Gece saat iki miydi hatırlamıyorum telefonun sesini duyduğumda.Hafif bir ürpertiyle uzandım yatağımdan.Hem hava soğuktu hem de gecenin bir yarısı gelen telefonla irkilmişti yüreğim.Hiç bakmadım açtım mahmur bir sesle telefonu..
“Efendim..”
“Uyudun mu?”
Evet gene sendin,asla vazgeçmiyordun;hala aynı inadın devam ediyordu ve hala anlayamıyordun her zamanki gibi beni..Bir an duraksadım..Ne demeliyim diye düşündüm nedensiz..
“Evet,uyuyordum.”
Dedim,sen bu cevabı beklemiyordun biliyorum.Bu nedenle kısa bir sessizlikten sonra cevap verebildin bana.
“Bende yeni geldim eve.Askere gideceğim için toplanmıştık.Neyse uyu istersen.”
“Peki..”
Aslında uyanmıştım ama konuşmak istemiyordum çünkü biliyordum sözlerinin nereye kayacağını…Bir an önce kapatmak istiyordum telefonu..
“Peki mi?..Serçem.. Biraz konuşsak olmaz mı?Çok mu uykun var?”
“Off peki konuşalım o zaman..”
Sen benim sözlerime inanamıyordun ama ben,evet ben söylüyordum hepsini.Her zamanki gibi en can alıcı yerden vurmayı planlıyordun kendince beni.Bu nedenle hemen eskileri yatırdın masaya birlikte sarılalım diye onlara;ama farkında değildin eskilerinde seni çoktan terk ettiğini ve her gece bana sadece bana sarılarak uyuduklarını..Artık aramızda yerin olmadığını bir türlü fark edemedin..
“Hatırlıyor musun,ben askere gideceğim zaman n’aparız diye düşünürdük kara kara.Nasıl ayrılacağız,mektuplar yetmez ki bize diye düşünürdük durmadan.Sonra bir karar verdik ve bir defter hazırladık birbirimize..Sadece yazdık ve ayrılırken yani ben askere giderken verecektik birbirimize..”
Sen orada konuşurken eskiler kızdı bana..
“Hala ne konuşuyorsun sen..Hadi kapat artık sarıl bana sarıl da uyuyalım..Bırak onu,o ihanet etti bize,o hak etmiyor anla..”
Ama ben telefonu kapatamıyordum.Dedim ya en alıcı yerinden yakalamıştın beni,en zayıf noktamdı biliyordun.Sen devam ediyordun.
“Serçem..”
“Efendim..”
“Biliyor musun o kitap elimde şimdi.Buraya gelir misin?Benim için,hem sana yazdıklarımı veririm,hem de…”
Ben sessiz kaldım bu sözüne karşılık..
“Orda mısın?..”
Sesinle irkildim tekrar,
“Öğretmencik ben sana senin için yazdıklarımı verdiğimde sende verecektin elindekini..Geç kaldın artık o defteri bana vermek için.Bir çok şeye geç kaldığın gibi buna da geç kaldın öğretmencik anla.”
“Ama..”
“Aması yok öğretmencik..Sen beni bıraktığındaki yürekle şu anda sahip olduğum yürek o kadar farklı ki birbirinden.. Sen benim mutluluğumun katili oldun farkında değil misin? Hayatımın dönüm noktasını oluşturdun da ben bu dönüm noktasından sonra hep maske takmak zorunda kaldım yüzüme..Hep mutluluk oyunu oynadım da bazen polyanna bile terk etti şimdi aman dilediğin kişinin yüreğini.Ah be öğretmencik,ben demiştim sana,pişmanlık duyacaksın bu yaptıklarına ve af dilemeye bile cesaretin olamayacak..Ama sen onu bile yapamadın,her zamanki yüzsüzlüğünle çıktın karşıma.”
Bu lafım ağır gelmişti sana farkındaydım,bana bile ağır gelmişti de gizlice akan göz yaşlarıma rağmen sesime engel olmuştum,titrememesi için.
“Aşkta gurur aranmaz biliyorsun..”
Demiştin kızgınlıkla.
Aşk neydi senin için ve gerçekten aşık mıydın bana diye sormak istedim ama sesim çıkmadı.Bir kez daha yalanlarını duymayı kaldıramazdı yüreğim ve bu sefer bir yalanında yaşlı kalbim yenik düşerdi yaşama..Sustum,bu yüzden sustum,sadece sustum.Sen susmamı fırsat bildin ve devam ettin sözlerine..Hep en can noktalardan vuruyordun beni, bense artık konuşamıyordum biliyordum ki sesim titreyecek,biliyordum ki anlayacaksın aslında hala acıdığını yüreğimin.Ama bu acıyı yanlış algılayacaktın sen ve ben en çok bundan korkuyordum senin için.Beni yanlış anlamandan ve üzülmenden..Evet üzülmenden korkuyordum öğretmencik,sen zamanında hiç düşünmeden beni üzdüğün halde ben hala sana kıyamıyordum.Sen ilkimdin benim,sen benim ilk sevdiğimdin ve ne yaşanmış olursa olsun aramızda;ben gene de senin üzülmene dayanamıyordum.Sen anlatmaya devam ederken bana,ben bir yalanla kapattım telefonu..Çünkü sesin titremeye başlamıştı…Çünkü ben en çok ağlayan insana dayanamazdım.Sabah uyandığımda mesajınla karşılaştım,
“Özür dilerim…”
Neyin özrünü diliyordun anlamamıştım?Zamanında çektirdiğin acıların mı yoksa dünkü sözlerinin mi?..Cevap vermedim,çünkü sana her cevap verişimde senin ümitlenmeye başladığını hissettim ve nedense hep gece çöktüğünde,hep iyice yalnız kaldığında hatırlıyordun beni…Sanki sadece denize düştüğünde sarıldığın bir can yeleği gibi hissediyordum kendimi.Aslında sende anlamıştın;seni,benden daha çok sevecek birini bulamayacağını ve istemiştin ki kürkçü dükkanı açık olsun da sende istediğin gibi rahat dön dükkana.Ama yanılmıştın, bilmiyordun kürkçü dükkanının senin gidişinin ardından iflas ettiğini ve bir daha asla açılmamak şartıyla kapandığını..Bilmiyordun ki seninle birlikte güvenin ve sevginin de terk ettiğini beni..Sen mesaj çekmeye devam ediyordun,ben ise sessiz kalmaya.Anlamıyordun yada anlamak istemiyordun…Kabul etmiyordun artık seni sevmediğimi ve ben sana söyleyemiyordum kırılmayasın diye.Ama zorladın çok zorladın yüreğimi..En son dün gece senden gelen mesajla dayanamayıp ağlamaya başladım ilkim.Evet ağladım ama bu ağlayış sevgimin tohumlarının ürünü değildi öğretmencik.Bu ağlayışımın sebebi zamanında elimizde tutamadığımız şansı,şimdi tekrar benden isterken onu sana veremeyecek olduğumu bilmem ve seni istemsizce üzeceğim düşüncesinin ürünüydü sadece…Mesajı açtığımda karşılaştığım müzikle birlikte eskilerden kalma ılık bir rüzgar esti odanın içinde..Sen benim en zayıf noktamı biliyordun ve hep ordan vuruyordun çaresizce..Sevdan bir ateş oldu bende diyordu telefonumda çalan müzik ve bir buket çiçek resmi vardı üzerinde.Altındaki mesaj aslında çok önceleri yapman gereken ufacık bir şeyin her şeyi nasılda güzelleştireceğini gösteriyordu ya,geç kalınmışlığın ardından şu anda telefonumda bulunması hiçbir şey ifade etmiyordu.
“Biliyorum ki sen çiçekleri çok seversin.Geçmişte çok çiçek veremedim ama umarım bunları ve benim sevgimi kabul edersin.”
Evet bu sözler bile ifade etmiyordu artık hiçbir şey benim için..Ve işte ben bu yüzden döküyordum göz yaşlarımı…Senden istediğim;bir çiçekten yada sevgi dolu bir bakıştan fazla bir şey değilken sen bunları bile esirgemiştin benden.İstediğim sadece senken sen kendin hariç her şeyi istemekle suçladın yüreğimi…Tam bir yıl,tam bir yıl bekledim ben..Tam bir yıl ufacık bir sevgi akışı bekledim senden ve sen inadına yapmadın,inadına yok ettin sevgimi yüreğimden..Arkana bakmadın viranenin içinde yapayalnız bırakmışken yüreğimi..Yangın yerine bir su dökmedin de tam tersi alevler attın üzerime…Evet sen, hepsini sen yaptın öğretmencik..Bir çukurun içine atıp beni,üzerimi örttüğünde;hala sana olan sevgimin acısı vardı yüreğimde,dilim hala senin için dua ediyordu ve sen o çukurun üstünü kapatıp gidiyordun ben sessizce hıçkırıklara boğulduğum anlarda.O günler nasıl geçti biliyor musun..?Hayır..O günlerde neler çektim anlayabilir misin?Hayır…!Ama ben şu an senin neler çekebileceğini biliyorum öğretmencik..Beni zorlama seni üzmek istemiyor yüreğim..Bırak artık,vazgeç benden ve yalvarırım zorlama yorgun yüreğimi..Bırak ve git yoluna..Eskiden yapmış olduğun gibi bırak beni…
Ne çiçeklerin bir önemi var artık,ne sevgi sözcüklerinin nede senin anla..Bırak ve git…Sadece git…Anla yüreğim kırmak istemiyor yüreğini…