Hoşgeldiniz
Ziyaretçi
. Lütfen
giriş yapın
veya
kayıt olun
.
1 Saat
1 Gün
1 Hafta
1 Ay
Her zaman
Kullanıcı adınızı, şifrenizi ve aktif kalma süresini giriniz
Haberler:
Ana Sayfa
Yardım
Ara
Takvim
Giriş Yap
Kayıt Ol
ByKuS.OrG
»
GENEL
»
Her Telden
»
Konu:
Sevgili "doctor fizik" sorularınızı yanıtlıyor
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Sevgili "doctor fizik" sorularınızı yanıtlıyor (Okunma sayısı 1217 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
physico
ByKuS
İleti: 2831
Rep Gücü : 161
Cinsiyet:
çokta tıın! =P
Sevgili "doctor fizik" sorularınızı yanıtlıyor
«
:
Aralık 14, 2007, 02:54:05 ÖS »
Einstein'ın İzafiyet Teorisi
Merhabalar beni canından çok seven ve hayatlarını doctorlarına adamış tebaam. Iste yine o ultra, mega, hiper, duyular ötesi yazılarımdan biri ile karşınızdayım. Bu yazımda da o engin Fizik okyanusundan bir maşrapa suyu daha sizin bilgisizlikten çatlamış dimağlarınıza damla damla özümsetip böylece siz Fizikzedeleri bilememenin, anlayamamanın ve cevaplayamamanın verdiği kafa zonklatıcı, mide asidi salgılayıcı, lenfosit büzüştürücü, damar tıkayıcı o müthiş ıstıraptan kurtarıp Fizikzadeye çevirecegim. Bu sefer giriş kısmını kısa tutuyorum. Ama çıkışım muhteşem olacak! Merak etmeyin.
Soru: Sevgili Dr. Fizik! Aynştayn'in Relativite Teorisi'ni biraz açıklar mısınız? Bugün derste Fizik hocamız bir şeyler anlattı ama tek anlayabildigim ışık hızına yakın hızlarda bir şeylerin bazen kısalıp bazen uzadığı!!! Ne kısalıyor, ne zaman kısalıyor, nasıl kısalıyor hiçbir şey anlamadım valla! Derdime bir çare doktor!
Rumuz : Rölativite Mağduru
Cevap: Sevgili Rölativite'ciim. Canım yavrum benim. Yani sen de kalkıp Fiziğin en çetrefilli konularından birini anlamaya çalışmışsın bir çırpıda. Öyle kolay mi o iş? Einstein bu konuyu ilk ortaya attığında Fizik çevreleri sallanmıştı. Sallantının sebebi aslında konunun zorluğu falan da değildi. Mesele o güne kadar anlatılan ve bir tabu gözüyle bakılan Newton Fiziğinin, bu teorinin yanında, sol tarafına inme inmiş de ağzı burnu yamulmuş bir felçli gibi durmasıydı. Üstüne üstlük Einstein bu işi çok kolay ve müthiş bir mantık ve matematikle halletmişti. Ama bu kolay matematiğin sonuçları da öyle kolay yutulur lokmalar değildi hani. Asılında Einstein ilk olarak özel rölativite teorisini (ve daha kolay anlaşılanını) daha sonra da Genel Rölativite Teorisini (hiç mi hiç anlaşılmayanını) açıkladı. Bunlara yeri geldiğinde ve doktorunuzun parmağı da müsait olduğunda parmak basacağız merak etmeyin, benim 2 boyutta head-on collision deney takımımdaki çelik toplarım!...
Einstein teorisini açıklamadan önce bazı kabullerle başladı işe: (Ecnebiler buna Einstein's Postulates diyorlar.)
Bunlardan birinci ve en önemlisi ışık hızı c=3x10^8 m/s olması ve kainattaki hiçbir maddenin veya enerjinin bu hızı geçemeyeceğidir. Ayreten ışık hızı bütün 'frame' lerde aynıdır. (Tamam, tamam, kabul! Doktorunuz tüm Fiziği bilir ama bazı terimlerin Türkçelerini bilmez!). Şimdi bu meseleyi açıklayabilmek için bir örnek:
Bir kediyi ışık hızında fırlatsak ve bu fırlatış sırasında kedinin canhıraş, yürekleri parçalayıcı miyavlamaları da ışık hızında ilerlese kedinin sesi bize yine ışık hızında ulaşabilirdi. Normalde bu kediyi ses hızında fırlatsa idik ve miyavlaması da normal olarak ses hızında olsa idi bağıl hızdan dolayı biz kedinin sesini duyamazdık! Ama ışık hızı bize göre de kediye göre de değişmeyeceğinden ilk atışta sesini duyabilirdik!.
Anlaşıldı mı?... Ne?, Anlaşılmadı mı?! Yaw Fizikçiler bu meseleyi anlamak için 5-10 yıllarını veriyorlar, siz bir okuyuşda mı anlayacaksınız canım? Halbuki ne kadar da basit bir mesele!... Zaten siz kaşındınız. Doctorunuz da üstüne düşen görevi yani kaşımayı yerine getirdi. Yoksa doctorunuz sadist falan değildir, yanlış anlamayın. Karşımda sizlerin beni Doğu Expresi gibi hissettirecek şekilde bakmanız hoşuma da gitmez, en azından çok hoşuma gitmez!
Bu arada yaşta değil de başta olan aklıma gelmişken, aranızdan bazı sivriler 'Ama Doc! Kedinin sesi ışık hızında olmaz ki! Onun sesi ses hizindadır zaten!!!.' gibi bilgiçlik taslayıcı bir soru sorarsa ben de 'Ne var yaw!' derim, 'kediyi ışık hızında fırlatışımıza bir şey demiyorsun da sadece sesinin ışık hızında gitmesine mi gak guk ediyorsun? Sus bakiim yavrum, sonra ağzına acı biber sürerim, 40 gün 40 gece ağlarsın peri masallarındaki gibi. Tabii relativiteden dolayı şöyle de yapabiliriz: Ben biberi sabit tutarım, sen ağzını sürtersin bibere!... '
İkinci kabulü ise sabit hızda giden her gözlemci için aynı fizik kanunları geçerlidir. Bu da ne demek? Bu da şu demek sevgili okurlarım, potansiyel çukurlarım, eğer sabit hızda gitmiyorsanız yani bir ivmeniz varsa sizin için olaylar gerçekte olduğu gibi olmaz, artıkın siz ivmenizin oluşturduğu sanal bir alemdesinizdir, siz bu noktada George Bush'dan daha fazla aldatılmışsınızdır, o hain ivmeniz sizi nereye çekerse oraya girmek zorundasınızdır. Aslında bu noktada şunu da söylemek gerekir ki dünyamızın üstünde hiç bir zaman deneyleriniz gerçekte tam olması gereken sonuçları vermez çünkü dünyamız kendi etrafında ve güneş etrafında dönmesinden dolayı devamlı bir ivmeye sahiptir...
Bu işi daha fazla uzatmadan artık Relativite ile ilgili bir kaç söz edeyim: Relativite teorisi zamanın, uzunluğun yani maddenin boyutlarının, ve eş-zamanlılığın (bir işin iki veya daha fala kişi için aynı anda vuku bulma durumu) mutlak ve değişmez değerlere sahip olmadığını aksine bunların gözlemcinin hızına göre değiştiğini açıklar.
Klasik ve de kalasik fiziğe göre bu değerler kesinlikle değişmez her yerde her zaman aynı değerlere sahip olurlardı. Fakat Einstein bu teorisinde kazın ayağının öyle olmadığını, Aha böyle olduğunu, yani ışık hızına yakın hızlarda zamanın yavaşladığını, boyutların kısaldığını ve eş-zamanlılık meselesinin ortadan kalktığını açıkladı. Bunları da basit matematiksel ispatlarla klasik fiziğe bir tabu gibi bakan fizikçilerin gözüne gözüne vurdu, daha sonradan da deneysel ispatlar gelince klasik fizikçiler Myke Tyson'la ringe çıkmış da kulakları koparılmış ne yapacağını bilemeyen *sörlere döndüler...
Bu teorinin en fazla bilinen yönü de madde-enerji eşitliğidir, yani Einstein'la birlikte anılan E=m*c2 formülü. Bu formül maddenin aslında enerjinin bir çeşidi olduğunu ve bunların birbirine dönüşebileceğini, hatta dönüştüğünü ve hatta hatta bizim dahi dönüştürebileceğimizi söyler. Hatta bu kadarını söylemekle de kalmaz, güneşin daha doğrusu tüm yıldızların nasıl olup da bu kadar enerji yaydığını ve bu enerjinin aslında sadece hidrojenin helyuma dönüşmesinden kaynaklandığını da ima eder... Tabii bu kadarcık bir formülcükden bu kadar anlamı da ancak doctor olan understand yani!.. Değil mi?
Bu yazılık da bu kadar yeter sayın veya saymayın okurlarım, bir dahaki yazıma kadar bu yazımı yemeklerden sonra tok karnına birer paragraf olarak alın, pişman olmazsınız...
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
ByKuS.OrG
»
GENEL
»
Her Telden
»
Konu:
Sevgili "doctor fizik" sorularınızı yanıtlıyor