Muhîb, bir gün kendi kendine konuşuyormuş:
-`Allah Teâla âşık kullarının günahını yazmaz, onları cehennemine de atmaz. Hesap günü onları sorguya çekmez. İşlediği amellerinden ötürü sual etmez. Onları sever, merhamet eder. Öyle ki meleklerin, âşıkların amel defterine tek bir satırcık birşey yazmasını dahi istemez. Aşıklar cennete, âşıklar cennete...`
Bunları işiten bir zâhid biraz hayret birazda alaycı bir tavır ile:
-`Ey Muhîb! Sen çocuk musun yoksa deli mi? Baksana ne günahın varmış ne de sevabın. Ne yani şimdi sen cennetlik misin?` Muhîb:
-`Ben bilmem ki cennetlik miyim yoksa cehennemlik mi? Ama işin doğrusu cennet de cehennemde umurumda değil? Çocuk muyum değil miyim bilmem ama galiba ben biraz deliyim?`
`Şuna bak` demiş zahîd hem âşık olduğunu iddia ediyor hem de deli. Muhîb bunun üzerine:
-`Tabi ya öyle. Kaç kitaba bakmış isem hep aynı şey yazıyordu:
`Aşk bir çeşit deliliktir, aşk bir çeşit deliliktir`
(Hesap günü deliler sorgudan muaf olacağı için onlara adına ne cennet tasası vardır ne de cehennem. Şayet korkunuz varsa yarına dair size bir nasihat: `Ya deli olun ya da âşık` vesselam...)