Gönderen Konu: İskambilden Hayaller  (Okunma sayısı 1170 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Gamzeli

  • _Gamzeli_
  • Admin
  • *
  • İleti: 18871
  • Rep Gücü : 2045
  • Cinsiyet: Bayan
  • Bana Sen Lazımsınn...
    • Profili Görüntüle
    • Ahmet Maranki
İskambilden Hayaller
« : Temmuz 17, 2008, 10:07:33 ÖS »

Delikanlı, karşıdan gelen güzel kızı görerek ayağa kalktı, selamlaşmak için masanın etrafından dolaşmaya yeltendi. Kız fazla hızlıydı belki, oğlana tek kelime etme fırsatını bile vermeden geçip gitti. Delikanlı hayal kırıklığını bir kenara bıraktıktan sonra tekrar oturarak başını defterine eğdi ve kaldığı yerden yazmaya devam etmek istedi. Üzülerek kalemi tutan parmaklarının titrediğini hissetti. Düşüncelerini toplamaya çalıştıysa da beceremedi ve ürpererek kalemi defterin üstüne bıraktı.

"Hayır," dedi usulca kendi kendine. "Seni düşünmeye ne niyeti var, ne de vakti... Varlığını bile umursadığı yoktur..."

Fazla düşünmemeye çalıştı. Defterini kapayarak çantasına koydu ve ayağa kalktı. Aslında niyeti birkaç sayfa daha yazdıktan sonra evin yolunu tutmaktı, fakat daha fazla yazmak içinden gelmiyordu. Sandalyesini devirdiğinin farkında olmayarak ayağa kalktı ve kapıya yöneldi.

Kaldırımda telaşsız adımlarla yürürken, gözlerinin önüne anılar birbiri ardınca diziliyordu. Onunla ilk tanıştığı zamanı hatırlıyordu; nasıl sesinin diğer kızlardan farklı bir tınıya sahip olduğunu, nasıl herkese sıradanmışcasına gelen o sesin, kendi kulaklarına sanki damıtılmış bir şarap gibi gelerek zihnini sarhoş ettiğini... "Memnun oldum" derken dudaklarının aldığı biçimin eşsizliği... Dokunuşundaki sıcaklığın ve narinliğin muhteşem bileşimi...

Adımları otobüs durağının yolunu ezberlemişti sanki. O, bu ve bunun gibi hayallerde yuvarlanırken, adımları hiç aksamadan yolunu buldu. Omzunun durağın kenarına çarpmasıyla gerçeklere döndü ve ilk gördüğünün gerçek olup olmadığını hemen kavrayamadı.

-Merhaba yok mu? diye sordu kız. Az önce seni gördüm ama duramazdım; gene raporumu son anda yetiştirdim, acelem vardı.

-Önemli değil, dedi delikanlı, bir yandan kekelemediğine hayret edip bir yandan da ne söyleyeceğini bilemeyerek.

Onunla aynı otobüse binecekti anlaşılan. Otobüs yarım saatte bir geçtiği için, ona rastlaması çok büyük bir sürpriz olmamalıydı. Ne var ki, az önce hayalinden geçenleri düşününce "bu sefer daha farklı" diye geçirdi kafasından. "Daha önce bu kadar farklı olmamıştı hiç."

Tıklım tıklım bir otobüs geldi. Binmezlik etmediler, çünkü binmemek, bir yarım saat daha beklemek demekti ve buna gerek yoktu. Bir süre ayakta gittikten sonra nasıl olsa bir koltuk boşalırdı ve o da boşalan yere otururdu. İlk boşalan yere kendisi oturmazdı elbette. Koltuğu işaret ederek, "buyurmaz mısın?" diye sorduğunu getirdi gözünün önüne. Bindikten sonra, otobüsün orta kapısına doğru birkaç adım atabildiler ancak. Bu arada kız arkasında kaldı. Otobüs hareket etmeye başlayınca kendisi de bir yere tutundu. Otobüsün ilk yalpasıyla, sol kürek kemiğinin altında, kalbinin arkasında bir yere bir şeyin yaslandığını hissetti ve aklına ilk gelen düşünce hayallerini coşturmaya yetti. "Kolu olmalı," diye geçirdi içinden. "Aman tanrım! Ne büyük bir keyif bu... Otobüsün bu kadar kalabalık olmasına şükretmeli miyim? Acaba kolunun benim sırtıma yaslandığının farkında mı? Acaba kalbimin atışını hissetmesi mümkün mü? Acaba neler hissediyor ve o kahverengi buklelerin altından neler geçiyor? Eğer zamanı durdurmak için bana tek bir şans verilseydi, şansımı tam da bu an için seve seve kullanırdım..."

-Bir şey soracaktım, dedi o ipeksi ses arkasından.

Başını arkaya çevirdi ve sırtına yaslanan şeyin onun kolu değil de çantası olduğunu gördü. Çantanın içine rulo yapılmış birşeyler ya da bir şişe tıkılmış olmalıydı.

-Ah! Dedi kendine engel olamadan.

-Afedersin, dedi kız, çantamı öbür omzuma alamadım. Sana bir telefon numarası sormak istiyordum, hani...

Zihninde öyle bir şangırtı koptu ki, kızın kalan sözlerini duyamadı. Sorusunun bir cevap beklemekte olduğunu gördü.

-Maalesef, dedi cevabın soruya uyup uymadığına aldırmayarak.

-Tamam...

Dilini dişleriyle ezip, kalbinden daha fazla acıyıp acımadığına baktı. Kesinlikle kalbindeki acı daha büyüktü. İskambil kağıtlarıyla kurduğu hayaller, bir anda kalbinin üzerine bir enkaz gibi çökmüştü.

"İşte böyle" diye geçirdi kafasından. "Canlı bir kabustan ne farkı vardı şimdi bunun? Üstelik ben tam da uyanmamaya razıyken..."


Seni sevdim gönülden, kalbimin sahibi oldun bilmeden, bu yürekte varolacaksın ebediyen, bunu bil çok seviyorum gerçekten.
Seninle doğdu bu yürek, sensin gönlüme eş, dudaklarım dudaklarındayken sanki can verdi bu yürek, senin kollarında ölmek dünyada en güzel şey olsa gerek..