Bazen aşk gider. Günler geçer ardından. Ve aylar. Bazan de yıllar…Bebekler büyür. İnsanlar yaşlanır. İnsanlar ölür. Eşyalar eskir. Evler yıkılır. Kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. Sevilen unutulur. Seven yanar.
Bazen aşk gider. Ve hayat da gider onun peşinden. Sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. Bir sabah uyanırsınki, gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. Aynada tek parça görünen bedenin, aslında içinde lime limedir. Nefes diye içine çektiğin, ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. Her sabah ölmeyip, neden uyandığına lanet edersin.
Bazen aşk gider. Önüne bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit, öylece bakakalırsın arkasından. Kulağın hiç çalmayacak telefondadır.Zaman dursun saatler geçmesin istersin…
Tanrım ne olur gerçek olmasın, ne olur güneş doğmadan geri dönsün, dönsün yeterki hiç bir şey sormam ona, unuturum herşeyi, yeterki aşık olmasın… İçinde durmaksızın çığlık atar dualar. Ama bazen aşk gider ve çağresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden.
Sonra sabah olur. Güneş doğar. Aşkın gelmez bir türlü. Bir gecede değişir ömrün. O bir türlü inanmak istemediğin kader, sanki alay eder gibidir. Ömrünü adadığın yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede bir başka hayata karışmıştır işte…Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. İnanamazsın.
Bazen aşk gider. Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten, valizler dolusu anılarla kendi yanlızlığına taşınırsın. Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları.Valizleri kapı önüne yığıp, yüzün sırılsıklam,son bir sigara için koltuğa yığılırsın. Gidiyorsundur işte. Aşkını kendi ellerinle başka aşka teslim edip…Ömrünü onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip…
Bazen aşk gider. Ve adresi değişir evinin. Sesinin tonu değişir. yüzünün rengi… Yediğin yemeğin tadı…Uykuların değişir.Ve rüyaların…Her akşam açıp girdiğin kapıdan başka sevda giriyordur artık. Her gün oturduğun koltukta, o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında başka sevda oturuyordur şimdi. Yıllardır evinde ağırladığın, masalarına konuk olduğun, hayatlarını paylaştığın dostlarının kahkahaları bir başka ses karışıyor artık. Senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu. Aşkının o tek ceneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın rüyaları…Bazen aşk gider.Ve anılarda gider peşinden
Aslında bilirsiniz nereye gittiğini. Onu çağıran o eksik, yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. Onu çağıran, hani o gözlerinde görüp de belki ona en çok bu yüzden vuruldunuz, ertelenmiş çocukluğun o mavi bahçesidir. Dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçesnde, onu eksik severek yaralanmış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belkide. Yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp, gözyaşlarına boğulmuştur.
Belki de onu bu yüzden affedersiniz. Belki de bu yüzden bir başka sevda için karşınızda gözyaşlarına boğulduğunda onunla beraber ağlayıp, git ve aramaya devam et, unut beni, dersiniz. Çünkü bilirsinizki aşk çocukluğun arka bahçelerinde dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu kaybettiğiniz, kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. Bir gün ansızın o oyunda yanıvermiş, hak etmediğiniz halde bahçeden kovulmuşsunuzdur. Anlayamazsınız neden kovulduğunuzu, nerede hata yaptığınızı, neden unutulduğunuzu…Yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp, hayatı dışınızda bıraktığınız için, bir gün aşk gider ve siz evinizin yolunu bir türlü bulamazsınız.
Sonra zaman geçer o karanlık bahçe aydınlanır. Ve anlarsınızki sevda denen o büyülü oyunda herkezin kuralları birbirinden farklıdır. Siz aynı bahçede aynı oyunu oynadığınızı sanırsınız belki, ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. Kendi bahçenizle onun bahçesini, kendi oyununuzla onun oyununu, kendi kurallarınızla onun kurallarını kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. Belki de bunu anladığınız için, kendi bahçenizden onun bahçesini, kendi çocukluğunuzdan onun çocukluğunu, kendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için, bir gün aşk gider ve siz onun gerçek aşk olduğunu anlayıp, unutamazsınız.
Belki de bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız, çocukluğun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktığı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duyamazsınız.
Ve belkide bu yüzden, aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında, ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.
Bazen aşk gider. Günler geçer ardından. Ve aylar.Bazende yıllar…Bebekler büyür. İnsanlar yaşlanır. İnsanlar ölür.Eşyalar eskir.Evler yıkılır. Kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğinin acımasızlığına teslim olur. Sevilen unutulur. Seven yanar. Bazen aşk gider…Ya da siz gittiğini sanırsınız.