Dur
karalısın galiba,
peki git
yoo
sürgüsü yok kapının
o anahtar girmek içindi
çıkması kolaydır gönül hanemden.
dur.
birazcık umut yeşermişti,
bari onuda al giderken.
giyin üzerine umutsuz kalmayasın.
birazdan yağmur yağacak gözlerimden.
ıslanmayasın...
İrfan Bakırcı
Türkü Gözlüm
Kar yağıyor türkü gözlüm
Kar yağıyor buralara.
Uzun hava ağıt gibi,
Dökülüyor bulvarlara.
Sen de gittin buralardan,
Böyle bir karlı havada.
Okul bittikten sonra 95'in yılbaşında,
Gelmiş özlemiştin beni,
Sarılmıştın hıçkırıkla,
Kar yağarken dilek tutmuş,
Kar yemiştin avucumda.
Nasıl gittin türkü gözlüm,
Mahzun kaldım buralarda.
Gülüşlerimiz geliyor,
Ağlıyorum buralarda.
Sen bir öğretmensin şimdi,
657 devlet memuru.
Kıt kanaat geçinirsin,
Seni beklediğim gibi,
Beklersin ay sonunu.
Belki de evlisin şimdi,
Bunca yıl geçti aradan.
Sen beni unuttun belli,
Türkü gözlüm çık hatrımdan.
Oralara da kar yağar mı,
Güneş çıkar mı ardından?
Saçaklardan su damlar mı,
Su girer mi papucundan?
Yokluk kötü türkü gözlüm,
Yokluğun çıkmaz aklımdan.
Varlık güzel türkü gözlüm,
Varlığın yitti yanımdan.
Okulun bittiği yıl tayinin çıktı doğuya.
Belki yazarsın diye,
Bir kalem almıştım sana.
O kalemle mektup yazmış,
O kalemle ağlamıştın.
Ama o son mektubunda,
Sen ne kadar değişmiştin...
Sözlerin de değişmişti...
Değiştiğin belliydi ki,
Kalemin de değişmişti...
Ah benim türkü gözlüm
Ne oldu birden sana?
And içmiştik gündüz gece,
And içmiştik kopmamaya.
Hacı Bayram'da dua ettik,
Ayırmasın Allah diye...
Bir fakire para verdik,
Belki dua eder diye...
Fakir mi dua etmedi,
Sen mi yalancı çıktın?
O fakiri göremedim,
Gelmedi namaz vakti.
Çok oturdum musallada,
Her tabutta kendim vardım,
Dua ettim ardım sıra...
Şimdi en arabesk duygularla
Dudağımda o türkü,
Yürüyorum bulvarlarda...
Ellerim üşürken hep
Ellerin gelir aklıma.
Yüreğim ağlıyor şimdi,
Yanıyorum buralarda...
Kar yağarken hazin hazin,
Ölüyorum türkü gözlüm,
Ölüyorum buralarda...
Bedirhan Gökçe
Küfrüm Edebimi Aştı Bu Gece
Sen benim gözümde bir hiçsin artık,
Nefretim aşkımı aştı bu gece
Bugün ki sözlerin söz müydü artık
Son sözün sabrımı aştı bu gece
Kolayca bitsin bu diyemedin de
Salladın savurdun basiretsizce
Hiç mi ders almadın onca gezdik de
Yağmurun rahmeti aştı bu gece
Yürümeyen neydi,ilişkimiz mi?
Günüm sensiz bomboş deyişimiz mi?
Sensiz yaşayamam çelişkimiz mi?
Yalanın doğrunu aştı bu gece
Evlenmek hayali kapımda idi
Giriş kat evimin boyası yeni
Mobilyan,takımın, alınmış idi
Vuslatım tadını aştı bu gece
Yemedim yedirdim ne varsa sana
Üç kuruşum olsa verirdim daha
Memurdum yoksuldum hatırlasana
Hafızam haddini aştı bu gece
Ayakların donmuş,üşümüştün de
Gece yatamamış üzülmüştüm de
Bir ay oruç tutup yememiştim de
O çizmen boyunu aştı bu gece
Yapılan söylenmez, gelmezmiş dile
Allahtan beklenir kul bilmese de
Kızgınlığım buna, sebep ise de
Sabrım miadını aştı bu gece
Onca gez toz benle,seviyorum de
Sonra git nişanlan bir de ona de
Şerefsizlik değil, nedir bu söyle
Küfrüm edebimi aştı bu gece
Sana son bir sözüm, nasihatım var
Aldığım ahlakla bir terbiyem var
Senin doğuran ana deyip geçmek var
Saygım adabımı tuttu bu gece
Gönlümün romanı bitti bu gece
Hangisine yansam şimdi gün gece
Ömrümden beş yıl gitti bu gece
Bedirhan Gökçe
Ne Çıkar
Tut ki gecenin
Alacakaranlığında düşlemişim seni.
Tut ki, rüyalarımı bölmüşsün ne çıkar?
Ne çıkar gündüzlerin selamsız aşkına,
Geceleri kefen biçsen.
Bir anlık hırsla,
Her şeyi yıkıp geçsen, ne çıkar...
Tut ki bundan böyle unutmuşum seni.
Tut ki artık çalan parçalarda ismin geçmesin.
Tut ki yazılan şiirler, seni anmasın,
Varsın eller de unuttu desin.
Ben seviyorum ya seni,
Sen sevmesen, ne çıkar...
Bedirhan Gökçe
Eylül
Memleket havalarından bir haber ver,
Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa?
Kemah’ın kapalı dar yollarında
Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına?
Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf
Geri döndü mü yurduna?
Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa?
Onlarda döndü mü yurduna? ...
Hani sen;
Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri.
Ne oldu ona?
Bıçak kesmez oldu ağzını...
Susar oldun, yazmaz oldun daha...
Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya.
Hani, taşırdı be usta!
Bak yine bir Eylül havası var Sadri,
İkibin’e doğru 97 Mart’ında.
O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında
İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta?
Maltepe cigarasının adı mı var bugün?
Üç bardak çayın hatırımı kaldı?
Tornacının yanında çıraktı dayın,
O günlerden yüzünde eser mi kaldı?
Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım.
Munzur’dan İstanbul’a
Fırat’ın suyundan bulgur aşına
Serin göze başından Eylül ayına.
Üç gurbet türküsü tutturalım
Dostluk adına...
Bilirsin sende de bende de
Eylül’ün acı bir tadı vardı.
Şiire Eylül dediysek
Elbet;
Bir maksadı vardı.
Elbet
Bedirhan Gökçe
Eski Bir Sancı
Eski bir sevdayı anlatır,
Çalan her şarkı.
Her nağmede gizlidir,
Eski bir sancı.
Bazen hüzzamdır sessiz,
Hüzünlüdür eskiden.
Bazen sabadır sensiz,
Mistik ve de derinden.
Sen ki hasret yüklü gemide,
Yanımdayken özlemim.
Sen ki özlem yüklü sevdada,
Yurt yurt gezindiğimsin.
Ne sen bil bunu,
Nede ben söyleyeyim.
Aşık maşuktan ayrı,
Acı çeker bilirim...
Bedirhan Gökçe
Bir Tek Sen Yoksun
Her bir gecenin sabahında..
Gözlerimi açtığımda, yine yoksun yanımda.
Rüyalarımda seninleyim her sabah..
Sana sarılmış kollarında..
Aşkımı seninle yaşıyorum.
Her sabahın tekrarında..
Bir bilmece gibisin..
Seni çözmek istiyorum yarınlarda..
Her baharı tekrar, tekrar..
Seninle yaşamak istiyorum.
Kuşlar gibi özgür, sana doymak istiyorum.
Seninle soluk alıyorum.
Seninle var oluyorum.,
Sevgilim, sensiz yapamıyorum.
Bir derya gibisin, gözümün önündeki yıllarda.
Sevdana hasret, aşkına hasret..
Birde kalbine hasret olmasa..
Kendime gelebilirim ancak yaşamımda..
Aşkın beni yaktı, yaktı küle çevirdi sonunda.
Baharı beklerken, sonbahar, kış geliyor.
Ama bir tek sen yoksun. Sen gelmiyorsun.
Menekşe Gülay