Gönderen Konu: Anı Yaşamanın Önemi  (Okunma sayısı 1442 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı merve35

  • _Nöbetçi Mod_7/24
  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 3552
  • Rep Gücü : 498
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
Anı Yaşamanın Önemi
« : Aralık 12, 2008, 11:15:38 ÖÖ »

Bilge bir insan son anlarını yaşadığı hasta yatağında yatarken, öğrencileri etrafına toplanmış, bir isteğinin olup olmadığını sorduklarında, tüm öğrencileri hayretler içinde bırakan şu cevabı vermiş: -Bana bir tabak pasta getirir misiniz? Pasta getirilir, pastayı yer ve öğrenciler bilge insanın ağzından çıkacak son mesajı beklerken, o; - Pastanın tadı çok nefisti, der ve gözlerini yumar. Öğrenciler, buna hiçbir anlam veremezler... Durumu bir başka bilge insana aktardıklarında o, şu açıklamayı yapmış: Aslında hocanız size muhteşem bir mesaj iletmiştir. O da, dikkatinizi yaşadığınız ana çekmek. Ne geçmişin acılarına, ne de geleceğin kaygılarına yoğunlaşmadan yaşadığınız anın tadını çıkarmaya, yediğiniz pastanın zevkini çıkarmaya dikkatinizi çekmiştir, der. Birçok insan geçmişte yaşadıklarının veya gelecekte yaşayacaklarının arasında gidip gelmekten bugünü yaşayamazlar. Tedirgindirler, aceleci olurlar, panik halini yaşarlar, bir koltuğa iki karpuzu almaya çalışırlar. Zamanlarını verimli kullanamazlar. Bu halleri, beyin hücrelerini tahrip etmeye kadar götürür. Hatta bu insanlar, "Bir olayın kötü yönlerini düşün, iyi olunca sevinirsin" gibi bir felsefeyi de benimsemiş durumdadırlar. Yaptıkları hatalar, yaşadıkları başarısızlıklar, gösterdikleri beceriksizlikler, üzüntüler onları öylesine meşgul eder ki, "Ben aslında daha önce de pek başarılı olamadım" gibi geçmişte yaşadıklarını düşünüp dururken zaman akıp gider ve bugünü değerlendiremezler. Zamanın verimli bir şekilde kullanılamamasından dolayı da başarısızlık doğal bir sonuç olacağından "Ben biliyordum böyle olacağını " diyerek kehanette bulunurlar. Oysa insan "Ne ekerse onu biçer." Ancak bunda öylesine aşırıya kaçmışlardır ki, geleceğin olumsuz sonuçlarını daha şimdiden yaşamaya başlamışlardır bile. Ama nedense korktukları hep başlarına gelir. Temel’in muz fıkrası örneğinde olduğu gibi. Temel bir gün yolda yürürken muz kabuğuna basıp düşmüş; birkaç gün sonra yine aynı yolda on metre ilerisinde bir muz kabuğunu görünce "Hay Allah, yine düşeceğim..." demesi gibi. Sınava hazırlanan öğrencilerin de "Başarılı olamazsam..." diye olumsuz düşünüp, bu düşündüklerinin gerçekleşmesi gibi. İşte bu durumdaki öğrenciler, sınava hazırlanırken bütün güçlerini kullanırlar. Belki çok çalışırlar, belki de çalışmayı çok isterler. Ancak akıllarından geçen "Ya kazanamazsam..." düşüncesi onların tüm umutlarını kırar."Zaten kazanamayacağım" düşüncesine o kadar inanırlar ki çalışma konusunda isteksizleşebilir, hatta baştan pes edebilirler. Tüm bunların sonunda, bu öğrenciler ve bu insanlar potansiyellerinin çok altında başarı gösterirler. Çünkü var olan potansiyellerini kullanma fırsatını bulamazlar. Geçmişi yeniden yaşayamayız. Gelecek çok uzakta, onu göremeyiz. Eğer geleceği değiştirmek istiyorsanız bugünü değerlendirin ve değişimi hayallerinizde değil "bugünde" gerçekleştirin. Çünkü ancak "bugün" denetimimiz altındadır ve bizler sadece denetimimizde olan şeyleri değiştirebiliriz. Ne geçmişin acılarını ne de geleceğin kaygılarını yaşamak... Bugünün tadını, yaşadığımız anın zevkini çıkarmak...


Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
...Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin

Çevrimdışı Gamzeli

  • _Gamzeli_
  • Admin
  • *
  • İleti: 18871
  • Rep Gücü : 2045
  • Cinsiyet: Bayan
  • Bana Sen Lazımsınn...
    • Profili Görüntüle
    • Ahmet Maranki
Ynt: Anı Yaşamanın Önemi
« Yanıtla #1 : Aralık 12, 2008, 01:45:53 ÖS »
anlamlı teşekkürlerr :.8
Seni sevdim gönülden, kalbimin sahibi oldun bilmeden, bu yürekte varolacaksın ebediyen, bunu bil çok seviyorum gerçekten.
Seninle doğdu bu yürek, sensin gönlüme eş, dudaklarım dudaklarındayken sanki can verdi bu yürek, senin kollarında ölmek dünyada en güzel şey olsa gerek..