Gönderen Konu: Yunus Emre  (Okunma sayısı 1105 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OĞUZHAN

  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 2183
  • Rep Gücü : 869
  • Cinsiyet: Bay
  • Ne Mutlu Türküm Diyene !
    • Profili Görüntüle
Yunus Emre
« : Nisan 27, 2009, 12:15:37 ÖS »



Türk şairi ve sofisidir (1238-1320). Anadolu'nun hemen her yöresinde ayrı bir mezarı bulunan Yunus Emre'nin hayatı hakkında kesin ve yeterli bilgi henüz yoktur. Şiirlerini derleyen Divan'ının, ölümünden 70 veya 100 yıl sonra düzenlendiği sanılıyor. Risaletün Nushiye (Öğüt Dergisi) adlı küçük mesnevisinden 1307 yıllarında hayatta olduğu anlaşılıyor.

Edebiyat ve tarih araştırmacısı Fuat Köprülü İlk Mutasawıflar adlı eserinde Yunus Emre'nin Eskişehir'in Sarıköy adlı köyünde doğduğunu, bir küçük çiftçi olduğunu, Taptuk Emre adlı bir şeyhe bağlı bulunduğunu anlatıyor. Köprülü'nün Yunus Emre hakkındaki bulguları, ondan sonraki hiç. bir araştırmacı tarafından ciddî şekilde değiştirilememiştir.

Sofiliği

Bektaşî geleneğine göre Yunus Emre, Hacı Bektaş halifelerinden Taptuk Emre'nin dervişidir. Şiirlerinde ele aldığı kavramlar onun derin bir din ve tasavvuf bilgisine sahip olduğunu, İslâm ilimlerini ve İslâm edebiyatını çok iyi bildiğini gösterir. İnsanın Tanrı ile, başka insanlarla ve özellikle kendisiyle olan ilişkilerini düzenlerken, barış, sevgi, inanç kavramlarını esas alan ve «Hakk»ı «halk»ta sevme yolunu önererek Tanrı sevgisini soyutluktan çıkarıp somutlaştıran Yunus Emre, bütün mutasavvıflar gibi, bu âlemin ve bu âlem içindeki tüm yaratılmışların Tanrı'nın birer tecelli'sı olduğuna, bu yüzden Tanrı'dan ayrılamayacağına, ayrı düşünülemeyeceğine inanır. Şiirlerinde, çeşitli biçimlerde hep bu inancı işler (Yaratılmışı severiz, yaratandan ötürü).

Şiiri

Yunus Emre'nin, şiirlerinde, aruz kalıplarının hece kalıplarına da uyan ölçülerini seçmesi onun bir özelliğidir. Böylece o, eski Türk şiiriyle Müslüman Türk şiir geleneğini birleştirmiştir. Bu özellik, Yunus'un halk toplulukları tarafından anlaşılmasında, sevilmesinde ve benimsenmesinde en büyük etken olmuştur.

Onun başarısı en karmaşık konuları, tasavvuf inancını açık-seçik, yumuşak ve tatlı bir anlatımla şiirleştirmesine ve şiiri yalnız bir biçim olarak değil, ince söyleyişler ve sıcak duygularla donatmasına bağlıdır. Yunus, sanat oyunlarına sapmadan, içinden geldiğince ifade ustasıdır. Dizeleri arasında alışılmış anlam kopmaları yoktur, tam aksine, anlam bağlantıları onun özelliğidir ve bu özelliği onun, şiiri sürekli bir sezgi ve duygu içinde söylemesine yol açar.

Yunus için şiir, umut eden, bu hayattan ve öteki hayattan mutluluk bekleyen, Tanrı'nın öfkesine ve cezalarına değil, sevgisine ve af hazinelerine sığınan insanın sesidir. Yunus, sevgisiz, inançsız, umutsuz insan düşünemediği gibi bunlardan yoksun bir şiir de düşünmemiştir.

Dili

Yunus Emre'nin en büyük özelliği dilindedir. Türkçe'nin güzellik, uyum ve ses sırlarını çok iyi bilen Yunus Emre bu bakımdan Türkçe'nin en büyük mimarı ve kurucusu sayılır. Kullandığı deyimler, şiirinin çatısını kuran kavramlar, konuşulan dile getirdiği derinlik yüzyıllar boyu yaşamış, başka şairleri, daha da önemlisi tüm Anadolu halkını inkâr götürmez bir biçimde etkilemiştir. Yunus, «beyaz Türkçe» dediğimiz güzel, arı-duru ve ahenkli Türkçe'nin böylece yapıcısı ve yürütücüsü olmuştur.

Yunus'un Etkisi

Bu özellikleriyle Yunus Emre hem en genel anlamında Türkçe'yi, hem halk şiirini, hem de tekke şiiri ve edebiyatım etkilemiştir. Bu etki özellikle Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Niyazii Mısrî, Gevheri, Emrah, Karacaoğlan ve Yunus adını almış sayısız şair üzerinde açıkça görülür.

Yunus'un, Âşık Veysel'den başlayarak etkisi bugünkü şairlerimizde de görülür. Özellikle şairin arı dili, yol gösterici niteliğiyle onun, çağdaş edebiyatta da öncülüğünü mümkün kılmıştır.

Araştırmalar

Yunus Emre konusunda ilk bilimsel araştırmayı Fuat Köprülü yaptı. Ondan sonra Burhan Toprak, Abdülbaki Gölpınarlı, Cahit Öztelli, Sabahattin Eyüboğlu, Nezihe Araz değişik açılardan, Yunus Emre'yi yorumlayan çalışma ve incelemeler yaptılar. UNESCO, 1972 yılını hümanist şair Yunus Emre yılı ilân etti ve aynı yıl İstanbul'da «Uluslararası Yunus Emre Semineri» yapıldı.

Bugün, her yıl Eskişehir'de Yunus Emre Derneği tarafından şair adına bir toplantı düzenlenir, sergiler, konferanslar ve yeni araştırmalar kamuoyuna sunulur.

9 Mezarlı Şair

Yunus Emre'nin Anadolu'nun çeşitli yerlerinde mezarı vardır. Bu, halkın şairi ne kadar benimsediğini, kendine mal ettiğini ve «o bizdendi» dediğini ifade eder. Yunus'un, Sarıköy'deki (Eskişehir) mezarından ayrı, Bursa'da, Karaman'da, Salihli'nin Emre köyünde, Afyonkarahisar'ın Sandıklı bucağında, Sivas'ta, Konya Aksarayı'nda, Isparta'da Keçiborlu'da, Erzurum'da Dutçu köyünde mezarı vardır.

 

(Solda) Yunus Emre'nin ölümünün 650. yılında çıkarılan pul (1971). Grafik düzeni Namık Bayık'ın, desen Gündüz Gölönü'nün. N. Emenli koleksiyonu.

(Sağda) İstanbul-Ankara demiryolu boyunda, Sarıköy'de, Yunus Emre'nin anıtmezarı. Çift hat yapımı sırasında mezarın yerini değiştirmek gerekmiş ve bu olay onbinlerce insanın kendiliğinden katıldığı sessiz bir törene yol açmıştı (1948). Halkın bağışlarıyla gerçekleştirilen mezara Yunus Emre'den şu dörtlük yazıldı: «Hakdan gelen şerbeti içtik elhamdülillah Sol kudret denizini; geçtük elhamdülillah Derildük pınar olduk, irküldük ırmağ olduk Akduk denize dolduk taşduk elhamdülillah»