Gönderen Konu: Sevgi Iletişimi Için 3z Prensibi  (Okunma sayısı 1500 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı aksaa

  • VIP Üye
  • *
  • İleti: 2745
  • Rep Gücü : 231
  • Cinsiyet: Bay
  • ...:::AKSAA:::...
    • Profili Görüntüle
    • http://www.aksaa.org
Sevgi Iletişimi Için 3z Prensibi
« : Temmuz 23, 2008, 12:06:37 ÖÖ »

ÇALIŞMAYAN BAYANLARA İTHAFEN

Aile seminerlerimde yıllardır tavsiye ettiğim üç Z prensibiyle çok iyi sonuçlar alınıyor.
Öncelikle ve bilhassa hanımefendilerin hassasiyet göstermesi gereken;

Bu üç önemli kural, alfabemizin son harfiyle başlıyor ve ailede sevgi iletişimini kopmazlaştıran ilk prensipleri oluşturuyor aslında:


1-ZARAFET:


Hanımlar daima zarif olmalıdır. Onlara kabasabalık, dağınıklık yaraşmaz. İç güzelliğini yansıtan bütün incelikler, zarafettir.
Tabii ki erkekler de zarif olmalı ama bu güzellik asıl kadınlara mahsustur ve onlara daha çok yakışır.

Zarif bir hanımefendiyi kırabilmek için bir erkeğin çok kaba ve hiç yontulmamış olması gerekir. Yani hanımların zarif oluşu, muhataplarını da öyle olmaya mecbur eder.

Pis, pasaklı, kendini bırakmış hanımlar, bu hallerini mazur gösterecek haklı bir sebep bulamazlar. Çünkü zarafet için pahalı elbiselere, zengin makyaj malzemelerine ve lüks takılara ihtiyaç yoktur.
Tam tersine asıl zarafet, temizlik, sadelik ve kişiliğini samimiyetle konuşturarak sağlanır.

Giyimiyle, haliyle, diliyle zarif olmasını bilen bir kadın, hanımefendidir. Böyle bir kadının kocası da beyefendi olur, ya da öyle olmak mecburiyetini hisseder.

Ailede sevgi iletişimini kolay kuran hanımlar, zarif olmayı başaranlardır.


2-ZİYARET:

Sevgi iletişiminin sürekliliğini sağlayan önemli bir kuraldır ziyaret ..Bu, gezmekten öte bir güzelliktir. Ziyaret, anne baba, eş dost, konu komşu, hısım akraba ziyaretlerinden, hasta ziyaretine, hatta mezarlık ziyaretine kadar çeşitlilik gösterir.

Bu ziyaretleri birlikte yapmak, eşleri birbirine yaklaştırır. Aslında her ziyaret, kendi gönüllerine giden yolları genişletir.
Ama ailede sevgi iletişimini sağlayan asıl ziyaret, gönül ziyaretleridir. Sevindiren sürprizlerle, eşinin gönlüne giden yollara düşerler.

Gönül yolunun düzü yokuşu, patikası, şosesi asfaltı, yani bütünü mutluluk verir.
"Kalpten kalbe yol vardır" denilir. Ama kaç eş, bu yolun yolcusu olmayı iş edinir?

Yapı ve yaratılışları gereği hanımlar, bu yolları daha çok bilir, sezer ve yolcusu olmayı da severler.
Eşinin ziyaretiyle gönenen, donanan gönüller; eşine daha çok, daha fazla bağlanır.

3-ZİYAFET:

Kendim ve hemcinslerim adına söylemek biraz zor olsa da, gerçekler gizlenmemelidir diye düşünüyorum. Bu yüzden de, gayet açık yazıyorum:

Erkeğin kalbine giden yol, midesinden geçer. Aç bir adamla, sevgi iletişimi kurmak çok zordur. İşte bu sebeple hanımlar, ziyafet konusuna çok önem vermelidirler.

Eşinin alışkanlıklarına uygun zamanda, severek yiyeceği bir yemeği önüne koymayı asla unutmamalı ve mutfak marifetlerini konuşturmalıdırlar. Zira mutfağın dili, sevgi iletişimini kurmakta çok işe yarar. De oldukça işe yarayacaktır.

Bu konuya önem vermeyen hanımlar, çok önemli bir sevgi iletişimini göz göre göre kaçırmış olurlar. Bazı hanımlar, seminerler sırasında, bu ısrarımıza itiraz ediyor ve diyorlar ki:

Hocam, erkekler istedikleri yemekleri bulunca sever, yemek bulamazlarsa kızacak kadar maddeci ve mideci midirler yani?

Atalarımız, "Aç ayı oynamaz" demişler. Erkekler de onlar gibi mi?
Tabii ki bu itirazlardaki haksızlık daha fazladır. Elbette ki, aile muhabbeti sevgiye endeksli olmamalıdır.

Ancak şunu da kesin olarak bilmeliyiz ki, bir hanımefendinin mutfak marifetleri ve o husustaki dakikliği sevgi iletişimini çok güçlendirir. Bu hususta başarılı olan hanımefendiler, kalpten kalbe giden yolları en geniş hale getirmiş olurlar.

Bu hususa itiraz eden hanımlara verdiğim misallerden birini, burada da arzedeceğim:
Erkek bir işte çalışıyor. Akşamüzeri mesaisi bitmiş ve sıra eve dönüş trafiği ile boğuşmaya gelmiş Yolda, bütün düşüncesi, bir an önce bu trafik hengâmesinden kurtulup kapağı eve atmak Bir sükûnet ve sevgi ortamında, gün boyu olup bitenleri unutup rahatlamak Yani, evde bir güler yüz ve hazır bir sofra bulmak hayali içinde
Bu beklenti içinde evinin kapısını çalıyor.

Hanımı da bir başka beklenti içinde Eşinin gelişine çok seviniyor Çünkü akşama kadar içinde biriktirdiklerini, bir an önce eşine anlatıp rahatlamak, o gün gelen faturaların sorumluluğundan kurtulmak, çoluk çocuktan, komşulardan yansıyanları paylaşmak vs. gibi paylaşacak çok önemli konuları var


Adam, daha selam verip ayakkabılarını çözmeden, kadın günün bütün birikintilerini makineli tüfek gibi, noktasız virgülsüz peş peşe sıralamaya başlıyor.


Eve, zaten dopdolu ve patlamaya hazır bir bomba gibi gelmiş olan adam, daha ilk cümlelerde, "Bırak şimdi bunları! Zaten canım burnumda!.." diye ilk tepkisini veriyor.

Bu önemli tepkinin arkasındaki volkanı fark etmeyen hanımı söylenmeye devam ediyor.
Ben sana kendi derdimi mi anlatıyorum. Bunlar evin işi, senin işin& Bu faturayı ödemek de senin vazifenElektriğin hepsini ben mi yaktım Suyu bütünüyle ben mi içtim ki, bırak bunları diyorsun!


Eğer şikâyet çocuktan ise, adam "Çocuğuna da, daha birine de!" diye patlayacaktır.
Kadın, anlayışsızlığını devam ettirir de patlamaya patlamayla karşılık verirse, günlerce sürecek bir kızgınlık, kırgınlık ve hatta küskünlük başlayacak demektir.


PEKİ, BU İŞİN
DOĞRUSU NEDİR?

Akıllı ve anlayışlı bir hanım, kocasını hoş karşılar
Zarafetiyle, güler yüzüyle, sevgi dolu gönlüyle karşılar
Selamını alır. Gözlerine bakıp gönlünü görmeye çalışır.
Ayakkabının bağcığını çözmekten hiç alınmaz.

Eş sevgisini olanca samimiyetiyle gösterir.
Adam üst baş değiştirip, belki bir duş alıp, iş hayatının ve dışarının havasından çıkar.
Sereserpe koltuğuna oturup, şöööyle ayaklarını uzatır ve evde olmanın huzuruna erer.

Bu gönül ziyafetini, sofra ziyafeti takip eder.
Sofra, temiz, özenli, düzenli, zevkli ise, yani mütevazı bir şölen havasında ise, erkeğin mutluluğuna diyecek yoktur.

Hatta yemeğin tadındaki, tuzundaki, biberindeki eksiklik, ya da fazlalığı fark bile etmez. Fark etse bile, muhtemelen hoş görme nezaketinde bulunur, ses çıkarmaz.

Yemekten sonra kocasının alışkanlığı üzere, çayını, kahvesini verir.
Bu sırada, hal hatır edilir, sohbet ortamı yakalanır. İşte o sırada, kocanıza sizin ve evinizin dertlerini rahatlıkla açabilirsiniz. Karşınızda iyi bir paylaşımcı, bir dert ortağı ve çözüm odağı bulursunuz.

Elinizdeki faturaları koyun önüne, alacağınız cevap, "Canın sağ olsun, öderiz!" cümlesi olacaktır. Hele de hanımefendinin dili, sevgi üslubu ile konuşuyorsa, hiçbir maddi isteğiniz kocanız tarafından reddedilmeyecektir. Yeter ki istekleriniz mantıklı, ölçülü ve gerekli olsun&

Hanımların, kocalarına sevgi üslubu kullanmaları da ayrı ve bambaşka bir manevi ziyafettir. Mesela, biraz yüklüce gelmiş bir faturayı önüne koyarken, "Aslansın, kaplansın" deseniz Söze, "Hayatım, yuvamın direği" diye başlasanız Sonra da, "Biraz fazlaca geldi kusurumuza bakma, bir dahaki sefere daha dikkatli oluruz inşallah" deseniz
Ya da benzeri bir üslup kullansanız, eşinizle aranızda tartışma, tatsızlık, kavga çıkar mı?

İçine sevgi ve şefkat katıldığında, bazen bir dürüm, bir kap çorba, bir tas ayran ziyafettir. Sevgisiz hazırlanmış nice bol çeşitli sofradan ise, sadece kavga, gürültü çıktığı çok görülmüştür


VEHBİ VAKKASOĞLU


<br /><br />

Çevrimdışı Gamzeli

  • _Gamzeli_
  • Admin
  • *
  • İleti: 18871
  • Rep Gücü : 2045
  • Cinsiyet: Bayan
  • Bana Sen Lazımsınn...
    • Profili Görüntüle
    • Ahmet Maranki
Ynt: Sevgi Iletişimi Için 3z Prensibi
« Yanıtla #1 : Temmuz 23, 2008, 12:14:13 ÖÖ »
paylaşım için teşekkürler...
Seni sevdim gönülden, kalbimin sahibi oldun bilmeden, bu yürekte varolacaksın ebediyen, bunu bil çok seviyorum gerçekten.
Seninle doğdu bu yürek, sensin gönlüme eş, dudaklarım dudaklarındayken sanki can verdi bu yürek, senin kollarında ölmek dünyada en güzel şey olsa gerek..