Gönderen Konu: Karaciğer hastalıklarında diyet  (Okunma sayısı 2098 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OLCAY

  • _ByKuS_
  • Admin
  • *
  • İleti: 8917
  • Rep Gücü : 674
  • Cinsiyet: Bay
  • O şimdi ****EVLİ****
    • Profili Görüntüle
    • boyacı
Karaciğer hastalıklarında diyet
« : Şubat 12, 2008, 01:42:40 ÖÖ »

     Çok miktarda protein ve yalnızca belirli yağları içermelidir; şeker yenebilirse de alkol kesinlikle yasaktır. Bu genel önlemler çok şiddetli olmayan karaciğer yetmezlikleri için geçerlidir.
     Bütün kişisel farklılıldara karşın karaciğer yetmezliği kadar gereksiz ölçüde geniş bir besin kısıtlamasına gidilen ve geniş kısıtlama gereği sanki bilimsel olarak kanıtlanmış sayılan pek az hastalık vardır. Gerçekte ise en iyi bilinen diyet  tedavilerinde bile, karaciğer yetmezliğinin şiddetli olmayan ve en sık rastlanan biçimi için diyet tedavisine fazla yer verilmez; hatta bazı olgularda hiç diyet önerilmez. Bu çelişkinin iki nedeni vardır. Birincisi karaciğer yetmezliği tanısı yalnızca hastanın belirttiği şikayetlere dayanarak koyulamaz; karaciğerde orta derecede bir büyüme-nin varlığı ve belirli karaciğer işlevlerinin bozulduğu uygun incelemeler ve laboratuvar testleriyle saptanarak tanı doğrulanmalıdır. Çünkü sindirim bozuklukları birçok olguda sindirim sistemindeki başka organlann hastalıklarına, birçoğunda da ruhsal kökenli sinir-sel bozukluklara bağlıdır. İkincisi toplumda kişiden kişiye yayılan bilimsel iddialı düşünceler, genel olarak beslenme konusunda var olan pek çok önyargının ve yasaklamanın temelini oluşturmaktadır. Örneğin, bu hastalara sık sık yasaklanan ıspanak ya da portakal suyunun kısıtlanması için hiçbir bilimsel dayanak yoktur. Yalnızca ıspanak fazla miktarda yağla pişirilmemelidir.
GENEL İLKELER
Orta derecedeki karaciğer yetmezlikleıinde hafif bir diyet uygulanmalı ve aşağıda sayılan temel ilkeler gözetilmelidir:
Bağırsaklarda iyi sindiıilmeyen maddelerin çok bulunduğu besinler kısıtlanmalı ya da yasaklanmalıdır. Bol miktarda bağdoku ve kolajen lif içeren (”sinirli”) etler ile büyük bölümü lif ya da selülozdan oluşan sebzeler bu gruba girer.
Ekşi, acı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalıdır.
Besinlere konan katkı maddeleri azaltılmalıdır.
Baharat, tat ve koku verici maddeler kullanılmamalıdır. Karaciğer yetmezliğinde herhangi bir nedenle sindirim güçlüğü çekenlerin uyguladığı diyet biraz daha sıkı olarak uygulanmalı, katkı maddesi eklenmiş yağlardan kaçınarak rafine olmayan çiğ zeytinyağı yeğlenmelidir.
Yağlı ve özellikle kızartılmış etlerden kaçınılmalıdır.
Salam, sosis, sucuk, pastırma gibi et ürünleri kesinlikle yenmemelidir.
Kuru baklagiller, salçalı yağlı soslar diyetten çıkanlmalıdır.
    Günlük toplam kalori gereksinimi ideal vücut ağıriığına, yaşa, cinsiyete, çevre ve yaşam koşullanna göre belirlenir. Vücut ağırlığının her kg’si için günde 1 gr protein alınmalı, gerekli kalori-nin yüzde 25-30′u yağlardan sağlanmalıdır. Kalorinin yüzde 60-65i karbonhidratlardan karşılanmalı, bunların da hiç değilse büyük bir bölümü polisakaritlerden (ekmek, pirinç, patates, sebze) oluşmalıdır. Protein gereksinimi et, balık, yumurta, süt, süt ürünleri ve sebzelerden, yağ gereksinimi et, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri ile yemeklik yağlardan sağlanmalıdır. Diyet yeteri miktarda vitamin ve mineral içermeli,bunun için sebze ve meyve yenmelidir. Alınan gıdanın liflerle (kepek, pektin) desteklenmesi de yararlıdır. Karaciğer yetmezliği ve alkolizm bağırsaldarda emilim bozulduklanna yol açtığından, vitamin ve mineral eksikliği yaratır. Bu yüzden günliik gereksinimi karşılamak üzere vitamin hapları da alınabilir.
      Korma durumunda, komaya girme tehlikesi altında ya da ağır elektrolit bozukluğu olan hastalar için özel koşullara uyulmalıdır. Bu durumda günlük besinlere yaklaşık 6 gr tuz eklenmelidir. Kronik durumlarda dinlenme ve iyi ayarlanmış bir diyet genellikle iştahsızlığı gidermeye yeter ve iyileşme Sağlar. Özellikle alkole bağlı türlerinde olmak üzere bütün karaciğer hastalıklannda, alkollü içkiler kesinlikle yasaklanmalıdır.
AĞIR KARACİGER HASTALIKLARI
      Karaciğer bozukluğuna bağlı beyin hastalığı hastanede tedavi gerektiren ve beslenme sorununu çok zorlaştıran bir durumdur. Hastalık çok çeşitli etkenlere, örneğin yanlış beslenmeye, aşın alkol almaya, araya giren enfeksiyonlara, sindirim Sistemi kanamalarına ya da akut hepatite bağlı olarak ortaya çıkabilir. Beyin hastalığının gerçek oluşum mekanizması henüz tam olarak aydınlatılamamıştır; birçok etkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Beslenmeyle ilgili önlemler almadan önce bağırsaktaki bakterilerin proteinler üzerindeki etkileri gözden geçirilmelidir. Buradaki bakteriler proteinleri yıkarak zehirli maddelerin açığa çıkmasına yol açar. Yetersiz (hastalıklı) karaciğer ise bu zararlı maddeleri metabolize edip vücuttan atılmalarım sağlayamadığından bunlar genel kan dolaşımına geçer.
Derin komadaki hastaların ağızdan beslenmeleri olanaksızdır. Bu durumda büyük bir toplardamara yerleştirilen kateter aracılığıyla hastaya günde 200-250 gr glikoz sağlamak üzere yüzde 50′lik glikoz çözeltisi verilir. Korna sindirim sisteminde bir kanamadan kaynaklanıyorsa kanamayı durdurucu önlemlerin yanı sıra makattan sıvı verilerek bağırsaklardaki biriknıiş kanın boşaltılması ve bağırsaklar lakttiloz içeren sıvılarla yıkanarak bağırsaktaki bakterilerin etkisiyle, biriken kanda zehirli maddelerin oluşması engellenir.
      Nörolojik bir sorun ortaya çıkmadıkça hasta bilincini korur; bu durumda zaman kaybetmeden uygun bir beslenme programı yapılmalıdır. Diyet zehirli maddelerin oluşumunu engellemek için hastaya hiç protein vermemeye ve gerekli günlük kaloriyi sağlamaya yöneliktir. Hastaya karbonhidrat ve yağlar verilmeli, bu arada meyve, sebze ve ilaçlar yardımıyla vitamin ve mineral dengesi korunmalıdır. Ekmek ve proteinsiz makamalar önerilebilir; bunlar sebze suyu, sıvı yağ ya da domates ile tatlandırılabilir. Şeker, bal, mşasta pelteleri, reçel, komposto, limonata gibi saf karbonhidrat kaynakları önerilen besinler arasmdadır. Ayrıca bağırsaklarda zehirli madde oluşumunu engellemek amacıyla günde 4-6 gr neomisin ya da eşdeğer bir antibiyotik (paramiyomisin) verilir. Birkaç gün sonra klinik tablo düzeldiğinde ve kandaki amonyak düzeyi (bağırsaklarda oluşan zehirli maddelerin kan dolaşımına geçişini yansıtır) kontrol altına alındığında, antibiyotik yerine laktüloz tedavisine geçilebilir. Hasta iyileştikçe besinlerdeki verilen protein miktarı da ayarlanmalıdır. Protein vermeye günde 10-12 gr protein içeren diyetlerle başlanır. Bu diyette önerilen besinler kısıtlı miktarlarda olmak koşuluyla yumurta, süt ya da yoğurt, ekmek yerine geçen besinler (pilav, makama, patates) ve düşük proteinli sebzelerdir (kabak, salatalık, kereviz, havuç, patlıcan, domates, kıvırcık salata). Hastanın iyileşme yolunda ilerlemesiyle düşük proteinhi ve daha sonra normal proteinhi diyetlere geçiir. Düşük proteinli diyette alınan günlük protein miktarı 3545 graına, normal proteinli diyette ise bu miktar 50-65 grama çıkarılır. Hastanın durumu gözlenerek günltik miktar yavaş yavaş artınlır. Proteinin zararh bir etkisi görülürse miktar azaltılmalı ve hastayı rahatsız etmeyecek düzeye indirilmelidir.
       Ödem ve karın boşluğunda sıvı toplanması (assit) görülen su ve elektroLit dengesizlilderinde besinlerde bazı ayarlaınalar yapmak gerekir. Bu durumda diyetteki sodyum miktarı aza1tılmalıd~ ama aşırı sodyum kaybının metabolik asidoz ve işlevsel böbrek yetmezliği gibi ağır bir klinik tablo yaratabileceği unutulmamalıdır.
Koşullara bakmadan beslenmede sodyuma çok az yer vermek ya da hiç yer vermemek hastamn durumunu ağırlaştırır