Gönderen Konu: Aman Acele Etmeyin  (Okunma sayısı 1898 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OLCAY

  • _ByKuS_
  • Admin
  • *
  • İleti: 8917
  • Rep Gücü : 674
  • Cinsiyet: Bay
  • O şimdi ****EVLİ****
    • Profili Görüntüle
    • boyacı
Aman Acele Etmeyin
« : Haziran 19, 2008, 04:16:59 ÖS »

 "Aman aceleye getirme!" uyarısı, yüzde doksan dokuz kulak ardı edilecektir. Nice zamandır hayalini kurup dört gözle beklediğiniz bu işi gerçekleştirmek için acele etmenizden doğal bir şey olamaz. Sizi kaygılandıran noktaları bir an önce çözümleyip geride bırakmayı istemek de doğaldır. Kaç zamandır kafanızı kurcalayan "acaba"lara bir an önce çözüm bulmak için sabırsızlanmaktan daha doğal bir şey de olamaz. Kısacası, ağırdan almak konusundaki tüm uyarı ve kararlara karşın duyduğunuz kaygı, merak ve heyecan büyük bir olasılıkla sizi evliliğin ilk cinsel birleşmesinde aceleci olmaya itecektir.

Sonucun nasıl çıkacağı önceden kestirilemez. Belki hiç pürüz çıkmadan doyuma ulaşacaksınız, belki de çeşitli pürüzlerle karşılaşacaksınız.

Kadının ilk cinsel birleşmeye (koitus) karşı duyduğu tipik, yaygın tepki bir düş kırıklığıdır: "Bunca lafını duyduğum şeyin olup olacağı bu muymuş?" Bu kadın ilk cinsel birleşmesinde büyük bir olasılıkla orgazm olmayacaktır. Erkeğin tipik tepkisi, çok çabuk orgazm olarak erken boşalmaktır (zamansız ejakülasyon).

Gene tipik olarak, hem kadın hem de erkek büyük bir ihtimalle, kendilerinde bir eksiklik olduğuna inanarak suçluluk duygusuna kapılacaklardır ki bu tamamen yersizdir.

Ne var ki burada bir ayrıma parmak basmak gerek: aynı sorunlar evlilik ilerlediği halde düzelmiyor, sürüp gidiyorsa o zaman eşlerin cinsel yaşantısında gerçek bir aksaklık var demektir. Yürümeye yeni başlamış bir çocuğu ele alalım. Adımları sarsaktır, sendeler, düşer, kalkar gene sendeler, üzülür, gene dener. Ve sonunda yürümeyi başarır. Gelgelelim aynı çocuk üç, dört yaşında hâlâ bir yaşındaki gibi "sendeliyorsa", durum değişir.

Yeni evlenen çiftlerin çoğunluğu birbirlerine alışmamışlardır, alışmaları gerekir. Birbirlerinin neyi sevip sevmediklerini, vücutlarının ritmini öğrenmeleri gerekir. Dans etmeye de benzer iki vücudun birbirine uymayı öğrenmesi, ilk birleşmede eşlerin ikisinin de güvensiz olması doğaldır. Bu güvensizliğin doğal olduğunu bilirseniz gerginliğiniz, korkularınız azalabilir ki bu da çok önemlidir. Çünkü bir kez, "Eyvah, bir bozukluk var," diye korkuya kapıldınız mı gerçek bozuklukların baş göstereceğinden emin olabilirsiniz.

Kadın bundan önce hiç cinsel birleşmede bulunmamışsa, onun bakireliğinin sona erecek olması nedeniyle hem kendinin hem de eşinin kaygı duymaları ve gerilim içinde olmaları da olağandır. Kadının gerginliği çoğunlukla vajina girişindeki kasları büsbütün sıkıp büzer. Sinirlerimiz gerilince boyun, boğaz, omuz kaslarımız sıkışmaz mı? Bu da böyle bir sıkışmadır işte. Kimi zaman gerginliğimizi fark edebilirsek kaslarımızı kendi kendimize, bilinçli olarak gevşetebiliriz. Kimi zaman da kaslarımıza söz geçiremeyiz.

"İlk gece"de cinsel birleşme sırasında gelinin geleneksel olarak çektiği can acısının başlıca nedeni vajina girişindeki kasların aşırı sıkışıp gerilmesidir. Vajinaya giriş (penetrasyon) yapmaya çalışan erkek cinsel organı penis bu işi gerçekleştirebilmek için vajina girişini zorladıkça kadın can acısı duyacaktır, işte bu kasları kadın bilinçli olarak, bir dereceye kadar gevşetip gevşek tutabilir. Başarılı bir ilk gece yaşamak isteyen kadınlar, evlenmeden önce bu kasları büzüp gevşeterek alıştırma yapmalıdırlar, ilk birleşmenin heyecanı sırasında bu alıştırmaları hatırlayıp uygulayabilirlerse ilk penetrasyon sırasında daha az can acısı duyacaklardır.

Kadının aşırı gerginliğini önlemek için yapılabilecek olan başka bir şey de kızlık zarı (himen) konusundaki masalları açıklığa kavuşturmaktır.

Gerçekte kızlık zarı vajina girişini ancak kısmen kapayan, oldukça ince bir zardır. Tümden kapalı olması imkânsızdır, hiç değilse âdet kanı oradan akacaktır. Kızlık zarı aralığı kiminde çok küçük, kiminde nispeten geniş olur. Kimi kızlık zarı oldukça kalın, kimisi ipinceciktir. Ne var ki kızlık zarı elastik bir dokuda olduğu için zardaki aralık, kas gevşetmesi ile ya da penisin zorlamasıyla genişleyebilir. Aralık, penisin zorlamasıyla genişlerse, bu durum biraz kanamaya ve geçici bir ağrıya neden olur, ama vajinanın kendisi herhangi bir zarar görmez.

Âdet sırasında tampon kullanan genç kızlarda zar gevşemeye alışmıştır. Buna rağmen genç kız, ilk birleşmede çocukluktan kalan "iyi bir kız" olma isteği nedeniyle kendini bilinçsiz olarak gerebilir.

Biz dönelim ilk geceye. Kaslarını kendi kontrol etmeyen kadının ilk birleşme sırasındaki heyecan arasında iyice gerginleşmesi doğaldır. Üstelik normal olarak cinsel heyecanlanma sırasında vajinanın iç duvarlarının sızdırdığı kayganlaştırıcı, nemlendirici salgılar da bu gerginlik yüzünden iyice kıtlaşacaktır. Bu yüzden kızlık zarı, normalde olduğundan çok daha kalın ve gergin duracaktır.

Bu da erkeğin penetrasyonu gerçekleştirebilmek için aşırı güç ve baskı kullanmasını gerektirecektir. Böyle bir durum eşlerin ikisi için de ürkütücü bir durumdur! Kadın saldırıya uğramış gibi olurken erkek üstüne düşeni başarabilmek uğruna sevdiği kadına ıstırap vermek zorunda kalarak dehşete kapılabilir.

Birleşmeye biraz ara vermek, konuşmak, dinlenmek, birbirinizi yüreklendirmek kimi durumlarda başarıyı kolaylaştırabilir. Biraz krem kullanmak da yarar sağlayabilir. Bu arada erkeğin kaygı ve sinir gerinliği yüzünden tam erekslyon (penisin dikleşip sertleşmesi) olmaması ilk gecelerde sık sık rastlanan bir durumdur. Bu erkeği müthiş sıkar ve üzer, çünkü bu konu güven ve gururunun kökeni olan erkekliğiyle ilgilidir. Erkekliğinin sıfıra indiğini hisseder. Ama paniğe ve iktidarsızlık duygusuna kapılmamak için bilinçli çaba harcaması şarttır. Yoksa duygusal ve cinsel yönden soğuklaşıp uzaklaşabilir.

Eşlerin ilk birleşmeler sırasında düşebilecekleri en ciddi yanılgı herhangi bir nedenle soğukluğa kapılıp duygusal yönden birbirlerinden uzaklaşmaktır. Böyle bir tutum, kişinin kendi kendini ve karşısındakini suçlamasına yol açar. Gerginliği artırır ve yeni başarısızlıklara yol hazırlar. Böyle bir durumda kişinin kendi kabuğuna çekilmesi de yanlıştır. Sevgi, anlayış ve hoşgörüye her zamandan çok ihtiyaç vardır.

Sımsıkı sarılışmak. Öpüşmek. Okşamak. Sevmek. Tatlı, yüreklendirici, umutlandırıcı sözler fısıldamak, yapılması gerekenler bunlardır. Sizin kişisel olarak yapmanız gereken ilk ve başlıca şey de şunu hatırlamaktır: Bu ilk sevişme yalnızca bir başlangıçtır ve önsözdür, asıl öykü daha sonra gelecektir.