Zamanın birinde bir çoban varmış. Bu çoban padişahın kızına aşık olmuş. Onunla evlenebilmek için herşeyi göze almış ve başlamış bu işin çaresini aramaya. Garip çobanın ilk aklına gelen o zamanın alimini bulup ondan yardım istemek. Alimi bulmuş ve demiş ki:
- Ben padişahın kızına aşık oldum. Ne yapıp ne edip onla evlenmem lazım bana yol göster ocağına düştüm.
- Bu iş çok zor evladım. Sen garip bir çoban o padişah kızı.
- Olmaz mutlaka almam lazım ben onu bana nasihat et.
- Çok mu seviyorsun sen bu kızı?
- Evet çok
- Ne dersem yapacak mısın?
- Yaparım söz.
- Dinle beni o zaman şu andan itibaren şehrin girişine gidiyorsun kapısına oturup hiç kalkmadan uyumadan orada bekliyeceksin. Sana kim soru sorarsa tek cevabın ALLAH olacak.
Öğüdünü alan çoban hemen şehrin kapısına oturmuş bir tüccar gelmiş:
- Selamün Aleyküm demiş
- ALLAH
- Bu şehirde alabileceğim neler var
- ALLAH
- Sen delimisin
- ALLAH
Cevap alamayan tüccar gitmiş. Sonra gelen giden ne sormuşsa tek cevabı ALLAH olmuş. Çobanın ünü yayılmış şehire onu çok muhterem bir alim zat olarak tanımışlar. Bu söylenti padişahın kulağına gitmiş. Padişahda toparlanıp hemen ziyaretine gitmiş:
- Hocam buralarda yazık size
- ALLAH
- Sizi sarayımda görmek bana şeref verir
- ALLAH
- Hatta size akraba olmak isterim bir kızım var sizde uygun görürseniz izdivacınız bize şereftir.
- ALLAH ALLAH demiş. İstemem demiş
Alim zat çobana sormuş
- Evladım istediğin oldu işte neden istemiyorsun.
Çoban cevap vermiş:
- Yalan yere, dünya için çıktım buraya dedim ALLAH. Her istediğim oldu. Ben şimdi onu bırakıp nasıl başkasını severim...
alıntı...