Gönderen Konu: Imami Azam Ebu Hanife  (Okunma sayısı 1004 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı aksaa

  • VIP Üye
  • *
  • İleti: 2745
  • Rep Gücü : 231
  • Cinsiyet: Bay
  • ...:::AKSAA:::...
    • Profili Görüntüle
    • http://www.aksaa.org
Imami Azam Ebu Hanife
« : Nisan 19, 2008, 04:37:14 ÖS »

Imam Âzam (büyük Imam) lâkabiyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meshur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müctehid ve fikihta Hanefi mezhebinin imami.

Ebû Hanife, Kûfe'de hicrî 80 yilinda dogdu. Numân ve ailesinin Arap olmadigi kesindir; onun Farisi veya Türk oldugu seklinde degisik görüsler vardir. Dedesi Zûta, Teym b. Sa'lebeogullari kabilesinin âzatlisi olup, Hz. Ali zamaninda Kâbil'den Kûfe'ye gelerek; orada yerlesti. Zûta'nin oglu Sâbit de Kûfe'de ipek ve yün kumas ticaretiyle ugrasti. Islâm'in hâkim oldugu bir ortamda yetisen Numân b. Sâbit küçük yasta Kur'ân-i Kerîm'i hifzetti. Kirâati, yedi kurrâdan biri olarak taninan Imam Âsim'dan aldigi rivâyet edilir (Ibn Hacer Heytemî, Hayratu'l Hisan, 265) Numân gençligini ticaretle geçirdikten sonra Imam Sa'bî (20/104)'nin tavsiye ve destegiyle ögrenimine devam etti. Arapça, edebiyat, sarf ve nahiv, siir ögrendi. Yetistigi Kûfe sehri ve bütün Irak bölgesi müslim-gayrimüslim birçok düsüncenin, itikâdi firkalarin bulundugu, itikadla ilgili atesli tartismalarin yapildigi rey ehlinin yerlestigi bir sehirdi. Dindar bir ailede yetisen Ebû Hanife'nin de bu itikâdi tartismalara zaman zaman katildigi kuvvetle muhtemeldir. Ebû Hanife, Sa'bî'nin kendisini ilme tesvikini söyle anlatmaktadir: "Günün birinde Sa'bî'nin yanindan geçiyordum. Beni çagirdi ve bana, 'Nereye devam ediyorsun?' dedi. Ben de, 'Çarsi pazara' dedim. O, 'Maksadim o degil, ulemâdan kimin dersine devam ediyorsun?' dedi. Ben, 'Hiçbirinin' diye cevap verince Sa'bî, 'Ilmi ve ulemâ ile görüsmeyi sakin ihmal etme. Ben senin uyanik ve aktif bir genç oldugunu görüyorum' dedi. Onun bu sözü benim içimde iyi bir etki yapti. Ticareti biraktim, ilim yolunu tuttum. Allah'in inâyetiyle Sa'bî'nin sözünün bana çok faydasi oldu." Kendisinin de belirttigi gibi Sa'bî'nin bu tavsiyesi onun için bir dönüm noktasi olmustur. Bundan böyle ticaret isini ortagi Hafs b. Abdurrahman'a devredecek, ara-sira dükkânina ugrayacak, asil isi ilim meclislerine devam etmek olacaktir. O zaman Numan henüz yirmiiki yasindadir (Muhammed Ebû Zehra, Ebû Hanife, Çev.: Osman Keskioglu. Istanbul 1970. 43).

Ebû Hanife'nin yasadigi yer ve çagda itikâdi firkalar çogalmis, bir sürü sapik firkalar ortaya çikmis, Emevi hükümdarlarinin Ehl-i Beyt'e zulmü devam etmistir. Mantigi çok kuvvetli olan Numân b. Sâbit hiçbir firkaya baglanmadan ilim tahsilini ilerletti ve kelâm ilmine yöneldi. Tartismak (cedel) için sik sik Basra'ya gitti, ancak kelâm ve cedel'in din disi oldugunu görerek fikh'a yöneldi. "Arkadasini tekfir etmek isteyen ondan önce küfre düser" diyordu (Hatib el-Bagdâdî, Târihu Bagdâd, XIII, 333). Kendisi bunu söyle anlatir: "Sahâbi ve tâbiin, bize gelen konulari bizden iyi anladilar. Aralarinda sert münâkasa ve mücâdele olmadi ve onlar fikih meclisleri ile halki fikha tesvik ettiler; fetvâ verdiler, birbirinden fetvâ sordular. Bunu anlayinca ben de münakâsa, cedel ve kelâmi biraktim; selefin yoluna döndüm. Kelâmcilarin selefin yolunda olmadigini; cedelcilerin kalpleri kati, ruhlari kaba, nasslara muhâlefetten çekinmeyen, verâ ve takvâdan uzak kimseler olduklarini gördüm" (Ibnü'l Bezzâzi, Menâkîbu Ebî Hanife, I, 111).

Numân, babasiyla onalti yasinda hacca gittiginde ortada tâbiînden Atâ b. Ebî Rebâh, Abdullah Ibn Ömer ile tanisarak onlardan hadis dinledigi, rivâyet edilir (Abnü'l Esir, Üsdü'l-Gâbe, III, 133). Kendisi, tâbiînden sayilir ve etbau 't-tâbiînin büyüklerindendir. Onun, gençliginde çaginin bütün düsünce akimlarini izledigi, ihtilâflari çok iyi tesbit ettigi zikredilmektedir (Sa'râni, Tabakatü'l-Kübrâ, I, 52-53). Fikihta karar kilip selefin yolunu izlemeye basladiktan sonra gelenege uyarak kendisine bir üstad âlim seçti. Onsekiz yil Irak'in büyük fakihi Hammâd b. Ebî Süleyman (ö.120/737)'in derslerine devam etti. Onun vekîli oldu ve on yillik ögrencilikten sonra kendi kürsüsünü açmak istediyse de, altmis kadar fetvasinin kirkinin Hammâd tarafindan tasvib edildigi ve yirmisinin düzeltildigini görünce bundan vazgeçerek onun ölümüne kadar vekâletinde bulundu. Özellikle o sirada varolan su dört fikhi ögrendi: Istinbat, Hz. Ömer fikhi, Abdullah b. Mes'ud fikhi, Abdullah b. Abbâs fikhi. Birincisi ser'i hakikatleri arastirip ortaya koymaya, ikincisi maslahata, üçüncüsü tahrice, dördüncüsü Kur'ân ilmine dayanan okuldu (Muhammed Ebû Zehra, Islâm'da Fikhi Mezhepler Târihi, Çev: Abdulkadir Sener, II, i32).


Hocasi Hammâd b. Ebî Süleyman, Ibrahim en-Nehaî ve Sa'bî gibi iki büyük âlimden fikih okudu. Abdullah b. Mes'ud ve Hz. Ali'nin fikhina sahip Kadi Sureyh, Alkame b. Kays, Mesruk b. el-Ecda'in fikhindan faydalandi. Ebû Hanife'nin fikhinda daha ziyâde Ibrahim en-Nehaî okulunun tesiri görülür. Dehlevî, "Hanefi fikhinin kaynagi, Ibrahim Nehaî'nin kavilleridir" der (Sah Veliyullah Dehlevî, Huccetullah'il Bâliga, i, 146). Ayrica Ebû Hanife, "istihsan" kullanmada tartisilmaz bir ilim elde etmistir. Onun tâcir olarak halkin günlük hayatiyla iç içe olusu ve sik sik ilim merkezlerine seyahat edip birçok âlim ile düsünce alisverisinde bulunmasi, bu alanda sayginligina sebep olmustur. Hac seyahatlerinde tâbiîn âlimlerinin ileri gelenleriyle görüsmüs, ilmî sohbetlerde bulunmus, onlardan hadis dinlemistir. Atâ b. Ebî Rebâh, Atiyye el-Avfi, Abdurrahman b. Hürmüz el-A'rec, Ikrime, Nâfi', Katâde bunlardan bazilaridir (Zehebî, Menâkibu'l-Imâm Ebi Hanife ve Sahiheyni Ebi Yûsuf ve Muhammed b. el-Hasen, Misir). Kendisi söyle der: "Hz. Ömer'in fikhini, Hz. Ali'nin fikhini, Abdullah b. Mes'ud'un ve Abdullah Ibn Abbâs'in fikhini onlarin ashâbindan aldim" (M. Ebû Zehra, Ebû Hanife, 44).

__________________





<br /><br />

Çevrimdışı Gamzeli

  • _Gamzeli_
  • Admin
  • *
  • İleti: 18871
  • Rep Gücü : 2045
  • Cinsiyet: Bayan
  • Bana Sen Lazımsınn...
    • Profili Görüntüle
    • Ahmet Maranki
Ynt: Imami Azam Ebu Hanife
« Yanıtla #1 : Nisan 19, 2008, 05:14:08 ÖS »
teşekkürler... :)
Seni sevdim gönülden, kalbimin sahibi oldun bilmeden, bu yürekte varolacaksın ebediyen, bunu bil çok seviyorum gerçekten.
Seninle doğdu bu yürek, sensin gönlüme eş, dudaklarım dudaklarındayken sanki can verdi bu yürek, senin kollarında ölmek dünyada en güzel şey olsa gerek..