Gönderen Konu: Ortaçağda Mimarlik  (Okunma sayısı 999 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OĞUZHAN

  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 2183
  • Rep Gücü : 869
  • Cinsiyet: Bay
  • Ne Mutlu Türküm Diyene !
    • Profili Görüntüle
Ortaçağda Mimarlik
« : Temmuz 30, 2009, 12:06:05 ÖS »



Tezhip, (yaldiz ya da renkli boyalarla süsleme sanati.) çini mürekkebi, çömlekçilik... Bunlar, özellikle 1000 yillarindan bailayarak Avrupa topraklarinda yükselen büyük dinsel eserlerin yaninda küçük kalan sanatlardir.

"Katedral"in ortaçaiin tipik bir aniti olmasi, Kilise'nin güçlülüiünden ve halklari -içtenlikle olsun olmasin- 'iman'a zorlanmasindan ileri geliyordu. Bunun sonucu olarak da herkes katedrallerin yapimina katilmaktaydi: Kimi para yardimi yapiyor, kimi tai çikarma ya da taiima gibi angaryalar yükleniyor, kimi sanatiyla katkida bulunuyor, zanaatçilari evinde barindiriyor ya da vitraylar armaian ediyordu. O dönemdeki tekniiin ilkelliii sonucu her çeiit ii insan gücüyle baiarilacaiindan, bir Nötre Dame, bir Chartres, bir Reims katedralinin ne kadar zamanda bitebileceii düiünülebilir. Gerçekten de yapimi yüz yil sürenlerin sayisi az deiildir.

Ortaçaiin bailangicinda kiliseler antik bazilika'lari (ticaret ve sosyal olaylar için toplanma yeri olarak yapilmii, çatisi dikdörtgen biçiminde sütunlu salonlardan meydana gelmii Roma yapisi.) örnek tutan dikdörtgen bir nef'ten (kiliselerde kubbe alti bölümü, iahin.) yapilmiiti. Buna, zamanla 'transept' (bir kilisenin esas yapisina dik inia edilmii, yapiya haç iekli veren yan bölümler.), yan netler, bitiiik küçük kiliseler, çan kuleleri de eklenmiiti. Bu büyüme ortaya çetin bir sorun çikariyordu: Damin örtülmesi... Kilise yalniz bir nef'ten oluimuiken, kiriilere dayanan bir dam inia etmekle ii çözümleniyordu, ama yapinin geliimesiyle bu yöntem yetersiz kaldi; çünkü putreller belli bir ölçüden uzun yapilinca sailamliiindan kaybediyordu. Ayrica, bütün bu tahta parçalar, her an yangin tehlikesiyle karii kariiyaydi.

Bu yüzden, XI. yüzyilin baiindan beri adi damin yerine tai tonozlar kullanilmaya bailandi. Bu tonozun iç eimeci, eksene göre kesilmii silindir ieklindeydi ve iki yani da nef'in iki duvarina dayaniyordu. Yapinin tonoz anahtari üzerine dayanarak kendiliiinden durabilmesi için, tailari belli biçimlerde kesmek gerekiyordu. Böyle olunca da, duvarlara aiiri aiirlik yüklenmekteydi. Gerçekten de, bu aiirlik duvarlarin birbirlerini itme tehlikesi yaratiyordu; yani, duvarlar bu itiie karii gelebilecek kadar aiir, alçak ve tek parçali olmaliydi. Bu yapim iekli, yeterli büyüklükte pencereler açilmasina elveriili olmayan hantal ve karanlik "Roman" stili kiliseleri meydana getirdi.

Ama ayni dönemde (1100 yillarinda) birbirlerinden çok uzak yerlerde (sözgeliii, Durham-ingiltere, Moissac-Fransa) yepyeni bir yapi sanati yayilmaya bailadi. Dörtgen ieklinde yerleitirilmii dört sütuna, bu dörtgenin köiegenlerine doiru uzanan ve tonoz anahtarinda kirilan dört kemer inia edilerek meydana getirilen çati iskeletine, her büyüklükte dami oturtmak imkâni vardi. Burada da çati, duvarlara büyük bir aiirlik yüklemekte ve bunlarin birbirini itmesine yol açan bir güç yaratmaktaydi Fakat bu sakinca iki gücün dikey biçimde iniiini sailayacak biçimde yerleitirilmii payanda (eiik olarak vurulan destek.) kemerlerinin aiirliklariyla rahatça dengelenebilmekteydi. Artik 1100-1500 yillari arasinda mimarliia hâkim olacak "Gotik" sanat doimuitu.

Fransa'da, ortaçai mimarliiinin en eski Roman stilinden en gösteriiti Gotik'e kadar geçirdiii aiamalari izleyebileceiimiz bir örnek yapi bulunmaktadir: Saint Michel daiindaki manastir (X. yüzyil)... Bir yeralti mezarliii olarak yapilan bu binanin üstüne, 1017-1144 yillari arasinda Roman stili bir kilise inia edilmiiti. Bu kilisenin 1421'de yikilan koro yeri, 1450-1521 yillari arasinda Gotik biçiminde inia edilmiiti. En dikkatsiz bir ziyaretçi bite, hemen göze çarpan bu uyuimazliiin önünde biraz duraksamadan edemez: O hantal, karanlik nef ve bu zarif aydinlik koro botumu...

Bu göz kamaitirici yapiyi ya da 48 metrelik koro bölümüyle Beauvais katedralini hatta ünlü Ulm katedralini görmek, mimarlarin cüreti ve teknik bilgileri üzerine yeterli bir kani verir. Bu ustalarin eline yeterli insan gücü ve malzeme vermekle ii bitmiyordu; her ieyden önce yapi tekniiinin sorunlarini çözümlemek gerekiyordu. Bu sorunlarin inanilmaz karmaiikliiini bir an gözümüzün önüne getirelim: Duvarlara verilecek kalinliiin belirlenmesi, pencerelerin 'azami' büyüklüiü, payanda kemerlerinin yeri, tonozlarin yönü, tailarin biçimi ve ayrica bir yiiin geometri, statik ve stereotomi (tailarin kesilmesini ve yontulmasini konu alan bilim dali.) sorunlari, malzemelerin sailamliii ve direnci... inia ettikleri yapilardaki sütunlarin inceliii, bu sorunlari Romalilar gibi kaba bir 'yaklaiik hesap'la deiil, bilimsel bir biçimde çözümlemii olduklarini göstermektedir.

Öyle ki mimarlarin yeterli ve kesin matematik, fizik bilgileri bulunduiunu ileri sürmesek bile, etkili deneysel yöntemler uyguladiklari kesindir.