Gönderen Konu: O kaçılmamış yerlerdedir belki bizimde hakiki benliklerimiz, kimbilir...  (Okunma sayısı 1130 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ZuZu

  • Ziyaretçi

Her tatil dönüşü, yaz bitip hazan bastığında kafamda aynı soruyla
dönüyorum  şehir hayatına:
"Acaba asıl ben, oradaki miydim?
Kendimi geride bırakıp mı geldim?"
Daha dün, tenha bir koyda samanyoluyla koyun koyuna yatıp ışıktan bir
kaydırakla üstüme kayan yıldızları sayarken, şimdi gönülsüz tıkıldığım
kalabalık mesai kafesinde, tutsak bir vahşi gibi, kafamı rutin telaşlara
çarpa çarpa yalpalıyorum.
"Asıl ben" ise hâlâ orada, sessizliğin, ıssızlığın koynunda, sema ile
derya  arasına salmış saçlarını, yüzüyor.

* * *

Belki de biz, yaptıklarımızdan çok yapamadıklarımızdayızdır.
Bugün başını kaşımaya vakti olmayan şu nemrut işkolikten çok, açıkta
istikametsiz kürek çeken o dünkü haytayızdır.
Halen bulunduğumuz mekânda değil, gitmek için yanıp tutuştuğumuz
coğrafyalardayızdır.
O kaçılamamış yerlerde seferdedir hakiki benliğimiz...

* * *

Belki de söylediklerimizde aramamalıyız kendimizi; biz, dilimizin ucuna
gelip diyemediklerimizdeyizdir.
Yazmaya can atıp yazamadığımız mektupta, fırsat kolladığımız itirafta,
hayalini kurduğumuz serenattayızdır.
Ağız dolusu sövmek istediğimize gülümseyerek gömdüysek öfkemizi...
Delicesine severken esirgediysek sevgimizi...
Biz yitik o öfkede, o metruk sevgideyizdir.

* * *

Vakur bir kadının, maskeli baloda, yüzünü gizleyen tüylü maskın ardında
tabularından azat olup havaileşmesi gibi; aslında rol yapan çıplağımızda
değil, maskeli halimizdeyizdir.
Geceleri bilgisayar başında, hattın öbür ucundaki meçhul kadına kendisiyle
ilgili yalanlar sıralayan adam, yazdığı yalanlardaki hercaidir belki de;
gündüz gönülsüz canlandırdığı alelade suretinden ziyade...
İçi kan ağlarken gülmek mecburiyetinde olan şarkıcı, ters çıkarılmış bir
kazak gibi, içindedir aslında; dışındaki kopyasının tersine...

* * *

Utanıp boynundaki kravattan, sokakta üstüne gelen topa vurmayan müdür
kıymıştır yüreğinin çocuk yanına...
Sakatlamıştır benliğini; sakatlamayayım diye bileğini...
"Ya sesimi beğenmezlerse" kaygısıyla nefsini düğümleyip mütemadiyen susan
bir solist adayı gibi...
Biz, vurmadığımız toplarda, sustuğumuz şarkılarda, binmediğimiz
paraşütlerde, çıkmadığımız seyahatlerdeyiz.
Yapmayarak, söylemeyerek, gitmeyerek ruhlarımızdan kopardığımız
parçalardayız.
O parçalardaki biz, geride benzer posalarımızı bırakmış, yüzüyor batan bir
günün eteğinde, bakırlaşan durgun bir denizde...
Ve ben her yaz sonu, tatil bitip hazan bastığında aynı soruyla dönüyorum
evime:
"Acaba asıl ben, oradaki miydim?
Kendimi geride bırakıp mı geldim?"

Can DÜNDAR