Gönderen Konu: pusulayı kim icat etti  (Okunma sayısı 1388 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OLCAY

  • _ByKuS_
  • Admin
  • *
  • İleti: 8917
  • Rep Gücü : 674
  • Cinsiyet: Bay
  • O şimdi ****EVLİ****
    • Profili Görüntüle
    • boyacı
pusulayı kim icat etti
« : Ekim 11, 2007, 11:33:20 ÖÖ »

pusulayı kim icat etti

Pusulayı MS 100 yılında Çinliler icat etti. YERİN MANYETİK ALANI Herhangi bir yerde ortasından iple asılan mıknatıs iğnesinin belli bir doğrultuyu alması mıknatıs iğnesine bir manyetik alanın etkidiğini gösterir. Bu alan yerin manyetik alanıdır. Yerin manyetik alanı, yerin dönme ekseniyle yaklaşık 15? lik açı yapacak şekilde konmuş çubuk mıknatısın manyetik alanı gibidir.

Bu nedenle bir pusula iğnesi Yer üzerinde pek çok yerde coğrafi kuzey kutbu göstermez.

Yatay bir pusula iğnesi ile coğrafi kuzey güney doğrultusu arasında bir açı vardır. Bu açıya sapma açısı denir.

Dünyanın manyetik alanı her ne kadar içine yerleştirilmiş dev bir mıknatıs ile temsil edilebilir gibi görünse de böyle bir şeyin gerçek olması mümkün görünmemektedir. Dünyamız çekirdek kısmında büyük demir rezervlerine sahiptir. Fakat çok yüksek sıcaklıklar kalıcı mıknatıslığın oluşmasını engeller.


Günümüzde yerin manyetik alanının varoluş nedenini tutarlı biçimde açıklayan bir teori yoktur. Dünyanın iç kısmındaki iletken sıvı tabakalarda oluşan dairesel akımlardan, Dünya manyetik alanının kaynaklandığı düşünülmektedir.


Yatay ve düşey eksen etrafında dönebilen mıknatıs orta noktasından asıldığında eğilir. Bu eğilme kuzey yarım kürede kuzeyi gösteren manyetik N kutbu, güney yarım kürede ise güneyi gösteren manyetik S kutbu yere yakın olacak şekildedir.

Mıknatıs iğnesinin yatay düzlemde yaptığı açıya eğilme açısı denir. Eğilme açısının değeri manyetik kutuplara doğru gidildikçe artar ve kutuplarda 90? olur.

MANYETİK KUTUP
Bir mıknatıs çubuğunun her iki ucunda yer alan dış manyetik alanın en güçlü olduğu bölümdür. Yer?in manyetik alanı içine serbestçe yerleştirilen bir mıknatıs çubuğu, kuzey-güney doğrultusunda yönlenir. Çubuğun kuzeye bakan ucuna kuzey manyetik kutbu, güneye bakan ucuna ise güney manyetik kutbu denir. İki mıknatısın benzer kutupları birbirini iter, farklı kutupları kutupları ise birbirini çeker.

Uzun bir mıknatıs çubuğunun her iki kutbu arasındaki manyetik kuvvet, daha 1750?de bir ters kare yasasıyla tanımlanmıştır. Örneğin, eğer iki kutup arasındaki uzaklık iki katına çıkarılırsa, manyetik kuvvet bir önceki değerinin dörtte birine düşer.

Mıknatıs çubuğunun ikiye kırılmasıyla kuzey ve güney kutupları birbirinden ayrılmaz. Her iki yarım parça da kendi kuzey ve güney kutuplarına sahip olur. Elektron ve proton gibi gerçek kesikli (ayrık) elektrik yüklerinin neden olduğu elektrik kuvvetlerinin tersine, manyetik kuvvetleri, ancak elektron mikroskobu altında görülebilecek boyutlardaki çok küçük manyetik kutuplara kadar izleyebilmek olanaklı değildir. Aslında, manyetik kuvvetler de temel olarak hareket halindeki yüklü parçacıkların arasında ortaya çıkar.

MANYETİK KUTUPLARIN YER DEĞİŞTİRMESİ


Yerin manyetik kutuplarının konumunun jeolojik çağlar boyunca değişmesidir. Çoğu kayaçtaki mıknatıslanma doğrultusunun, bugünkü jeomanyetik alan doğrultusunda olmadığı çok önceleri saptanmıştı. Bu önceleri çok değişik etmenlere bağlanıyordu, ama 1950?lerde elde edilen paleomanyetik veriler, manyetik kutupların Yer yüzeyinde sistemli bir biçimde yer değiştirmiş olduğunu açığa çıkardı. Yapılan araştırmalar, 20 milyon yıldan daha genç kayaçlardaki kutuplanma doğrultularının, bugünkü kutup konumlarıyla uyum içinde olduğunu açığa çıkarmıştır; ama 30 milyon yıl geriye gidildiğinde, mıknatıslanmanın bugünkü jeomanyetik alan doğrultularından belirgin biçimde farklı olduğu görülmektedir.


Eğer kıtaların konumu sabit kalmış olsaydı, yer değiştiren kutupların izlediği yolun, yerkürenin her tarafı için aynı olması gerekirdi. Ne var ki farklı kıtalarda yer değiştirme eğrilerinin de farklı olması, kıtaların kaymış olduğuna işaret etmektedir. Kutup konum eğrilerinin giderek bugünkü kutup konumuna yaklaşması, kıta bloklarının jeolojik çağlar içinde birbirlerine göre hareket ederek bugünkü konumlarına ulaştıklarını göstermektedir