kadar tanıdık gelmezdi) takabilirdik... e üçlü bağ da aktif bir işlevsel gruptu, indirgeyebilir, su katıp alkol veya keton yapabilirdik... İşte tüm bunlar, Murray Bookchin'in ısrarla bahsettiği, küçük insanın ben kireç ve kömürden başlayıp kağıt üstünde de olsa dilediğim organik bileşiği sentezleyebilirim duygusuydu, özgüven vericiydi ve Chicago'nun devasa gökdelenleri altında ezilen insanların o gökdelenler kadar büyük olma isteminden çok başkaydı...